30 Aralık 2011 Cuma

920

Birkaç hafta boyunca kendimi eve kapatıp okumaya fırsat bulamadığım kitapları okumak, şimdiye dek izleyemediğim filmleri izlemek, dışarısı soğuk ve camlar buğulanıyorken battaniye altında düşünmeye ve yazmaya vakit ayırmak istiyorum...

919

(29 ARALIK PERŞEMBE)

Uyuyamasam da seviyorum sana sarılıp yatmayı...

29 Aralık 2011 Perşembe

918

(28 ARALIK ÇARŞAMBA)

İnanmıyorum.
Ben sana inanmıyorum.
Bu tanrıya inanmamak gibi bir şey aslında-
Bir defa şüphe etmek aklına geldi mi, inanmak artık mümkün olmuyor.
Sanırım,
Geçen sene o gün
Bana yalan söylediğini ilk kez itiraf ettiğin gün
Bir Ekim akşamıydı, telefonda
Hala gözümün önünden gitmiyor
Önce inkar edip defalarca, sonunda mecbur kalmıştın kabul etmeye-
Gözümde öyle düştün ki, yerle bir oldun
Ben seni hep başkalarından farklı sanırdım oysa
O güne kadar-
Senin için değerli olduğumdan hiç şüphe etmemiştim aslında
O güne kadar-
Sağlam bir ilişkimiz yoktu henüz ama, olabileceğinden umutluydum
O güne kadar-
Boşuna ağlamamışım o gün, görüyorsun ya, boşuna değilmiş
Anlamıştım çünkü
Bundan sonra güvenemeyeceğimi.

27 Aralık 2011 Salı

917

Tarabya yolunda boğaz havası, bir de renkler; parlak pembeler, maviler...

26 Aralık 2011 Pazartesi

916

Üstümden tır geçmiş gibi kendime gelemedim birkaç saat.
Sordum, "Neden acaba bilemiyorum!" dedi.

Sonra oturdum, 3 çift ayakkabı boyadım;
Biri cupcakeli, pembe, şeker mi şeker!
Biri siyah-kedi şehrinde gece yarısı...
Diğeri "Aşk öldürür" diyen kuru kafalı:)

25 Aralık 2011 Pazar

915

Bu sefer farklı oldu, gördün mü?
Birlikte geçirdik 25 Aralık'ı, el ele...
Sabah patatesli yumurtalı kahvaltı ettik,
Sonra çıktık dışarı, otobüs bekledik
Bekleyelim, olsun!

Sahilde bir Mardin restoranına gittik
Çeşit çeşit mezelerden yiyip şarap içtik
Renklerine baktık, hepsinden tattık
Doyunca sokağa çıkıp uzun uzun yürüdük
Bir mağazaya girdik pantolon baktık
Bakalım bakalım!

Bu sene bambaşka geçti, gördün mü?
Beraber geçirdik 25 Aralık'ı, ağlamadan...
Akşam yavaş yavaş çökerken İstanbul'a,
İkimiz el ele geldik soğuk günün sonuna
Elimi bıraktın yalnız mahalleye yaklaşınca
Bırak, olsun!

Bu 25 Aralık'ta yan yanaydık, gördün mü?...

24 Aralık 2011 Cumartesi

914

Bir ömre bedel olduğunu bildiğim birinden geldi bana bu şarkı geçen gün:

Demek o da biliyormuş;
uzaktan uzağa-
"bir ihtimal daha" olduğunu...


http://fizy.com/#s/1egfvd

23 Aralık 2011 Cuma

22 Aralık 2011 Perşembe

912

Makyaj yapıp dışarı çıkmayı özledim!!

911


(21 ARALIK ÇARŞAMBA)

"Ses-1 2!"

Öksürük

"Öncelikle kulaklarınıza vereceğim rahatsızlıktan dolayı şimdiden özür dilerim-Yapacak bir şey yok, ses budur!" dedim ve başladım anlatmaya...

Yıllardır tanıdığım, sevdiğim, saydığım, hepsinin ayrı ayrı kendine has huylarını bildiğim hocalarıma donmuş doğa kumaş koleksiyonumu anlattım.

20 Aralık 2011 Salı

910

Bitmesini istediğim, sabrımı zorlayan günler bu günler...
Kendim olarak kalmaya çalıştığım, güçlü durmaya uğraştığım günler-
Yarın büyük gün-

Şans benden yana olsun!

19 Aralık 2011 Pazartesi

909

Söylenecek ne varsa söylendi-
Şimdi yeni şarkılar söylemek istiyorum!

18 Aralık 2011 Pazar

908

Bu pazarın şiirleri; doldurulan melisa kokulu bir küvet ve masaya konan yumurtalara dair-inadına yaşamaya devam eden bir şeyler var içim(iz)de...

Leonard Cohen'den:

İki kalıp sabunum var,
Badem kokulu
Biri sana biri bana.
Banyoyu doldur,
Birbirimizi yıkayalım.
Param yok,
Eczacıyı öldürdüm.

ve

Edip Cansever'den:

Adam yaşama sevinci içinde
Masaya anahtarlarını koydu
Bakır kâseye çiçekleri koydu
Sütünü yumurtasını koydu
Pencereden gelen ışığı koydu
Bisiklet sesini çıkrık sesini
Ekmeğin havanın yumuşaklığını koydu
Adam masaya
Aklında olup bitenleri koydu
Ne yapmak istiyordu hayatta
İşte onu koydu
Kimi seviyordu kimi sevmiyordu
Adam masaya onları da koydu
Üç kere üç dokuz ederdi
Adam koydu masaya dokuzu
Pencere yanındaydı gökyüzü yanında
Uzandı masaya sonsuzu koydu
Bir bira içmek istiyordu kaç gündür
Masaya biranın dökülüşünü koydu
Uykusunu koydu uyanıklığını koydu
Tokluğunu açlığını koydu.
Masa da masaymış ha
Bana mısın demedi bu kadar yüke
Bir iki sallandı durdu
Adam ha babam koyuyordu.

907

(17 ARALIK CUMARTESİ)

Gece

Bu gece buluşalım dedim, bir plan yapmadıysan
Evde kalmışsın, buluştuk, sinemaya gittik
Sonra dedim bir şeyler içmek istiyorum ben
Sokaktaki tek boş masaya oturduk, konuştuk

Ne olduysa birden kapkaraya kesti gece-
Bakıyordum, karşımdaydın, öfkeliydin
Suçluyordun
Senin yüzünden insanlarla konuşamadım dedin
Kırıldım
Ben böyle sevmeye alışık değilim dedin
Anlamadım
Şarap kadehi elimde kırıldı

Bu gece buluşmak istemiştim, rahatlamak için
Yanında uyuyup gece boyu sarılmayı düşlemiştim
Geceyi de özlemiştim hani, birkaç kadeh içmeyi
Ama rüzgar öyle sert esti, aldı götürdü hepsini

Kesti birden gece kapkaraya-
Sevgimden bunalmışsın sandım
Sandım ki
Sana verdiğim her şeyi toplayıp geri veriyorsun
Kırıldım desem- yetmez
Parça parça oldum
Paramparça oldum

Kapkaraya kesiverdi gece birdenbire-
Rüzgarlı bir sokak köşesinde ağladım
Düşündüm; bütün bunlar, şimdiye dek
Benim için, bizim için yaptıkların
Gerçek olamazdı zaten belki de,
Ama inanır mısın-son zamanlarda
Öyle inandırmıştın ki beni!
Utanıyordum kendimden ve hep korkuyordum
Bir gün bütün verdiklerini
Geri alacak mısın diye
O gün bugünmüş dedim
Parçalandım

Gece kesti aniden kapkaraya-
Her şey gözümde bitti
Telefonunu sildim, yazdıklarını silemedim
Bir kez daha okur öyle silerim dedim

Bana çok farklıyız dedin
İnanamadım
Başından beri hep ne iyi bir ikili olduğumuzu
Düşünmüştüm ben oysa
Beni dibime kadar anladığını
Şimdi sen başkalarıyla paylaştıklarını
Benle biriktirdiklerinden daha mı değerli görüyordun?
Kırıldım desem- vallahi yetmez

Bunun geri dönüşü yok dedim
Ben seni hayatımdan çıkarmak istemiyorum dedin
Ağlamaya başladın
Biliyor musun sen ağlarken küçülmüyorsun
Ben sadece beni rahatsız eden şeyleri söyledim dedin
Lütfen her şeyi yıkıp gitme dedin
Düzeltebiliriz dedin, her şeyi düzeltebiliriz
Ben dedim ki bu geceden geri dönüş yok
Yaptığım her şeyi yıktın sen-
Ben artık sana bir daha güvenemem

Ağlamaya başladın
Sağanak gibi
O an biliyor musun daha bir kapkaraya kesti gece-
Ben seni ağlarken hep sevdim, seviyorum
Özür dilerim dedim, çok kere dedim bunu
Pişmanım senle birlikte olduğuma-
Benden başkasıyla daha mutlu olurdun belki
Kim bilir belki ben zorladım seni buna
Kırk yaşında adamın dedin, ağlamasına bak
Ben senle yaşadığım hiçbir şeyden pişman değilim
Senin verdiklerinden rahatsız değilim-
Ama yetmiyorum sana, sen daha fazlasını istiyorsun
Öncekiler öyle bol vermişler sevgilerini,
Benimkini beğenmiyorsun

Bu gece buluşalım mı dedim, planın yoksa
Sıcaklığında uyumayı özlemiştim, sandım ki
Her zamanki gibi yine yatağa girip sarılacağız
Ama rüzgar öyle sert esti, aldı götürdü hepsini

Yağmur başladı
Sen de ağlamaya başladın
Sen ağlayınca ben dayanamıyorum
Niye sen demiyorsun ki hiç- ama ben inadına diyorum
İşte seni seviyorum!

Geçenlerde bana arkamda durduğunu hissetmiyorum dedin
Zorda kalınca hep hep başkalarından yardım bekledin
Ben sana onların verdiği güveni neden veremedim dedin
Üzüldüm

Yağmur ıslattı, rüzgar üşüttü, sesim kısıldı
Gece zaten katran gibi kapkaraydı
Bir taksi çevirdik, nasıl gittik bilmiyorum
Yine de eve gittik
Beni kimse senin gibi sevmedi dedin
İnanamadım
Hep başkalarını mutlu etmek uğruna beni kırdın dedim
Kırıldım desem yetmez
Ben sana neler yapmışım diye bağırdın, dövündün
Ağladın
Sen ağlayınca ben dayanamam
Sarıldım

Bırakmadım...

17 Aralık 2011 Cumartesi

906

(16 ARALIK CUMA)

Sana tek bir şey için yalvarırdım-
"Lütfen-lütfen bana yalan söyleme!" diye.

(Hiçbir gerçek çünkü can acıtamaz yalandan çok.)

Her şeye rağmen sana inanıyorum-
inanmayı seçiyorum.

905

(15 ARALIK PERŞEMBE)

Akşam konuştuklarımız aklıma takıldı, gece uyuyamadım.
Bana kızdığını, seni kısıtladığımı hissettim, korktum.
Söylediklerin incitmişti beni, yine de öfkelenmedim-
Sabaha karşı sımsıkı sarıldım sana, "Sevgilim!" dedim...

14 Aralık 2011 Çarşamba

904

Yer Göstericiler:

Sinemalarda yer göstericileri var ya hani-
hayatta da öyle yer göstericiler lazım insanlara;
zira bazıları nerede duracaklarını hala öğrenememiş,
başkasının yerine oturmaya çalışıyorlar utanmadan-
eh bu yaşa kadar öğrenmemişlerse o halde
ben gösteririm yerlerini seve seve!

903

(13 ARALIK SALI)

"Ne güzeldi sıcaklığında uyumak
Hem de çıplakken."

12 Aralık 2011 Pazartesi

902

Kediler şehrinde gece yıldızlı...

11 Aralık 2011 Pazar

901

Karabiberli Gouda
Kekikli Gouda
Delikli Emmentaler
İsli Çerkez peyniri
Taze zencefil
Kakule
Kimyon tohumu
Defne yaprağı
Sweet Chili Sos
Rezene
Barbekü sos
Balsamik
Hakiki nar ekşisi
Adaçayı
Biberli fıstıklı hindi füme
Deniz tarağı
Karides
Kalamar
Yumurtalı Kore eriştesi

ağzım sulandı!

900

(10 ARALIK CUMARTESİ)
Koşturmacalı ve aksilikli günün ardından biraz gecikmeyle dışarı çıktık, sonunda Beyoğlu'na varabildiğimie sevinçliydik. Hava ayazdı, çok acıkmıştık. Önceden aklımıza yazdığımız bir Hint restoranına oturduk, tuhaf müzik ve basık mekana rağmen garip ama eğlenceliydi.

Midemizin şişmesiyle kahkahya boğulduk, sonra üşüyüp titreyerek kalkıp yuları yürüdük. Bir arkadaşın çalıştığı bara uğradık, white russian içip konuştuk.

Gece boyunca bir sürü mimara, bir garip oyun yazarına ve doğaçlama tiyatro yapan birine rastladık. Kediler ve köpekler, eve gelen özel tiyatro oyuncuları, bira ve limonlu jack daniels, soda, çizgi film kahramanları ve bunlar gibi acayip acayip konulara dalıp çıkan sohbetimiz keyifle sürdü...



10 Aralık 2011 Cumartesi

899

(09 ARALIK CUMA)

"Bir süredir birbirimize istediğim kadar yoğunlaşamadığımızı hissediyorum" diyebildim sonunda, ıkına sıkına. "Ne bileyim işte-sanki eskisi kadar tutkulu değil, eksikliğini hissettiğim şeyi bilsem, sana söyleyeceğim..."

Düşündüm- otobüs yolculuğu boyunca düşünmüştüm de-neydi azalmış olan? Hala çok çekici bulduğum, sevdiğim bu adamla birlikteyken neden bazen aramızdaki şeyin sıradanlaştığını hissediyordum...?

"Ben seninleyken ne kadar güçlü hissederdim kendimi ilk haftalarda," dedim kırgın gözlerimle- "Yanında hafiftim, neşeliydim, şimdi aklıma takılan şeyler olduğu için sürekli endişeliyim, bu yüzden güçlü hissetmiyorum kendimi."

...

Akşam Beyoğlu'na çıktık, hava tahminimizden soğuktu, üşüyen boynumuzu yakalarımızın içine çeke çeke yürüyorduk. Arada bir gittiğimiz blues çalan bara girdik, herkes bizden küçüktü, oraya yabancıydık-yine de barda oturup öpüşürken hepsi bize bakıyordu.

"Yanımda hafif misin?" diye sordu, gözlerinde hem kırgınlık, hem de "Seni seviyorum işte görmüyor musun!" diyen bir ifade vardı, içime işledi.

Üzerime siyah dantel bluzumu giymiştim, altımda kıpkırmızı uzun bir etek...-eğilip boynuma kaçamak öpücükler konduruyordu, baktım-uykusu gelmişti, kalktık.

Otobüste acayip tipler vardı, bir ara kulak kabarttım bizim hakkımızda konuşuyorlardı-gerildim ama omzuna yatıp gözlerimi yumunca yol geçiverdi.

Eve yürürken gülerek dedim ki "Bence insanlar bizi kıskanıyor!" Sonra bizi kıskanan insanları saydık.

Yatağa önce girip makyajımı silerken beni bekledi, sonra sıcacık-hep düşlediğimiz gibi-sarılıp hemen uykuya daldık...

9 Aralık 2011 Cuma

898

(08 ARALIK PERŞEMBE)

Harem otogarındayım-
En sevdiğim gerçi benim Esenler "Büyük İstanbul Otogarı"
Orada dev tabela var altından otobüsler tek sıra girebiliyor, bazen saatler sürüyor...
İstanbul'un ne büyük bir şehir olduğunu acı acı hatırlatıyor.

Bu kez hayatımda ilk defa yarım saatte bir kalkan İzmit arabasının yolcusuyum, erkence gitmişim, heyecanlıyım.
İstikamet İzmit,peki İzmit'te ne var?-Hiçbir şey yok, yalnızca bir adam var, geceyi koynunda geçirmek istediğim.
Otobüste siyahlara bürünmüş kapalı kadınlar, çok hareketli ve her şeye atlamaya hevesli görünen genç çocuklar, yanımda öksürüp duran hasta bir kız var.

1,5 saatten az sürüyormuş gerçekten, geliveriyorum, söylenen durakta inip tek başıma biraz bekliyorum soğukta, karanlıkta.
Akşam yemeği uzun ve doyurucu, biraz da sarhoş edici, çünkü iki şişe Selection var iki kişi için.
Oda fazla sıcak, biraz havasız, ama hemen uyuya kalıyoruz, sarmaş dolaş.
Bir ara uyanıyorum ki düğüm olmuşuz-arkada basket maçı oynuyor, kalkıp lenslerimi çıkarıp gözlerimin boyasını siliyorum, o da televizyonu kapıyor.

Sonra kaldığımız yerden devam ediyoruz uykuya...




7 Aralık 2011 Çarşamba

897

Yarın gece da yağmur yağsın böyle-
çünkü yarın tek başına olmayacaksın otel odanda,
beyaz tenli siyah saçlı ve sana susamış bir kadın olacak yanında/üstünde/altında/içinde/etrafında/her yerinde...

6 Aralık 2011 Salı

896

Dün Gece

Sekiz gündür görmemiş, yokluğunda beni rahatsız eden şeyler düşünmüş, özlemiştim.
Dün gece sarılabildim sonunda sana, uçaktan yeni inmiştin, bir sürü aksilik ve stres kaynağı arasında birbirimize kavuşmuştuk sonunda-seni doya doya kokladım, inanır mısın bilmem ama- bir başka tatlıydın!

Gece uyku tutmadığında bir kaç şey söyledim sana-aklımdakileri-(hani şu Almanca karşılığını bir türlü oturtamadığımız İngilizce kelime vardı ya, "haunting"; işte o haunting düşünceleri...) ve sen biraz gerildin belki ama, yine de, her endişemde daha sıkı sarıldın bana, her kırgınlığımda bir daha sardın beni, çırılçıplak olduğum halde terledim, öyle sarmaladın...

Çok özlemiştin seni, tadının ne güzel olduğunu unutmuştum neredeyse-ve sen hiç beklemediğim kadar sıkı sarıldın bana.


5 Aralık 2011 Pazartesi

895

Beyoğlu'nun gündüzünü ayrı bir özledim!

Ayağımıza geldiği gibi gezinsek, arada gözümüze çarpan küçük sergilere girsek, yorulunca yeni keşfettiğimiz bir cafede oturup sıcak şarap içsek, belki yan masada oturan yabancılarla tanışsak-mesela tam da ilgimizi çeken bir sohbete dalmışlarmış-laf atıp söze karışsak...


4 Aralık 2011 Pazar

894

Bir Dokumacının Günlüğü:

Bugün neler oldu? Hmmm...bir bakalım-
Dokuma tezgahının çalışma mekanizmasını çözdüm ve baştan ayarladım.
Rahat dokumak için sallanmayanı bulmak amacıyla 3 masa değiştirdim.
Sonra asetat parçaları, uzun beyaz tüyler, mavi ince ipler, eflatun parçalar ve misina kullanarak dokudum da dokudum...

Ama garip biçimde kendimi asosyal hissetmedim-sanki etrafımda bana içki ısmarlayan hoş biri varmış gibi flörtöz hissettim-acaba olmayan sesler duymaya başlamış olabilir miyim?-

3 Aralık 2011 Cumartesi

893

Sonunda bu da oldu: dokuma tezgahını hafta sonu eve attım!

892

(02 ARALIK CUMA)

"Ve (Eyüp) dedi: Çıplak çıktım anamın rahminden dışarı ve çıplak gideceğim oraya, tanrı verdi ve tanrı aldı, kutsanmış olsun tanrının adı."
_ Eyüp 1:21







Bu akşam hayata yazılmış bir şiir izledim...


1 Aralık 2011 Perşembe

891

Bir Agent Provocateur iç çamaşırı giyip karşına geçmek ve kendimi limon kokulu yağla ovdurup emince yumuşacık olan cildimi öptürmek, koklatmak istiyorum...

890

(30 KASIM ÇARŞAMBA)

"Hayalinde canlandırabildiğin her şeyin resmini çizebilirsin-çizmek; hayal etmekten başka bir şey değil aslında..."

Eski bir ev arkadaşının bir gün ona "Eğer gözlerini yumduğunda hoşlandığın kadını olduğu gibi her şeyiyle gözünde canlandırabiliyorsan, onu gerçekten seviyorsun demektir..." dediğini söyledi.
Sonra gözlerini dakikalardır açmadan beni nasıl hayal ettiğini usul usul anlattı; omuz başlarımın yuvarlağından kayıp kendi dudak izlerinin kaldığı daha önce keşfedilmemiş kuytulara kadar her yerimin tadını, kokusunu çizdi...