26 Aralık 2023 Salı

5284

 (10 ARALIK PAZAR)

Son 3 gündür kızlara nonstop kendim bakıyorum ve biraz tükenmiş hissediyorum. Diğer işlerimi ne zaman, nasıl yapacağım? Meditasyona bile oturamıyorum.

Bugün de bir alışveriş merkezine gittik hep beraber, kaotik ve yorucuydu elbette; kucakta taşımak zorunda kalmak çok zor geldi. Bisikletlerini de almamız gerektiğini hesaba katmamışız. Onlara alınan kıyafetleri büyük bedenleriyle değiştirmemiz gerekiyordu; mağaza vitrinindeki her şeyin yerini değiştirdik. Yürüyen merdivenleri keşfedince çok eğlendik ve bol gelen çizmelerimiz ayağımızdan defalarca düştü...

Dışarıda yemek her zaman bilinmeyenlerle dolu; köfte ve somon gibi all time favorite foodlar bazen reddedilebiliyor. Bu kadar kargaşa yetmedi bize, akşamüstü sahilin uzak bir ucundaki parka gittik. Güneş batınca hava soğudu, pek oynayamadılar, ama yine de keyifleri yerindeydi bence. Eve dönüşte hafta sonu dinlenmek yerine aşırı yorulduğumu fark edip çöktüm. 

Her şey bir yana- gecenin ortasında Vera'nın uyanıp bağıra çağıra ağlayarak yarım saatten fazla kriz geçirmesi bana kaldırabileceğimden fazla geldi. Ben nerede hata yaptım? Benim çocuğum sorunlu mu? Bu şimdiye kadarki en kötü gecemizdi, bu krizleri önlemek için ne yapmalıyım? Onu sakinleştirip yatırdıktan sonra da bir süre uyuyamadım.

13 Aralık 2023 Çarşamba

5283

 (9 ARALIK CUMARTESİ)

Kızlar geç uyandılar, ben de biraz dinlendim. Klasik sabah rutinimizin ardından evden çıkmamız öğleni buldu; bugün bir kaç saat yine kızlarla yalnız kalacağım. Vera anlayamadığım bir kriz geçirdi; limon muydu sebebi? Gerçekten bilemiyorum, tek bildiğim sabır göstermekte çok zorlanıyorum bu durumlara.

Art arda geldi yine; bu kez de kontrol kalemiyle oynamasına izin vermediğim için ağlamaya başladı. O kadar susmadı ki sonunda kucaklayıp sarstım, hızla bahçeye indirdim soğukta. Sustu hemen, ikimiz de biraz sakinleşince hep beraber alışverişe gittik. Her bir kriz, onlar için de benim için de yıpratıcı oluyor çok, bugünlerde sadece Vera ile yaşıyoruz bunu.

Akşam şarap açıp biraz karşılıklı oturmak iyi geldi, pek dolu sohbet edemesek de. Aslında bu dişimin kavuğuna bile yetecek kadar değil, ama yine de işte... 

Kızların yatma vakti geldiğinde 3. krizi de yaşayınca, artık sakin kalmak iyice zorlaştı ve ben başından aşan bir dalganın altında boğulduğumu hissediyorum...

5282

 (8 ARALIK CUMA)

Kızlarla başbaşa ilk günümüz; özellikle sabahtan korkuyordum ama OK.di.

Bakıcımız izinli ve ben yine aynı şekilde kalkıp bez değiştirip giydirdikten sonra kızlara kahvaltı hazırladım, yedirdim, gayet güzel şekilde masadan kalktık vakitlice. Kriz yaşanmadan bir gün geçirdik, yemeklerini yaptım ve öğleden sonra yakındaki cafeye bile gittik annemle birlikte. Kendime güvenim arttı biraz, ama tabi, işimle ilgili hiçbir şey yapamadım ve acaba annem yoruldu mu diye düşünmeden duramadım.


5281

 (7 ARALIK PERŞEMBE)

Bugün de sergi gezme planımız iptal oldu; geçen hafta ben hastaydım bu hafta da arkadaşım hastalanmış. 

Geçen aydan beri gezmek istediğim birkaç sergi vardı, bir türlü olamadı.

Kızlar öğlene kadar yine zorlayıcıydı, uykudan sonra nasıl olduysa sakinleştiler. Bir şekilde kendime hakim olup öfkelenmeden yönetebilmeliyim bu kaotik süreçleri.

5280

 (6 ARALIK ÇARŞAMBA)

En zor ebeveynlik akşamımdı bu şimdiye kadar.

Yanlış olduğunu bile bile bağırdım kızlara, hem de öyle böyle değil.

Kötü konuştum, sert davrandım, çünkü her şey aşırı zor olmaya başladı son haftalarda; yemek, bez, uyku...

Tükenmiş hissediyorum ve bakıcıyı bırakacağımız için de ekstra endişeliyim. 

Her akşam art arda bu sebepli sebepsiz ağlamaları yaşamaktan bıktım.

Bağırdığımda sustular; korkup şaşırdılar muhtemelen. 

Berbat hissederek uykuya daldım.

12 Aralık 2023 Salı

5279

 (5 ARALIK SALI)

Temizlik iyi geçti bugün; yeni başlayan kadın eli çabuk ve becerikli çıktı, tabi yine de biraz kargaşa oluyor evde. Bundan sonra en azından sorunlarımdan birini çözdüm gibime geliyor.

Kanserle mücadele eden bir arkadaşımın durumunu soran bir mesaj alınca şaşırdım, değer verildiğimi hissettim. Sonra uzun uzun yazıştık, anlattı, dinledim, içime oturdu acısı. Anlaşıldığımı bilmenin yumuşacık duygusunu içimde taşıdım günün geri kalanında...

Kendimi iyi hissetmem için dışarıdan gelen uyarılara muhtaç olmam ne acıklı değil mi-hele de bu kadar ufacık bir uyarana bu kadar tepki veriyor oluşuma ne demeli...?


5278

 (4 ARALIK PAZARTESİ)

Bitkin uyandım, bütün gün ayılamadım. 

Annem de Leyla da hasta hala, anneannem de iyi değil ve annem endişeli. Yardımcı tutmaktan bahsediyor, yaşlılık da yaşlıyla ilgilenmek de çok zor...

Hava fırtınalı, işler iyi gitmiyor, sevimsiz bir gün. Gelirim giderlerimi karşılamadı bu ay, hayat bezgini hissediyorum.

5277

 (3 ARALIK PAZAR)

Sangha buluşmasına arkadaşlarımla gittim, tanımadıklarım çoğunluktaydı salonda, ama gayet güzel zaman geçirdim. Yakın tanıdıklarımı birkaç ay sonra tekrar görmek güzeldi, yeni insanlarla tanışıp sohbet etmek de iyiydi. Enneagram konuşuluyor en çok aramızda elbette, en zevklisi.

Çıkışta yemeğe gittik, kakara makara geçti yine. Yorgun ve geç eve döndüm, gece de tabi Vera uyutmadı. Bu hafta her gece böyle bir terör yaşadık. 

"Çiçek açmış" bir kızdan sevgilerle...




5276

 (2 ARALIK CUMARTESİ)

Son haftalarda hiç çalışamadım; kızların bakım rutini o kadar hayatımı ve zihnimi meşgul ediyor ki; başka bir soruna konsantre olamıyorum. Bunaltıcı bir düzene dönüştü rutinim, bir düğüm oldu sanki her şey- ama çözülmeye az kaldı, biliyorum.

Kızlarla boğazda uzun ve dopdolu bir gün; arabalı vapur kızların çok hoşuna gitti, Kireçburnu'nda kahvaltı yine biraz kaotik olsa da keyifliydi, sahildeki parkta biraz oynadılar ve yakındaki bir cafede biz kahve içerken onlar takıldılar.

Hayata yavaş yavaş onlarla katılmak güzel bir his; birlikte neler neler yapacağız daha...

5275

 (1 ARALIK CUMA)

Zorlayıcı konuşmalara başladım; bir sıkıntıyı halletmek en iyi yoludur ondan kurtulmanın.

Önce bakıcımızla sakin bir şekilde konuşup ay sonunda işine son vereceğimi söyledim. Dostane bir veda konuşması oldu, içim rahatladı. Tabi aslında asıl iş bundan sonra başlıyor; kreş, oyun ablası ve oyun gruplarını araştırıp organize etmek bana düşüyor.

İkinci olarak kiracımızla konuştum, yine dostane ve açık davrandığımı düşünüyorum. Bir yerde uzlaşacağız elbet ve kendimi takdir ediyorum bu meselelerdeki tavrım için. 

Dükkan sahibini de aradım, ama net sonuca varmadan 1-2 hafta ertelendi görüşmemiz, ki o da elbet çözülecek.

5274

 (30 KASIM PERŞEMBE)

Önümde zorlayıcı 3 konuşma var: dükkanın sahibi ile sözleşme feshi, kiracımızla yeni yıldaki artış oranı ve yardımcımızla işten çıkarma konuşması yapmam gerek.

Bunları hallettikten sonra yeni yıla hafiflemiş gireceğimi umuyorum; sonra da ilk iş halletmem gereken bir banka hesabı değişimi olacak sırada. 

Bakıcımızla bugün ilk defa gerçekten kısa bir tartışma yaşadık: kızların günü boş geçmesin diye bir aktivite önerdim, 10 parçaya bölünemeyeceğini söyleyerek tersleyince benim de kararım netleşti. Yıl sonunda bu işbirliğini bitiriyorum.

Gece yarısı yine Vera ağlayarak uyandı, görünürde hiçbir sebebi olmayan agresif bir halde kendini hırpalayarak ağladı yarım saat boyunca. Bu sürede ne yapsam işe yaramıyor; hangi odaya girsem, ne söylesem istemiyor, adeta kendinden geçmiş vaziyette bağıra bağıra ağlıyor. O kadar sinir bozucu ve yorucu ki- tam bir gönüllü ıstırap pratiği.

5273

 (29 KASIM ÇARŞAMBA)

Yardımcı olmadığında sabahları çok zor olacak, nasıl altından kalkacağım diye düşündüm bu sabah. 

Bez değiştirmek ölüm gibi oluyor bu aralar, neden bilmem, giydirmek, herhangi bir şey acayip zorlaştı. 

Sabah rutini özellikle karmaşık, kahvaltı da hazırlıyorum, iyice gecikecek iş başına oturmam. 

Tek başıma zorlanmayı göze alabilecek miyim? Bu yardımcıyla birlikte devam etmek de ayrıca sinir bozucu-işin içinden çıkamıyorum bir türlü.

Son haftalarda giderek bütün zihnim bunlarla doldu taştı: çocuklarla rutinimi oturtmak meselesi.

5272

 (28 KASIM SALI)

Bugün daha kötüyüm, iyice hastalandım uyumayınca. 

Yine bakıcı beni sinir etti; Vera tam dalmışken bezini takmak için uyandırdı, kız yarım saat ağlama krizi geçirdi, sakinleştirmek bana düştü. Zorla susturup büyük yatağa yatırdım, ama uyumadan kalktı. 

Annem de hasta, gelemeyince zor bir gün geçirdik. Onu zorlamak istemiyorum, ama yardımcımızı işten çıkarmaya karar verdim bugün. 

Akşam son dersimiz vardı, tüm bitkinliğime rağmen katıldım ve her zamanki gibi bana tatlı tatlı laf atıldı. 

5271

 (27 KASIM PAZARTESİ)

Her gün evi topluyorum ve her gün tekrar dağılıyor. 

Hastayım ve kafam kazan gibi, okuduğumu anlamıyorum, işe konsantre olamıyorum. 

Bu sefer de gece Vera uyandı kaç kere, salonda, yatak odasında yatmayı denedik, bir türlü uyumadı.

Akşam saat 10 olup Leyla ağlayıp yatmayı reddedince öfkelendim; bir düzen oturtamadık!

5270

 (26 KASIM PAZAR)

There's a bluebird in my heart thatWants to get out but I'm too tough for himI say, stay in there, I'm not goingTo let anybody see youThere's a bluebird in my heart thatWants to get outBut I pour whiskey on him and inhaleCigarette smokeAnd the whores and the bartendersAnd the grocery clerks never know thatHe's in thereThere's a bluebird in my heart thatWants to get out but I'm too tough for himI say, Stay down, do you want to messMe up? You want to screw up theWorks? You want to blow my book sales inEurope? There's a bluebird in my heart thatWants to get outBut I'm too clever, I only let him outAt night sometimes when everybody's asleepI say, I know that you're thereSo don't be sadThen I put him backBut he's singing a littleIn there, I haven't quite let him dieAnd we sleep together like thatWith our secret pactAnd it's nice enough to make a manWeep, but I don't weep, doYou?

There is a bluebird messing with my heartWhat should I do with this little bird?There is a bluebird messing with my heartWhat could I do with this little bird?I'm turning into a bird, I'm turning into a birdSo I will fly with this melancholy

5269

 (25 KASIM CUMARTESİ)

Emirli'de tadilat başladı ve birkaç hafta sonu orada olamayacağız; bu dönemi şehirde fırsat bulamadığımız aktiviteleri yaparak geçirmek istiyoruz.

Kızlarla kahvaltıya gidelim dedik bugün; her zamanki favori cafemize oturduk. Onlar için seçtiklerimizi biz yedik ve kızlar sadece simit ekmek yediler, ama yine de kötü geçmedi. Tabi kaotikti ve ne yediğimizi anlayamadık.

Çıkışta sahildeki parka götürdük onları; fırtınalı deniz muhteşem görünüyordu. Rüzgara rağmen parkta eğlenmeleri çok hoşuma gitti, değişiklik oldu onlara da. Kedi köpek maması alıp döndük eve, Emirli'ye gidemiyoruz dediysem, hayvanları aç bırakmıyoruz yine. 

Öğlen kızlar uyumadı. Bir süre yatakta kaldıktan sonra tekrar onları kaldırıp yemek yedirdim. Önce bir öfkeye kapıldım; neden hafta sonu uyumuyorlar, niçin bu kadar zorlanıyorum ben tek başımayken diye. Zaten hasta olacak gibi hissediyorum; boğazımda bir gıcık var ve hiç dinlenemiyorum. Leyla da öksürüyor. 

Akşamüstü uyuya kaldılar neyse ki, ben de azıcık uzandım. Akşam bir şeyler yedikten sonra bir film noir açtık; bayılıyorum bu tarza! Dışarıda fırtına, içeride mutlu kedilerle eski bir film-işte benim konfor alanım.

11 Aralık 2023 Pazartesi

5268

 (24 KASIM CUMA)

YENİDEN DOĞUŞ

- İbrahim Golestan'a -

Tüm varlığım benim karanlık bir ayettir seni, kendinde tekrarlayarak çiçeklenmenin ve yeşermenin sonsuz seherine götürecek. Ben bu ayette seni ah çektim, ah ben bu ayette seni ağaca ve suya ve ateşe aşıladım! Yaşam belki uzun bir caddedir, her gün filesiyle bir kadının geçtiği, yaşam belki bir urgandır, bir adamın daldan kendini astığı, yaşam belki okuldan dönen bir çocuktur, yaşam belki, iki sevişme arası rehavetinde yakılan bir sigaradır, ya da birinin şaşkınca yoldan geçişi, şapkasını kaldırarak, başka bir yoldan geçene anlamsız gülümsemeyle “günaydın” diyen. Yaşam belki de o tıkalı andır, benim bakışımın senin buğulu gözlerinde kendini paramparça yıktığı ve bir duyumsama var bunda benim ay ve karanlığın algısıyla birleştireceğim. Yalnızlık boyutlarındaki bir odada, aşk boyutlarındaki yüreğim, kendi mutluluğunun sade bahanelerini seyreder, saksıda çiçeklerin güzelim yok oluşunu ve senin bahçemize diktiğin fidanı ve bir pencere boyutlarında öten kanarya ötüşlerini. Ah.. Budur benim payıma düşen, budur benim payıma düşen, benim payıma düşen, bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür, benim payıma düşen, terk edilmiş merdivenlerden inmektir ve ulaşmaktır bir şeylere çürüyüşte ve gurbette, benim payıma düşen anılar bahçesinde hüzünlü bir gezintidir. Ve "ellerini seviyorum" diyen sesin hüznünde ölmektir. Ellerimi bahçeye dikiyorum, yeşereceğim, biliyorum, biliyorum, biliyorum ve kırlangıçlar mürekkepli parmaklarımın çukurunda yumurtlayacaklar. Küpeler takacağım kulaklarıma ikiz iki kirazdan ve tırnaklarımı papatya çiçeği yapraklarıyla süsleyeceğim. Bir sokak var orada, aynı karışık saçları, ince boyunları ve sıska bacaklarıyla küçük bir kızın masum gülüşlerini düşünüyorlar bir gece rüzgârın bizi alıp götürdüğü. Bir sokak var benim yüreğimin çocukluk mahallesinden çaldığı, zaman çizgisinde bir oylumun yolculuğu ve bir oylumla gebe bırakmak bir zamanın kuru çizgisini bilinçli bir simgenin oylumu aynanın konukluğundan dönen. Ve böylecedir, birisi ölür ve birisi yaşar. hiçbir avcı, çukura dökülen hor bir arkta inci avlamayacaktır. Ben hüzünlü küçük bir periyi biliyorum okyanusta yaşayan ve yüreğini tahta bir kavalda, usul usul çalan küçük hüzünlü bir peri, geceleri bir öpücükle ölen ve sabahları bir öpücükle yeniden doğacak olan…

Furuğ Ferruhzad
( 1935 - 1968 )

5267

 (23 KASIM PERŞEMBE)

Bütün gün kızları evde oyalamak ve biraz bir şeyler öğretebilmek için nasıl aktiviteler yaptırabiliriz diye baktık, en azından vakitleri boş geçmesin. Aslında bir sürü fikir var kolayca yapılabilecek.

Akşam sinemaya gittik; evlilik çukurunda kendilerini unutmuş bir çiftin tartışma sahnesi beni biraz gerdi; bazen intiharı ben de düşünüyorum...

5266

(22 KASIM ÇARŞAMBA)

 "Dolayısıyla noksanlık, birbirine ait olan şeylerin henüz bir arada olmayışıdır."

5265

 (21 KASIM SALI)

"Sıradan şeylerdeki güzelliği görmediğimiz sözüne isyan etmek istiyorum!" diye araya girdi bir öğrenci derste. "Tersine, sıradan şeylerdeki güzelliği asıl 4ler fark eder... Bir 4 arkadaşımla salyangozun güzelliği üzerine uzun uzun konuştuk geçenlerde mesela..."

Hoca gülümseyerek onayladı: "Elbette görürler, öyleyse sen düzelt bu ifadeyi. 4ler sıradan şeylerdeki güzelliği fark ederler, ama sıradan hisler beslemek istemezler asla." 

"Kesinlikle katılıyorum buna."

"4lere yükleniyorum hep bugün, biraz da iyi özelliklerini sayalım da affetsinler... Duygularıyla en temas edebilen grup; işte onlar salyangozun güzelliğini teslim edenlerdir. Rana'nın kamerası hala kapalı mı?"

"Kozmik bir şaka olarak bu akşam kameram bozuldu."

Bu kozmik flört ebediyen sürer aramızda.


5264

 (20 KASIM PAZARTESİ)

Gitmek istediğim birkaç sergi var, bir yandan da kızların rutini zorlaşmaya devam ediyor ve onları bakıcıya bırakıp gönül rahatlığıyla evden çıkamayabilirim. Aslında bu ay için kızlarla gitmeyi planladığım bir atölye de vardı, ama sıra gelmedi. Oyun ablası ve oyun grubu gibi alternatiflere bakıyorum, belki Aralık'ta denemeye başlarız. Arkadaşlarla ufak bir meditasyon grubu kurduk, bir fireyle de olsa devam ettiriyoruz. Haftada iki gün zorlamayacak şekilde planladık, bana da iyi geliyor. Ama tabi, her seferinde bahaneler bulan ve sürdüremeyen birine yardım etmek imkansız, onun kendine yardım etmesi gerek. 

5263

 (19 KASIM PAZAR)

Emirli'de sulukar yağışına uyandım. Pencere kenarında yataklarındaki kızlara baktım; ne kadar şanslıyım! 

Mutluluğum bu işte benim. Burada olmak, dünyadan uzakta.

Bu eve sığınmak, bu kızlar, bu kediler...

Kahvaltımız tam biterken bir telefon geldi, arkadaşım bize gelmiş, ama İstanbul'daki evin kapısında kalmış. Hiç beklemiyordum ve başımdan aşağı kaynar sular döküldü resmen, kendimi çok kötü hissettim. Neyse ki onu beklemeye ikna edebildim de arabayla alıp getirdik.

Şömine başında şampanya açıp pasta yedik, belki rakı sofrasına oturamadık ama, yine de keyifliydi.

Planlar iptal de olsa, sakin bir gün geçirdik kedilerle birlikte, sıcacık. 

Kimse aramasa da, aldığım bir mesaj yetti yüzümü güldürmeye. 

"Cheers to those who ended up getting burnt at the stake!"


5262

 (18 KASIM CUMARTESİ)

Gecenin ortasında Leyla ağlayarak uyandı, sakinleşmesi uzun sürdü, salonda uzandık, evi gezdik, camdan baktık, hatta simit bile verdim. 

Yeniden uykuya dalmam zaman aldı ardından, sabaha karşı da rüyamda babaannemi görüp ağlayarak uyandım. Amcamın evinde henüz hayatta, hatta fazla yaşlı bile değil sanki, kuzenler eve gelirken ben çıkıyorum, geri dönüp ekstra öpüyorum onu, çünkü bir dahaki sefer geldiğimde bulamayabilirim, ölebilir, biliyorum. Yüzünü, ellerini öpüyorum ve kasvetli yağmurlu bir sabaha uyanıyorum. 

Akşamki meyhane planları iptal oldu; birer birer gelecekler hava muhalefeti veya hastalık sebebiyle vazgeçti. Birdenbire boşa çıktım ve bir hayal kırıklığına düştüm, hava fırtınalı. Evde yalnız kaldım ve hiçbir şey yapmak istemediğim bir ruh haline büründüm. Daha önce belli olsaydı bari Emirli'ye gider, orada geçirirdik, diye üzüldüm. 

Kızları uyuttuktan sonra geri dönüp Eylül ayının o en zor ilk günlerini yazdım buraya; yüzleşmesi zor olanları anlattım. Sonra bir şiir paylaştım; beni anlamasını beklediğim tek kişi tarafından beğenilince ağlamaya başladım. Doğum günüm öncesi fazlasıyla hüzünlü bir hale büründüm.

5261

 (17 KASIM CUMA)

Yine son günlerde biraz eleman krizindeyiz; bakıcı yardımcımızın bu sabah kızlara giyecek bir şeyleri olmadığı bahanesiyle hırka giydirmediğini duyunca, iyice sinir oldum. Son haftalarda onları hiç oyalayamıyor ve sürekli yanıma geliyorlar çalışırken, her türlü krize ben müdahil olmak zorunda kalıyorum. Öğlen annemle kahve molasında kreş planlarından konuştuk, niyetim önümüzdeki ay biraz okulları araştırmak. Belki de daha erken başlatabilirim kızları, bakalım, nasıl olacak bu süreç...


5260

(16 KASIM PERŞEMBE)

Belki belki belki... Zihnim "belki de"lerle dolu.

İçimde bir yerde ise; o kadar eminim ki...


5259

 (15 KASIM ÇARŞAMBA)

Dün gece rüzgarda ince bir yaprak gibi titreyerek girdim yatağa, bana ne olduğunu anlayamadım tam.

Bir şey değişmişti, her şey bambaşkaydı sanki. 

Uyuyamadım.


7 Aralık 2023 Perşembe

5258

 (14 KASIM SALI)

"Müzik öğrenirken ilk dersler biraz ruhsuz geçer; teoriye başlarsın, nota öğrenirsin, parmaklarını nasıl koyacağını çalışırsın. Tek elinin bir bebek kadar beceriksiz ve ürkek olduğuna şaşırırsın. Sıkıcıdır, hayalindeki gibi değildir ve çoğu kişi burada bırakır.


Devam edersen vuruş değerlerini öğrenirsin, farklı  ölçülerde parçalar görürsün, biraz ilerleyince akorları tanırsın, sonra bir gün fa anahtarlarıyla tanışırsın dünyan tersine döner, vurguların çeşitliliği dev bir dalga gibi başından aşar... Komplikedir, talepkardır, bütün vaktini, dikkatini ister ve çoğu kişi burada kopar. 


Devam edenler belki sonunda birkaç parçayı "doğru" çalmayı başarabilirler, yine de bir şey eksiktir. Fazlasıyla moral bozucudur bu his; tuşlara tam gereken anda tam gerektiği kadar basıyorsun ama bu müzik değildir sanki. Bir türlü tatmin olmazsın; tarifteki malzemelerin hepsini koysan da tutmayan hamur gibidir. Bazen bu aşama yıllarca sürebilir, en kritik yerdesindir. 


Sonra birden bir sabah uyanırsın, oturur içinden gelen ilk parçayı çalarsın. Gözlerin kapalı, düşünmeden, saymadan, dinleyerek... Sadece ellerini serbest bırakırsın ve "Müzik" oluverir.🎶 

Anlarsın ki; "Müzik" hep oradaydı, ilk defa bu kez sen sustun. 💫


Bu akşamki dersi unutmayacağım."



6 Aralık 2023 Çarşamba

5257

(13 KASIM PAZARTESİ)

Dün kendimi iyi yönetebildim mi, biraz rahatsızım içten içe. Sanki fazladan bir performans gösteriyorum, dikkat çekmek ister gibi mi görünüyorum, daha sakin ve sarsılmaz kalmaya çalışacağım bir dahaki sefere. 

Kanser olan arkadaşımdan bahsettim bugün sana, genç anne olan hani, şoke eden haberini geçenlerde aldığım. Bir zamanlar aynı sırada okuduğun birinin başın abu kadar korkunç zor bir şey geldiğini öğrenmek cidden sarsıyor insanı.

Yağmurlu öğleden sonrayı evde düşünerek geçirdim, kalp atışlarım ancak yavaşladı. Akşam misafirimizi yolcu ettik ve onda eğitilmemiş egonun rahatsızlanmasını yakından gözlemledim.

5256

 (12 KASIM PAZAR)

Hızlı bir güne başlıyorum; kahvaltıdan sonra eve dönüp, hazırlanıp eğitime yetişmek için yola çıkıyorum. 

Bu eğitime katılmayı planlamıyordum aslında, son dakika gitmeye karar verdim. 5 ay sonra ilk defa yüz yüze bakacağımız için bir parça gerginim içten içe. Mesafelendik mi, eskisi kadar yakın değil miyiz acaba...?

Dersten sonra yemeğe kalıp kalmayacağımı soruyorsun, kalacağım elbette. Tam karşıma oturuyorsun, gözlerini yine bana kilitleyip anlattıklarımı dikkatle dinliyorsun. Nötr bir tavrın var, yine de meraklı sorular soruyor, başka tarafa dönmüyorsun. Hatta masanın öbür ucuyla da azıcık sohbet etmeye giderken bile, kalkıp gitmeyeceğimizi garantilemek istiyorsun.

Kapı önünde vedalaşırken işte yine ben eskisi gibiyim, sen eskisi gibi ve aramızdaki gerilim çatlaklardan sızıyor... "Üşümüyor musun sen öyle?" 

Üşüyorum, ama umurumda değil.

5255

(11 KASIM CUMARTESİ)

Emirli'de keyifli bir sonbahar günü; öğlen turşu kuruyoruz annemle birlikte, kızlar bahçede oynuyorlar.

Yağmurlu akşamüstünü evde kedilerle huzurlu geçiriyoruz, akşam şarap açıp bir filme başlıyoruz.

Sakin, dünyanın telaşından uzakta...

5254

 (10 KASIM CUMA)

Rüyamda bir inzivadayız, arkadaşların hepsini tanımıyorum, belki sadece bir iki kişiyi-diğerleri yenilerden. 

Sanki büyük bir mermer havuz ya da ufak bir göletin kenarında yürüyoruz, suyun dibi belirsiz, otlarla dolu, kahverengimsi yeşil renkte ve bataklık gibi korkutucu.

Dersin bir parçası olarak herkes bir bir suya giriyor, yanımdaki arkadaşıma ama ben çok korkarım, diyorum. O da korkarmış atlamaktan, ama el ele yürürken aniden kendini bırakıveriyor, ben tek kalıyorum. 

Sen bizden biraz yüksekte bir sandalyeye oturmuşsun, mermer bir platformda, yeni kamp için seçtiğin yerden bahsediyorsun. Gitmeliyim, diye düşünüyorum ama sana ulaşamıyorum sanki.

Sonra bir köşede sarılıyoruz, kanatlarıma dokunuşunu hissediyorum.  

5253

(9 KASIM PERŞEMBE)

Bana ihtarname ile tatsız bir sürpriz yapan bu gün, sinema saatine yetişemeyişimizle surat asmaya devam etti, akşam da birden bize misafir geleceğini öğrendim. İstediklerimin hiçbiri olmayıp da istemediklerim olduğunda, pratik hanemize yazılıyor mjuydu?

5252

 (8 KASIM ÇARŞAMBA)

Artur'un havası hala içimde, her nefesimde- gözlerin de öyle.

5251

 (7 KASIM SALI)

Yine yorgun uyandım, kızlar gece uyandılar, ben de huzursuzdum, uyuyamadım aralarda. 

Sabah 7 gibi Vera yatağa geldi, uyutmadı ama çok tatlıydı. 

Bugün de yine yapılması gereken işlerle geçti gitti, arada bir yazı okuyabildim sadece, Aldous Huxley'nin.

Sahi, neden beni en yakınlarımdan fazla senin önemsediğini düşünüyorum?

Söylesene, niçin paylaştığım bir yazıyı merak edip illa ki okuyorsun ve beğeniyorsun?

Gerçekten ama, neden benle bu kadar ilgileniyorsun?

5250

 (6 KASIM PAZARTESİ)

Bitkin uyandım, dinlenmek istedim ama uyuyamadım tabi, asla fırsat olmuyor dinlenmeme. 

Hafta sonu program yapmanın sonucu bu oluyor benim için.

Kızları parka çıkardık, Kadıköy'den kumaş almaya gittik, siparişler derken akşam oldu.

Dersimiz vardı, ama kızlar asla rahat bırakmadı, sonra tekrar dinleyeceğim artık. 


5249

 (5 KASIM PAZAR)

Ustalar geldi, evde yapılacak işler planlandı, umarım bu kış bitirip yaza kadar bahçeyi de yaptırabiliriz. Elden geçtikten sonra harika olacak bu ev.

Öğlen toparlanıp dönüş yoluna çıktık, ilk durak Bursa. Arkadaşlarımıza uğrayacağız, doğum günü var. Kızlar maskot gibi oluyor kalabalıkta, güle eğlene birkaç saat geçirdikten sonra İstanbul'a dönüyoruz. Evi temiz bulmak paha biçilemez gerçekten, ama yine de yerleşmek geceye kadar sürüyor. 

5248

 (4 KASIM CUMARTESİ)

Hava mis gibi burada, muhteşem. Artur çok da boş değil, hemen her sırada en az bir evde tadilat var zaten. Kedileri burada bulduğumuza çok sevindim. Yavru köpeklerden bir tanesiyle annesi burada, hepsine mama verdik. Fırının kapalı olmasına şaşırdık, eczane ve market açık ama. Kışı burada geçirme fikri cazip geliyor, belki önümüzdeki senelerde kişisel inzivamızı yaşayabiliriz. 

Sahilde lodos fırtınasının kıyıya vurduğu yosunlarla oynadı kızlar, eğlendik. Akaşm ve sabahları serin oluyor şimdiden, gündüzse epey sıcak ve güneşli. Gemi yatağına giderkenki yavru kediler de büyümüş, yol üzerinde diğer evleri inceledik, burayı yaptırıp yaşanır hale getirmek istiyoruz.

Gece bir yağmur bastırdı, müthiş bir sessizlikte dinledim, Dorian'ı bitirdim.

5247

 (3 KASIM CUMA)

Yıl sonu dükkanı bırakmaya karar verdim, kira neredeyse 4 katına çıkacak ve bunu üstlenmem mantıksız olacak. Tüm masrafları karşılamak için çok fazla satış yapmam gerekir, ki bu siparişleri yetiştirmem için de çok daha fazla çalışmak zorunda kalırım. Öyle bir vaktim kalmıyor ki kızlardan, tek yol küçülmek bence.

Akşam toplanıp hafta sonu için Artur'a yola çıktık yine, yolculuk rahat geçti, hava mis gibi.

5246

 (2 KASIM PERŞEMBE)

Dişçi randevum vardı bugün, öyle motivasyonsuz hissediyorum ki. Kasım için hava birden fazla soğudu ve bütün gün sağanak yağışlı geçti. Akşam kuzenlere yemeğe gittik, kızlarla arabaya oturt kaldır zor oluyor en basit bir organizasyon bile.

5245

 (1 KASIM ÇARŞAMBA)

Kızların bakım rutini o kadar zorlayıcı ki; banyolarını, yemeklerini halletikten sonra, işler de durgun olduğunda kendime günün kalanını tatil ilan ediyorum. Annemle kahve içmek için kendimize bahane yaratıyoruz, ikimizin de bakımveren rolleri üstlendiği bu dönemde biraz rahatlamaya ihtiyacımız var. 

5 Aralık 2023 Salı

5244

 (31 EKİM SALI)

Not düşülmeyen bir gün, diğerlerinden değersiz midir?

Hatırlanması mı daha değerli kılar bir günü- ve neden? Nasıl olsa bir gün unutulmayacak mı?


5243

 (30 EKİM PAZARTESİ)

Rüyamda dün gece; geciktiğim bir sınavın stresine girmişken kendimi uçarak ve görünmez yaparak kurtardım durumdan. Bir çeşit süper-güç!


5242

 (29 EKİM PAZAR)

Yorgunum haliyle, dün akşamdan kalan bulaşıklar vesaire, yine de Emirli'ye gittik. 

Hava ılık, ev kirli, çamaşır bulaşık yemek derken başka bir şeye vakit kalmadı. Dük çok tatlı yine, onun varlığı burayı anlamlı kılıyor. Sanki bir türlü uyanamadığım ve fazla yediğim verimsiz bir gün geçiriyorum. 

Her yerde Cumhuriyet bayramı kutlanıyor bugün, ben nedense coşkulu değil de hüzünlü hissediyorum. Makedon türküleri dinleyip kederleniyorum...

5241

 (28 EKİM CUMARTESİ)

Leyla'nın uyanır uyanmaz sesini duyduk: "Veyaaa hadi uyan! Uyan Veya hadi kalk! 

Vera'dan cevap geldi: "Guten Morgen Yeyacıımm" 

Kalbim sıcacık oldu. 

Arkadaşımız erkenden gelip süslemeye başladı salonu, bu artık bir gelenek oldu. Biri daha geldi, birlikte pastayı yapmaya başladık; hem çok eğlenceli hem biraz zaman alıyor bu iş. Annem de kurabiyeleri getirince her şey harika oldu. Kızların elbiseleri çok güzeldi, komşularımız uğradı. Fotoğraflar ve hediyelerle neşelenen tam bir 2 yaş doğum günü partisi oldu!



30 Kasım 2023 Perşembe

5240

 (27 EKİM CUMA)

Güzel havada artık daha iyi hissettiğime göre annemle bir kahve içebiliriz. Evleri tamir ve dekore etme planlarımızdan bahsedebiliriz, hayat bakalım bizi nereye nasıl yönlendirecek...?

Enneagram çalışmaya başladıktan sonra herkesin tipini fark eder oldum, bugün de dedemin ve eski sevgiliminkini buldum birden. 14 sene evvelki doğumgünü fotoğraflarıma baktım...

5239

 (26 EKİM PERŞEMBE)

Kampta olmasına rağmen beni takip ediyor, bunun bir anlamı var mı?

Bütün gün kızlarla birkaç yıl sonraki hayatımız için para hesabı yapıp bir türlü olduramadım. 

5238

 (25 EKİM ÇARŞAMBA)

Öğleden sonra kızların doktor kontrolü vardı ve korktuğum kadar zor geçti diyebilirim. Neyse ki geride kaldı artık ve akşam bizim burada bir kahve içmek için buluştuk sanghadan arkadaşlarımla. 

Aralarında bir tanesi var; çocuksu saflığı, açıklığı, kapsayıcı hali ne tatlı...

Diğer biri de açık ve dürüst, birleştirici ve çalışkan, düzgün biri her nereden baksan. Yine de sanki bana karşı biraz mesafeli ve bir şeyimden rahatsız gibi hissediyorum. Bir parça yargılandığımı hissediyorum onun tarafından sanki, katı sınırlar çizmek istiyor gibi.

İlişki dinamikleri ve motivasyonlar üzerine biraz kafa yordum buluşma sonrasında.

5237

 (24 EKİM SALI)

İş açısından son derece verimsiz zamanlar geçiriyorum, ama içim çiçekleniyor yeniden. 

Hem satışların düşmesi, hem kira artışının ortaya çıkması hem hastalık ve yorgunluktan kırtulamayışım hevesimi kırıyor. Ama bir yandan sonbaharda ilkbaharı yaşıyorum içimde. 

Takıntılı mı davranıyorum, saçmalıyor muyum? Neden bu kadar eminim hissettiğimden, neden başka her şey önemsiz, gerçekler sabun köpüğü- sadece seninle olmak istiyorum. 

5236

 (23 EKİM PAZARTESİ)

Bizden biraz daha büyük çocuğu olan ebeveyn dostlarımızla sohbet etmek, hem iyi geliyor hem de biraz endişelendiriyor beni-bunu fark ettim. Dün akşamki muhabbetten sonra yine bu ülkede hangi okula çocukları göndereceğiz lafı açıldı, nasıl yetişeceğiz bu masraflara, kızlara nasıl bir ortam sağlayabileceğiz?

Sabah annemle en sevdiğimiz cafeye kahvaltıya indik caddeye, biraz kafa dağıtmak istedim. Hastalığım nezleye çevirdi, yoruldum. Uzandım biraz, çalışamadım. Hiç beklemediğim bir mesajın gelmesiyle yeniden heyecanla doldum: "Ne oldu Ranacım"

Derse ekstra davet edildim, ilginç bir konu işleyecekmişiz, oysa zaten gelecektim. Ama bu ayrıcalığın tadını çıkardım tabi.

5235

 (22 EKİM PAZAR)

Hava yaz gibi, muhteşem. Sergileri gezebilirdim, her şeyi yapabilirdim, ama hastayım.

Gündüz evde kızlarla yalnız kaldım, uyumadılar, yoruldum, sinir oldum. Akşam İngiltere'den kuzenler geldi, yılda 1 defa görüşebiliyoruz ama iyi geliyor. Bizden 2 sene önden giden bir ebeveynin tavsiyesini almak da ayrıca güzel. Keşke daha çok bir araya gelebilsek.

5234

 (21 EKİM CUMARTESİ)

Safinaz ölmüş.

Geve yarısı anneannem banyoda düşmüş.

Kızlarla birlikte annemlere yürüdük akşamüstü, hem bir geçmiş olsun diyelim istedik. Annem çok fena oldu haberi alınca, ağladı. Son derece uyuz bir kediydi Safi, yine de bizim kızımızdı, annemin kıymetlisiydi. Şimdi hiç anlaşamadığı Espresso ile yan yana yatıyor...

5233

 (20 EKİM CUMA)

Hastayım, hafta sonu partiyi erteledim. Yorgunluk üst üste geldi, etrafımdaki özensizlik beni hasta etti sanki... Yardımcı olmasını beklediğim yakın akrabamızın bencilce hareket edişi, bizi hiç düşünmeden kendi programını yapıp bize emrivaki yapışı, torununa ilgisizliği, günlerini oturduğu kanepe köşesinden kalkmadan bomboş geçirmekte ısrarı- hasta etti beni.

Biraz yatakta şiir okudum; Theophile Gautier'i keşfettim. Şimdiye kadar keşke daha çok vaktimi okuyarak geçirseymişim, pas geçtiğim o kadar çok kitap var ki! Listem uzadıkça uzuyor ve ben bunca nefis yazarı, şairi keşfetmemiş olmama üzülüyorum.

5232

 (19 EKİM PERŞEMBE)

Pazara giderken arabayı uzakta bir sokağa park edip sonra da yerini şaşırınca, saçma sapan bir mesafeyi yürümek zorunda kaldık ve yorulduk. Boğazım ağrımaya başladı, sanki hiçbir şey yapmadan gün bitti gitti.

Akşam film festivalinden son seçkimizi görmeye gittik; onun da gösterim salonunu karıştırmışım koştura koştura yetiştik son dakikada. İyice hastalandım artık. Çıkışta kızlara koala ve tembel hayvan silgili kalemler aldık, en azından ufak bir hediyemiz olsun dedim. 

Narsistle Aşk; pek sürprizi olmayan bir filmdi, ama sinema evinde seyretmek güzeldi, yetişmek için acele etmek, Moda'nın ara sokak kedilerine selam vermek, eski evlerin bahçelerine bakmak, bir sonbahar akşamı dışarı çıkmış olmak güzeldi.


5231

 (18 EKİM ÇARŞAMBA)

Sizi etrafta neşeyle dans ederken izlerken, tam şu an Dünya'nın bizden çok da uzak olmayan bir parça toprağında, sizin gibi çocuklar ölüyor. 

Gözlerinizdeki saf neşeyi görebildiğim kadar açık görüyorum başka gözlerdeki acıyı. 

Biraz derine bakın ve göreceksiniz ki Mutluluk, Istırap ile iç içedir- Hayat budur.

Istırap bizim başımıza gelen bir şey değildir, daha çok ne olduğumuza bağlıdır; devamlı büyüyüp gelişen ve değişip dönüşen varlıklar- tabi bir de, ölen.

Size bildiğim her şey söyleyebilirim: zevkte veya acıda kaybolmayın, kendinizi ne keyifte ne ıstırapta kaybedin. Bu duygular ezici de olsa, bu dünyada koşullanmış her şey geçicidir-neyse ki. 

Her ne gelirse gelsin sükunet içinde, onurlu ve metanetli karşılayalım; el ele, kalp kalbe.

Sonsuza dek sizin olan,

Anneniz

5230

 (17 EKİM SALI)

Bugün Cingöz hanım kısırlaştı, hepimiz bir oh çektik. 

Hikayesini düşünüyorum da: ona evde bakan genç bir kız nedense bizim köye açılan bir işletmeye getirmiş ve orada kaçırmıştı onu elinden, sonra bizim siteye sığınmış korku içinde saklanan bir hayalet kediye dönüşmüştü, bir var bir yoktu. Kedisini bulduğumuzu haber verdiğimizde pek de umursamamıştı, nasıl olsa komşular bakıyordu. Cingöz adını da bizim komşu taktı, 2 yılda defalarca doğum yaptı, yavrularının çoğu öldü gitti. Yanına 1 metre yaklaşmak mümkün değildi, sonunda onu yakalamayı başardık ve bugünden sonra artık en azından hamilelik çilesi çekmeyecek. 

Akşam canlı yayında adımı sesinden duymak ve el salladığını görmek çok tatlıydı, yeniden pratiklere motive oluyorum ve hayatımı ele alıyorum.

5229

 (16 EKİM PAZARTESİ)


1 gece istiyorum, seninle Girit'te. 
Hoca ile öğrenci olmayalım,
Bir başkasının sevgilisi ya da eşi olmayalım, 
anne olmayalım, 
adlarımızdan bağımsız,
tanımsız ve sınırsız...
sessizlik içinde yan yana oturalım
sabaha kadar
öyle ki tüm varlığımız pratik olsun




29 Kasım 2023 Çarşamba

5228

(15 EKİM PAZAR)

Sabaha karşı Leyla ağlayarak uyandı, altını ıslatmış, üstünü başını değiştirene kadar bir süre susmadı. 2 gecedir bu yüzden zor geçiyor.

Toplanıp Cingöz'ü alıp çıktık, onu kısırlaştırabilirsek muhteşem olacak, Emirli'deki tek dişli kedi o kaldı. 

Öğlen evden çıktık ve epeydir hevesle beklediğimiz programımıza başladık; önce Atlas'ta aheste akan bir Fin romansı seyrettik: Sonbahar Yaprakları. Festival ortamını özlemişim ; duygusuz kuzeylilerin yavan dünyaları ve dökülen binalarla dolu mahallenin küçük insan öyküleri...

Çıkışta arka sokakta bir bira içmeye oturduk, yeniden öğrenci kafasında olmak ne hoş. Güneş de vurdu, ne güzel bir gün! Kalkıp Beyoğlu kaosuna karışmadan vapura yürüdük, uzun zamandır kalabalıklardan ayrı yaşadığımdan mıdır, bana her yer fazlasıyla dağınık ve özensiz, kirli ve rüküş göründü. Her yer sanki Eminönü olmuş gibi geldi, insanlarıyla birlikte. Yine de denizden İstanbul'u görmek güzel...

Kadıköy'de vegan tantuni yemeye gittik, merak ettiğim bir mekandı ve yediğimiz tabak başarılı olsa da, ortamın rahatsızlığı ve çalışanların suratsızlığı pek memnun etmedi. 2. filmimizden önce Moda'nın yeni moda cafelerinden birine oturduk, tatlı seçtik. Ne yediğimi pek anlamadığım bir tatlıydı ve kahve iyi sayılmazdı-galiba ben artık yaşlandım; bu tip mekanlar sadece instagram için tasarlanmış gibi geliyor!

Almanya'nın Oscar adayı Öğretmenler Odası, ahlaki ikilemleri başarıyla anlatan ve basit bir olay etrafında derinlikli bir kurgu örebilen bence çok iyi bir filmdi. Adeta İran filmlerinden alışık olduğumuz ahlak meselelerine benzer bir konuyu işliyor: idealleriyle sistem arasında sıkışan bir öğretmen...


5227

 (14 EKİM CUMARTESİ)

Emirli'ye geldik, yorgun hissettiğim bir gün ve kızların öğlen uykusunda pek bir şey yapamadım. 

Gündemimize oturan kira uyuşmazlığı meselesinin düşündürdükleri; iş modeli ve yaşam tarzı değişikliği fikirleri zihnimin en büyük meşguliyeti bu aralar. Göztepe'ye taşınmak, Emirli'de yaşamak, belki ülke değiştirmek, bu durumda kızların kreşe başlaması, benim işimin nasıl devam edeceği, hayatında neye ne kadar vakit ve enerjimi ayırmak istediğimle alakalı sorgulamalara girdim, çıkamadım.

5226

 (13 EKİM CUMA)

Sonbahar hissiyatı ilk defa bugün geldi, havaya bir güz kokusu, rengi düştü...

Romantik bir gün geçirip akşama kadar sakin bir cafenin arka masasında kahvemi içip kitap okumak isterdim, ama onun yerine dükkanımın geleceği ve değiştirmem gereken iş modelim üzerine kafa yordum.

5225

 (12 EKİM PERŞEMBE)

Bu sabah komşumla kedi kısırlaştırma operasyonumuz var, erkenden buluşup kediyi götürüyoruz. Burası bir barınak, ama tabi ülkemiz koşullarında en iyilerinden biri herhalde, gördüğümüz kadarıyla. Yine de o kafeslerde kapalı neşeli ve canlı varlıkların gözlerindeki küskünlük mahvediyor beni.

Kedimiz hamile çıktı, elimiz boş geri döndük. Yavruların doğacağı varmış. Kahve içmeye, bir başka arkadaşımın  mahalledeki yeni mekanına oturalım dedim. Komşum çok tatlı ve candan biri, iyi zamanlarında eğlenceli, zeki, sohbeti dolu. Kötü zamanlarında fazlasıyla kendine güvensiz, sürekli şikayet eden birine dönüşmüş buluyorum. Keşke kendisi üzerinde çalışmaya başlaması için ona yardım edebilsem, ama insan kendisi istemeden hiç bir şey olmuyor. 

Akşam Ahlat Ağacı'nı seyrettik, geçen haftadan sonra Nuri Bilge'nin kaçırdığımız filmlerini de izlemek istemiştik. Tabi kızlar geç uyumaya başladıkları için, 3 günde ancak bitirebildik ve biraz kopuk oldu. Entelektüel ve dokunaklı diyaloglar, bu adamın filmlerinin kilit taşı-şahane görsel karelerden sonra tabi...

5224

 (11 EKİM ÇARŞAMBA)

"Kaybedilen anlam" diye adını koydum bu sabah meditasyonda, hasretini çektiğim şeyin.

"Anlam bulunur, kaybedilir, sonra tekrar bulunur." dedi bir varoluşçu psikolog. 


5223

 (10 EKİM SALI)

Birkaç aydır sadece ıstırapla dolu gibi görünen hayat, sanki biraz açılıyor bu ay, hızlanıyor. 

Yeni modeller üzerinde çalışıyorum, kızların partisi için planlar yapıyorum, ertelediğim bazı angarya işleri hallediyorum... Bir tür uykudan uyanır gibi içim.

5222

 (9 EKİM PAZARTESİ)

"Gülün görkemli açılışıdır Galib, izleme arzusu bahşeden

Her renk ve her durumda, açık olmalıdır gözler görmek için"

28 Kasım 2023 Salı

5221

(8 EKİM PAZAR)

Kuru Otlar Üstüne, Nuri Bilge'nin en severek izlediğim filmi olabilir. 

Mahrem ve gerçek anlar, cesur duygular...

Çay içmek isteyerek, karlı manzaraları gözümüzün önünden götürmeyerek çıktık sinemadan. 

Birinin seni eve şarap içmeye davet etmesi, yemek hazırlaması, dikkatle dinlemesi çok cazip bir şey. Sadece onun fikirleriyle ilgilendiğin için gözlerine bakarak dinlemek, birinin yüzünü tutup seni bilerek isteyerek öpmesi çok güzel bir şey...



5220

 (7 EKİM CUMARTESİ)

Bu hafta sonu bir şey paylamadan, kendimize de vakit ayıramadan ve rahatlayamadan geçti.

Vera iki kere kriz geçirdi; aslında parka gittik ve çok mutluydular, ama bahçeden eve girmek istemedi ve ağlamaya başladı. Öğlen uykusu gecikince bez değiştirmek üstünü çıkarmak büyük meseleye dönüştü, sonunda bizim yatağımızda çıplak uyuya kaldı. Sürekli düşmesin, üşümesin diye çıkıp onu kontrol etmekten ben de rahat edemedim aşağıda. Yatağına yatırırken ağlayınca leyla uyandı, neyse ki tekrar uyudu ve çok geç kalktı. Akşam yemeğinden sonra da kendi aralarında oynarken bir sebepten ağlama krizine girdi yine, ben sabrımı yitirdim. Ufak dozda da olsa şiddet sayılacak bir hareket yaptım ve Leyla'nın yumuşacık kalbini kırdım. İçime işledi, özür diledim.

Zor bir akşamdı, daha da zorlaştı. Bu sefer de kendisi için hiçbir şey yapamadığını haykıran öfkeli bir partnerle yüzleşmek zorunda kaldım. İçinde bir şeylerin öldüğünü, sadece görevlerini yerine getirdiğini söylerken benim de içimde bir şeylerin öldüğünü hissettim. Kırıldım, soğudum.

5219

 (6 EKİM CUMA)

Çok zorlayıcı bir gün, gerçekten.

Akşamüstü Emirli'ye giderken otobanda orta refüjde bir yavru kedi gördüğünü söyledi Hakan. İçimize oturdu tabi, oradan nasıl kurtulacak, mümkün değil gibi. saatlerce bununla uğraştık; trafikte kediyi tekrar görebilmek ve emin olmak için geri döndük, belediye, itfaiye ve trafik ekiplerine ulaştık. Sosyalmedyadan duyurduk ve hayvan kurtarma gönüllülerini seferber ettik, ama kimse ne ölüsünü ne dirisini bulamadı. Bir hayal miydi, bilemiyorum, umarım öyledir...

Çaresizlik, bu hayatı yaşıyor olmanın ıstırabı üstümüze çöktü akşam. Ev sahibimiz ile kira uyuşmazlığı davasına gitmemiz, iş yeri kirasının 4 katına çıkarılmak istenmesi, hepsi bir araya geldi bu ay. Yazdan beri yaşadığım olumsuzlukların sonunda buraya geldik. Giderek İstanbul'da yaşamak imkansızlaşıyor sanki, öyle hissediyorum. Geleceğin belirsizliği, giderek sıkıştıran koşullar beni fazlasıyla geriyor. 

3 tane evimiz var ama hepsinin büyük tadilatlara ihtiyacı var, hepsi konforsuz ve dağınık, iyi bir yardımcıya ihtiyacımız var. 

Bütün bu kaygıların üzerine akşam lavabonun altından 1 kova su akmış, 2 saat uğraştık temizlemek için.

5218

 (5 EKİM PERŞEMBE)

Akşam kızlarla ilk defa bir düğüne katıldık, çok komikti. Güzel güzel giyindiler, insanlardan biraz ürktüler, ama sonra hoşlarına gitti. En çok da denize bakmaktan keyif aldılar, balıklara ekmek attık birlikte boğazda. Tatlılıklarıyla herkesi güldürdüler, bir kez daha onların varlığının nasıl harika olduğunu hissettim- çok şanslıyız! 

5217

 (4 EKİM ÇARŞAMBA)

Sıçipık bey kısırlaştı, öyle tatlı bir kucak kedisi oldu ki! 

Kızlar için nasıl bir doğum günü yapalım diye konuşuyoruz bu aralar hep; keşke daha çok şey planlayabilseydim. Bazen, hatta çoğunlukla, kızların bizden daha iyi ebeveynler hak ettiklerini düşünüyorum. Onlar için rutin bakımlarının dışında fazladan pek bir şey yapamıyoruz bile.


5216

 (3 EKİM SALI)

Son 2 haftadır pratiklere ara verdim, senden uzaklaştım, sosyalmedyaya pek girmiyorum, aramızdaki bağı hissetmiyorum. Bilerek yapıyorum bunu; başka seçeneğim kalmadı sanki, küskünüm. 

Ama rüyalarda beraberiz.

İnzivadayız, herkesin arasında bir an elimi tutup ıssız bir yere çekiyorsun beni. Alt kata iniyoruz, daha alta, bir kat daha... Sanki eski İtalyan taş bir avluda beyaz örtülü birkaç masası kurulmuş bir restorandayız. Garsonlar hazırlıklara koştururken etrafımızda, bizi görmüyor gibiler. 

"Kaçma" diyorsun, ben öfkeliyim, kırgınım, kabullenmiyorum. Kimseyi umursamadan sarılıyoruz ortada, sahnenin tam ortasında gibiyiz ikimiz, ışık yalnız bizi aydınlatıyor. Gözlerimi yumup kendimi kollarına bırakıyorum-büyülü bir an... Tüm vücudum yaprak gibi titriyor senin varlığınla.

5215

 (2 EKİM PAZARTESİ)

Uzun zaman sonra işlere yeniden konsantre olabiliyorum. Eminönü alışverişine çıktık bugün. Eylül ayı seyahat ve Espresso'nun kaybı ile geçti, artık biraz işlerime dönüyorum.

5214

 (1 EKİM PAZAR)

Sonbahar geliyor artık yavaştan; Emirli'de bugün nevresimleri değiştirmek, yemek yapmak ve evi temizlemekle geçti. Kızların doğum günü için heyecanlıyım!

24 Kasım 2023 Cuma

5213

 (30 EYLÜL CUMARTESİ)

Aslında, inzivaya gitmemeye karar verdiğimde bu ay sonunda bir plan yapmayı istemiştim; belki bir gece otelde kalabilir, ertesi sabah adada güzel bir kahvaltı edebilirdik... Ama planlayamadık ve özel bir şey yapamadık. Emirli'de bir şişe şarap açtık, kızlar uyuduktan sonra içtik. Sıradan akşamlar da güzeldir...


5212

 (29 EYLÜL CUMA)

Yine hastalandığım için defile davetini reddetmek zorundayım, tüh! Bir türlü buluşmayı ayarlayamadık arkadaşımla. 

Eylül ayı zaten başı sarsıcıydı, sonu da seyahatle geçti. Hırpalayıcı, şoke edici haberler aldığım bir ay oldu. Yine de sonbaharı karşılamak güzel...

5211

 (28 EYLÜL PERŞEMBE)

Bugünü de kendime bir kıyak geçerek geçirdim; işlerimi erteliyorum ama biraz keyif almaya ihtiyacım var. Güzel bir sonbahar günü, annemle caddeye inip önce kahve içtik. Daha kaç kere bunu yapabileceğiz? Bunu hatırlayarak, her fırsatı değerlendirmek istiyorum birlikte.

Venedik atmosferinde geçen eğlenceli bir cinayet filmi seyrettik, öyle kasvetli ve yağmurluydu ki, çıkışta havayı fırtınalı bekledik. Ama son bahar güneşi ışıl ışıl parlıyordu. 

5210

 (27 EYLÜL ÇARŞAMBA)

Bugünü kendime bakım için ayırdım, sonra arkadaşımla kahvaltıya gittim Yeldeğirmeni tarafında bir yere. Yaşadığım hüznü, ayrılık acısına benzer buruk hissi biriyle paylaşabilmek iyi geldi. Ama döndükten sonra hastalandım, zaten Eylül ayını bir gün iyi iki gün hasta geçirdim.

Akşam derse katıldım ve ölüm meditasyonu yaptık, bu bomboşluk hissi çok rahatlatıcı, özgürleştirici...

5209

(26 EYLÜL SALI)

Önümüzdeki sene için Hindistan&Nepal gezisi düzenlediklerini öğrendim, ne güzel olabilirdi... ama iç çekerek reddetmek zorundayım. Hem malum sebepten; hem de kızlar bensiz 12 gün duramazlar.

 Bebekken daha kolaydı sanki, belki de ifade edemiyorlardı kendilerini, 2 yaşa yaklaşırken istekleri, istemedikleri fazlasıyla net ve belirgin. Bana daha düşkünleştiler gibi son zamanlarda, hem ilişki kurabildiğimiz için mutluyum, hem de başka şeyler yapmakta zorlanıyorum. Bu sene benim için sanırım en sıkıntılı zamanlar, daha sonra kreşe başladıklarında hayatım bir düzene oturacak.

5208

 (25 EYLÜL PAZARTESİ)

Tam 1 yıldır içimde kıpır kıpır kanat çırpan küçük mavi kuşu saldım bugün...

...

There's a bluebird in my heartThat wants to get out but I'm too toughI say: "Stay in thereI'm not going to let anybody see"

5207

 (24 EYLÜL PAZAR)

Kızlar Arturlu teyzeler arasında iyice meşhur oldular, sezon sonu kalabalık da olmayınca tabi plajda dikkatleri çekiyoruz. 

Burada sürekli yaşamanın hayalini daha fazla kurmaya başladım bu aralar; İstanbul'dan uzaklaşınca hemen gerçek hayatın ritmine alışıveriyor insan, sessizleşiyor, telaşsızlaşıyor. Evde birkaç tadilat yaptırmamız lazım, ondan sonra daha konforlu hale geldiğinde belki birkaç sene içince bir kışı burada geçirmeyi deneyebiliriz...

5206

 (23 EYLÜL CUMARTESİ)

Aranızda olamasam da, beni takip ettiğini biliyorum. Yan yana olamasak da, bir gün yeniden bir araya geldiğimizde aynı ışığın parlayacağını biliyorum. 

Bu birkaç günlük tatilimizde kızlarla fazla zorlanmadık, sadece evi temizleyemedik. Deniz kenarında dalga seslerini dinleyerek oturmak, biraz kitap okumaktan ve kedileri sevmekten başka bir şey yapmamak ne güzel... Burası bize ev oluyor ve ne kadar teşekkür etsem az.

5205

 (22 EYLÜL CUMA)

Sabah yine Karaağaç pazarına gittik, burayı çok seviyorum. Eczanede eski usul ilaç hazırlattık, zona tedavisi için. Bu kadar strese sokan nedir bizleri?

Deniz dalgalı ve serindi, giremedim, ama sahilde olmak güzel. 

Bugün gelen bir playlist bana buruk hissettirdi, sanırım uzaklaşmanın pik yaptığı dönemdeyim. Hem geçen Kasım'da olanı hatırlattı, hem de onun yeni başka şeylerle dolan bir dünyası olduğunu ve benim bu dünyanın dışında kaldığımı hissettirdi. Dersleri ve mantraları ben de takip edeceğim elbette.

Akşam yatarken Dorian Gray okudum ve bu yaşıma kadar bu harikalarla dolu sürprizli yazarın sarkastik dilini nasıl pas geçtiğime çok hayıflandım.

5204

 (21 EYLÜL PERŞEMBE)

Bütün gün angarya işlerle uğraştım; akşamüstü hazırlandık yola çıktık. Artur'a geldik kızlarla ve yol rahat geçti akşam.

Buranın havasını özlemişim, sessizliğini...

5203

 (20 EYLÜL ÇARŞAMBA)

Geve sıkıntılı düşüncelere kapıldım, uyuyamadım. 

Evliliğimize yatırım yapmayı ne zaman bıraktık biz tam olarak? Ve neden, sahiden? 

Yıllar önce ihtiyaçlarımı karşılıyordu belki, ama şimdi bambaşka bir durumdayız ve ben etrafımda farklı bir çevre istiyorum. Kendini unutmuş, hayatla bağını koparmış insanlar değil; yaşama tüm varlığıyla dahil olan, kendinin en güzel versiyonunu sunan insanlarla dolu bir çevre...

5202

 (19 EYLÜL SALI)

Herkes gidiyor ben gitmiyorum kampa sanki, önceden gidemeyecek olan arkadaşlar da bir şekilde ayarlamışlar. En çok bu hafta zorlanıyorum, kendimi geride kalmış hissediyorum. 

Ailem, kızlar ve evimde olmak bana yetsin istiyorum; yatırımı yakınlarıma yapmak ve hayal kırıklığına uğramamak-ama bir yandan hala hayallere tutunuyorum. 

5201

 (18 EYLÜL PAZARTESİ)

Abisi vefat eden arkadaşımı aradım, biraz da çekinerek doğrusu, çünkü pek samimiyetimiz yok aslında. Ve ölüm fazlasıyla intim bir hal, yas tutan için.

Ama konuşma gayet yakın ve samimi geçti, arkada kalan kız çocuğuna elinden geldiğince iyi bir amca olmasını öğütledim.

21 Kasım 2023 Salı

5200

 (17 EYLÜL PAZAR)

Aslında son 2 haftadır ne kadar zorlandığımı ve adım adım buraya nasıl geldiğimi çok iyi görebiliyorum. Eylül'ün ikinci yarısını kaçırmak istemiyorum. Elimdekilerin kıymetini bilerek mutlu olmayı deneyeceğim.

Bugün interneti hiç açmadım, lutenitsa yapmaya başladık ve kızlarla parkta eğlenceli zaman geçirdik.

5199

 (16 EYLÜL CUMARTESİ)

Erken uyanınca meditasyona oturdum, zaten gece iyi uyuyamadım. Sevgilimden ayrılmış gibi hissettiğimi fark ettim.

Biraz toparladım etrafı ve yine Emirli'ye gittik. Bahçede kızlarla anneannemin birlikte güzel vakit geçirmelerine seviniyorum. Komşumuzun yeniden ameliyat olacağını öğrendik ve ona metta göndereceğim yine.

Öğlen kızlar tam 1 saat yataklarında kudurup asla uyumak bilmeyince aşağı indirim yemek yedirmeye çalıştım. Yemeyi reddettiler, sabahtan beri çok zorlandığım için öfkelendim ve her şey daha kötü oldu. Fazla cezalandırıcı konuştum, Vera ağladı, sakinleşene kadar uzun sürdü. Yönetemedim ve yalnız kaldığımı hissettim. 

Eylül çok zor başladı; Espresso'nun ölümü, bir sağlık sorunu, işin durgunlaşması, kızların 2 yaşa yaklaşması, içinden çıkamadığım duygusal ikilemler ve canımı yakan hasret... Baş edemedim ve eski alışkanlıklarıma dönmek istedim bu akşam, kendimi uyuşturmak için.

5198

 (15 EYLÜL CUMA)

Birkaç gündür sinsi ve pis bir ağrı çekmekteydim, dün gece iyice zorlamaya başladı beni ve sonunda bugün doktora gittim. Tahmin ettiğim gibi bir teşhis kondu, sebebi belli değil, ama basit bir tedavisi var sayılır. 

Sangha buluşmamız iptal oldu, hastaneden eve döndükten sonra ev temizliği işlerine ben de karıştım ve hiç çalışamadım, acayip sinir oldum. Anlamsız bir gün geçirmişim gibi bomboş hissettim akşam geldiğinde.

5197

 (14 EYLÜL PERŞEMBE)

Anneme uğrayıp ondaki malzemelere göz attık bugün birlikte, yeni modeller planladık, umarım bu hevesimi kaybetmeden hepsini realiteye geçirme şansımız olur. Birden 100lerce fikir geliyor çünkü aklıma, ama çıkarana kadar unutuluyor bazen. Mecburen atölyenin de zamanlamasına bağlıyım.

Akşam Kadıköy'de birer bira içmeye oturduk; dışarıda içmeyi özlemiş olsak da, gençliğimizdeki kadar keyif vermiyor artık, mekanların lakaytlığı tatmin etmiyor. Ardından sinemaya gittik; Victorian havasına bayıldığım, ama pek bir yere varmayan bir anne-kız öyküsü izledik. Böyle bir evde bir gece kalsak, yatakta mavili porselen takımlardan çay içsek...


5196

 (13 EYLÜL ÇARŞAMBA)

Bu akşamki derste bir başka arkadaşımızın abisini ani bir kaza sonucu kaybettiğini öğrendik-bu aralar herkese bir şeyler oluyor sanki. Bir zorlayıcı telefon konuşması daha beni bekliyor.

Dükkanda daha fazla vakit geçirmeye başladım bu aralar, yazın ardından yeni tasarımlara odaklanabildiğim bir döneme giriyorum; heyecanlıyım, yapmak istediğim çok şey var!

5195

 (12 EYLÜL SALI)

Güne yoga ile başladıktan sonra ilk iş, beni kahreden bir olay yaşamış olan Aydınlı gruba destek göndermek istedim. Dağlarda besleyip baktıkları köpekleri zehirlenen insanlara biraz olsun yanlarında olduğumu göstermek istedim. Bir de, babasını kaybeden arkadaşımı aradım, zorlayıcı bir konuşmayı yaptığım için memnun oldum. Akşam meditasyon sırası bendeydi.

5194

 (11 EYLÜL PAZARTESİ)

Sıradan pazartesiler güzeldir: kızları parka çıkardığımız, banyo yaptırıp kek pişirdiğimiz pazartesiler, annemle kahve molası verdiğimiz, market alışverişinden sonra haftalık yemek planı yaptığımız pazartesiler güzeldir.

20 Kasım 2023 Pazartesi

5193

 (10 EYLÜL PAZAR)

Biraz daha iyiyim. 

Başka bir yerde olmak istemezdim, burada olmayı seviyorum. Sahip olduğun şeyleri istemek; işte en büyük olgunluk.

Kızlar parkta çok eğlendi, akıllı konuşmaları beni çok mutlu ediyor. 

5192

 (9 EYLÜL CUMARTESİ)

Bu sene lutenitsa yapabilecek miyiz? 

5191

 (8 EYLÜL CUMA)

Alışveriş yaparken aslında ürünü değil, özlem duyduğumuz hissiyatı satın alıyoruz. Ben mesela bugün dostlarla keyifli bir sofra hayali kurdum ve bir masa örtüsü beğendim. Kıyafet alırken de, kendimi güzel hissedeceğim zamanları düşlüyorum aslında. 

Bu hafta nezleyim, kahvaltıdan sonra biraz dinleniyorum, geceleri pek rahat uyuyamıyorum. 

5190

 (7 EYLÜL PERŞEMBE)

Yine yeniden senle doluyum; uykuya yatarken, uyanırken... Dünden beri hastayım, yorgunum. Kitap okudum, Osokin'i bitiriyorum, işler birden durdu 2 haftadır, gerginim ben de, kendimi veremiyorum.

5189

 (6 EYLÜL ÇARŞAMBA)

Dün akşamki derste sayımı anlatırken beni mi düşünüyordun acaba? Arkadaşlar beni hatırladıklarını yazdı sen anlatırken, gülerek dinledim. Sahiden nasıl pas geçmişim bu zamana kadar bu öğretiyi ve nasıl bu kadar beni anlatıyor?

Gece uyuyamadım, karmaşık duygulara kapıldım, Espresso'yu hatırladım, Vera uyandı, sabaha karşı yatağa getirdim ama hiç durmadı, geri götürdüm, sonra kapı ziliyle kalktım. Boğazım ağrımaya başladı, kızlara kahvaltı hazırladıktan sonra biraz kitap okuyup huzursuz bir uykuya daldım.

Öğleden sonra cesaretimi toplayıp seni aradım, sesini duymak ve yaşadıklarımı anlatmak istiyordum. Doğum gününü yine sarkastik tavrımla kutladım, çok yaşlandınız artık, diyerek. Sana doğru görüşle geçecek bir yaş diledim, anladın mı?

Konuşmak kendimi yeniden iyi hissettirdi, adımı sesinden duymak: "Ranacım"

"Neyse ben sizi meşgul etmeyeyim, şampanyanızdan alıkoymayayım."

"Yoo evde tek başına evde oturuyorum, nereden çıkardın onu?" 

"Ah! Öyleyse ben sizin şerefinize açayım bir şişe, şu an tam karşımda duruyor."

"Aç!"

"Ama öyle moralsizim ki..."

Aslında kedinin ölümü ardından oturduğum meditasyondaki bilinç kaybımı tam anladığını sanmıyorum. Belki başka zaman, baş başayken anlatırım... 

5188

 (5 EYLÜL SALI)

İçimde kasvetli bir hüzün var; beni en çok heyecanlandıran şey elimden kayıp gidiyor sanki.

Doğum günün için nasıl hayaller kurmuştum... Seni bir daha ne zaman görebileceğim?

Benim istediğim her şeyi bir başkası yapıyor seninle sanki, hiç kolay değil seyretmek, hasetlenmeden, sakin kalarak, saklanmadan...

Biliyorum; benim şu anki hayatımda sana açabileceğim alan yok, önceliğim kızlara iyi bir anne olabilmek. İşimi yapmak, düzenimi oturtmak ve biliyorum ki hayat değişir. 

5187

 (4 EYLÜL PAZARTESİ)

Kalbim kırık, küskün hissediyorum.

Espresso'nun eski fotoğraflarına baktım, suçlulukla ağladım. Onu veterinere 3-4 günlüğüne bırakırken içimden geçmişti ya kaybedersek diye, yine de beklemiyordum hiç. Bu kadar zaman dayandı, yavaş da olsa iyileşiyor sanıyordum. Bizden ayrı, kafeste öldüğüne çok üzüldüm. Vedalaşırken bizi beklemesini, mamasını yemesini tembihlemiştim ve gözlerimin içine bakmıştı anlar gibi. Son bakışmamız kalbimde kaldı.



18 Kasım 2023 Cumartesi

5186

 (3 EYLÜL PAZAR)

Dönüş yolu beklediğimden çok daha kalabalıktı, sanırım okulların açılması öncesine denk geldiğimiz için. Leyla kustu, Vera ağlama krizine girdi, sanıyorum midesi bulandı ve biz kenarda durdukça yol uzadı da uzadı. Üstümüzden geçen uçaklara bakınca ancak susturabildim kızları.

Akşam veterinere Espresso'yu sormaya gittik, dün gece ölmüş.

5185

 (2 EYLÜL CUMARTESİ)

Öğlene kadar kendime gelemedim, ölümüne yorgunum, her yanım ağrıyor, dayak yemiş gibiyim. Hava kapalı, rüzgarlı, yağmur çiseliyor. 

Kendimi birazcık daha normal hissedebilmek için yataktan çıkardım, kedi ve köpeklere mama dağıtmaya çıktık, arabayla koyları dolaştık. Yavru köpekleri beslerken aklımız onlara takıldı, onları kışın nasıl burada bırakıp gideceğiz? 

İçimden hala atamadım dünkü olayı, hem kedinin ölümünün her saniyesini hem de ardından karanlığa düştüğüm o ürkütücü deneyimi. Nefeslerim sakinleşmedi daha, akşamüstü Ayvalık'a gidip komşumuzun baktığı kediyi veterinerden aldık. Dönerken onu da götüreceğiz arabada, bildiğim en hızlı iyileşme yöntemi bu: başkalarına yardım etmek. 

Çamlık'ta bir bira içerken "Eylül ne güzel" diye düşündüm, "ve hayat ne hüzünlü"


5184

 (1 EYLÜL CUMA)

Bugünü nasıl yazacağımı bilemiyorum, bir süredir belki yazmayı ertelemem bu yüzden. Şimdi deneyecek cesareti buldum:

Akşam kızları uyuttuktan sonra fenere yürüyelim dedim, benim için bir ritüeldir her sene...

Bu akşam da mama dağıtarak yürüdük, fenerin oraya çıkıp geri döndük, tenis kortlarının yanından yürüyorduk ki, o anda bir kedi tam önümüzden yola çıktı. Hatta çıkacakmış gibi yol kenarına gidip duraksadı, dönüp bize son bir bakış attı, sonra yola fırladı ve gelen arabanın altında kaldı.

Her şey gözümüzün önünde öyle birdenbire oldu ki inanamadım, göz göre göre oldu, yine de hiç beklemiyordum. Araba geçip gittikten sonra boynu dönmüş, kasılmış bir halde yerde titreyişini gördüm, zihnime nakşeden ölümünü seyrettim. 

Elbette durmadık, kediyi yerden alıp kucakladık, yanımıza gelenlerden yardım istedik, veterineri aradık, ama kedi elimizde son nefesini verdi. İnsanlar öfkelendi, çocuklar güldü, kimisi tiksintiyle baktı. Çaresizlikle sinirlenip elindeki bir şeyi fırlatan, arabanın arkasından bağıran oldu. Tüm bunların ortasında ben sessiz kaldım- bunların anlamı yoktu onun için artık, birkaç adım yürüyüp kenardaki banka oturmak istedim.

Gözlerim hafiften kararmaya başlamıştı, birden midem bulanıp başım dönmeye başladı. Meditasyona oturdum; gözlerimi kapatıp nefesime odaklandım, sırtımı dikleştirdim. Ağır çekimde sanki bütün duyularımın benden uzaklaşmasını seyrettim; kulaklarım uğuldamaya başlayıp sonra duymaz oldu, gözlerim kapalıyken sanki içsel gözlerim de kapandı, zifiri karanlık oldu. 

Ölüm böyle bir şey olacakmış demek, diye düşündüğümü hatırlıyorum en son- sonrasını hatırlamıyorum. Bayılmışım.

Tamamen karanlık dediysem, aslında bir izleyen vardı yine de. "Ben" den öte bir "ben" sanki bir yere gitmiştim, başka bir zamanda veya yerde gördüm kendimi. Yalnız değildim, birkaç kişiydik ve sanırım bir kayığa binmeye çalışıyorduk aceleyle, sırtımızda pelerinlerimiz vardı ya da belki hepsini sonradan uydurdum-bilmiyorum.

Ayılışımı hatırlıyorum; doğumdan sonra narkozdan uyanır gibiydi, ya da belki fazla şarap içtiğim gecenin ardından olduğum gibi. Nerede ve kim olduğumu hatırlayamayarak açtım gözlerimi, tam kendimde değildim henüz. Yavaş yavaş görüşüm ve duyuşum geri geldi, terlemiş olduğumu fark ettim, düşmüş olduğumu anladım, yuvarlanmış olduğumu idrak ettim. Saçlarıma otlar karışmış ve tek omzum çizilmiş, kalçama doğru bacağım ezilmiş, çeşitli yerlerim ağrıyordu. Sol kulağımda kesilmiş gibi yakıcı bir acı vardı ve çınlıyordu. Normalmiş gibi ayağa kalkıp yürümeye başladım eve doğru; sanki kusacak ya da altıma kaçıracak gibiydim. Kedinin öldüğünü hatırladım.

Yatağa girerken tir tir titriyordum hala, rüyalarımda bile kendime gelemedim.

5183

 (31 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Birden buraya adapte olmak ne güzel, sanki hep buradaydık gibi... Yaz sonu havası hafif serin ve plaj yarı yarıya boşalmış, harika! Bu kez kızlarla başbaşayız, kedileri anneme bıraktım. Sahilde onlar uyurken Osokin'i okuyorum, gerçekten sevdim bu kitabı ve şimdiye kadar  radarımdan kaçan yazarların çokluğuna şaşırıyorum. 

Vera denize girerken stres yaşıyor; hem sürekli suya girmek istiyor hem de ayaklarını sokunca rahatsız olup hemen çıkıyor. Kıyı boyunca yürüyüp tekrar tekrar iskeleye çıkıp iniyor, bir türlü rahatlayıp kendini bırakamıyor. Masmavi kocaman bir denizanası gördük bu sabah, burada ilk kez karşıma çıkıyor.

5182

(30 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Bugün yolculuğa çıkıyoruz; hazırlık, Emirli'ye uğrama, yola mola, Artur'a varış, yerleşme, temizlik...



10 Kasım 2023 Cuma

5181

 (29 AĞUSTOS SALI)

Hayatıma kaldığı(m) yerden devam etmek zorundayım, işte yeniden ayağa kalkıyorum bugün.

Hava da en azından sabahları ve akşamüstleri biraz serinledi, Eylül'e giriyoruz. Eylül'de inziva fikrini tamamen kapattım; işimle ve kızlarla ilgilenmek istiyorum. Birkaç günlüğüne Artur'a gitme fikri de hoşuma gidiyor, akşamları daha erken yatıp biraz kitap okumaya vakit ayırabilmek istiyorum.

5180

 (28 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Dün tam bir katatoni haline girmiştim, hiçbir şey yapmadan sadece oturdum kaldım. Kolumu dahi kıpırdatmak için enerjim, isteğim yoktu.

Gece vakti yarıda bıraktığım filmi bitirdim ve Julia ile Joanne'in düet yaptığı parçada ağlamaya başladım. Nasıl da denk geldi, tam içinden geçtiğim ruh haline... Uzun zamandır kenarından geçmediğim bir düşüş yaşadım, rüyamda bile hüzünlü ve terk edilmiş hissediyordum. Neden benim bütün yakın ilişkilerim bitti? Sadece kızlara sarılmalıyım mutlu olmak için...


5179

 (27 AĞUSTOS PAZAR)

Öfkeden kendimi kaybettim dün ve büyük bir hayal kırıklığıyla baş başa kaldım ardından.

Fırında unutulup bozulan mantarlardan dolayı azarlanmayı kaldıramadım  ve nefret ettiğimi hissettim. Bu aile için harcadığım zaman ve emek, yaptığım onca şey görülmüyorken tek bir hatamdan ötürü eleştirilmeye tahammül edemedim. Kendimi savunmaktan öteye geçtim, duramadım ve çirkin sözler de sarf ettim. Hayatımın ne kadar zor olduğunu en iyi bilen en yakınımdaki kişinin takındığı bu anlayışsız tavır korkunç bir haksızlık gibi geldi bana. Hatırladığımda hala yakıcı bir öfkeyle doluyor içim...

Emirli'nin hiç keyfini çıkaramadım, zihnimdeki ses hep bu olayı tekrarlıyordu, böyle biriyle yaşamaya devam etmek kendime haksızlık etmek demek, diyordu.

Annemin bezgin ve pasif agresif hali de üstüne tuz biber ekti; elbette onun da zorlandığını ve kendi için yaşamadığını biliyorum. Kızlara bu şekilde davranmamak için ileride çok dikkatli olmama lazım, birine verdiğin yardımın karşılığı bu olmamalı. 

9 Kasım 2023 Perşembe

5178

 (26 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Zihnimi anda korumakta zorlanıyorum. Kızlardan önce uyanıp yoga yapmam gerek, ama yoruluyorum. Akşam kızların uyku saatini 9a çekmem lazım, ama beceremiyorum. Sosyal medya kullanımımı azaltmak ve saçma şeylerle oyalanıp vakit kaybetmeye son vermek istiyorum.


5177

 (25 AĞUSTOS CUMA)

Bir arkadaşımla kahve içmeye vakit ayırabildiğim için alkışı hak ettim bence. Sanghadan birileriyle bir araya gelmek iyi geliyor bana, sanki tazeleniyorum. Eylül kampı hakkında konuştuk; benim gitmem çok zor görünüyor, hem kedilerin veterinere götürülüp getirilmesi gerek, hem de kızlar bana fazla düşkün oldular. Kimseye bu kadar işi yükleyemem, aklımda bu konuya bir nokta koydum artık.

Aylar sonra bu sabah yoga yaptım; bedenime daha iyi bakmak istiyorum gerçekten. 

Bu inzivaya gitmemek beni biraz geriyor; gitmek ayrı meydan okuma, gitmemek ayrı... Motivasyonumu yüksek tutmalıyım, pratiklerden uzaklaşmamalıyım.

5176

 (24 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bu akşam sahilde sangha buluşması vardı, gidemedim, Artur'a gitmeden önce boyamam gereken siparişlerim var. Her istediğimi yapamıyorum ne yazık ki.

Leyla ne kadar uyumlu, oyuncaklarını paylaşan, tatlı bir kızsa Vera'nın davranışları bir o kadar sinir bozucu geliyor bana bu aralar. Ona daha şefkatli yaklaşmanın yollarını bulmam lazım. 

Birkaç aydır yogaya vakit ayıramıyorum ve omzum tutuk, geri dönmek istiyorum, ama sabah rutinim zaten haraketli. Hiçbir şeye yetişemediğim hayatım, merhaba!

2 Kasım 2023 Perşembe

5175

 (23 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Bugün berbat bir gün geçirdim; sıcaklar geri geldi ve ben eski verimsiz alışkanlıklarıma geri döndüm. Akşamları kızlarla yalnız kaldığım için yorucu ve kaotik oluyor, bezgin ve tahammülsüz hissediyorum. Yemeklerini hazırlamak, yemeyince başka bir şey yapmak, bulaşık kaldırmak, ortalığı toplamak, bez değiştirmek, yatırmak, su dökülünce çarşafı değiştirmek, ağlayınca kucağa almak-hiç bitmiyor.

Kitap bile okuyamadan saat 10 oluyor ve ben meditasyona oturacak gücü kendimde bulamıyorum. Artur'a bir daha gitmeyi çok istiyorum, ama kedileri kim veterinere götürecek? Kampa da gitmek istiyorum, ama ayarlamak çok zor görünüyor ve anneme yük olmak istemiyorum. Sanırım vazgeçeceğim bu sefer...

5174

 (22 AĞUSTOS SALI)

Aslında bütün duygular geçici ve tüm algılar çarpıtılmış olduğuna göre; bu kıskançlıktan özgürüm. 

Mutlu olmak için koşullar beklemek yerine keşkelerden kurtulup, sadece o anda olduğum yerde olmam yeterli. 

Tüm varlığımla, cesurca var olmaktan bahsediyorum. Ne utangaç ne öfkeli. Ne gösteriş yapmaya çalışan ne geride saklanan...

İstediklerini çekiştirme Rana, bırak, onlar da rahatlasın sen de, hayata direnme, bırak, aksın...

5173

 (21 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Aranızdaki yakınlığı her fark edişimde bir kez daha üzülüyorum, elimde değil. 

Derste okuduğum şiirleri ben çevirmek isterdim, arada çaldığın müzikleri ben seçmek isterdim.

Yoğun bakımda arkadaşına veda ederken, yanında ben olmak isterdim.

Gözlerimi yumduğumda sana şiir okuyorum...

5172

 (20 AĞUSTOS PAZAR)

Günlük veteriner rutinimize bir de Safinaz eklendi- üstelik nasıl olduysa aynı hastalığa yakalanmış! Şaka gibi, ama gerçek. Şimdi mesaimiz katlandığına göre, iş bölümü yapacağız. Hafta içi genelde annem götürüp bekliyor serum takılana kadar veterinerde, sonra iş çıkışı alıyoruz. Bir şekilde idare edeceğiz, çok zor da olsa, uzun süreli bir tedavi süreci olacağa benziyor. Arada 1-2 kere azıcık mama yedi diye nasıl sevinmiştik, sonra yine aynı. Hali çok da yok gibi değil aslında, yanımıza geliyor, çalışma masama çıkıp oturuyor bütün gün, ama mama yemiyor.

5171

 (19 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Emirli'de Cingöz'ün büyüyen yavruları bizim eve takılıyor artık, bir tane çirkin var aralarında, favorim. Dük evden çıktı biz gelir gelmez, mutlu olduk. Anneannemler gelince kızlar tam coştu, şımardılar iyice. Tam bir yaz sofrası kurduk; mücver, kısır, çilekli tatlı-bayılıyorum böyle hafif yemeye! 

İçinde bulunduğum anın kıymetini bilmek, işte bütün pratik aslında bu. Bazı günler hayatla aramda bir perde var gibi, katılamıyorum, hep bir şeyle bekler gibiyim, dahil olamıyorum. Oysa her ana kendini vermek, her anı özel kılmaz mı?

5170

 (18 AĞUSTOS CUMA)

Bu akşam sahildeki sangha buluşmasına gidemedim. Onları özledim ve bir araya gelme planları yapıyorum.

5169

 (17 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Gurdjieff ve DeHartmann'ı keşfe daldım bugün. Öyle derinlikli bir kuyu ki; düş düş bitmiyor ve çok eğlenceli. Bunca zaman nasıl es geçmişim bu adamları? Müthiş etkileyici, karizmatik bir tip olan Gurdjieff'in bestelerini yazan Thomas de Hartmann'ın müziklerini dinledim bir iki saat. Tüm 4. yol öğretisi bir yana-sadece müziği bile hayran olmaya yeter. Okumak, öğrenmek istediğim neler neler var daha...

5168

 (16 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Bu akşam dışarıda yemeğe çıktık, uzun zamandır kendimize tanımadığımız bir ayrıcalık artık bu. Bir zamanlar hafta sonu rutinimizdi, o sevdiğimiz şarap evine gittik. Azalan ve eksilen şeylere rağmen, burada birlikte oturmak güzel. Mutluluğun kıymetini bildiğimiz günlerin şerefine!

5167

 (15 AĞUSTOS SALI)

Yavuz Çetin'in ölüm yıldönümünde hep onu hatırladım ve oğluna onunla gurur duyduğumu yazdım. Bazen, beklenmedik anlarda, pratiklerin sonucu böyle açıklıkla söylenen samimi duygularda ortaya çıkıveriyor işte. Bu cesur açıklık da mutlaka karşılık buluyor muhatabında.

5166

 (14 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Motivasyonumu kaybettiğimi hissediyorum, birkaç gün hiçbir şey yapmadan sadece durup dinlenmeye ihtiyacım var.

5165

 (13 AĞUSTOS PAZAR)

Bahçede hafif bir esinti var, bulutlu muhteşem bir hava bizi karşılıyor bugün. Öylesine bir film seçtik izlemek için; ormanın ortasında boş ve sakin döşenmiş bir eve sığınmanın hayalini kurduk; sessiz ve çocuksuz, kalabalık ve dağınık olmayan bir ortamda birkaç gün... 

Tahinli cevizli kurabiyeler yaptım çayın yanına, bu serinliğin tadını çıkarmamız için. Kızları parka götürdüğümüzde ağaçtan elma toplayıp yemek çok hoşlarına gidiyor, bir de boş yüzme havuzuna girip koşturmak, nedense. 

5164

 (12 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Kızlar yolda uyuyunca düzenleri şaştı ve Emirli'de uzun zamandır olmadığım kadar farkındalığı düşük bir halde geçirdim günü. Bu kadar canımın sıkılması, 10dk.da bir telefonu elime alıp sosyal medyaya bakmam, bunlar iyiye işaret değil. Tek teselli; Dük geldi.

5163

 (11 AĞUSTOS CUMA)

Sabah ve akşam meditasyonlarına düzenli dahil olamasam da, derslere canlı katılmayı ihmal etmiyorum. Bu süreçte bu kadarı bile başarı bence ve kendime yüklenmeyi bırakmam gerek.

5162

 (10 AĞUSTOS PERŞEMBE)



Sen ve Ben.

Rüzgarın fısıltısı, dalgaların sesi, gözlerin olmadığı, kulakların duymadığı bir hiçlik mekanı... 

Sen ve Ben olmadan ikimiz.

5161

 (9 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Hala devam eden bu arka arkaya gelen sıkıntılardan geçmekteyken, elbette senden gelen bir mesaj çok anlamlı benim için. Ekstra yazman, fotoğraf paylaştığımda sorman, tekrar sorman-değerli hissettiriyor. Seni daha çok önemsemesini istediğin ama beklediğin ilgiyi alamadığın birine sarkastik tavırla laf sokmak yerine, tüm samimiyetinle onun bir sözünün ne kadar kıymetli olduğunu söylemek bence daha büyük cesaret. 

5160

 (8 AĞUSTOS SALI)

Günlerim meditasyon minderinde göz yaşlarıyla başlayıp bezgin, küskün hissederek sızmamla sona eriyor. Olmak istediğim yerden fersah fersah uzaktayım. Değiştirmek istiyorum, ama nasıl? Kendimde güç bulamıyorum.


5159

 (7 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Bugün bakıcımızla karşılıklı konuştuk; öfkem ve kafamın karışıklığı bir parça azaldı, ama netleşemedim. İşlerime yetişmekte zorlanıyorum bir yandan bu halde, her gün veterinere gidip gelmek de ayrıca zaman alıyor, zaten ciğer yedirmekle adeta en büyük hatayı yapmışım gibi hissettirdi veteriner sağ olsun. yeterince zorlanmıyormuşum gibi, o kadar üstüme geldi ki neredeyse ağlayacaktım. Temizlikçimiz hala gelemiyor ve hava hala çok sıcak gidiyor...

5158

 (6 AĞUSTOS PAZAR)

Kızlar da olmasa çekilecek yer değil burası.

Yani, bu dünya demek istiyorum. Bu alem- Samsara.

Nefret ettim insanların kötülüğünden, bıktım.

Ama kızlar çok akıllı ve tatlı, onlarla bir şey yapma fikri heyecan verici. Doğum günleri yaklaşıyor, odalarını dekore etmek istiyorum. Onlara daha faydalı olabilmek, müziği, resmi, şiiri öğretmek istiyorum.

Akşam sangha ile paylaşınca ne kadar büyük bir şey yaşadığımızı anladım. 


5157

 (5 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Bir süredir şikayet ettiğim evimizdeki ufak tefek tadilatlara vakit ayırmak için bugün burada kaldık, Emirli'ye gitmek yerine. Kızları parka götürelim, o arada evdeki işler hallolsun dedik, ama park aşırı aşırı sıcaktı. Akşam arkadaşlarımızla bilrikte Emirli'ye geçip bahçede menemen yaptık.

Zihnim karmakarışık ve içim çok huzursuz, uykularım rahatsız edici kabuslarla bölük pörçük...

5156

 (4 AĞUSTOS CUMA)

Sabah meditasyonunda ağladım, bütün zorlayıcı duygularım artık taştı anlaşılan. Zaten içinden geçmekte olduğum belirsizlik, yakınında olmayı çok istediğim biriyle giderek aramıza giren mesafe, çok sevdiğim kedimin hastalanması gibi durumların üzerine bir de şimdi majör bir olay yaşadık. Komple hayat rutinimi değiştirmeme sebep olabilecek bir durumla karşı karşıyayım ve bu sorunun çözümüne karar verecek olan da benim. Vera'ya bir kez daha bir zarar gelirse, bu kişiyle devam ettiğim için kendimi suçlayacağım. Değiştirmekse hiç kolay değil, yeni birini bulmak, alışmak... Doğru hangisi bilemiyorum ve işin içinden çıkamıyorum. 

Arkadaşlarımız uğradı bugün, buldukları hasta bir kediyi getirmişler veterinere, akşam da birlikte konsere gitmeyi planlıyorduk. Bana çok iyi gelecek bir nefes almak tam da bu akşam, böyle arkadaşlarım olduğu için gerçekten çok şanslıyım. Akşam Kalamış Parkı'ndaki konser, eşlik etmekten keyif aldığımız eski parçalarla doluydu; türkü yorumlarını beğendim. Kötü bir dönemden geçerken bile, böyle güzel vakit geçirebilmiş olmamıza sevindim- eskisi gibi...

5155

 (3 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bakıcımız sabah geldiğinde kendimi ona daha kızgın hissediyordum, özellikle ne kadar çok üzüldüğünü, evde ağlayıp fenalaştığını filan anlatmasına sinir oldum. Olayı anlattığında eşinin kızdığını söylemesi... Önemli olan onun üzülmesi değil çünkü; 1.5 yaşında bir bebeğin tamamen onun hatası sebebiyle acı çekmesi ve belki travmatize olması. İnsanlar kendilerini ne kadar önemsiyorlar böyle? Bu nasıl bir ego gerçekten? Şimdi ne yapmalıyım, onu mu teselli edeyim?

Bütün gün işimin koşturmacamın arasında bir de şimdi; acaba yeni birini mi bulmalıyız, nereden bakarız, yeni gelen ya daha kötü çıkarsa, gibi sorular aklımda döndü durdu. Konsantre olamıyorum hiçbir şeye.

5154

 (2 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Kızlara balkonda oynasınlar diye su koymuştuk havuza, ben içeride çalışma masamdayken ağlama seslerini duydum. Önce hemen kalkmadım, devam edince bir bakayım dedim, mutfağa girdiğimde gördüğüm manzara; kızlar suda ayakta duruyor, Vera ağlıyor ve yardımcımız ona eğilmiş bakıyordu. "Bacağım acıdı" dediğini fark edince sudan çıkarıp aldım Vera'yı ve suyu ılıtmak için kettle dan sıcak su dökerken bacağına geldiğini öğrendim. Yardımcımız "Fazla sıcak değildi" dese de Vera'nın ağlamasının durmayışından ve birkaç dakika içinde kızaran bacağından anlaşılan döktüğü suyun epeyce sıcak olduğuydu. Bir şekilde bu akılsızlığı yapmış olması bir yana, olaya müdahale edememesi, bana haber vermeyişi, hiçbir şekilde krem sürmek veya buz tutmak aklına gelmeden öylece kalakalması sinirimi bozdu. Başta ben de tam olarak durumu idrak edemedim, düştü sandım. Bir şekilde sakinleştirmeyi başardık, krem sürdük, ama durup durup ağlayınca ciddi bir şey yaşadığımızı fark ettim.

Garip bir şekilde yardımcımıza öfkeli hissetmiyordum ve bağırıp çağırmadım hiç. Başkası olsa ne yapardı, gayet sakince sadece Vera'nın acısını hafifletmeye odaklandım ve neden hemen aksiyon alamadığını gündeme getirdim. Akşamüstü yanık bölge iyice kızarınca ve gece de rahatsız geçince elbette içten içe gergin hissetmeye başladım giderek...

5153

 (1 AĞUSTOS SALI)

Eylül kampı yaklaştıkça grupta bilet alanlar, yerini ayırtanlar planlar yapmaya başladı. Ben geriden izliyorum şimdilik ve açıkçası biraz küskün hissediyorum. Bir yandan cesaretimi toplayıp gitmek, her ne göreceksem onunla yüzleşmek, belki bunu da aşmak istiyorum-korkak davranmamak-öte yandan neden kendimi zorlayacağım bir alan daha yaratayım ki? Bunun için enerji, zaman ve maddi kaynaklarımı harcayarak, yakınlarımı da zora sokarak üstelik? İkilemdeyim.

5152

 (31 TEMMUZ PAZARTESİ)

Haftanın ilk günü her zamanki kadar hareketli; siparişler, gönderiler, ödemeler, alışveriş, kızların banyosu, park saati, veteriner... Bunca şeye nasıl yetiştiğime ben de şaşıyorum bazen.

5151

 (30 TEMMUZ PAZAR)

Bazen bütün günü "boş" geçiriyorum-bana göre dopdolu: geçenlerde bir filmde alıntılanan bir şiiri okuyorum, sonra İrlandalı şairleri aslında iyi tanımadığımı fark edip biraz daha bakıyorum, oradaki iki mısraya takılıyorum, bana hatırlattığı bir parçayı açıp dinliyorum ve bir bakıyorum akşam oluvermiş.


5150

 (29 TEMMUZ CUMARTESİ)

Emirli'de bir yaz haftasonu; kedilerle bahçede, sıcak ama katlanılabilir açık havada geçirilen bir gün.

5149

 (28 TEMMUZ CUMA)



5148

 (27 TEMMUZ PERŞEMBE)

"Bu akşam da edebi bir esere atıf yapacağım Rana, bakalım bu sefer tutturabilecek miyim?"

"Merakla bekliyorum!"

"Bu kitap da başucunda varsa artık... Ama yok, bence bu kez sanmıyorum, tutarsa kanıt isteyeceğim."

"Baş ucumda bir çok kitap duruyor şu an, isterseniz getireyim."

Ders heyecanlı başladı ve her zamanki gibi derinlikli, keyifli ilerledi.

5147

 (26 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Bu sabah hasta uyandım, boğazım ağrıyordu. Kızların kahvaltısını hazırladım, yardımcımız gelene kadar onlarla ilgilendim. Sonra ayakta duracak halim olmadığı için tekrar yatağa girdim ve hiç sebebi yokken, birdenbire aklıma geldi; açtım Wasteland okudum. Her satırda hayran kalarak, gülerek, bir şiirden fazlası olduğunu hatırlayarak... Aslında yazmayacaktım bunu, ama o kadar sık tekrarlanıyor ki bunlar-those synchronicities...


5146

 (25 TEMMUZ SALI)

Sabaha karşı rüyamda seni görmek öyle iyi geldi ki...

Annemin evinde ailemle beraberdik; anneannem, dayım, belki dedem... Annem boncuklu bir eldiven işlemiş bana, henüz sadece bir örnek halinde ama çok güzel, ona bakıyoruz. 

"Biraz büyük galiba" diyorum sol elime giyerken, "ama ben de büyüğüm"

En sevdiğim çiçeklerden açılıyor söz "Sarı" diyor anneannem, "sarı değil" diyorum, sen araya giriyorsun, "Bordo mu, Rana?" Olabilir...

Artık ailemi, büyüdüğüm evi gördün tanıdın, senden saklayacak bir şeyim kalmadı, diye düşünüyorum. Yüksek tavanlı kocaman salonda bir yukarı bakıyorum sanki stoklanmış bir sürü yuvarlak ekmekle dolu. Çatıya içeriden tahtalarla tutturulmuş paket paket ekmek...

5145

 (24 TEMMUZ PAZARTESİ)

Kendime arkadaşımla buluşma günü yaptım bu pazartesiyi; Kadıköy'de hoş bir yerde oturup geç kahvaltı ettik. Tabi ben hep aynı konudan bahsediyorum dönüp dolaşıp, bazen ne kadar içine dalıyorum. Belki de reel hayatımın bunaltan yüklerinden kaçıyorum...

5144

 (23 TEMMUZ PAZAR)

Nefes aldırmayan bir sıcak basıyor ortalığı öğleden sonraları, burada bahçede bile hava öyle ağır, yoğun ve nemli. Kızlar uyurken bir kadeh blush içiyorum bahçede, eski tadı yok hiçbir şeyin sanki. Bu eksik bir şeyler var hissinden kurtulamıyorum.

Kızlara havuz dolduruyoruz böyle günlerde, ne yapsınlar parka bile gidilmiyor sıcaktan. Eve döndükten sonra Espresso'yu veterinerden aldık; çiş yapmış kokuyordu, ıslaktı. Hali içime dokundu, bir güzel silip temizledim. Kızım çok hasta ama iyileşecek.

Chögyam'ın kitabında Aşk bölümünü okurken ilk duyduğum gün aklıma geldi; şalede otururken dinlemiştim senin sesinden, Tara. Açık iletişimden bahsedişini hatırlıyorum...

5143

 (22 TEMMUZ CUMARTESİ)

Emirli'ye anneannemler de geldi bugün; kızlarla hep beraber daha keyifli oluyor. 

Bütün gün ortaya çıkmayan Dük Bey, gece yarısı geldi yatağımıza.

Akşamları sık sık film izliyoruz; bazıları, hatta çoğu unutulup gidiyor, iz bırakmadan eriyip yok oluyor. Öyleyse zaman kaybı gibime geliyor sadece, artık birlikte yapmaktan zevk aldığımız başka şeyler kalmadığından mı buna sığınıyoruz?

5142

 (21 TEMMUZ CUMA)

Espresso iyileşme göstermedi henüz pek, sıcakta veterinerde saatlerimiz geçiyor her gün. Ne zaman alacağı belli değil, sağı soğu belli değil adamın, yandık yani. Bunca işim gücüm arasında günlük rutinime bu da eklenmiş oldu.

Yorgunluk ve yoğunluktan pratiği azalttım, belki biraz motivasyon kaybı da var. Devam etmek istiyorum.

5141

 (20 TEMMUZ PERŞEMBE)

Temmuz cidden zor geçiyor. 

Hayatın tertemiz yepyeni billur gibi göründüğü Haziran başından sonra her şey tepetaklak oldu sanki.

Geri çekilip sakince izin mi vermeliyim, ortadan yok mu olmalıyım tamamen, bilemiyorum.

Zaman bizi birbirimize yakınlaştırsın, öyle bir şekillendirsin ki engeller kalmasın, Tara.

5140

 (19 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Mutluluk nedir?

Kedimin hastalığı ve tedavi süreci, kızların zorlayıcı düzeni, maddiyatla ilgili endişeler ve işimi yürütmekle alakalı sıkıntılar arasında ben; olabileceğim en güzel versiyonumu sunacağım yakınlarıma, herkese ve varoluşa. 

Hastalık, ölüm, afet, yıkım gelse de sağlam ve zarif durmak, sükunet ve metanetle karşılamak- işte budur mutluluk.



1 Kasım 2023 Çarşamba

5139

 (18 TEMMUZ SALI)

Espresso'nun karaciğer enzimleri çok yüksek çıktı; sarılık olmuş. Keşke 1 hafta beklemeden götürseydik veterinere, bu kadar ciddi bir şeyi olduğunu tahmin etmemiştim. Kusan kedinin o olduğunu tespit etmek bile birkaç gün sürdü, kim bilir belki de biz yazlıktayken başlamıştı. Ciddi hastaymış, üzüldüm.

Veterinerde bekledikten sonra arkadaşlarımız da bize gelince, bütün günüm çalışmadan geçti gitti. Haziran ortalarından beri aşağı yukarı, hayat giderek zorluklar getiriyor sanki bana... Yanında olmayı en çok istediğim, hasretle özlediğim kişi bir başkasıyla Kaz dağlarının bir köyündeyken; ben sıcakta saatlerce veteriner bekleyerek, kızların huysuzluğuna katlanarak, işimle ilgili finansal sıkıntılar içinde, kendime hiç vakit ayıramadan, evi temizlemek de bana kalarak bir dönem geçiriyorum.

Gerçekten avazım çıktığı kadar bağırmak istiyorum bazen, bu dönemin de öğreteceği şeyler vardır elbet. Bu da geçecek, sabır ve sükunetle.


5138

 (17 TEMMUZ PAZARTESİ)

Eskiden de işimle ilgili sıkıntılarım olurdu elbet; sorunlu müşteriler, aksayan kargolar, geciken siparişler vs... Ama akşamüstü sahilde bir bira içip rahatlayabilirdim, sevgilimle film seyredip hepsini unutabilirdim. Şimdi yenilenmek ve baş etme gücümü toplamak için fırsatım olmuyor. Kendimi motivasyonsuz hissediyorum ve akşam üstüne kızların bakımı ekleniyor. 

Kızları biraz uzaktaki parka götürdük bugün ve bir ikiz annesiyle karşılaştık. Eve dönerken kedileri besleyen mahalleli kadınlarla selamlaştık-burayı seviyorum! iyi ki var bu insanlar. Canlı yayın açtığında katıldığımı fark edip adımı söyleyen Hocam; iyi ki varsınız siz de.