30 Haziran 2019 Pazar

3658

(29 HAZİRAN CUMARTESİ)

Uzun zamandır hafta sonu bile olsa böyle vaktim olmuyordu dinlenmeye, sakinlemeye...Yoga sonrası banyomu yaptım ve kahvaltıdan sonra biraz uzandım; o kadar iyi geldi ki!
Akşamüstü veterinere bücürtoyu göstermeye gittik, arka bacakları nörolojik bir sıkıntı sebebiyle normal değil, tam basamıyor. Her gün 15dk. alıştırmalar yaptıracağız, umarım haftaya daha iyi olur çünkü tatil öncesi onu arkadaşımıza bırakacağız.
Epeydir Kadıköy'e sadece işleri halletmek için gittiğimden, keyfine gezmeye de fırsatım kalmıyordu. Bugün biraz Moda'da yürüdük, sevdiğimiz sağlıklı atıştırmalıklar yapan cafede bir boş masa bulup kahve içmeye oturduk. Küçük dükkanların, atölyelerin vitrinlerine bakındık ve aylak aylak dolaşmanın tadını çıkardık.
Eve dönerken birkaç film seçtik, akşam Asghar Ferhadi'nin son filmini izledik. Çok güzel bir gündü...

29 Haziran 2019 Cumartesi

3657

(28 HAZİRAN CUMA)

Çok erken uyandım ve kahvaltıda biraz huzursuzdum aslında, içimde bir öfke beliriyor bazen ve hızlıca yüzeye çıkıyor.
Sabah rutinimin ardından pazar alışverişine çıktım, ardından dükkana uğradım. Öğlen saatlerinde artık yorulmuştum, bir saat kadar uzandım ve çok iyi geldi.
Sonrasında biraz işlere baktım, haftanın son ayakkabı siparişini tamamladım ve akşam için hazırlanmaya başladım.
Aşağı yürürken su gibi terledim, Kadıköy'e geçince sıcağın adeta başımı yaktığını hissederek yürüdüm; eczaneye girmem lazımdı.
Vapura biner binmez rahatladım, hafifleyiverdim. Nasıl da özlemişim İstanbul'u!
Beyoğlu'nda buluştuk, eski günlerdeki gibi yemeğe gittik. Sevdiğimiz şarap evinde bir masaya oturduk, soğuk beyaz şarap ve salata söyledik.
Aklımda seyahat planları var bu aralar, yeniden eskisi gibi hissedebilmek için, özlediğim yerler gözümün önünde: Bologna, Malaga, Capri, Amalfi...
Hayaller kurduk, üstüne pizza söyledik. Burası her zaman iyi, bazı yerlerin hala aynı kaldığını bilmek huzur verici. Beyoğlu'nda artık tek tük kalan 19.yy. binalarının cepheleri bile nefes aldırıyor insana, çünkü hatırlatıyor; bir zamanlar bu caddede yaşayanları ve yaşananları.
Eve dönerken Karaköy'e uğrayıp birer limonata içtik, tatlı bir yorgunlukla uykuya daldık.

28 Haziran 2019 Cuma

3656

(27 HAZİRAN PERŞEMBE)

Yine evde temizlik günü, çok erken uyandım ve yeni başladığım yoga programını yaptıktan sonra duşumu aldım. Ardından salondaki eşyalarımı toparlayıp kedileri balkona, yatak odasına kapattım. Sabah sabah banyoya işediklerini görüp orayı sildim, salonun köşesinde de belli belirsiz bir koku alınca moralim bozuldu. Baş edemeyip annemi aradım, o da biraz kızdı haklı olarak; her işe ben koşuyorum diye. Kısacası stresli başlayan gün stresli devam etti; kahvaltımı ancak yapabilmiştim ki balkona işediler sevgili kedilerimiz. Temizlikçi kadın görüp de iğrenmesin diye kendimiz sildik, tam masa başına oturdum ki bu sefer de odaya kapattığım kediler huysuzlanıp hem çiş hem kaka yapmışlar. Artık çıldırma noktasına geldim ve evde 2 aydır misafir ettiğimiz 2 kediyi veren arkadaşımı aradım. Telefonda sinirli konuştuğuma şaşırmış olmalı, 2 saat içinde görüşmek için sözleştik. Hava da nasıl sıcak, dayanılmaz... Elim ayağım titremeye başladı sinirden, kendisi gezip tozarken kedilere ben bakıyorum, çilesi bana düşüyor, herkesle onlar yüzünden tartışıyorum... Kendisi zor zamanlar geçiriyor diye anlayışlı olayım dedim, yük etmemek için ona yansıtmadım halimi ama artık burama kadar geldi! Bir sinirle evden çıktım gittim Üsküdar'a, zaten yine iki arada bir buluşma oldu. Bir yerden bir yere giderken derdimi anlatmak zorunda kalmak da iyice tepemi attırdı, geçen haftaki veda konuşmasından sonra düşündüğüm her şeyi yüzüne söyledim. Hayatla başa çıkamayacak kadar zayıf olduğunu, bir duygusal bunalımda işi bırakmasını anlamsız bulduğumu, kendisini hayatta hep bir kurban rolüne sokup kurtarıcı aradığını... aklımdaki her şeyi söyledim, aslında onun iyiliği için yüzleştirmek istedim. Benim söylemem ona dokundu sanırım, özellikle de kediler konusunda bencillik yaptığını söylememi kabullenemedi. Yine de biraz düşününce beni daha iyi anladığına inanıyorum, sonradan içi rahat etmemiş ki tekrar arayıp konuşmak istedi.
Neyse, kedileri parka bırakmak zorunda kalacağımız kesinleşince gerçekten üzüldüm, onlara alışmıştık. Biraz rahatlamak için bira içmeye mahallede bir yere oturduk, yeniden karşılıklı konuşmak iyi geldi...

26 Haziran 2019 Çarşamba

3655

Fazla mükemmellik odaklı olduğumun farkındayım. Sanki giriştiğim her işte en başarılı olmak zorundayım. Hayatımdaki her şey tam ve eksiksiz olmalı gibi, oysa yok öyle bir şey... Hayat hep bir ileri bir geri ve insan denen eksik bir yaratık doğası gereği.
Sabah yeni bir yoga programına başladım, sanki ihtiyacım olan şey buymuş dedim. Fazlaca zorlansam da, önümde daha çok yol olduğunu görmüş olsam da, kendimi güçlü hissettim. Öğlene kadar çalıştım yine; masa başında ayakkabı boyadım, öğlen yemeğini annemle dışarıda yedim. Lezzetli bir salatanın ardından kahve söyledim, terapi öncesi.
Bu kez hem aklım boş gibiydi giderken, hem de ödevimi tam yapmamış hissediyordum aslında, ama seans güzel geçti. İçimde biraz umut yeşerdi diyebilirim, birlikte daha keyifli bir hayatımız olabilir diye...

3654

(25 HAZİRAN SALI)

Sıcaklar erkenden bastırdı bu yaz, Haziran Temmuz'u aratıyor. Evde kendime bir vaha yarattım, salonda çalışma masası kurdum. Siparişlere yetişmeye çalışıyorum tatil öncesi, aslında tatil sonrası da doldu şimdiden.
Hala süre gelen belirsizlikler beni geriyor olsa da, bir de hala ulaşamadığım hedeflerim beni umutsuzluğa düşürse de, iyiyim sanırım...

25 Haziran 2019 Salı

3653

(24 HAZİRAN PAZARTESİ)

Tatile geri sayım şimdiden başladı, yetişmesi gereken bir sürü siparişim var! Paniklememeye çalışıyorum, bir yandan kendimle ilgili ulaşmak istediğim bir iki hedefim var. Resmen yazın gezmeye eğlenmeye vaktim yok gibi hissediyorum.
Özellikle son aylarda evde artan kedi nüfusu beni yordu, bu hafta da annemin kedisini kısırlaştırdık. Ama kendisi normal bir kedi olmadığı için o kadar sıkıntı çıkardı ki, hem evde hem veterinerde zor tuttuk. Neyse artık biraz kendine geldi, umarım evinde daha mutlu olur ve bundan sonra biraz kilo alıp uslanır...

24 Haziran 2019 Pazartesi

3652

(23 HAZİRAN PAZAR)

Adama,
Kişiye,
kişilere,
cemaatlere,
gruplara,
vakıflara
derneklere
hizmet işi
bitti!

22 Haziran 2019 Cumartesi

3651

Dün epey geç döndüm, sonlara doğru benim tanımadığım müzikler çalınca biraz sıkıldım ve yoruldum. Eve dönmeden önce birer çorba içmeye oturduk ve gördüm ki, ben hariç sanki herkes eğleniyor. Millet dışarıda sabaha karşı, Kadıköy dolmuş taşıyor, genç güzel insanlar...
Kendimi biraz hayatın dışında kalmış hissediyorum, artık hiç arkadaşlarla gece çıkmıyoruz, epeydir bar sahnesinde müzik dinlemiyoruz, kendimizi kaybedip dans etmiyoruz.
İşin daha kötüsü; bu vakitsizlikten değil sanki, çıksam da artık eskisi kadar eğlenemem gibi. Bilmem...
Neyse bugün de akşamdan kalma ve yorgunum, hava aşırı sıcak. Bezgin hissediyorum ama işlerim var; öğlen terapi randevum için evden çıktım. Bir kahve içtim öncesinde, seansta konuştuklarımız bana iyi geldi yine.
Çöllerde bir Leyla gibi arıyorum, arıyorum...

3650

(21 HAZİRAN CUMA)

En kısa geceyi denizde geçirdim, püfür püfür boğazı gezerek, müziğe eşlik edip dans edenleri seyrederek...
Aslında hiç havamda değildim, parti modundan çok uzaktım. Bu akşam kendimi dışarı çıkmaya ikna edebilmem bile iyi bence, 2 gündür bomboş hissediyordum kendimi...
Bu akşam da durgunum yine, normalde ne çok dans eder mutlaka birileriyle tanışırdım. Kendi içime dönüğüm bu kez, suskunum...
Köprünün altında yine de huzurluyum, eğlenen insanlar görmek, genç ve kaygısız bir topluluğun içinde olmak iyi geldi.

21 Haziran 2019 Cuma

3649

(20 HAZİRAN PERŞEMBE)

Peki şimdi ben içimdeki bu boşluk duygusu ile ne yapacağım?

20 Haziran 2019 Perşembe

3648

(19 HAZİRAN ÇARŞAMBA)

Duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun, etme.
Başka bir yar, başka bir dosta meylediyorsun, etme.

Sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı?
Hangi hasta gönüllüyü kastediyorsun, etme.
Çalma bizi, bizden bizi, gitme o ellere doğru.
Çalınmış başkalarına nazar ediyorsun, etme.
Ey ay, felek harab olmuş, altüst olmuş senin için...
Bizi öyle harab, öyle altüst ediyorsun, etme.
Ey, makamı var ve yokun üzerinde olan kişi,
Sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun, etme.
Sen yüz çevirecek olsan, ay kapkara olur gamdan.
Ayın da evini yıkmayı kastediyorsun, etme.
Bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan.
Gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun, etme.
Aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer;
Aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun, etme.

18 Haziran 2019 Salı

3647

Gece bir türlü uyku tutmadı, stres giderek artıyor içimde bir yerlerde, huzur bulamıyorum son günlerde...
1 gibi kalktım Sylvia Plath şiiri okudum, çevirdim. Sonra da şükrettim; bana bu ilhamı veren huzursuzluğa.
Sabah erkenden uyanınca haliyle çok enerjisiz başladım güne, yine de kendimi zorlayıp sabah egzersizimi yaptım. Masama oturmadan önce biraz dinlendim ve rahatladım. Öğlen üzeri hiç beklemediğim bir şey oldu; belediyeden kediyi getirdiler. Doğru düzgün göremedim bile, umarım tam iyileşmiştir.
Dün akşam beni sinir eden aşırı detaycı ve güvensiz müşterimin ayakkabısına ara verip yeni bir siparişe başladım, ama akşamüstü yine enerjim tükenince 2 saat kadar yattım.
Kalkınca piyano çaldım, uzunca bir aradan sonra geri dönüyorum piyanoma...
Hayvansever insanların birbirleri ile anlaşmalarını engelleyen gereksiz egoları ve tuhaf ruh hastalıkları ile bir kez daha karşılaştım bugün, sinirim bozuldu. Hayat zaten zorken daha da zorlaştırmaya gerek var mı gerçekten anlamıyorum...
Bakalım haftanın kalanı nasıl geçecek?

17 Haziran 2019 Pazartesi

3646

Haftanın ilk günü yoğun tempoyla başladı; halledilmesi gereken angarya işler de bugüne kaldı.
Kahvaltıdan sonra Kadıköy'e geçip ilk iş telefonumu servise verdim, ardından muhasebecime uğradım, bir kahve molası verip soluklandım ve sonra malzeme alışverişi için kırtasiyeye gittim. Fırçalar, kalemler, boyalar, kurdeleler derken öğleden sonrayı bulduk. Telefon görüşmeleri bir yandan, idareten kullandığım telefonda sosyal medya hesaplarıma ulaşmak diğer yandan- kalabalık başladı bugün.
Akşamüstü bir şeyler yedikten sonra ancak müşteri mesajlarına geri dönebildim ve banyoda bir güzel serinledikten sonra bu haftaki ayakkabı siparişim üzerinde çalışma fırsatı buldum. Yine yapılacak çok iş var, ama kendimi daha güçlü hissediyorum en azından...

16 Haziran 2019 Pazar

3645

Diplere düşmüştüm dünden beri, karanlıklar içinde yolumu bulamıyordum. Tekrar tekrar aynı şarkıyı dinliyordum: Hoşgeldin.
Kırıldığım kadar önemsiz olmadığımı anladım, hiç beklemediğim anda-öfkelendiğim kadar etkisiz olmadığımı öğrendim. Bu bana yeter...

3644

(15 HAZİRAN CUMARTESİ)

Ben dikkate alınmayacak kadar değersiz miyim?
Bütün gün öfkeliydim içten içe, kendimi başka işlere verdim, ama içim hep huzursuz...
Benim bir insandan bir şey istemem çok zor, bilmiyor mu? İsteklerim bu kadar mı önemsiz onun için?
Ben herhangi biri miyim, ondan talepleri olan...? Öyleyse hiç olmam daha iyi!
Birden kaybolmak, aniden çekip gitmek var aklımda.

3643

(14 HAZİRAN CUMA)

Vasatlık hepimizi öldürecek a dostlar, vasatlık.
Sıradan insanlarla dolu bir masa, küçük sohbetler, vasat hayatlar.
Kalabalıkta yapayalnız kalmış bir kız, insan çölünde bir vaha arayan...

13 Haziran 2019 Perşembe

3642

Stresli bir gün daha, bu hafta böyle geçti... Tatil ertesi hem rutin yoğunluk hem ekstralar beni yordu.
Evde temizlik gerginliği yine bir klasik olarak: "kediler fazla değil mi, çok tüy var, her taraf toz içinde, kanepeleri mahvetmişler, eşyalar bitmiş"
Duymaktan gına gelen lafları işittikçe patladım sonunda, istemeyen gelmesin dedim, benim evim böyle. Benim hayatımda kediler hep olacak, beğenmeyen gelmesin.
Çok da ciddiydim, evet farkındayım annemin bana ne kadar yardımı olduğunun-ama bir yere kadar. Zor geliyorsa yapmasın madem, ben bir şekilde yaparım. Kedilerimi sokağa atacak değilim.
Resmen içim sıkıştı bütün gün, akşamüstü beni geren başka bir şeyler de girdi aklıma...


12 Haziran 2019 Çarşamba

3641

Sabahtan yine bir kediyi kaybetmenin kısa süreli paniğini yaşayarak güne başladım; egzersizi yarım bıraktım. 
Gündelik işleri yoluna koyup hızlıca çıkmam gerekiyordu, terapi seansımın ertelendiğini öğrendim. Öncesinde annemle bir şeyler yeriz derken öyle bir yağmur bastırdı ki trafik de kilitlendi, mekanlar da doldu, ancak bir kafede yer bulabildik. 
Bir şeyler atıştırıp terapiye girmeden önce belediyeye verdiğim sokak kedisinin durumunu sormak için aradım. 
Aklımda ne konuşacağıma dair net fikrim yoktu, bir de baktım dedemden bahsediyorum. Hayatımdaki yerinin büyüklüğünü anlatıyorum... 
Evlilik ve çocuk meselelerine girildi; aile farklılıklarından bahsedildi. Bu konuyu daha detaylı anlatmış oldum, düşünmem gereken noktayı netleştirmiş oldum.
Çıktığımda kendimi gayet iyi hissediyordum aslında, ama akşama doğru enerjim tükendi, moralim düştü nedense. Belki biraz yorgunluktan, biraz ümidimi hep uzaklara fırlatan halimden...
Tünelin sonu muhakkak aydınlık, biliyorum. Ama henüz göremiyorum, içimin sıkıntısı bu yüzden.

11 Haziran 2019 Salı

3640

Off çok zor bir gün geçirdim!
Sabah kahvaltıdan sonra 2 - 3 saat sokağın aşağısındaki ağzı yaralı sokak kedisini yakalamaya uğraştık. Hayvancağızın 2 gündür hiçbir şey yiyemediğini, ağzının açık dilinin dışarıya sarkık vaziyette durduğunu ve acı çektiğini gördüğüm için içime dert oldu. Üstelik bir de anne, yavrularını göremedik hiçbir yerde.
Süt bile içemiyor ve çok agresif, belki zehirli bir şey yemiştir ya da ağzına bir şey batmış yara yapmıştır bilemiyorum. Umarım iyileşir, onun açlığını düşündükçe benim de yediklerim boğazıma diziliyor dünden beri.
O bahçedeki kedilere bakan hanımla birlikte uğraştık durduk, salamlarla yaş mamalarla kandırıp kutuya sokmaya çalıştık. Ama olduramadık, tanıdığımız veterinerlerden telefonla yardım istedik ama onlar da dışarı çıkmayı reddediyorlar.
Bir yukarı veterinere yürüdüm bir aşağı, oradan daha aşağıdaki veterinere gittim geldim kan ter içinde kaldım sonunda. Eve döndüğümde bunalmıştım, duşa girip bir şeyler yedikten sonra ancak masa başına oturabildim. Bütün bu hengameye rağmen bugünkü işlerimi hallettim.
Akşamüstü belediye ekipleri gelip aldılar, içim hem biraz rahatladı hem de rahatlamadı. Umarım iyileşir, iyi bakılır ve geri döner...

10 Haziran 2019 Pazartesi

3639

Tatil sonrası depresyonunu pazartesi sendromuna ekleyenler merhaba!
Bayramda sarmaları dolmaları götürüp, bu sabah diyete geri dönenler merhaba!

Kuşkonmazlı omlet bile yaptım kendime, yogadan sonra, sırf pazartesime neşe katsın diye.
Rüyamda geçen haftalarda tanıştığım biri ile gemiye bindiğimizi gördüm, hayırdır?

Günü verimli geçirdim; tüm mesajlara cevap verdim ve sosyal medya paylaşımlarımı ihmal etmedim.
Acil sipariş ayakkabımı boyadım, hatta sağlıklı çikolata topları bile yaptım.

Pazartesiyi bence ben yendim!

3638

(09 HAZİRAN PAZAR)

Son tatil günümüzü ev işlerine ayırdık mecburen; kedilerden dolayı mı bu kadar çok iş birikiyor yoksa normal mi? Millet nasıl vakit buluyor ev temizliğine, yoksa herkes benim kadar titiz değil mi?
Öğlene kadar evi temizledikten sonra yemek yaptım, akşamüstü biraz çalıştım. Pazar akşamlarının bir hüznü var, bence pazartesiden daha buruk sanki...

3637

(08 HAZİRAN CUMARTESİ)

Tatilin sonuna doğru, tabi ki istediğim her şeyi yapamadım. Aklımda hep Cunda, Kaş anıları, gözümün önünde Ege, Akdeniz manzaraları... Burnumda tütüyor!
Sanıyorum ki kimseler gitmedi pek uzaklara bu bayram, İstanbul'un izdihamından belli, sokak kedilerine bizden başka mama bırakanlar da olmuş.
Yazın başında henüz çöl sıcakları gelmeden akşam serinliğinde yürümeyi çok seviyorum. Eve döndükten sonra yorgun ayaklarımı uzatıp bir dizi izlemeyi... Ne kadar da küçük zevklerim var böyle!

7 Haziran 2019 Cuma

3636

Tatil bitiyor diye beni biz hüzün aldı, ne yalan söyleyeyim çok ihtiyacım varmış, hepimize de iyi geldiğini görüyorum. Bir haftadır tatilde olsam da; evde biriken işleri yoluna koymakla geçti 2 günümüz. 1 gün aile ziyareti derken, ancak 2 gün gezi programı yapabildik. Normalde bu da olmuyor gerçi, nedense artık hiçbir şeye vakit yetmez oldu, yetse de enerji kalmıyor...
Yaramaz kediler çok vaktimizi alıyor, ama onlara mama vermeden de içimiz rahat etmiyor. Artık seyahat eden insanlara biraz küçümser gözle bakıyorum; çok para kazanan pozisyonlarda çalışan o insanların hangisi hayvanları tedavi ettiriyor? Umurlarında bile değil, ancak yemeyi içmeyi fotoğraf çekilmeyi bilirler...
Bugün işlere geri döndüm biraz biraz; bu ay başında hızlanan siparişleri not aldım, dükkana gönder bıraktım, müşterilere cevap yazdım. Pazara ve markete uğrayıp alışveriş yaptım, annemle bir dondurma molası verdim, sonra evde çamaşır yıkadım.
İşler hiç ama hiç bitmiyor sanki! Akşama ancak fırsat buldum ayakkabı boyamaya, bakalım önümüzdeki haftanın hızına nasıl ayak uyduracağım?
Ama önce bir güzel hafta sonumuz daha var...

3635

(06 HAZİRAN PERŞEMBE)

Tatilimizin yarısını geride bıraktık, bugün denize gidelim bari...
Ağva tarafında bir koy bulmuştuk, sıcak bir günde denemeye karar verdik. Fakat beklediğimizden daha uzun sürdü ve tabi ki kalabalıktı. Öğrenciler, Kocaeli halkı, çoluk çocuklu aileler filan, yine de çok kötü sayılmazdı. Yolculuk yemyeşil ormanlar arasında kıvrıla kıvrıla hoşuma gitti, koya ulaşmak biraz zordu. Sandalyelerimiz sırtımızda buzdolabımız elimizde indik kayalardan aşağı, kendimize bir yer bulduk çakıllar üstünde. Bakir koyda bir tesis olmayışı iyi aslında, bir de gelenler çöpünü bırakmasa!
Denize girmek pek kolay değildi, yosunlu kayalardan serin sulara bırakıverdim kendimi. Düşündüm de; eskiden yosunlardan korkardım, bu kadar yakındayken hayatta yüzemezdim üzerlerinden.
Kayalıklara tırmanıp atlamayı çok bir şey başarmak zanneden acınası bir delikanlı grubunun testesteron yüklü sohbetine kulak misafiri olmamız dışında, Stephan Hawking'in kitabını bitirdim ve dergiyi yarıladım.
Güneş çarpmadı, hatta gölgelik olmadığı halde yanmadık, Haziran'da daha bir keyifli oluyormuş.
Akşama doğru Ağva'nın belki de en şık mekanında yemek yedik, tamamen tesadüfen buldum son dakika. Detayları iyi düşünülmüş, çok hoş dekore edilmiş bir yerdi. Karides güveç, kalamar tava, şakşuka ve tulum peynirli salata istedik. Batan güneşin manzarasında birer bira açtık.
Keyfimize diyecek yoktu anlayacağınız, yalnız sonrasında eve dönüş biraz zor oldu. İstanbul'da trafiğe takıldık ve gece yarısına doğru varabildik, banyo yapıp bir şeyler seyrettik yatmadan önce.

3634

(05 HAZİRAN ÇARŞAMBA)

Bayramın 2. gününe bırakmıştık aile ziyaretlerimizi, bugün kahvaltımızı ettikten sonra günlük ev işlerini toparlayıp- kedi kumudur, yatak rulolamaktır- çıktık.
Öğlen annemin balkonunda kahve içtik; çiçek açmış kaktüsler ve büyümüş domates biberler arasında İstanbul manzarası eşliğinde soğuk kahve...
Yaz sezonunu açmış olduk böylece, öğleden sonra teyzeye gidelim dedik. Kavacık'taki evlerinin sakin mahallesini çok seviyorum, yeşilliklere karşı oturduk. Büdülük büyüyüp kocaman olmuş, bir evin bir oğlu şımarmış! Geçen yaz Caddebostan'da avuç içi kadar yavru kediyken bulup eve götürdüğümüz günü dün gibi hatırlıyorum. Bu boya geleceğine inanmak mümkün değildi!
Akşamüstü de dedemlere gittik; bizi özlüyorlar ve evde sıkıldıkları için daha sık görüşmek istiyorlar. Onların da gönlünü yapmak lazım, ama her şeye yetişeyim derken kendime vakit ayıramıyorum ben de.
5 çayımızı da içip tatlımızı dolmamızı yedikten sonra kalktık, sıcağa rağmen Özgürlük Parkı'na yürüdük. Kedilere mama bırakmak istiyordum, ama düşündüğüm kadar aç değillerdi, neyse ki bizden başka da ilgilenenler vardı.
Akşam eve döndükten sonra yeni bir diziye başladık; What/if adında gizemli bir dizi... 80 milyon dolar için eşini satar mıydın? sorusunun cevabı gibi başladı, merak ediyorum bakalım.

3633

(04 HAZİRAN SALI)

Dünden sonra bugün biraz evdeyiz, daha sakin bir gün planlıyoruz...
Mutfakta biraz işlerim vardı, ütüler birikmişti zaten. Tatilde bitirmeyi planladığım 2 ayakkabıdan birini boyamaya başladım, işlerimin bu kadar yoğun olması beni ürkütüyor bazen-sanki ne yapsam yetişemiyorum!
Verimli bir gün geçirdim ve akşam bir film izlemeyi hak ettim derken, bizim otoparkta arka ayaklarını sürüyen bir kedi yavrusu çıkıyor karşımıza. Akşam mahalle kedilerini beslemeye çıkmıştık, tesadüfen gördük bu maskeli yavruyu. Hatta fark etmedik bile başta, bağırıp durmasından belliydi oysa acı çektiği, korktuğu.
Neyse ki hemen yakalayabildik mama yerken alıp veterinere götürdük, bir saatten fazla bekledik hocanın gelmesini. Hayvan can havliyle agresifti, doğal olarak. Sonuçta gece yarısı ameliyat oldu, kalça kemiği alındı, ama iyi haber yürüyebilecek. Büyük ihtimalle yükseklere sıçrayamayacak ama hayatını normal sürdürebilecek, tabi eğer bir yuvası olursa.
Biraz üzgün, biraz mutlu uykuya daldım. Bulmasaydık ne olacaktı? Yine de iyi ki rastladık, gecemizi yedi, masrafı çok tutacaktır filan ama önemli değil. Yeter ki iyi olsun, mutlu yaşasın...

3632

(03 HAZİRAN PAZARTESİ)

Sabah kahvaltıdan sonra hazırlanıp arkadaşlarla pikniğe gidecektik, aksiyonlu bir sabah oldu.
Elektrik kesilmişti, baktık apartmanda yanıyor, bizde sigortalar atmış olmalı. Aşağıdan bakıp şalterleri indirdik kaldırdık, derken 1 saat uğraştık ama olmadı bir türlü.
Arife günü kapalı her yer, zar zor bir elektrikçi bulup çağırdık, o da 1 saat uğraştı didindi beceremedi. İşin içinden çıkılamıyor kısacası- bizim dairenin elektriği nereden geliyor belli değil!
Sonunda uzatma kablolarını bağlayarak buzdolabını çalıştırmayı başardık ve her şeye rağmen piknik planımızı bozmamaya karar verdik.
Son dakika limonata yapıverdik, çantaları hazırladık ve neşemizi geri takınıp yollara düştük.
İstikamet Ballıkayalar; Kocaeli tarafında daha önce görmediğimiz bir milli park.
Dere kenarında salıncağı, ahşap masaları ve kavak polenleriyle tam bir piknik parkı burası.
Kendimize ücra köşede bir masa seçip yerleşiyoruz, kırmızı kareli masa örtüsüne sarı plastik tabaklarımızı diziyoruz. Kareli kapaklı kavanoz bardaklarımıza limonataları doldurup, köfteler ile yaprak sarmalarını tabaklarımıza alıyoruz.
Karnımızı doyurduktan sonra biraz müzik dinleyip dinlenmeye çekiliyoruz, akşamüstü olunca da tabu oynamaya oturuyoruz. Kahkahalar, espriler derken keyifli bir günün sonuna gelmiş bulunuyoruz...

2 Haziran 2019 Pazar

3631

Sabaha karşı kedilerin kavgası uyandırdı, 2 saat uyuyamadım. Kalktım onu o odaya bunu bu odaya kapadım açtım, saldım kilitledim derken... Gün ağardı, ben kanepeye uzanıp maillerime baktım.
Bir yorgunluk sözü paylaştım, biri paylaşımımı okudu, kim bilir neresine dokundu...?
İçimde bir burukluk, yine belirsizlikler dönemi... Ama bu kez bir kabulleniş hali de var üzerimde.
Hava kapalıydı bütün gün, biraz rüzgar biraz da yağmur sıkıntısı... Yarın piknik planı yaptık arkadaşlarla, bütün günü de hazırlıkla geçirdik. Alışveriş, mutfak derken akşamı ettim...
hayalimde ipli toplu, şöyle eski usül dolmalı köfteli bir piknik var!

3630

(01 HAZİRAN CUMARTESİ)

Tatilin ilk günü, henüz tatil havasına giremedim tam. Evde yapılması gereken temizleme, düzenleme işlerini yarım günde hallettik. Yorulduk ama iyi de oldu, öğleden sonra kuaföre attım kendimi. Saçlarım kendinden geçmiş vaziyetteydi; tekrar güzelleştim. Çıkışta Feneryolu sokaklarında gezindim, yine içimdeki boşlukla beraber, düşünceli düşünceli küçük bir parktaki banka oturdum. Burası sayfiye yeri İstanbul'un ve etrafın sakinliği hoşuma gidiyor. Hep düşündüm ve konuştum, ama içten içe, sessizce konuştum. Kelimelerim muhatabını bulsaydı ne hissederdik...?
Akşam sahilde bir bira içtim, denize baktım, insanları izledim. Evde dizi açtım ama sonunu getiremeden uyuya kaldım.

3629

(31 MAYIS CUMA)

Tatil öncesi işleri yoluna koydum koymasına da, içimde garip bir boşluk duygusu...
Hem yoğun dönemin ardından birden durulmakla alakalı, hem de içinde bulunduğum belirsizlikle...
Bekliyorum neyi beklediğimi bilmeden, özlüyorum kavuşmayı ümit edemeden.
Garip hallerdeyim, içimde huzursuzluk dışarıdan bakarsan neşeliyim.
Rol mü yapıyorum yoksa kendime mi geliyorum?