30 Aralık 2017 Cumartesi

3111

Bazen tahammülsüz olabiliyorum insanlara karşı-ama bana kalırsa, herkes haddini aşmasa her şey çok güzel olacak!
Biz küçükken misafirliğe gittiğimizde evi karıştırmaya cesaret edemez, açlıktan ölsek atıştırmalık bir şeyler isteyemezdik. Bana mı öyle geliyor yoksa zaman biraz fazla mı hızlı değişmiş? Çocuklar artık her ailenin kralı kraliçesi olmuş da, ana babalar etraflarında pervane, ne derlerse ne isterlerse o yapılıyor. Bu da bana çok ters geliyor, büyük konuşmamalı ama sanırım ben despot bir anne olacağım!?
Neyse, bir de tabi çocuk gibi eğlemen gereken koskoca adamlar var etrafımızda. Nedense millet deliye muhtaç biz akıllıya...
Bugün biraz sinirlendimse de, son dakika yılbaşı sofrasına eklenen misafirlere, evde hiçbir şeyin kontrolümde olmadığını hissedip biraz delirsem de keyfim yerinde.
Salonumuzda şömine etrafına yılbaşı süslemesi yaptık, pek DIY ve çok şahane oldu bence.
Öğleden sonra eşimle beraber mezeleri ve zeytinyağlıları hazırladık, sofraya konacak tabakları yıkayıp hazır ettik yarına.
Akşam biraz dans etsek mi acaba?

3110

(29 ARALIK CUMA)

Son gün de yine evde duramadım ve eksikleri tamamlamak için Kadıköy'e geçtim. İlla ki Özyer marka hardal tozu olacak!
Yeni ördürdüğüm mavi kırçıllı kazağın eksik kalan 1 çile yününü, müşterimin istediği fuşya tonlarda boncuklar ve pulları, bir de hardal tozunu alıp döndüm.
Evde hazırlıklara başlayacaktım ama arkadaşım geldi, gelirken hem yılbaşında pişireceğimiz kazı getirdi hem de kendi tasarladığı halıları hediye etti. Salonumuz pek güzelleşti, modernleşti birden.
Akşamüstü kahvesi akşam yemeğine uzadı ve yeni işten çıkan bunalımlı arkadaşımızın da eklenmesiyle hep birlikte sohbet ettik...
Yarın hareketli bir gün izi bekliyor!

3109

(28 ARALIK PERŞEMBE)

Satışlar beklediğim kadar iyi gitmese de, müşterilerimin tamamının memnun kalması, bana şahane mesajlar göndermeleri keyfimi yerine getiriyor...
Bugün de nedimeleri ve kardeşleriyle birlikte düğün babetleri siparişi veren heyecanlı gelin adayının ayakkabılarını boyadım; hemşire bir kız kardeşi ve sahili seven en yakın arkadaşı için.











27 Aralık 2017 Çarşamba

3108

Evde temizlik günlerinin önceki gecesi bir türlü rahat uyuyamıyorum,bütün gün de rahat edemiyorum ama yine de içim rahat ediyor işler bitince. Kedilerimizin de rahatı bozuluyor!

Bugün de gönderilerimi vermek için dükkana yürüdüm ve temizlikte evden kaçmak için kendime bahane ettim. Hava sanki hafta sonu buz kesmemiş gibi bir ılık bir güneşli ki! Yolda mahallemizin kedilerini beslemek beni pek çok şeyden daha fazla mutlu ediyor.

Akşamüstü eski bir müşterim bir çift daha ayakkabı sipariş edince çok sevindim, keyfim yerine geldi yeniden. Çok eğlenelim eskisi gibi!

3107

(26 ARALIK SALI)

Gergin zamanlarda umuda tutunmaya çalışıyoruz hepimiz...
Bu aralar eşimin iş arkadaşının iş yerinden ayrılması gündeme bomba gibi düştü, normal bir işten çıkma değil zira; kendisine kafayı yedirten bir durum.
Komplo teorilerine sarıp hafiften kırdı bakalım hayırlısı!
Yılbaşı soframın eksiklerini tamamladım, annemle bir kahve içtim bugün de.
Şimdiden hafta sonu için heyecanlıyım!

25 Aralık 2017 Pazartesi

3106

Vallahi bu pazartesi nasıl başladı nasıl bitti anlayamadım!
Bazen oluyor böyle; eşimi sabahın kör karanlığında uçuşuna uğurladıktan sonra bir müddet uyuyamadım, kitap okudum yatakta kedilerimle.
Sonra yeniden uykuya daldım, yani güne biraz geç başlayabildim. Kahvaltıda birkaç haber izleyeyim dedim, içime kasvet çöktü resmen-tam da kendimi biraz toparlamışken yeniden gelecek kaygısı, bu kez çok daha kuvvetli şekilde içime düştü. Bir süre kendime gelemedim, içim rahatlayamadı bütün gün...
Öğleden sonramı ev işleriyle geçirdim, çalışmak gelmedi içimden. Tam o sırada arayıp gündüz arası kahvesine çağıran arkadaşım sağ olsun beni evden çıkardı da azıcık keyfim yerine geldi. Yürümek, sokak kedilerine mama bırakmak, sohbet edip kahve içmek iyi geldi. Mahallemize yakın çok tatlı bir cafe var, orada oturduk. Dekorasyonu farklı, her şey de satılık aynı zamanda mekandaki; takılar, biblolar, emaye kaplar, dekoratif objeler, seramik fincanlar...
2018 benim yılım olacak demişlerdi ya hani-umutlarımı yüksek tutuyorum!

3105

(24 ARALIK PAZAR)

Dün gece nasıl güzel uyumuşuz-müthiş dinlenmiş uyandık pazar sabahına!
Güzel bir kahvaltı sofrası kurduk, tadını çıkardık tembelliğin biraz...
Kedilerimiz çok mutlu oluyor biz evde onlarla vakit geçirince, sanki bana öyle geliyor.
Öğlen mama alıp Emirli'ye doğru yola çıktık, hem köpekleri besler hem evi biraz havalandırırız, etrafı kolaçan ederiz dedik. Hava çok soğuk olduğundan pek vakit geçiremedik orada ama gitmemiz iyi oldu, yağmurda su alan balkon alınlığının kaplaması çürümüş, baharda bu eve iyi bir bakım yapmak gerek...
Köpekler yine hastalıklı ve zavallı halleriyle bizi üzdü ama en azından mama verince içimiz rahat etti biraz, elimizden geldiğince yardım etmeye çalışıyoruz işte.
Akşamüstü eve dönüp hazırlıklara başladık mutfakta; zira akşam yemeğine anneme davetliyiz ve elimiz boş gitmek istemiyoruz.
Eşim spesiyali olan mantar dolması pişiriyor, bir süredir görüşemediğimiz dedemlerle birlikte akşam yemeği keyifli geçiyor. Aileyi ihmal etmememiz lazım!

3104

(23 ARALIK CUMARTESİ)

Hareketli bir hafta sonuna başladık; kahvaltıdan sonra attık kendimizi dışarı, öncelikle pazar alışverişimizi yaptık. Hava buz gibi ve yağışlıydı, alacağımızı alıp çabuk döndük evimize. Fazla oturmadan tekrar çıkmamız gerekiyordu, dükkanda bir müşterimle buluşacaktım. Onlara zor yetiştik, görüşmeden sonra bir iki işimizi halledip geri döndük, akşamüstü bir de market alışverişi planımız vardı. Malum yılbaşı öncesi her şey deli kalabalık, sanki her şey bedava... Ben niyetlendiğim led ışıkları alabildiğime sevindim, paketleme süslerinde de aklım kaldı! Her şeyim tamamlandı gibi, sofra düzeni için de detayları düşündüm ve içime çok sinen bir sunum yapacağımı umuyorum. Çok özendiğim bir yılbaşı sofrası olacak-heyecanlıyım!

22 Aralık 2017 Cuma

3103

Neptün Kıskacı

Uykumu alamadan başladığım günü, uykuya dalamadan sonlandırıyorum sanırım...
İçimde bir huzursuzluk, bir içimde kalmışlık hissiyle oturup kalmışım tek başıma.
Bütün gün rüyada gibi geçti, hiçbir şeye tam odaklanamadan ve kimseyle sanki gerçekten iletişim kuramadan. Perde arkasından baktım dünyaya, sesimi duyuramadığım kabuslardan birinde gibi...

3102

(21 ARALIK PERŞEMBE)

Biraz zor bir gün; art arda gelen hayal kırıklığına dayanmak kolay değil...
Yenilmeden devam etmek, sebat etmek gerek biliyorum-bir şekilde düzelecek, düzelmek zorunda.
Geçen sene bu aylarda benzer ruh hali içindeyken birdenbire şansımın açıldığını hatırlıyorum, umarım yeni yılda da şans benden yana döner.
Aslında her şey bir yana-çalışıp emek sarf ettiğim bir işin karşılığını alamamak yıpratıyor beni.
Daha iyiye gittiğime inanarak, kışı geçiren bir kök bitki gibi toprak altında umutlarımı diri tutmaya çalışıyorum-bahara kadar direniyorum!

21 Aralık 2017 Perşembe

3101

(20 ARALIK ÇARŞAMBA)

Sevindirici bir haber aldık bugün; eşim istediği maaş zammını hiç zorlanmadan alabilmiş. İş arkadaşları; daha fazla isteyebilirdin, diyerek kafasının etini yeseler de benim içim çok rahatladı.
Yüksekten atıp tutan ve fazla kendine güvenen insanların da nasıl sapır sapır döküldüklerini görmüş olduk böylece, hem de çok kısa sürede... Her işte temkinli davranmak en doğrusu kesinlikle.

Öğlene kadar ev işleriyle ilgilendikten sonra nedime babetleri siparişime başladım, beklediğimden daha kolay ilerleyip güzel görünmesine sevindim.

Yani her şey iyi gidiyordu akşama kadar, ne olduysa yine beni rahatsız eden bir şey fark etmemle oldu-bene herkes benim rahatsız olduğum şeyden rahatsız olurdu, yani çok da garip sayılmaz. Sadece herkes benim kadar dürüst tepki vermeyebilirdi ve benim gibi yüzleşmeyi tercih etmeyebilirdi... Sorularıma açıklamalar net yapılmayınca öfkelenmeye başladım, öfkelendikçe sesim yükseldi. İstemezdim böyle sonlanmasını bugünün ama yatakta tek başıma dergi okumayı tercih ettim kendimi sakinleştirmek için...

20 Aralık 2017 Çarşamba

3100

(19 ARALIK SALI)

Bugün de nasıl geçti anlayamadım; çünkü annemin erken bozulan cep telefonunu servise götürmemiz gerekti, beklemek ve burada halledemeyeceklerini duymak yaklaşık 1 saat sürdü, sonra çok acıkan karınlarımızı doyurmak bahanesini Çiya'da bir ziyafete dönüştürdük, hazır buralara yürümüşken takvim alalım, haydi oradan da yüncüye bakalım da bana bir kazak örelim derken... İşte geldik akşamüstüne.
Hava iyiden iyiye soğuyup kışa çevirmiş, sokak hayvanları ve elbette sokakta geceleyen insanlar için üzüldüğümü hissederek eve döndüm. Mutfakta biraz vakit geçirip yemek yaptım, mis gibi sofrayı hazırlayıp eşimi bekledim.
Yemekten sonra geçen haftalarda vizyonda olan bir Norveç filmini izlemeye karar verdik: Snowman çok satan kitaptan uyarlama bir polisiye. Biraz içi boşaltılmış geldiyse de bana, izlenir bir filmdi işte.

19 Aralık 2017 Salı

3099

(18 ARALIK PAZARTESİ)

Haftanın ilk gününe enerjik başladım, umarım her şey istediğim gibi gidecek ayın ikinci yarısında-öyle de hissediyorum aslında!
Bugünkü planım Eminönü alışverişi; aylardır gitmiyorum, özledim Tahtakale'yi...
Bu kez daha kolay geçiyor nasılsa, beklediğim kadar kalabalık ve keşmekeş değil sanki buralar. Önce danteller, kurdele ve boncuklar alıp iş için eksiklerimizi tamamlıyoruz, sonra bir kahve molasını hak ettik diyerek Coffeetopia'ya oturuyoruz. Burayı yeni keşfettim ve çok sevdim; Fatih'in en düzgün mekanı olabilir mi? Birer cappuccino eşliğinde balkabaklı cheesecake cup paylaşıyoruz, baharatı tam istediğim gibi olmuş. Yılbaşı tatlımı buldum!
Ardından tekrar yukarı yürüyüp bu kez de baharatlar, çaylar, yılbaşı süsleri arasında kendimizi kaybediyoruz...

3098

(17 ARALIK PAZAR)

Bugün evde mıçmıç günü olsun mu?
Kanepeden kalkasım yok, harika bir kahvaltından sonra iki film art arda seyretmek ve kucak kucağa uzanıp kedilerimizi sevmek için ne müthiş bir gün! Hava soğumaya başladı, en uzun gecede kış geliyor...

3097

(16 ARALIK CUMARTESİ)

Cuma gece yarısından sonra uyuyunca hafta sonuna geç başlamış gibi hissediyorum, kahvaltıdan sonra bir de ev işlerine dalınca yarım günü böyle harcadık... Ne zamandır üst üste olan çalışma odamı toparlayıp her şeyin tozunu aldım, böylece eksiklerimi de görmüş oldum. Kendime takvim, ajanda, kalemler, silgiler almaya karar verdim-kırtasiye alışverişine bayılırım!

Öğleden sonra Kadıköy'e geçip birkaç film aldık, ardından kırtasiye gezdik. Yorulunca kendimize kahve molası için oturacak yer bulamadık, epey yürüdük Moda'ya doğru. Sonunda Mambochino cafede bir yer bulduk, birer kahve yanına limonlu böğürtlenli mousse istedik.

Akşam arkadaşlarımızla buluştuk, biraz sohbet edip çay içtik, herkes yorgundu ama yılbaşı planları yapmak iyi geldi.

Evde bir film seçtik bu gece için; Agatha Christie'nin Crooked House hikayesi. Yeni çevrilen ama bizim izlediğimiz kopyanın kalitesi yeterli olmadığı için bana izlemesi zor gelen bir filmdi. Yine de Agatha her zaman favorim; 30lar 40lar stili, şampanya ve kürkler içinde zengin kadınların anlatıldığı ve muhakkak bir kız kurusunun kilit rolde yer aldığı öyküleriyle...

3096

(15 ARALIK CUMA)

Buraları unutmuşum bir süredir, cuma gününe geri dönecek olursak; aylar sonra yeniden cilt bakımına gittim ve çok iyi geldi. Rahatlamış halde çıktım eve kadar uzun uzun yürüdüm, eşim eve gece yarısı dönebildi ancak, onu bekledim.

15 Aralık 2017 Cuma

3095

(14 ARALIK PERŞEMBE)

Bu ay pek de istediğim gibi başlamadı; hala bekleyiş devam ediyor, uzun zamandır süren bir durağanlık hali beni sıkıyor. Atıl hissetmeye başladığımı fark ettim ve hemen bu durumu değiştirmeye karar verdim. Daha önce de bu noktaya gelmiştim birkaç kez ve ilerlemiştim. Şimdi yine ilerleme zamanı, zorlukların beni durdurmasına izin vermeden!
Ben hep güzel işler yaptım, bugüne kadar hep başarılıydım ve bundan sonra da böyle olmaması için hiçbir sebep yok ortada. Aslında kendime ket vuran benim ve bunu fark ettikten sonra yola devam ederken daha güçlü hissedeceğimi biliyorum. Sonuca odaklanmadan, sadece eğlenerek çalıştığımda yaptığım işin en güzel yere ulaşacağını da biliyorum. Hayat bir hedef değil bir yolculuk-yolda eğlenmeye, öğrenmeye devam ediyoruz...

Sabah eşimi kahvaltıdan sonra hava alanına uğurladım, son haftalarda rutinimiz oldu, yurtdışında sene sonu yemeği var. Onun ardından kendimi çok yorgun hissettim ama boş durmadım, işlerimi hallettim gün içinde. Akşamüstü bugünkü planlarımı tamamladıktan sonra her şeyi bırakıp bir film açmayı ve battaniye altına girmeyi düşündüysem de; tam öyle olmadı o iş. Yine dayanamayıp bir yandan filmi dinlerken bir yandan online dükkanımı düzenlemeye çalıştım; detaylar önemlidir...

Tam pijama battaniye moduna alışıyorken, arkadaşım arayıp akşam Kolektif İstanbul konserine çağırdı. Biraz nazlansam da ısrarına dayanamayıp hazırlanmaya başladım, beni evden çıkardığına sevindim aslında. Dünyaya bir kere geliyoruz ve tek hayatımızı her şeyi erteleyerek harcıyoruz değil mi ama?
Kadıköy'de buluştuk, hava da pek güzeldi. Konser mekanının kapı önünde otururken arkadaşım hoşlandığı adamı gördü, adamın yanında çocuğu ve kayınvalidesiyle gelmesi de biraz acayip oldu tabi! Bir anlık gergin sessizlik, ardından gülüşmelerimize, onda moral bozukluğuna, bende şaşkınlığa döndü. Gidip bir yerlerde bir şeyler içelim ve sohbet edelim en iyisi, dedik.
Karga'nın bahçesindeki masalardan birine otururken arkadaşım bu kez de yan masada bir başkasıyla karşılaştı! Merkür retrosu mu nedir yahu? Bu sefer de hani şu çapkın sihirbaz, yan masada bir kıza kart numarasını gösteriyor.
Bizi bir gülme aldı, neyse-olamayan ilişkilerden konuştuk, olabilme ihtimallerinden veya olmamalarının hayrından.
Bu akşam da böyle kısmetmiş, ne diyelim-ben memnunum dışarı çıktığım için.

13 Aralık 2017 Çarşamba

3094

Sabah erkenden uyandırdım kendimi, bir posta yatakta kedi sevme ritüelim var!
Kalktım mutfağı topladım, salonu açtım bugün temizlik var diye, kahvaltımı etmeye oturdum sonra.
Meğer rahatsızlanmış yardımcımız, temizliğe gelemeyecekmiş-neyse.
Kendimiz biraz sildik süpürdük, kolayından hallettik bu işi.
Ardından başladı mesai; ilk iş dükkana uğrayıp Japonya gönderimi yaptım-yolu bahtı açık olsun!
Döndükten sonra ahşap duvar panolarımızı bitirip vernikledik, fena kokuyor ama iyi de oldu...
Yarın yola çıkacak bir el boyama bir de dantel ayakkabının son dokunuşlarını yaptım öğleden sonra.
Şimdilik her şey yolunda gidiyor yani, umarım yırtarız bu kez Merkür retrosundan!

3093

(12 ARALIK SALI)

Biraz motivasyonu düşük bir hafta geçiyor, geçenlerdeki kadar hareketli değilim, enerjik hissetmiyorum pek... Sanki bir şey bekliyor gibiyim, hem de aylardır, belki yılı geçti-ama ne beklediğimden emin değilim. Bu tuhaf bekleme hali beni geri çekiyor gibi hissediyorum-ama yüzdük yüzdük kuyruğuna geldik diye umuyorum.

Yine de bir yandan ev dekorasyonu için çalışmalarım sürüyor, hatta neredeyse bitti ve çok güzel oldu!

Bu aralar eskileri daha fazla aklıma getirir oldum, birkaç yıldır görüşmediğim bir eski arkadaşımın da ortaya çıkmasıyla... Bakalım yakında belki onla buluşup biraz geçmiş günleri anarız, hem hani hiçbir şey öyle kolay kapanmaz ya-başkalarına da hatırlatırız...

11 Aralık 2017 Pazartesi

3092

Pazartesiye hafif gergin başladım ama, eski bir müşterimden gelen teşekkür mesajına eklenmiş düğün fotoğraflarını görmek beni yüreklendirdi.



Öğleden önce işlerimi yoluna koyup ahşap boyamalara devam ettim iki-üç saat. Kalan stencil baskılarımı da tamamladım, artık çok az kaldı.
Sonbahar temalı, Eylül ayını hatırlatan, balkabağı ve çınar yapraklı şahane duvar panolarımız oldu!
Evimi güzelleştirmeyi, sıradan olmayıp kendime özel alanlar yaratmayı, hayatıma değer katmayı seviyorum.
Akşam yemeğe gelecek arkadaşımızın geçim sıkıntısı dertleri varmış, biraz dinleyip konuşacağız. Geçen akşam da herkes iş yerindeki sorunlarını anlattı, anlaşamadığı iş arkadaşlarından bahsetti. Hayatın ne kadar zor olduğunu, daha doğrusu bu düzenin temelden yanlış olduğunu düşündüm bir kez daha. Biraz dayanmak, direnmek lazım sanıyorum, bir de elbette hayalperestliğe sığınmadan gerçeği görebilmek... Umarım herkes için daha güzel gelişmeler olur önümüzdeki sene!

3091

(10 ARALIK PAZAR)

Dünün aksine aheste bir pazar günü, gece öyle bir fırtına koptu ki uyuyamadım bir süre sabaha karşı...
Kedilerimizle ev sefası yaptık biraz; dere otlu tam buğdaylı poğaçalar yapıp fırına verdim ve yeni bir diziye başladık.
Westworld, yine herkesten çok sonra keşfettiğimiz bir dizi, bakalım devam edecek miyiz? İlk bölümde beni sıkan yerler de vardı, hoşuma giden zekice diyaloglar da. Aslında son zamanlarda okuduğum Homo Deus kitabı ile paralel olarak; insan/robot ikilemini, insan olmayı sorgulayan bir konusu var.
Biraz da bana Arınma Gecesi filmini hatırlattı, zira dizide zenginlerin hizmetine sunulan gerçeğe çok yakın robotların oynatıldığı eğlence parkları var. Normalde yasak ya da ayıp olan her şeyi parasını ödediğiniz bu eğlence parklarında gerçeğe yakın simulasyonlar içerisinde yaşayabiliyorsunuz.
Akşama doğru biraz endişelere dalsam da, gelecek kaygısı hiç bitmese de, hafta sonunun tadını çıkardığımıza seviniyorum. Hem dinlendik hem eğlendik.

3090

(09 ARALIK CUMARTESİ)

Hareketli bir hafta sonuna başladık; kahvaltının ardından dükkana yürürken yolda kedileri besledik. Alacak verecek işlerimizi halledip eve geri döndük, yemeğimizi yedikten sonra oyalanmadan hazırlandık. Arkadaşlarımızla birlikte karşıya geçeceğiz bu akşam...
Hava gündüz ılıktı, akşama doğru rüzgar çıktı ve sert esmeye başladı. Üsküdar'dan Beşiktaş'a çabucak geçiverdik, önce bir çift ayakkabı gönderimi yapmasın rica ettiğim arkadaşımın oturduğu mekana uğrayalım dedik. Abbasağa Parkı'nın yukarısında küçük bir Hatay restoranında yemek yiyordu, bize biberli ekmek, zeytin salatası ve humus söyledi.
Yediklerimiz çok lezzetli ve mekan sahipleri çok cana yakındı, memnun kaldık ve tekrar kahvaltıya gelmek üzere ayrıldık. Deli gibi yokuş tırmanıp terlediğim ve saçlarımı rüzgara dağıttığım halde sanırım bu akşam ayrı bir havam vardı-tanıdık tanımadık herkesten iltifatlar aldım.
SOLD Abbasağa adlı küçük ama karakterli cafede kahve molası verdik ardından, yaseminli yeşil çay ve kahve söyledik. Burası da inanılmaz tatlı bir yermiş, tekrar gelmek istedim. Kapı önü sohbetleri yine döndü dolaştı iş verenlere, firmalara geldi. Benim keyfim çok yerindeydi, neşeli bir akşam oldu.

9 Aralık 2017 Cumartesi

3089

(08 ARALIK CUMA)


“Sanma ki derdim güneşten ötürü;
Ne çıkar bahar geldiyse?
Bademler çiçek açtıysa?
Ucunda ölüm yok ya.
Hoş, olsa da korkacak mıyım zaten
Güneşle gelecek ölümden
Ben ki her nisan bir yaş daha genç,
Her bahar biraz daha aşığım;
Korkar mıyım?
Ah, dostum, derdim başka...”

7 Aralık 2017 Perşembe

3087-3088

(06 ARALIK ÇARŞAMBA- 07 ARALIK PERŞEMBE)

Dün gece yine epey geç yatmışım, ortalama bir film izledim ama pek de konsantre olamadım, zaten sürekli arada başka şeylere baktım.
Bu hafta Merkür retrosu beni vurdu biraz; uzun süredir aklıma gelmeyen eskileri düşünüp duruyorum, tesadüfen ortaya çıkan 18 yıllık bir fotoğraf sebep oldu bu duruma...

Velhasıl; bugün normalden geç uyandım ve güzel bir kahvaltı ettim kendi kendime, bana Youtuberlar eşlik etti. Güne başlarken makyaj, stil videoları izlemeyi seviyorum.
Pek ayık ve enerjik bir vaziyette olmadığımdan bugünü ev işlerine ayırdım; mutfakta birkaç saat geçirdim. Yemek yapmanın cidden terapik özelliği var!
Geçen gün aniden buz kesen hava biraz ılımaya başladı ve hafta sonu en azından cumartesi güneşli görünüyor. Aralık ayında her hafta sonu bir konser var gitmek istediğim, umarım tadını çıkardığımız bir kış olur!

5 Aralık 2017 Salı

3086

Sabah anne kız güzel bir kahvaltı hazırladık kendimize; Ayvalık'tan kurtulmuş domates ve avokado püresi ile.
Çaylarımızı içip bana geçtik, önce müşterilerime geri dönüş yaptım, sonra yine ahşap boyamaya daldık. Bugün 3. aşama olan stencil şablonlara geçtik, sonuçlar harika oldu! Siyah eskitmeli keten rengi boyadığım tepsi ve ekmekliğin üzerinde altın renkli baskılar kullandım ve tam hayal ettiğim gibi oldular!
Çalışınca oluyor demek, sonunda konsantre olup iyice eğildik bu dekorasyon işinin üzerine bu hafta. Akşamüstü evde yalnız kalınca biraz moralim düşmeye başladı, arkadaşıma telefon ettim. Beni kandırıp Kadıköy'e getirdi sağ olsun, bu soğukta kendimi evden çıkarmak için motivasyon arıyordum ben de.
Kalın kazağımı giyip, atkımı beremi takıp metroya yürüdüm-hava cidden soğumuş aniden. Kadıköy salı akşamı için fazla kalabalık geldi bana, sıcak şarap içmek için şirin bir mekana oturduk. Başka arkadaşlarının da eklenmesiyle ikinci kadehlerimizi söyledik, sohbet güzel geldi.
Bir neşeli ve zeki gay çocuk ile bana biraz tuhaf gelen çocuk gibi bir kadın eşlik etti masamıza. Çocuk dediğim gibi; bıcır bıcır konuşkan ve sevimliydi, boş bir tip değil gibi geldi bana. Kadın Reşadiye köyünde lüks bir villada oturan, kirasını nasıl karşıladığını merak ettiğim-çünkü iş yapacak bir tip izlenimi vermeyen- kalabalıklardan korkan ve şehirden ürken, sanki her şeyden rahatsız olan ikircikli biri... Bir yandan çok şahane bir hayatı var gibi görünüyor; orman içinde müstakil bir evde yaşıyor filan, öte yandan arabasını bıraktığı otoparkı bulamıyor veya Rexx sinemasını dahi bilmiyor. İlginç yani cidden; hepimizin hayatında olan basit bir takım detaylar ona anladığım kadarıyla çok zor geliyor. Neyse; herkes zaten biraz tuhaf değil mi?
İnsan arasına karışmak bana iyi geldi, ama en güzeli eve kedilerime dönmekti...

3085

(04 ARALIK PAZARTESİ)

Haftaya hızlı başladık, eşimi kahvaltıdan sonra hava alanına uğurladım ve ardından kendi rutinime döndüm. Hızlı başladım dediysem çabuk bitti pilim, zaten birkaç gündür az uyuyabildiğim için birkaç işi hallettikten sonra yatmak istedim tekrar. Hava birden soğuyunca enerjim de düşüverdi sanki...

Bir iki saatimi kanepeye uzanıp dergi okuyarak geçirdikten sonra masa başına döndüm, öğleden sonra da ahşap boyamaya başladım. Bu sefer güzel sonuçlar elde ettiğimi görünce eskitmelerde, hoşuma gitti bu iş iyice...

Akşama doğru anneme geçtim, birlikte yemek yedikten sonra uyuya kalmışım-günlerin yorgunluğu. Yarım saat kestirip tekrar Discovery ID izlemeye devam ettim ve yatmadan önce kendimi çok hevesli hissediyordum gelecek günler için...

4 Aralık 2017 Pazartesi

3084

(03 ARALIK PAZAR)

Kendimize güzel bir kahvaltı hazırlamak istiyoruz bu sabah, dünün ve tüm geçtiğimiz haftanın acısını çıkarmak için... Ispanaklı yumurta en sevdiklerimden, avokadosuz bir günse düşünemez oldum resmen.
Kahvaltıdan sonra fazla oyalanmadan dışarı çıkmak istiyoruz, hava o kadar güzel ki! Kısa bir aile ziyareti yapıyoruz önce; teyzemizi görelim ve yeğenimize yardım edelim biraz...
Bahardan kalma havayı kaçırmadan öğleden sonra Emirli'ye gidiyoruz. Köpeklerin hepsi ortalıkta, belki de sayıları artmış. Belediye bayat ekmekle mama bırakmış biraz, biz de yanımızdaki mamayı döke döke ilerliyoruz köyün girişinden. Sitemizin köpeklerinden camgöz ölü bulunmuş, yazık. Hastaydı demek, kim bilir...
Evde kahve demleyip keçi boynuzlu kek koyup tabaklara, bahçede biraz oturup güneşleniyoruz. Kışa girerken burada sakinlik ve enerji depolamak gibisi yok!
Akşam eve döndüğümüzde bir film seyredecek vaktimiz kalmış-daha ne isteriz bu pazar gününden...

3083

(02 ARALIK CUMARTESİ)

Yine doktor randevusu ile başladığımız bir hafta sonu; bu son olsun umuduyla düşüyoruz erkenden yollara.
Neyse ki; bir süredir beni içten içe geren mevzuda beklemediğimiz kadar güzel bir haber alıyoruz: kan değerlerimin tümü normal. O kadar şaşırtıcı ki; kendimi hasta çıkarmak için doktora karşı çıkıyorum önce, ama cidden hepsi normal görünüyor!
Anladığım kadarıyla, bu doğacak çocuklarımın sağlıklı olacağını garanti etmiyor yine de, ama hiç olmazsa hafif düzeyde olabileceğini gösteriyor-ki biz buna da razıyız. Yeter ki baş edilemeyecek bir hastalık olmasın, gerisi bir şekilde halledilir.
Sevinçle dönüyoruz eve, uykusuz kaldığıma değdi en azından-kötü haber almış olsaydık ne berbat bir hafta sonu olurdu şimdi...
Öğleden sonra yürüyüşe çıkıp Özgürlük Parkı'na kadar yolumuza çıkan tüm kedileri beslemeye karar veriyoruz; tahminen 50'den fazla sokak kedisine mama bıraktık. Yürümek iyi geldi, eve yorgun ama memnun döndük. Yemekten sonra Absentia'nın bir bölümünü daha seyretmeye vaktimiz oluyor, akşam arkadaşımızla birlikte Kadıköy'e geçip birer kadeh içmek istiyoruz.
Cumartesi gecesi Kadıköy barları dolmuş taşmış, sokaklar abuk subuk tiplerle dolu ve biraz kendimi yabancı hissediyorum sanki...
Sonunda popüler ara kat barı Zor'un minik balkonuna oturup birer cin-tonik söylüyoruz.
Sohbet konusu; çocuk yetiştirmek, ilkokul çağındaki çocukların sorunları etrafında dönüp duruyor.
Yeni aldığım eteği giyip dışarı çıktığım için bile mutluyum.

1 Aralık 2017 Cuma

3082

Yine gece uyutmadı kedilerim beni, sevmelere doyamadılar, yine paylaşamadılar!
Aslında cidden zor oluyor her gece uyandırılmak, ama bir yandan bebeğe hazırlık niyetine...
Sabaha karşı kavga etmesinler diye birini mutfağa birini arka odaya kapattım, sonra miyavlamalarını dinleyerek uykuya dalıp dalıp uyandım birkaç saat. Derken hem geç hem yorgun uyanmış oldum bugüne ve zaman uçup gitti...
Geç kahvaltı ettim; kendime bir aradan sonra elmalı bademli yulaf lapası pişirdim. Gündelik işler biraz bölük pörçüktü; gönderileri hazırlayıp fatura kestim, evi toplayıp temiz koltuk örtülerini serdim, kedilerin kumu maması zaten klasik, hafta sonu rahat edeyim diye yemek yaptım, sanal mağazama bir iki dokunuş yaptım-bir de baktım ki öğleden sonra olmuş bile!
Evde aceleyle çıkıp bankaya girdim, basit işlerdi ama acayip kalabalıktı içerisi ve uzun sürdü, çıkınca hızla dükkana yürüdüm, aşırı terledim - hava lodos malum, caddenin ortasında şaşkın ve korkmuş halde kalmış yavru kediyi kurtardım, yeni çıkan dolgu topuk modelimiz hakkında ustayla konuştum, pazar günü besleyeceğimiz sokak köpeklerine mama aldım, dönüşte karşıma çıkan kedilere mama bıraka bıraka eve vardım. Ama aklım o yavrularda kaldı, küçükken paravan arkasında baktığımız, mahallenin sarılı beyazlı yavru kediler artık büyümüşler ve ne yazık ki yola atlıyorlar anlaşılan. Keşke bir yuvaları olsa, ya da en azından bir kutuyla bahçeye veya parka bırakabilsek de biraz güvende olsalar...
İnsanoğlu dünyayı virüs gibi sarmış ve sadece kendini düşünüyor, yalnız kendine çalışıyor her zaman her yerde ve başka canlılara yaşama hakkı tanımıyor maalesef. Hiçbir işe yaramadan yaşayıp giden boş insanlardan olmadığıma şükrediyorum ve benim gibileri gördükçe mutlu oluyorum.
Akşamım biraz daha sakin geçti, yine de şöyle bir ayaklarımı uzatıp oturamadım tabi. Makyaj fırçalarımı temizlemeye karar verdim, yarın havalı olmaları için saçlarımı sardım, internette gezindim biraz, uçağı rötar yaptığı için sinirli olan kocamın eve dönmesini beklerken...

30 Kasım 2017 Perşembe

3081

Dün gece de lodos beni aldı götürdü, içimde bir yandan hüzün bir yandan heyecanlar beni sarınca uyuyamadım ve yine yorgun başladım güne.
Ama iyi, sonunda yeniden hevesli hissediyor olmam güzel, her şeyi yapabilirim çünkü eğer gerçekten istersem.
Bugün temizlik günüydü evde, kedilerim pek rahatsız oldular ama evimiz de mis gibi oldu.
Pazar alışverişine çıkıp dolabı doldurdum yine, evde bir şeycik kalmamıştı zaten. En sevdiğim Finike portakalı, kütür kütür kırmızı Pamuk Prenses elmaları, kış nostaljisi ayva, memleket lezzeti pırasa, Temel Reis'in ıspanağı, bir de yeni moda mor havuç ile yeni vazgeçilmezim avokado...
Renkler sesler kokular cümbüşü olan pazara bayılıyorum ve gelmeyenlere acıyorum!
Öğleden sonramızı ahşap boyama işiyle uğraşarak geçirdik yine; bu kez renklere girildi, eskitmeler denendi, biraz daha yol alındı ama hala çok şey var yapılacak.
Tropik yeşil yapraklar, kaktüsler, antik kremler arasında geçen maskeli saatlerden sonra evde tek başıma kalmak istedim biraz, dinlenmeye ihtiyacım var.
Mutfakta vakit geçirmeyi seviyorum; mercimek çorbası ve ayvalı kereviz pişirdim.
Ardından sevdiğim programları açıp kendime bakım akşamı ilan ettim ve tuzlu lavantalı sıcak suya koydum ayaklarımı-ooh!

3080

(29 KASIM ÇARŞAMBA)

Dün gece epeyce geç yattım, oyundan çıktıktan sonra otobüsü kaçırıp metrobüse yürüdük, derken eve varışım zaten geç olmuştu, ben de aldıklarımı yerleştirip biraz dolap düzenlemeye dalınca uykumu alamadan uyandım bu sabah.

Yetiştirmem gereken acil bir siparişim vardı, son dakikaya bırakan bir yerli müşterinin ayakkabısını boyadım, hızlıca bitirmeye çalıştım.

Öğleden sonra dükkana geçip gönderilerimi hazırladım, akşamüstü birkaç saatimizi ahşap boyamaya ayırdık. Son birkaç haftadır aslında aklımda olan ev dekorasyon fikirlerimi hayata geçirmeye çalışıyorum bu aralar...
Duvar panoları, tepsiler, çiçekler, çerçeveler içine fotoğraflar vesaire-heyecanlıyım!

Bu akşamüstü biraz yorgunluktan fazla konsantre olamıyorum ama baz boyalarını sürüp objeleri hazırlıyorum en azından. Yarın detaylara girip sonucu göreceğiz...

Akşam hava lodosa çalıyor, nedense lodos beni hep düşüncelere salar-hep hüzünlendirir. Rüyalarıma unuttuğum anılarım girer, aklıma eskiler düşer...

3079

(28 KASIM SALI)

Bugün kendimize gezme izni verdik-anne kız biraz kafa dağıtalım bakalım!
Eşimin yurt dışında kaldığı zamanlarda birlikte vakit geçirmeye çalışıyoruz; ikimize de iyi geliyor...
Öğleden sonra karşıya geçiyoruz, devlet tiyatrolarından bir oyuna biletimiz var: Avrupa.

Biraz erken gidip vitrin bakmak istiyoruz, alışveriş yapmak da bir ihtiyaç sanki, moral düzeltmek için.
Yine aynı hisse kapıldık mağazaları gezdikçe; fiyatlar giderek pahalandıkça kalite aynı oranda düşüyor ve artık eli yüzü düzgün bir giysi bulmak gerçekten zorlaştı. Abuk subuk tasarımlar, yerlerde sürünen ve zedelenen kıyafetler, almayacağı şeyleri giyip çıkaran dikkatsiz ve düşüncesiz müşteriler...
Neyse ki hala bozulmayan bir iki marka var; ulaşılabilir fiyatlara sunulan. Ben de kendime çok ait hissettiğim uzun, gri bir ekoseli etek ile hali renkli midi bir süet etek buldum. 
Yılbaşı üstü hani kırk yılda bir kullanılabilecek süslü püslü aksesuarlar filan sergilenir ya, benim de aklım kaldı o yağ yeşili işlemeli kadife çantayla pırıltılı bluzda...

Oyun benim içimi pek açmadı doğrusu; uzun ve yavaş ilerleyen, kasvetli bir sahnesi olan bir oyundu.
Aslında metin içeriği derinlikliydi; Doğu Avrupa'nın ortasında savaş gölgesinde büyüyen ırkçılık, yoksulluk ve boşluğun ortasında amaçsız kalan erkekler, küçük hayalet kasabalara sıkışıp kalmış kadınlar...
 Dedim ya; iç karartıcı bir öykü, kapatılan bir tren istasyonu çalışanları ile o istasyonda gecelemeye başlayan çingenelerin arasında gelişen ilişkiler üzerine odaklanıyor...
"Bizimki bir sınırda küçük bir kasaba... Kimi zaman o tarafta, kimi zaman diğer tarafta ama her zaman sınırda! Çorbamızla ve ampul üretilen fabrikamızla ünlüyüz, bir de sınırda olmamızla..."

28 Kasım 2017 Salı

3078

(27 KASIM PAZARTESİ)

Sabah erkenden yola çıkınca İstanbul trafiğini hatırladım ve her sabah bu kaosun içine girmediğime şükrettim.
Yine kan vermeye geldik, hastanelerden kurtulamadık bir türlü bu aralar...
İşimizi bitirip eve döndüğümüzde birlikte kahvaltı etmek için vaktimiz vardı neyse ki, tadını çıkardık.
Sonrasında hem hava kapandı, yağmur başladı, hem de bana bir yorgunluk çöktü ki anlatamam; tek istediğim biraz uzanmak ve sakin bir gün geçirmekti.
Akşama doğru anneme geçtim, gündelik sıkıntılarımı bir süreliğine unuttum...

27 Kasım 2017 Pazartesi

3077

(26 KASIM PAZAR)

Harika bir kahvaltıyla başladık pazar gününe; tahıllı çekirdekli ekmekler üzerine avokado püresi ve çırpılmış yumurta, jambon ve parmesan dilimleri... Bence İstanbul'un en nefis kahvaltısı bizim mutfakta servis ediliyor!
Öğleden sonra Kuzguncuk'ta arkadaşımızla buluştuk, buralar hafta sonu amma kalabalık oluyormuş, hem de Karaköyvari bir kitle var... Kahvelerimizi içip sohbet ediyoruz, ardından biraz yürüyüp sahile doğru, balıkçıya oturuyoruz.
İlk kez denediğim balık çorbasını beğeniyorum, eve döndükten sonra belgesel izlemek istiyorum. Dizilere ara verip biraz da belgesellere saralım bakalım. Önce evrimi anlatan kısa bir belgesel açıyoruz, peşinden eşsiz görüntüler eşliğinde dünyanın türlü yerlerinden insan hikayelerine yer veren Human.
Açlıktan ölümü bekleyen Afrikalı, toplumda bir yeri olmayan eşcinsel Arap genç, dünyada göçebe gezen ve ülkesinin  artık kalmadığını söyleyen Afgan mülteci, rejim güçleri tarafından ailesi katledilen Sudanlı, mutluluğu tanımlayan Latin varoşlarında hayatta kalma savaşı veren küçük kız-hepsi bize sanırım tek bir şeyi hatırlattı: yaşamın her şeye rağmen vazgeçilmez olduğunu, hep devam etmek ve direnmek gerektiğini, ne olursa olsun...

3076

(25 KASIM CUMARTESİ)

Sabah kahvaltı etmek istemedi canım bir an önce doktor randevumuza gidelim dedik. Hematolog doktordan genetik şemamızı dinledikten sonra tekrar test yaptırmamız gerektiğini öğrendik. Bitmiyor!
Eve döndükten sonra kendime zaman ayırmak istedim biraz; saçlarımı yaptım, makyaj yaptım ki biraz moralim düzelsin. Akşamüstü sinemaya gidelim dedik ve Kutsal Geyiğin Ölümü filmine girdik.
Beklediğimiz gibi tuhaf bir film-fazlasıyla düzgün görünen ve kibar davranan bir ailenin duygusuz ve ruhsuz fertleri, tamamen ikiyüzlü ve riyakar olduklarını açığa vurmaya başlıyorlar teker teker...
Buna sebep olan; kardiyolog babanın ameliyat masasında kaybettiği hastasının genç oğlu. Şimdi adalet istiyor; baba kendi ailesinden birini öldürecek, öldürmezse karısı ve çocukları sırayla hastalanıp ölecekler.
Bir çeşit ürkütücü Kızılderili laneti gibi gelen bu "kehanet" önce ailenin küçük oğlunun ayaklarının tutmamasıyla başlıyor, yemek yemeyi tamamen reddetmesi ile devam ediyor ve gözlerinin kanamasıyla ölüme götürüyor. Tıbben hiçbir açıklaması bulunamayan bu korkunç durumdan nasıl kurtulacaklar?
Kendi canını kurtarmak için kardeşini ve öz çocuklarını ölüme iten aile fertlerinin hangisi diğerinden daha masum? Alkolik babanın hatası yüzünden kim ölmeyi daha çok hak ediyor peki?...


24 Kasım 2017 Cuma

3075

Biraz sıkıldım ama artık, cidden.
Her gün hastaneye gitmekten bıktım ve gerçekten zor bir hastalıkla mücadele eden insanları daha iyi anladım.
Bugün de nur topu gibi bir nodülüm oldu, ultrason sonuçlarına göre.
Aslında pek de büyütülecek bir şey değil, biliyorum-millet nelerle uğraşıyor.
Yürüyerek gidip gelmek güzel havanın tadını çıkarmak, yolda kedileri beslemek en azından günüme keyif katan detaylardı...
Eve döndükten sonra masa başına oturup çalıştım akşama kadar, biraz uzaklaşmak iyi geldi.
Yarın yeni bir gün ve yine macera bizi bekliyor-umarım keyifli olur!

23 Kasım 2017 Perşembe

3074

Sakin başlayan gün, öğleden sonra hareketlendi.
Kahvaltıda kendime mantarlı omlet ziyafeti çektim, ardından mutfağı toparladım.
Müşteri mesajlarına geri dönüp biraz boyama yaptıktan sonra doktor randevularım için yola çıktım.
Yürüyerek gidip geldim hastaneye, biraz açılırım diye.
Aslına bakılırsa hiçbir şey netleşmedi ve sinir bozucu geçti; tahlil sonuçlarını almak için in çık dur sürekli, doktorun yanına gir çık gir çık...
Yine de bitmedi, kurtulamadım ve ultrasonu yarına bırakmak zorunda kaldım.
Hayatıma şimdilik bir tiroid yetmezliği mevzusu girdi; günlük alınan bir ilacım oldu.
Asıl gıcığı da; beni içten içe geren ve hayatımda şu an büyük soru işareti bırakan testin sonucunu doktorun yorumlamayı beceremeyip beni bir hematoloğa göndermesi oldu.
Cumartesi bakalım neler duyacağız, umarım her şey yolunda gider...

3073

(22 KASIM ÇARŞAMBA)

İçten içe gergin olduğumu fark ettim; rüyamda doktor filan görüyorum...
Sağlığımla alakalı bir karar alma arifesinde olduğumu hissediyorum, yahut yeni bir döneme girebileceğimi. Belki de büyütüyorum?
Umarım beklediğimden kolay olur her şey, her ne olursa olsun güçlü olmam gerek!

Bugün evde geçti; bir yandan temizlik, öğlen yemeğinde çat kapı gelen su filtresi satan deli kadın, bir yandan müşteri adaylarının istekleri... Yeni renkler, yeni işlemeler, yeni modeller derken hızlanıyoruz!

22 Kasım 2017 Çarşamba

3072

(21 KASIM SALI)

Dünden sonra bugün rahatlamak, kendimize gelmek için gezmeye karar verdik...
Birkaç aydır alışverişe çıkmıyorduk anne kız, gözlük bakmak hem keyifli hem karar vermek zor.
Kendimize yemek ısmarladık üzerine de sinema; Doğu Ekspresinde Cinayet.
 Agatha Christie klasiği öykü, yeniden çevriminde ünlü oyuncular tarafından canlandırılıyor. Tren yolculuğunun sağladığı klostrofobik atmosfere karlı manzara da eklenince, cinayetin dekoru tam yerine oturuyor...
30ların şaşaalı yaşantısına eşlik eden kürkler, inciler, kristal kadehler, gümüş çay takımları, özenle hazırlanan kahvaltı sunumları, bayıldığım detaylar... Karizmatik dedektif Hercules Poirot'nun tuhaflıkları da eklenince keyifli bir seyirlik ortaya çıkıyor.
İkimize de iyi geldi dışarı çıkmak, çalışmaya ara verip biraz vitrin bakmak bahanesiyle dertlerimizden uzaklaşmak...

20 Kasım 2017 Pazartesi

3071

Zor bir gün.
Baştan aşağı zor bir gün. Ağlayarak, öfkelenerek, konuşarak geçen yıpratıcı zamanlar...
Ailemi kaybetmek para kaybetmekten daha kötü, hakkımın yenmesi maddi olaraktan ziyade manevi olarak yenmesi daha kötü.
Doğruyu söyledim diye dokuz köyden kovulacaksam 2 çift daha lafım var edecek, herkes duysun.
Ben kimseye bir şey yapmadım, kimsenin de kötülüğünü istemedim.
Bana son dönemde yapılan haksızlık bir yana, anneme 30 yıldır yapılan haksızlık tahammül edilemez artık.
Herkes kendine etti, kendi düşünsün şimdi.
Ben zamanın geçmesini beklerim, sessizce ve gözlemleyerek.
Umarım herkes kendine yakışır şekilde davranır...

3070

(19 KASIM PAZAR)

Kahvaltımız pek şık bu pazar sabahı; çörekler dayanılmaz. Kesme cam kuplu bardaklarda çaylarımızı içip, kahvaltıdan sonra terasta beyaz ferforje masalarda kahvemizi alıyoruz.
Adanın kedileri çok fazlalar ve sağlıklı görünüyorlar, ama yine de içime takıldı çok halleri-kışın boşalan adada ne yer ne içerler? Her fırsatta beslemeye gelmemiz lazım, diye düşünerek ayrıldık. 

Öğleden sonra Emirli'ye uğrayıp oralardaki köpekleri de besledik, her pazar muhakkak yapmak gerek, en azından haftada 1 doysunlar. Doğum günümü bitirirken içime düşen huzursuzluk, aile mevzuları keyfimi kaçırsa da, teşekkür borçluyum bu kadar sevildiğim için.

3069

(18 KASIM CUMARTESİ)

Adaya gidiyoruz! Kahvaltıdan sonra hazırlanıp trafiğe rağmen motoru yakalıyoruz. Büyükada'nın havası bize iyi geliyor, mis gibi...
Ahşap köşklere, bahçelere bakına bakına yürüyoruz otelimize doğru; bu gece Splendid Otel'de kalacağız. Burası bir klasik-her an odaya Atatürk girecekmiş gibi! Odamız rahat ve geniş, deniz manzaralı ve sade vintage mobilyalarla döşenmiş. Çini abajurlar, saksılar, pamukluklar hep takım.
Eşim bana sürpriz hazırlamış; yatağın yanına masa kurup gizlice getirdiği şampanyayı açmış, peynir ve jambon tabağı yapmış. Bozulmadan kalan güzellikler şerefine içiyoruz! Akşama doğru arkadaşlarımız gelince Eskibağ Teras Restoran'a gitmek üzere yola düşüyoruz.
Yol bitmek bilmiyor, adanın bir ucu. Git git karanlık sokaklarda bir yere çıkabileceğimizden umudu kesmek üzereyken tam, mekana varıyoruz. Salaş ve hoş bir ortam; kendine has bir havası var. Masamız 5 kişilik; az ve öz bu akşam!
Özlenen rakı, lezzetli mezeler, dost sohbeti ve yazdan kalma ahtapot bu akşamın keyfini özetleyen detaylar oldu... Binlerce adım atılan günü sonunda yorgun uykuya daldık, sabah bembeyaz çarşaflar arasında musmutlu doğum günüme uyandım.

18 Kasım 2017 Cumartesi

3068

(17 KASIM CUMA)

Hemen hemen her cuma gibi bugün de yarım gün çalışıp yarım günü kendime tatil ettim.
Öğlen üzeri bir telaşla geçti zaten; dükkanda bir müşterimiz için ayakkabılarının yanına çanta yaptık, güzel de oldu. Gönderimizi hazırladık, teslim ettik.

Ardından hem biraz bakım yaptırmak , hem doğum günümde güzel olmak, bir de aslında iyi hissetmek için kuaföre gitmeye karar verdim. Sohbet muhabbet keyifli geçiyor kuaförde, çay ağacı yağlı bakım da saçlarıma da iyi geliyor...

Kendimi daha iyi hissederek çıktım, hava da güzeldi, eve kadar yürüdüm. Uzun uzun, arkadaşımla konuşa konuşa tırmandım yukarı caddeleri, sokakları hızla geçtim. Eve vardığımda terden sırılsıklamdım ama iyi geldi.

Kendimi duşa atıp hızlıca hazırlandım, akşam yemeğini evde çabucak yedik ve tekrar dışarı çıktık. Kocamla 21:30 suaresine filme gireceğiz. Senenin çok konuşulan İsveç filmi, absürt mizah üslubuyla çağdaş sanat çevrelerinden insan portrelerini anlatıyor.
 Sıradan bir objeyi müzeye koysak, o artık sanat olur mu? Sergilenen bir sanat eserini, bizzat müdahale edip değiştirsek değerinden bir şey kaybeder mi? Gibi derin sorulara komik cevaplar veren bu film aslında son seans için fazla uzunmuş.
 Tam 2.5 saat havasız küçük ve dopdolu salonda bize fenalık geldi biraz, evde izlesem daha çok severdim sanırım. Yine de iyi filmdi.
 Sanat meselesiyle kalmayıp İsveç toplum yapısını da inceliyor tabi; düşünce özgürlüğüne bakış açısı, engelli insanlara karşı tutumu, azınlıklara karşı ön yargıları, evsiz ve dilencilerin yeri...
"Kare" içinde hepimiz güvendeyiz, eşit hak ve sorumluluklara sahibiz-belki de kare bir İsveç toplum prototipi. Ama karenin içine ayak basan küçük dilenci kızı bombalar havaya uçuruyor!

17 Kasım 2017 Cuma

3067

(16 KASIM PERŞEMBE)

Hava kapalı, biraz halsizim. Sabah pazar alışverişine çıktık; en sevdiğim şeylerden biri.
Öğleden sonra Kadıköy'e geçmem lazım, ama canım o kadar istemiyor ki! Kendime türlü bahaneler buldum yarına ertelemek için, film bile açtım. Ama içim rahat etmedi, kendimi zorlayıp kalktım hazırlandım yine düştüm yollara.
Hava soğumuş, önce birkaç şey vardı almam gereken onları aldım, sonra da muhasebecime uğradım.
Döndüğümde biraz açılmış hissediyordum yürüyüşten, hemen mutfağa girdim; akşam arkadaşımızı yemeğe bekliyoruz.
Hafta sonunu iple çekiyorum!

16 Kasım 2017 Perşembe

3066

(15 KASIM ÇARŞAMBA)

Gece kedilerimiz yatakta yer kapmaca telaşında üzerimizde kavgaya tutuşunca bizi defalarca kere uyandırdılar. Dolayısıyla fena uykusuz uyandım bu sabaha, kahvaltı etmeden evden çıktım. Kan vermek için hastaneye gittim, 7 tüp kanımı çekti hemşire. Neyim var neyim yoksa meydana çıkacak, haydi bakalım hayırlısı!

Bir sürü işleri hallettiğim bir haftadayım, ama yorgunum da. Öğlen dükkana geçip gönderilerimi hazırladım, eve döndükten sonra bitkin hissediyordum artık, diğer işlerimi erteleyip evde kaldım. Temizlik günü zaten benim de yapmam gerekenler oluyor, yerleştirme- düzenleme derken gün geçiverdi.

Akşam eşimle bir dizi izleyecek kadar vakit ayırabildik birbirimize...

14 Kasım 2017 Salı

3065

Koşturmacalı bir güne uyandık-anne kız bugün işlerimizi beraber halledeceğiz.

Önce benim eve dönüp bir üstümü değiştirdikten sonra hastaneye gidiyoruz; öğlen dahiliyeden randevum var. Doktor amca matrak bir adam çıkıyor, komedi bir konuşması ve çok tatlı bir tavrı var.
"Senden bize ekmek çıkmaz" diyor, sağlıklıymışım.

Yine de isteğim üzerine bir sürü test yazıyor, yarın kan vereceğim. Bunlar arasından aslında biri beni içten içe çok geriyor, hemofili testi.
Erteleye erteleye 30lu yaşlara geldim, artık çocuk sahibi olmadan önce bunu yaptırmak zorundayım; üstelik çok da pahalıymış.

Hastaneden eve yürüyerek dönüp hızlıca öğle yemeğimizi yiyoruz.
Ardından ben siparişlerime bakarken annem de işlerimi toparlıyor sağ olsun-onun yardımları olmasa hayatım ne zor olurdu!

Geçen hafta daraltmaya verdiğim ceketimi almayı da unutmuyoruz, gayet güzel olmuş güle güle giyilsin. Kedilerimizin sevgi ihtiyacına yetişmeye çalışırken akşamüstü geliveriyor...

3064

(13 KASIM PAZARTESİ)

Haftanın ilk günü her zamanki gibi biraz kaygılı başladı benim için; işler daha iyi gidecek mi bu ay, beklediğim haber artık gelecek mi, acil gönderilerim sorunsuz teslim edilecek mi, müşterilerim memnun kalacaklar mı derken... Bu endişeler hiç bitmez!

Kahvaltıya kendimi rahatlatmaya çalışarak oturdum; yarım avokadonun ortasına zeytinyağı pul biber döktüm, bir yumurta haşladım, bir parça peynir kestim ve tabağıma 2 yeşil zeytin koydum. Yeni yemek rutinimize alıştığımız için mutluyum ve sağlıklı beslenmeye başladığımızdan beri kendimi kesinlikle daha iyi hissediyorum.

Öğlen annem kahveye uğradı, sonrasında gönderimi hazırlamak için dükkana geçtik. Akşamüstü biraz gezme planlarımız var; akşamki tiyatromuzdan önce...

Watergarden nezih bir yer gerçekten, yemek için kısa vaktimiz var; hemen bir yere oturup birer salata söylüyoruz. DasDas da en sevdiğim özel tiyatrolardan biri oldu, bu akşamki oyunumuz "Çirkin"
Çirkinliği yüzünden çalıştığı firma için kendisi geliştirdiği ürünün sunumunu başka bir iş arkadaşına kaptıran genç adamın estetik ameliyatlarla yüzünü değiştirmesini anlatan komik bir hikaye...
Güzelleşen adamın etrafında artık iş arkadaşları, patronu ve karısı dört dönmeye başlar, hatta hiç tanımadığı kadınlar kapısında sıraya girer. Reklamlarda oynamaya başlayıp deli para kazanan kahramanımızın popülerliği hep böyle sürecek midir?
Onu örnek alan diğer genç adamların da aynı doktora gidip aynı yüzü yaptırmalarından sonra artık kim kim, kimin yüzü kimin yüzü olacaktır? Çok zekice bir mizahı olan bu oyunu gerçekten sevdim! Seyirci kahkahalara boğuldu, hem tüm oyunculuklar başarılıydı hem müzik de iyi değerlendirilmişti.

Benlik, kimlik, yüz, güzellik, gerçeklik gibi en temel kavramların işlendiği oyunda keyifli vakit geçirdik...

13 Kasım 2017 Pazartesi

3063

(12 KASIM PAZAR)

Pazar gününe keyifli uyandık, Karamel kızımız da yanımızda uyumuş bütün gece...
Kahvaltıya arkadaşımız geliyormuş, hemen hazırlanmaya başladık mutfakta.

Sohbetli kahvaltımızın ardından Emirli'ye doğru yola çıktık; epeydir gelemiyorduk köy evimize. Yoldaki köpeklerin içler acısı hali bana çok dokundu, bu aydan başlayarak besleme gruplarına mama bağışı yapmaya karar vermiştik, bir de bu taraftaki köpekleri beslemeye gelmemiz gerek her hafta sonu. Hiçbir canlı bu duruma düşmeyi hak etmiyor kesinlikle, o kadar berbat bir manzarayla karşılaştık ki bakamadım...
İnsanoğlu hep sadece kendini düşünüyor ve dünyayı mahvediyor kısacası!


Emirli'nin köpeklerini kedilerini besleyip temiz havasını içimize çekince biraz rahatladık, kahvemizi demledik, sabah pişirdiğim peynirli maydanozlu tam buğday unundan poğaçalarımız ve yulaflı muzlu kuru kayısılı narlı kurabiyelerimiz de hazır!

12 Kasım 2017 Pazar

3062

(11 KASIM CUMARTESİ)

Bugün için birkaç fikrimiz vardı, ama hepsinden vazgeçip biraz evde dinlenmeyi tercih ettik...
Aslında bugün biraz durulmaya ihtiyacımız da vardı; birbirimize yakınlaşmaya, gerçekten tazelenmeye ihtiyacımız vardı.
Karemel kızımız geldiğinden 1 hafta sonra ilk defa ortaya çıktı, salonda diğer kedilerimizin yanında kendini göstermeye başladı. Biraz kıhlamalar duyuluyor şimdilik ama yavaş yavaş alışacaklar umarım!

Öğleden sonra Kare filmini izlemek niyetiyle sinemaya gitmeye çalıştık, ama yetişemedik-inanılmaz trafik vardı.

Neye niyet neye kısmet-biz de Kadıköy'e gelmişken The End'te film baktık ve Lübnan restoranı Tahin'e oturduk yemek için. Etli çam fıstıklı humuz, mutabbal ve kıbbeh istedik; hepsi lezzetliydi. Daha güzel olabilirdi gerçi, ama beğendik. Bir daha gelirsem falafel ve tabule deneyeceğim.
Sakin cumartesimiz evde devam etti; aldığımız filmlerden "Soygun"u izlemeye karar verdik bu akşam. Beklediğimden çok daha iyi bir filmdi; senaryo enteresan ve oyunculuk tatmin edici...
 Zeka geriliği olan erkek kardeşi ile birlikte bir banka soygunu planlayan genç adamın hayatından kısa bir kesti gösteriyor bize film.
Olmadık tesadüfler, hiç durmayan tempoyla devam ederken heyecanla seyredilen bir hikaye ortaya çıkıyor.
Eskiden cumartesi geceleri hep dışarı çıkmak isterdim, insan nasıl da değişiyor-şimdiyse pek zevk vermiyor gece hayatı, sanki hep aynı. Onun yerine evde bir şişe şarap açmak, müzik dinlemek, baş başa vakit geçirmek daha hoşumuza gidiyor...