30 Aralık 2019 Pazartesi

3842

Bu pazartesi biraz zorlu bir gün, ya da belki ben gözümde büyüttüm. Yıl sonuna kadar evdeki ve online sitemdeki düzenlemeleri tamamlayıp sosyal medya takvimime başlamayı planlıyordum, ama hiçbirini yetiştiremedim ne yazık ki. Gerçekten neden bilemiyorum, ama vaktimi yeterince doğru kullanamıyorum sanırım. Yılın son ayını hiç de istediğim gibi geçirmedim, kendimi güvensiz hissediyorum. Umarım tüm endişeleri ve zorlukları geride bırakıp yeni yılda yepyeni bir sayfa açabilirim; bol satışlar ve mutlu müşterilerle dolduracağım.

Kadıköy'de halletmem gereken ufak tefek işlerim vardı; takvim ve kalem almak için kırtasiyeye, şampuan ve el kremi filan almak için kozmetikçiye, kurdele ve taş için tuhafiyeye, ayakkabı denemek için de mağazaya uğradım. Annemle kahve içmeye oturdum, biraz aramızı düzeltmek için sohbet ettim. Çünkü gelirken ister istemez sinirlenip sesimi yükseltmiştim.

Aslında bekliyordum bunu, zira herkesin olduğu gibi benim de bir patlama noktam var. Bir süredir annemin yorulup yaşlandığının, her şeyi olduğundan fazla zor algıladığının farkındayım. Üstüne gitmemeye çalışıyorum ve her durumda neşeli kalmaya gayret ediyorum. Ama ben de artık ev ve araba konusunda azarlanmaktan bıktım, saçma sapan detayların sürekli önemliymiş gibi karşıma çıkarılmasından yoruldum ve sinirlenmeye başladım.

Anneannemin kendisine yaptıklarının bir düşük seviyesini annem de bana yapıyor resmen, ne gerek var ki oysa? Hayatı daha zorlaştırmaya ve hep olumsuzu düşünmeye, görmeye ne gerek var? Anlayamadım gitti, daha fazla stres yüklenmeye ne gerek var? Bunu göremiyor işte, görmüyorlar.

Dışarıdaki işlerimi hallettikten sonra dükkana uğrayıp ustayla konuştum, bir süredir aklımdaki plandan bahsettim; masraflara biraz destek olması için anlaştık. Hala tam netleştirmediysek de içim rahatlamış ayrıldım biraz, umuyorum her şey kendiliğinden güzelce yoluna girer bu sene...

3841

(29 ARALIK PAZAR)

Sabah geç uyansak da, gözlerim şiş ve kendimi berbat hissediyorum. Bu gibi evde kalkıp hazırlanmak zor gelse de, hızlıca giyinip kendime çeki düzen vermeye çalışıyorum. Polonezköy'de kahvaltıya davetliyiz; yolda yine onlarca köpek görüyoruz, hepsi de yalnız ve üşüyorlar, açlar mıdır diye içim takılıyor.
İçimi karartan bir insan ikiyüzlülüğü; aç köpeklerin arasından geldiğimiz mekanda yiyemeyeceğimiz kadar fazla kahvaltılık çeşit var. İnsanlar kendini ne sanıyor bilmem ama bu kadarı beni rahatsız ediyor. Tabağıma azıcık bir şey koyup çayla ısınmaya çalışıyorum.
Dün geceden taşıdığım kötümser atmosfer biraz dağılmaya başlıyor, yeni tanıştığım insanlarla sohbet ettikçe, çocuklarla vakit geçirdikçe biraz iyileşiyorum.
Öğleden sonra kalkıp teyze ziyaretimizi yapıyoruz, eve döndüğümde çok yorgunum ama arabayı silmeden anneme geri gönderemem. Son zamanlarda hep sorun yaşıyoruz malum, artık bıkkınlık geldi bu mevzudan da.
Akşam banyomu yapıp rahatlayacağım vakitte bile bir türlü gevşeyemediğimi fark ediyorum, yapamadığım işler yetişmeyen planlar aklımı kurcalıyor. Bir yandan belirsizlik hali, alttan alta içimi yiyor. Huzursuz halimle yeni diziye başlıyoruz; arkeolojik sembol ve insanın kimlik hikayesi deyince benim elbette çok ilgimi çekiyor.
Gece zihnimden şeytanları kovmaya çalışıyorum.

3840

(28 ARALIK CUMARTESİ)

Evde yalnız olacağım günün ilk yarısını çalışarak geçirmeye karar verdim, ama yine de istediğim kadar verimli geçmedi. Kendi işini yaparken evden çalışmanın zor tarafı, bir türlü evdeki işlerle profösyonel işinin dengesini kuramamak sanırım...
Yıl sonuna kadar evdeki her yeri düzenleyeceğime söz vermiştim kendime; bugün de banyo dolaplarını elden geçirdim. Biraz ayakkabı boyadım sonrasında, en azından başlamış oldum.
Akşamüstü Emirli'ye gittik; hava buz gibi ve yağışlı, her yer çamurdu. Köpeklere mama bıraktık, bu kara kışta ormanda hayatları çok zor görünüyor, üzülüyorum. Onlar için yapabileceğim sadece haftada 1 beslemek, ilaç vermek ve belki kulübelerine branda germek. Şömine tadilatından sonra eve ilk kez giriyoruz, ortalığı süpürüp yerleri silmeye başlıyorum hemen. Bir yandan şömine ve kombi yakılıyor, ev hemencecik ısınmaya başlıyor. Aylardır temizlenmediği için aşırı pislenmiş, çabucak biraz temizleyip yemek hazırlıyoruz. Şömineye karşı ayaklarımızı ısıtırken şarap açıp Bach dinlemek keyifli...
Ama ateş sönünce, evin üst katı buz gibi geliyor, yağmur hiç hız kesmiyor, dışarıda köpekler kediler üşüyor, aklıma bir anda bütün huzursuzluklar üşüşüyor, kabuslarla bölünen uykularımın arasında ağlıyorum. Artık sevildiğimi hissetmediğim ailemin evindeki yatakta ormandaki köpekler kadar yapayalnızım bu gece.

3839

(27 ARALIK CUMA)

İnsan hayatının resmen %70ini filan rutin işler kaplıyor. Bunu fark etmek yıldırıcı, gerçekten bıktırıcı. Yetişkin olmak demek bu gündelik işleri halletmek zorunda olmak demek, öyle ki bazen geriye kalan %30u değerlendirmeye enerjin kalmıyor. Evdeki temizlik yemek işleri, para kazanmak için yaptığın iş, etrafını düzen tertip, aracın bakımı, evin tadilatı derken, gerçekten anlamlı olan şeylere vaktimiz ne kadar az kalıyor...
Bazen herkes mi böyle acaba, yoksa ben mi yönetemiyorum, diye düşünüyorum. Ama bazen de bakıyorum ki herkes hemen hemen aynı. Rüyalara, düşlere vakit ayırmayı, çocukluğumdaki gibi kendimi alakasız bir mevzuda kaybetme lüksümü özlüyorum...

26 Aralık 2019 Perşembe

3838

Sabah yogasında kendimi biraz fazla zorladım sanırım, omzum ağrıyor bugün. Kollarımda o gücü nasıl bulur da shirshasana'ya kalkarım bilemiyorum... Şimdilik imkansız gibi, ama bir gün elbet yapacağım.
Öğlene kadar evdeki işleri toparladım, kendime narlı bademli yoğurtla sağlıklı bir kahvaltı hazırladım. Öğlen terapi seansım için evden çıktım, hava epey soğuk ve yağmurlu. Rüyalarımdan bahsettim, bu sabah çünkü hoşuma giden ve keşke rüya olmasaydı diyeceğim bir rüyadan uyanmıştım. Fantazi dünyamız ayıp günah tanımıyor, şımarık ve ısrarcı bir çocuk gibi...
Gençken sık sık gördüğüm merdivenden inme rüyamı anlattım, merdiven olup kendimle konuşmakta biraz zorlandım.
Sıkıntılı asansör rüyamdan bahsettim sonra, en son bu sabahkine geldik. Genç bir erkek, talepkar ve oyuncu. Olmaz desem de anlamıyor, laf dinlemeyen hali o kadar çekici ki... Ama biliyorum ki; o da benim aslında. Benim bir parçam.

...

Çıkışta kahve molası verdik, biraz ısınmaya çalıştık. Eve döndükten sonra da sosyal medya hesapları ve müşterilerimle ilgilendim bir iki saat kadar. Aklımın gerisine takılan bir şarkı dilimde kaldı: "Ben sana hasret... Söyle hiç yanmadın mı?"

25 Aralık 2019 Çarşamba

3837

Bu ay biraz beni zorluyor, dillendirmek istemesem de endişe verici zamanlardan geçiyorum. Her gün yeniden umutla başlamak zor geliyor, yine de devam etmek için kendimde o gücü bulmaya çalışıyorum. Son günlerde garip ve uzun rüyalar görüyorum, çoğunu uyandıktan sonra unutuyorum. Bir şey var sanki, tıkalı olan, derinlerde ve henüz bulamadığım... Onu açabilmeyi diliyorum.

Bugün işlere biraz ara verip kendimi sanatla beslemeye karar verdim. İşler hiç bitmez nasıl olsa, bir yandan kendime vakit de ayırmam gerek.
Sabah erken uyandım, henüz gün doğmamışken yogaya başladım. Dünkünden farklı bir ders açtım bu kez ve beni çok zorlayan pozlar olsa bile daha çok sevdim. Acayip esneklik gerektiren bükülme hareketleri, bacak açtıran Hanuman ve baş aşağı duran Shrishasana biraz korkutuyor beni şu aşamada. Ama başarabilirsem anlayacağım ki; gerçekten istediğim her şeyi yapabilirim. Bugün ilk adımı atmış oldum ve bedenimin sınırlarını tatlı tatlı zorladım.

Kahvaltıyı hazırlarken acıkmıştım; kendime bir yumurta kırdım ve hal ettiğimi hissederek yedim. Biraz işleri toparladıktan sonra hazırlanıp çıktım, annemle buluştuk. Birlikte Emirgan'a geçtik, hava soğumuş ve yağmurlu. Önümüzdeki 3 ay filan kış olur, sokak hayvanları için üzülüyorum bu havalarda. Müzenin bahçesine biraz temiz hava aldık, sergi öncesi kısa bir kahve molası verdik. Avni Lifij'in yaşam öyküsünü öğrendikçe, savaş zamanlarında hala ders vermeye, üretmeye devam etmesine hayranlık duydum. Osmanlı'nın son dönemleri ile Cumhuriyet'in ilk yıllarına tanıklık etmiş insanlara zaten gıpta ederim hep. Nasıl bir hayat? diye düşünürüm...

Osman Hamdi'yi de gezdikten sonra yemek yemeye oturduk; sağlıklı bir seçim yapıp bowl istedik. Sahil havası rüzgarlı ve bulutluyken bile güzeldi, eve dönüp ısınmak için kendimi banyoya attım hemen.

3836

(24 ARALIK SALI)

Bu sabah tüm beden yoga dersini denedim; hızlı ve sert nefeslerle başlayıp esneme ağırlıklı pozlarla devam eden ve meditasyonla biten değişik bir pratik. Çok sevemedim sanırım, ama ara sıra yapılabilir...
Kahvaltı sonrası gündelik ev işlerini hallettikten sonra elimdeki ayakkabı siparişimi boyadım. Bugün evde kalıp çalışmak istiyorum, bölünmeden konsantre olarak. Ayakkabıyı güzelce bitirdikten sonra haftalık sosyal medya paylaşımlarımı ayarlamaya da vakit buldum.
Akşama arkadaşımızı yemeğe çağırdık ve mutfakta birlikte çalışmaya başladık: nefis bir kış yemeği pişirdik, rengarenk ve sağlıklı... Bu yaşam tarzını seviyorum. Yemekten sonra kriminal dizileri seyrettik hep beraber. Her bölümde ayrı bir konu olunca enteresan geliyor. Yatmadan önce bu aralar Yalom'un Spinoza Problemi'ni okuyorum; bir yandan 1910lar Estonya'sı diğer yandan 1600ler Hollanda'sı-çok heyecan verici bir hikaye. İçimden Hollanda'yı ziyaret etmek geldi hatta okudukça.

24 Aralık 2019 Salı

3835

(23 ARALIK PAZARTESİ)

Biraz yorgun başlayan pazartesi, çabucak geçti gitti. Hedeflediğim hafta başlangıcı elbette böyle değildi, daha enerjik ve iş bitirici olmam lazımdı, ama bazen de olanı kabullenmek gerek sanıyorum.
Pazara çıkıp dolabı meyve sebze ile doldurdum, sonra da dedemlere gittim. Son bakıcı kadın da gittikten sonra, bugün yeni biri görüşmeye gelecekti. Sessiz sakin bir kadıncağız, umarım bu sefer uzun soluklu olur. Konuşmadan sonra biraz daha kalmam için ısrar ettiler, ben de kıramadım. Öğlen yemeğini onlarla yedim, bir doz aile bana yetti de arttı. Yaşlılık çok zor! Bir de kuzum, bizim ailede herkes sinirli yahu. Anneannem dayıma, dayım anneme, annem bana, derken zincirleme giden bir patlamalar silsilesi... Keşke basit sorular bu kadar büyütülmese ve tatlılıkla halledilse.
Öğleden sonra eve döndüğümde artık çalışmaya konsantre olmak için çok geçti, biraz market alışverişi, biraz mutfakta vakit geçirdim. Akşamüstü trend raporlarına göz gezdirdim; biraz kafam karıştı. Müşterilere eskizler, sosyal medya derken akşam birlikte bol vitaminli bir kış çorbası pişirdik. "I love crime and I love you!"

23 Aralık 2019 Pazartesi

3834

(22 ARALIK PAZAR)

 Bugün ani bir kararla Arter'e gitmeye karar verdik; madem bu hafta sonu Emirli'ye gitmiyoruz bugünü güzel değerlendirelim istedik. Yıl sonun kadar ücretsiz olan ve yeni yerinde merak ettiğimiz Arter'i gezme fırsatı bulduk böylece. Her şeyden önce Dolapdere'de yürümek hoşuma gitti, en son 12 sene önce filan gelmiştim buralara...
 Sergiler de fena değildi, rehberle gezdiğimiz iyi oldu. Bazen çağdaş sanatın bana pek bir şey ifade etmediğini düşünsem de, bu ortamda olmak beni çok besliyor... Kahve molası da harikaydı; keyifli vakit geçirebileceğimiz bir kitap evi de var.
 Gün boyu yürüdüğümüz için epey yorulduk, hava Lodos'tu, eve dönerken balık çarşısına uğrayıp mezgit aldık. Bu eski çarşıları çok seviyorum; baharatçı, tatlıcı, fırın, kasap, hepsinin olduğu.
 İstanbul'u gezdiğimiz günlerin akşamına balık yemek benim için bir ritüel, daha sık yapabilmek niyetiyle bitirdim bu pazar gününü...

3833

(21 ARALIK CUMARTESİ)

Dünden beri, aslında birkaç gündür, Emirli'deki evin şömine tadilatı mevzusunda stresliyim. Bizim ailenin bu sinirli halleri nedir bilemiyorum, ama illa ki basit meseleleri daha karmaşık hale getirmeyi ve her şeyin en kötüsünü düşünmeyi severler. Bu da aslında çok zor olmayacak bir işken, annem sağ olsun büyütüp kendine de bize de stres yapıyor her zamanki gibi.
Yani gündemde bu mesele vardı zaten bir aydır; bugün sonunda yapılacak, biz de kurtulacağız. Sürekli telefonla konuşarak bilgi almaya çalıştık, sonuçta sorunsuz halloldu. Bu kez de hiç hesapta olmaya bir kanalizasyon borusu sorunu çıktı, o da sene sonuna kadar yaptırılmış olur sanıyorum.
Sonunda evimizde mutlu mesut oturup tadını çıkaracağız umarım...
Kahvaltıdan sonra evde birkaç ufak değişiklik yaptık; tel dolabı balkona çıkartıp, yeşil yapraklı sarkan çiçeği makrome saksısına koyduk. Yıllardır biriktirdiğimiz şarap şişesi mantarlarından bir kapı süsü yapmaya başladık, ama tam istediğimiz gibi olmadı, sonra bitirmek üzere bir kenara koyduk. Akşamüstü eski bir müşterimin yakında açtığı atölyeye gittik, açılışta biraz vakit geçirip sohbet ettik. Çok tatlı bir kız, birlikte güzel işler yapmayı umuyorum.
Dönüşte yeni açılan kooperatiften eve birkaç şey aldık; kuşburnu marmelatı, goldsaft, siyez makarna filan- bayılıyorum sağlıklı gıda alışverişine.
Akşam çok yürümüş ve çok acıkmıştık; nefis bir bolonez soslu makarna pişirdik, yanına da şarap açtık. Dr. Sleep filmini izleyerek kanepede kedilerimizle keyif yaptık.

3832

(20 ARALIK CUMA)

Temizlik günlerinden biri daha; cumaları evi bırakamıyorum ben yokken kedilere bir şey olmasın diye. Hafif dedikodulu kahvaltılarla başlayan uzun bir gün oluyor benim için, biraz evi derleyip toparladığım ve biraz da çalıştığım...
Akşamki piyano dersimi iptal ettim, çünkü yetişmem zor hem de kendimi veremiyorum böyle bir günün sonunda. Sanırım ders günümü değiştirmem gerekecek daha rahat devam edebilmek için.
Cuma akşamlarını evde geçirmeyi iyice sever oldum, kış geldiğinden beri, kedilerimizle birlikte...

19 Aralık 2019 Perşembe

3831

Bugün erken uyanamadım, yogada omzumu incittim ve akşamüstü enerjim düştü.
Bütün gün bir yerlere ödeme yaptığım ve bir türlü beklediğim satışlar olmadığı için mi, içten içe güvensiz hissediyorum... çalışsam da verimli olamıyorum istediğim kadar, tam oturtamıyorum düzenimi. Yine de işte elimden geldiğince çalıştım bugün; ayakkabı boyadım, kek yaptım, sosyal medya derken, yorulmuşum. Sene sonuna kadar birkaç işi daha düzene koyup bitirme planım var, sonra yeni hedeflerle yeni bir başlangıç yapmak niyetindeyim...

18 Aralık 2019 Çarşamba

3830


Bu hafta fotoğraf çekimine epey vakit ayırdım; yılbaşı ağacı çekimleri tahminimden fazla zaman aldı. Sonuçlar da güzel oldu ama, bir de renk kattı rutin hayatıma, bir heves geldi.
Bugün de şeffaf tül ayakkabı modelleri üzerinde denemeler yaptık, yeni aldığımız malzemelerle çalıştık ve çok heyecan verici sonuçlar aldık. Bu sene sonuna kadar Emirli'deki tadilatla birlikte kendi işimle alakalı temel konuları bir oturtabilirsem, kendimi rahatlamış hissedeceğim. Yapmak istediğim planladığım o kadar çok şey var ki!

3829

(17 ARALIK SALI)

Yine yoğun geçiyor bu hafta; dışarıdaki işlerimi halletmek için her gün çıkıyorum evden, bu sefer de ayakkabı boyamaya vaktim kalmıyor. Klasik döngüm kısacası-neyse bir şekilde işleri yetiştireceğim.
Kadıköy'e geçtik bugün de; muhasebeciye uğrayacaktım, yeni tül ayakkabıların işlemesinde kullanmak için pullar aldık öncesinde. Tam istediğim gibi malzemeler buldum, hepsi harika olacak! Kahve içmeye Moda'ya yürüdük, hava çok güzel. Sezonun popüler kahvelerinden içtik, eve dönerken trafiğe kötü takıldık ama. Akşam yatmadan önce semboller kitabımı bitirdim, üzerine düşünülecek ne çok şey var...

16 Aralık 2019 Pazartesi

3828

Dün gece biraz sapıttım, kabul, ama fazla değil. Gece geç yattım ve boş yere, ama en azından cips yemedim gece yarısı.
Neden bazı geceler böyle oluyor, başkalarının hayatlarına filan bakınarak saatlerimi geçiriyorum. Bir şeyler eksikmiş gibi hissediyorum ve çok yorgunken bile uyuyasım gelmiyor. işe yarar bir şey de yapamıyorum, sadece vakit öldürüyorum. Bazen oluyor böyle, ama neyse ki sık sık değil.
Zihnimin gerisinde açık kalan arka plan uygulamaları çok olunca oluyor bu sanırım. Belirsizlikte kalan işler, yarım kalmış ilişkiler, söylenemeyen sözler birikince...
Neyse dünden kalma başladığım için bu pazartesi fazla enerjik değilim. Yogamı es geçtim, evi toparlayıp düzenledim. Biraz mutfak işlerini hallettikten sonra masa başına geçtim. Öğleden sonra yılbaşı ağacımızın fotoğraflarını çektim, ayakkabılarla birlikte. Beklediğimden güzel oldu aslında, ama çok da vakit alıyor bu tarz işler.
Akşamüstü bir kahve içmeye çıktık, biraz yürüdük, alışveriş de yaptık. Hala bir sosyal medya rutini oturtmamış olmak biraz içimi kemiriyor, hala bir düzende paylaşım planlayamıyorum. Yapmak istediklerim çok fazla ama bir türlü organize olamıyorum sanki. Artık bu yıl sonuna kadar elimden geleni yapıp, yeni yılda çok daha düzenli olmayı istiyorum.

3827

(15 ARALIK PAZAR)

Dünden sonra bu sabaha da yorgun uyandım, gözlerimi açamıyordum.
Aşırı yürüdüğümüz ve geç uyuduğumuz için bu kadar kırık dökük haldeyim sanırım...
Kahvaltıdan önce birlikte yoga yaptık, yavaş yavaş uyandım ve çok iyi geldi.
Öyleyse waffleı hak ettik bence! Bugün hava yağmurlu olacak gibi, dünden sonra birden soğumuş.

Emirli'ye giderken yolda yağmur başlıyor, dün gidebilseydik daha kolay olacaktı köpekleri beslemek. Yine de içimiz rahat ediyor beslemeye gittiğimizde, hele aynı köpekleri görebilirsek.
Bu kez de yol kenarı sakinlerini aynı yerde bulunca seviniyoruz, ama içimiz buruk tabi ki hallerini görünce. Havalar ılık gidince sırf onlar üşümüyor diye seviniyorum...
Beslemeyi yaparken bizim gibi bir kadınla tanışıyoruz; o da hem uyuz ilacı hem mama bırakıyormuş. Başkaları da varmış, belediye de hafta içi yemek artığı döküyormuş. En azından bunları öğrendiğime çok memnun oldum, umarım uyuz ilacını verdiğimiz köpeklerin durumu biraz iyileşir haftaya.

Evin şöminesini tamir ettirmek için bir başka firmayla görüştük, gelip baktılar. Tahminimden uzun sürdü beklemek ama en azından kararımızı netleştirmiş olduk. Haftaya yapılacak, biz de rahatça yakabileceğiz kışın... Evdeki işler elbette hem zaman hem enerjimizden çalıyor, zorluyor açıkçası, ama bir yandan da bitince içimiz rahatlayacak.

Döndükten sonra sıcak bir banyoyla ısınıp bir şeyler yiyorum, akşam Kadıköy'de arkadaşımla buluşacağız. Roze şarap, biraz sohbet, bolca ilham dolu bir akşam... Avludaki kırmızı salıncak, kozalak lambalar... Almanca hocasına benzer bir halim mi var sahi?

3826

(14 ARALIK CUMARTESİ)

Hafta sonu planlarımız yine yoğun; bu ay böyle geçiyor. Hem tiyatro biletimiz vardı, hem de Emirli'deki evin tadilat işler ile ilgilenmemiz gerekiyor...
Hava muhteşem, dün gece geç uyuduğumuz için ben yorgunum. Kahvaltıdan sonra Emirli'ye gitmeye vaktimiz kalmıyor, onun yerine evde dallardan yılbaşı ağacı projemizi yapmaya karar veriyoruz. Bahçeden aldığımız dalları boy boy kesip delik açıyoruz kenarlarına, sonra makreme ipiyle birbirine bağlayıp çam ağacımızı oluşturuyoruz. Elle bir şeyler yapmam ne kadar keyifli, hemen oluveriyor. Kokinalarla süsleyip duvara asınca tam bir yılbaşı ağacı! Işıkları dolayıp süsleri asıyoruz ve tamam...!
Tiyatro için evden hızlıca çıkmamız lazım; karşıya geçeceğiz. Öncesinde vanilya latte alıyorum ve çok hoşuma gidiyor.
Oyun Amanvermez Avni, Osmanlı'nın Sherlock Holmes'ü. uzun ama sıkıcı olmayan, geçen seferkinden sonra çok daha iyi bir oyun. Çıkışta akşam için balık alıyoruz eve, en sevdiğim kışın balık yemek...
Akşamın filmi ise Netflix'in popüler yapımı bir boşanma hikayesini anlatan Marriage Story. İlişkiler üzerine düşündürüyor...

3825

(13 ARALIK CUMA)

Haftanın son iş günü; evde temizlik günü.
Gönderileri pazartesiye erteledim ve ancak elimdeki işleri toparladım. Bazı günler zamanın nasıl geçtiğini gerçekten fark edemiyorum, bir de bakıyorum akşam olmuş...
Akşamki dersim iptal oldu; piyano hocamın kedisi hastaymış. Ben de dersi düşen öğrenciler misali sevindim ve hemen bir plan yaptım. Moda'da son zamanlarda popüler olan yeni nesil sushi barda bir şeyler yemek için Kadıköy'e geçtik akşam. Bu semtin kitlesi pek cool, içeride geçen hafta konserde dinlediğim çellist kızla karşılaştık. Sushiler lezzetliydi, ama içerisi küçücük; ye kalk mekanı. Biz de yedik kalktık ve bira içmeye gittik. Semboller ve işaretlerden söz ettik; biraz farklı düşünsek de konuşmak güzel geldi. Her haftayı böyle keyifli kapatsak ya!

13 Aralık 2019 Cuma

3824

(12 ARALIK PERŞEMBE)

Bugün kendime dışarıdan bakmaya çalıştığım, 10 yıl 6 yıl önceki fotoğraflarıma göz gezdirip biraz geçmişimi düşündüğüm bir gün geçirdim. Eski Rana ile şimdiki Rana'yı kıyasladım, elbette kendimi eskiden olduğum kadar güzel ve genç, hayatımı eskisi kadar enteresan bulmadım. Biraz üzüldüm, birazcık da endişeye kapıldım önce; artık eskisi gibi olamayacağım hissine... Ama istediğim her şeyi yapabilirim ve istediğim her şey olabilirim, bunu çok iyi biliyorum artık.
Dün terapide de söylediğim gibi; lisedeki Rana'yı çok seviyorum ben, hatta tanıdığım en şahane insan o. Yeniden o Rana olmak istiyorum, kendim olmak, ama biraz daha sakin ve olgun versiyonumla... Daha az kavgacı ve daha az öfkeli olarak, upgrade versiyon!
Kendimi genç hissetmek, hafiflemek, hayatımı tüm ihtimallere açık tutmak istiyorum. Hayatıma daha fazla yeni insanla birlikte yeni bakış açısı almak, ilham veren sohbetlere daha çok yer açmak niyetindeyim. Yeni yıl niyetlerim bunlar, hatta şimdiden söyleyeyim.
Bu akşamüstü ön-yargılarımı yenerek ilk defa meditasyon yaptım ve kendimi bir Rönesans odasında buldum; mermer sütunlar ve büst heykeller, üzümler ve altın varaklı kaseler, kadehlerde şarap ve duvarlarda tablolarla dolu bir oda... Yıllardır uğranmamış, bir zamanlar çok güzel olan bir evin geniş, yüksek tavanlı zengin döşenmiş odası, üstü çarşaflarla örtülü tozlu eşyaların durduğu... Ölü toprağını atıp pencereleri açınca, yeniden doğan odayı temizleyip eşyaları eledim birer birer. Bir sürü ıvır zıvırı attım, çok rahatladım...
Bu oda benmişim meğerse.

3823

(11 ARALIK ÇARŞAMBA)

Sabah yogası artık rutinim oldu, bazı günler biraz isteksiz başlasam da aksatmıyorum ve sonunda hoşuma da gidiyor hatta. Bu hava serisini haftaya tamamladıktan sonra yeni bir seriye başlayacağım, karar veremedim henüz ama boğaz çakrası dengeleme pratiği olabilir.

Şunu fark ediyorum ki; geçen sene içine düştüğüm çukurda kendimi yalnız ve hayatımı eksik hissederken başladığım arayış; beni önce "tesadüfen" feng shui ile tanıştırdı, ardından semboller üzerine düşündürdü, yogaya başlamamı sağladı ve kendime zaman ayırma isteğiyle seramik atölyesine gitmeme yol açtı. Bunlar da yetmedi; zaman içinde daha farklı bir bakış açısı geliştirip, herkesin konuştuğu iş güç gibi gündelik mevzuların ötesinde olana kafa yormama ve değişik yaşam tarzına sahip insanların bilgeliğini almama alan açtı... Piyano çalmaya karar vermem ve cesaretle harekete geçmem bu zamanda oldu, şimdi Beethoven çalıyorum ve mükemmel olmasam bile hayal ettiğimden daha başarılıyım. Arkadaşlarım ve yakın çevreme sıkıcı sohbetleri yüzünden bazen öfke duyduğum oluyordu, şimdi onları da oldukları gibi kabulleniyor ve kendime ruhumu besleyen yeni çevreler edinerek ilerliyorum. Kendimi uyanmış hissediyorum.

Bugün terapiye 2 haftalık aradan sonra tekrar gittiğimde, bazen uzaklaşmanın insanları daha fazla yakınlaştırdığını anladım bir kez daha. Bazen üstüne düşmemek, geri çekilmek en doğrusu oluyor ilişkilerde. Terapistimle en uzaklaşmış hissettiğim dönemde şimdiye kadar söylemediğim kendimle ilgili çok önemli bir noktayı paylaştım mesela. Bay Bıyıklı'dan bahsettim, tam açıklayamasam da onun benim için ne ifade ettiğini, bendeki hangi eksiğe denk geldiğini tam olarak saptayamasam da, lisedeki Rana'nın yalnız dünyasına öfori getirdiği günleri anlattım.

Çetin Balanuye'nin kitabında onun izlerini okuduğumda nasıl mutlu olduğumu, heyecandan uyuyamadığımı, içim içime sığmaz hislerle gözlerim kapadığım gecelerde rüyamda Bay Bıyıklı ile buluştuğumuzu... Bana anahtar verdiğini, birlikte hiçlik asansöründe yıldızlarla yıkandığımızı... Kim anlayabilir bunları? Kim duyabilir kalbimin atışlarını?

Çok geç gelmişim bu dünyaya. Ama öte yandan, zaman sadece bir ilüzyon değil mi?

10 Aralık 2019 Salı

3822

Bugüne de planladığımdan geç başladım, ama yine de iyi gidiyorum sanırım geçen haftaya göre. Öğlene kadar yoga, kahvaltı, banyo, biraz cilt bakımı ve piyano başında geçti. Öğleden sonra elimdeki sipariş ayakkabıyı boyadım ve akşamüstünü fotoğraf çekimine ayırdım. Anneme yürüyerek gittim, onun masasında bir yeni yıl konsepti çekeceğiz. Bildiğiniz yılbaşı ağaçlarına benzemeyen bembeyaz ve ışıl ışıl bir ayakkabı ağacı!
Şimdilik ipucu bu kadar olsun, yarın sabah ışığında tekrar çekim yapıp son haline getirene kadar biraz üzerinde oynayacağım. Heyecanlıyım, başka bir yılbaşı ağacı projem daha var aklımda.

3821

(09 ARALIK PAZARTESİ)

Bu hafta daha erken uyanmak, kendimi artık iyileşmiş bulmak ve daha zinde hissetmek, daha fazla iş bitirmek ve verimli çalışmak, mümkünse daha çok hareket etmek istiyorum.

Bugün erken uyanamadım, ama en azından verimli geçirebildim. Kendimi uyanmış gibi hissediyorum, geçen hafta sanki hastalığın verdiği bulanıklık vardı. Uzun zamandır aklımda olan yılbaşı fotoğraf çekimi için bugün bir fikir geliştirdim. Çok içime sindi, uygulamak kaldı şimdi. Umarım hayalimdeki kadar güzel olacak...

Çanta yaptırmak isteyen bir kızla tanıştım, dükkana geldi görüşmeye. Tatlı bir kız, bakalım onunla birlikte çalışabilecek miyiz... İşle ilgili kafamdakileri toparlayıp bir yola koymaya başladım sonunda, önümüzdeki yıl için planlarımız var.

Tüm bunlardan sonra biraz yoruldum, akşam izlemek için iyi bir İspanyol filmi bulduk. Yatağa erken girip uyumadan önce kitap okumayı seviyorum. Spinoza'nın Sevinci'ni okurken, bu incecik kitapta çok bilgelik olduğunu keşfettim.

3820

(08 ARALIK PAZAR)

Sakin bir gün geçiriyorum, baştan aşağı... Telaşım yok, hırslarımı bir kenara koydum bugün.
Kahvaltımı evde yalnız yaptım, yogadan sonra banyoya girdim. Öğlen yakında oturan arkadaşıma kahveye gittim, kızıyla oynadım biraz. Bir iki saat sohbet ettikten sonra eve döndüm, hava güneşli. Mutfakta biraz zaman geçirdim, çorba yaptım. Biraz işlere baktım, biraz piyano çaldım. Her şeyden biraz yaptığım, ama kendimi yormadan aheste takıldığım tam bir pazar modu...

8 Aralık 2019 Pazar

3819

(07 ARALIK CUMARTESİ)

Yoğun bir program bizi bekliyor bugün; yogayı pas geçtim ve kahvaltıdan sonra hemen Emirli'ye yola çıktık. Hava güzeldi, köpekler hep ortalıktaydı, hepsini bolca besleyebildik. Göle doğru da indik mezarlık yoluna da girdik ve yeni kediler de gördük. Köpeklerden uyuz olup kaşınmaktan yaralar açılan bir tanesinin hali çok içime dokundu, ama en azından uyuz ilacı verebildik ona da. Toplamda epeyce köpeğe ilaç vermiş olduk, birer kere daha verirsek umarım iyileşecekler bundan sonra...
Besleme yapınca içimiz rahatlıyor, bir de sitedeki ustalarla görüşüp evin tadilatı konusunda bir yol haritası çizdiğimiz için çok memnun oldum. Önümüzdeki haftalarda evin dış kaplaması sökülüp temizlenecek, mantolama yapılıp düzgünce kapatılacak. Ayrıca şömineyi de tamir ettireceğiz ve sonuçta evimiz sıcacık, tertemiz olacak! Çok heyecan verici.
Öğlen Emirli'den ayrılıp eve döndük, hızlıca giyinip çıktık; Cevahir'de tiyatro biletimiz var. Buraya gelmek metrobüsle de olsa epey uzakmış, bazen yolları küçümsüyorum. Metrodan metrobüse, oradan avm.ye derken koştur koştur yetiştik, ama kan ter içinde kaldık. Biletimiz bulunamadı, bin türlü aksilik oldu, ödediğimiz bileti bir türlü gösteremedik sinir bozucuydu.
Oyun da pek hoşumuza gitmedi, absürt bir komediydi ve 2. yarıda her şey birbirine girdi resmen. Sonunu getiremeden çıktık, Cevahir'in gürültülü kalabalığı, insan keşmekeşi beni mahvetti. Bütün enerjim düştü ve akşamki planlarımı iptal etmek zorunda kaldım. Piyano konserine gitmeyi istiyordum, gece de belki Ezgiyle Ağaç Ev'de takılacaktık, ama olmadı tabi ki. Onun yerine şarküteri alışverişi yapıp evde film izledik. Hem biraz içimde kaldı yapamadığım şeyler, ama yine de böylesi daha iyi oldu sanki. Gidecek halim gerçekten de yoktu, başka zaman artık... Akşam bir ara kendimi çok boş hissettiğimi hatırlıyorum, ama olumlu anlamda boş-yani sakinlemiş, durulmuş gibi. Bir şeylere yetişmek için koşturmayınca garipsedim kendi halimi, ama buna da ihtiyaç var arada.

3818

(06 ARALIK CUMA)

Bugüne başlarken biraz depresif hissediyorum iş konusunda, bir de belirsizlik durumundan dolayı. Ama dillendirmiyorum bu durumu pek, aynı çukura düşmek istemiyorum çünkü artık!
Bugün dükkana uğrayıp sonunda yeni ustamızla konuşacak cesareti buldum; kendimi hazır hissetmiyordum da. Hasta ve güçsüz hissettiğim günlerin ardından bugün kendimde o enerjiyi buldum ve aklımdakileri anlattım. Bence olumlu bir görüşme oldu; ay sonunda yeniden hep birlikte konuşacağız ve her şey benim istediğim gibi olacak, inanıyorum.
Kargolara gidip geldiğim, indirim döneminde aldıklarımı teslim almak için biraz uğraştığım bir gün oldu, ama arada kahve molası vermeyi de ihmal etmedik. Hava açtı ve soğuk da olsa güneşli sevimli bir kış havasına döndü. Geçen hafta sonundan sonra bu hafta sonuna girerken kendimi daha iyi hissediyorum kesinlikle, heyecanlandığım şeyler var...

6 Aralık 2019 Cuma

3817

(05 ARALIK PERŞEMBE)

Biraz stresli zamanlar; yıl sonu muhasebesi ve yeni yıl planları aynı anda aklımda...
Neler yaptım, neler yapamadım, neler yapmak istiyorum?
Bir şekilde hepsini yoluna koyacağım, hayallerimi gerçeğe dönüştürmek için devam.

Bu akşam tuhaf şekilde sebepsiz yere kendimi sıkıntılı hissettim çok; aslında sebepleri var elbette, belki ben göremiyorum ya da görmezden geliyorum sadece. İçinde bulunduğum belirsizlik bir yandan, heyecanlandığım ufak şeylere eşlik eden o sinsi suçluluk duygusu diğer yandan sıkıştırıyor beni.

Böyle sıkışmış hissettiğimde kaçmak istiyorum kendi hayatımın gerçekliğinden, bir anlığına. Evin sorumluluklarından, işin sorumluluğundan uzaklaşmak ve bambaşka bir yerde bambaşka bir durumda olmak... Rüyamdaki çatı katında olsam keşke şimdi- mavi gökyüzü altında yanakları kızaran bir kız ve kızın elini gülümseyerek tutan bir genç...

5 Aralık 2019 Perşembe

3816

(04 ARALIK ÇARŞAMBA)

Hastalık yavaş yavaş terk ediyor, hiç geçmeyecek gibiydi adeta!
Enerjisiz hissetmeme rağmen yogamı ihmal etmedim, kahvaltıya acıkmamı da sağlıyor bu süre.
Piyanomu çaldım biraz, yılbaşı düğünü için sipariş aldığım  ayakkabıyı tamamladım. Fotoğraf çektim paketlerken, özenle kargoya hazırladım.
Aklımda Emirli'deki evde yapılacak tamirat işleri var bu sıralar; kaplamanın sökülüp elektrik tesisatının ayrılması, sonra mantolama yapılıp yeniden kapatılması... Bir de içeride şöminenin onarılması var, boya da lazım... Kısaca iş çok, masraf da çıkıyor ama bunları yaptırdıktan sonra çok keyifli olacak.
Bu akşam annemle dışarı çıkmak, fikir alışverişi yapıp kendin yap projeleri üzerine konuşmak iyi geldi. Bir yandan endişelerim sürüyor ama, içimde bir umut filizi de yeşerdiğini hissediyorum.

4 Aralık 2019 Çarşamba

3815

(03 ARALIK SALI)

Salının pazartesiden fazla bir farkı olmasa bile, biraz daha iyi hissettiğimi fark ettim. Burnum daha az aktı ve daha az tıkandı, daha iyi çalışabildim.
Artık iyileşmek ve hatta kendimi bütüncül bir tedaviye almak istiyorum. Yeni seneye daha dengeli ve sağlam girmek istiyorum.
Bugün biraz işle ilgili endişelerim ortaya çıktı, aslında sene sonu genellikle olduğu gibi; ödemeler beni ürküttü. Yeni kararlar almak ve ortaklıklar kurmak niyetindeyim, umuyorum ki her şey istediğim gibi ilerler bundan böyle.

3 Aralık 2019 Salı

3814

(02 ARALIK PAZARTESİ)

Hastalıktan o kadar bitkin düştüm ki, Aralık ayına girdiğimizi bile idrak edemedim... Ne aylık planlar, ne yıl sonu hedefleri, ne yeni modellerin hiçbiriyle ilgilenemedim. Bugün inanılmaz tükenmiş hissettim kendimi, annemle tartışmak da üstüne tuz biber ekti. Çok basit bir sebepten yapmadığım bir şey için azarlanmaya tahammülüm kalmadı artık. Gerçekten kendime hakim olmakta zorlanıyorum ve sinir oluyorum şu vaziyete.
Onla tartıştıktan sonra sinirim yatışmadı birkaç saat, aslında bütün gün kötüydüm. Ağlamak geldi içimden; bu kadar basit bir mevzuda üzerime gelmekten vazgeçmediğini gördükçe. Ev işlerine sardım ben de; dolabımda bir eteğimi bulamayınca tüm kışlıkları henüz çıkarmadığımız aklıma geldi ve dolaplara giriştim. Yazlık tüm elbiseleri boyuna göre gamboçladım kaldırdım. Kışlık birkaç etek ve elbiseyi dolabıma astım, paltolarla montları düzenledim. Artık giyilmeyecek ince trençkotları, kot montları filan kaldırıp, atkı bere eldivenleri raflara dizdim.
Bu işlerden sonra yemek yapayım dedim, canım hiç çalışmak istemiyordu zaten. Yine sabah yogamı ihmal etmedim, nasıl enerji bulduysam... Banyodan sonra üşümeye başladım, hava güneşli ama sert. Akşam iyice kötüleyip kendimi bıraktım, burnum öyle tıkandı ki nefes alamaz oldum. Buğu yaptık, mentollü buhar soludum bir süre. Her şeyi denedim; tuzlu su, ıhlamur... Ama geçmek bilmedi, zor bir gece geçirdim kısacası.

2 Aralık 2019 Pazartesi

3813

(01 ARALIK PAZAR)

Dün geceye doğru yeniden hasta oldum gibi bir şey oldu; artık anlam veremiyorum ve bu kadar uzun süren bir hastalık daha önce hiç yaşamamıştım. Yine boğazımda yanmayla uyandım ve bütün gün hapşırdım durdum. Sinüzit, nezle, nasıl bu kadar zayıf düştüm bilmiyorum gerçekten.
Bugün birden bire kış geldi, hava soğuk ve yağmur neredeyse bütün gün kesmedi. İçimiz rahat etsin diye köpeklere kedilere bir sürü mama alıp yeniden Emirli'ye gittik bugün. Halleri perişandı, uyuz için hap da aldık veterinerden. Hasta olmama ve soğuk havaya rağmen hepsini besledik, uyuz haplarını yutturduk, kulübelerin içine de mama bıraktık. Sadece kedileri göremediğime üzüldüm, onlara da mama bıraktık bir bidon içinde, umarım bulur da yerler. Sütümüzü aldık, orada da zaten deli gibi aç kediler ve köpekler oluyor, onlara da mama bıraktık.
Dönüşte balık alalım diye Ümraniye'ye girme hatasına düştük ve ne yazık ki 1 saatte çıkamadık. Günümüz tamamen hayvan besleme ve trafikte geçtiği için ve hastalığım arttığı için akşam kendimi pek de iyi hissetmiyordum. Yeni çıkan mafya filmine başladık, ama bitiremeden uykumuz geldi.
Aralık keyifli başlamadı, umarım daha güzel geçer!

3812

(30 KASIM CUMARTESİ)

Uyumaya ihtiyacımız varmış, bir süredir aşırı yorgunluk ve sürekli hastalık halindeydik.
Geç kahvaltı ettik, hava çok güzeldi, balkonda son güneşli kahvaltılar...
Öğleden sonra Emirli'ye gittik, ama anlamsız oldu biraz. Şömineci kapalıydı, sitede kimseler yoktu. Aslında niyetimiz bir an önce şömineyi tamir ettirip kışın evi kullanılır hale getirmek, sonra baharda da boyatıp onarmak. Biraz bakım istiyor, burası çok daha güzelleştirilebilir.
Ustalarla konuşamayınca biraz oturup kahve içtik terasta, bir de baktık ki kediler gelmiş buraya. Kışın kimseler olmayınca nereden yiyecek bulacaklar, kışı nasıl geçirecekler burada diye endişelendim. Sitede bir süredir ortaya çıkmayan köpeklere de dışarıda rastladık, uyuz olmuşlar ve fena halde zayıflamışlar. İçime çok dokundu, aklım hep onlara takıldı kaldı...
Akşam arkadaşlarımız uğradı, aslında dışarı çıkasım vardı ama herkeste bir yorgunluk, neyse evde de güzel olur dedik ve ortamı hazırladık. Birer biradan sonra Oytun'u seyrettik, bu adam acayip komik.

29 Kasım 2019 Cuma

3811

Yine geç uyandım bu sabah, günler yetmiyor bir türlü... Yogadan sonra kahvaltımı yaptım, ardından annemle balkonda çiçekleri elden geçirdik. Kaktüsleri diktik, yeni aldığımız çilli begonya ile kurdelenin saksısını değiştirdik. Çok hoş oldu, ahşap çiçekliği de düzenledim.
Sabah yağmurluydu hava, içimden huzurlu bir müzik açıp bir fincan sıcak çikolata yapıp pencere kenarında saatlerce oturmak geldi. Tabi ki hayatım buna müsaade etmedi, belki kışın kar seyrederek sessiz bir gün geçirebilirim...
Temizlik için öğlen kadın geldi; evi süpürdü sildi, toparladı. Kediler arttıkça tüylerle baş etmek de zorlaşıyor, her gün örtüleri silkelemekten yoruldum. Ben de biraz piyano çaldım, hala Beethoven'ın sonatını istediğim kadar iyi çalamıyorum. Öğleden sonra muhteşem bir güneş açtı, kaktüsleri güneşlenmeye koydum. Ben de çalışmaya oturdum ve elimdeki ayakkabıları tamamladım.
Akşamki dersimizi erteledik, zaten içimden pek de gelmiyordu gitmek,çünkü yorulmuştum. Konuşmak iyi geldi, içten içe biraz cezalandırmak istediğim birinin sesini duyunca yumuşadım sanki. Sonra kendimi bu indirim çılgınlığına kaptırdım biraz, yılbaşı hediyesi bahanesiyle birkaç şey sipariş ettim. Hafta sonu hem dinlenmek, hem biraz gezmek istiyorum, bir yandan çalışmam da gerek...

28 Kasım 2019 Perşembe

3810

Dün gece Spinoza üzerine bir kitaba başladım ve bırakamadım, heyecanlı ve düşüncelerle doluydum, geç uyudum. Sabah sıkıntılı bir rüyadan yorgun uyandım; Emirli'yi çöp ev misali kedilerle doldurmuşuz, bir sürü hasta kedi doluydu ev...
Rüyanın sıkıntısını zor attım, derken çalışma odamdaki mindere kedilerin işediğini fark ettim. Minderi yıkamaya atıp halıyı sildim, sinir oldum. Sakinleşip hava elementi yogamı yaptım ve her sabahki gibi kahvaltımı balkonda ettim. Annemle pazar alışverişine çıktık sonra; meyve sebze aldık. Dönüşte hava çok güzeldi, biraz rüzgarlı da olsa koruda çay içtik.
Aldıklarımı buzdolabına yerleştirme, çamaşır toplama, yatak rulolama, bulaşık kaldırma derken günün yarısı yine ev işleriyle geçiverdi. Her günüm böyle, bir türlü çalışmaya oturamıyorum!
Öğleden sonra biraz müşterilerle ilgilendim, siparişlerime devam ettim ve ödemeleri aldıktan sonra keyifle kendime bir kahve koydum.
Piyano başına geçtim, bu sefer uzun çalıştım ve epeyce minör majör akorlara kafa patlatıp Hatırla Sevgili'yi çaldım. Yani kendi kendime çıkarabiliyorum artık yeni bir parçayı, hoşuma gitti, ama çok da yoruldum. Yeni ojemi denemek için manikür yapmaya karar verdim akşam, Aralık ayını neden bu kadar neşeyle bekliyorum ki acaba?...

27 Kasım 2019 Çarşamba

3809

Bugün de geç uyandım, kendime şaşıyorum. 2 saat daha erken uyanmam lazım işlerimi bitirebilmek için. Gerçi keyfim yerinde, yeni hastalıktan kalktığım için fazla yüklenmek istemiyorum kendime.
Yogamı yaptıktan sonra kahvaltımı hazırladım, son günlerde Hatırla Sevgili dizisini izlemeye başladım, Bizimkiler'den sonra Şaşıfelek Çıkmazı, şimdi de bu. O dönemleri anımsamak, nostaljik Büyükada yaşamını düşlemek bana iyi geliyor...
Öğlen terapiye yetiştim; içimden bir şeyler değişmişti zaten son haftayı pas geçmiştik ve ben koptuğumu hissediyordum. Bu kez sanırım konuşurken aynı fikirde olduğumuzu hissettim; özellikle anti depresanlar konusunda. 2 haftada bire yaymaya karar verdik görüşmelerimizi, bir de daha derinden giderek meditatif çalışmaya-bu fikri sevdim.
Çıkışta yine annemle bir mola verdik; canımız muhallebi çekti. Etrafımdaki insanları annemle konuşmayı seviyorum...
Akşamüstü sonunda ayakkabı boyamaya başladım, hızlıca devam edip çok şey yapmak istiyorum yıl sonuna kadar!

3808

(26 KASIM SALI)

Balkondaki sarkan çiçeklerden 2si ardı ardına öldüler, ben de yenilerini almak istiyordum. Öğleden sonra biraz baktım; bir kurdele çiçeği bir telgraf bir de çok enteresan çilli begonya aldım. Yeni çiçeklere çok seviniyorum! Balkonu düzenlemek, burada kendime bir kahve koymak, evde yılbaşı dekorasyonu yapmak çok hoşuma gidiyor...
Ovacık doğal ürünler marketinden kışlık nohut, fasulye filan aldım. Bu kooperatiflerden alışveriş yapmayı da seviyorum, hem desteklemek adına hem de lezzetini beğeniyorum. Bugün de ev işlerine daldım, ayakkabı boyamaya başlayamadım. Haftanın kalanını iyi değerlendirmem lazım!

3807

(25 KASIM PAZARTESİ)

Eğlenceli bir doktora denk geldim, son günlerde onun konuşmalarını dinliyorum. Nöro-science dalını çok seviyorum, beynin yapısı çocukluğumdan beri acayip ilgimi çekiyor. Zeki insanların esprili tarzına bayılıyorum!
Bu hafta sonunda iyileşmiş olduğumu hissediyorum ve yeniden yogaya başladım. Hava elementi başta biraz sıkıcı gelmişti, meditasyona yakın yavaş bir pratik. Ama şu ara hoşuma gidiyor, fazla vücudumu zorlamadan devam ediyorum. Sonbaharın geldiğini ancak şimdi hissediyorum; daha geç uyanmaya başladım mesela, cildim kurumaya başladı, havanın kokusu değişti...
Yoganın ardından kahvaltıdan sonra evdeki işleri toparlamak öğleni buluyor. Piyano çaldıktan sonra sosyal medya planlaması derken, masa başına oturmam akşamüstünü buluyor. Bugün yeni siparişime başlayamadım, ama kendimi daha güçlü ve hevesli hissetmeye başladım.

25 Kasım 2019 Pazartesi

3806

(24 KASIM PAZAR)

Dün o kadar yorulmuşum ki, bacaklarım ağrıyor. Hastalığın da yavaş yavaş son kalıntıları çekiliyor üzerimden, vücudum kendini ancak toparlıyor...
Dünkü konserden sonra aceleyle çekip gitmem sanırım tuhaf oldu, hoşçakal demeliydim ama bir garip denk geldi. ne bileyim herkes başına üşüşünce ben de onların hayranlarından biri gibi görünmek istemedim sanırım. Aslında çıkışta sohbet etmeyi bir kadeh bir şey içmeyi çok istemiştim, ama fazla ilgili gibi görünmekten çekindim açıkçası.
Kahvaltıdan sonra yorgun hissettim, biraz kitap okuyup uzandım. Öğleden sonra güne başlayınca Emirli planımızı erteledik. Banyodan sonra ancak gündelik işleri yapıp, biraz piyano çaldım ve akşamüstü sinemaya gitmeye karar verdik.
Haftalardır denk getiremediğimiz Parazit filmini izledik, gerçekten iyiydi. Çıkışta düşündüm; Shoplifters mı daha iyiydi bu mu? Sanki Shoplifters daha iyiydi, sıcacık duygular bıraktı içimde, ama bu filmin de hafif gerçeküstücü komik sinema dili birden bire doğum gününde kızı bıçaklayan adamın ağzından nasıl yumruk gibi çaktı: "Respect!" 
Zenginlerin, yukarıda yaşayanların, yerin altında yaşayan garibanlara hiç mi hiç saygısı yok...
Nefis bir hiciv, buruk bir mizah.

3805

(23 KASIM CUMARTESİ)

Keyifli bir gün; ilk defa daha iyi hissederek uyandım ve bugünü annemle planladım: öğlen buluşup gezeceğiz, akşamüstü de dedemleri ziyaret edeceğiz.
Kendimi daha zinde hissettiğim için çok mutluyum, gerçekten hastalıktan bıkmıştım artık. Evden çıkmadığım atalet günlerinden sonra bugün yürümek iyi geldi.
Dükkanları gezerken annemin içeri giriş ve çıkış alarmlarında ötmesi günün komedisiydi. Bir türlü sebebi anlaşılamayan bu garip durum gün boyu sürdü; 1 mağaza hariç hepsinde alarmı öttüren kadıncağızın ceketi, çantası, her şeyine bakıldı ama bir şey bulunamadı. Ameliyatta içimde bir parça mı unuttular diye telaşa kapıldı hatta, çok güldük.
Dedemi iyi gördüm ve bu kadar uzun süre gelmediğim için üzüldüm, ölmeden önce babaannem için de bu suçluluğu hissettiğimi hatırladım... Yaşlılık hem yaşlanan için hem de ailesi için zor gerçekten. Akşam da programım vardı; Piyano House'da bir konsere gideceğim. Biraz fazla yoğun bir gün oldu, ama ne yapayım hastalığın acısını çıkartıyorum işte!

6 ay olmuş ilk konsere geleli, bu akşam yine bir klasik karma dinleyeceğiz. Topluluk içinde konuşmak ve tanımadığım insanlarla kaynaşmak gibi kendimi zorlayan ufak girişimlerde bulundum, hoşuma gitti. Bazen kendimizle ilgili ön yargılarımızdan kurtulunca bambaşka biri gibi davranabiliyoruz ve normalde zorlandığımız şeyler kolayca oluveriyor.
Heyecanla beklediğim parça Stændchen başlarken yine ismini yanlış telaffuz eden piyanist ile tatlı tatlı atışmaya başlıyoruz. Parçanın ortasına gelemeden şaşırıp tekliyor, "Ne oldu bana çalamadım, beni bir ateş bastı." diyor.

Arada bahçeye çıkıp bestelerini beğendiğim piyanist ile sohbet ediyoruz, müziğin hiçlikten doğduğunu söylediğimi hatırlıyorum. Beni anladığını hissettiğimi de, kısa ama akılda kalan bir sohbet-ilham verici. Yukarı çıkarken peşimden gelen diğer piyanist laf atıyor arkamdan: "Rana ve kedileri!"  Gülümseyerek arkamı döndüğümde kaç kedim olduğunu soruyor, 5 diyorum. "Daha fazla var sanıyordum, mutlular mı?" diyor. Bana ait olan her şey zaten mutlu olur, değil mi?

İkinci yarıda en sevdiğim serenat yeniden çalınınca gözlerimi kapatıp içimden söylüyorum, kimsenin orada olmadığını düşleyerek, kendi kendime...

22 Kasım 2019 Cuma

3804

Yorucu bir gün, sabah uykumu almadan ve boğazıma yapışmış kalmış bir gıcıkla uyandım.
Ihlamurumu içtim, kedileri besledim, temizlik günü olduğu için yatmadım tekrar.
Ama pek bir şey de yapamadım, etrafı toplayıp kahvaltı hazırladım. Sonrasında biraz dinlendim ama uyuyamadım, telefonlar kapı zili vesaire...
Dün son dakika detaylar eklenen ayakkabıyı bitirdim, dükkana götürdük, anneme uğrayıp Christmas ayakkabılarını denedik.
Çalıştığım halde karşılığını alamamaktan yakındım biraz, bugünlerde canım sıkkın işle alakalı ve içten içe korkuyorum. Böyle gidemez, bir an önce düzelmeli diyorum. Eskide hiç düşünmediğim detaylara kafa yorup emek harcadığım halde eskisi gibi satış yapamıyor olmak beni üzüyor.
Akşamüstü eve geri dönüp müşterilerle yazıştım yine, buzdolabını temizledim, aklımda kalmasın. Akşam saatlerinde birden bir sürü kişi yazmaya başladı art arda soranlar, mesajlar... Hepsine geri döndüm, eskizler yaptım ve satış da yapınca moralim düzeldi. Her şey anlık aslında, inişli çıkışlı ama korkmadan devam etmek gerek...

21 Kasım 2019 Perşembe

3803

Öksürüğüm şiddetlendi bugün, tekrar ıhlamur-adaçayı-zencefile başladım.
Gerçekten yoruldum öksürmekten ve halsiz hissetmekten, azıcık yürüsem yogaya başlasam tekrar.
Yeter artık iyileşmek istiyorum!
Bugün de işlere kendimi vermekte zorlandım, ev işlerine daldım, kedilerle ilgilendim, kafamı toplayamadım derken akşamüstü sosyal medya stratejileri üzerine odaklanmayı başardım. Hala somut bir şey elde edemediysem de, ne yapıp ne yapmamam gerektiğini anladım. Şimdi yıl sonuna kadar hepsini gözden geçirip umarım bir yere varacağım.
Kışın geldiğini hissetmek hoşuma gidiyor bir yandan, tanıdık bir koku var sanki havada, sabahların serinliğinde...
Heveslendiğim şeyler var, hayallerim, hedeflerim-yeni yıl benim yılım olacak!


3802

(20 KASIM ÇARŞAMBA)

Dün doğum günümde sanki içimden bir kuşu saldım, tuhaf bir özgürlük anı yaşadım kendi içimde...
Bıraktım bazı şeyleri, terapiyi de bırakmaya karar verdim, haftaya gittiğimde konuşacağım. Ama tepkili değilim, karamsar da değilim hatta.
"Artık terapinin nasıl bir şey olduğunu, ne bekleyebileceğimi biliyorum ve soruların hiç bitmeyeceğini de... Bir süredir buraya geldiğime memnunum; kendimle baş başa gibi hissederek konuşmak, karşımda beni kötü niyetli olmadan tarafsızca dinleyen birinin olduğunu bilmek güzel. Artık bir süre kendi başıma kalmak ve işlerime odaklanmak istiyorum. Çünkü işimi ve ailemi biraz ihmal ettiğimi fark ettim, kendi duygularımı odağıma aldığım için son aylarda. Bana iyi gelmesi için yaptığım şeylerin biraz fazla yorucu olduğunu fark ettim; her gün yoga piyano, her hafta terapi, seramik derken koşturmaktan yorgun düşmüşüm. Bu hafta dinlenmek iyi geldi bana. Şimdi bir süre de işime adamak istiyorum kendimi. Belki sıkışmış hissettiğimde tekrar gelebilirim. Desteğiniz için çok teşekkürler."
Böyle bir konuşma geçiyor içimden, bu hafta piyano çalışamadım, derse de gitmeyeceğim. Artık yeni bir döneme giriyoruz ve eskisi gibi hissetmiyorum, eskisinden farklı bir düzen hakim olacak ve elbette benim kontrolümde olacak. İpleri ele alıyorum ve cesaretle hayata devam diyorum!

3801

(19 KASIM SALI)

Doğum günüm!
Hala tam iyileşemedim, akşamki sinema ve öncesinde yemek planımızı sanırım erteleyeceğim. Yine de keyfim yerinde, kutlamaya ihtiyacım yok çünkü zaten hafta sonu hep birlikte eğlendik. Bugünü sessiz sakin evde geçirmek iyi gelecek hatta bana, kedilerimle, balkonumda kendime güzel bir kahve pişirmek... Çiçeklerimi sulayıp sevdiğim müziği dinlemek iyi gelecek.
Gün içinde işlere geri döndüm, dükkana uğradım ve annemle yemek yedim. Annelik böyle bir şey işte, diye düşündüm, kendin için isteyeceğin bir şey kalmamışsa bile çocuğun için heyecanlanmak... Birlikte biraz oturduk, konuştuk.
Akşam evde kahve demledik, birer dilim kek kestik yanına, bir mum yaktık ve 90lar playlist açtık. Bir kaç viski shot attıktan sonra ısındım ve canlandım, kendi kendime dans ettiğim anları unutmayacağım...
Kendimle baş başa, her şeye rağmen eğlendiğim, Rana'yı kutladğım bir gece geçirdim. Kurt Cobain ve Leonard Cohen eşlik etti geceme, selamlar yeni yaşım!

18 Kasım 2019 Pazartesi

3800

Sabah uyanırken göğsüm ağrıyordu, nefesim tıkalı ve boğazımda gıcıklanma hissiyle başladım güne. Pek başlayamadım daha doğrusu, pastil ve himalaya mentolü ile yatakta biraz burnumu sildim. Kedilerimi sevdim, kahvaltı edecek iştahı zar zor buldum kendimde.
Evi toparladım, çiçekleri suladım filan ama çalışacak gücü bulamadım bir türlü. Kendime biraz izin vermeyi seçtim; iyileşmek, dinlenmek için.
Kızlarımla kanepeye uzandım, biraz kitap okudum. Elementlerin dengesine kafa yordum ve kendimdeki eksikleri, fazlalıkları gözden geçirdim. Kendimi hep su elemetine yakın hissettim, ama düşündükçe belki de toprak bende tam dengeli olmayabilir, ateşim biraz sönük kalmış olabilir... Yeni yaşımda kendimi yoga ve meditasyonla dengelemeye yöneleceğim.
Öğleden sonra güneş açtı, yarım saat uyumak bana iyi geldi ve baş ağrım geçmese de kalkıp güne başlamaya karar verdim.
Çorbamı içtim, maillerime baktım ve sosyal medya için fotoğraf çektim.
İşler istediğim gibi gitmese de, içimde bir umut var, yeniden dirileceğim günler çok yakında...

3799

(17 KASIM PAZAR)

Dünden sonra bugüne tam bir enkaz gibi uyandım.
Son hafta hep 4 saat filan uyudum ve hastalığım sürekli tekrarladığı için bir türlü kendime gelemiyorum. Bugün motivasyonum çok düşük, içimden hiç çalışmak gelmiyor.
Biraz geç uyanınca ev işleri; temizlik, mutfak derken akşamüstü oluveriyor.
Birlikte bir film seçiyoruz akşam için; Japon kültürüne bağımız giderek artıyor. Kedilerimin adlarını sushi, sashimi, nigiri, wanton gibi değiştirmeye karar vermek üzereyim!
Beynimin içi sisli sanki, odaklanamıyorum, iyice dinlenmeden iyileşemeyeceğimi anladım artık.
Bu hafta yeni bir başlangıç olsun; önce yeniden dinç hissedeyim, yogaya geri döneyim, piyanomu zihin açıklığı ile çalayım, işlerimde hızla ilerleyip güzel sonuçlar alayım...

17 Kasım 2019 Pazar

3798

(16 KASIM CUMARTESİ)

Doğumgünü erken kutlamaları başlasın!
Dün hiç ama hiç uyuyamadım ve hastalığım yeniden arttı, berbat hissediyorum ve bir türlü dinlenemiyorum.
Akşamüstüne kadar boş beleş geçirdim günü, kanepede uyuya kalıp öksürüklerle uyandım durdum. 
Akşamüstü hazırlandık, çok hoş bir yerde masa ayırtmıştık.
Koşuyolu'nda Kaen sushide arkadaşlarla toplanıyoruz. 
Menünün tamamını yemek istiyoruz, ortaya 4 çeşit sushi ve somon carpaccio söyleyerek başlıyoruz. İnsanlar biliyor burayı, içerisi kalabalık ve müzik de hoş. Kaliteli servisleri ve güler yüzlü garsonları benden tam not alıyor.
 Sushiler bence nefis, her seçtiğimiz gerçekten çok lezzetli. Masaya geldiği gibi bitiyor zaten, şarapla uyumu da mükemmel. Bir posta daha sipariş ediyoruz; bu kez daha enteresan çeşitler seçip. En sevdiğim wasabi ve zencefil turşusu-tam kış tatları...
 Ardından enerjim düşük de olsa, geceye Kadıköy'de devam ediyoruz. Ağaç Ev blues barda Mojo Town sahnede, içerisi tıkış tepiş kalabalık. Barmenin hazırladığı enteresan kokteyllere bakarak şarkılara eşlik ediyoruz, aslında ilk parçaları bilmiyorum ve repertuarları çok benlik sayılmaz ama, grup çok iyi.
 Gerçekten İstanbul'da gidilecek nadir doğru barlardan biriymiş burası ve keşfettiğime çok memnunum. İçerideki kitleyi de sevdim, kendimi ait hissettim ortama. Gece yarısından sonra tekila shotları devirdikçe neşemizi bulduk, buraya daha sık gelmeye karar verdik. Hep birlikte barda takılmayalı çok uzun zaman olmuş, özlemişiz...
2den sonra eve dönüğümde pestilim çıkmış olsa da, bence harika bir akşam ve keyifli bir geceydi. Doğumgünümde epeydir böyle eğlenmemiştim, yatmadan kitap okudum biraz...

16 Kasım 2019 Cumartesi

3797

(15 KASIM CUMA)

Yorgun ve hastayım hala; yine de hiçbir şey yokmuş gibi sabah kalkıp yogamı yaptım, kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Bütün gün hiç oyalanmadan bu halimle çalıştım, enerjim olmamasına rağmen planladığım işleri bitirdim. İnatla hastalığımı inkar politikası uyguluyorum.
Öğlen terapiye gittim; o odaya girince geçen hafta sinirlendiğim şeyleri söyleyemedim. Biraz belli ettim gerçi; burada aldığım tavsiyelerin beni derinden etkilemediğini söyledim mesela. Bir şeyleri değiştirdiğini, ama benim asıl sorunumu çözmediğini, gerçekte ihtiyacım olanın şefkat olmadığını söyledim. İyiyken herkesin iyi olduğunu, ben kötüyken kimsenin hiçbir şeyin bana iyi gelmediğini söyledim.
Beni yalnız buluyor, kendimi yalnızlaştırdığımı söylüyor... Belki de bu bendeki yalızlık hissinin bebeklik dönemime dayandığını, annem beni emzirmediği için kendimi ifade edemediğim dönemde başladığını düşünüyor. Kim bilebilir?
Bir şeyi çok derinlere gömmüş gibiyim, o kadar derinden ki gömdüğümü bile hatırlamıyorum. Ama bedenim anımsıyor, nöronlarım hatırlıyor...

Birini istemeden kırdığınızda, aynı zamanda ondaki değerinize emin olur musunuz?
Birine en ince yerinizden kırıldığınızda, aynı anda en yakın hisseder misiniz ona?

14 Kasım 2019 Perşembe

3796

Sabah uyandığımda birazcık daha iyiydim, sesim tam düzelmediyse de, arada öksürsem de. Kedilerimi sevdim, banyoya girdim, çünkü acıkmamıştım. Aslında yoga yapmayı çok istedi canım, ama halsizim. Dün akşam yoga hocamın kitabını okumaya başladım ve öğreneceğim şeyler olduğunu, bana iyi geleceğini hissettim. Öğlene kadar kafamdaki sesleri susturamadım, hiç bitmeyen sorgulamalar, heyecanlar, merak ve sonunda düştüğüm kötümserlik çukuru... Tüketiyor beni, ama yine de kendimi alamıyorum bu döngüden.

“You’ll get over it…” It’s the clichés that cause the trouble. To lose someone you love is to alter your life for ever. You don’t get over it because ‘it” is the person you loved. The pain stops, there are new people, but the gap never closes. How could it? The particularness of someone who mattered enough to grieve over is not made anodyne by death. This hole in my heart is in the shape of you and no-one else can fit it. Why would I want them to?”

3795

(13 KASIM ÇARŞAMBA)

Sabahın köründe uyandım, sesim kısılmıştı. Kendimi iyice çökmüş hissettim, dibe vuruş günü...
Erkenden kalktım işlere baktım, kahvaltıdan sonra kendime zencefil çayı demledim. Vakit biraz geçince terapistimi arayıp görüşmemizi erteledim, tabi tüm söylemek istediklerim de içimde kalmış oldu ve sinir oldum.
Aylardır ertelediğim online dükkandaki düzenlemelere başlamak için harika bir gün diye düşündüm, hazır işler durgunken evde bütün gün odaklanıp çalışayım. Hep şikayet ediyordum, bugün elle tutulur bir iş yapmış olayım.
Çok zaman alıyor ve enerji tüketiyor, yine de başlamış olduğuma memnunum. Birkaç gün sonra tamamlanmış olur, en azından aklımdaki yapılacaklar listesinden 1 maddeye tik atarım böylece.
Akşama doğru tekrar çok moralim bozuldu, kendimi yapayalnız hissettim...

12 Kasım 2019 Salı

3794

Bugün biraz daha iyi uyandım, yine de tam iyileşmiş değilim, halsiz hissediyorum. Ama güneşli hava yardımcı oldu; çıkıp Eminönü alışverişine gidecek enerjiyi buldum kendimde. Kalabalık sokaklarda ine çıka dükkanlara girdim, malzemeler aldım. Yeni tasarım fikirleri, paketleme heyecanı içerisinde kendime daha çok güvendiğimi hissettim.
İşler istediğim gibi gitmiyor yine bu ay ve kaygılarla doluyum alttan alta, ama yine de hareketleneceğini hissediyorum ben bir şeyler yaptıkça. Bugün bir fuar ve bir tv programı teklifi aldım mesela, düşüneceğim...
Akşamüstü Kadıköy'e dönüşte psikolog arkadaşımın yanına uğradım, birlikte Moda'da çay içip terapi sürecimden bahsettik. Cesaretimi toplayıp yüzleşmeli ve yarın kendisinde de söylemeliyim: "Benim ihtiyacım olan sanırım bu değil, belki analizci yaklaşım... 4 aydır devam ettiğim halde ilerleme kat ettiğimi hissetmiyorum. Önerdiğiniz kitaplar ve yaklaşımlar bana etki etmiyor, mantıklı gelen bir tarafı olsa bile beni değiştirmiyor. Kendimi evliliğimi kurtarma tarafına yönlendirilmiş hissediyorum, bu da hoşuma gitmiyor. Bence asıl sorunun kaynağına ulaşamadık, ben hala tam olarak duygularımı paylaşamıyorum sizinle." Dürüstçe durumumu anlatmak istiyorum, umarım sonrasında her şey daha güzel olur, açıkçası galiba bir süre ara vermek istiyorum terapiye. Zaman ve para kaybı gibi gelmeye başladı çünkü, yine de tam emin olamıyorum...

3793

(11 KASIM PAZARTESİ)

Hafta sonu berbat hissederek geçti, bu sabaha da kötü uyandım, üstelik boğazımda sinsi bir ağrıyla... Annemle pazar alışverişine çıktım, ardından parkta kahvaltı edecektik. Omletim bir türlü gelmeyince doğru dürüst bir şey yemeden kalktım ve sinir oldum. Fark ettim ki; keyifsizken annemle parkta yürümek bile iyi gelmedi bana. Ben iyiyken her şey iyi gidiyor; işim, evliliğim, insanlarla ilişkilerim, vesaire... Ben kötüykense hiçbir şey bana iyi gelmiyor galiba, kimse bana çare olmuyor. Terapi de bunlardan farklı değil, böyle hissettim. Bu hafta zaten sürekli terapistime karşı hayal kırıklığı ve biraz öfke duydum, her gün ona söylemek istediklerimi biriktirdim içimde.
Öğlen evde masa başı yaptığımda aslında yatmak istiyordum, ama kendimi çalışmaya zorlayıp haftalık işlerimi toparladım ve hatta kafama takılan bir sorunu da hallettim. Akşamüstü bir dalıp bir uyandığım bölük pörçük uykularda 1 saat dinlendim. Günün sonunda banyomu yapınca tazelenmiş hissettim ve piyanomu çaldım...

10 Kasım 2019 Pazar

3792

(10 KASIM PAZAR)

"Sabah kalkıp yapmam gereken işleri yapacağım sadece, bir robot misali..." diye düşünüyordum dün gece, ama yapmam gerekenleri yapmak için ihtiyacım olan enerjiyi bulmam bile zor oldu bugün. Dünden kalan umutsuz ve bezgin ruh halimle hiç bir konuda yol alamadığımı hissettim bütün gün.
Ne ayakkabı işimle alakalı planladıklarımı gerçekleştirebildim, ne her gün piyano çalmak ve yogayı aralıksız devam ettirmek gibi kendimi geliştirecek hedeflerimi tutturabildim. Terapiye bir hevesle başladım ama geldiğim yerde, sadece kendimi kandırıp zaman mı kaybediyorum bilemiyorum. Konuşup duruyoruz ama beni derinden etkileyen ya da hayatımı değiştiren bir durum söz konusu değil. Üstelik bir sürü de sorun çıkıyor yine, gündelik hayatta uğraşmam gereken ve ben asıl işlerime konsantre olamıyorum.
Hayat üstüme üstüme geliyor sanki ve ben yoruluyorum.

3791

(09 KASIM CUMARTESİ)

Hayal kırıklığı, yitirilen umutlar ve tükenen ben, yine yeniden...
Sıcaklığını özlediğim, gelmesini beklediğim en yakınımı uzak ve soğuk bulduğumda içimin buz kesmesi... Suçluluk ve öfke aynı anda aynı insana karşı...
Bugün gibi başka günlerimiz daha olmasın, olur mu? Ben bugün hiç burada gibi hissetmiyorum. Geçtiğimiz birkaç gün zaten içim hiç rahatlayamadı, bari hafta sonu huzurlu geçirseydim. Sakinleşmeye çok ihtiyacım vardı, bedenimi kastıran ve beni tahminimden fazla geren günlerden sonra... Olmadı, hiç bir şey bir türlü istediğim gibi olmadı. Ben de uykuya kapattım kendimi, küstüm.


3790

(08 KASIM CUMA)

Uzun zamandır görmediğin, bir zamanlar en yakını olan birini görmek nasıl hissettirir insana? Artık farklı olduğunuzu, ama bir şeylerin de aynı kaldığını görmek... Onda hala bir yerin olduğunu, her zaman bu yerin korunacağını bilmek...
Epeydir konuşmayı ertelediğin ve pek çok sözü içine attığın biri ile her şeyi konuşmak için bir adım atmak nasıl bir cesaret gerektirir peki? Göz yaşlarını taşıracak kadar... Bazı şeylerin hiç değişmediğini görmek, gülümseyerek, özlediğini fark etmek...

3789

(07 KASIM PERŞEMBE)

Kendime moral olsun diye, dünden beri kafam normalden daha da dolu ve karışık olduğu için-kuaföre gittim. Saçlarımı boyatıp bakım yaptırdım, biraz kendime zaman ayırmak iyi geldi... Eskiden daha yakın olduğum kuaförümü biraz suskun ve keyifsiz gibi gördüm, onu düşündüm. Akşam psikolog arkadaşımla terapistimden konuştuk, ben anlattıkça o da sinirlendi ve yeni bir terapist bulmam gerektiğini söyledi. Kafam daha da karıştı, neden böyle oldu birden?

6 Kasım 2019 Çarşamba

3788

Sabah sabah tam da rüya görürken kedi kavgasıyla yataktan zıpladım; balkonun kapısı açılınca bizim Latte misafir Büdülük'le burun buruna gelmiş ve haliyle kıyamet kopuverdi. Saniye içinde bizimkiler korkudan kaçışırken etrafı devirip birbirlerine çarpışıp kanepelerin altına saklandılar. Hiç beklemiyordum doğrusu bu tatlı kedinin bize gelince bu kadar sinirli olacağını, nasıl başa çıkarız diye epeyce moralim bozuldu. Özellikle cuma günkü temizlikte ne yapacağım diye acayip gerildim.
Sinirlerimi yatıştırmak kolay olmadı; çay demledikten ve kedilerimi sakinleştirdikten sonra yoga yaptım. Biraz daha uzun ve azıcık daha zorlayan sabah yogasını bitirip duşumu aldığımda iyi hissediyordum. Kendime kahvaltıda waffle yaptım(yine) ve afiyetle yedim.
Gündüz işlerimi toparlayıp epeydir ertelediğim babetleri boyamaya başladım. Evden çıkmadan önce piyano çaldım biraz, öğlen yine terapiye gittim. Tabi bu arada 2 gündür aklımda sürekli yankılanan sorular, sözler, beni ağlatacak kadar içimden taşan kırgınlıklar ara ara ortaya çıktı... Nasıl garip bir ağzımı tutamama hali ise; başka bir işin ortasında başlıyorum konuşmaya kendi kendime, muhatabı olan kişiyle konuşur gibi. Terapi sonrasında da devam ediyor galiba?
Neyse seansta başladım bu haftanın enteresan tesadüflerini anlatmaya; eskiden hayatımda olan ama uzun süredir görüşmediğim insanların bir bir ortaya çıkmalarını anlattım. 12 yıl önce tanıştığım birinin bana bugün hiç olmadığı kadar açıklıkla gelmesinin beni nasıl etkilediğini, eskiden sohbetlerinden keyif aldığım bu insanların ortak noktalarını, o karakterlerde neyin beni çektiğini filan konuştuk işte... Babamın nasıl öldüğünü, rüyamda gördüğümle bağlantısını, babamın mezarını birlikte ziyaret etmeyi hayal ettiğim insanları... Bir girdik çıkamadık yani, ama sanki terapistim tarafından çok da anlaşılamamış yahut onaylanmamış hissettim sonunda. Sanki bırak bunları boş işler der gibiydi, demese de. Hep olumsuz taraflarını göstermeye çalıştı; tehlikelerinden ya da bana kötü gelecek yönlerinden bahsetti. Haklı olduğu muhakkak, ama tehlikesiz insanları kim ne yapsın ki?

3787

(05 KASIM SALI)

Sabah yine ağlayarak uyandım, bendeki bu etkiye anlam veremiyorum cidden. Nedir bu kadar bana etki eden, bu derece içime işleyen bilemiyorum... Bütün yaşananların bir anlamı olmalı diye tekrarlayıp durdum ağlarken yatakta, mutlaka olmalı...
Güne pek güzel başlamadım anlayacağınız ve kısa bir Güneş'e selam serisinden sonra kendime waffle yaptım kahvaltıda. Waffle moral düzeltir!
Ardından, tam da bugünü eve sakince çalışarak geçirmeyi planlıyordum ki hiç olmadık bir şey başıma geldi.
Telefon dolandırıcılığına maruz kaldım- ama o meşhur terör örgütü muhabbeti değil tabi ki.
Google aramalarında öne çıkarma hizmeti sunduğunu iddia eden bir firma tarafından 100tl. ödeme alındı katakulliyle benden, anladığımda artık iş işten geçmişti. Tabi hemen her yeri aradım ama kimse bir şey yapamıyordu, neyse ki daha fazlasını kaptırmadım.
Acayip sinirlerim bozuldu elbette, öfkemi zor sakinleştirdim ve 2 saatim bu işe gitti. Şikayetlerimi yapmak için hazırlıkları yaptım ve bilenlere akıl danıştım.
Sonrasında mobil ödemeyi aldıkları Turkcell tarafından zararım tazmin edildi ve gerçekten bu kadar iyi bir müşteri servisi ile karşılaştığıma çok memnun oldum. Büyük bir jest ve bence çok başarılı bir müşteri ilişkileri yönetimi; beni kazandılar!
Öğleden sonra kafamı toplayıp elimdeki ayakkabılardan birini tamamladım ve uzun zamandır görmediğim okuldan arkadaşımla sözleştim. İş çıkışı koruda buluşup çay kahve içtik, hayattan konuştuk. Şunu gördüm, dedi; kimseye güvenerek yolunu çizemezsin. Herkes aslında kendine yatırım yapıyor ve kendiyle flört ediyor günümüzde... Ona hak verdim.

4 Kasım 2019 Pazartesi

3786

Haftaya geç uyanarak ve fazla çalışmayarak soft bir başlangıç yaptım.
Kahvaltıdan sonra Asya usulü çorba pişirdim, çamaşır yıkadım, mutfak topladım, kedi kumu temizledim. Ardından piyano çaldım, bu sefer asla çalamam dediğim parçanın en zor kısmını çıkardım gibi. Beethoven'a epey küfrettim ama yine de başardığıma çok sevindim.
Öğleden sonra biraz maillerime baktım, fazla çalışamadım.
Bu pazartesiyi sendromsuz geçirmeyi seçtim; annemle akşamüstü caddenin en güzel cafesinde kahve saati yaptık.
Eve döndükten sonra aklımda bir süredir ertelediğim telefonları açtım; bir türlü görüşemediğim arkadaşlarımla konuşmak çok iyi geldi. Hayatın yoğunluğu, koşturmacalar, sergiler, planlar...
Son telefon ise benim için çok derinlere işleyen biri ileydi; birkaç aydır görmediğim ama hep düşündüğüm biri... Onun da sesini duymak iyi geldi, her zamanki gibi.

3785

(03 KASIM PAZAR)

Dün epey geç uyudum ve çok rahatsız bir gece geçirdim, sabah yorgun kalktım.
Aslında hiç istemedim yataktan çıkmayı ama, boğazım kurumuş, susamıştım.
Yine de güne çabuk adapte oldum, aklıma takılanlar hariç.
Dün gece hiç beklemediğim samimi itiraf, bana o kadar iyi geldi ki...
Hem biraz kafamı karıştırdı, düşündürdü, hem de böyle açık olma isteği uyandırdı içimde.
Ben de hayatımda bir yere oturtamadığım kişilere karşı kaçak oynamak yerine açık olmayı, cesur dürüstlüğü tercih ediyorum bundan böyle. Cesaretine ve yalınlığına hayran kaldım gerçekten...

Bugünü pek verimli geçirdiğim söylenemez; aynı şey tüm hafta sonu için geçerli ne yazık ki. Çok çalışmam gereken bir dönemde boş geçen zamana acıyorum, kendimi suçlu hissediyorum. Akşamüstü biraz güzel havada yürüyelim dedik ve caddeye indik. Yeni favorim sushi ısmarladık, karideslisine bayılıyorum!

Dönüşte çalışmak için kendimi zorlasam da olmadı; hiç içimden gelmeyince bıraktım. Bir film açtık ama onun da başı sarmayınca uyuya kaldım. Kanepede rahatsız da olsa çok tatlı bir kısa uyku çektim, filmi kaçırdım. Gece yatakta Tanrı Beyni kitabını bitirdim.



3 Kasım 2019 Pazar

3784

(02 KASIM CUMARTESİ)

Hava o kadar güzel ki, mis gibi ama biz günü değerlendiremiyoruz. Son günlerde epey geç saatte uyuyabiliyorum ve sabah geç uyanmaya başladım, bugün de çabucak öğlen oldu.
Mercimek köftesi yapmak ve ardından mutfağı toplamak uzun sürdü, sonra da hazırlanıp kuzenimizi de alıp Çerkezköy yoluna çıktık.
Yolda biraz trafiğe takıldık, partiye de geciktik ama yine de çocukların mutlu hallerini görmek keyifliydi. Hava orada çok serindi, üşüye üşüye bahçede sigara içtik. Evde aile ortamı vardı, sofrayı hazırladık, yedik içtik sohbet ettik.
Arkadaşımın çok kaliteli teyzeleri var, hepsini de seviyorum. Yalnız bir başka çocuklu çift var ki; bir türlü sevemiyorum. Aslında dışarıdan bakıldığında etiketlerini beğeneceğim tipler, ama ne yazık ki bence çok sahte ve iticiler. Yine aynı şeyi hissettim ve hislerimde yalnız değildim.
Eve geç döndük ve benim ağrım çok artmıştı, biraz panikledim bu konuyla ilgili ve doktordan randevu aldım pazartesiye.

Acımı unutmak için piyano başına oturdum, derken hiç beklemediğim şekilde eski bir arkadaşım yazmaya başladı bana. Belki 6-7 yıldır görmediğim ve iletişimde kalmadığım biriydi, en son geçen bahar piyano sormuştum sadece. Benim için, beni düşünerek 2. el bir akustik piyano satın almış ve karşılıksız göndermek istiyordu, çok şaşırdım, ne diyeceğimi bilemedim.
Devamında açıldıkça açıldı ve ondaki beni anlattı bana; onun anlattığı Rana'yı çok sevdim. Öyle güzel dile getiriyor ki bana ne kadar çok aşık olduğunu, etkilenmemek elde değil. Bu değişik insanla bir kere daha buluşup konuşmak, aklıma takılan bazı şeyleri ona sormak istediğimi fark ettim. Anılarımızı hatırladım; Taksim'de buluştuğumuz cafeyi, birlikte gittiğimiz festival filmlerini, Köln'deki küçük dairesini, Beşiktaş'taki evinde bana sabaha karşı piyano çalmasını...
Hatırladıkça, bu insanın benim için bir sevgili gibi olmasa da özel olduğunu anladım. Aşkına karşılık veremedim belki ama; merak ettim onu hep, onla konuşmak benim için her zaman ilgi çekici oldu. Hayatımın çöle döndüğünden bahsediyorum ya, o çöl birden bire bir çiçek açtı dün akşam...

3783

(01 KASIM CUMA)

Uzun süre sonra bugün evde temizliğe yardımcı kadın geliyor, artık 10. denememiz ve umarım uzun süreli olur.
Bu seferki daha sadık ve kesinlikle işini çok iyi biliyor gibi görünüyor. Ev tertemiz olunca benim de içim rahat.
Kedilerin tek derdi temizlik günleri ortaya çıkıyor; birbirleriyle didişen 5 kediyi aynı odaya kapatmak ve sonra başka odaya almak kolay olmuyor. Her giriş çıkışta bir tanesi kaçıyor filan, neyse idare ettik.
Akşama konser planı yapmıştık aslında, ama hem yorgun hissettim hem de içimizden gelmedi artık. Nasıl oluyor, çok fazla şey yapmak istesem de akşamları düşüp kalıyorum evde. Hayatıma bir hareket getirmem gerek...
Bir de tuhaf sağlık sorunum çıktı ortaya bugün; sinsi bir ağrı var ve yürüdükçe daha kötü oldu sanki. Akşam Deniz'e hediye bakmaya gittik, biraz dolaştık ve istediği kahramanın çantasını bulduk. Umarım beğenir, yarın onun doğum gününe gideceğiz.

1 Kasım 2019 Cuma

3782

(31 EKİM PERŞEMBE)

Çok iş bitirdiğim ayın son günü, Cadılar bayramı.
Siparişlerimi toparladım, yeniden çalışma hevesini buldum kendimde.
Pazar alışverişine çıktım, yemek yaptım.
Akşama kadar çalıştım, müşterilerden ödeme aldım zorlayarak da olsa.
Akşam yemeğe arkadaşımız geldi, tekrar Joker'i seyrettik.
Sinemadaki gibi olmasa da, kötü kalite bir çekimle bile etkileyiciydi.
Kendime kırmızı bir takım diktireceğim, içine koyu yeşil gömlek giyip makyaj yapacağım...

31 Ekim 2019 Perşembe

3781

(30 EKİM ÇARŞAMBA)

Kendini pazartesi sanan çarşamba gününden selamlar, bugün işlere geri döndüğüm yoğun ve biraz stresli bir günüm.
Sabahtan maillerime bakıp biraz evdeki işleri toparlıyorum, cuma günü temizliğe hazırlık ütüleri düzenliyorum. Yeni modeller için biraz çalışma yapıp dükkana götürüyorum, ustayla görüşmek için. Öğlen terapim var yine, hava yağdı yağacak gibi bir basık, durgun ve gri...
Terapide kendimi geçen sefer kötü hissetmiştim; anlaşılmıyor veya yargılanıyor gibi. Ya da daha ziyade; işime yaramayacak tavsiyeler alıyormuşum gibi gelmişti ve terapi sürecini sorgulamaya başlamıştım. Bu sefer neyse ki kendimi daha yakın hissediyorum ve içimdekileri biraz daha rahatlıkla açabiliyorum. Kimseyle gerçek anlamda içimdeki hisleri paylaşmıyorum diye düşünmüştüm ya geçen hafta, onu dile getiriyorum mesela. derinliğimi açabileceğim birini aradığımı, bir ruh eşi ile sohbet etmeyi özlediğimi söylüyorum.
Çıkışta annemle çorba içmeye oturuyoruz ve birazcık kafamı topluyorum bu esnada. Akşamüstü evde çalışmaya başlıyorum; boyamam gereken bir babet ve bir gelin ayakkabısı var. İkisi de beni yormayacak tasarımlar, ama başlamak bitirmekten daha zor her zaman. Konsantre olup hızlıca boyamak gerek.
Akşam azıcık piyano çalıyorum, ama istediğim gibi değilim ve çok takılıyorum. Kendimi vermekte zorlanınca bırakıyorum ve nasıl yeniden başlayacağımı bilemediğim için yine sıkıntılar basıyor içimi. Sinemaya gitmekten son anda vazgeçip, mahallede kedileri besliyoruz. Yorgunum ama erken uyuyamıyorum yine, kendimi neden gündüzleri güçlü hissederken akşamları bu kadar bırakıyorum bilmiyorum gerçekten! Tuhaf, ama akşamları çok güçsüz, mutsuz ve eksik hissediyorum kendimi...

29 Ekim 2019 Salı

3780

Bugün kısa tatilimizin son günü, biraz daha çalışmaya odaklanıyorum artık.
Kahvaltımızı kedilerimizle balkonda yapıyoruz yine, bunu çok seviyorum!
Sonra başlıyoruz beyin fırtınasına; nasıl bir yol izlemeliyim sosyal medya pazarlama stratejim için?
KUKLA yı büyütmek ve geliştirmek için daha fazla ne yapabilirim diye düşünüp taşınıyoruz.
Biraz hevesim kırılmıştı, son birkaç haftadır yorgun ve tükenmiş hissediyordum, bugünden itibaren geri dönüyorum. Tam gaz çalışmaya devam-yeniden umutla başlayarak, farklı stratejiler geliştirerek...
Öğlen Emirli'ye gidiyoruz; hava güneşli ve biraz serin. Sakince bahçede oturup kafamı toplamak iyi geliyor bana. Yeni bir sosyal medya planlama programı indirip kullanmaya başlıyorum, ardından birkaç detay daha ekliyorum profilime. Verimli bir gün diyebilirim, en azından bir başlangıç yaptım.
Akşamüstü evde bir şeyler yedikten sonra yarına hazırlık yapıyorum; saç, oje vesaire-fotoğraf çekmeyi planlıyorum yeni yaptığım ayakkabılarla.
Planlarım var, hedeflerim ve heveslerim yüksek-umuyorum ki istediğim gibi olacak !

28 Ekim 2019 Pazartesi

3779

Kendini pazar gibi hisseden pazartesiye merhaba!
Sabaha karşı Latte uyandırdıktan sonra tekrar dalmışım ve rüyamda yangın çıktığını gördüm; Espresso ile Oğlanı zor kurtardım... Sabaha kötü uyandım yani, fazla uyumuş olmama rağmen yorgundum. Kahvaltıdan sonra ev işlerine başladık yine, yap yap bitiremiyoruz nedense. Mevsim geçişleri böyle oluyor hep; kışlıkları çıkarıp yazlıkları kaldırmamız gerek artık. Dolapları açmışken silip, yatağın altını filan düzenlemek...
Ne çok eşyamız var, ne çok gereksiz şey birikiyor evde böyle. 2 torba giysiyi vermek için ayırdık, yine de ancak sığdık dolaplara.
Akşamüstü biraz piyano çaldım, yine kedi beslemeye çıktık, parkta yürüdük...
Bu kısa tatili aslında kendi işimle alakalı daha iyi değerlendirmek istemiştim; aklımdaki bir sürü yapılacaklar listesinden bir tanesine bile henüz vakit ayıramadığım için kendimi yetersiz hissediyorum yine. Bu ay hem işlerime fazla yoğunlaşamadım, hem yoga ve piyanoyu aksattım. Yarından itibaren kaldığım yerden devam etmek istiyorum hızlı ve konsantre bir şekilde, sırayla ama sakince ilerlemek...

3778

(27 EKİM PAZAR)

2 gündür sergi geziyorum, hayat bana güzeldi. Bugünü mecburen ev temizliğine ayırdık; iyice silip süpürdük, banyoyu mutfağı detaylı temizledik. Çekmeceler boşaltıldı, ıvır zıvır atıldı, fırının ve buzdolabının içi pırıl pırıl yapıldı... Yorulduk biraz ama her yer mis gibi şu an.
Akşamüstü kedi beslemeye çıktık mahellede, Erenköy'e kadar yürüdük, epeydir akşamları çıkmıyorduk iyi oldu. Sonrasında da bir film açtık, biraz anlamsız ve tuhaf bir Netflix gerilimi: Çıngıraklı Yılan.
Biraz da piyano çaldım, istediğim kadar iyi olmasa da, en azından el alışkanlığımı tazeledim. Yapmak istediğim kendimi geliştirmek için, hayatım için birkaç şey var... Nasıl oluyor da hiçbirine doğru dürüst vakit bulamıyorum acaba, neden böyle hiç vaktimiz yok?

27 Ekim 2019 Pazar

3777

(26 EKİM CUMARTESİ)

 Bugün adaya gidiyoruz ve adaya gidilen bütün günler bence harikadır!
 Bu yaz nedense hiç fırsat bulamadık adaları gezmeye, sadece bir kere meyhaneye gelmiştik arkadaşlarla. Sonbaharda havalar bozmadan hiç olmazsa uzun uzun yürüyelim istiyorum...
Eski eczane vitrinlerinin rutubet kokusu, tertemiz havanın deniz kokusu, belki biraz at pisliği kokusu, lokmacıların şerbetli kokusu, balıkçıların rakı kokusu...
 Splendid Otel'in bahçesindeki tatlıcıda birer kahve içmeye oturduk ve yanına Budapeşte söyledik; badem unlu hamurdan çilekli pasta-nefisti.
 Bienali gezmeye geldik ama aslında sergi bahane-adadaki eski köşklerin içine girebilmek çok güzel...
 Hele bir tane harap düşmüş sarmaşıklar bürümüş kuleli, ahşap köşk var bayıldığım. Gerçekten eşi benzeri yok, iki koca çamın arasında gizlenmiş, karanlık gotik bir havası var-benim olmasını ne çok isterdim!
Vitrayların rengarenk ışıkları arasında soğuk taş binaları gezdik, haritalara baktık.
 Akşama doğru üşümeye başladım, balık yemeye oturduk. Salaş ve iş bilmez bir mekana denk geldik memnun kalmadım ama, adada kalmak istedim yine de.
Bir yazı burada geçirmek nasıl olurdu, diye hayaller kurdum, hatta bir kışı belki de...

25 Ekim 2019 Cuma

3776

Dün gece sabah uyandığımda sorduğum soruları hala aklımdan atamamıştım yatağa girdiğimde, zihnim karman çorman uykuya daldım ve korkunç rüyalar gördüm. Rüyamda erkek bir savaşçıydım ve bir çatıda gerçek üstü yaratıklarla savaşırken buldum kendimi. Görünmez olmaya çalıştım, ama nasılsa gözlerimi açtığım anda birden onlarca mızrak saplandı vücuduma. Her birinin aynı anda ayrı ayrı acısını duydum ve kaybettiğimi kabullendim o anda.

Rahatsız hislerle yataktan çıkıp hızlıca kahvaltı hazırladım. Kendime domatesli tulum peynirli tost yaptım, kahve demledim. Evdeki işleri yoluna koyup kedilerle ilgilendikten sonra pazara alışverişe çıktım. Öğleden sonra annemle sergi gezme programımız var; Beyoğlu'na geçeceğiz.
Yolda hala daha kendimde değil gibiydim, sanki annemle konuşmak isteyip de konuşamıyordum içimdekileri. Kimseye gerçek duygularımı açamıyorum gibi hissediyorum; terapiye gidiyor olsam da... Anneme de üzülür diye anlatmak istemiyorum, arkadaşlarımla ise buluşacak vaktimiz olmuyor ki pek.

İstiklal'de yürürken bir galeri vitrini ilgimi çekince içeri girdik, o andan itibaren dünyam değişti. Mitler masallar ve fabllardan esinlenen Avrupalı sanatçıların çağdaş seramik sergisi; gerçekten çok hoşuma gitti.
Kırık porselenleri altın kaplama ile onaran Japon sanatının inceliğine hayran kaldım, gotik köpek heykellerinin detaylarında kayboldum, deniz altı yaratıklarını gerçeküstücü yorumlayan işi uzun uzun inceledim... Asıl planımız bienali gezmekti, ama bu sergi daha çok ilgimizi çekti.
Ardından Pera Müzesi'nde bir kahve molası verdik, buranın pastaları hep taze ve lezzetli. Orman meyveli tart ısmarladım kendime, sonra bienal kapsamındaki sergiyi gezdik. 

Gerçekten bugün bana farklı dünyalar görmek çok ama çok iyi geldi!

3775

(24 EKİM PERŞEMBE)

Bu sabah uyandığımda hiçbir duygumun kalmamış olduğunu düşündüm. Benim kadar tutkulu, yoğun hisseden bir insanı bu tükenişe götüren nedir? Nasıl oldu da buraya geldim ve hayatımın bundan sonrası böyle mi geçecek?
Hep bir çölde olduğumu tekrarlıyordum ya, işte bu o çöl. Hiçbir gerçek duygunun olmadığı kuraklık, bomboş düzlük... Hayatımda beni heyecanlandıran, ayaklarımı yerden kesen, ilhamla dolduran hiç kimse yok şu ara. Hırslarım da yok, nefretim de, hıncım da, öfkem bile eskisi kadar değil.
Asla bana göre olmayan bu yeni rolü nasıl oynayacağım peki şimdi? Reddettiğim bu durumu nasıl tersine çevireceğim? Eskiden kendiliğinden yanan şimdi sönmüş ateşi ne yaparak yeniden alevlendireceğim?


24 Ekim 2019 Perşembe

3774

(23 EKİM ÇARŞAMBA)

 Böyle bir yetenek daha önce gördüğümü hatırlamıyorum...
 Dibe vurmuş, hepten çökmüş, ayaklar altında ezilmiş ve kendini tamamen kaybetmiş bir zavallının yeniden ayağa kalkışını muhteşem yansıtmış...
İki yüzlü toplumun dışladığı bu ezik tiplemenin nasıl ürkütücü bir kahramana dönüştüğünü mükemmel ifade etmiş... Unutulmayacak bir performanstı, bence oyun bile değildi, Joker'in ta kendisiydi.

23 Ekim 2019 Çarşamba

3773

(22 EKİM SALI)

Her şey geride kaldı ama ben de çok yoruldum artık... Her şey geçmiş gibi rahatlayamıyorum, içim huzursuz hala. Aynı sorunların hortlayacağını ve yeniden sinirimin bozulacağını biliyorum. Tekrar bir mücadeleye girmeden önce gücümü toplamaya ihtiyacım var, bugün düştüm. Hiç bir şey yapacak halim yok ve hasta hissediyorum. Üstümden tır geçmiş gibi; her tarafım dökülüyor...
Bugün dibe vurdum ve içimde büyük bir boşluk duygusu var, ama elbet yeniden ayağa kalktığımda daha güçlü olacağım!

22 Ekim 2019 Salı

3772

(21 EKİM PAZARTESİ)

Sabah hem içimde kötü bir hisle uyandım, hem de bir şeyleri artık geride bırakmışım gibi hafif bir rahatlamayla başladım güne...
Durduğum anda düşeceğimi bildiğimden, enerjimi kaybetmeden öğlene kadar kendimi zorladım: evi süpürdüm, banyoyu temizledim, yoga kuvvet antremanına başladım. Durmak bilmedim ama aşırı yoruldum sonunda. Öğleden sonra pilim bitmişti, birşeyler yedikten sonra uyuya kaldım.
Uyandığımda akşama bize gelecekleri mesajını okudum, bugüne denk gelmesi iyi oldu diye düşündüm. Kendimce bir karar verdim; bu insanlar için sahip olduğum  güzel şeyleri bırakmayacağım. Onlar yüzünden düzenimi mutluluğumu bozmayacağım, ben buradayım ve kalacağım.
o zaman el mi yaman bey mi yaman göstereyim hepsine- madem merak ediyorlar bizim hayat tarzımızın onlardan çok farklı olduğunu, neler yaptığımızı görsünler bakalım... İnadına çok şık giyinip, çok mutlu olup onlara hiç tatmadıkları şeyler ikram etmeye karar verdim. Bundan sonra evime gelenleri memnun etmek için kendimi paralayacak değilim, isteyen istediğini yapar-ama burası bizim evimiz ve bu evde bizim kurallarımız geçer.
Bu bir stratejik oyunsa ben de bu oyunu kazanacağım diyerek yola çıktım, kendime güvenli ve yepyeni bir bakış açısıyla yeniden başladım. Onlar gibi olmayacağım ve olmadığımı gözlerine sokacağım, ister beğensin hayranlık duysun ister kıskansın sinir olsunlar...!

20 Ekim 2019 Pazar

3771

Çok yıpratıyor beni bu mevzular, gerçekten çok yoruyor...
Oysa bizi baş başa bıraksalar her şey belki de güzel olacak.
Sadece hayatımı özgürce, kendi istediğim gibi yaşamak istiyorum! Görüşmek istediğim insanları seçmek, vaktimi nelere ayıracağımı kendim planlamak...
Sürekli bizden yersiz beklentileri olan aile üyelerinden bıktım usandım.
Neden şuraya gelmiyorsunuz neden bunu yapmıyorsunuz diye sorup durmalarından yıldım artık.
Biz böyleyiz, sizinki gibi bir hayat tarzımız yok ve lütfen bizi olduğumuz gibi kabul edin demek istiyorum açıkça. Biz böyle mutluyuz karışmayın, olmaz mı?
İnancımı yitiriyorum yavaş yavaş, bugün bir milat gibi hissediyorum.
Umarım rahatlayabiliriz, en kısa zamanda, fazlasıyla gerildik çünkü.

3770

(19 EKİM CUMARTESİ)

Biraz geç de olsa evden çıkıp bienal gezmeye gidiyoruz-olley! Bu hafta sonu başka ailevi mecburiyetler sebebiyle yapamayacağız diye sinir oluyordum, ama işte Karaköy vapuruna bindik bile-benden mutlusu yok.
 Hava mis gibi, fazlasıyla ılık ve güneşli ve ben sonbaharın tadını daha güzel çıkarmayı istiyorum. Bienal için bugüne dek fırsatımız olmamıştı, bugün yeni açılan resim heykel müzesini gezmeyi planlıyoruz.
 7. kıta hepimizi ilgilendiren çok boyutlu dev bir mevzu olmasına rağmen, bienaldeki işler beni çok tatmin etmiyor açıkçası. Nedense açıklamalarda yazanlar kadar bana dokunmuyor, anlam ifade etmiyorlar.
 Yine de ilham verici bulduğum parçalar var elbette, eğlenceli veya absürt olanlar da...
Müze endüstriyel tarzda, eski liman deposuna göndermeler yaparak tasarlanmış kocaman bir alan olmuş. 2 katı gezdikten sonra acıktık, yorulduk ve beynimiz bulandı. Bir kahve molası verelim dedik.
 Starbucks'ta oturup marka sadakatinden bahsettik, bize bu kağıt bardaklarda kahveyi nasıl sattılar?
 Son katı da görmeden dönmeyelim diyerek tekrar müzeye girdik ve kapanana kadar kaldık. Deli bir sanatçının atölyesi tarzında yerleştirmeler vardı, hoşuma gitti burası.
Çıkışta kendimize Akın Balık'ta birer bira ısmarladık, sezonun ilk palamutunu yedik. Hava soğumayınca tam tatlanmamış ama, yine de ben çok memnun oldum buraya geldiğimize. Hayat hep böyle geçse!