27 Mayıs 2018 Pazar

3258

Dün gece 3 te kara böcüyü aldığımız yere geri bıraktıktan sonra bu sabah elbette kafamız kazan gibi uyandık ve akşama kadar da kendimize gelemedik bir türlü.
Evde tembelliğin dibine vurduğumuz bir pazar günü geçirdik; oturduğumuz yerden kalkmadık mecbur kalmadıkça.
Kanepelerin örtüleri yerlerde sürünüyor, ev süpürülmedi, ne gam!
Kahvaltıda uzun bir aradan sonra patatesli yumurta kıyağı çektik kendimize, ardından film peşinden film izledik. İlk olarak son dönemde fazlasıyla popüler olan Netflix yapımlarından Annihilation.
Anlaması zor bir bilim kurguydu, bol ışıklı (izleyin anlarsınız) ve biraz durağan diyaloglarla dolu.
Öğleden sonra acıkmaya başlayınca, yeni aldığım sprial sebze kesiciyi test edelim dedik ve çok özendiğim zoodle yaptık-yani kabak makarna, ya da zupagetti!
Kabakları spagettiye çevirme işlemi, biz de acemi olunca tabi, epey zorladı, komik görüntüler yaşandı. Sonunda spiral kesme işlemi bittiğinde, sarımsaklı domates soslu yoğurtlu kabak spagetti, bence hiç de fena olmadı cidden. Bu neye benzeyecek acaba endişesiyle yaptığım halde sonuç gayet başarılı, kabak tadı hiç gelmiyor bence ve sosun tadı lezzetli kılıyor. Kalorisi çok az olsa gerek, bir dahakine kremalı mantarlı veya kıymalı soslarla deneyeceğim.
2. filmimiz hiç aklımda olmadan açtığım, internette karşıma çıkan bir Japon draması Son Cinayet oldu. Uyuya kalarak seyrettiğimiz halde pek bir şey kaçırmadığımız kadar durağan temposu vardı, ama konusu itibariyle enteresan sayılırdı yine de.
Kendimize bir kıyak daha çekelim diyerek yaptığımız çilekli yoğurtlu tatlının kreması donmadı, ama olsun. Akşama doğru hem birazcık hava alalım, hem de kara böcüyü görelim diye çıktık evden. Serin rüzgarlı hava çok hoşuma gitti, kara böcüyü üvey kardeşleriyle birlikte bulunca keyfim daha da yerine geldi. Demek dışlamamışlar ve hala beraber takılıyorlar, içim rahat etti. Hayvan bizle mutlu olmadı, üvey de olsa anasını, kardeşlerini aradı...
Eve dönerken sokağın başındaki inşaatta yeni türeyen 3 renkli bir başka yavruyla karşılaştık, inşaatta takılıyormuş şimdilik. Karşı apartmanın üst katındaki kedili komşumuzla da denk gelip sohbet ettik biraz, neyse ki bizim gibi insanlar var. Kime niyet kime kısmet, acaba bu yavruyu mu anneme versek?

3257

(26 MAYIS CUMARTESİ)

Dolabı doldurmak bir çeşit genetik güdü mü, kıyameti beklerken stokçuluğu mu bilemiyorum-ama iyi hissettirdiği kesin.
Bu günü de alışverişe ayırdık; sabah pazardan sebze meyvelerimizi seçtik; kiraz, çilek, kayısı, Girit kabağı, patlıcan, şeker domates, ipek roka...
Öğleden sonra Kadıköy balık çarşısından Norveç somon, taze keçi peyniri, tulum peyniri...
Hava son derece bunaltıcıydı, yağmur sıkıntısı. Yeldeğirmeni tarafına yürüyüp yeni açılan bir cafeye oturduk, instagram hesabından farklı olduğunu gördük ve düşündüğümüz kadar beğenmedik. Kahvemizi de alıp evimize geri döndük, gerçekten yorulmuşuz. Ben zaten hala tam iyileşemedim.
Akşam yemeğine ziyafet var: fırında kuşkonmazlı mantarlı somon, yanına sarımsaklı maydanozlu baharatlı taze patates ve dev yeşil salata!
Hayallerini kurduğum bir sofra, afiyetle yedikten sonra aklımıza takılan şu siyah yavru kediyi eve almaya karar verdik. Bir kaç gün misafir edip, sonra anneme vermek niyetimiz.
Yerinde bulunca çok sevindik, geçen sefer anne ve bir kardeşle beraber 3ü de ortada yoktular. Yakındaki bir apartmanın arka bahçesinde kuytu bir köşeye konmuş karton kutularda yaşıyorlar, aslında bu kara böcünün 2. üvey annesi. Anası dışlayınca kardeşi ölmüş, bunu bir başka annenin yanına koymuşlar, bir süre sonra herhalde o da dışlayınca bu tarafa gelmiş.
 Biz de dedik ki, hem Safinaz'ın kabul edebileceği kadar minik olsun, hem de annesiz kalıp hayata 1-0 yenik başlayan bu yavrunun hayatı kurtulsun. Aldık eve getirdik, yolda çok korktu miyavladı. Odaya koyunca bağırmaya başladı diye yanımıza aldık, kucağımızda uyudu usul usul. Kutu yaptık, yaş mama koyduk ama yemedi.
Gece boyunca bik bik bağırmaya devam edince ne yapacağımızı şaşırdık, odamıza aldık önce. Yetmedi, yatağımıza aldık, baktık hala susmuyor; hem hayvana hem bize işkence-mecbur kaldık geri götürmeye. Gecenin 3ünde kucağımızda kara bir yavru kediyle apartmanın arka bahçesine girdik hırsız gibi, yerine bıraktık, mamasını da koyduk. Umarım mutlu olursun kara böcü!

25 Mayıs 2018 Cuma

3256

Gündüz normal gibiyim de, geceleri hala hastayım. Yatağa başımı koymaya kalmadan, yatak odasına girer girmez adeta öksürmeye başlıyorum-büyü mü var ne?!
Sabahın köründe uyandım yine, boğazım tırmalanıyordu, bir ada çayı yaptım kendime, bir shot da öksürük şurubu çaktım.
Yatakta Bizimkiler seyrederken uyuya kaldım sonra, bir saat kadar uyumuşum...
Kendime yine harika bir kahvaltı tabağı hazırladım; çırpılmış çift yumurta, domates, salatalık, biber, ceviz...
Gün bayağı koşturmacalı geçti, oradan oraya, trafikte.
Çıktı almakla, beyanname hazırlamakla, dükkanda gönderileri paketlemek ve ustayla siparişleri gözden geçirmekle zaten günün yarısını doldurmuştum.
Kalan kısmı da İMES yolları taştan diyerek KOSGEB'e evrak teslim etmekle ve ardından market alışverişi yapmakla geçti.
Kara buğday, kepekli bulgur, glutensiz makarna, avokado ve organik tavuklarımızla dolabımızı doldurdum-sanırım aşırı sağlıklı bir çiftiz.
Hafta sonu hayattan yeniden keyif almak için sabırsızlanıyorum!

24 Mayıs 2018 Perşembe

3255

Aşırı boktan uyandığım günlerden biri daha! Zaten dün gece biraz burnum tıkanık diye, biraz da endişeli ruh haline girdim diye epeyce geç yatmıştım, gece boyu sürekli boğazımda gıdıklanan gıcık yüzünden hiç derin uykuya dalamadım. Sabah da erkenden uyandım ve öksürük krizine girdim yine, anlatamayacağım kadar iğrenç bir süreç izledi bunu. Yatağa yatıp tekrar öksürmeye başlamamla banyoya koşmam arasında 1-2 dakika oluyordu genelde, bu 1 saate yakın devam etti. Sonunda yorgun düştüm ama, rahatladım da. Nefes alabilmeye başlamıştım ve uyuya kaldım biraz.

Bir süredir sabahlarım böyle başlıyor, ne biçim değil mi... Kahvaltıya kuşkonmazlı omlet yaptım kendime, avokadolu cevizli bir tabak hazırladım enerji toplamak için. Bizimkilerin eski bölümlerini izleyerek kahvaltımı edip mutfağı topladıktan sonra işlere başladım. Fazla randımanlı çalıştığım yok, neyse ki benim bu hastalığıma siparişlerin atölyeden geç çıkması da denk geldi. Aciliyetin olmayışı büyük şans bu aralar, ama tabi sonrasında fena sıkışacağımı biliyorum.

Sosyal medya paylaşımları, müşteri mesajlaşmaları, hazır siparişlerin fotoğraflanması derken, günün yarısı geçiverdi. Akşamüstü biraz mutfakta zaman geçirdim, yeni sağlıklı beslenme düzenimize uygun mantarlı karabuğday pilavı ve badem unlu limonlu muffinler yaptım-nefis oldu. Mis gibi kokuyor ortalık!

23 Mayıs 2018 Çarşamba

3254

Bir kaç gündür hastalığımdan işleri düşünemez olmuştum, ne iyiymiş meğer!
Hastayken tatil yapmışım adeta, müşteri kaprisleri ve iş streslerinden uzak...
Bugün yine dehşet bir baş ağrısıyla uyandım ve ancak akşamüstü kendime gelebildim, gelir gelmez de kendime; yine aynı bildik sıkıntılarla yüz yüze geldim. Bana sabırlar, kolaylıklar diliyorum!

Akşam da bir süredir beslediğimiz yavru kedileri yerlerinde göremeyince biraz moralimiz bozuldu, endişelendik. Keşke hepsine yuva bulabilsek, keşke herkes bir kedi sahiplense, ama yok-insanlar sade kendi rahatını düşünür!

Bir yandan da zaten milletçe, kendimizi son derece güvensiz hissettiğimiz bir noktadayız ve hayata tutunmaya çabalıyoruz. Gemi batarken ne kadar çabalasak da biz de birlikte batıyoruz gibime geliyor, korkuyorum. Umarım bir yolunu bulur ve hayatımızı devam ettirebiliriz, isteğime bak- sadece devam edebilmek!

3253

(22 MAYIS SALI)

Çok kötü uyandım, hala hastayım yahu! Kulağım tamamen tıkanmış ve zonkluyor, kafam kazan gibi, başım ağrıyor desem anlatamaya yetmez, normal bir ağrı değil, eğildikçe, öksürüp hapşırdıkça  fena sancı giriyor.
Öğlene kadar kendimi bilmeden yattıktan sonra, anladım ki ilaç almadan bu geçmeyecek, bir ilaç daha aldım ve çorbamı içtikten sonra biraz gözüm açıldı, kendime geldim.
Yattığım yerden en eski Bizimkiler bölümlerini seyrettim, çok hoşuma gitti, tam nostalji! Hani çocukken hasta olup okula gitmediğin, ama çok da ateşli filan olmadığın günler vardır ya, evde kalıp çizgi film izlersin-onun gibi.
89 yılında çekilen bölümlerde kimler varmış kimler yokmuş, hayat nasılmış, İstanbul nasılmış diye art arda izleyiverdim, sonra uyuya kalmışım.
Akşamüstü çok daha iyi hissetmeye başladım, biraz işlere baktım. İyileştikten sonra çok hızlı çalışmam lazım-tatilden önce bitmesi gereken bir sürü ayakkabı siparişi beni bekliyor!

21 Mayıs 2018 Pazartesi

3252

Tabi öyle hemen geçivermeyecek bu hastalığım, sağ olsun beni illa ki zorlayacak.
Sabahın körüne yine öksürük kriziyle uyandım, saat 5ten 6ya kadar öksürüp ciğerlerimi pert ettikten sonra tekrar yattım biraz. Yine öksürük nöbetiyle uyandığımda saat 8:30du ve hastalığın ağırlığı üzerime çökmüş, terletmişti.
Kahvaltının ardından yorgun düşmüş gibiydim, kendimi zorlayıp dükkana gittim, geçen cuma ertelediğim gönderimi verdim. Bu kadarcık iş bile beni yordu, çıktı almak, eczaneye gitmek derken eve dönüp çorbamı içtim. Yerimde duramayan bir hasta olduğum için yemek yaptım, mutfağı toparladım, sonunda akşamüstü uzanıp bir film açayım dedim. Dinlenmek için favori aktivitem korku filmi izlemek.
Film saçmaydı, ne yazık ki ama Karamelimle çok tatlı mayıştık 2 saat.
Bu arada bugün Ağustos tatilimizi planladık ve arkadaşlarla karşılıklı heyecanlandık: 10 günlük çok keyifli bir tatil bizi bekliyor!

3251

(20 MAYIS PAZAR)

İsyanlardayım!
Yeter artık, güya hafta sonuna iyileşecektim-daha kötü oldum bugün. Geçen hafta sonu kendimi fazla yorgun hissetmeye başlamıştım, pazartesi boğazımda belli belirsiz bir yanma ve kuruluk baş göstermişti, ne olduğumu anlayamadan salı günü ateşim çıkmış ve boğaz ağrısı ile beraber beni cumaya kadar yatırmıştı. Tabi her gün evden çıkmış olmama ve tam dinlenemeden geçirmemin de etkisiyle, hafta sonu adaya gitmek gibi bir cesaret örneği birleşince sonuç bu durum:
Öksürmekten ciğerlerim sökülüyor her sabah, sabah rutinim 1 saat boyunca lavaboya eğilip öksürmekten ibaret!
Cidden moralim bozuk, spor yapacaktım bu haftalarda tatil öncesi, işlere de hiç kafamı veremiyorum ve satışlar durdu birkaç gündür.
Akşamüstü artık içimden kusmak geliyor, kusuyorum da karanlığımı, kırgınlıklarımı, umutsuzluklarımı birbiri ardına...
Kocam sağolsun, her zaman yaptığı gibi yine beni elimden tutup çıkarıyor dipsiz görünen kara kuyulardan, öpüp sarmalıyor...
Sahiplenilen bir yavru kedi gibi mutluyum gece yatarken.

3250

(19 MAYIS CUMARTESİ)

Bugün biraz daha iyi hissediyorum ve akşam adaya gitme planımızı gündeme alıyorum, sezonu açıyoruz!
Gündüz biraz evde tembellik yaptıktan sonra, tembellik dediysem, sağlıklı atıştırmalıklar pişirmek ve ütü yapmak da buna dahil-Burgazada Barba Yani!deki her zamanki masamıza doğru yola çıkıyoruz.
Son birkaç gündür boğucu sıkıntılı sıcak olan hava bu akşamüstü biraz serinliyor, son anda yetişiyoruz tıklım tıkışık ada vapuruna.
Yer bulamaz mıyız mı acaba derken, Ramazan bizi yine tanıyor ve masamızı ayarlıyor. Adanın sahile paralel sokaklarında yürüyoruz bir yarım saat ve burada bir yaz 2 haftalığına da olsa ev kiralamaya karar veriyoruz. Ne aheste hayat olur ama! Umarım gerçekleştiririz bu hayalimizi seneye...
Akşam yemeğinde beyaz şarap açıyoruz, sesim kısıldığı için buzlu rakıyı pas geçiyorum bu seferlik. Aslında galiba biraz fazla cesurum buraya gelmekle tam iyileşmeden, yine de yemekte hiç sorun çıkmıyor. Sonradan sevmeye başladığım kalamar tava, peynirli bir patlıcan kızartma olan Rum böreği, çok yumuşak olmasa da lezzetli gelen ahtapot ızgara, bana Adem dedeyi hatırlatan köpoğlu mancası soframızı şenlendiriyor bu kez...
Sohbet, ay ışığında atıştırmaya başlayan hafif yağmurda devam ediyor, erkence kalkıp dönüş vapurunu yakalıyoruz.
Dönüşte ne yazık ki kendimi güçsüz hissetmeye başlıyorum ve gıcık tutuyor, öksürmeye başlıyorum.
Bu gece fena geçmese de, sabaha karşı öksürük kriziyle uyanıyorum.

18 Mayıs 2018 Cuma

3249

Artık kendimi iyileşmiş ilan ediyorum-hala boğazım yanmaya devam etse de sinsice-ve hareketli hayatıma geri dönüyorum.

Bugün evde anne kız bahar temizliğine giriştik; dolapları indirip sildik, örtüler yaydık ve kullanılmayan bardakları yıkadık. Neden kendimize buna iş çıkardık da terleyene kadar uğraştık bilemiyorum, sanırım içimize ev hanımı kaçmış.
Ama iyi oldu içimiz rahat etti, arada bir de yapmak lazım bu işleri, ne yapalım kafamıza göre bir yardımcı bulamadık. Zaten insan kendi işini ancak kendi yapabiliyor, net.
Yorulduk ama mutfak banyo tertemiz oldu, dolaplar düzenli, bir tek geriye kitaplık kaldı.

Akşam şarap vakti, bahar vakti, gençlik vakti, aşk vakti olsun mu...?

3248

(17 MAYIS PERŞEMBE)

Daha iyi uyanmayı umuyordum bugüne, şaka maka hafta içimi kapattı bu birden çıkan hastalık.
Hala boğazımda o kuruluk hissiyle uyanıyorum ve yutkunmakta zorlanıyorum biraz, ama tabi daha güçlü hissediyorum.
Bugünü de biraz dinlenmece, biraz ev işleri ile geçirdikten sonra bir banyo yaptım, hani en son bir banyoya girersin ya hastalığı tam atmak için vücudundan...
İçimde bu hasta halime tam ters bambaşka hevesler, deniz kokulu yerlerde çimlere uzanma, sevgiliyi öpme hayalleri...
Akşam yatmadan Karl Jaspers'ın Nietzsche'sini okuduğumdan mı acaba, içimde kavak yelleri...

16 Mayıs 2018 Çarşamba

3247

Bu sabah da pek iyi uyanmadım, adaçayı içmeden yutkunamıyordum. Kedilerim gece üzerimde yatmışlar, beni basmış bir terlemişim...
Yavaş yavaş kendime geldim kahvaltıdan sonra, ama yine hiç çalışmak istemedim bugün. Bir iki günlük araya ihtiyacım varmış belki de-tatillerde bile bir telaş halindeyiz, yorulmuşum hayattan.
Öğlen dükkana uğrayıp gönderilerimi yaptıktan sonra eve dönüp biraz oyalandım-tam olarak bunu yaptım-sosyal medyada gezindim, bir şeyler okurken yine güçsüz hissettim kendimi, ilaç alıp dizi açtım.
Fazla uyuyamadım ama biraz dinlenmek iyi geldi, kendimi tam iyileşmemişsem de daha enerjik hissediyordum akşam. Bugün de böyle geçti-olsun varsın!
Daha keyifli, eğlenceli günler yakında...

3246

(15 MAYIS SALI)

Kabul ediyorum-hastayım!
Kışı turp gibi geçirip de baharın yaza göz kırpan bu sıcak günlerinde hasta olmak çok sinir bozucu-ama ne yapayım ki artık kabul etmek zorundayım; hafta sonu kendimi aşırı yorgun, tükenmiş hissetmemin, iki gündür boğazım kurumuş gibi uyanmamın sebebi anlaşıldı.
Kendimi çok zorlayarak acil ayakkabı siparişimi bitirdim, normalden on kat yavaş boyayarak ve içimden gelmeden-itiraf ediyorum-akşamüstü işlerimi bitirdiğimde ben de bitmiştim, ateşim çıktı, bu havada üşümeye başladım. İlaç alıp uzandım biraz, bu kez de midem bulanmaya başladı fena halde, üst üste içtiğim aspirin vitamin ilaç ve bitki çayı kokteyline dayanamamış olacak.
Akşam iştahsız olurum sanıyordum, çünkü tipik hastalık moduna girmiştim-ama kocacığımın yaptığı nefis salatayı görünce iştahım açıldı.
Yarına daha iyi uyanmak umuduyla...

14 Mayıs 2018 Pazartesi

3245

Haftaya pek hoş bir başlangıç yaptığım söylenemez; boğazım ağrıyor gibiydi uyandığımda, enerjim çok düşük, hasta oluyorum sandım. Aslında biliyorum, dün akşam fazlasıyla içine düştüğüm bezginlik ve yorgunluk ruh halinin etkisi var bu sabahta...
Kendime nohut unlu pancake yapayım dedim, o da ağır geldi, bir şekilde mideme oturdu. Kendimi toparlamaya çalışıp mutfaktaki işlerimi aradan çıkarmaya karar verdim önce, işteki olası sorunlarla yüzleşmeden evvel. Hem yemek yaptım, hem de keçi boynuzlu kek tabanlı yoğur kremalı çilekli kuplar hazırladım.
Umarım şanslı, dolu dolu bir hafta olur ve her şeye yetişebilirim!

3244

(13 MAYIS PAZAR)

Anneler günü kahvaltısını anneannemlerle birlikte yakın bir yerde yaptık, fazla uzatmadan kalkıp karşıya geçtik ardından. Balat tasarım pazarını gezmek istiyorduk, arkadaşımız da bize katıldı. Nedense biraz keyifsizim bu hafta sonu, sanki zamanımızı boşa geçirdik ve pek bir şey yapamadık gibi hissediyorum. Tasarım pazarı dandikti, bir tek mantar çantalar güzeldi.

Güzel havada birer bira içip biraz güneşlenmek için Akın Balık yapalım dedik, birkaç meze seçtik ve ortaya kalamar istedik. Sohbet dönüp dolaşıp hep iş mevzusundan açılıyor böyle ortamlarda, nedense herkesin yaptığı işleri bizler bir türlü yapamıyoruz. Ben tuhaf bir yetersizlik hissine kapılıyorum şahsen ve çok da kafa dağıtmak gibi olmuyor, bari iş dışında iş konuşulmasa-sıkılıyorum!

Akşamüstü eve döndüğümüzde kendimi çok yorgun hissediyorum, evdeki işler de birikmiş. Yorgun halimle bulaşık kaldırıp etrafı toparlıyorum, kuşkonmazlı tuzlu kek pişirmeye girişiyorum. Merak ediyordum nasıl olacağını, güzel de oldu sonuç. Patatesli havuçlu kuşkonmazlı nohut unlu tuzlu kekimizi çayla yerken akşam bir film izlesek diyorum, ama kafam kaldırmıyor, konsantre olamıyorum. Vakit bir türlü yetmiyor gibi yapmak istediğim işlere, yapılması gereken işlere yetişmeye çalışırken. Bazen kendimi öfkeli hissediyorum bu yüzden, bir evi çekip çevirmek de, bir markayı yönetmek de benim omuzlarımda ve sanki hiç boş vaktim kalmıyor geriye...

12 Mayıs 2018 Cumartesi

3243

Cumartesiye geç başladık, ama dinlenmeye ihtiyacımız varmış...
Geç uyanınca da gün çabucak bitiyor, sanki bugün kaydı gitti ellerimizden...
Mantarlı yumurta yaptık kahvaltıya, öğlen biraz mesajlarıma baktım, aslında evde yapmamız gereken işler vardı ama canımız dışarı çıkmak istiyordu. Banyo yapıp biraz etrafı toparladıktan sonra caddeye yürüdük, kedileri besleyerek ve güneşin tadını çıkararak. Tabi yine uçuşan polenler genzimi tıkayıp kötü yaptı beni, kurtulamadık gitti şu alerjiden...
Bir cafede oturup kahve içtik, garsonun önerisi olan kahveli parfe istedik-ama kahveli parfeden başka her şeye benzeyen bir tatlı geldi.
Dönüşte yarın hediye etmek için minik orkidelerden aldık, kaçtığımız ev işlerine geri döndük. Mutfakta nasıl olduysa çok vakit geçirmişim, yorgun hissediyordum kanepe keyfine geçtiğimizde...

3242

(11 MAYIS CUMA)

Sabah kahvaltıdan sonra doktor randevum var, gitmeye gitmeye unutmuşum hastane yolunu. Yarım saatlik bir yürüyüşle vardığımda tam vakti; jinekolog muayenesine giriyorum. Son derece gerici gıcık bir muayene şekli bu, ama bir kez yaptırınca da içi rahatlıyor insanın. Benim de hiçbir şeyim yokmuş, kist vesaire, tertemiz çıktı. Folik asit desteğimi alıp, büyük umutlarla çıkıyoruz yola...
Öğleden sonra dükkana geçip gönderilerimi verdim, biraz sıkıntılı müşterimle anlaştım, stresleri aklımdan atıp akşam yemekten sonra dışarı çıktım.
Arkadaşlarla Kadıköy'de buluşup şarap içmeye Lal'e oturduk, iş yerindeki gergin durumlarını dinledik. Herkesin bir yaşam mücadelesi var işte, bu arkadaşımız da bir türlü memnun olamadı eski işinden çıktıktan sonra girdiği firmalarda, haklı da. Kıymetini bilmeyen vizyonsuz adamlarla uğraşıyor, bu hikayeleri dinledikçe kendime şükür ediyorum.
Sohbet iyi geldi, hepimiz açıldık neşelendik, fazla geçe kalmadan kalkıp çorbacıya gittik. Hayatımın ilk kelle paçasını içeceğim, bakalım içebilecek miyim?
Evet, yarısını bitirmem bile başarı bence, cidden kötü kokan ve feci görünen bir tas çorba. Eminim çok faydalıdır, ama ayak paçaya nasıl alışırım bilmem!

3241

(10 MAYIS PERŞEMBE)

Nasıl geçirdiğimi unuttuğum bir gün daha, geçen haftadan...
Pazar alışverişinde arabayı tıklım tıkışık doldurduğumu hatırlıyorum ama; patlıcan sezonunu açtık, kuşkonmaz denemeye karar verdik, avokado sürprizi yaptık...
Öğleden sonramı aldıklarımı yerleştirmekle geçirdim ve sonunda işlere başlayabildiğimde ayakkabı boyamaya devam ettim.

9 Mayıs 2018 Çarşamba

3240

Yeniden Yeraltından Notlar okuyorum-hayatımda tuhaf noktalara dokunmuş, önemli bir kitap...
Çok tanıdık gelen ve mükemmel resmedilmiş bir aşağılık kompleksi örneği, ilişkilerin sahteliğinden iğrenen, ama kendisi de samimi olmaya cesaret edemeyen bir yer altı insanı portresi...

Evi sağlıklı gıdalarla doldurduğuma göre, kendime güveniyorum-lezzetli sağlıklı atıştırmalıklar konusunda uzmanlık yapacağım yakında. Nohut unu, keçiboynuzu tozu, kinoa, badem unu siparişlerimi heyecanla bekliyorum.

Erken anneler günü hediyesini alınca annem çok sevindi, bugün bankalarda ve dışarıdaki işleri halletmekle geçti...

3239

(08 MAYIS SALI)

Birkaç günün yorgunluğunu ancak attım bugün, sabah bir 15 dakika rüyadan uyanamadım resmen.
Rüyamda bir mumu yakmaya çalışıp duruyordum, yakamıyordum bir türlü...

Biraz oyalandığım bir gün oldu doğrusunu söylemek gerekirse, yine de yapmam gereken işleri yaptım. Gönderilerimi verdim, dükkana uğrayıp ustamla konuştum. Eve dönerken eksikleri aldım.

Diş tedavisinden dönen kocacığım keyifsizdi, doğal olarak-ona yumuşak bir akşam yemeği hazırladım ve kendime salata yaptım. Masa başındayken dinlediğim sağlık programında doktorun anlattıkları aklımda kaldı; romatizma, sedef gibi otoimmün hastalıkların  doğru beslenmeyle tedavi edileceği söylemleri beni motive etti. Bugünden itibaren daha sağlıklı bir yaşam düzenine başlıyoruz.

Akşam biraz yürüyüşe çıkıp kedilere mama bıraktık, keşke tüm kedileri eve alsak!

7 Mayıs 2018 Pazartesi

3238

Pazartesiden cumaya yağmurlu ve serin bu hafta, benim de hiç çalışasım yok doğru söylemek gerekirse, yorgunluğumu atamadım.
Umarım güzel, sakin bir hafta olur...

3237

(06 MAYIS PAZAR)

Yine uzun ve yorucu bir gün bizi bekliyor, dün gece de doğru düzgün dinlenemedik.
Kahvaltıda rejimi fena bozduk; sarımsaklı fesleğenli ekmekler, çirişli peynirli börekler...
Kahvelerimizi içerken dileklerimizi ada çayı ile birlikte bakır kasede yakıp gerçekleşmelerini umut ettik.

Öğleden sonra eve döndükten sonra hızlıca hazırlanmamız gerekiyordu; çünkü karşıya geçip Fransa'dan gelen kuzenlerle buluşacağız. Hava birden sonbahara döndü, yağmurda Beşiktaş'a geçip kızları beklerken Deniz Müzesi restoranında bir şeyler yedik. Burası çok hoş bir yermiş, menü kısıtlı olsa da, ortam ve kitle gayet şık.

Akşama doğru Nişantaşı'nda Grandma'da birer kahve yanına badem unlu kakaolu glutensiz kek söyledik, lezzetliydi. Ardından buluşup sohbet etmeye bir başka yere geçtik, hoş bir akşam oldu. Tabi aklımda kalan en acayip detay, şu İbranice konuşan cinci hoca oldu...

3236

(05 MAYIS CUMARTESİ)

Sabah kahvaltımızı güzelce yapıp hazırlanıyoruz; evden çıkarken illa ki biraz geç kalınır. Çıkmadan kedilerimizin mamasını suyunu tazeleyelim, hadi biraz da evi toplayalım derken biz de gecikmeli çıktık yola.
Kuzeni alacağız, oradan ver elini Keşan. Yavru kedi kurtarma operasyonuna karışan kuzen bizi biraz bekletse de kızamıyoruz. Zaten buluşacağımız arkadaşlar da gecikmişler, aynı zamanda varıyoruz Çamlıbel Restoran'a. Burası bir efsane.
Çamlar altında serince oturup satır et, ciğer sarma, pirzola istiyoruz. Hepsi nefis, her zamanki gibi mükemmel. Akşamüstü kalkıp Edirne'ye doğru yola çıkıyoruz. Akşam otelimiz yok, çünkü Edirne inanılmaz doluymuş, bu sene Kakava şenliği çok popüler olmuş.
Gerçekten de kalabalıktan gezilmiyor, köprüden karşıya geçilmiyor. Biraz dolanıp şenliklere katılmadan dönmeye karar veriyoruz, olacak gibi değil. Hem havanın sıcak ve tozlu, polenlerin uçuşuyor oluşu beni mahvetti hem de yorulduk yokuşlardan ine çıka.
Badem ezmesi fazla şekerli ve ciğer yiyecek kadar acıkmadık henüz. Birer kahve molası verip akşam geri dönüyoruz.
Biraz mantıksız oldu cidden bu gezi, gereksiz benzin yaktık ve yorulduk, plansız hareket ettik. Yine de keyifli bir hafta sonu arkadaşlarla olmanın tadını çıkardık.
Gece yatmadan önce dileklerimizi çizdiğimiz kağıtları gül dibine gömmeyi de unutmadık...

3235

(04 MAYIS CUMA)

Bugün bakım günü! Yoğun ve stresli haftanın son gününü kendime ayırmak çok iyi gelecek...
Öğlen üzeri kaş rötuşu için randevuma yetişiyorum, işlemimi yapan kızcağızla sorunlarımızı paylaşıp dertleşiyoruz bir yandan.
Çıkışta hep yardımcım olan ve kahrımı çeken anneme bir kahveyle sandviç ısmarlıyorum Ataşehir'in şık bir cafesinde.
Öğleden sonra kuaföre gittim, hem bakım hem biraz değişiklik zamanı-iyi anlaştığın bir kuaförün olması ne güzel! Hafif kızıllık kattığım yeni saç rengim ve genç gösteren kesimimle kendimi daha iyi hissederek eve dönüyorum.
Akşam üstümü de boş geçirmeyip çalışıyorum biraz, en azından acil olan siparişlerden birini bitirmiş olayım hafta sonu rahat edeyim.
Yarın geziye çıkıyoruz!

3 Mayıs 2018 Perşembe

3234

Sonunda bol satışlı bir gün! Mayıs hızlı başladı, umarım hep böyle devam eder, bereketli bir ay olsun...
Nedense ben kendimi çok sağlıklı ve dinç hissetmiyorum ama, tatil dönüşü depresyonu mu nedir, sağlıklı yaşam olayına da biraz ara vermiş gibiyim. Hafiften bir enerjisizlik, atıştırma isteği var üzerimde birkaç gündür, bir an önce silkinip harekete geçmem gerek. Biraz da bahar alerjisi miskinliği var.
Böyle zamanlarda ben çalışırken annem bazen ev işlerine yardım edip ortalığı düzene koyuyor, düşünüyorum da-onun yokluğu ne kadar zor olacak benim için. Düşünmek istemiyorum...
Güzel günler bizi bekliyor, hissediyorum-gelecek çok iyi gelecek bize!

2 Mayıs 2018 Çarşamba

3233

Sonunda biraz kendime geldiğim ve rutinime döndüğüm bir gün.
Gerçi sabah yine kafam kazan gibiydi ve üzerimdeki ağırlığı atamadım bir süre. Öğleden sonra ancak normale döndüm ve işleri yoluna koymanın rahatlığıyla başladım boyamaya.
Dün gece yatmadan Yeraltından Notlar okuduğum için mi acaba?
Akşam yemekten sonra serin havada biraz mahalle yürüyüşüne çıktık ve her zamanki gibi yolumuzu gözleyen kedileri besledik, uzun zaman sonra köşk kedisi olan Bıdılık hanımı gördüğüme sevindim en çok. Keşke tüm yavrular yuva bulsa!

3232

(01 MAYIS SALI)

Pazartesiye benzeyen salı günü, toparlanması gereken ufak tefek işlerin takibiyle başladı. Tatilde bir iki gün uzak kaldığım ve kafamı dinlediğim müşteriler; gönderiler vs.

Üzerimde acayip bir ağırlık var nedense, şehre döner dönmez yine burnum tıkanmaya genzim yanmaya başladı, alerjim bahara mı şehre mi anlayamadım.
Bahar yorgunluğu gibi de değil, gözlerimi zor açıyorum, alerji ilaçlarının da etkisi var sanırım-bir isteksizlik üzerimde bir atalet...
Akşamüstü kendimi dışarı attım, bugünü değerlendirelim diye sahile indik. Yürümek zor geldi, normalde keyif alırım oysa ki. İşin kötüsü daha fazla yemeye de başladım ve kaçamaklar arttı bu aralar bir de. Kendimi iyi hissetmediğim dönemlerde sağlıklı yeme düzenimi de bozuyorum hep.

Neyse yine de çimenlerde oturup çilek yemek, kahvenin yanına bir sigara yakmak ve yeni ayın dergisine başlamak iyi geldi biraz.

1 Mayıs 2018 Salı

3231

(30 NİSAN PAZARTESİ)

Dönüşler hep biraz hüzünlüdür ya, aklım Cunda'da kalarak şehre dönüyorum.
Elimiz boş dönecek değiliz ya- küçük mandıra dükkanlarına girip peynirlerini tadarak alıyoruz; cevizli ve kekikli saganaki, keçi beyaz peynir, Ayvalık tulumu ve sepet peyniri, eski keçi koyun peyniri... Burası dünya!
Yetmiyor bizim köyümüz Karaağaç'a uğrayıp bu senenin hasadı zeytinyağlarından, sabun ve zeytin ağacı kaşıklardan, sele zeytini ve kırma yeşil zeytinlerden alıyoruz.
Dönüşte hava geçtiğimiz yakıcı sıcak günlerden sonra epey serin ve rüzgarlı, bulutlu.
Karışık şarkılarla doldurduğumuz müzik çalarımızı takıp yollara vuruyoruz kendimizi, yemyeşil tarlalar arasından..

3230

(29 NİSAN PAZAR)

Hava beklediğimizden çok daha sıcak ve bugün yüzmeye gidiyoruz, toz içinde toprak yollardan ulaştığımız küçük bir koyda güneşleniyoruz. Su serin ama çok güzel, çoğu insanın aksine biz bol bol denize giriyoruz, dergi okuyup hem ruhumuzu hem bedenimizi dinlendiriyoruz.
Öğleden sonra yanmaya başlayınca, biraz da acıkınca kalkıp merkeze dönüyoruz.

Vino'da birer kadeh beyaz şarap yanına kuru et ve peynir tabağı istiyoruz. Kuru meyveli peksimetler çok güzel. Ara sokaklar Kaş havasında, ama tabi kitle biraz daha ana akım. Ayvalık tostu ve kumpir yiyenlerin aksine, biz hediyelik eşya tezgahlarını pas geçip doğal taşlar ve fosillerden çok modern takılar satan mağazada vakit geçiriyoruz. Fosil küpelerime bayıldım!

Bu akşam, hepsi birbirine benzeyen sahil boyu meyhanelerinden vazgeçip, iki günlüğüne adaya gelmiş olduğumuza göre önerilen pizzacıyı da boş verip, yine denize yakın bir paralel sokaktaki lal Girit Mutfağı'na oturuyoruz. Bugün kalabalık ama bir masa bulduk kendimize, mezeler yine farklı ve hepsi kaliteli... Asma yaprağına sarılı enginar dolma, otlu peynir, sütlü patlıcan gibi nefis soğukların yanına bir şişe roze şarap açtırıyoruz.

Mutlaka evde denemeliyim dediğim ama sırrını çözemediğim cevizli patlıcan mezesi Girit lokumu, ev yapımı mis gibi kokan otlarla lezzetlendirilmiş peynir favori mezelerim. Ama hangisi değil ki? Enginar da şahane, dil balığı da taptaze, portakal suyunda pişen sübye de çok güzel. Mest olmuş ayrılıyoruz mekandan ve otele yürürken yine kedileri besliyoruz. Biz doyduk, onlar da doysun ki içimiz rahat etsin...

3229

(28 NİSAN CUMARTESİ)

 Sonunda tüm stresimizi geride bırakarak yollara düşüyoruz- şehre ara veriyoruz 2 günlüğüne, trafiğe ara, işlere ara, sıkıntılara ara...
 İstikamet Cunda! Daracık taş sokaklardan kıvrıla kıvrıla, sakız kokulu ada havasında, zeytin ağaçlarının rüzgarında...
 Otelimiz ne kadar sade, her yer nasıl da sakin, hava mis gibi... İyi ki gelmişiz, keşke hep burada yaşasak, gerçek hayat bu çünkü...
 Mercan çiçekleri, gelincikler, papatyalar, yaseminler arasında yürüdük, kedileri köpekleri besledik, karadut ağaçlarını yağmaladık ve çocuk olduk yeniden!
Akşam yemeğine Deniz restorana oturduk; mezeler enteresan ve hepsi lezzetliydi. Belki 2 ay belki daha fazla olmuş rakı içmeyeli, bize bir güzel geldi... Otlu kalamar, soslu cibes, karidesli levrek sarma, kaşarlı fırın istridye, sardalya ızgara-denize doyduk!

Müthiş bir rahatlama, iliklerime kadar dinlendim...