31 Ağustos 2021 Salı

4453

Yapılacak o kadar çok şey, yetişmesi gereken işlerin arasında bir yandan hazırlamamız gereken öyle çok detay var ki! Biraz bunaldık sanırım ikimiz de, evin baştan aşağı elden geçirilip dolapların yer değişmesi filan gerekiyor. Bu ay sonuna kadar bitirmeyi umduğum bu düzenlemeler, bebek odası alışverişleri beni hem heyecanlandırıyor hem de üzerime üzerime geliyor bazen...

Bu aralar bir başka gündem de anneannemle dedemin kaprisleri; yaşlarını kabullenemeyip sürekli yardımcı kızla sorun çıkarıyorlar ve isteklerde bulunuyorlar. Yaşlanınca insanlar daha bencil ve huysuz oluyorlar ne yazık ki; etrafını hiç düşünmüyorlar. 

4452

 (30 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Son gün biraz dinlenirim sanıyordum, ama en fazla bugün yorgun hissediyorum nedense. Sanırım üst üste bu kadar fazla şeyi sığdırdığımız için oldu hafta sonuna.

Aslında kahvaltıdan sonra köpekleri besleyip, kedilere mama ve su bırakıp, bahçeleri sulayıp çıktık. Ama işte evi toparlamak bile zaten yorucu oluyor biraz, her seferinde ufak bir kavimler göçü halinde dönüyoruz.

Bahçede olgunlaşan domates biberleri kalmasın diye topladık, sütümüzü yumurtamızı yan çiftlikten aldık, ütülenmeye getirdiğim masa örtüleri vesaire... Buradan ayrılırken aklımız hep kedilerde, köpeklerde. Bizden başkaları da umarım dert edinip mama ve su bırakmaya gelir hafta içinde, hasta ve zayıf bir köpek de gördük ve içimize oturdu hali.

Eve döndükten sonra da dinlenme fırsatımız olmuyor genelde; biraz mutfakta işim vardı, öğleden sonra burası cehennem gibi sıcak oluyor hala. Sabah ve akşamları serinledi biraz, ama öğlen beni zorluyor. Akşamüstü dışarıdaki işler, sonra da online ürün bakmak derken kendimizi bir türlü rahat bir uykuya teslim edemedik yine.

Ama ikizlerin odası için birkaç parça daha buldum ve giderek daha fazla sevmeye başladım ortaya çıkacak manzarayı!

4451

 (29 AĞUSTOS PAZAR)

Dün biraz yorulmuştum ama, bugün çok mutlu ve sakin uyandım. Zihnim karışık yatıp, bölük pörçük uykulara ve huzursuz rüyalara alışmıştım oysa son günlerde.

Kahvaltıya bahçede oturunca, Eylül'ün geldiğini hissettiren serince rüzgarda birden zihnim sessizleşti. Bir an her şey durdu sanki- mükemmel bir meditasyon anı.

Öğleden sonramız bu kadar sakin geçmedi ama- organik pazara gitmeye karar verdik, sonra Kartal'a gelmişken bebek uyku ürünleri satan mağazaya bakalım dedik, ardından da bebek arabası araştırmasına girdik...

Birkaç saat süren ve beni sıcakta açlıkla birlikte zorlayan bu tempoya çok şey sığdırmış olduk. Kızların nevresim takımları, uyku setleri ve yorganlarını seçtik. Organik pazardan tezgahlarda kargacık burgacık duran salatalıklar, birli birsiz boyda kabaklar, yassı şeker soğanlar ve topan patlıcanları aldık. Hatta kedi köpek bile besledik. 

4450

 (28 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Bu uzun hafta sonu tatilini Artur'da geçirmeyi istemiştik aslında, ama göze alamadım. Giderdim de gerçi, bu yoğun tempo arasında fazla yorulmak istemedim, bir de malum kritik haftalar içerisindeyiz.

Emirli'nin tadını çıkardık onun yerine, çok da keyifli geçti. Bugün arkadaşlarımızı mangala çağırdık. Onlar için zeytinyağlı enginar ve fırında mantar pişirdim, bahçeden topladığımız domates biber dereotları ile müthiş bir salata ve taptazecik bir haydar, hazırladım. Çok değil, ama mis gibi bir sofra oldu...

Masayı bahçeye atıp mangalı da yaktık, komşumuz da katıldı bize. Sohbet beklediğimden akıcı geçti, bence herkes memnun kaldı. Yeni tanışmamıza rağmen masal kitapları resimleyen bu kıza ısındım, üstelik ne kadar zarif düşünüp kızların odasına çizimlerinden hediye getirmiş.


4449

 (27 AĞUSTOS CUMA)

Dün gece nedense pek uyuyamadım, aslında sıcaktan ve kediler de bunalttığı için. Bugüne iyi başlamadım, yine de Emirli'ye gitmek için sabırsızlanıyorum. Sabiş'i merak ediyorum en çok.

Yarın arkadaşlarımızı yemeğe davet ettik, bu akşamdan yerleşip hardal yapacağım. Yaz sıcaklarının son günleri, artık biraz nefes alsak...

4448

(26 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bugün vaziyetimden beklenmeyecek kadar enerjiğim ve tüm işlerimi hallettim bezdirici sıcağa rağmen.
Beşikler geldi, böylece ikizlerin odasının ilk elemanları alınmış oldu ve garip bir heyecan duydum!
Onlar için rengarenk bir dünya hayal ediyorum, umarım istedikleri gibi olur...
Akşamüstü hazırlanıp konser için Emirgan tarafına doğru yola çıktık. Fazla vaktimiz yoktu, ama rahat yetiştik ve yakında bir park yeri bulduk.
Sabancı'nın terası eser diye ceket getirdiğime güldüm, öyle basık bir sıcak vardı ki gece boyu terledik! Yokuş beni epeyce zorladı, yine de terasa tırmanmamıza değdi; İstanbul'u nasıl özlemişim... Bir seferinde de sadece sahilde yürümeye gelelim buraya, dedim.
Bilal Karaman ile davul&zurna caz konseri beklediğimden daha alaturka, fakat eğlenceliydi. Bu ay sonuna doğru iyice ağırlaşacağım için pek dışarı çıkamayacağımı söylüyorlardı, ben de acaba bilet aldığımız bu etkinliklere gelebilecek miyim diye endişeleniyordum. Bunu hatırlayınca bu gece burada olabildiğime, hatta yokuş çıkmanın dışında gayet konforlu hissettiğime çok sevindim. 

25 Ağustos 2021 Çarşamba

4447

 Yeni bilgisayarıma tam anlamıyla bu sabah ancak alıştım; veri aktar, programları kur vesaire derken rutinimin bozulması biraz aksattı işlerimi 2 gün.

Sınırlar üzerine bir psikoloğun videosunu izlerken insanlarda beni en rahatsız eden şeyin sınır ihlali olduğunu bir kez daha anladım. Bu yaşıma kadar çeşitli insanlara karşı sınırlarımı koruyamadığımı da fark edip kendime kızdım.

Biri sizden yardım istemeden onun bir sorununu çözmeye kalkışmak, fikrinizi sormadan fikir beyan etmek, hatta bunda ısrar etmek bir sınır ihlalidir ve başkasının eşyasını izinsiz almak kadar rahatsız edicidir. Lütfen haddimizi bilelim.

Şimdi de kendim böyle durumlarda nasıl vaziyet alabilirim, sınırlarıma giren kişilere karşı nasıl korunabilirim, buna odaklanacağım...

4446

 (24 AĞUSTOS SALI)

Bu sabah daha iyiyim, yoga ile güne başlayıp kendime yine karbonhidratsız bir kahvaltı hazırlıyorum. 

Aromaterapi atölyesinden sonra kendime hazırladığım yüz yağım bitmiş, yeni bir karışım hazırlıyorum.

Kendime bakmak ve sağlığım hayatımın ilk önceliği şu aralar... 

Öncelikler demişken, artık görüşmek içimden gelmeyen arkadaşımı düşünüyorum. Neden telefonlarına çıkasım geliyor genelde? Konuşunca kötü hissetmiyorum aslında, ama aramıza ciddi bir mesafe girdiğini hissediyorum. Sanırım bu bir öncelik meselesi; son yıllarda ikimizin de hayatındaki öncelikler belirlendi ve yeni koşullarımız birbirine pek uymuyor. Çoğunlukla ona kendi durumumu anlatırken hiçbir şeyden habersiz olduğunu fark edip sinirleniyorum, tercih ettiği hayatın boşluğunu itici buluyorum. Ona içimi açtığım günleri hatırlıyorum, ama 2 senedir belki 2 defa görüştük ve artık aynı yerde değiliz. Yakın hissedebileceğim biri değil artık, sadece ara sıra konuşacağım bir arkadaşım.



4445

 (23 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Şeker ölçümüne başlıyorum bu sabah, biraz gerginim. Parmağımı delmek fikri bir parça strese sokuyor sanırım beni, doğru ölçebilecek miyim endişesi de var...

Açlık normal çıkıyor, kahvaltımı ediyorum. Önümüzdeki 2 hafta maksimum dikkat edeceğim yediklerime, tahıldan ve şekerden arınmış, meyvenin çok kısıtlı olduğu bir diyete başlıyorum. 

Tokluk şekerim fazlasıyla yüksek çıkınca başımdan aşağı kaynar sular dökülür gibi oluyor-nasıl yani?? Ne yedim ki bu kadar yükseldi, diye sinir oluyorum. Bu mesele tahminimden ciddi galiba...

Annemden ev işleri için yardım istiyorum bugün, hafta sonu kediler evi biraz pisletmişler ve hiç halim yok bu sabah. Belki de baygınlık halim şekerden kaynaklanıyordur.

Öğlen biraz kendime geldikten sonra dışarıdaki işlerimi hallediyorum; yeni bilgisayarımı teslim alıp haftanın acil siparişleri için dükkana uğruyorum. Bu ay hızlı geçti, son haftaya geldik.

Akşam için karbonhidratı düşük soğuk salatalardan oluşan bir menü hazırlıyorum, zaten hafif yemek çok daha iyi geliyor şu aralar. Ardından parkta yürüyüşümüzü yapıyoruz; haftanın ve diyetin ilk gününe bir tik atabiliriz!

23 Ağustos 2021 Pazartesi

4444

 (22 AĞUSTOS PAZAR)

Dün Emirli'yi temizlettikten sonra, bugün de keyfini çıkaralım istiyoruz.

Köyün tüm köpeklerini besledikten ve alışverişimizi yaptıktan sonra biraz yorgun hissetsem de, bahçede oturmanın keyfi başka şeyde yok. Yaz sonunun ılık rüzgarının ve gölün sessizliğinin tadını çıkarıyoruz bu akşamüstü...

Dolunayda salıncağımızda mutlu kedilerle biz bizeyiz, kızlarımız da içeride...

4443

 (21 AĞUSTOS CUMARTESİ)

İnsanlarla bağ kuramadığımdan bahsettim, sabaha karşı uyandığımda ağlarken bunu düşünüyordum. 

Hayatımda 10 yıldır tanıdığım kimse yok bugün, ya mesafeler girdi araya yahut bizler değiştik...

Bu 10 yıl içinde yeni insanlar da koyamadım yerlerine, belki değişim kaçınılmaz ama sorun bu.

Bir zamanlar bağ kurduğumu hissettiğim insanlarla bir süredir görüşmüyorum, görüştüklerimle de eskisi gibi yakın değilim artık. İçimi açabileceğim kimse yok, ailem de dahil- hayvanlardan başka...

Artık sanırım bundan sonra artık kızlarla bağ kuracağım.



20 Ağustos 2021 Cuma


Uzun zaman sonra Harbiye Açıkhava'da olmak, mehtaplı bir İstanbul gecesi serinliğinde yan yana oturmak, piyanosuyla oyunlar oynayan Fazıl'ı dinlemek güzeldi...

19 Ağustos 2021 Perşembe

4441

İyi hissettiği sürece iyi olduğunu zannedenlerden olmayalım.

Başkalarının hayatına dışarıdan bakıp onlar için en doğrusunu bildiğini sananlardan olmayalım.

İlişkilerde sınır ihlali yapanlardan olmayalım.

Biz, kendi yolunda inanarak yürüyen ve daima düşe kalka da olsa devam edenlerden olalım.

Kendine yatırım yapanlardan olalım.



18 Ağustos 2021 Çarşamba

4440

Bugün biraz gerginim, gece sırt ve bel ağrılarımdan uyuyamadım, sabah da erkenden çıkıp kan vermeye geldim. Tahliller öğlene kadar devam etti, o berbat çilekli gazozu da içtim. Herkesin korkuttuğu kadar kötü olmadım ben, ne bayıldım ne kustum. Hatta arada beklerken yakındaki parkta yürüdüm. Öğlen üzeri mahallemizin nefis fırınında kahvaltı etmek çok iyi geldi, eve döndüğümde yorulmuştum.

Tabi sonuçları alınca biraz moralim bozuldu; gebelik diyabetim varmış. Şimdi dahiliyeciye görüneceğim ve bakalım nasıl takip edilecek, belki her gün kendimi ölçmem gerekebilir... Biraz daha dikkatli davranmam gereken 2-3 ay beni bekliyor, ama kendime güveniyorum.

4439

 (17 AĞUSTOS SALI)

Bu hafta çalışmaya fırsatım olmuyor hiç; ancak gönderiler, muhasebe takibi, hastane işleri... Epeydir görüşmediğim arkadaşlar da dev göbeğimi görünce şaşırıyorlar haklı olarak. Kendimi iyi hissettiğim günlerin kıymetini bilmek, daha çok dışarıda vakit geçirmek istiyorum.

16 Ağustos 2021 Pazartesi

4438

Haftaya biraz daha iyi hissederek başladım, aslında dün gece yine kasılan bacaklarımın ağrısı ve kedilerle yatarken dönmenin zorluğu uyutmamıştı beni.

Yogamı yapıp kahvaltı ettikten sonra günlük işlere başladım. Henüz işlerimi yapabiliyorum, bakalım önümüzdeki aylar nasıl geçecek? 

Sağlıkla ilgili endişelerim ön planda olduğundan, hala çocuklar için bir şeyler planlamaya başlayamadım. Ne eğitimlere ne kitaplara bakabildim henüz, bir türlü konsantre olup odaları için alışveriş yapamadım.

Kendimi biraz eksik hissediyorum, ama belki de doğal akışına bırakmak en güzeli her şeyi...

4437

(15 AĞUSTOS PAZAR) 

Artık hafta sonu tek bir program yapabiliyoruz, bunu idrak ettim. Ki bu bile iyi bence.

Dünkü açık hava sinemasından sonra, geceleri de rahat uyuyamadığımdan bugün pestil gibiyim. Sahilde arkadaşlarla kahvaltı etme fikrimiz vardı, ama enerjimiz yoktu.

Evde güzel bir kahvaltı edip biraz çalıştım, aslında hiçbir şey yapmak gelmiyordu bugün içimden. Kafamı bir türlü toplayıp piyanoya konsantre olamadım, rahatlayıp dinlenemedim de.

Akşamüstü biraz yürüyüş yaptık, yemekten sonra bir film seyretmeyi istiyordum ama uyuya kaldım. 7. aya böyle girdik!

15 Ağustos 2021 Pazar

4436

Kramplar ve uyuşmalar arada devam etse de, eskiye göre iyiyim. Zaman ilerledikçe elbette değişik zorluklar çıkıyor. Her sabaha karşı gelen sağ el ve ayak uyuşması, baldırlara giren ve ertesi güne kadar ağrısı geçmeyen kramplar, kasılmış rahatsız bacaklar...

Bugün Emirli'den akşamüstü döndükten sonra, sinema planımız için hazırlandık. Beykoz Kundura'da BabaZula canlı müziği eşliğinde 20lerden siyah-beyaz bir sessiz film izleyeceğiz. Buranın ortamı çok keyifli, hızlıca sandviçlerimizi atıştırıp sandalyelerimize kuruluyoruz. 


Abwege, düzgün ama ilgisiz bir adam olan kocasından bıkıp çulsuz bir ressama ilgi duyan kadının Berlin gece kulüplerindeki maceralarını, duygusal gelgitlerini anlatıyor. Babazula'nın müziğiyle komik bir uyum sağlayan iyi bir filmdi; 20lerin güzellik anlayışı ve kostümleri ile dramatik oyunculuk bizi güldürdü...

14 Ağustos 2021 Cumartesi

4435

 (13 AĞUSTOS CUMA)

Kahvaltıdan sonra doktor randevumuza yetiştik, bu kez öncekiler kadar gergin değil neşeliydik. Her şeyin şimdilik yolunda gittiğini, sıkıntılarımın normal sayıldığını öğrendik. İkizler bu kez poz vermediler, ama olsun.

Ardından kuaföre gittim, ki benim için bir lüks sayılır. Kendimi harika hissederek çıktım; hem hoş sohbet, hem de aynada kendimi güzel görmek iyi geldi. Saçlarım dökülmedikleri gibi gürleşmişler de. 

Akşamüstü enerjim düşmüştü, yine de toparlandık yola çıktık, kasaptan tavuk alıp köpekleri besledik. Akşam komşular mangala çağırdı, tatlı bir sohbet oldu...

4434

 (12 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bugün kendimiz için küçük bir değişiklik yapıp sinemaya gitmeyi planladık! En son ne zaman hangi filme gittiğimizi hatırlamıyorum bile. Dışarıda yemek yemek, ardından ev dekorasyon ürünleri satan bir mağazayı gezmek, hatta ufaklıklarımıza birkaç tulum almak bizi neşelendirdi. 

Tam bir festival filmiydi; absürt ve boş, ama iyiydi aslında. Sonuna doğru uyuya kaldım, aklımda o yeşil kadehlerle seramik çerezlikler kaldı...


4433

 (11 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Umutsuzlukla kaybedecek vaktim yok artık! Kızlarımızı mutlu karşılamak istiyorum- her şeye rağmen.

Geriye dönüp okuduğumda, neden son yıllarda giderek daha yalnızlaştığımı ve hayattan zevk alamadığımı daha iyi anlıyorum. 10 yıl önce ne kadar dolu bir yaşantım varmış; kaybettiklerimizin başında aslında ilişkimizde başrol oynayan güzel İstanbul, sadece eksilen arkadaşlıklar değil, yitirilen aile de var zira...

4432

 (10 AĞUSTOS SALI)

Bu hafta kendimi biraz toparlayabildim, daha güçlü hissetmeye başladım ve kanamam da tamamen bitti artık. 12 sene evvelden okumaya başladığım günlüklerimin, nasıl da hoş bir dille yazıldığını fark ettim. Bu kadar içeriği dolu, üslubu esprili ve farklı olmalarına şaşırdım doğrusu. Meğer ben iyi bir yazarmışım!

4431

 (09 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Yine mutfakta geçirdiğim bir pazartesi; haftanın ilk gününden birkaç çeşit yemek hazırlayınca rahat ediyorum. Biraz da işlere başlamaktan kaçıyorum sanırım.

Bu blogu silmiştim 1 ay kadar, şimdi yeniden başlıyorum yazmaya. Ama geriye dönüp baktığımda bir çok yerde hatalar fark ettim ve en baştan okuyup düzeltmeye karar verdim. Çok uzun ve bezdirici bir iş olsa da, bir yandan kendi 10 yıllık güncemi gözden geçirmiş olacağım.

Sanki bir komadan uyanmış gibi hissediyorum kendimi bu hafta- yeniden sevinebilmek, gülmek, dolu dolu yaşamak istiyorum! Hayattan kaybettiğim zamanı, boşa geçen anları geri almak istiyorum!

4430

 (08 AĞUSTOS PAZAR)

Her seferinde Emirli'ye geldiğimizde bu mis gibi hava bana çok iyi geliyor, bu sessizlik, hayvanların iyi olduğunu görmek.. Her seferinde daha sık gelmek, daha uzun kalmak istiyorum ama bir türlü yapamıyoruz; işler çok yoğun bu aylarda.


4429

 (07 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Artur'dan döndüğümüzden beri, hatta tam olarak dönüş yolculuğundan beri her şey kötüye gitti hızlıca. Hem benim ruh halim, hem bizim durumumuz hem de memleketin vaziyeti.

Hafta sonları ya hastaydık ya bunalımda ve birlikte en küçük şeyden keyif alma ihtimalimiz olmadı.

Bu sabah annemle kahvaltıya gitmeyi planladık; ikimize de iyi gelecek. Yürüyerek gideyim dedim, yolun yarısında fenalaştım. Sanırım artık önceki aylardaki kadar çevik ve enerjik olamayacağım. O kadar hızlı değişiyor ki vücudumun kapasitesi, neyi tolere edip edemeyeceğini kestiremiyorum bazen.

Son hafta kanamanın dışında bir de, sabah karşı gelen el ayak uyuşmaları eklendi sıkıntılarıma. Kahvaltıya otururken ağrım artmıştı, biraz da korkuyordum açıkçası.

Güzel bir kahvaltı keyfimi yerine getirdi, sonrasında ama bütün gün bayılmak üzereymişim gibiydi yine. 

4428

 (06 AĞUSTOS CUMA)

Kanama hala az da olsa devam ediyor, tamamen rahatlayamıyorum o yüzden. Yine de dünkü kadar panik değilim, kendimi rahatlatmaya çalışıyorum bir şey yok, gördün, diye...

1 haftalık anormal sıcaklar sanırım yarından itibaren hız kesiyor, biraz olsun nefes alabileceğiz. Bugün cehennem gibi basık, gri bulutlu bir hava vardı İstanbul'da-yağacak ama yağmayan, nemden öldüren bir Vietnam havası...

Yangınlar art arda çıkıp kontrol altına alınamadan ilerledi hafta boyunca, sanki biraz hız kesiyor onlar da. Yağmur gelmesi bekleniyor Akdeniz tarafında, ama olan oldu ne yazık ki. Durup durup ağlıyorum ve bence bu benim hormonlarımla alakalı değil. Bence her birimizin ağlaması lazım, ağlanacak haldeyiz çünkü.

4427

 (05 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bu gündemde bir yandan işteki aptal saptal sorunlarla uğraşmak zorunda kalmak can sıkıcı. 

Tek odaya hapsolmuş hayatımız iyice tahammül edilmez bir vaziyete geldi.

Bir de kanama paniği eklendi dün; ne yapmak gerektiğini bilmemek ve fazla endişelenmekle önemsememek arasında gidip gelme hali...

Doktorum izinde olduğundan bir başkasından randevu aldım; hastanede beklerken epey gerildiğimi hissettim. En ufak sorunda böyleysem doğumda nasıl olacağım diye de düşündüm.

Sinir bir adam olan bu doktor beni muayene etmekten kaçındı sanki, belki de geçmişimi bilmediğinden. Yine de ultrasonda her şey normal görününce biraz rahatladım, tam sebebi anlaşılamasa da kanamanın.



4426

 (04 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Berbat bir hafta gerçekten; hiç olmadığı kadar sıcak ve bunaltıcı hava nefes aldırmıyor. 

Akşamları bile 30 derece olunca yürüyüşe çıkamıyorum, bir yandan elimden düşüremediğim telefonla sürekli yangın haberlerini takip ediyorum. Bir anda cehenneme dönen memleketimin en güzel yerlerini çaresizce seyrediyorum. Elimde değil boş vermek, yardım etmek için de oraya gitmem mümkün değil. Ne yapabiliriz, ne yapılabilir?

Herhangi bir başka şeyle teselli bulamıyorum-ne kitap okumak ne dizi izlemek, yatmadan önce son baktığım haberlerle uyanır uyanmaz ilk okuduğum haberler hep yangın bölgelerine dair... Bir çok kişi benim kadar öfkeli ve küskün, biliyorum. 

4425

 (03 AĞUSTOS SALI)

Yeni ayın ilk iş günü benim için bugün; dün kendimi çalışmaya verememiştim bir türlü. Bıraktığım yerden bugün işlere devam ediyorum; zaten hayatım sadece iş halletmekten ibaret son zamanlarda...

Evin temizliğini organize ediyorum, müşterilere yazıyorum, ödemeleri yapıyorum- bir makineyim ben.

4424

 (02 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Hiç uyanmak istemiyordum bugüne, sıcaklar yüzünden salonda kanepelere serdiğimiz yatakta bir posta daha daldım sabaha karşı. 

Bu arada beni arayıp durmuşlar, hiç aklımda olmayan bir işi halletmek için mecburen dükkana yürümek zorunda kaldım apar topar çıkıp.

Terledim tabi yolda, dönüşte de bu halimle çalışmak imkansız gibiydi; mutfağa girdim akşamüstüne kadar yemek yaptım...

4423

(01 AĞUSTOS PAZAR)

Aşıdan sonra ikimiz de sırayla hasta olduk 1er gün, bugün zar zor kendimizi toparlayıp Emirli'ye geldik. Köpekleri besleyip kedilerimizi mutlu görünce sevindik. Pandemiden beri rutinimiz oldu burada haftasonu geçirmek; süt ve yumurtamızı da yan çiftlikten alıp döndük.

4 Ağustos 2021 Çarşamba

4422

 (31 TEMMUZ CUMARTESİ)

Bugün hayatımın en sıkıcı günlerinden biriydi; zaten bunaltıcı birkaç günlük ruh halimden yeni kurtulmuşken hafta sonumuz mecburen evde geçmek zorunda kaldı. Kimseyle tek kelime konuşmadan, ülkenin gündemine düşen yangınlara canım yanarak ve hissettiklerimi paylaşma fırsatım olmadan bütün gün çalıştım. Tek bir odada hem yoga yapmaya, uyumaya, çalışmaya, yemek yemeye çalışıyoruz ve bunu 5 kediyle birlikte yapıyoruz. Bunalmamız normal bence! Üstelik aşırı sıcak olduğu için klimalı odadan çıkıp mutfakta sağlıklı atıştırmalıklar hazırlamak ya da kitaplığı düzenlemek gözümde büyüdü. Hiçbir şey yapılacak gibi değildi, bomboş bir gün geçti...

4421

 (30 TEMMUZ CUMA)

Dünden sonra bugüne daha iyi uyandım, işlerim de aksadı tabi. Bugün kaldığım yerden devam ettim; ayakkabı boyadım, haftanın gönderilerini verdim, evin alışverişini yaptım, etrafı toparladım. 

Hafta sonu daha da sıcak olacak, belki bu akşam parkta otururuz diye düşünürken bu kez de eşim hastalandı, aşı bizi beklediğimden fazla etkiledi. 

4420

 (29 TEMMUZ PERŞEMBE)

Dün akşam aşı olurken hiç hesaba katmamıştım bugün hastalanacağımı, öğlene doğru halsizlik ve ateş başlayınca kuaför randevumu iptal ettim. Akşamki tiyatroya kadar dinlenmek istedim, aslında gidecek halim de yok. Her tarafım dökülüyor, ama açıkhavada bir oyun seyretme fikri benim için bir ödül. Rahatsız sandalyelerde zorlanarak da olsa sonuna kadar oyunu izlemeyi başardım ve şişmiş ayaklar, ağrılarla eve döndüğümde yine de mutluydum...

4419

 (28 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Sessizliğe gömülmüştüm ama yine de senle konuşabilmek iyi geldi, kurtardı beni, hiç geri dönüşü olmadığını sandığım bir yerden döndürdü...

Bundan böyle sadece sorumluluklarımla var olacağım, bildiğim kadarıyla hayatım sona erdi, buradan gerisi sadece zorunluluk dediğim noktadan döndürdün beni. 

Sen de kal istedim yanımızda, birlikte devam edelim.

4418

 (27 TEMMUZ SALI)

Salgın başladığından beri tekrarladığım şikayetler; küçülen ve yalnızlaşan hayatlarımız, azalan paylaşım ve keyif duygusu, kaybedilen şehrimiz, sevdiğimiz ne varsa hepsi daha da azalarak yok oldu sanki.

Eskisi kadar gece eğlenmeye çıkmıyoruz diye dert yandığım günler şimdi komik bile geliyor bana, konserleri geçtim daha olgun aktiviteler saydığım sinema ve tiyatrodan dahi uzak kalmak zorunda olduğumuz kaç zaman geçti? En son hangi akşam bir arada keyifli ve kısıtsız bir sofraya oturup şarkı söyledik sahi? Zaten arkadaşlarımızın da hepsi uzaklara gitti...

Kendimi iyi hissettiren ufak tefek kaçamaklarım vardı daha geçen senelere kadar; bir partide tanıştığım insanlarla öylesine sohbet etmek, içkimi ısmarlayan bir adamla dans etmek ya da sadece gözlerinin içine bakmak, topuklu ayakkabılarımın caddede yankılanan seslerini duymak, kırmızı rujumun kadehteki izini yalamak...

Ben ben miyim hala?

Ben artık sosyal medya hesabımı kapatmış, kimseyle görüşmek istemeyen biriyim, etrafımda vakit geçirmek istediğim kimse bile kalmadı. Bunları geçtim, en basitinden akşamüstü kendime sütlü köpüklü bir kahve hazırlayıp içerken müzik dinlemek bile bir keyifti benim için ve ben aylardır bunu bile yapamıyorum. Hızlı yürüyemiyorum, nefesim tıkanmadan yoga yapamıyorum, yatakta ağrı çekmeden uyuyamıyorum. 

Ben kimim artık?

4417

 (26 TEMMUZ PAZARTESİ)

Bir şeylerin değişmekte olduğunu iliklerimde hissediyorum, belli ki Dünyamız ve ülkemiz bir yıkılıp devrilmenin ardından yeniden doğrulma yaşayacak. Bunun gerilimi tırmandıkça tırmanıyor içimizde, etrafımızda, hayatlarımızda birkaç yıldır... Bu gerilim patlamayla sonuçlanacak elbet, patlamanın ardından sağ kalabilmek önemli, şefkatli ve masum kalabilmek...



4416

 (25 TEMMUZ PAZAR)

İstanbul'a dönüş yolculuğu beklediğimden daha çabuk ve rahat oldu, ama ben beklediğimden kötüyüm. Görmezlikten geldiğim ya da üstünde durmamaya çalıştığım ufak tefek meselelerin birikip ruhumu zehirlediğini görüyorum artık. Bugün yüzleşmek zorundayım, son aylarda devam eden durumlarla...

Emirli'ye uğradık önce, kedileri ve köpekleri burada görmek, iyi bulmak beni mutlu eden tek şey.

4415

 (24 TEMMUZ CUMARTESİ)

Erkenden uyanıp hazırlandık, kahvaltı ve evin kapatılması zaman alıyor. Bu arada artık sabahları bacak krampları ile uyanmaya başladım, sanırım vitamin takviyesi gerekiyor. 

Yolda sessizdim, çünkü içim kapkaranlıktı ve kendimi geri çekmek istiyordum sadece. Böyle zamanlarda içime kapanıp yok olmak istiyorum. 

Zaten anlaşılmayacağım, yahut bilmesi gerekir zaten, diye düşünüyorum. İncindiğim yerleri göstermeye ayrıca utanıyorum, madem bunu seçtin ben de sessizliği seçiyorum, diyorum kendi kendime.

Yine de çok acı verici benim için, hala baş edemiyorum bu kırgınlıkla.

4414

 (23 TEMMUZ CUMA)

Bu sabah Karaağaç pazarından alışverişimizi yaptık; tekrar gelmeyi çok istesem de gelemeyebiliriz bu yaz bir daha. Peynircimizden çeşitli peynirler aldık, kara oğlandan zeytinyağı, zeytin ve sabunlar seçtik. Evi toparladık gitmeden önce, akşam yemeği göl gazinosunda güneş batarken yedik. 

Görüşmek üzere Artur!

4413

 (22 TEMMUZ PERŞEMBE)

Deniz levreği resim gibi sofrada, ağustos böceği senfonisi dışarıda, lavanta ninnisi ile ada çayı bilgeliği bahçede, karadutlu sakızlı limonlu bir yaz masalı içindeyiz...

4412

 (21 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Bugün için keyifli planlarımız var; deniz kenarından akşamüstü kalkıp Ayvalık'a gitmek üzere hazırlanıyoruz. Ayvalık'a gelmeyeli seneler oldu ve tanımakta zorlanıyorum, hele bu kalabalıkta.

Bugün nasıl olduysa gölgeden çıkmamama rağmen sağ dizimi yakmışım ve sızlayıp duruyor. Soğuk su şişesi koyuyorum otururken, bütün gece devam ediyor. 

Ayvalık'ta hala kalan Rum esintisi çok güzel, bir başka atmosferi var Ege'nin her zamanki gibi. Daha sakin bir günde tekrar gelmeyi çok istiyorum.

Arkadaşımızla buluşup bir şeyler yedikten sonra akşam film gösterimine gidiyoruz, uzun zamandır aklımda olan The Father filmini seyretmek açıkhavaya nasip oldu. Tam da dedemi düşündüğüm günlerde denk geldi, kederlendirdi...

4411

 (20 TEMMUZ SALI)

Dedemin durumu kötüleşti birden son günlerde, aslında zaten birkaç yıldır iyi olmadı hiç... Bir yaştan sonra parkinson ile yaşamak ancak bu kadar oluyor sanırım. Ne kadar dinamik ve genç ruhlu, çalışmaktan bıkmayan yorulmayan dedem ile anneannemin bu hale geldiklerini görmek üzücü. Yaşımız ilerledikçe hayatta kaybettiklerimiz çoğalıyor sanki...

Onlardan bu evin alınma hikayesini dinleyince, bahçeyi nasıl adam ettiklerini ve ne emekler verdiklerini öğrendikçe onların bıraktığı yerden ben devralmak istiyorum. Hayat, ne kadar basit aslında, diye düşünüyorum. Hayat çok basit şeylerden ibaret kısacık bir yol: bahçe sulamak, çiçek dikmek, denize girmek, yürürken düşünmek, dinlenmen gereken zamanda işi bırakabilmek... Biz neden hala mutlu olamıyoruz, neden yetinemiyoruz?

4410

(19 TEMMUZ PAZARTESİ)

Bu hafta bütün memleket çok sıcak, geçen sene bu dereceleri görmemiştik. Düşünüyorum da; bu süreci epey sıkıntılı geçiriyorum başından beri hem fiziksel rahatsızlıkları yoğun yaşıyorum, hem de içinden geçtiğimiz belirsiz karanlık dönemin hepimizi boğan etkisini hissediyorum... Salgın, ekonomik kriz, aşırı sıcaklar, benim halim hepsi üst üste geldi ve en mutlu olmam gereken dönemde tek hissettiğim kaygı sanki...

Eskiden beni sevindiren, belki anlamsız küçük detayları da hayatımdan çıkardım bir süredir; sosyal medyadan uzaklaştım, insanlarla bağ kurmuyorum. En yakınımla bile bağ kuramadığımı hissediyorum ve bunun için çaba sarf edecek gücüm yok. Umudum yok artık, sanki hep böyle bir kovuğun içinde gibi yaşayıp öleceğiz...

4409

 (18 TEMMUZ PAZAR)

Bir kaç gün sonra yogaya devam ediyorum kaldığım yerden; erken uyanıp kahvaltıdan sonra oyalanmadan sahile inmek zorundayız yer bulabilmek için. Komşularımız burada, ama eski havası yok yine de tabi, bahçeyi bakımsız görmek, kaybettiklerimiz üzüyor beni.

Deniz hala gayet güzel ve yüzmenin tadını çıkarıyorum, nefes nefese kalsam da, çabuk yorulsam da... Aslında çalışmayı planlıyordum ama fırsat olmuyor, sabahtan denize iniyoruz, akşamüstü de yorulmuş oluyorum. Dondurmacıya iki günde bir kendimizi ödüllendirmek için uğruyoruz. Akşam bir Hint kara mizah dizisine sardık; yaratıcı hikayelerini sevdik.

4408

 (17 TEMMUZ CUMARTESİ)

Artur'a geldiğimiz ilk günün ertesi, aşırı sıcaktı. Sahile inebildiğimizde öğlen olmuştu ve hiç yer bulamayınca dondurmacının altındaki palmiyelerin gölgesine sığındık. Ama bir iki saat sonra bu gölgeler de kısalıp kaybolunca dayanamayıp kalktık. 

Burayı hiç bu kadar kalabalık görmemiştim, tarihinde hiç bu kadar bunaltıcı havasına rast gelmemiştim. Akşam yürüyüşe çıktığımızda bile 30 dereceydi, yürüyemeden döndük.

İlk günün tadını alamadık yani, işle ilgili de sorunlarla uğraşmak zorunda kalınca. Tek güzel tarafı deniz suyunun ılık olması, Temmuz rüzgarları ve buz gibi suyuyla bilinir normalde oysa.

4407

 (16 TEMMUZ CUMA)

Yaklaşık 3 haftadır yoktum, buraya geri dönüp yazıyorum. 

Hayatımın en zor dönemini geçirmekteydim bir süredir, hiçbir şeyden keyif alamadığım ve en ufak rutinlerimi bile bıraktığım bir süreçteydim. Bu arada her şey daha kötüye gitti hatta; ülkecek bir cehennemin tam ortasındayız bugün. 

Yine de geri dönmek ümidimi kaybetmeyi göze alamıyorum, yeniden mutlu olabilmeyi umuyorum.