31 Ocak 2010 Pazar

30 Ocak 2010 Cumartesi

222

Tatlı bir çocuk vardı, bir zamanlar başını okşamıştım
Şimdi benden şefkatimi geri istiyor.
Sözleri yalan değil, biliyorum...
Çok tatlı çocuktun sen, diyesim geliyor ona-
Fakat işte çok da çocuktun daha!
Başka denecek bir şey yok, gerisi gülümsemek
Hepsini biliyorum, diyen bir gülümsemeyle...

29 Ocak 2010 Cuma

221

Birer şişe şarap var masada,

İkimize.

Bir film oynuyor siyah-beyaz,

Ses olsun diye.

Bizi örtsün diye gece var

Altımızda yatak var uzanmak için

Battaniye var, kış var,

Sokulmak için.


Dokunmak için parmakların var

Üzerimde.

Üstelik kaşif ruhlularmış-ne güzel!

Dudaklarım var, bir de senin dudakların

Öpülmek için ayaklarım, bacaklarım

Kırmızıya boyansın diye tırnaklarım

Beceremiyorsun oje sürmeyi-ne güzel


Elma, bana yedir diye var

Uykun, elini belime dola diye

Başka varoluş sebebi olamaz bunların

Tanrılar var gökyüzünde, sofradalar

Şaraplı maraplı içki alemi var besbelli

İzin versin diye bu gece günahlarımıza,

Aralarında sarhoş bir tanrı var...

28 Ocak 2010 Perşembe

220

Tanrı aşk(tır)
Aşk Tanrı(dır)
Ve aşığı benim Tanrı'nın-
Tanrı'sı benim Aşk'ın!

219

(27 OCAK ÇARŞAMBA )

Geleneksel Çek yemeği eşliğinde
Tatlımsak bir şişe şiraz şarabı
Karla karışık yağmur atıştırması
Buz tutmuş dolambaçlı sokaklar

27 Ocak 2010 Çarşamba

218

(26 OCAK SALI)

Biri beni soyup
Küvete su doldurup
Bütün kaygılarımı
Sabun köpüğü gibi
Bacaklarımdan kaydırsa
Ne kadar iz bırakmışsa
Geçmiş, geçerken
Hepsini yıkasa, paklasa...

25 Ocak 2010 Pazartesi

217

Taze kar, incecik....
Rengi; kristalcikli dev toz bulutu beyazı
Tadı; dilde peri kumunun mıknatıslı dağılışı
Dokusu; deniz rüzgarında tülün tene değişi
Sesi; çimenlerin uykusu, böcek rüyası şarkısı

24 Ocak 2010 Pazar

216

"Acı yok" dedi-
"Yalnızca rüya görüyorsun"
"Hiçbir şey acı verici değil"
Gülümsedim.
"Hatırlamak hariç"
Dedim.

23 Ocak 2010 Cumartesi

215

Karlı akşamların efkarlı hayat öyküleri-
Şiiri şarapta, şarabı şiirde arayanlar...

22 Ocak 2010 Cuma

214

Kıskıvrak
yakaladı beni
Arzunun
soğuk demir
prangası,
"Düzeni bozdun!"
diye kızdı-
yüksekti
yoksunluğun
İniltisi...

213

(21 OCAK PERŞEMBE)

Soul Kitchen:
Hayat...;
Zaman kimseye sormadan kendi kafasına göre akıp giderken
Hiçbir şey hiçbir zaman kimsenin planladığı gibi gitmezken
Biz olmasını istediklerimizin bir şekilde olmasını beklerken
Ve bazen mecburen gelene geldiği gibi ayak uydurmaya çalışırken
Farkına bile varmadığımız günlük yaşam dersleri, deneyimler,
Evsiz bilge insanlar, katlanamayacağımızı sandığımız acılar,
Zorunda kalınca neler yapabileceğimizi öğreten durumlar,
Kısaca; hayat, bizden habersiz başımıza gelenlerdir...

21 Ocak 2010 Perşembe

212

(20 OCAK ÇARŞAMBA)
Tenha ve karanlık sokakların birinde
Beklenmedik bir yerde karşımıza çıkıveren
Davetkar olmaktan çok uzak bir yer...
Playground adı, underground tadı.

Kulağıma çalınan Fransızca kelimeler
Dans eden Museviler, başlarında takkeler
Benle İngilizce konuşan İspanyol kızlar
Ve bir sürü ayrı dilin döndüğü geveze gece...

Sahne; yakın- Müzik; tanıdık
Enstrümanlar: Önce saksofon, sonra davul
Hatta darbuka, değişik bir telli, tef...
Dekor; absürd, duvarda bir kırmızı ayakkabı...

Dans ederken belime çekinerek dolanan eller
Bazen önümde eğilen yüzler, gülüşler ve
Kendini unutmuşluğun dayanılmaz hafifliği:
Klezmer dinlerken memleketi hatırlamak...

19 Ocak 2010 Salı

211

Beyaz.Usul usul.Tane tane.
Soğuk.Sert ve ıslak.Rüzgarsız.
Keman.Isıran ve öpen.Schnittke.
Müzik.Huzursuz ve tekinsiz.Uğursuz.
Aşk.Arzulu ve talepkar.Esrarengiz.
Şehvet.Buyurgan ve inleten.Acı.
Gece.Siyah ve beyaz.Rüyalı.

18 Ocak 2010 Pazartesi

210





Bay Cohen, bilir misiniz, siz yıllar önce
Bir yabancının şarkısını mırıldanırken
Elinizde gitar, sandalye tepesinde
Karanlık salonda, kalabalık önünde
Yalnızdınız, içinizi boşaltırcasına
Dökmekteydiniz şiirin müziğini-
Öyle mahrem ve masumdunuz;
İçimin en ince telini titretiyordu
Hünerli parmaklarınız, ve ben
Ağlar gibi sizle beraber, içli
Öpmekteydim gözünüzden sızan
Bir damla yaşı, yıkanır gibi...

209

(17 OCAK PAZAR)

Siyah çizmeleri etrafındaki herkese yüksekten bakmasını sağlıyordu
Belki de yüksekten bakmaya hazır olduğundan giymişti bunları
Yahut, çizmeler ayaklarına kendiliğinden gelmiş yapışmıştı, olabilir...
Dans ediyordu, müzik; dışarıdan değil içeriden duyduğu bir titreşimdi
Belki müzik, yalnızca O'nun ayak sesleri, el şaklatmalarıydı gerçekte
Yahut, müzik, sırf bedeni kıvrılsın diye kendiliğinden çalıyordu, olabilir...
Siyah saçları çenesine küstah bir hava katarcasına kısa kesilmişti,
Belki de bu denli yerinde bir küstahlığı övmek içindi saçlarının ensede bitişi
Yahut kibirli ensesi, kendini övmek için saçlarını uzatmamıştı aşağı, olabilir...

16 Ocak 2010 Cumartesi

208

Uçak kaçırmalar, valiz kayıpları
Çeşitli komik havaalanı kazaları ve
Amerikan ekolü akşam yemeği:
Hamburger+patates+donut

15 Ocak 2010 Cuma

207

Güneş tutulması
Yeni Ay'ın doğuşu
Merkür'ün ileri hareketine dönmesi

14 Ocak 2010 Perşembe

206


Şimdi sıra sende Karadžić;
Irzına geçilme
Kurşuna dizilme
Yüzüne tükürülme
Sırası sana da geldi
Gelmeyecek sanmıyordun ya?

Şimdi sıra bizde Karadžić;
Duydun mu tren seferleri başlamış
Bugün Belgrad'tan Sarajevo'ya?
Bir eski Sırp lideri gitmiş
Elleri ceplerinde Bosna'ya
Yeniden "Merhaba" demek için
Kimse gitmeyecek sanmıyordun ya?

Şimdi tam sırası Karadžić;
Mostar'a çıkıp Neretva'nın
Kanlı sularına bakma sırası
Bekleyip göreceğiz bakalım
Senin gibi soysuzları
Nasıl yazacak tarih...

13 Ocak 2010 Çarşamba

205

Dokunulmak için
İpek saçlar
Öpülmek için
Kelebek kanadı dudaklar
Koklanmak için
Kuğu beyazı bir boyun
Tapınılmak için
Mermer bir ten
İstiyorum

12 Ocak 2010 Salı

204

Haberleri izleyince siyasete atılasım geliyor.
Sanki siyasete atılmazsam hiçbir şey yapamayacakmışım gibi.
Her şey, yaptıklarımın tümü boşa gidecek gibi...
Birileri çıkmış, takım elbiseli, yüzleri maskeli çatık kaşlı adamlar
Konuşuyor, bağırıyor, ellerini kollarını tehdit gibi savuruyorlar,
Benim içim sızlıyor.
Mideme ağrılar giriyor_Sadece o adamın söylediklerinden değil
Kendinden çok emin ve böbürlenerek atıp tuttukları beni ilgilendirmiyor,
Benim en çok alkışlar kopunca içim acıyor.
Milyonlarca insan var, anlıyorum o an, bunun gibi düşünen
Bunun gibi düşünmesi gerektiğine inandırılan, bu fikirlere itilen
Neyin ne olduğundan habersiz, isimlere kanan, sıfatlara aldanan
Milyonlarca insan, şuursuz, alkışlıyorlar.
Alkış sesleri gelince benim gözlerim doluyor.
Dünyanın neresinde olursam olayım, ne kadar rahat ve huzurlu
Bir başka ülkenin medeniyeti memnun etmiyor beni, gülümsetmiyor
Ağaçları, parkları, alçak kaldırımları, yaya geçidinde duran arabaları
Hep eziyor içimi daha da, benim doğduğum yerde insanlar
Bunları hak etmiyor mu, neden?... diye düşündükçe.

11 Ocak 2010 Pazartesi

203

Sıkıntılı- bulantılı
Huzursuz- ikircikli
Saplantılı- bunalımlı
Rahatsız- sinirli
Evhamlı- kaygılı

Uyanamadığım bir kabusta
içinden çıkamadığım işkence odası gibi.

10 Ocak 2010 Pazar

202

Bilinçaltı denizinin dibinde
Akan arzular boyuyor
Her gece kanımı kırmızıya...
Dolambaçlı dehlizlerde tutsak
Dürtüler yönlendiriyor
Büyülenmiş ellerimi, dilimi...

9 Ocak 2010 Cumartesi

201

Dudaklarımı aralıyorum
Hapı dilime koyuyorsun
Kırmızı, küçük, yuvarlak
Dudaklarımı kapıyorum
Dilim hapı eritiyor
Gözlerimi yumuyorum
İzlediğini biliyorum
Yutkunuyorum

8 Ocak 2010 Cuma

200

Sabah herkes işe başlarken
Yatağa girme
Ve bölük pörçük
Gündüz uykularından
Bir türlü kendine gelememe günü.

199

(07 OCAK PERŞEMBE)

Geceye başlarken bir kaç Rumeli türküsü,
Biraz sanat müziği, bir İspanyol şarkısı;
Yine de beklentileri karşılamayan bir sahne.

Gecenin devamında bir iki yeni mekan,
Biraz arkadaş muhabbeti, az Küba jazz,
Her şeye rağmen sönük geçen bir gece.

Gecenin ilerleyemediği sıkıntılı saatlerde;
Telefon mesajları, can sıkıntısı, gerginlikler,
Tatminsizliğin huzursuz edici kasveti...

Gecenin sonunda tanımadık bir evde 2 saat
Bolca sohbet, birkaç kahkaha, bir bira ve
Bunaltıyı dağıtan, sürprizli biten bir gece.

6 Ocak 2010 Çarşamba

198

Surların içinde bir günlük şehir gezin-tisi:
Değerli taşların göz kamaştıran ışıl-tısı,
Geçip gidenlerin, gezenlerin gürül-tüsü,
Akıp giden yüzlerin içiçe geçmiş görün-tüsü...

5 Ocak 2010 Salı

197

Biliyorum, bayılıyorsunuz benim şapşal halime-
İçkili, kaygısız, bol kahkahalı ve rahat
Kim sevmez hem güzel hem aptal kadını?
Ama çok merak ediyorum doğrusu, acaba
Gücünüz yeter miydi maskemi düşürmeye-
Sevebilir miydiniz "akıllı" halimi?

196

(04 OCAK PAZARTESİ)

Çoktan unutulmuş bir eski sevgili
Yeni tanışılmış üç dört arkadaş
Bir şişe becherovka, bir şişe viski
Başlangıç içn bir şişe şarap..

3 Ocak 2010 Pazar

195

Sinir bozucu ifadesiz yüzüyle baktı, bakmıyor gibi baktı baktı...
Baktıkça daha bir bakmaz gibi oluyor, daha sinir bozuyordu.
Öyle uzun bakıyordu ki bakmayışına katlanmak zorluydu-
İnsan onun bakmayışına bakarken aklını yitirebilirdi.
Bakmayışının arasında bir yerlerde sessizce, ifadesiz,
"Yapma diye yalvarsam bile lütfen vurmaya devam et." dedi.
"Yüzüme vur, sert vur." diyordu, hiç konuşmuyor gibi...
Konuşmayışında söyledikleri mide bulandırıcıydı, gerçekdışı...

194

(02 OCAK CUMARTESİ)

İstanbul'da bohem bir gün...

Kadı köyünden gemilerle karşıya geçerken
Simit kokusuna üşüşen martılara selap edip
Kara köyden tünele çıkarken Galata'nın efsanelerini anarak
Narla karışık portakal suyu içiyorduk bu sabah
Yanımızdan ud sesleri geliyor, klarinete karışıyordu
Ve bir yandan hünkar beğendinin tadına bakmayı
Ardından bir kadeh rakı atmayı düşünüyor,
Mescidin asmalısında bir birayla cilalayıp
Üstüne Mustafa amcanın çayını içeriz diyorduk
Arnavutun kaldırımından aheste İstiklal'e tırmanırken
Çünkü arada bir yağmur bastırıyordu, kaçışıyorduk
Önümüze çıkan ilk pasaja girip dolanıyor
Bazen sergilere bakınıyorduk şöyle bir, yahut
Kilisenin katoliğinde bir İtalyanca ayin dinliyorduk
Ama köpüklüsünden birer kahveyle bitirmeden
Tavlanın üstünde de falımızı kapamadan
Olmazdı gün tamam, biliyorduk...

1 Ocak 2010 Cuma

193

ABSÜRD YILBAŞI TOPLANTILARI

Işıklı, süslü, müzikli bir zemin katında toplanmış
İki Çek, bir Fransız ve bir grup Türk
Zeytinyağlı yaprak sarması ile Noel kurabiyesi yediler
Şarapla başlayıp rakıyla devam ettiler
Işıklı, kalabalık, müzikli bir sokakta toplanmış
Bir Çek, ve yüzlerce Türk, Kürt, Arnavut, İspanyol....
Gecenin sonunda kimyonlu mercimek çorbası içip
Hayatlarında ilk kez bir büfeden döner yediler
Loş, soğuk, sohbetli bir evde toplanmış
Başka bir Çek, birkaç Türk arkadaş
Jagermeister üstüne erikli Palinka içip
Yanında pizza kraker ile balık kraker yediler