27 Nisan 2022 Çarşamba

4692

(27 NİSAN)

 Ne küçücüğüm senin karşında, ne savunmasız...

4691

(26 NİSAN)

Anlamlandıramıyorum, ne yaşadığımı herkese anlatmak istiyorum ama kendim de tam anlayamıyorum.

Sağlamlaşmaya çalışıyorum, rutinlerime tutunmaya ve dünyaya geri dönmeye, ama beceremiyorum.

Öyle çok şey var ki anlatmak istediğim, teşekkür etmek için ve bilmesini istediğim için. Ben bu hissi tanıyorum, korkutuyor beni içten içe, neye dönüşebilir?

Yavaş yavaş günlük işlerime geri döneceğim, içimde hiç susmayan pırpır eden kuşu da bilmem ki nereye saklayacağım?...

4690

(25 NİSAN)

Bugün başlangıçlarla dolu; ailemiz için yeni bir dönem başlıyor. 

Yardımcımız işe başladı ve ilk gün beklediğimden iyi geçti, umarım uzun süre böyle gider.

Bir yandan kafamı toplamaya çalışıyorum çünkü çok işim var, ama ne mümkün! Sarsılmış hissediyorum, hayatımda bir iki defa yaşadığım o nötron yıldızı çarpışması hissi... Rengarenk sisli bir toz bulutunda utanç ve hırs, heyecan ve şükran, kibir ve tevazu- hepsi bir arada ve çok yoğun... Uyanık kalmak, işaretleri fark etmek, içindeki sesi duymamak, hepsi hepsi gitti-bütün pratiğim bitti, sayenizde Hocam!

 

4689

(24 NİSAN)

Yorgun ve uykusuzum, ama bir hevesle erkenden uyandım bu sabah. Kızlara banyo yaptırıp, saçlarımı yapıp da çıkmak istiyordum evden. 

Hazırlanıp kızları annemlere bıraktıktan sonra Etiler'e geçtik; yol yakınlaştıkça beni bir heyecan aldı; ne yapacağım orada? Cafenin önüne geldiğimizde büyükçe bir masada toplandıklarını görünce iyice kalbim hızlandı: ne işim var benim bunların arasında? Üstelik, mekana en son giden kişi olmayı da hiç sevmem- herkes sana çevirir gözlerini!

Titreyerek girdim, ne kadar korksam da yaptım bunu- arkası dönük masanın ortasına oturmuştu Hocam, selamlamak için kalktı beni. Gözlerine bir an bakabildim elini tutarken, Hocam, dedim.

Köşede emanet gibi oturup Güneş'te de kalınca kim bilir nasıl kızardım. İçimdeki ses mütemadiyen beni eleştirip durdu, dinlememeye çalıştım. Neyse ki, yanımda, karşımda çok tatlı insanlar oturuyordu ve yeni birilerini tanımaktan, özetle de olsa, memnuniyet duydum. Masamıza nefis ikramlar geldi ve kısa bir süre sonra zaten rahatlayıp aramızda sohbete dalmıştık... Bir köşede sessizce oturup giderim ben...

Masadaki herkesin 3 kedisi olduğu ortaya çıktı, hayvan sever yaşamanın vegan çocuk büyütmenin etik sorunlarından bahsediyorken, birden kendimi ikiz bebeklerimi anlatırken buldum. Herkesin tabi çok ilgisini çekti, en çok da Hocam'ın soruları ve merakı hoşuma gitti. Neden bu kadar önemli?

İlham ve şükranla dolup taşmış hissederek ayrıldım mekandan, tüm detayları keyifle hazırlanmış sofra ve candan sarılan insanlar için- bu şansı hak edecek ne yaptım? 



4688

(23 NİSAN)

Bu hafta sonu hava mis gibi; Göçbeyli'ye su almaya gidip geldik ve seralara yazlık sebzeler ekildiğini gördük. Bu kadar geç olduğunu bilmiyordum açıkçası, daha kabak çıkmasına çok varmış.

Emirli'deki dolapları da elden geçirip yazlıkları çıkardım, yine hava birdenbire ısındı İstanbul'da. Kendimi çok yorgun hissediyordum akşam eve döndüğümüzde, üstelik hiç de iyi uyuyamadım. Yarına daha zinde başlamak istiyordum oysa!

4687

(22 NİSAN)

Başkası bizim halimizi görse muhtemelen deli der; zira hafta sonlarımızı buradaki hayvanlara adadık resmen. Bebekler ve evdeki kediler yetmezmiş gibi, her hafta sonu mutlaka köydeki köpekleri beslemeyi iş edindik kendimize. 2. bir ev açtık Emirli'deki kedilere; hem kendimizi bağladık hem yorgunluk, masraf vesaire-

Ama böyle mutluyuz be!

4686

(21 NİSAN)

Bayram tatili için Artur'a gitmekten vazgeçtik; hem kızlarla zorlanacağız hem de hava tam ısınmadı, orası soğuktur. Bir yandan içimde kalsa da, erkenden gidip evi açmayı istesem de, Bursa'ya arkadaşlarımıza gitme planı da çok mutlu etti beni.

Yine eskisi gibi kalabalık ve şen sofralar kurup, gece geç saatlere kadar sohbet edip yakın yerleri gezeceğiz- bu kez kızlarla birlikte!

4685

(20 NİSAN)

Bu ay sonunda, biraz kendime geldim diyebilirim. Demek 6 ay gerekiyormuş toparlanmak için...

Sağlık kontrollerime vakit ayırabildim, epeydir uzak kaldığım yoga ve mindfulness egzersizlerine devam edebiliyorum, yorgunluk ve uykusuzluktan zorlansam da, gün içinde uyanık kalmaya çalışıyorum.

Baharda hep yaptığım gibi evi düzenleyip dolapları elden geçirdim, doğumdan önceki Rana ile sonraki Rana elbette farklı insanlar- bir sürü verilecek giysi çıkardım. 

Hepsinden önemlisi yaz için planlar yapıyorum; beni çok heyecanlandıran fikirlerim var, önümüzdeki haftalar ve aylarda hevesle beklediğim, takvime işaretlediğim günler var...

20 Nisan 2022 Çarşamba

4684

(19 NİSAN)

Kendime bu lüks için vakit ayırabildiğime inanamıyorum- pandemi ve hamileliğin araya girmesiyle 2 yıldan sonra cilt bakımı yaptırıyorum!

Lüks gibi görünen bazı şeyler aslında ihtiyaç bence, cilt temizliği ve diş temizliği buna dahil. Rutinden farklı bir yerde latte içmek bile buna dahil hatta...

4683

(18 NİSAN)

Yavru kedi kutuda yoktu, moralim bozuldu. Hayata tutunabildiğini umuyorum, ama tahmin etmiyorum. Ne yazık ki annesinin bakmadığı yavruların şansı çok düşük. 

Bu kadarcık mıymış bu dünyadaki vakti? Bunun için mi geliş dünyaya?

Öğleden sonra hastanede randevumuz var yine; hem Vera'nın hem benim. Kolaylıkla atlatıyoruz ve sonuçlar yüzümüzü güldürüyor. Akşamüstü aylardır ortada olmayan komşumuz gelince biraz neşeleniyoruz, etrafımızdaki insanların çoğu bir tuhaf ama hepsi de iyi kalpli, diye düşünüyorum... 

4682

(17 NİSAN)

Dün komşularla hemencecik bir sofra kurduk, hava akşam soğuktu ama gündüz mis gibi bahardı bahçemiz.

Bir yandan içten içe beni endişelendiren şu 2 gönderiyi sürekli takip etmekten yoruldum ve artık umudumu kesmiştim. Bu sabah tam da düğününe saatler kala teslim aldığını görünce bir rahatladım. Ara sıra oluyor böyle beklenmedik stresler, yalnız bu seferki çok kıl payı geçti!

Bugün sakin bir pazar geçirmeyi umuyordum, ama yeni doğuran kedinin 3 yavrusunun öldüğünü, 1 tanesinin de kötü durumda olduğunu görünce bütün günümüz ona adandı. Önce sıcak su yapıp havluya sardık, bebek mamasıyla beslemeye çalıştık, hızlıca toparlanıp evin oradaki yeni doğuran diğer anneye götürmeye karar verdik. Bu kadar minik bir yavruyu yaşatmak çok zor, biliyorum ki tek şansı diğer annemin onu kabullenmesi, üvey kardeşlerinin arasına bıraktık ama, aklımız fikrimiz onda kaldı.


4681

(16 NİSAN)

Nasıl da içim sıkılıyordu geçtiğimiz hafta bugün, burada; ezilen köpek ve komşuların duyarsızlıkları yüzünden. Birkaç gün kendime gelemedim, huzurla uykuya dalamadım ve içim bir durulmadı... 

Bazen hayat öyle zorluyor ki, bu gördüklerimden sonra bir daha nasıl mutlu olurum, tekrar nasıl neşelenirim diyorum... Ama bir şekilde hepsini geride bırakıp devam etmek zorundayım ve ediyorum da, dedemin ölümünden sonra bile yeniden keyif alabiliyorum işte bir kadeh rakıdan, bu akşam komşularla mangal yakıp sohbet etmek yeniden inandırıyor beni insanların o kadar da kötü olmadıklarına...


4680

(15 NİSAN)

Hava bir gün yaz ertesi gün kış- tam bahar...

Haftanın işlerini halledip doktor randevularını aradan çıkardığım için memnunum, şimdi Emirli'de Dük Bey ile keyif vakti...

4679

(14 NİSAN)

Aylardır ihmal ettiğim sağlık kontrollerime vakit ayırıyorum sonunda, kan tahlilleri, ultrason vesaire. 10 yıl önce hiç aklımda bile olmayan değerler artık benim için önemli, ne tuhaf. Zaman ne çabuk geçiveriyor ve sanki bizi de peşinden yuvarlıyor...

4678

 (13 NİSAN)

Hayatımda dinlediğim en güzel şey olabilir...

4677

(12 NİSAN)

Sürekli tekrar edip edip bir türlü uygulamaya koyamadığım bir iki şey var.

Çok istediğimi söyleyip de yapmak için fırsat yaratmadığım bir iki şey...

Kendime kızıyorum hala böyle olduğum için, hala büyümediğime şaşıyorum ve hala zihnimin kontrolünü elime alamadığım için hayal kırıklığı içindeyim. Ama hayal kırıklığı, kızgınlık ve şaşkınlıkla vakit kaybetmek anlamsız. "Bir gün" değil, "bugün" başlamak lazım!

15 Nisan 2022 Cuma

4676

(11 NİSAN)

Birkaç angarya evrak işinin sığıştığı bir pazartesi daha!

Kargo sözleşmesi, sağlık sigortası ve haftanın acil gönderilerinin halledilmesinin ardından yorgun argın başlayan bu sıkıcı güne ışık katan "Lascia la spina cogli la rosa" ya teşekkürler...


4675

(10 NİSAN)

Mis gibi bahar, bahçemizdeki manolya açmış ve kızlar izin verdiği müddetçe tadını çıkarıyoruz...

Bu hafta sonu arkadaşları davet etmeye niyetliydik, ama dinlenmeye daha çok ihtiyacımız varmış. Giderek sadeleşen hayatımızda kala kala 3-5 dost kaldı; bazen bütün hafta sadece komşularla ufak tefek sohbet etmek yetiyor. Eskisi kadar ihtiyaç duymuyorum sanırım insanlarla beraber olmaya, bazen tek başıma bir yerde oturup sakince kahvemi içmek daha güzel. Daha doğrusu; eski rutinler lüks oldu birkaç yıldır...


11 Nisan 2022 Pazartesi

4674

(9 NİSAN)

Dün gece çok güzeldi, yalnız rakıyı bir tık fazla kaçırmışım, daha doğrusu aylarca uzak kaldıktan sonra tabi direncim düşmüş. 

Kızlar da uyutmayınca bugüne çok yorgun başladık, Emirli'ye biraz geç gelebildik. Oscar adayı filmlerden birini seyretmeye karar verdik, ama garip bir Japon filmiydi.

Burada Dük Bey ile geceyi geçirmeyi seviyorum! 

4673

(8 NİSAN)

Doğmak için ne güzel mevsim; manolyalar çiçeklenmiş, kuzular doğmuş ve yavru kediler sütten kesilip oynamaya başlamış...

Bugün bir bakıcı adayı ile görüşmek vardı aklımda, beklediğimden uzun sürdü görüşme ve pek netleşemedim henüz. Olumlu ve olumsuz taraf arasında gidip geliyorum, aklıma takılan noktalar var çünkü. Çocukların kendileri değil de, onlarla birlikte hayatına giren şeyler zormuş gerçekten...

Akşam rutinimizin dışına çıkmak ikimize de iyi geldi; Kadıköy'ün yeni nesil meyhanesi ZEVK Lokantası'nda bence en keyifli masaya oturduk, rakı söyledik. Yediğimiz her şey beklediğimden lezzetliydi ve mekanın dekorunu, atmosferini beğendim. Keyifli akşamlarımız olsun...!

4672

(7 NİSAN)

Bugün film festivaline bilet almak hevesle doldurdu içimi; tıpkı eski günlerdeki gibi! 

Yine bir filmden çıkıp diğerine yetişmeye çalışsak, Beyoğlu'nda el ele koştursak... 

Sonrasında bir bira içerken izlediğimiz filmlerden konuşsak ve tam da aynı replikleri hatırladığımıza şaşırsak...


4671

(6 Nisan)

Bu ay sonuna doğru beni heyecanlandıran bir planım var; haftalar önce ajandama not ettiğim bir randevu. Hatta son anda gitmemek için bahaneler türetebilme ihtimalim olacak kadar beni geren, elimi ayağımı nereye koyacağımı şaşırtacak bir buluşma... Kendimi hayal ettiğimde, sessiz bir köşede oturup hafifçe gülümseyeceğimi düşlüyorum sadece, uzaktan seyrederken Hocam'ı...


4670

(5 NİSAN)

Bu hafta yine hareketli, her zamanki gibi yoğun. Baharın gelişiyle bir şeyler uyanıyor içimde benim de, demek 6 ayda ancak toparlanıyormuş insan; hem bedenen hem ruhen, doğumdan sonra...

Bu seneki doğumgünün elbet biraz sönük kutlanacak, daha orjinal bir şeyler düşünmek isterdim ama ne vaktim ne enerjim olmadı. Daha önce gitmediğimiz bir restorandan yer ayırttım ama, deneyelim istedim. Daha sık bisiklete binebilmeni umarak seçtim hediyelerini. 

Hayatlarımızın bir dönüm noktasındayız, belli ki... Biraz gergin ve belirsiz zamanlar, bir yandan doğan büyür misali kızlar her hafta sanki yeni huylar ediniyor, küçük dünyalarından büyük adımlar sayılacak yeni beceriler geliştiriyorlar... Ölenler unutulmasa da hızla uzaklaşıyor bizden, hayatın hızına yetişmek zor... 

"Yes you, you must leave everything that you can bot control..."



4 Nisan 2022 Pazartesi

4669

 Dün beni fazlasıyla yıprattı, yordu. Uyumak bile dinlendirmedi zihnimi, ancak öğleden sonra biraz açıldım. 

Bu ülkede hayvan severek yaşamak ne zor! Sadece insan olmak bile ne zor cidden!

Bizden daha fazla hayvanlara yardım eden insanların yıpranma durumlarını düşünemiyorum bile.

Umudum, bu nesil değiştikçe anlayışın da değişmesi ve bugünün çocuklarının daha sevecen, daha adil bir dünya kurmaları...

4668

(3 NİSAN)

Bugün çok sinir bozucu bir olay yaşandı, bahsetmek bile içimi sıkıyor ve bir türlü kendime gelemiyorum. 

Başka bir canlının acı çekmesi söz konusuyken, insanların egolarını ortaya döken, hırslarıyla hareket eden ve kendini çok önemli sanan hallerinden iğrendim. 

Merhametsizliklerinden, duyarsızlıklarından ürktüm. Onlar adına üzüldüm, bu kadar kötü bir kalp taşımak yorucu olmalı; önce kendi kaplarını dolduruyorlar elbet bu kötülükle.

İyi biliyorum ki herkes yaptıklarıyla yaşar ve kalbinin ekmeğini yer, eninde sonunda. Bir sitede ev sahibi olmak çok da anlamlı olmaz, dünyada misafir iken hepimiz...

4667

(2 NİSAN)

Bahar geldi, birden geliverdi ve her yer çiçeklendi. 

Arkadaşlarımız geldi bu hafta sonu, uzun bir aradan sonra birlikte sofra kuracağız. Bugün de yine ağladım ama, güldüğüm de oldu. Kızlar kalabalıkta eğlendi, onlara da değişiklik oldu.

Dedemin bahçesinde bir tek rakı içtim, onu anarak. Artık burası bizim ve bahçeye bakmak da bize düşüyor. Onun bıraktığı gibi sürdürebilecek miyiz...?


4666

(1 NİSAN)

 Bugün vedalaşıyoruz dede, bugünden itibaren hayata dönme şartı koydum kendime.

Hayata -1den başlayan hikayesi; öğretmen okulunda bavulu üstünde mum ışığında ders çalışarak geçirdiği gecelerden sonra, ona Anadolu'nun okullarını dolaştırarak devam etti...
Sivas öğretmen okulu öğrencilerinden birinin anlatımıyla: "çok çalışkan, temiz, disiplimli, dakik, adil, üretken bir öğretmendi".
Beni okula yazdıran, sınavlara çalıştıran, bana ilk bisikletimi alan oydu.
Artur Güvercinlik'teki muhteşem bahçesini sabahtan akşama kadar eken, biçen, sulayan ve diğer koylardan görmeye gelenleri selamlayan Hoca Bey'di.
Dedemdi.

Çerkez Ekrem, biz birbirimizi çok sevdik!


4665

(31 MART) 

Anneannemi yalnız ve çökmüş görmek canımı çok yaktı. Onlar hep yan yanaydı benim zihnimde, şimdi bir tarafı eksik... 

Arturlu komşularımız çok üzülecek şimdi, bizim adanın en sevilen ismi gitti.

“You’ll get over it…” It’s the clichés that cause the trouble. To lose someone you love is to alter your life for ever. You don’t get over it because ‘it” is the person you loved. The pain stops, there are new people, but the gap never closes. How could it? The particularness of someone who mattered enough to grieve over is not made anodyne by death. This hole in my heart is in the shape of you and no-one else can fit it. Why would I want them to?”

4664

(30 MART)

Böyle bir zamdan çalışmak zorundayım, acil gönderilerimiz var bu hafta. Çocuklar bir yandan, her şey birbirine girmiş durumda... Ağlamaktan acıyan gözlerimin izin verdiği kadar kendimi zorlayarak çalışıyorum ve neyse ki arkadaşlarım yardıma geldiler. Haberi alınca şehir dışından geldikleri için minnettarım, gerçekten olmasalardı nasıl yapabilirdim bilmiyorum... Hem kızlarla ilgileniyorlar, hem moral oluyor bize. Birlikte daha kolay...

4663

(29 MART)

Bugünü nasıl yazsam bilemiyorum...

Haberi aldığım anı unutamıyorum; annemin telefonda "Bitti... Öldü." deyişini. 

Kalbim kırıldı, bütün günü ruh gibi geçirdim, nasıl geçirdiğimi bilmeden. Akşam her şey bitene kadar ağlayamadım bile. 

Sana elveda demek çok zor...

Çok zor, en çok sana zor.