31 Ocak 2020 Cuma

3873

(30 OCAK PERŞEMBE)

Buraya yazabildiğime bakmayın, cidden bu kadar hastalanmamıştım yıllardır...
Sabah berbat uyandım, tek kelimeyle üstümden tır geçmiş gibi. İlaçlarla ateşim 38.5tan 37.5a düşüyor, 4 saat sonra yeniden yükseliyor. 1 kutu ilacı bitirmek üzereyim ama en ufak bir ilerleme yok. Hatta bugün daha kötüyüm, belki de dün banyo yapıp ayakta vakit geçirmem biraz yordu beni bilemiyorum. Artık sıkıldım ve iyileşmek istiyorum!
Bütün gün yataktan çıkamadım neredeyse; sabah acıktığım için kalktım kendime tost yaptım. Fakat tadı kömür gibi geldi, asla yiyemedim. İlacımı içip uzandım, netflixten criminal dizisini açtım. Uyuya kaldım, uyandım, yer yer koptum ama kendimi oyaladım.
Kediler olmasa bunalıma girerdim bu halde iyice, teker teker yanıma yatıp hepsi bana sevgi gösteriyor. Hele Espresso, başkasına bırakmamak için beni tüm uyuzluğuyla saldırıyor, o kadar komik ki!
Rutinlerime dönebilmek beni çok mutlu edecek: Sabah keyifle kahvaltı etmeyi özledim, masa başına oturup çalışmayı, akşamüstü kahvemi içmeyi bile çok özledim...

29 Ocak 2020 Çarşamba

3872

Dün gece beklediğimden iyi geçti, ilaç almadan uyuyabildim. Sık sık uyansam ve dönüp dursam da titremeler kasılmalar çok daha azdı. Sıkıntılıydım ama kabus da görmedim.
Canım bir şey yemek istemedi sabah, midem de biraz kötüydü. Önce müşterilere dönüp siparişleri düzenledim, öğlen yine ateşimin yükseldiğini hissedince ilaç aldım. Annemi çağırdım yardıma, biraz yemek yapıp evi toparladı. Ben de yarın gönderilecek siparişleri bitirdim, banyomu yapıp biraz kendime gelmek istedim. Saçlarımı yapıp manikür pedikür yapınca kendimi daha iyi hissettim. Malum bu akşam büyük gece!

3871

(28 OCAK SALI)

Dün gece felaket geçti; ateşim çok yükselmiş olmalı ki karabasanlar kabuslar gördüm. Bütün gece titreyip kıvrandım, kasıldım kaldım yatakta ve hiç uyuyamadım.
Sabah erkenden kalktım, nasıl olsa uyuyamıyorum. Bir şeyler yesem de ilaç alsam diye düşündüm. Kendimi zorlayarak bir dilim ekmekle peynir yiyebildim. İğnem yapılırken de epeyce gerildim, zira kabuslarımda hep iğne ile alakalı aksilikler görmüştüm. Beklediğimden çok çok daha kolay oldu, hatta hissetmedim bile. İlaçtan sonra azıcık rahatladım, iğneyi de halledince üstümden bir yük kalkmış oldu.
Yattım; öğlene kadar kendimi bilmeden uyumuşum, ilacın etkisi geçmeye başlarken yeniden titremeler ve eklem ağrıları başladı. Artık ciddi bir virüs kaptığımı düşünmeye başladım. Akşama kadar kafamı kaldırıp da bilgisayarı açamadım.
Bu hafta ile ilgili tüm planlarım boşa çıktı; yine yogaya başlayamıyorum ve sergiye de gidemem herhalde.

3870

(27 OCAK PAZARTESİ)

Erkenden uyandım, etrafı topladım, bir hevesle hurmalı kakaolu toplardan hazırladım. Bulaşık yıkayıp çamaşır astım, derken enerjim düşüverdi. Boğazımda sinsi bir ağrı var ve akşamüstü hastanede randevuma gitmek zorundayım. Ben de biraz dinlenmeye karar verdim ve işler çok olsa da, uzanıp bir film açtım kendime. Uyumasam da kedilerle yatakta 2 saat geçirmek iyi geldi, epeydir aklımda olan filmi de görmüş oldum. Eğlenceli bir cinayet-intihar hikayesi...
Öğleden sonra ancak maillerime bakıp siparişleri toparladıktan sonra hastaneye yürüdüm, bir yandan açık havada yürümek iyi geldi, bir yandan fazla da yormak istemiyordum kendimi. Doktor kontrolüm iyi geçti, beklediği gibi buldu ve yarın sabah yapılması için bir iğne yazdı. Aslında birazcık gerildim, ama umutlu hissediyorum...
Eve dönerken yolda kedilere mama bıraktım ve benden önce de bırakılmış olduğunu gördüm, sevindim. Annemle bir de kahve molası sıkıştırdım araya. Döndükten sonra bir daha çıkmam gerekti, eczaneden iğnemi almak için, akşam artık yorulmuş hissediyordum iyice.

3869

(26 OCAK PAZAR)

Dünkü yorgunluktan ve keyifsiz halimden sonra bugün hastalanacak gibi hissediyorum biraz...
Öğlen çabucak Emirli'ye gidip kedileri köpekleri besliyoruz, bizden önce bir sürü mama bırakılmış olmasına seviniyoruz. Kulübelerin içine battaniye serip biz de getirdiğimiz kemikleri veriyoruz. Bu arada bizim siteye yamanan bikbikleyen kedinin tek patisinin fazlasıyla şiştiğini fark edince onu alıp veterinere götürmeye karar veriyoruz. Yolda komik komik dışarıyı seyredip arada kucağımıza geliyor, biraz korksa da uslu duruyor. Emirli kızı birkaç gün veterinerde antibiyotik tedavisi gördükten sonra geri dönecek evine.
Bugün güneşli bahardan kalma bir gün ve hayvanlar mutlu, öyleyse biz de mutluyuz!

25 Ocak 2020 Cumartesi

3868


Rüyalarımda yeniden karılaşıyoruz, içimizde kalanları konuşuyoruz. Nedir bizim aramızdaki çözülemeyen sır? Nedir bu boğazımda düğümlenen dile gelemeyen söz?
Hiçbir anlamı yok muydu hissettiklerimin, yoksa manası derin miydi? Peki söylesene, ben mi görmezden geliyorum, sen mi?

Bugün biraz buruk başladı, ama çabucak unutuyor insan neyse ki, rüyalarındakileri.
Hızlıca kahvaltı edip hazırlandım; doktor randevuma yetiştim. Hava güneşli ama soğuk yine; doktordan eve dönüşte kedilere mama verdim.

Evde çalışmaya vaktim kalmadı, ancak biraz temizlik yapıp etrafı toplayabildik. Çalışma odamın tozunu aldım, öğleden sonra Bostancı'daki genel kurul toplantısına yetiştik. Kendimi çok kırgın hissediyordum; benim de herkes gibi fiziksel veya ruhsal olarak kötü zamanlarım olabiliyor. Kötü anlarımda yanımda olmayan, benim hastalığımı düşünmeyen biri ile neden iyi zaman geçirmek için çaba sarf edeyim ki?
Bu soruyu daha iyi düşünmeliyim, tekrar tekrar sormalıyım kendime.

Toplantı Bizimkiler Apartmanı gibiydi; ama çok daha sıkıcı. Koskoca adamların saçma bürokratik detaylara takılıp tartışmalarını izledim, içim sıkıldı. Sonunda bittiğinde yeniden kendimi toplayacak gücü buldum, bugünü mümkün olduğunca iyi bitirmek için uğraştım. Deniz kenarında midye tava çekti canım, kalamar da söyledik. Üstüne birer kahve içmeye oturduk, hava ayaz, gölge üşütüyor.

Eve dönmeye karar verdik akşam, kendimi hasta oluyor gibi hissediyorum ne yazık ki. Umarım yarına geçer, ama ben kırılmış ve güçsüz hissederken hep hasta olurum zaten...
Hayat ne zormuş be, ne zormuş yaşamak!
Değer mi, bunca acıya, can sıkıntısına, bilmem...

3867

(24 OCAK CUMA)

Dünkü bunalım halimden çıkmak için biraz da, bugün Eminönü alışverişine çıkmaya karar verdim. Sabah erken uyandım, kahvaltıdan sonra annemle buluşup karşıya geçecektik. Tam evden çıkmadan önce yatak odasındaki giysi dolabının kapısını sertçe çekerken parmağımı sıkıştırdım. Dolap kapısı normalde kendiliğinden kapanan bir sistemdi, ama bozulunca zor açılıp kapanır oldu. Ben de biraz fazla zorladım sanırım ve birden kapanınca sağ elimin baş parmağını kötü incittim. Buz tuttum hemen, yine de şişti morardı. Kırmadığıma şükrediyorum, büyük iş açılabilirdi başıma yoksa.
O panikle evden çıkarken gözlüğümü takmayı unutmuşum, Eminönü'ne gözlüksüz gittim. Vapurda vergilerimi ödeyeyim dedim, önce yeni hesabıma eski şirket hesabından para göndermem gerekiyordu. Malum devlet bankalarına mecbur kaldık bu aydan itibaren; eft yaptım. Bekledim bekledim para gelmedi, bankayı aradım sordum. Dediler ki gelen bir şey görünmüyor, yoksa yanlış hesaba mı gönderdim diye korktum bir an. Defalarca kontrol ettim; yok doğru IBANa göndermişim. 45 dk. geçti gelmedi hala, acaba benim onayım mı gerekiyor diye düşündüm ve gönderdiğim özel bankayı aradım. Artık bildiğiniz gibi bir insanla konuşmak pek kolay olmuyor, sesli sisteme derdimi anlatmak zorunda kaldım. Benim müşteri numaram sistemde kayıtı değilmiş, telefon numaramla uyuşmuyormuş, şubeye gitmeliymişim. Ya sabır!
Kamera şakası mı yaşıyorum diye söylenerek bir kaç kere daha denedim, aynı adımlarda aynı tuşlara basıp bekledim. Sonunda sorunum çözülmedi ama, eft hesabıma yattı. Demek 1 saat sürebiliyormuş.
Anlayacağınız; güne şahane başladım ve Eminönü kalabalığına dalmadan önce kahveye ihtiyacım vardı.
Dantel, pul ve boncuk alışverişimizi yaptıktan sonra Mısır Çarşısı'na girdim. Bugün burası tuhaf şekilde daha tenha, işimiz çabuk bitti sayılır. Aklımda yeşil çay almak vardı; beyaz çay ve yaseminli yeşil çay aldım. Biraz da hindistan cevizi kurusu, renkli tane karabiber. Baharat ve çayların renkleri arasında neşemi buldum.
Eve döndükten sonra dükkana uğrayıp yeni modellerimiz hakkında konuştum ve gönderileri bıraktım. Akşamüstü artık yorulmuştum, banyoya girip biraz müşterilere mesaj yazdım. Akşamı evde geçirmek istemiyordum, caddeye inip pizza yemeye karar verdik. Ara sokaktaki kediler yine aynı yerdeydi, hepsi birbirinden tatlı!
Birer bira içip keçi peynirli salata ve pizza paylaştık. Keyfim iyice yerine geldi, sadece hava çok soğuktu. Eve döndükten sonra kahve yapıp film izlemek istedik, ama Boşnak-Sırp işkence hikayesi beni fazlasıyla gerince yarıda bıraktık.

23 Ocak 2020 Perşembe

3866

Çok zorlanıyorum; uyanmakta, yataktan çıkmakta, güne başlamakta, işime konsantre olmakta zorlanıyorum.  Yoga yapmadım 1 haftadır, bugün biraz piyano çaldım ama neyse ki. Hayatımda beni motive eden bir şey kalmadı sanki, sadece yapmam gereken sorumluluklarım var. Tutunduğum bütün dallar kırıldı ve ben en korktuğum yerdeyim. Bundan daha dibi yok, işte buradayım.


3865

(22 OCAK ÇARŞAMBA)

Baktım başka bir yol yok, gittim devlet bankasına hesap açtırmaya. 2 saatlik bankada bekleyiş ve imzalanan tonlarca evrakın ardından hesabımı açmayı başardımsa da, asıl amacım olan vergileri online ödeme aşamasına geçemedim. Yarına inşallah!
100000tl.lik kredi istesem 5dk.da alırdım, ama vergilerimi ödemek istiyorum sadece, yapamıyorum.
Sıkıntılı bir günün ardından Kadıköy'de anneme yemek ısmarlamak istedim, Lübnan restoranına oturduk. Hava güneşli ama çok soğuk yine, seçtiğimiz yemeği beğendik. Terapide yaşadığım büyük hayal kırıklığını anlattım biraz, bazen anneme açılmak zor geliyor. En yakınım olsa da, sanki kötü hissettiğimi onunla paylaşmaya çekiniyorum.
Ardından yakındaki bir cafeye oturup kahve içtik, bir kurabiye paylaştık. Eve döndüğümde biraz geçti, içim sıkılıyordu. Akşamları bile konuşmaya fırsatımız kalmıyor bazen; hiç susmayan telefonlardan arta kalan zamanı dizi izleyerek geçiriyoruz. Gerçek anlamda iletişim kurmuyoruz, baş başa olsak bile baş başa kalamıyoruz. Artık bıktım bu vaziyetten, yüzümü bakarak konuşma süresinin 10dakikayı geçmemesinden ve her soruma google dan göstererek yanıt verilmesinden bıktım usandım!
Tatminsizlik hissiyle yatağa girdim, bu hayat bana yetmiyor. Ben kendimi gerçekleştiremiyorum, bu da bastırılmış bir öfke yaratıyor. Nankör ya da aşırı karamsar değilim, sadece duyguları olan normal bir insanım. En yakınım bile beni anlamıyor ve suçluyor...

22 Ocak 2020 Çarşamba

3864

(21 OCAK SALI)

Bu haftaya yeni yıl için planladığım yaşam düzenine uygun başlayamadım, geç uyanıyorum ve uzun uyumama rağmen iyi kalkmıyorum nedense. Geçen haftalar doktor kontrolleri ve tahlillerle geçti, artık işlere odaklanıp tempolu çalışmam gerek ama bir şeyler çıkıyor hep ve konsantre olamıyorum. Yoga ve piyanoyu da ihmal ediyorum birkaç gündür, kısacası istediğim gibi gitmiyor. Kendimi kısır döngüye kapılmış ve sıkışmış hissediyorum ve sanki aldığım ilaçların da etkisiyle şişmiş haldeyim.
Bugün de yeni bir düzenleme haberi aldım; devlet bankası dışında artık vergiler ödenemiyormuş. Bu durumda yeni bir banka hesabı açmam lazım ki bu da yarım günlük bekleme ve evrak işi demek. Başka işim yokmuş gibi buna vakit harcamak zorunda kalmak sinirimi iyice bozdu, bir yolu vardır mutlaka diyerek araştırmakla daha da zaman kaybettim.
Akşamüstü kendimi zorla motive ederek ayakkabı boyamaya başladım, o sırada eşimin iş arkadaşlarıyla yemeğine katılma planı çıktı birden birde. Apar topar hazırlandım ama çok gergindim, neyse biraz sıkılsam da yemek en azından kafamı dağıttı akşam.

3863

(20 OCAK PAZARTESİ)

Haftanın ilk günü hızlı başladı; yeni kalıplar ve yeni tasarımlar üzerine beyin fırtınası ile geçti. Hava iyice soğudu, yağmur bulutları kasvet getirdi. Aklıma gelen tüm fikirleri kaçırmadan not almaya çalıştım ama yine de kendimi kaybolmuş hissediyorum. Ay sonuna kadar satışa koymayı planladığım modeller üzerinde sıkı çalışmamız gereken bir haftaya girdik...

20 Ocak 2020 Pazartesi

3862

(19 OCAK PAZAR)

Yağmur sesine uyandım; huzurluyum. Biraz boynum ağrıyor, biraz da soğuk, ama iyi hissediyorum kendimi. Oh be!
Emirli'de sabahımız sakin başladı; şömine yakıldı, kahve demlendi. Herkes toktu dün akşamdan, biraz meyve filan atıştırıldı, sohbet edildi. Hepimizin aklında gelecek hayalleri, endişelerimiz çok benzer, şikayetlerimiz hep aynı...
Fazla bir şey değil, sadece düzgün bir yaşantı istediği için kendini hırpalarcasına çalışan, tüm sıkıntılara katlanarak sabreden arkadaşlarımın ne kadar zorlandıklarını gördükçe üzülüyorum.
Hayat bu kadar zor olmamalı, gerçekten. Yaşamak daha basit ve hür olmalı, her yerde, herkes için.
Bu düşüncelerle ayrıldık Emirli'den ve eve döndük. Arabayı silip anneme bıraktık, dönüşte yine kedilere sosis dağıttık. Hava iyice soğudu ve hepsinin en azından karnı doysun istiyorum.
Akşam artık çok yorulmuştum; grup olunca yemek hazırlamak, evi toplamak filan yordu biraz.
Dizi izleyerek geçirmek istedim bu akşamı; You'nun yeni sezonuna başladık. Fazla hızlı ve karmaşık da olsa hoşuma gitti. Sonra yeni dizi Ares'i deneyelim dedik ve bu tip kült gruplara çok ilgi duyan biri olsam da bana sıkıcı ve ağır tempolu geldi.
Hafta içi yine bir çok iş var halletmem gereken, verimli ve keyifli geçsin.

3861

(18 OCAK CUMARTESİ)

Dün gece epey yorulmuşuz, aslında bütün bu hafta fazlasıyla yürüdüm. Epey de eğlenmişiz ama, ne güzel spontan birer bira içmeye oturduk Beyoğlu'nun değişmeyen bir mekanında...
Bugün biraz geç kalktık kahvaltıdan, piyanoda eski parçalarımdan birini çalıştım ve haftalık sosyal medya paylaşımlarımı panladım. Öğleden sonra evde bir çekim yapmaya karar verdim; makyajımı saçımı yapıp balkonda olduğum gibi bir selfie çektik markamda paylaşmak için. Hoş sonuçlar çıktı, ama tabi ki biraz amatörüz ve bu iş emek istiyor. Makyaj yapmayı bile unutmuşum sanki, sadece ruj ve rimel sürüp çıktığım günler çoğunlukta son yıllarda.
Akşamüstü arkadaşlarla Emirli'ye gitmek üzere sözleştik ve hızlıca hazırlandık. Yanımıza sıcak şarap yapmak için malzemeler aldık, şarabın yanına peynirler ve şarküteri alışverişi yaptık. Yola köpeklere mama bırakırken biraz üşüdüysek de içimiz rahat etti. Sitedeki kedileri görünce de sevindik; yaşıyorlar, bıraktığımız kutulara yatıyor ve mamayı yiyorlar. Burada yalnız bırakılan hayvanlara daha fazla yardım edebilmeyi umuyoruz.
Arkadaşlarla birlikte şöminenin tadını çıkardık; sıcak şarap, kestane yaptık. Müzik açıp sohbet ettik, bir şişe kırmızı açtık, makarna pişirdik.
Gece yarısından sonra yatağa girerken birazcık üşüdük, ama ilk kez burada bu kadar rahat uyudum...

18 Ocak 2020 Cumartesi

3860

(17 OCAK CUMA)

Çok zor başladı gün, Güneş doğmadan önce uyandım. Nefes almak için pencereyi açıp dışarı sarktım biraz; havanın renkleri çok güzeldi yine de.
Hiç istemden ekmek almaya çıktım, kendimi zorlayarak kahvaltı hazırladım. Aslında ufak bir şeyler atıştırıp kadın gelince yalnız kalmak niyetindeydim, ama kendimi kapatmamayı seçtim.
Halime rağmen onla konuştum, birlikte kahvaltı ettik ve sonrasında işlerime baktım.
Bugün yapmam gerekenlerin hiçbirini istemiyordum aslında, hepsi bana zor geliyordu; yardımcı kadınla uğraşmak istemedim, muhasebeciye gitmek istemedim, dükkana uğrayıp ustalara laf anlatmaya çalışmak istemedim. Gerçekte ben sadece görünmez olmak istedim bu sabah, beni evde bulamasınlar istedim.
Yine de hepsini birer birer yaptım ve akşamki tiyatroya gitmek istemediğim halde hazırlanıp çıktım. Bir şey oldu bu sırada, tam ne zaman bilemiyorum-ama daha iyi hissetmeye başladığımı fark ettim. Yalan mıydı bilmiyorum, ama hala devam ediyor bu ruh halim-keyif alacağım pek çok şey var hayatta diye düşünmeye başladım. Hala var, her şeye rağmen var.
Şemsiye almadığım günler hep yağmur yağar, havanın zorlayıcı oluşuna rağmen otobüsü yakaladım ve Mecidiyeköy'de buluştuk. Galatasaray'a geçip sevdiğimiz restorandaki küçük bir masaya sığıştık. Bir şişe şarap açtırdık, peynir tabağı söyledik. Hayal kırıklığımı anlattıkça hafifledi, oyuna yetiştik sonra. Sait Faik'i andık; hayatı onun gibi yaşamak... Ne büyük lüks!
Bir ada kahvesinde oturup insanları gözlemek, buna vakti olmak, bir martıyı tanımak ve martının ölümünü seyrederken duygulanmak... Hayatın ta kendisini yaşamak işte tam da o Hişt Hişt! sesine kulak vermek...

17 Ocak 2020 Cuma

3859

(16 OCAK PERŞEMBE)

Aynı bok çukurundayım şimdi yine.
Tam da buradan çıkmak için hamle yaptığım geçen seneki yerde.
Kendime iyi geleceğine çok inandığım şeylerin hepsinin teker teker hayal kırıklığına dönüşmesini izliyorum.

15 Ocak 2020 Çarşamba

3858

Kendimi iyice çökmüş hissediyorum bugün, tüm gücüm tükenmiş ve hayat damarlarımdan çekilmiş gibi...
Güvensiz ve beceriksiz buluyorum kendimi; terapiye başlamayı da bitirmeyi de başaramıyorum.
Ne istediğimi bilmiyorum sanki, boşa kürek çekiyorum.
Haftanın 3 günü hastaneye gitmek de bıktırdı artık, işlerime kendimi veremiyorum istediğim gibi.
Hayatımdan ölesiye sıkılıyorum, ama bir yenilik getirmeyi de beceremiyorum. Kendime yeni ve özgür bir alan yaratmak istediğimde başlamıştım her şeye, geçen sene başladıklarımı bu sene bırakmış durumdayım.

Bugünden sonra yeni bir sayfa açmak için kendimi toplayacak enerjiyi bir şekilde bulmalıyım, bir şekilde... Yeniden ayağa kalkıp, kendimden nefret ettiğim tereddütlü halimden sıyrılıp 15 yaşındaki Rana olmalıyım: sert ve ters!
Uzatmadan kesip atabilmeliyim bana iyi gelmeyenleri, sakin ve güçlü durmalıyım, tıpkı onun gibi.
Rüyamdaki merdivenin başında farz edilen adam gibi ben de o kadar sessiz bir kesinlikle kararlarımın arkasında durmalıyım ki, herkes şaşırmalı.
İstiyorum, diyebilmek...
İstemiyorum! diyebilmek...
Bu böyle, diyormuşum, "Bu budur" deyip duruyormuşum. Bu budur bazen çünkü. Ben de böyleyim.
Ben böyleyim.

14 Ocak 2020 Salı

3857

Kıbrıs planları, banka işleri, şirket sözleşmeleri, dans edeceğim bir yerde müzik dinleme hayalleri, rüyalarda hatırlanan eski dostlar, içeride kalan sözler, içimi kaplayan ıssızlık, küsüp arkamı dönme isteği - ve daha neler neler... Hepsi, bugün, burada!

3856

(13 OCAK PAZARTESİ)

Haftaya yine sağlık teması ile başlıyorum; hastane ziyaretleri devam.
Bu sabah kahvaltıdan sonra pazar alışverişine çıkıyoruz annemle; yeşil sebzeleri ve kışın en tatlı meyvelerini dolduruyoruz. Bu renkli alışverişe bayılıyorum.
Birer kahve içmeye oturup eve döndükten sonra hızlıca evden çıkıyorum tekrar, hastaneye yürüyorum. Bahaneyle iyi adım sayısı yapmış oluyorum hastaneye gittiğim günlerde.
Test sonucum iyi çıkmış bu sefer, başka bir hormona daha bakılmasını istiyor doktor. Moralim daha yüksek ayrılıyorum, eve dönerken kedilerime mama alıyorum.
Doktoru beklerken kendimi nasıl gerdiysem artık, eve dönüp bir çorba içtikten sonra yavaş yavaş gevşediğimi hissediyorum. Kendime gelmek için biraz zamana ihtiyacım olduğundan evi toparlayıp bulaşıkları filan kaldırıyorum.
Akşamüstü ancak masa başına oturabildiğimden hızlıca müşterilere geri dönüşlerimi yapıp işleri toparlamaya çalışıyorum.
Akşam yatağa girdiğimde içimde bir küskünlük bir ıssızlık duygusu var yine, ne yazık ki...

12 Ocak 2020 Pazar

3855

Dün bir güne o kadar çok şey sığdırdık ki, bugün 10 saate yakın uyumuşuz. Dinlenmiş ve yenilenmiş uyandık, yine de hava kapalı olduğundan mıdır bilmem çok enerjik hissetmiyorduk.
Sabah yogamızı yapıp terledikten sonra nefis bir kahvaltı hazırladık. Her zamanki gibi ama her zaman sevdiğimiz avokado, peynirli çırpılmış yumurta ve karakılçık buğday ekmeği...
Evden çıkmadan bütün gün kanepede yayılıp film seyretmek istiyorduk aslında, ama yapmamız gerekenler peşimizi bırakmadı yine.
Bir gün olsun istiyorum tamamen kendime ayırdığım; mesela Moda'da bir cafede cam kenarında küçük bir masaya oturup büyük bir fincan kahve söyleyeyim, yanımda kitabım olsun, okurken altını çizeyim... Notlar alıp düşüneyim, gelip geçen insanları seyrederken biri içeri girsin, selam versin ve okuduklarımdan izler taşıyan bir sohbet başlasın... Yağmur yağıyor olsun ama sakince, rüzgarsız bir gün olsun. Hiç acelem olmasın istiyorum, olur mu böyle bir gün?
Kendimizi kaldırıp çıktık, Emirli'de köpekleri besledik, kediler için kutu koyduk ve mama bıraktık. Birkaç köpeğin hala kötü durumda olduklarına üzüldük, ama daha iyi olanlara sevindik. Şımarıp üstüme çıkan, her tarafımızı çamurlu patileriyle mahveden bu çocuk ruhlu hayvanlarla oynadık... Sitemize iyice yamanan komik kediyi sevdik birazcık, yakındaki çiftlikten haftalık sütümüzü yumurtamızı aldık eve dönerken.
Yoruluyoruz, her pazar hem üstümüzdekileri hem arabayı yıkamak zorunda kalıyoruz ama değiyor. En azından haftada 1 gün doyduklarını görmek, bazılarına ilaç götürmek beni çok tatmin ediyor. Gelmediğimizde aklım kalıyor onlarda.
Akşamüstü de mutfağa girdik ve yemek pişirdik, canım hiç işlere bakmak istemese de biraz müşterilere cevap yazdım, sonra arabayı bırakıp eve geri yürürken yine kedileri besledik.
Pazar ritüelimiz bu işte, bence herkesinkinden güzel. Yiyemeyeceğimiz kadar çeşidin sunulduğu açık büfe kahvaltılarda samimiyetsiz arkadaşlarla mı buluşsaydık herkes gibi?

3854

(11 OCAK CUMARTESİ)

Cumartesi 6 buçukta uyandığıma sinirlenmedim bugün, normalde söylenirdim kendime. Ama bu sabah annemle kahvaltı planımız vardı, ben de öncesinde biraz maillerime filan bakmak istiyordum zaten.
Beyaz Fırın'da kahvaltı etmeyeli uzun zaman olmuş; buranın da her şeyi gerçekten layıkıyla yaptığını düşünüyorum. Annemle biraz evinde yapmak istediği dekorasyon projelerinden konuşarak fazla abartmadan güzel bir kahvaltı ettikten sonra kuaföre gitmeye karar verdim. Çünkü ne yazık ki son aldığım şampuan da yaramadı ve saçlarım berbat oldu son günlerde. Ertelemenin anlamı yok artık, saç bakımı vaktim geldi.
Kuaförümü zaten çok seviyorum, burada kendimi rahat hissediyorum. Boya, bakım, kesim, oje derken güzel ve hafiflemiş hissederek çıktım. Öğlen anneannemlere yürüdüm, bugün hava güneşli ama yine de biraz sert. Birlikte yemeğe oturduk, çay içtik. Dedemi de görmüş oldum, istediğim kadar sık gidemiyorum. Yeni gelen kadından şimdilik memnunlar, amma zor işmiş yardımcı kadın bulmak.
Akşamüstü de caddeye yürüdüm ve bisiklet bakmaya gittik. Biraz yorulmuş ve dalgın hissediyordum kendimi, ama sonrasında bir bira iyi geldi.
Akşam eve dönüp Messiah'ı bitirmek istiyordum, bu adama tuhaf bir yakınlık duymaya başladım...

3853

(10 OCAK CUMA)

Sabah uyanır uyanmaz çıkıp hastaneye gittim yine, bu sefer kan vermek için. kayıt açtırmak, sıra beklemek derken kan verdikten ultrasona kadar 1 buçuk saatimiz vardı. Araya kahvaltı sıkıştıralım dedik, Julie'ye oturduk. Buranın her şeyi çok lezzetli, poğaçası mis gibi kokuyor ve sunumları da şık.
Kahvaltıdan sonra ultrasona yetiştim, ne yazık ki sonuçlar istediğim gibi çıkmadı. Kötü değil elbette, panikleyecek bir durum da yok ama yine de bu beni biraz sarstı ve kendime getirdi. Sanırım yaşam tarzım yeterince sağlıklı değil ve bundan daha iyisini yapmalıyım diye düşünmeye başladım. Bundan sonra yediklerime daha çok dikkat edip, her günü daha hareketli geçirmeye çalışacağım. Umarım 3 ay içinde filan toparlarım hormonlarımı, ki bu sadece beslenmeyle de olmuyor tabi. Sabah yogasına aksatmadan devam, kendimi rahatlatmalı ve bütüncül bir tedaviye sokmalıyım...

10 Ocak 2020 Cuma

3852

(09 OCAK PERŞEMBE)

Sağlık sektörü batağına düştüm yine, hayırlısı!
Hastanelere bir giren kolay kolay çıkamıyor, kimseyi iyileştirdiğini görmediğim bu sahte sağlık endüstrisi alıp yürüyor.
Kan tahlilleri, testler, ilaç yazmaktan başka öneri vermeyen doktorlar, kayıt işlemleri esnasında kilitlenen sistemler, sıra bekleyen kalabalık...
Allah kimseyi düşürmesin denecek cinsten manzara.
Hastalanmadan ölenler şanslı!

9 Ocak 2020 Perşembe

3851

(08 OCAK ÇARŞAMBA)

Bir süredir aklımda olan ama ertelediğim doktor randevularını bu hafta aradan çıkarmaya karar verdim. Eski tahlil sonuçlarıma bakınca 1.5 yıl geçtiğini görüp şaşırdım. Zaman çabuk geçiyor ve işten güçten ihmal ediyoruz kendimizi. Dahiliye ve kadın doğumdan randevu aldım, bakalım umarım sonuçlar iyi çıkar ve bir yola girer sağlık durumum.
Öte yandan annemin hala hasta olduğunu ve bıkkın ruh hali içinde depresif tavırlarını görmek beni endişelendirdi biraz beni. Hastayken insan hiç iyileşmeyecek gibi hissediyor, dışarı çıkamayıp evde yalnız kalınca iyice depresyona giriyor biliyorum. Daha fazla yanında olmam lazım ama ne yapabilirim bilemiyorum. Hafta sonu onla vakit geçirmeyi planlıyorum.
Akşamüstü alışveriş yapmak için çıktık, dışarıda yedik. Fazlasıyla işlere odaklı olduğumuzdan doğru düzgün sohbet edemiyoruz bu aralar. Ben de dalgınım biraz zorlanıyorum işime konsantre olmakta. Haftaya daha iyi olacağımı umuyorum, en azından doktora gittikten sonra belirsizlik bitecek...
Messiah dizisini izlemeye başladık, başroldeki adamın sakin gücü, her an meditasyondaymışçasına sessiz ve içe dönük direnişi çok hoşuma gitti. İlham verici bir tarafı var...

3850

(07 OCAK SALI)

Bir süredir belirsiz bir ara vermiş olduğum piyanonun tekrar başına oturdum bu sabah. Yıl başında karar verdiğim 1 gün sabah yogası 1 gün sabah piyano çalma planımı gerçekleştirmeye başladım. Elbette gerilemişim ama, tekrar düzeldi çaldıkça.
Öğlen annemle bir araya gelip yeni tasarımlar üzerine fikirler geliştirdik. Birden bir sürü tasarım fikri ortaya çıktı, heyecan dolu ve sabırsız hissediyorum... Bir an önce yeni kalıplarla yapılacak yeni modeller ortaya çıksın da biz de üstünde çalışalım istiyorum. Bu ay sonuna kadar artık tül işlemeli ayakkabılardan satmaya başlamış olmayı planlıyorum.
Akşamüstü birer sahlep içmeye oturduk, soğukta iyi geldi. Aniden İstanbul'a kış bastırdı zira; geçen haftadan beri buz gibi ve 2 gündür yağmur kesmiyor. Karanlık ve soğuk günler hiç geçmeyecek gibi, ama kışın sonu bahar elbet...

7 Ocak 2020 Salı

3849

(06 OCAK PAZARTESİ)

Öksürükle uyanıp huzursuz geçirdiğim gecenin sabahına fırtınaya uyandım. Dışarısı berbat, üşüyen hayvanlar aklımdan çıkmıyor.
Karanlıkta kendimi yataktan çıkarmak kolay olmasa da, planladığım saatte kalkıp yoga yaptım. Hem de yeni bir derse başladım ve 2 pozu asla yapamasam da çok keyif aldım.
Bu havada pazar planımızı iptal edip marketten alışveriş yapmaya karar verdik, evin eksiklerini aldım. Annem çok hasta ve morali bozuk, yaşlılıkta yalnız kalınca kötü oluyor doğal olarak. Onun için biraz endişelensem de fazla yardımcı olamıyorum sanki, ev işlerine filan.
Öğleden sonra elimdeki sipariş ayakkabıyı bitirdim, fotoğraf çekimi denemeleri yaptım. Tahminimden iyi sonuçlar aldım, karanlık havaya rağmen makinenin manuel ayarları ile. Bir perde alıp çalışma odamda bu ayarlarla çekmeye karar verdim bundan sonra.
Kısacası yapmak istediğim bir sürü iş var ve hevesliyim, bir yandan belirsizlikler içinde kayboluyorum bazen. Umarım bu tünelin sonu çok yakında huzur ve bereket dolu bir aydınlığa erer...

6 Ocak 2020 Pazartesi

3848

(05 OCAK PAZAR)

Dün ne kadar enerjik ve sevinçliydim, bir sürü işi hallettim. Bugünse enerjim düşük ve keyifsizim biraz, uykumu tam alamadım ve çalışmak gelmiyor içimden. Motivasyonumu ayakta tutmak zor geliyor artık, uzun süredir beni zorlayan bir sürecin içinden geçiyorum. Olumsuz konuşmak istemiyorum, kendimi inandırmak istiyorum tekrar tekrar, her şeyin yeniden güzel olacağına.
Bugünü evde banyo, ev işleri, yemek yaparak geçirdik. Hava yağmaya başladı, dışarı çıkasımız gelmedi zaten, tam evde battaniye altı film modu. Biz de akşamı öyle değerlendirdik.

Bir türlü açılmıyorsa, biraz da serbest bırakmak lazım bazen, tüm tıkanıklıklar kendiliğinden vakti gelince açılıverir...

5 Ocak 2020 Pazar

3847

(04 OCAK CUMARTESİ)

Dünden sonra biraz geç uyandık, enerjimizi toplamak da zaman aldı. Öğleden sonra ancak çıkabildik evden, Emirli'ye gitmek için. Hava güneşli ve birazcık daha az soğuk olduğu için şanslıyız, ıslakken çamur içinde çok zor oluyor.
Köpekleri besledik yine, bizden başkasının da mama bırakmış olduğunu görüp sevindik. Evin bahçesindeki çukur henüz kapanmamış, ama az kalmış işlerin bitmesine. Sitedeki kedi de hemen ortaya çıkıverdi, hiç yadırgamadan eve girdi bizimle takıldı bütün akşam.
Önce alt katı süpürüp yerleri sildik, örtüleri toplayıp toz aldık. Mutfağı banyoyu temizledik, her taraf mis gibi oldu. Şöminenin keyfini çıkardık sonra, anneannemin kilerinde bulduğumuz makarnayı pişirdik. Kediyi seve seve mest ettik, bir de film açtık.
Hem hayvanları beslemiş hem de evi temizlemiş olmanın iç rahatlığıyla mutlu hissediyorduk ikimiz de. Geç saatte eve döndük, arabayı anneme bırakıp eve yürürken kedilere mama koyduk yine. Sonrasında dizimizi bitirdik ve gece yarısını epey geçerek uyuduk.
Bence bu hafta sonu çok güzel!

3846

(03 OCAK CUMA)

Sabah uyuya kalmışım, saatin 8:39 olduğunu görünce birden fırladım ve kendime gelemedim. Evde temizlik günü, kadın geldi zili çaldı da duymadım mı diye endişelendim. Hızlıca kedileri kapattım, ortalığı toplayıp mutfaktaki bulaşığı kaldırdım. Biraz gecikmeli kahvaltı ettik, sonrasında ben de ev işlerine daldım; yemek yaptım filan. Elektrik kesilince, bilgisayarımın da şarjı bitince, dvd. ve cd.likleri düzenlemeye giriştim. Öğlene kadar vaktim bunlarla geçmiş, ama bir ara yapılması da lazımdı. 3 torba film ve albüm attım evden, yine de raflar dolu siz düşünün. Eşya biriktirmek yasaklanmalı.
Öğleden sonra elektrik geldi, bir iki saat çalıştım. Yaramaz kediler temizlik biter bitmez bir bardak kırdı, bir de çiçek saksısını eşelediler. Çalışma odamı ve mutfağı tekrar süpürmek zorunda kaldım, sinir oldum. Bunaldığımı hissediyordum, arkadaşlarla Kadıköy planı yaptık akşam için. Banyoya girdim, hemen hazırlandım. Saçlarımı maşalayıp makyaj bile yaptım-çünkü bu da bir ihtiyaç!
Lal'de asma kata oturup sohbet ettik; bir kadeh sıcak şarap içtim. Kış sezonu açılmıştır.
Kadıköy barlar sokağında kapı önlerinde içip konuşan insanları izledim, eski günlerimi hatırladım...

3845

(02 OCAK PERŞEMBE)

Tatil sonrası gerçeklere geri dönmeyi kimse sevmez değil mi?
Bugün de işte evde yatıp tembellik ettiğimiz kısacık bir tatilin ertesi senenin ilk iş günü, üstelik bizim kira artış günümüz. Sevimli bir tarafı yok anlayacağınız.
Her şeye rağmen devam etmek hiç kolay olmuyor bazen, yine de biliyorum ki bu iş inanç işi. Önce kendim inanacağım hayallerime, sonuna kadar peşinden gideceğim ki, insanlar da inansın...

2 Ocak 2020 Perşembe

3844

(01 OCAK ÇARŞAMBA)

Yeni yıla tam da istediğim gibi giremedim; ama bu kez farklı olsun istiyorum!
Yıl sonuna kadar bitirmeyi planladığım işleri tamamlayamadan, gece yarısını çok da enerjik ve coşkulu hissetmeyerek geçirdim. Ama yarından itibaren daha güvenli davranmaya, kendime daha fazla inanmaya karar verdim.
Bugün biraz kayıp geçti; dün sanki sabaha kadar partilemiş gibi akşamdan kalma uyandım. Kendimi çok bitkin hissediyordum akşama kadar, evde kaldık bütün gün. Absürt bir film izledik, güldük. Kanepede kedilerimizle keyif yaptık, biraz dinlendik. Dünkü yemekten kalanları yedik, yeni seneye girerken hedeflerimize ulaşmak için neyi farklı yapmalıyız diye konuştuk...
Şöyle ya da böyle-hayat geçiyor ve sonuçta geriye kalan hissettiklerimiz aslında. Fazla yıpratmaya gerek yok kendimizi, cesaretle ve sakince devam etmek en güzeli bence.

3843

(31 ARALIK SALI)

Yılbaşı moduna son anda girdim, bugüne kadar pek hevesim yoktu. Sabah kahvaltıdan sonra çıktım alışverişe gittim; güzel bir et seçtim. Bir şişe de şarap, akşama fırında kuzu ve tiramisu yapmaya karar verdim.
Öğlene kadar işleri toparlayıp sonrasını mutfakta geçirdim. Birkaç meze hazırladım kolayca, evi toparladım biraz da. Akşamüstü saçlarımı yapıp oje sürünce daha güzel hissettim ve sofrayı en sevdiğim takımlarla hazırladım.
Yediğimiz her şey aşırı lezzetli olmuştu, hafta sonları bu menüyü tekrarlamaya karar verdik. Yemekten sonra enerjimiz düştüyse de, bir bölüm dizi izledikten sonra yeni yıl niyetlerimizi yazdık. Daha hareketli, üretken bir hayat diledik öncelikle, seyahat etmek ve yeni insanlar tanımak istiyorduk ikimiz de.
Gece yarısına yaklaşırken Queen konser kayıtlarına eşlik ettik ve bu sene bizim yılımız olsun dedik!