31 Ekim 2009 Cumartesi

131

Oyun mu_
Şeker mi?
"Cadının teksisin sen!"
Hakaretlerin iltifat gelir kulağıma
Çünkü sevgilim, tiksiniyorum senden
O zavallı bakışlarını suratıma dikince
Midem bulanıyor sana acımaktan
"Hiç bu kadar sevinmemiştim
Daha önce birinden ayrıldığıma!"
Şeker mi_Oyun mu?
Ulaşabileceğin hiçbir yerde
Bulamayacaksın beni bundan sonra
Çünkü sevgilim, elini uzattığında
Görünmeze karışan cadının tekiyim ben
Ve ikimiz de biliriz ki
Daha asildir cadılık,
Aciz sokak köpekliğinden...

30 Ekim 2009 Cuma

130

Türk olmanın bedellerinden biri miydi
Soy-adı kanunu adı altında soy-kırıma uğramamız...?

29 Ekim 2009 Perşembe

129


Salonun ortasında bir Efe,
Eğile kalka zeybek oynuyor.
Etrafında kadınlar oturmuş, şapkalı
Hayran gözlerle hepsi Efe'yi izliyor.
Salon geniş, son vals bitmiş,
"Çalın bir zeybek!" demiş,
Tek başına ortaya gelmiş,
Efe, zeybek oynuyor.

Oynarken kendi dünyasına dalmış,
Etrafında bir dönüyor, duraklıyor
Neler gelip geçiyor o ara gözlerinden
Yere bir eğilip tekrar kalkıyor,
Kollarını açmış, bakışları uzaklarda
Ancak çok savaş görmüş komutanlar kadar içli,
Gülümsüyor Efe, zeybek oynuyor.

Doğrulurken sanki yalnızlığını da sırtlıyor,
Ancak çok kan çekmiş toprakta biter
Çiçeklerin en kızılı, Efe biliyor
Bugüne gelmek için yılları saymış,
Gülümsüyor Efe, zeybek oynuyor.

Sazlar inceden, salon heyecanlı
Efe'nin gözlerinden uzak yollar geçiyor,
Karlı dağ yamaçları, seher vakitleri
Sıkıntılı gecelerin bölük uykuları
Karanlığı yaran kurşunlar geçiyor...
Salon kalabalık, Efe yalnız, ortada
Ancak bir milleti ardından sürükleyen adamlar gibi asil,
Vakur, sağlam, ağır adımlarla dönüyor
Tüm kaybedilenlere, kazanılanlara selam durur gibi
Efe, zeybek oynuyor.

28 Ekim 2009 Çarşamba

27 Ekim 2009 Salı

127

Pastal atma
Kesimhane
Asit yıkama
Pantolon köprüsü
Haşıl sökme
Hipo çözeltisi
Dezenfektan
Fiksaj işlemleri
Taşlama
Batik yıkama
Pamukla dalgalandırma
Ponza taşı
Arka cep kapağı
Rivet çakma

26 Ekim 2009 Pazartesi

126

Brüksel lahanası(Brüksel'deki bir dostu hatırlattı), çaydanlık süzgeci, kum havucu(kum havuzu gibi), eteği dar gelen bir kot elbise, iki levrek(temizlenmesi beklenemedi), erkek giysileri, bulaşık süngeri(son anda kasaya yetişti), iki dilim somon, kaparili hardal sosu....

25 Ekim 2009 Pazar

125

Uzaktaki Arkadaş: "O benim için sadece tatlı bir çocuktu,o kadar. Hiç istemedim onun sevgilisi olmayı. Şimdi durup dururken ne diye arkadaş kalmak istediğini söylüyor ki??!!"

Rana: "Erkek, demek ki, her yerde aynı... Çoğunlukla işe yaramaz, düpedüz embesil bir tür!"

Uzaktaki Arkadaş: "Yani..Ben her görüştüğümüzde sevgili olmadığımızı belirtmiştim ona, şimdi sanki ben onla olmak için yalvarmışım gibi, ne demeye kendini geri çekme ihtiyacı hissediyor?? Çok anlamsız!"

Rana: "O da bir şey mi! Yaklaşık bir yıl önce bana internetten yazan bir adam vardı, asla arkadaş olmadık, konuşmadım bile onla, tahammül edemeyip çenesini kapamasını söylemiştim. Şimdi bana tekrar yazıp ileride aramızdaki ilişkinin iyiye gideceğini hissettiğini söyleyebiliyor!!"

Arkadaş: "Vay anasını!!...."

Rana: "Ardından ona hislerine güvenmemesini söylediğimde zaten aramızın düzeleceğini hep bildiğini yazarak ve gülücüklerle süsleyerek cevap verebiliyor üstelik!!..."

Arkadaş: "Vay vay vay anasını...!"

Rana: "Evet, şizofrenik bir vaka..."

Arkadaş: "Peki neden hep böyle oluyor, yani bizde mi bir sorun var acaba...? Yoksa erkeklerin alayı mı gerizekalı?"

Rana: "Korkuyorum cevaplamaya bunu... İki türlüsü de korkutucu!"

24 Ekim 2009 Cumartesi

124

Hızlı akan hayatı yakalamaya çalışmak yerine
Hayatla bir akmak..

22 Ekim 2009 Perşembe

122

Bu sabah Elias'ın yol hikayesini izledim gülümseyerek.
Mülteci gemisinde yakalanınca tereddütsüz denize atlayan Elias...
Yüzerek vurduğu kıyının Yunan adası olduğunu gören Elias..
Kuşçu kadının çocuklarıyla oynayan Elias...
Tırların, mobiletlerin arkasında domuzlarla giden Elias...
Sonunda Paris'e varıp sihirbaz olmayı düşleyen Elias...
Çingenelerle, evsizlerle çadırlarda yatan Elias...
Parasını ve kontrabasçıdan çaldığı deri ceketini kaptıran Elias...
Çünkü inanıyordu Elias; düşleri capcanlıydı, gözleri gibi ışıklı...
Hayatı hep önüne geldiği gibi yaşamaya hazırdı o, kabul ediyordu.

Bu sabah anladım seni neden terk ettiğimi, niçin gözümden düştüğünü.
Sen yaşadığın hiç bir şeyi kabul edemiyordun bir türlü...
Oturduğun yıkık dökük ama bahçeli evi kabul edemiyordun,
Evinden okula gelmek için otobüse binmeyi kabul edemiyordun,
Okuldan sonra yarım gün işe gidiyor olmanı kabul edemiyordun,
Çalıştığın insanlar seni hiç anlayamadılar ve hep kıskandılar,
Yanında çalıştığın en meşhur meslektaşların bile senden korktular,
Çocukluk öfkeni yenemediğin aileni bir türlü kabullenemiyordun,
Sana sahip çıkan dostlarını bile kabullenemez oldun sonunda,
Kabul etme felsefesini çok iyi bildiğini iddia eden, kendini kandıran sen...

21 Ekim 2009 Çarşamba

121

Gitarını ağlat ki
Gözyaşları arasında
İtiraf etsin bana;
Nasıl ezilmişti
Hiç aldırmaz gibi
Yüzüne tükürdüğünde
En kıymetlisinin.
Dökülsün telinden;
Aşığını acıttığında
Onun da içi kanamıştı
Anlattıkça ağlayalım
İki buruk zalim aşık...

19 Ekim 2009 Pazartesi

119

Ah benim sevgili çocuğum!
İşlediğin günahları tanrı affetsin
Ve ben, baban, bu arada seni
Ellerinle ve dilinle işleyeceğin
Gözlerinle ve fikrinle gireceğin
Günahlardan korumak için,
Beyaz kurdeleyle bağlayayım.

18 Ekim 2009 Pazar

118

Yüzü kelimeler yetmez saklamaya,
Sözü yüzler yetmez anlatmaya...

17 Ekim 2009 Cumartesi

117

Rengi; ördek başı yeşiliyle cilalanmış petrol siyahı
Tadı; dili paslandıran kızgın metal eriyiği
Kokusu; zehirli fabrika atıklarından sızan gaz
Ve sesi; kapanmayan bozuk araba radyosu
Gibiydi...

116

(16 EKİM CUMA)

Hemen hemen herkesin bir solucandan farksız olduğu bu dehşet ve tiksinti verici dünyada geçirdiğimiz kısa zaman boyunca hayattan alabileceğimiz maksimum zevk ve acıyı, keder ve neşeyi, bilgelik ve kayıtsızlığı almaya bakacağız..

15 Ekim 2009 Perşembe

115


Saatler durmadan yeniden ayarlanırken,
Zaman duruyordu
Güneşi göremediğim için
Tüm hatıralarımı unutmuştum
Çocukluğumun izini sürmeye
Deniz Kabuğu Plajı'nda başladım...

14 Ekim 2009 Çarşamba

114

Sahnenin spot ışığı altında, sırtı belime kadar açık elbisemin
Pırıltısından kamaşan gözlerim yarı aralık, baygın bakışlarımla
"Bir tek sen sahipsin o sihirli tekniğe"* nakaratını söylerken
Parmağımla işaret edeceğim seni, kimse anlamayacak
İkimizin sakladığı sırrın ne derine kök saldığını, bilmeyecek kimse
Bir sen bileceksin, ağır ve vakur edanla sandalyenden kalkıp
Sahneye beni dansa kaldırmak için gelirken..Ve gülümseyeceksin.


* : "Only you have that magic technique..
When we sway I go weak..."
Dean Martin'in Sway isimli parçasından alıntıdır.

13 Ekim 2009 Salı

113

Dünya'ya dönüş: Fincan fincan koyu çay ve siyah kahve ile yanında rengarenk bonibon, distopik gelecek senaryoları üzerine "tertip" ile sabahın köründe kızarmış gözlerle sohbet, şehrin hızlı temposuna yorgun ayaklarımı uydurmaya çalışarak gezdiğim sokaklar, geceyi karşılarken yeni bir çağ açan bıyıklı delinin parmaklarından tuşlara dokunuşlar.....

12 Ekim 2009 Pazartesi

112

Endüstri-yel
Düzen-li
Otomat-ik
Kitle-sel
Tektip-lik
oto-endüstri-kitle-li-tektip-düzen-matik-yel-sel-lik

11 Ekim 2009 Pazar

111

Uyku-suz-luk
Fütür-ist-ik
Uyku-da
Fütur-suz-ca

110

(10 EKİM CUMARTESİ)

Tan kızıllığında yabancı bir evin yatak odasında yapılan sohbetler:

Bay her şeyi bilen psikolog :"Elinde anahtarın olsa hangi kapıyı açardın?"
Bayan Karanlık:"Işık kapısını, anahtarım elimdir"
Bay sezgileri çok güçlü psikopat:"Aramızdan en tehlikelisisin sen!"
Bayan tehlike:"Biliyorum, anahtarım ölümdür..."

9 Ekim 2009 Cuma

109

TOTALİTER DÜZENİN ŞARTLANDIRAN NİNNİSİ

Düzeinelerce Beta grubundan çocuk, ninni niyetine
Yeşil tulumları içinde uyurken bir yandan
Fısıltıları dinlediler, tekrar tekrar, ve ezberlediler:

"Bir beta olduğum için öyle mutluyum ki!
Gamalar kısa boylu ve çirkinler,
Deltalar aptallar ve Epsilonlar ise
Tahammül edilmeyecek denli moronlar!
Biz Betalar hep parlak yeşil giyeriz
Çünkü yeşil en güzel renktir dünyadaki!
Oysa Deltalar iğrenç haki giyerler,
Epsilon moronlarıysa simsiyahtırlar
Okuma-yazma bile bilmez ayaktakımı...
Yine de ihtiyacımız var onlara; bizim için çalışmalılar
Çünkü herkes herkes için çalışır, öyle der Ford!
Yüce Ford aşkına, Alfa olmadığıma memnunum.
Alfalar bizim üstümüzdür, fakat fazla zekiler_
Korkutucu, rahatsız edici zekaya sahip olmak istemezdim
Oh, Ford biliyor ya, bir Beta olduğum için öyle mutluyum ki!"

8 Ekim 2009 Perşembe

108

Nasıl olurdu Cesur Yeni Dünya'da
Bir Bokanovsky yumurtası olmak..?
Yahut uzak bir gelecekte kurulmuş
Fantastik imparatorluğun tahtında oturmak..?

7 Ekim 2009 Çarşamba

107

Tehlike sevdasını şakımaya niyetli bir grup adam toplandılar..
Dillerine cesaret ve ayaklanma türküleri dolanmıştı...
Edebiyatı daldığı uykudan ateşli bir uykusuzluğa uyandırmak
Yumruk ve tokatla hızın güzelliğini suratına çarpmak istiyorlardı...
"Yalnızca mücadelede güzellik var" diyorlar, savaşı yüceltiyorlardı.
Savaş; dünyanın tek gerçek hijyeni!
Kütüphaneler ve müzeler yıkılmalıydı, ahlak geçmiş bir modaydı.
"Zaman ile mekan dün öldü" diye bağırıyorlardı...
Bir grup adam toplandılar, yıl 1909'du.
Kendilerine "fütüristler" dediler ve hiç dönüp bakmadılar arkalarına...

6 Ekim 2009 Salı

106

Ne sevimli olurdu
Beni bir iki kadeh içmeye
Davet etsen, bugünlerde...
Hava güzel, yürürdük
Vitrinlere bakarak, belki
Bir filme girerdik festivalde.
Sen ve ben, imkansız
İki yabancı, tesadüfler olmasa
Ne sevimli olurdu, çıksaydık...

5 Ekim 2009 Pazartesi

105

Yazmak;
Biri bilsin istemek
Hatırlamak istemek...

4 Ekim 2009 Pazar

104

Uzak bir ülkede, günlerden bir gün
Kendi başıma sahafları dolaşırken
Sen'den İz'lere rastlayacağım ve
Bu sırrı herkesten saklar gibi
Gülümseyeceğim...

103

(03 EKİM CUMARTESİ)

Gece..Dışarıda..

1 Ekim 2009 Perşembe

101

Büyük umutlar
Yeni arkadaşlar
Hızlı başlangıçlar