27 Mart 2024 Çarşamba

5368

 (3 MART PAZAR)

Daha iyiyim. Önümde yepyeni bir 24 saat var ve mutsuzluğa vaktim yok.

Eskiden olsa, bu depresif halimi daha da sürdürür hatta derin bir çukura düşer çıkamazdım. Çıkamadıkça debelenir sinirlenirdim. En azından bir fark olsun artık.

Hava beklediğimden güzel; papatyalar açmış, mis gibi bahar geldi geliyor... Kızları parka götürdük, her yeri yonca basmış, doğanın müdahale edilmediğinde ele geçirmesi ne harika!

Yemek yaptık, toplanıp erkence döndük, ayakkabıyı araya sıkıştırdık ve Kadıköy'de sinemaya yetiştik. Filmde insanın kötülüğünü, körlüğünü görünce bir kez daha kendi üzerinde çalışmayan insanlar yüzünden bu düzenin asla düzelmeyeceğini anladım. Bu Nazi evindeki bahçenin düzenine özendim ama, çocukların disiplinine de. 

İnanılmaz tatlı tüylü bir kedi gördük çarşıda, umarım çok güzel bir yuvası olur!

5367

 (2 MART CUMARTESİ)

Kendimi çok neşesiz hissediyorum, sadece görevlerini yerine getiren biri gibi. Beni heyecanlandıran, bana ilham veren şeyler var aslında, ama bunlardan çok uzağım sanki, bir türlü bunlara yer kalmıyor hayatımda. Onca keyif, keşif... hepsi erişimim dışında sanki-hapiste gibiyim.

Neden peki, sahiden?

5366

 (1 MART CUMA)

İşleri hallettiğim rutin bir gün daha. Üstelik bir de, yine gördüğüm bir şey bana yalnız, mutsuz hissettirdi. Olmak istediğim yerden uzakta, bir kısır döngüye kapılmış, sıkışmış kalmış vaziyetteyim. Yerinde sayar gibi, bozuk bir saat gibi bomboş içim.

Hesse'nin Ağaçlar metni iyi geliyor bana bugün; hala okumadığım muazzam kitaplar var, henüz dinlemediğim müthiş müzikler var-tek teselli. Yaşamaya öyle açım ki; bahar gelirken şimdi üstelik; deneyimlere, gezip görmeye, izleyip dinlemeye, okuyup konuşmaya, öpüşüp sevişmeye...


5365

 (29 ŞUBAT PERŞEMBE)

Sıkıntı çıkaran müşteriler ve fatura alma ihtiyacı ile üzerimde hissettiğim yük bugün bana ağır geldi. 

Kızlar nonstop bana ihtiyaç duyunca bunaldım; 2 dk.da biri diğerine küsüp yanıma geliyor, sakinleştiriyorum. 

Hayatım sanatla, edebiyatla, felsefeyle ve bunlardan bahsederek edilen derin sohbetlerle dolu geçecek sanıyordum gençken; şimdiyse çocuk bakımı, ev işleri ve işimin zorlukları arasında bir kısırdöngüye girmiş gibiyim. Değişik bir şey yapabilme ihtimali göremiyorum, sanki böylece hayatım elimden kayıp gidecek ve ben de yaşlanıp öleceğim, yapmak istediklerimi yapamadan.

Un beau Matin filmini izlerken, dedemin son günlerini bir bakımevinde geçirmiş olduğunu hatırlamak canımı çok acıttı. Yalnız öldüğünü idrak ettim, acaba ölürken bilinci yerinde miydi, en son neyi hatırlamıştır, diye düşünerek ağladım. 

5364

 (28 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Benim senin için paylaştığım şiiri, sen bir başkası için paylaştın bugün.

Ne desem bilmiyorum.

Kalbim sıkıştı.

Bir süreliğine bunu deneyimleyeceğiz demek ki, peki-kabul.

Rüyamda seni gördüm; büyük bir otobüsteydik sanırım, inzivadan dönüyorduk. 

Herkes uyurken benim uyanık olduğumu söyledin. 

Yine gülümsedin ve ben yine, hayatın harikalarla dolu olabileceğini hissettim.

5363

 (27 ŞUBAT SALI)

Kızlara bir şeyler almak çok mutlu ediyor beni, biraz fazla alışveriş yaptığımın da farkındayım bu aralar. Bir tür boşluk doldurma mı bu-haz eksiğimi mi gidermeye çalışıyorum?

2 haftadır kitap dinliyorum; aslında 3 sene önce filan okuduğum bir kitap, ama nasıl da yabancı geliyor bazı yerleri-farklı geliyor şimdi. Fazlasıyla sufizm referanslarıyla dolu olması, Kuran'dan sureler alıntılanması beni rahatsız etti. Ama edebiyat kısmı gayet güzel, 1918 İstanbul'unu, Yemen'i okumak hoşuma gitti. Bu hikayede de yine bir bilge kayıkçı var...


5362

 (26 ŞUBAT PAZARTESİ)

2 hafta geçti, hala maliye teftişini bekliyoruz. Annemdeki düzene biraz daha alıştık artık, ilk hafta ne kadar zorlanmış ve hiç rahat edememiştim. Kızlar için de kreş öncesi adete alıştırma gibi oldu; her sabah evden çıkmak. Uykusuz başladım bugüne; evde temizlik vesaire derken 11 de çıkabildik, umarım kaçırmamışızdır. En kötüsü, evde hareketsiz bir yaşam sürmek; odadan odaya hasta gibi bir hayatım var ve yoga yapabildiğim zamanları çok özlüyorum. Sağlıksız hissediyorum ve meditasyona halim kalmıyor, kızlar bebekken bile daha iyi gidiyordu. Akşam onları uyuttuktan sonra bana kalan kısa süreyi genelde dizi-film seyrederek veya kitap okuyarak geçirmeyi tercih ediyorum- hayatımdan kaçacak, aklımdakileri dağıtacak bir alan olsun istiyorum çünkü. Evet, bu düzenden memnun değilim ve kendimden daha iyisini beklerdim, ama biraz izin vereceğim kendime bu aralar dediğim gibi...

5361

 (25 ŞUBAT PAZAR)

Annem geldi Emirli'ye, kısa da olsa biraz hava almış oldu, kızlarla bahçede vakit geçirdiler. Kızlar için fazla bir şey düşünemiyoruz, aktivite yaptıracak enerjimiz kalmıyor diye üzülürken, bir yandan burada doğa ile temas halinde olmalarına seviniyorum. 

Akşamüstü onlar uyurken biz House izleyerek bira içtik salıncakta, bu aralar biraz eski alışkanlıklarıma dönüyor olduğumu fark ediyorum. Sıkı sıkıya Dharma çalıştığım ve kişisel keyiflerime değil hep derslere zaman ayırdığım bir dönemin ardından biraz pratiklerimden uzaklaştığımı gözlemliyorum. Bunun pek çok sebebi var elbette, birazcık da şu zorlayıcı dönemde kendime izin veriyorum. 

25 Mart 2024 Pazartesi

5360

 (24 ŞUBAT CUMARTESİ)

Emirli'ye cuma akşamından gitmedik çünkü bu sabah kızlarla Kireçburnu'nda kahvaltı planımız vardı. Boğaz havası almak çok güzeldi, kızlar ilgi odağı oldular, parkta yaşıtlarıyla tanışıp oynadılar. Onlarla şehirde plan yapmak mutlu ediyor beni, öyle güzellerdi ki yine, kalpli kotları içinde...

Öğleden sonra toparlanıp Emirli'ye geçtik; ev serin ama bahçe ılıktı, sümbüller karanfiller mis gibi açmıştı. Çok şanslıyız diye düşündüm...

5359

 (23 ŞUBAT CUMA)

Cuma günleri benim için epeydir çalışmaya vakit bulamadığım, ev işleriyle ve kişisel işlerimle geçirdiğim bir gün oluyor. Aslına bakarsanız resmen part-time çalışıyorum ve gayet iyi idare ediyorum yine de.

5358

 (22 ŞUBAT PERŞEMBE)

Çeviriyi bitirdim, bir rahatladım. 

Dün akşam yemekte çok şaşırdığım bir şey öğrendim: Bursa'daki arkadaşlarımıza hafta sonu kalmaya gitmiş olan bir ahbaplarının eşi, birden fenalaşıp hastaneye kaldırılmış ve günün sonunda neyi olduğu belli bile olmadan ölüvermiş. Bütün hastane sürecinde yanında olan arkadaşım ile evde çocuklara bakan  eşi için elbette çok zorlayıcı bir deneyim olmuş bu. Korkunç bir şok yaşamışlar, sarsılmışlar haliyle.

Üstelik, herhalde 12 yıldır adını bile duymadığım ve eskiden pek hazzetmediğim birinin eşi olduğunu öğrenince daha da şaşırdım; nereden nereye-hayat çok tuhaf gerçekten de. Önümüzdeki günlerde kime metta yollayacağımı biliyorum şimdi.

5357

 (21 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Meditasyonla başladım güne, hala rahatsızım, içim buruk. 

Bugün anneme bir ev yardımcısı adayı geldi görüşmeye, tam sevinecekken komisyon vesaire çıkınca sinirlendik- yine olmadı. Çok ihtiyaçları olmasına rağmen bir türlü çıkmıyor olabilecek biri. 

Sabah yine Vera giyinip evden çıkmak istemedi, Leyla da hazırlanmasına rağmen son anda kaçınca birden öfkelenip bağırmaya başladım. Sakin yönetemedim ve tabii ki çok ağladılar, Vera'yı zor kullanarak giydirdim, tavrımda şiddet vardı. Yanlış olduğunu bile bile yaptım, çünkü başka türlü olmuyordu, 1 saat 40 dk. sürdü evden çıkmamız. Arabaya bindiğimizde öyle öfkeliydim ki hala, onlarla konuşmak istemiyordum. her gün bunu çekmekten bıktım yoruldum artık, kreşe nasıl götüreceğiz böyle?!

Ayakkabıları bitirdim, gönderi bıraktım, kızlar ikide bir odama girip duruyorlar tabii, çalışırken bir yandan sesli kitap dinliyorum. Akşam dışarıda yemeğe gittik, bize yakın bir restorana oturduk ve gerçekten iyi geldi, modumuz değişti. 

5356

 (20 ŞUBAT SALI)

Bugün de biraz çeviri yaptım, akşamüstü sanghadan arkadaşlarla Üsküdar'da buluştuk. Kuzguncuk'a gidip bir arkadaşın mekanında taze makarna yedik, ardından bir başka arkadaşın cafesine oturduk sahlep içtik. Hava soğuktu, sohbet keyifli ve bir arada olmak her zamanki gibi güzeldi. Baharda buraya yeniden gelmek isterim.

Sanırım yaşanan sarsıntının bendeki etkisini ancak böyle, tekrar bahsederek atıyorum yavaş yavaş. Elbette belirsizlik beni korkutuyor; bu yaz inzivalara gidecek miyim, aramızdaki ilişki bundan böyle eskisi gibi yakın devam edecek mi-hiç bilmiyorum. Tek bildiğim; kendimi bunların üstüne çıkarmalıyım, ihtiyaç duymamalıyım bunlara ve sangha buna yardımcı olacak.

5355

 (19 ŞUBAT PAZARTESİ)

Tam bir pazartesi sendromuyla yeni haftaya başladık; evde temizlik var ve hazzetmediğim 2 kadınla beraberiz. Kızlar anneme gelmeyi reddettiler, beni sinir ettiler, annem beni bırakıp geri döndü mecburen. Anneannemin çok ağrısı vardı, kahvaltısına filan biraz yardım etim. Artık yaşlandı iyice, dedemin son yıllarındaki hali gibi oldu aynen-onu böyle görmek üzücü. 

Fazla çalışamadım bugün, akşamüstü eve yürüdüm, kızları yıkadık, sonra yemekti bulaşıktı derken, 22:30 gibi uyudu kızlar. Bu aralar rutinimiz fazlasıyla yorucu.

5354

 (18 ŞUBAT PAZAR)

Dün gece rakıyı biraz fazla kaçırmış ve az uyumuş olsam da iyi idare ediyorum.

Bugün kızlarla Feshane'de sergi gezmeye gittik, havanın soğuk olmasını umursamadık. 

Kızlar tabi büyük bir alanda özgürlüklerini ilan ettiler; ikisi bir yana koşturup her gördüklerine merakla, ilgiyle bakıp hoplayıp zıpladılar.

Unutmayacağım anılar: çam ağacına benzettikleri dönen ışıklı koni, "Çok değişik şeyler var, ne güzel!" diye haykırmaları harikaydı. Onlar için zihin çalıştıran bir deneyim olduğunu umuyorum. 

Sosyal medyaya baktığımda, birlikte tatilde olduğunuzu anladım. Akşam, her şeyiyle güzel bir hafta sonu geçirmiş olmama rağmen içimde bir sızı vardı...

5353

 (17 ŞUBAT CUMARTESİ)

Bu akşam Kalamış'ta bir meyhanede sangha ile buluşmak güzeldi; yurtdışından gelen ve önceden beri merak ettiğim birinin yanına oturdum. Gece beklediğimden uzun sürdü, yeni yakınlaştığım insanlardan çok hoşlandım ve eskiden beri yakın hissettiklerime daha da bağlandım. İçinden geçtiğimiz zor zamanlarda sanghaya sığınmak bana ilaç gibi geldi.


5352

 (16 ŞUBAT CUMA)

Bu hafta hayatım tıkanmış, durmuş gibiydi. 

Sabahları erkenden uyanıp kızlarla birlikte anneme gitme rutini zorluyor; telaş içinde, kaotik başlıyoruz güne. Kızların uyku ve yemek saatleri kayıyor, rahatsız bir şekilde uyuyorlar orada. Akşamüstü eve dönüşte trafiğe de kalıyoruz ve sanki dışarıda çalışıyor da işten eve dönmüşüm gibi yorgun oluyorum. 

Bu ay gitmeye heveslendiğim sergilere, yemeğe, sinemaya filan hiç gidemedik daha, ayın yarısı geçti bile. Bu hafta annemin evinin ne kadar karışık ve düzensiz olduğunu fark edince üzüldüm, mutlaka bir yardımcı gerekiyor ona evde, bizim yüzümüzden böyle, biliyorum. 

Eve döndüğümüzde yatak odasına kapalı kalmış olan Çipil'in yaptığı iğrenç sürpriz de bu haftaya berbat bir kapanış oldu.

5351

 (15 ŞUBAT PERŞEMBE)

Bezgin ve kırgın hissederek geçirdiğim bir gün daha.

Maliyeyi beklerken annemin evinde kendimi çok rahat hissetmediğim, havanın kasvetli ve soğuk olduğu günlerden biri daha...


12 Mart 2024 Salı

5350

 (14 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Evde çeviri yaparak ve sanghadan arkadaşlarla telefonda konuşarak geçti bugün de. Haliyle herkesin aklında aynı sorular ve kalbinde benzer endişeler var- kafamı toplayıp işe veremiyorum ve bir türlü rahatlayıp sakinleşemiyorum. 

Yeni duruma daha kabullenici yaklaşanlarla konuştum bugün aslında, bir de artık katılmayacağını söyleyenlerimiz var... İçten içe onları haklı bulsam da, kişisel hislerimin öğretiyle arama girmesini hiç istemiyorum. Öğretmenimizin sanki bize biraz bozulmuş olduğunu, tavrımızı attachment olarak okuduğunu tahmin ederek, buruklukla gözlemledim. Sorguladım: sahiden her şeyin geçici ve değişken olduğunu bilen, öğrenen bizler fazla mı tutunmuştuk? Bir zamanlarki samimi ve ulaşılabilir, her an yanımızda olan hocamızı özlüyorum ben de... 

Zaman, nasıl olsa her şeyi olduğu gibi su yüzüne çıkaracaktır, zamana güvenmeyi seçiyorum. 

5349

 (13 ŞUBAT SALI)

Annemde ilk günümüze oyun ablasıyla başladık; kızlar çok bilmiş tavırlardaydı, hem eğlendiler hem eğlendirdiler. 

Bir zamanlar evim olan burada şimdi, konfor alanımın dışına çıkmış hissediyorum. Kahvem, koltuğum, hiçbir şey alıştığım ve sevdiğim gibi değil. Su içecek bardak bile bulamıyorum, her yer dağınık. Bu evi nasıl düzenlemeli?

Gün içinde çeviri üzerinde çalıştım, bir süredir vakit ayıramıyordum ve aklımdaydı. Akşam ders dinledikten sonra bir açıklama için bir araya geldi sanghamız, yani eski çekirdek sanghamız. Hocamız biraz sert bir tavırla, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüren bir kaç şey söyledi bize. Sonrasında hepimiz rahatsız hissettik ve meditasyonda buluşup konuştuk. Duygularım benim de karışık- aslında bazılarımız kadar çok etkilenmemiş olmamın sebebi; benim bu yası daha önce tutmaya başlamış olmam. Kişisel durumumdan dolayı zaten bir hayal kırıklığı yaşamıştım aylar önce, bu gece kırılmadı benim için yani...


5348

 (12 ŞUBAT PAZARTESİ)

Bugünden itibaren yeni adresimizde maliye denetimi için bulunmak zorundayım ve kızlarla birlikte her sabah taşınmak zorunda olmak anlamına geliyor bu.

Bulaşık makinemiz bozulmuş, yenisine bakıp almam lazım, ama ne zaman vakit ayırabileceğim?

Bir de, birkaç yıl evvel okuduğum bir kitabı yeniden dinleyip kitap kulübü buluşmamıza hazırlanmam lazım... 

5347

 (11 ŞUBAT PAZAR)

Tam yakaladık diye sevinirken, Emirli'den kısırlaştırmaya getirdiğimiz Goldenfuss dediğimiz kediyi kaçırdık kafesinden. Ah!

Öğlen hazırlanıp çıktık kızlarla birlikte, metroyla Kadıköy'e geçip vapurla oradan Karaköy'e geldik, kızlar için heyecan vericiydi. Etrafa, insanlara bakıp eğlendiler, şarkılar söylediler, kendi sözleriyle "denize binmek" istediler. 

Yemek yedik, deniz kenarında yürüdük... Yorucu ama keyifli bir gün oldu. Akşam derse hususi olarak davet edilmek çok mutlu etti beni.

5346

 (10 ŞUBAT CUMARTESİ)

Gece 00:01'de benim paylaştığım Akgün Akova şiirini neden okuyorsun-sahiden?

Bana özel hissettiren tavırlarını bu aralar neden esirgiyorsun peki?

"

...

Kule'den asagiya firlattim beynimi, bir yerlerde yazmistim

bak iste
bir çift martinin yanindan geçiyor düserek
irice olani, 'Herifin biri kafayi yemis yine!' diyor yanindakine
'sen asktan ne anlarsin koca gaga' diye söyleniyor digeri
sevgilim onlara aldirma sen
yalnizligin kabuguna çekilip
kendi içime düserken bile
kanatlarim
kanatlarim
kanatlarim ol benim"

5345

 (9 ŞUBAT CUMA)

Haftada 2 gün 2 kadın eve temizliğe geliyor, kızları parka götürmeye çalışıyoruz güzel havalarda, hayatım çılgınca hızlandı. 

Sanghamızda endişeler dile geliyor, kırılmış hissediyorlar ve ben nedenini anlayabiliyorum. Akşam bir araya gelip konuştuk, shunyata dan bahsedebileceğim bir topluluk olması ne kadar inanılmaz ve harika-değil mi?



5344

 (8 ŞUBAT PERŞEMBE)

Hava bahar gibi, dışarı çıkmak, sinemaya ve tiyatroya gitmek, sergi gezmek istiyorum bu ay. Ama her zamanki gibi, her zamankinden daha fazla yetişemiyorum işlere.