30 Nisan 2024 Salı

5376

(11 MART PAZARTESİ)

Leyla 2 kere kustu dün gece, ancak annem bizdeyken öğlen yatıp dinlendim. 

Ayakkabı siparişimi boyadım, akşam kızları yıkadık. Leyla banyodan çıkmak istemediği için kriz geçirdi resmen, kendini duvarın köşesine hapsedip bağırarak ağladı yarım saat boyunca. Ne söylesem kar etmedi, yanına yaklaştırmadı. Bir süre sonra kendime hakim olamadım, sabırsızlandım ve öfkelendim, susturmaya çalışırken tavrım şiddet içeriyordu. Sustuktan sonra hemen uyudu, ama ben bir türlü rahatlayamadım...


2 Nisan 2024 Salı

5375

 (10 MART PAZAR)

Hastalanıyor gibiyim, boğazım yanmaya başladı, ama yine dinlenemedim. Hava açtı, beklediğimden daha güzel bugün, haftaya arkadaşlarımızı çağırdık.

Leyla bugün biraz daha kötü, bahçe ve evin düzenlenme işi hiç bitmiyor sanki, bir yandan kızlarla tekrar dağılıyor. Bu evde, kimselere anlatamayacağım sır hayallerim var...

5374

 (9 MART CUMARTESİ)

Vera'nın burnu akmaya başladı, gece rahatsız uyudu, benim de bugün boğazım dolu dolu-kreşten ilk haftada mikrop kaptık galiba. Anneannemler geldi Emirli'ye, eşyaların yerini değiştirdik, kilimleri serdik, ev biraz daha düzene girdi. Aklımda başka detaylar var el atılması gereken: perdeler, dolap kulpları...

Evin bir sürü eksiği, kızların hiç bitmeyen alınacaklar listesi-bugün online alışverişe biraz zaman ayırdım. 

5373

 (8 MART CUMA)

Kızları kreşte babaları bekledi, biz de o arada alışveriş yaptık. Bugün ilk defa öğlen yemeğine kaldılar, yedikleri beyaz ekmek oldu daha çok. 

Eve döndükten sonra mutfakta toparlanıp Emirli'ye geçtik, yolda trafik vardı, hava da bozdu, biraz bunaldığımı hissettim. Arkadaşlarımla konuştum, buluşma planları yaptık biraz; yaklaşan atölyeler ve inzivalar, gezmek istediğim sergiler...


5372

 (7 MART PERŞEMBE)

Kızlar bu sabah çok tatlıydı; kreşte dans ettiler. İngilizce öğretmeni bildikleri şarkıları açınca, ikisi de katıldı dansa. Leyla zaten sınıfın önüne geçip zıplayarak şov yaptı, hatta istek şarkı söyledi!

Vera biraz daha temkinli, gözlemliyor önce, sonra yavaştan katılmaya başlıyor, genelde yalnız oynamayı tercih ediyor. 


5371

 (6 MART ÇARŞAMBA)

Evdeyiz tekrar, bu kez de temizlik olduğu için ve yine kreşe gideceğimiz için kargaşalı bir sabah. Gerçekten çok ama çok özlüyorum sakin yoga ile başlayan sabahlarımı.

Leyla daha girişken davranıyor kreşte, sınıfta boyama yaparken oturuyor, Vera daha endişeli gibi, yanıma geliyor. 

Bugün, sanki son haftaların yorgunluğu da birikmiş birikmiş de patlamışçasına; kızlara tahammül edemedim. Banyodan çıkmayı reddedip mızmızlanan Leyla'ya sert çıktım, kalbini kırdım. Böyle zamanlarda yanlış yaptığımı bile bile devam ediyorum, kendimi durduramıyorum öfkeliyken. Kalbini kırdığıma üzüldüm sonra, her zamanki gibi. 

Akşam dizi izlerken hayatımı unuttuğumu, gerçeklikten uzaklaştığımı hissederek rahatladım. Bez takmayı unutmuşum, ne kadar iflas etmiş vaziyetteysem artık- yatak sırılsıklam olmuştu, akşamüstü uyuya kaldılar sabaha kadar... Onlar için de zor, onlar da çok yoruluyor aslında.

5370

 (5 MART SALI)

3 haftadan fazladır beklediğim maliye geldi, içeri bile girmedi. Ne saçma prosedürler!

Bu sürede epeyce zorlandım; kızlarla her sabah evden çıkmak krizlere sebep oluyordu, ama bir yandan hem anneannemle son zamanlarında birlikte biraz vakit geçirdiğimize sevindim, hem de kızlar için sanki bir kreş öncesi hazırlık oldu.

Akşam yine derse girdim; Dharma çalışması hiç bitmez. 

5369

 (4 MART PAZARTESİ)

Sabah Leyla huysuzlanınca ben de sabredemeyip sinirlendim, bağırıp ilgilenmeyince daha kötü oldu. Annemde kahvaltı edip gönderi hazırlayıp verdikten sonra kreşi aradım ve hemen gittik. Artık çok sıkıldım ve ertelemek istemiyorum. 

Kızlar da sevdiler, bu renkli eğlenceli dünyayı, birden büyüdüler sanki. Çocukların kalabalığıyla karışınca biraz şaşırdılar tabii, çekindiler. Belli ki başka çocuklarla iletişime geçtikçe ufak tefek sorunlar çıkacak, kırılmalar olacak ve onlar da bu durumlarla baş etmeyi öğrenecekler-büyüyecekler böylece.

Umarım kısa zamanda alışırlar ve onları sabah bırakıp öğlen alabilirim, arada birkaç saat çalışabilirim. 

27 Mart 2024 Çarşamba

5368

 (3 MART PAZAR)

Daha iyiyim. Önümde yepyeni bir 24 saat var ve mutsuzluğa vaktim yok.

Eskiden olsa, bu depresif halimi daha da sürdürür hatta derin bir çukura düşer çıkamazdım. Çıkamadıkça debelenir sinirlenirdim. En azından bir fark olsun artık.

Hava beklediğimden güzel; papatyalar açmış, mis gibi bahar geldi geliyor... Kızları parka götürdük, her yeri yonca basmış, doğanın müdahale edilmediğinde ele geçirmesi ne harika!

Yemek yaptık, toplanıp erkence döndük, ayakkabıyı araya sıkıştırdık ve Kadıköy'de sinemaya yetiştik. Filmde insanın kötülüğünü, körlüğünü görünce bir kez daha kendi üzerinde çalışmayan insanlar yüzünden bu düzenin asla düzelmeyeceğini anladım. Bu Nazi evindeki bahçenin düzenine özendim ama, çocukların disiplinine de. 

İnanılmaz tatlı tüylü bir kedi gördük çarşıda, umarım çok güzel bir yuvası olur!

5367

 (2 MART CUMARTESİ)

Kendimi çok neşesiz hissediyorum, sadece görevlerini yerine getiren biri gibi. Beni heyecanlandıran, bana ilham veren şeyler var aslında, ama bunlardan çok uzağım sanki, bir türlü bunlara yer kalmıyor hayatımda. Onca keyif, keşif... hepsi erişimim dışında sanki-hapiste gibiyim.

Neden peki, sahiden?

5366

 (1 MART CUMA)

İşleri hallettiğim rutin bir gün daha. Üstelik bir de, yine gördüğüm bir şey bana yalnız, mutsuz hissettirdi. Olmak istediğim yerden uzakta, bir kısır döngüye kapılmış, sıkışmış kalmış vaziyetteyim. Yerinde sayar gibi, bozuk bir saat gibi bomboş içim.

Hesse'nin Ağaçlar metni iyi geliyor bana bugün; hala okumadığım muazzam kitaplar var, henüz dinlemediğim müthiş müzikler var-tek teselli. Yaşamaya öyle açım ki; bahar gelirken şimdi üstelik; deneyimlere, gezip görmeye, izleyip dinlemeye, okuyup konuşmaya, öpüşüp sevişmeye...


5365

 (29 ŞUBAT PERŞEMBE)

Sıkıntı çıkaran müşteriler ve fatura alma ihtiyacı ile üzerimde hissettiğim yük bugün bana ağır geldi. 

Kızlar nonstop bana ihtiyaç duyunca bunaldım; 2 dk.da biri diğerine küsüp yanıma geliyor, sakinleştiriyorum. 

Hayatım sanatla, edebiyatla, felsefeyle ve bunlardan bahsederek edilen derin sohbetlerle dolu geçecek sanıyordum gençken; şimdiyse çocuk bakımı, ev işleri ve işimin zorlukları arasında bir kısırdöngüye girmiş gibiyim. Değişik bir şey yapabilme ihtimali göremiyorum, sanki böylece hayatım elimden kayıp gidecek ve ben de yaşlanıp öleceğim, yapmak istediklerimi yapamadan.

Un beau Matin filmini izlerken, dedemin son günlerini bir bakımevinde geçirmiş olduğunu hatırlamak canımı çok acıttı. Yalnız öldüğünü idrak ettim, acaba ölürken bilinci yerinde miydi, en son neyi hatırlamıştır, diye düşünerek ağladım. 

5364

 (28 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Benim senin için paylaştığım şiiri, sen bir başkası için paylaştın bugün.

Ne desem bilmiyorum.

Kalbim sıkıştı.

Bir süreliğine bunu deneyimleyeceğiz demek ki, peki-kabul.

Rüyamda seni gördüm; büyük bir otobüsteydik sanırım, inzivadan dönüyorduk. 

Herkes uyurken benim uyanık olduğumu söyledin. 

Yine gülümsedin ve ben yine, hayatın harikalarla dolu olabileceğini hissettim.

5363

 (27 ŞUBAT SALI)

Kızlara bir şeyler almak çok mutlu ediyor beni, biraz fazla alışveriş yaptığımın da farkındayım bu aralar. Bir tür boşluk doldurma mı bu-haz eksiğimi mi gidermeye çalışıyorum?

2 haftadır kitap dinliyorum; aslında 3 sene önce filan okuduğum bir kitap, ama nasıl da yabancı geliyor bazı yerleri-farklı geliyor şimdi. Fazlasıyla sufizm referanslarıyla dolu olması, Kuran'dan sureler alıntılanması beni rahatsız etti. Ama edebiyat kısmı gayet güzel, 1918 İstanbul'unu, Yemen'i okumak hoşuma gitti. Bu hikayede de yine bir bilge kayıkçı var...


5362

 (26 ŞUBAT PAZARTESİ)

2 hafta geçti, hala maliye teftişini bekliyoruz. Annemdeki düzene biraz daha alıştık artık, ilk hafta ne kadar zorlanmış ve hiç rahat edememiştim. Kızlar için de kreş öncesi adete alıştırma gibi oldu; her sabah evden çıkmak. Uykusuz başladım bugüne; evde temizlik vesaire derken 11 de çıkabildik, umarım kaçırmamışızdır. En kötüsü, evde hareketsiz bir yaşam sürmek; odadan odaya hasta gibi bir hayatım var ve yoga yapabildiğim zamanları çok özlüyorum. Sağlıksız hissediyorum ve meditasyona halim kalmıyor, kızlar bebekken bile daha iyi gidiyordu. Akşam onları uyuttuktan sonra bana kalan kısa süreyi genelde dizi-film seyrederek veya kitap okuyarak geçirmeyi tercih ediyorum- hayatımdan kaçacak, aklımdakileri dağıtacak bir alan olsun istiyorum çünkü. Evet, bu düzenden memnun değilim ve kendimden daha iyisini beklerdim, ama biraz izin vereceğim kendime bu aralar dediğim gibi...

5361

 (25 ŞUBAT PAZAR)

Annem geldi Emirli'ye, kısa da olsa biraz hava almış oldu, kızlarla bahçede vakit geçirdiler. Kızlar için fazla bir şey düşünemiyoruz, aktivite yaptıracak enerjimiz kalmıyor diye üzülürken, bir yandan burada doğa ile temas halinde olmalarına seviniyorum. 

Akşamüstü onlar uyurken biz House izleyerek bira içtik salıncakta, bu aralar biraz eski alışkanlıklarıma dönüyor olduğumu fark ediyorum. Sıkı sıkıya Dharma çalıştığım ve kişisel keyiflerime değil hep derslere zaman ayırdığım bir dönemin ardından biraz pratiklerimden uzaklaştığımı gözlemliyorum. Bunun pek çok sebebi var elbette, birazcık da şu zorlayıcı dönemde kendime izin veriyorum. 

25 Mart 2024 Pazartesi

5360

 (24 ŞUBAT CUMARTESİ)

Emirli'ye cuma akşamından gitmedik çünkü bu sabah kızlarla Kireçburnu'nda kahvaltı planımız vardı. Boğaz havası almak çok güzeldi, kızlar ilgi odağı oldular, parkta yaşıtlarıyla tanışıp oynadılar. Onlarla şehirde plan yapmak mutlu ediyor beni, öyle güzellerdi ki yine, kalpli kotları içinde...

Öğleden sonra toparlanıp Emirli'ye geçtik; ev serin ama bahçe ılıktı, sümbüller karanfiller mis gibi açmıştı. Çok şanslıyız diye düşündüm...

5359

 (23 ŞUBAT CUMA)

Cuma günleri benim için epeydir çalışmaya vakit bulamadığım, ev işleriyle ve kişisel işlerimle geçirdiğim bir gün oluyor. Aslına bakarsanız resmen part-time çalışıyorum ve gayet iyi idare ediyorum yine de.

5358

 (22 ŞUBAT PERŞEMBE)

Çeviriyi bitirdim, bir rahatladım. 

Dün akşam yemekte çok şaşırdığım bir şey öğrendim: Bursa'daki arkadaşlarımıza hafta sonu kalmaya gitmiş olan bir ahbaplarının eşi, birden fenalaşıp hastaneye kaldırılmış ve günün sonunda neyi olduğu belli bile olmadan ölüvermiş. Bütün hastane sürecinde yanında olan arkadaşım ile evde çocuklara bakan  eşi için elbette çok zorlayıcı bir deneyim olmuş bu. Korkunç bir şok yaşamışlar, sarsılmışlar haliyle.

Üstelik, herhalde 12 yıldır adını bile duymadığım ve eskiden pek hazzetmediğim birinin eşi olduğunu öğrenince daha da şaşırdım; nereden nereye-hayat çok tuhaf gerçekten de. Önümüzdeki günlerde kime metta yollayacağımı biliyorum şimdi.

5357

 (21 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Meditasyonla başladım güne, hala rahatsızım, içim buruk. 

Bugün anneme bir ev yardımcısı adayı geldi görüşmeye, tam sevinecekken komisyon vesaire çıkınca sinirlendik- yine olmadı. Çok ihtiyaçları olmasına rağmen bir türlü çıkmıyor olabilecek biri. 

Sabah yine Vera giyinip evden çıkmak istemedi, Leyla da hazırlanmasına rağmen son anda kaçınca birden öfkelenip bağırmaya başladım. Sakin yönetemedim ve tabii ki çok ağladılar, Vera'yı zor kullanarak giydirdim, tavrımda şiddet vardı. Yanlış olduğunu bile bile yaptım, çünkü başka türlü olmuyordu, 1 saat 40 dk. sürdü evden çıkmamız. Arabaya bindiğimizde öyle öfkeliydim ki hala, onlarla konuşmak istemiyordum. her gün bunu çekmekten bıktım yoruldum artık, kreşe nasıl götüreceğiz böyle?!

Ayakkabıları bitirdim, gönderi bıraktım, kızlar ikide bir odama girip duruyorlar tabii, çalışırken bir yandan sesli kitap dinliyorum. Akşam dışarıda yemeğe gittik, bize yakın bir restorana oturduk ve gerçekten iyi geldi, modumuz değişti. 

5356

 (20 ŞUBAT SALI)

Bugün de biraz çeviri yaptım, akşamüstü sanghadan arkadaşlarla Üsküdar'da buluştuk. Kuzguncuk'a gidip bir arkadaşın mekanında taze makarna yedik, ardından bir başka arkadaşın cafesine oturduk sahlep içtik. Hava soğuktu, sohbet keyifli ve bir arada olmak her zamanki gibi güzeldi. Baharda buraya yeniden gelmek isterim.

Sanırım yaşanan sarsıntının bendeki etkisini ancak böyle, tekrar bahsederek atıyorum yavaş yavaş. Elbette belirsizlik beni korkutuyor; bu yaz inzivalara gidecek miyim, aramızdaki ilişki bundan böyle eskisi gibi yakın devam edecek mi-hiç bilmiyorum. Tek bildiğim; kendimi bunların üstüne çıkarmalıyım, ihtiyaç duymamalıyım bunlara ve sangha buna yardımcı olacak.

5355

 (19 ŞUBAT PAZARTESİ)

Tam bir pazartesi sendromuyla yeni haftaya başladık; evde temizlik var ve hazzetmediğim 2 kadınla beraberiz. Kızlar anneme gelmeyi reddettiler, beni sinir ettiler, annem beni bırakıp geri döndü mecburen. Anneannemin çok ağrısı vardı, kahvaltısına filan biraz yardım etim. Artık yaşlandı iyice, dedemin son yıllarındaki hali gibi oldu aynen-onu böyle görmek üzücü. 

Fazla çalışamadım bugün, akşamüstü eve yürüdüm, kızları yıkadık, sonra yemekti bulaşıktı derken, 22:30 gibi uyudu kızlar. Bu aralar rutinimiz fazlasıyla yorucu.

5354

 (18 ŞUBAT PAZAR)

Dün gece rakıyı biraz fazla kaçırmış ve az uyumuş olsam da iyi idare ediyorum.

Bugün kızlarla Feshane'de sergi gezmeye gittik, havanın soğuk olmasını umursamadık. 

Kızlar tabi büyük bir alanda özgürlüklerini ilan ettiler; ikisi bir yana koşturup her gördüklerine merakla, ilgiyle bakıp hoplayıp zıpladılar.

Unutmayacağım anılar: çam ağacına benzettikleri dönen ışıklı koni, "Çok değişik şeyler var, ne güzel!" diye haykırmaları harikaydı. Onlar için zihin çalıştıran bir deneyim olduğunu umuyorum. 

Sosyal medyaya baktığımda, birlikte tatilde olduğunuzu anladım. Akşam, her şeyiyle güzel bir hafta sonu geçirmiş olmama rağmen içimde bir sızı vardı...

5353

 (17 ŞUBAT CUMARTESİ)

Bu akşam Kalamış'ta bir meyhanede sangha ile buluşmak güzeldi; yurtdışından gelen ve önceden beri merak ettiğim birinin yanına oturdum. Gece beklediğimden uzun sürdü, yeni yakınlaştığım insanlardan çok hoşlandım ve eskiden beri yakın hissettiklerime daha da bağlandım. İçinden geçtiğimiz zor zamanlarda sanghaya sığınmak bana ilaç gibi geldi.


5352

 (16 ŞUBAT CUMA)

Bu hafta hayatım tıkanmış, durmuş gibiydi. 

Sabahları erkenden uyanıp kızlarla birlikte anneme gitme rutini zorluyor; telaş içinde, kaotik başlıyoruz güne. Kızların uyku ve yemek saatleri kayıyor, rahatsız bir şekilde uyuyorlar orada. Akşamüstü eve dönüşte trafiğe de kalıyoruz ve sanki dışarıda çalışıyor da işten eve dönmüşüm gibi yorgun oluyorum. 

Bu ay gitmeye heveslendiğim sergilere, yemeğe, sinemaya filan hiç gidemedik daha, ayın yarısı geçti bile. Bu hafta annemin evinin ne kadar karışık ve düzensiz olduğunu fark edince üzüldüm, mutlaka bir yardımcı gerekiyor ona evde, bizim yüzümüzden böyle, biliyorum. 

Eve döndüğümüzde yatak odasına kapalı kalmış olan Çipil'in yaptığı iğrenç sürpriz de bu haftaya berbat bir kapanış oldu.

5351

 (15 ŞUBAT PERŞEMBE)

Bezgin ve kırgın hissederek geçirdiğim bir gün daha.

Maliyeyi beklerken annemin evinde kendimi çok rahat hissetmediğim, havanın kasvetli ve soğuk olduğu günlerden biri daha...


12 Mart 2024 Salı

5350

 (14 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Evde çeviri yaparak ve sanghadan arkadaşlarla telefonda konuşarak geçti bugün de. Haliyle herkesin aklında aynı sorular ve kalbinde benzer endişeler var- kafamı toplayıp işe veremiyorum ve bir türlü rahatlayıp sakinleşemiyorum. 

Yeni duruma daha kabullenici yaklaşanlarla konuştum bugün aslında, bir de artık katılmayacağını söyleyenlerimiz var... İçten içe onları haklı bulsam da, kişisel hislerimin öğretiyle arama girmesini hiç istemiyorum. Öğretmenimizin sanki bize biraz bozulmuş olduğunu, tavrımızı attachment olarak okuduğunu tahmin ederek, buruklukla gözlemledim. Sorguladım: sahiden her şeyin geçici ve değişken olduğunu bilen, öğrenen bizler fazla mı tutunmuştuk? Bir zamanlarki samimi ve ulaşılabilir, her an yanımızda olan hocamızı özlüyorum ben de... 

Zaman, nasıl olsa her şeyi olduğu gibi su yüzüne çıkaracaktır, zamana güvenmeyi seçiyorum. 

5349

 (13 ŞUBAT SALI)

Annemde ilk günümüze oyun ablasıyla başladık; kızlar çok bilmiş tavırlardaydı, hem eğlendiler hem eğlendirdiler. 

Bir zamanlar evim olan burada şimdi, konfor alanımın dışına çıkmış hissediyorum. Kahvem, koltuğum, hiçbir şey alıştığım ve sevdiğim gibi değil. Su içecek bardak bile bulamıyorum, her yer dağınık. Bu evi nasıl düzenlemeli?

Gün içinde çeviri üzerinde çalıştım, bir süredir vakit ayıramıyordum ve aklımdaydı. Akşam ders dinledikten sonra bir açıklama için bir araya geldi sanghamız, yani eski çekirdek sanghamız. Hocamız biraz sert bir tavırla, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüren bir kaç şey söyledi bize. Sonrasında hepimiz rahatsız hissettik ve meditasyonda buluşup konuştuk. Duygularım benim de karışık- aslında bazılarımız kadar çok etkilenmemiş olmamın sebebi; benim bu yası daha önce tutmaya başlamış olmam. Kişisel durumumdan dolayı zaten bir hayal kırıklığı yaşamıştım aylar önce, bu gece kırılmadı benim için yani...


5348

 (12 ŞUBAT PAZARTESİ)

Bugünden itibaren yeni adresimizde maliye denetimi için bulunmak zorundayım ve kızlarla birlikte her sabah taşınmak zorunda olmak anlamına geliyor bu.

Bulaşık makinemiz bozulmuş, yenisine bakıp almam lazım, ama ne zaman vakit ayırabileceğim?

Bir de, birkaç yıl evvel okuduğum bir kitabı yeniden dinleyip kitap kulübü buluşmamıza hazırlanmam lazım... 

5347

 (11 ŞUBAT PAZAR)

Tam yakaladık diye sevinirken, Emirli'den kısırlaştırmaya getirdiğimiz Goldenfuss dediğimiz kediyi kaçırdık kafesinden. Ah!

Öğlen hazırlanıp çıktık kızlarla birlikte, metroyla Kadıköy'e geçip vapurla oradan Karaköy'e geldik, kızlar için heyecan vericiydi. Etrafa, insanlara bakıp eğlendiler, şarkılar söylediler, kendi sözleriyle "denize binmek" istediler. 

Yemek yedik, deniz kenarında yürüdük... Yorucu ama keyifli bir gün oldu. Akşam derse hususi olarak davet edilmek çok mutlu etti beni.

5346

 (10 ŞUBAT CUMARTESİ)

Gece 00:01'de benim paylaştığım Akgün Akova şiirini neden okuyorsun-sahiden?

Bana özel hissettiren tavırlarını bu aralar neden esirgiyorsun peki?

"

...

Kule'den asagiya firlattim beynimi, bir yerlerde yazmistim

bak iste
bir çift martinin yanindan geçiyor düserek
irice olani, 'Herifin biri kafayi yemis yine!' diyor yanindakine
'sen asktan ne anlarsin koca gaga' diye söyleniyor digeri
sevgilim onlara aldirma sen
yalnizligin kabuguna çekilip
kendi içime düserken bile
kanatlarim
kanatlarim
kanatlarim ol benim"

5345

 (9 ŞUBAT CUMA)

Haftada 2 gün 2 kadın eve temizliğe geliyor, kızları parka götürmeye çalışıyoruz güzel havalarda, hayatım çılgınca hızlandı. 

Sanghamızda endişeler dile geliyor, kırılmış hissediyorlar ve ben nedenini anlayabiliyorum. Akşam bir araya gelip konuştuk, shunyata dan bahsedebileceğim bir topluluk olması ne kadar inanılmaz ve harika-değil mi?



5344

 (8 ŞUBAT PERŞEMBE)

Hava bahar gibi, dışarı çıkmak, sinemaya ve tiyatroya gitmek, sergi gezmek istiyorum bu ay. Ama her zamanki gibi, her zamankinden daha fazla yetişemiyorum işlere.

28 Şubat 2024 Çarşamba

5343

 ( 7 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Sabah yine bir kriz geçirince Vera'ya tahammül edemedim, son derece yaptığımın yanlış olduğunun farkında olarak oyuncağını kırdım. "Sen şimdi nasıl hissediyorsan, ben de bana ait eşyaları kırıp bozduğunda işte böyle hissediyorum. Bu hissi unutma ve bir daha yapma."

Ders vermek istiyordum, ama sonuçta ona şiddeti göstermiş oldum. 

Sonrasında kötü hissetmeler, yorgunluktan bitap düşmeler, suçluluk duygusuyla yapılan telefon konuşmaları... Ne yaşayıp buraya geldiğimi anlattıkça, kendimi daha iyi anlayabildim. Uyandığımızdan beri bu sabah kaçıncı krizdi; bez değiştirmeyi reddetmek, giyinmek istememek, kahvaltıda hangi sandalye minderine oturacakları hakkında kavga etmek gibi birkaç olayı sabırla atlattıktan sonra, son krizde kendimi nefretle dolu bulmuştum. Belki de normaldi.


5342

 (6 ŞUBAT SALI)

Akşamki kitap kulübü buluşmamız ertelenince kızlarla kahve içmeye çıkalım dedik, yakındaki bir mekana gittik. Bütün gün sıkılmışlardı, uyumayınca huysuzlanmaya başlamışlardı, ben de iyi olur diye düşündüm ama, cafeye gelir gelmez Vera bisikletinin üstünde uyuya kaldı. Kafası yana düşünce kucağıma aldım, ağlamaya başlayacak gibi oldu, sakinleştirip koynuma yatırdım. Tek omzum tutuk halde kahvemi içtim, Leyla ise enerji doluydu, babasıyla etrafta dolaşıp durdu. 

Eve döndükten sonra yemeği hazırlarken salonda kızların kedi maması kabını tamamen boşaltıp her tarafa saçtıklarını gördüm. Çocuklar, tabii ki dökecekler işte, ama kendimi tutamayıp çok sinirlendim. Bağırıp çağırdık, azarladık, toplamalarını söyledik, elbette pek bir işe yaramadı. Kendimi hiç istemediğim bir pozisyonda; öfkeli bir anne olarak buldum. 

5341

 (5 ŞUBAT PAZARTESİ)

Kızların bakımı ve ev işleriyle geçen klasik bir günün akşamında hocamızla dersimize katıldım, Heart Sutra ile bitirdik. Bu metni, onun yanında, mis gibi bir bahçeye tepeden bakan şalemizde gözlerim kapalı dinlediğim anlar geri geldi...


26 Şubat 2024 Pazartesi

5340

 (4 ŞUBAT PAZAR)

Sabah kendi arkadaşlarımdan oluşan minik grubumuza meditasyon yönlendirerek güne başladım, ne güzel. Kışın burada kedilerle birlikte sıcacık şömine başında oturmak ne keyifli! 

Kızları parka götürdük, sonra uyurlarken film izledik, comfort food olarak her zamanki gibi makarna pişirdik. 

Kızlara yaramazlık yaptıklarında kızıp bağırıyoruz, aslında her şeyi anlıyorlar ve çocuk olduklarına göre tabii ki kırıp dökecekler, ortalığı dağıtacaklar... Aslında dürüst olmak gerekirse, onlar normal davranıyorlar, sanırım biz fazlasıyla yorgun ve tahammülsüz oluyoruz bazen.

Bu akşam hiç eve dönmek istemiyordum, ama döndük ve derse katıldım. Elmas Sutra dinlerken, bir kez daha Dharma ile temas etmek bambaşka güzeldi...

5339

 (3 ŞUBAT CUMARTESİ)

Birkaç gündür sosyal medyadan uzak kalmayı deniyorum yine, kendimi beklentilerden arındırmak için aslında. Elbette eksikliğini hissediyorum, hayatımın yavanlaştığını duyumsuyorum. Yerine açılan boşluğu normalden biraz daha fazla alkol ve dizi seyrederek, bazen de kendimi güzel hissettiren alışverişlerle dolduruyorum-bunun da farkındayım. Bu boşluğa Dharma'yı yerleştirmek istiyorum.

Bu öğleden sonra kış bahçesinde oturup, biraz evin gürültüsünden uzaklaşıp çeviri işi üzerinde çalışma fırsatım oldu. Beklediğimden çok daha uzun süreceğe benziyor, aslında kolay bir çeviri ama, tahminimden fazla zaman alıyor. 

5338

 (2 ŞUBAT CUMA)

Haftanın son iş gününe iş dışında her şeyi sığdırdım yine: pazar ve kooperatif alışverişi, evin temizliğinin organize edilmesi, kendime özel bakımlarım, Emirli'ye gelip yerleşmemiz, hatta yatmadan önce sanghama meditasyon yönlendirdim. Uykum gelmiş ve enerjim çok düşmüşken nasıl da iyi geldi, anlatamam! Bir kez daha hayatıma neyi daha fazla sokmam gerektiğini fark ettim...

5337

 (1 ŞUBAT PERŞEMBE)

Ocak ayı tahminimden daha sıkıcı ve zor geçti, Şubat'ta konserlere gitmek, sergiler gezmek ve yemeğe çıkmak istiyorum.

Pratiğime yakınlaşmak ve akşamlarımı kitap okuyarak değerlendirmek istiyorum. Bu akşam sangha ile meditasyona katıldım uzunca bir aradan sonra-güzel başlangıç...