26 Ekim 2020 Pazartesi

4143

 Erken uyandım, zaten huzursuz bir geceydi. 

Yoga esneme serisi yaptım ve kendimi iyi hissederek başladım güne. 

Birkaç belge için yardımım gerektiğinde yine yazıcıyı bilgisayara bağlamak ve programları indirmekle filan uğraşmak zorunda kaldım. 

Kahvaltıya oturduğumda uyandığımdan 3 saat geçmişti sanırım, öyleyse waffle hak edildi! Wafflle üzerine ballı fıstık ezmesi ve tarçınlı muz? Kesinlikle.

Tam bir pazartesi yoğunluğu ile başlayan gün, bana şunları düşündürdü: Her yeni aya başlarken niyetlerimi not alıyorum, ne kadar azını yapabildim Ekim ayında. Tatil planlıyorduk, fırsat olmadı. Kendime zaman ayırmak nedense bir türlü mümkün olmuyor ve ben piyano için vakit yaratamıyorum. İşlerim de iyi gitmedi, istediğim gibi verimli çalışamadım. Tek güzel tarafı; arkadaşlarımız 2 hafta sonu mangala geldiler ve bir akşam da hafta içi kahve içmeye gittik. Çarşambaları date night ilan ettik; bir kere bira içmeye oturmuştuk, bir akşam da sushi yedik. Bunlara bile seviniyoruz artık...

4142

 (25 EKİM PAZAR)

Yine ev düzenlemesine daldığım bir pazar günü; mutfak raflarını elden geçirdim. Kışlık köz patlıcan hazırladık, yan tarafa kedileri beslemeye gittik. Bu hayvanları yarı aç kafeste gördükçe çok üzülüyorum. Tek isteğim onların bir kısmını alıp bakacağımız bir yer hazırlamak, sorumluluk zor da olsa yeter ki kaybolmasınlar ve iyi olsunlar. 

Eve vakitlice dönüp yerleşiyoruz, yarın yeni hafta hızlı başlayacak. Kaldığım yerden işlere devam.


4141

 (24 EKİM CUMARTESİ)

İşleri ihmal ettim bir süredir, müşterilerle ilgilenemedim ve 2 haftadır 1 çift ayakkabı boyadım sadece. Hep yetişememekten yakınırken zorunlu ara verdim işe birkaç günlüğüne, ne yapalım oluyor bazen böyle...

Bugün keyfim yerinde, hava mükemmel ve ben İstanbul'u gezmeyi çok özledim. Eski fotoğrafları elerken biraz baktım da; 2015 senesi ne kadar şahane geçmiş. Efsane Kaş tatilimiz, adadaki bienal, Moda'da hafta sonu kahveleri, 15 şişe şampanya içilen unutulmaz doğum günüm... Eskiden neden mutlu olduğumu ve 3 yıl öncesinde niçin kendimi bunalımda hissetmeye başladığımı çok iyi anladım. Bir zamanlar hem kendimi aralarında rahat hissettiğim bir arkadaş grubum varmış, hep beraber eğlendiğimiz ortamlarımız, hem de hayatımızda çok sevdiğimiz ait hissettiğimiz yerler varmış...

2016 sonundan beri en yakın çevremden 2-3 insan hayatımdan çıktı, bu sene de malum ya evde kalıyoruz ya da mahallede geziyoruz. hayatımızın bir parçası olan İstanbul'un o semtleri yok artık; Boğaziçi, Boyacıköy, Kireçburnu, Anadolu Feneri, Göksu Deresi, Karaköy, Moda bile yok... Beyoğlu'nun ölümü içimi sızlatmıştı da buralarla avunuyordum, şimdi avuç içi kadar yere sıkıştık baksana. 2 sokak ötede ancak kahve içmeye gidebiliyoruz, orada bile içimiz rahat etmiyor. Hafta sonu Emirli'de ağaçları, gölü görüyoruz da yaşadığımızı anlıyoruz-yoksa hepten delireceğiz.

Hayat hepimiz için çok tuhaf bir senaryo hazırlamış bu sene, mecburen oynuyoruz bizler de. Umuyorum bu dibe vuruşun çok hızlı bir çıkışı olur ve umuyorum hayattan alacağımız keyifli zamanlar kısa sürede gelir...

4140

 (23 EKİM CUMA)

Son günlerimi hep sinirli geçirdim bu bilgisayar yüzünden; hem ekranı bozuldu, hem hesaplarımla ilgili bir sıkıntı vardı beni sürekli dışarı atıyordu, hem de internete bağlanmakta direniyordu. Rutinlerimin değişmesi meğer ne kadar zorluyormuş beni ve ne kadar muhtaçmışım teknolojiye. Gerçekten her seferinde aynı şifreleri girip defalarca kere kimlik doğrulama kodlarını yazarken kendime hakim olamadım ve asabi bir insana dönüştüm.

Bu sabah sakin bir kahvaltı etmek için annemle dışarıda buluşuyoruz ve yöresel tereyağı, peynirler sunan bir mekana oturuyoruz. Biraz fazla yağlı gelse de lezzetli bir kahvaltı sonrası servisten çıkan laptopumu alınca benden mutlusu yok. 

Tabi akşama kadar yeniden içine belgelerimi yüklemek, hesaplarıma tekrar giriş yapmak ve adam etmekle uğraşıyorum. Artık tükenmiş hissediyorum akşam saatlerinde, boynum ağrıyor bırakıyorum. Teknoloji işimizi kolaylaştırıyor mu zorlaştırıyor mu emin değilim...

4139

 (22 EKİM PERŞEMBE)

Bilgisayarım hala çıkmadı, bugün de evde temizlik günü olduğuna göre ben de yavaştan dolap düzenlemeye başlasam iyi olur. Kışlıkları çıkarıp yazlıkları kaldırmak beni yoran ve 1 günde bitirmekte zorlandığım bir bahar mevsimi işidir. Bu sene parti parti yapmaya karar verdim, önce giysi dolabımdaki ince elbiseleri, askılı bluzları kaldırmakla başlıyorum. Yaza veda etmek, mayoları deniz gözlüklerini hurçlara koyup kaldırmak biraz hüzünlü geliyor. Hiç giymeden kaldırdığım yazlıkları gördükçe bu sene ne acayip bir hal yaşıyoruz diye düşünüyorum tekrar... 

Evi düzene sokmak ne kadar zahmetli ve bitmeyen bir mesele, sürekli bir yeri düzenlerken buluyorum kendimi ve her hafta yeni bir yeri düzenlemem gerekiyor! Daha kitaplığa el atmadım, bugünlük bu kadar yeter. Giysilerimi tertipli görmek bile bana umut veriyor, bu kış acaba nereye gidebileceğiz bu elbiseleri giyebilmem için? 

Akşamüstü bilgisayarımı servisten almaya gittiğimde kötü bir sürprizle karşılaşıyorum; bitmemiş ve hazır olmadığını haber de vermemiş. Biraz hayal kırıklığına uğrayarak dönüyorum, evde rahatlamak için bir film izliyoruz yine. Festivalde bu sene 3-4 güzel film seyrettik; Mother and Son tam bir İran filmi, Book of Vision çok hoş atmosferi olan enteresan bir hikaye, çok güzel deliren İngiliz adamın performansı...

4138

 (21 EKİM ÇARŞAMBA)

Bugün çalışamıyorum madem; evi toparlayayım. Sabah acelem yok madem, yoga yapayım.

Emirli'de sonbahar en güzel renkleriyle selamlıyor bizi, sessiz sakin ortalık. havanın bile telaşı yok sanki...

Gündüz evi silip süpürmekle geçiyor, öğleden sonra dönüyoruz. Caddede sushi yemeye karar veriyoruz aniden, o kadar özledim ki!

Uzun yürümek iyi geliyor, düzgün bir şeyler giyip azıcık makyaj yapmak iyi hissettiriyor. Birer bira içince bizden mutlusu yok gibi, eve döndükten sonra film festivali çevrimiçi devam ediyor...

4137

 (20 EKİM SALI)

Geçen haftadan beri süregelen bilgisayar sorunlarını artık çözmek umuduyla servise götürüyorum bugün, öncesinde haftanın acil gönderilerini binbir güçlükle hazırlayıp. 

Akşamüstü Emirli'ye geçip köpekleri besliyoruz yine, kasaptan aldığımız kemiklerle ve sanki biz doyuyoruz onların yerine. Yeni doğum yapan anne köpek hala aynı köşede, ona fazladan mama bırakıyoruz. 

Kendi mahallemizdeki kediler öyle bakımlı ve genel olarak şanslılar ki, araba altında can verenler hariç gayet iyi bir yaşam sürüyorlar sokakta. Ama buraya gelince her seferinde içim kararıyor aç ve muhtaç hayvanları gördüğümüzde, nasıl geçirecekler kışı diyorum, bizden başkası da var mıdır mama veren? 

Bazen de ne kadar baksan elinden geleni yapsan yetmiyor işte, yine kayboluyorlar. Son 1 senedir bağ kurup kaybettiğim hayvanları hatırladıkça geceleri uyuyamıyorum, rüyalarımda ağlıyorum. Onların acısıyla özdeşleşme Rana, diyorum kendime, ama çok zor...

Hayat böyle işte; anlık bir rüya sadece. Sevdiğimiz her şey geçici, hayat boyu bağlandığımız herkesi bir anda kaybedebiliriz. Hiçbir şey sonsuz değil, bizim hayatımız da dahil ve sevdiklerimizin hayat boyu da bizle kalma garantisi yok. Anla bunu artık Rana, kabul et, diyorum.

Benim gibi bunları düşünen var mıdır acaba? 

19 Ekim 2020 Pazartesi

4136

Pazartesi sendromu, kendini Merkür retrosuyla gösterdi bugün: bilgisayarımın hem ekranı bozulmaya başladı, hem tüm hesaplarımdan beni her açışta dışarı atıyor, hem de wifi ağına bağlanmayı reddediyor!

Sabah erken uyanıp İstanbul'a döndük; kahvaltıyı gecikmeli yaptıktan sonra öğlene kadar günün gönderilerinin çıktısını almaya uğraştım, bir türlü sisteme giremedim filan. Tam bir kaostu, sinirim bozuldu iyice.

Günün 2.yarısını işlerimi halletmek için yolda geçirdim; bilgisayar servisine uğrayıp muhasebeciye gittim, dükkana uğradım ve eve döndüğümde hava kararıyordu bile. Artık sonbaharın serin yüzü iyiden iyiye kendini gösteriyor...

Akşam ayakkabı siparişimi bitirmem lazımdı, biraz daha çalıştım. Verimli uzun bir gün oldu.

4135

 (18 EKİM PAZAR)

Dün gece yağmur öyle bastırdı ki, ormandaki köpeklere aklımız takıldı çok. Nereye sığınırlar bu havada, onlara bir yer yapamadık diye üzüldük.

Haftanın tek deliksiz uykusuydu, dinlenmiş uyandım ve güzel bir kahvaltıdan sonra evdeki işleri hallettim. Yan taraftaki mekan kapalı gibi, oradaki kedilere bakmak istiyorduk. Mohikan'ı göremedik diye aklımızda kalmıştı, yine içeri girip sahibiyle konuştuk ama ortada yoktu. Umarım iyidir, kardeşleri bizim tarafa geldiler, hepsi çok aç kalmış gibiydi. Bütün hayvanlara yetemeyeceğimi bilsem de, içim rahat etmiyor onların aç ve bakımsız hallerini gördükçe...

Öğleden sonra çalıştım biraz, bu hafta çok verimli kullanmam lazım zamanı. Geçtiğimiz hafta benim için yıpratıcı ve yorucuydu; ne yoga yapabildim ne doğru düzgün piyano çalma fırsatı bulabildim. Bu haftaya zımba gibi girip her şeyi yapmak istiyorum.

Akşamüstü ikimize de öyle bir yorgunluk çöküyor; film festivalinden 2 filmi arka arkaya seyredip bu gece de burada kalmaya karar veriyoruz.


4134

 (17 EKİM CUMARTESİ)

Kendimi nasıl yormuşsam bu hafta, nasıl yıpramışsam kafamı kaldıramıyorum bu hafta sonu...

Uykusuzluk, sürekli doktora gidip gelmek, ailenin sıkıntılarına dahil olmak, bütün bunlar arasında yetiştiremediğim işler- hepsi birikmiş üzerime çökmüş gibi hissediyorum...

Mükemmel bir kahvaltı hazırlanıyor neyse ki ve kedilerimizle mutluyuz iyi ki. 

Ardından piyano çalmak güzel hissettiriyor yine, öğlen bir işimizi halletmek için yürüyoruz, yürümek de açıyor beni. Akşamüstü Emirli'ye giderken Uzundere kasabına uğrayıp köpekler için kemik alıyoruz, hem piknik alanındaki köpekleri hem de sitedekileri besliyoruz. Onlar doydukça sanki ben doyuyorum.

Akşam arkadaşlarımız da gelince, yağmura rağmen mangal yakıp sofrayı verandaya kuruyoruz. Hemencecik meze salata hazırlıyoruz, çok acıktık ve her şey nefis. Yorgunluğuma rağmen keyfim yerine geliyor bu akşam, gece huzurlu uyuyorum.

16 Ekim 2020 Cuma

4133

Bazı günler her şeyi bırakıp gitmek istiyorum

bazı sabahlar bambaşka bir hayata uyanmayı hayal ediyorum

tanımadığım insanlarla konuşmayı özlüyorum

bilmediğim yerlerde olmayı istiyorum

en yakınımdan daha yakın bazen uzaklar


4132

(15 EKİM PERŞEMBE)

Dün akşam mahallenin yeni vegan cafesini denemeye karar verdik; artık her çarşamba akşamı dışarıda ufak bir date night yapıyoruz. Burası çok sevimli bir mekanmış, menü fazla değil ama kahvesi lezzetli ve sağlıklı tatlıları mevcut. Arkadaşlar da eklenince tatlı sohbetli bir akşam oldu.

Bugün de yine hem temizlik günü hem doktor randevum var-koşturmacaya devam yani. Her seferinde 10 dakikalık işlem için yarım saatten fazla beklemek ve yolda geçirdiğim zaman beni geriyor, ama yapacak bir şey yok sanırım. Bugün de ben güzel haberle ayrılıyorum, eve heyecanla dönüyorum...

Şampanya vakti-

4131

 (14 EKİM ÇARŞAMBA)

Tuhaf bir şey yaşıyorum bilgisayarımı açınca; tüm hesaplardan çıkarmış beni, şifrelerimi değiştirmemi istiyor. Hepsini tek tek değiştirip kaydetsem de, tekrar açtığımda yine aynı terane... Kod gönder mesaj gönder derken bir maile bakmak uzun sürüyor, çok sinir bozucu... 

Bu hafta, 2 kere doktor kontrolü ve bir de bu durumlarla uğraşmaktan iş yapamadım resmen. Bir yandan annemin ruh hali parlak değil; ilgilenmek zorunda kaldığı dedemin bakıcı sorunsalına ben de ucundan dahil oluyorum mecburen. Bıkkınlıkla suçluluk arasında gidip geliyorum...

Neyse ki bugünkü doktor muayenesi bizi umutlandırdı, beklediğimizden daha güzel haberler aldık-hadi inşallah!

13 Ekim 2020 Salı

4130

Sabaha karşı ilaç içmeye uyandığımda kedilerin sevgisi geldi, hepsi birden şımardılar, Latte'nin de maması bitmiş, bağırdı durdu. Ona mama koydum sonra uyuyamadım, güne yorgun başladım. 

Kahvaltıdan sonra ortalığı toplayıp çiçekleri suladım filan işlere daldım, uykusuz olduğum için yarım saat kadar yattım- kayıp bir gün oluyordu. Öğlen yoga yapmak için kendimi zorladım ve yeni bir bacak esnetme serisine başladım. Ortaçağ işkenceleri gibiydi, ama kendime getirdi.

Lezzetli bir yulaf lapası pişirdim kahvenin yanına, sabahmış gibi çalışmaya oturdum. Bugünlerde biraz dalgınım ve eksikliğini hissettiğim heyecanları hatırladıkça, eskileri düşünürken buluyorum kendimi... Birden durup dururken aklıma geliyor bir an, gözümde canlanıyor sanki dün gibi- korkutuyor beni. Hala anımsıyorum, hala düşünüyorum, hala aynı yerdeyim de yoksa ben duygularımı mı bastırıyorum?...

12 Ekim 2020 Pazartesi

4129

 Eve dönüşü bu sabaha bırakmıştık, biraz apar topar evden çıktık ve telaşlı oldu tabi. Unuttuğum birkaç şey var, bu evde de toplamam gereken bir kaç şey beni bekliyordu.

Yeni haftaya başladığımızı algılayamadım ve kafamı toplamaya fırsat bulamadım bütün gün. Sabah rutinimin dışına çıkınca günüm gergin mi geçti nedir? Annemle biraz alışveriş yaptık, kahve içtik, orası güzeldi de akşamüstüne ertelenen doktor randevum epey vaktimi aldı. Trafik bunalttı ve doğru düzgün iş yapamadan geçti bugün.

Dedemin defalarca değişen bakıcılarının muhabbeti de bezdirdi artık, umarım her şey yoluna girer yakında...

4128

 (11 EKİM PAZAR)

Emirli'de mis gibi bir sabaha uyandık; bulutsuz gökyüzü gibi berrak ve aydınlık...

Yoga derslerinden yeni bir seriyi denedik, bakasana çalıştık. Kahvaltıya efsane avokadolu mantarlı yumurtalı dürümler hazırladık. Çok keyifli bir gün başladı yani, öyle de devam etti.

Gündüz biraz çalıştım, elimdeki siparişi tamamladım. Saçlarımı maşa yapmak için bile vaktim kaldı, arkadaşlarımız gelene kadar. Önden birer kahve içmeye oturduk terasa, beylere rakı koyup bayanlar blush ile devam ettik. 

Sohbet etmek, kızıllaşan güneş, bir nefes almak, güz meyveleri, hayatın sadeliği öyle eşsiz bir güzellikte ki! Burası iyi ki, dediğimiz yer...

4127

 (10 EKİM CUMARTESİ)

Sabah yoga, banyo derken kahvaltıyı öğlene doğru yaptık. Piyano çalmaktan keyif aldığım bir gün oldu, alışverişimizi yapıp Emirli'ye akşamüstü gidebildik. Bu hafta sonu burası sakin, hava da mis gibi temiz...

Birlikte yemek yaptık, mutfakta vakit geçirmek ve bir şeye yetişmek zorunda olmamak hoşuma gitti. Yemekten sonra film festivalinden ilk filmimizi seyrettik. 

9 Ekim 2020 Cuma

4126

Bu sabaha iyi uyandım, dünden sonra çok daha dinç ve güçlü hissediyorum kendimi.

Dün duyduklarım ve düşündüklerim ne kadar güçsüz, çaresiz hissettirmişti... Oysa hayat ne getirirse getirsin, oyunbozanlık yok. Her şeyi kabul, hepsine evet! Böylesi yakışır bize.

Ejderha serisini pratik ederken sabah, şimdiye kadar hiç yapamadığım pozların 3ünden 2sini yapabildiğimi fark ettim. 1 tek poz kaldı beni zorlayan, onu da haftaya çözerim bence. Ardından dağ nefesi çalışmasını yaptım ve başım döndü. 

Kahvaltıya uçarak gidecektim neredeyse! Günlük işlerim için oraya buraya koştururken bile enerjim düşmedi bugün, keyfim yerindeydi hep. Arada bir aklıma geldikçe kendimi huzursuz hissetsem de dünkü karamsarlık içinde değilim artık. 

Geceleri kalbimde uyuttuğum hocam, rüyalarımda buluşalım...

4125

 (08 EKİM PERŞEMBE)

Gece kedilerden sürekli uyandım ve biraz alkol dokundu sanırım, biraz da havadaki yağmur sıkıntısından bunaldım. Sürekli uyarısı yapılan fırtınanın gelmesini tetikte bekler gibiydim gece boyu, bir türlü huzur bulamadım. Dinlenemeden uyanınca yoga zor geldi, yine de bırakmadım.

Temizliğe kadar meditasyonumu da yapmış kahvaltı sofrasını hazırlamıştım. Sonra enerjim o kadar düştü ki- yarım saat kadar uzandım, öğleden sonraki doktor randevuma yetişmeden önce gönderileri hazırlamam gerekiyordu. 

Kliniğe enerjik ve neşeli girdim, herkes de kedi suratlı maskemi ve salaş kıyafetimi çok beğendi, iltifatlar aldım. Beklerken yine gerildim, içime bir panik hissi geldi ama iyi yönettim sanırım. Fakat doktorun raporu yorumlamasından sonra dakika dakika umutsuzluğa düştüm, cidden çok moralim bozuldu.

Eve dönüp konuştuktan sonra, bu şimdilik başkalarıyla paylaşmak istemediğim sırrımızı, korku ve karamsarlık kapladı içimi. Kendimi çalışmaya zorladım, akşam beklenen yağmur bastırınca bıraktım. Biraz dışarıyı seyrettim, bir korku filmi açıp comfort zone uma dönmek istedim ama kendimi veremedim. Hep korktuğum bir şeye sanki çok yakında mecbur kalacakmışım gibi gelmeye başladı, ama belki de korktuğum kadar zor değildir? Belki de bugün endişeyle düşündüğüm detayların hiçbir önemi kalmayacak kadar çok mutlu olacağız sonucunda...

4124

 (07 EKİM ÇARŞAMBA)

Sabah yogasının ardından meditasyonun 2. gününü de yaptıktan sonra kendimce güzel bir kahvaltıyı hak ettim. Bugün dinlediğim online bir girişimcilik semineri bana moral verdi, motivasyonumun düşük olduğu şu dönemde iyi geldi. 

Öğleden sonra bu ay adım attığımız konuyla alakalı bir şeyi daha aradan çıkardık; zor ve sıkıntılı da olsa bitti gitti. Heyecan ve telaş bitmiyor bu ay, böyle bir giriş yaptık sonbahara ve devam edecek gibi görünüyor... 

Elimdeki ayakkabı siparişini tamamladım her şeye rağmen, akşam randevu için sözleşmiştik. Mahalle barımız biz oturduktan sonra güzel çalmaya başladı, bir bira yanına patates derken sohbet keyifli olunca birer tane daha söylendi. Dönerken yağmur çiseliyordu, kendimizi hafiflemiş hissediyorduk ve Katibim parçasını çalmak geldi içimden gece gece...

7 Ekim 2020 Çarşamba

4123

 (06 EKİM SALI)

Bugün meditasyona başladım, geçen ay niyet etmiştim ama ancak bu sabah olabildi. Tahminimden daha sakin kalabildim, düşünceler çok da akın etmedi zihnime. Hayatıma oturtmak istediğim günlük rutinin ilk adımını atmaya çalıştım bugün; sabah hapımı aldıktan sonra 2 saat bir şey yemeden durdum ve bu bekleyiş bana zor gelmedi. 

Kahvaltıyı geç yaptım, ardından çalışmaya başladım. Sosyal medya için içerik üretmek ne kadar vaktimi alıyor, bir kez daha farkına vardım. Akşamüstü arkadaşlarım aradı, uzun uzun telefonla konuştuk. Gelecek endişeleri ve son 6 aydır hissettiğimiz yoksunluk en sık tekrarlanan mevzularımız...

Akşam yürüyüşe çıktık ve mahalle kedilerini besledik; bir yandan konuştuk. Düşünüyorum da, şimdi birden pandemi bitse, her şey serbest olsa ilk ne yapardık? Başta hep bu sürecin biteceğini düşünür ve bir sonraki ayı beklerdim, artık içimden gelmiyor sanki pek çok şey. Kimle buluşmak isterdim, nerede nasıl vakit geçirmek isterdim fırsatım olsa? 

Bu kadar yoksunluğunu çektiğim anlamlı sohbetler, heyecan veren tanışmalar, anlaşıldığımı hissettiren buluşmalar... Düşündüm durdum ve gece rüyamda yaşadım yine...

5 Ekim 2020 Pazartesi

4122

 Nasıl enerjisiz bir pazartesiye başladım, motivasyonumuz çok düşük, hava basık ve bunaltıcı, gece defalarca uyandığım için yorgunum ve insanların saçma sapanlıklarından bıkkınım.

Birkaç aydır hayatımızdaki eğlenceli şeyler azaldı ve ancak ileri yaştaki yarı deli komşularımızla sosyalleşebiliyoruz ya, ondan sanırım iyice sıkıldım artık. Bu süreçte sadece evde kalmadık kendimiz ve birbirimizle başbaşa da kaldık ve arkadaşlarımızdan bazıları hayatımızdan ya çıktı gittiler ya da aramızdaki bağ kopmak üzere... Yaprak dökümü iyidir yine de bence, bir arınma döneminden geçtiğimizi düşünüyorum.

Artık sonuna yaklaştığımız bu dönemin bitmesini sabırsızlıkla bekliyorum, yeniden neşeyle hayata katılacağımız zamanları, dans edeceğimiz geceleri...

4121

 (04 EKİM PAZAR)

Kahvaltıya çağırıldık ve reddedemedik, yine 60+ yaş komşularımızla başlıyoruz pazar gününe. Ben de şeftalili kek yapıp götürüyorum, kahveye küs olan komşularımız da katılıyor. Hala bir gerginlik var gibi ortamda, bu da beni rahatsız ediyor biraz. 

Öğleden sonra evdeki bir işi halletmek için komşumuz yardıma geliyor; buzdolabını yerleştirmek için mutfak mermeri ucundan kesmemiz gerekiyordu. Ufacık bir köşeyi törpülemek bile ne kadar tozutuyor ortalığı, evin için duman ve koku doluyor. Ardından bir de dolabın kapaklarını değiştirmek isteyince iş uzuyor, ama bitince aklımda kalan bir meseleyi daha halletmiş oluyoruz.

Bir başka aklıma takılan mesele ise; 1 ay önce siteden toplayıp sanayi bölgesine bıraktıkları kediler. Emily'i öyle çok seviyordum ki, onu nereye götürdüklerini bilmemek beni çok üzüyordu bugüne kadar. Vicdanımız rahat olsun en azından bir görmeye gidelim dedik ve üşenmeden gidip baktık. Ama hiç kedi göremedik ve bekçi yine onu getirmediklerini söyledi. İnanmıyorum aslında ama, tek umudum bir yerlerde iyi olması, umarım sağlıklıdır ve mutludur güzel rustik kızım...

Mutfaktaki her şeyin temizlenmesi gerekiyor mermer kesiminden sonra, dünden beri evi süpürüp silmek, toz alıp banyo temizlemek derken akşam yorulmuş hissediyorum kendimi. Eve geç dönüp geceyi kedilerimle huzurlu geçirmek istiyorum...

4120

 (03 EKİM CUMARTESİ)

Hafta içi birkaç doktor randevusunu hallettiğim için kafam bir parça rahatladı, ilk adımı atmış olduk. Ama epeyce yorulmuşum ve yıpranmışım, hafta sonunu sakin geçirmek istiyorum. Bu sabah evde kahvaltı edip piyano çalmak çok iyi geldi, bu aylarda yoga ve piyano için her gün vakit ayıramıyorum. Öğleden sonra alışveriş yapıp Emirli'ye geçtik, yine köpekleri besledik.

Akşam yemeği terasta yerken bir film seyrettik, ihtiyacım olan buydu...

4119

 (02 EKİM CUMA)

Biraz stresli bir gün daha beni bekliyor; çok basit bir işlem için bile olsa hastaneye gitmek insanı geriyor malum. Bir film çektirmek için epey fazla beklediğim için ben de gerilmişim, her şey bittiğinde akşam rahatlamak için parkta bir bira içip pizza paylaşıyoruz...


1 Ekim 2020 Perşembe

4118

 Ekim'e hızlı bir giriş yapıyoruz; dolunayda netliğe kavuşan çok mühim bir gündemimiz var. 

Yepyeni bir mevsimde yeni bir süreç başlıyor bizim için; haydi hayırlısı!

Dün gece midem rahatsızlanınca hiç uyuyamadım ve bugün de koşturmacalı bir gündü, biraz stresliydi benim için açıkçası. Yine de kolaylıkla geçti ve yorulsam da memnunum bu adımı attığıma. Yarın ve önümüzdeki hafta birer adım daha var atılacak, ardından her şey umarım çok güzel olacak...

4117

 (30 EYLÜL ÇARŞAMBA)

Bugün kendimize izin verdik; kahvaltıya çok tatlı bir yere gittik. French toast, somonlu eggs benedict, pestolu omlet... Film festivali biletlerine baktık, bu sene evde izleyeceğiz, böylesi de güzel.

Caddeyi boylu boyunca yürüdük, kahve filan aldık, bu arada hava ısındı. Eve döndüğümüzde yorulmuştuk bile, biraz piyano çaldım. yeni biten ayakkabıyı fotoğraflayıp bir süre işlere baktım, aslında kendime bakım için vakit ayırmak niyetindeydim. Hiçbir zaman vaktim yetmiyor işte...

Son anda aldığım hediye de gelince çok sevindik; artık gelenekselleşen yıldönümü pijamalarımız harika. Akşamüstü hazırlanıp adaya geçtik; hava tam bahar... Yine aynı mekana oturup beyaz şarap açtırdık, basit ama lezzetli Akdeniz mezeleri seçtik. Zeytinin kokusu, peynirin tadı, enginarın çıtırtısı, levreğin ağızda dağılması... Bizi aldı Porto'ya götürdü ve bir sonraki yıldönümümüzü Hotel Sandeman'da geçirmeye karar verdik!

4116

 (29 EYLÜL SALI)

Keyifsiz bir gün, kendimi zorlayarak akşama kadar çalıştım ve suskun yatağa girdim, öylece...