31 Ekim 2019 Perşembe

3781

(30 EKİM ÇARŞAMBA)

Kendini pazartesi sanan çarşamba gününden selamlar, bugün işlere geri döndüğüm yoğun ve biraz stresli bir günüm.
Sabahtan maillerime bakıp biraz evdeki işleri toparlıyorum, cuma günü temizliğe hazırlık ütüleri düzenliyorum. Yeni modeller için biraz çalışma yapıp dükkana götürüyorum, ustayla görüşmek için. Öğlen terapim var yine, hava yağdı yağacak gibi bir basık, durgun ve gri...
Terapide kendimi geçen sefer kötü hissetmiştim; anlaşılmıyor veya yargılanıyor gibi. Ya da daha ziyade; işime yaramayacak tavsiyeler alıyormuşum gibi gelmişti ve terapi sürecini sorgulamaya başlamıştım. Bu sefer neyse ki kendimi daha yakın hissediyorum ve içimdekileri biraz daha rahatlıkla açabiliyorum. Kimseyle gerçek anlamda içimdeki hisleri paylaşmıyorum diye düşünmüştüm ya geçen hafta, onu dile getiriyorum mesela. derinliğimi açabileceğim birini aradığımı, bir ruh eşi ile sohbet etmeyi özlediğimi söylüyorum.
Çıkışta annemle çorba içmeye oturuyoruz ve birazcık kafamı topluyorum bu esnada. Akşamüstü evde çalışmaya başlıyorum; boyamam gereken bir babet ve bir gelin ayakkabısı var. İkisi de beni yormayacak tasarımlar, ama başlamak bitirmekten daha zor her zaman. Konsantre olup hızlıca boyamak gerek.
Akşam azıcık piyano çalıyorum, ama istediğim gibi değilim ve çok takılıyorum. Kendimi vermekte zorlanınca bırakıyorum ve nasıl yeniden başlayacağımı bilemediğim için yine sıkıntılar basıyor içimi. Sinemaya gitmekten son anda vazgeçip, mahallede kedileri besliyoruz. Yorgunum ama erken uyuyamıyorum yine, kendimi neden gündüzleri güçlü hissederken akşamları bu kadar bırakıyorum bilmiyorum gerçekten! Tuhaf, ama akşamları çok güçsüz, mutsuz ve eksik hissediyorum kendimi...

29 Ekim 2019 Salı

3780

Bugün kısa tatilimizin son günü, biraz daha çalışmaya odaklanıyorum artık.
Kahvaltımızı kedilerimizle balkonda yapıyoruz yine, bunu çok seviyorum!
Sonra başlıyoruz beyin fırtınasına; nasıl bir yol izlemeliyim sosyal medya pazarlama stratejim için?
KUKLA yı büyütmek ve geliştirmek için daha fazla ne yapabilirim diye düşünüp taşınıyoruz.
Biraz hevesim kırılmıştı, son birkaç haftadır yorgun ve tükenmiş hissediyordum, bugünden itibaren geri dönüyorum. Tam gaz çalışmaya devam-yeniden umutla başlayarak, farklı stratejiler geliştirerek...
Öğlen Emirli'ye gidiyoruz; hava güneşli ve biraz serin. Sakince bahçede oturup kafamı toplamak iyi geliyor bana. Yeni bir sosyal medya planlama programı indirip kullanmaya başlıyorum, ardından birkaç detay daha ekliyorum profilime. Verimli bir gün diyebilirim, en azından bir başlangıç yaptım.
Akşamüstü evde bir şeyler yedikten sonra yarına hazırlık yapıyorum; saç, oje vesaire-fotoğraf çekmeyi planlıyorum yeni yaptığım ayakkabılarla.
Planlarım var, hedeflerim ve heveslerim yüksek-umuyorum ki istediğim gibi olacak !

28 Ekim 2019 Pazartesi

3779

Kendini pazar gibi hisseden pazartesiye merhaba!
Sabaha karşı Latte uyandırdıktan sonra tekrar dalmışım ve rüyamda yangın çıktığını gördüm; Espresso ile Oğlanı zor kurtardım... Sabaha kötü uyandım yani, fazla uyumuş olmama rağmen yorgundum. Kahvaltıdan sonra ev işlerine başladık yine, yap yap bitiremiyoruz nedense. Mevsim geçişleri böyle oluyor hep; kışlıkları çıkarıp yazlıkları kaldırmamız gerek artık. Dolapları açmışken silip, yatağın altını filan düzenlemek...
Ne çok eşyamız var, ne çok gereksiz şey birikiyor evde böyle. 2 torba giysiyi vermek için ayırdık, yine de ancak sığdık dolaplara.
Akşamüstü biraz piyano çaldım, yine kedi beslemeye çıktık, parkta yürüdük...
Bu kısa tatili aslında kendi işimle alakalı daha iyi değerlendirmek istemiştim; aklımdaki bir sürü yapılacaklar listesinden bir tanesine bile henüz vakit ayıramadığım için kendimi yetersiz hissediyorum yine. Bu ay hem işlerime fazla yoğunlaşamadım, hem yoga ve piyanoyu aksattım. Yarından itibaren kaldığım yerden devam etmek istiyorum hızlı ve konsantre bir şekilde, sırayla ama sakince ilerlemek...

3778

(27 EKİM PAZAR)

2 gündür sergi geziyorum, hayat bana güzeldi. Bugünü mecburen ev temizliğine ayırdık; iyice silip süpürdük, banyoyu mutfağı detaylı temizledik. Çekmeceler boşaltıldı, ıvır zıvır atıldı, fırının ve buzdolabının içi pırıl pırıl yapıldı... Yorulduk biraz ama her yer mis gibi şu an.
Akşamüstü kedi beslemeye çıktık mahellede, Erenköy'e kadar yürüdük, epeydir akşamları çıkmıyorduk iyi oldu. Sonrasında da bir film açtık, biraz anlamsız ve tuhaf bir Netflix gerilimi: Çıngıraklı Yılan.
Biraz da piyano çaldım, istediğim kadar iyi olmasa da, en azından el alışkanlığımı tazeledim. Yapmak istediğim kendimi geliştirmek için, hayatım için birkaç şey var... Nasıl oluyor da hiçbirine doğru dürüst vakit bulamıyorum acaba, neden böyle hiç vaktimiz yok?

27 Ekim 2019 Pazar

3777

(26 EKİM CUMARTESİ)

 Bugün adaya gidiyoruz ve adaya gidilen bütün günler bence harikadır!
 Bu yaz nedense hiç fırsat bulamadık adaları gezmeye, sadece bir kere meyhaneye gelmiştik arkadaşlarla. Sonbaharda havalar bozmadan hiç olmazsa uzun uzun yürüyelim istiyorum...
Eski eczane vitrinlerinin rutubet kokusu, tertemiz havanın deniz kokusu, belki biraz at pisliği kokusu, lokmacıların şerbetli kokusu, balıkçıların rakı kokusu...
 Splendid Otel'in bahçesindeki tatlıcıda birer kahve içmeye oturduk ve yanına Budapeşte söyledik; badem unlu hamurdan çilekli pasta-nefisti.
 Bienali gezmeye geldik ama aslında sergi bahane-adadaki eski köşklerin içine girebilmek çok güzel...
 Hele bir tane harap düşmüş sarmaşıklar bürümüş kuleli, ahşap köşk var bayıldığım. Gerçekten eşi benzeri yok, iki koca çamın arasında gizlenmiş, karanlık gotik bir havası var-benim olmasını ne çok isterdim!
Vitrayların rengarenk ışıkları arasında soğuk taş binaları gezdik, haritalara baktık.
 Akşama doğru üşümeye başladım, balık yemeye oturduk. Salaş ve iş bilmez bir mekana denk geldik memnun kalmadım ama, adada kalmak istedim yine de.
Bir yazı burada geçirmek nasıl olurdu, diye hayaller kurdum, hatta bir kışı belki de...

25 Ekim 2019 Cuma

3776

Dün gece sabah uyandığımda sorduğum soruları hala aklımdan atamamıştım yatağa girdiğimde, zihnim karman çorman uykuya daldım ve korkunç rüyalar gördüm. Rüyamda erkek bir savaşçıydım ve bir çatıda gerçek üstü yaratıklarla savaşırken buldum kendimi. Görünmez olmaya çalıştım, ama nasılsa gözlerimi açtığım anda birden onlarca mızrak saplandı vücuduma. Her birinin aynı anda ayrı ayrı acısını duydum ve kaybettiğimi kabullendim o anda.

Rahatsız hislerle yataktan çıkıp hızlıca kahvaltı hazırladım. Kendime domatesli tulum peynirli tost yaptım, kahve demledim. Evdeki işleri yoluna koyup kedilerle ilgilendikten sonra pazara alışverişe çıktım. Öğleden sonra annemle sergi gezme programımız var; Beyoğlu'na geçeceğiz.
Yolda hala daha kendimde değil gibiydim, sanki annemle konuşmak isteyip de konuşamıyordum içimdekileri. Kimseye gerçek duygularımı açamıyorum gibi hissediyorum; terapiye gidiyor olsam da... Anneme de üzülür diye anlatmak istemiyorum, arkadaşlarımla ise buluşacak vaktimiz olmuyor ki pek.

İstiklal'de yürürken bir galeri vitrini ilgimi çekince içeri girdik, o andan itibaren dünyam değişti. Mitler masallar ve fabllardan esinlenen Avrupalı sanatçıların çağdaş seramik sergisi; gerçekten çok hoşuma gitti.
Kırık porselenleri altın kaplama ile onaran Japon sanatının inceliğine hayran kaldım, gotik köpek heykellerinin detaylarında kayboldum, deniz altı yaratıklarını gerçeküstücü yorumlayan işi uzun uzun inceledim... Asıl planımız bienali gezmekti, ama bu sergi daha çok ilgimizi çekti.
Ardından Pera Müzesi'nde bir kahve molası verdik, buranın pastaları hep taze ve lezzetli. Orman meyveli tart ısmarladım kendime, sonra bienal kapsamındaki sergiyi gezdik. 

Gerçekten bugün bana farklı dünyalar görmek çok ama çok iyi geldi!

3775

(24 EKİM PERŞEMBE)

Bu sabah uyandığımda hiçbir duygumun kalmamış olduğunu düşündüm. Benim kadar tutkulu, yoğun hisseden bir insanı bu tükenişe götüren nedir? Nasıl oldu da buraya geldim ve hayatımın bundan sonrası böyle mi geçecek?
Hep bir çölde olduğumu tekrarlıyordum ya, işte bu o çöl. Hiçbir gerçek duygunun olmadığı kuraklık, bomboş düzlük... Hayatımda beni heyecanlandıran, ayaklarımı yerden kesen, ilhamla dolduran hiç kimse yok şu ara. Hırslarım da yok, nefretim de, hıncım da, öfkem bile eskisi kadar değil.
Asla bana göre olmayan bu yeni rolü nasıl oynayacağım peki şimdi? Reddettiğim bu durumu nasıl tersine çevireceğim? Eskiden kendiliğinden yanan şimdi sönmüş ateşi ne yaparak yeniden alevlendireceğim?


24 Ekim 2019 Perşembe

3774

(23 EKİM ÇARŞAMBA)

 Böyle bir yetenek daha önce gördüğümü hatırlamıyorum...
 Dibe vurmuş, hepten çökmüş, ayaklar altında ezilmiş ve kendini tamamen kaybetmiş bir zavallının yeniden ayağa kalkışını muhteşem yansıtmış...
İki yüzlü toplumun dışladığı bu ezik tiplemenin nasıl ürkütücü bir kahramana dönüştüğünü mükemmel ifade etmiş... Unutulmayacak bir performanstı, bence oyun bile değildi, Joker'in ta kendisiydi.

23 Ekim 2019 Çarşamba

3773

(22 EKİM SALI)

Her şey geride kaldı ama ben de çok yoruldum artık... Her şey geçmiş gibi rahatlayamıyorum, içim huzursuz hala. Aynı sorunların hortlayacağını ve yeniden sinirimin bozulacağını biliyorum. Tekrar bir mücadeleye girmeden önce gücümü toplamaya ihtiyacım var, bugün düştüm. Hiç bir şey yapacak halim yok ve hasta hissediyorum. Üstümden tır geçmiş gibi; her tarafım dökülüyor...
Bugün dibe vurdum ve içimde büyük bir boşluk duygusu var, ama elbet yeniden ayağa kalktığımda daha güçlü olacağım!

22 Ekim 2019 Salı

3772

(21 EKİM PAZARTESİ)

Sabah hem içimde kötü bir hisle uyandım, hem de bir şeyleri artık geride bırakmışım gibi hafif bir rahatlamayla başladım güne...
Durduğum anda düşeceğimi bildiğimden, enerjimi kaybetmeden öğlene kadar kendimi zorladım: evi süpürdüm, banyoyu temizledim, yoga kuvvet antremanına başladım. Durmak bilmedim ama aşırı yoruldum sonunda. Öğleden sonra pilim bitmişti, birşeyler yedikten sonra uyuya kaldım.
Uyandığımda akşama bize gelecekleri mesajını okudum, bugüne denk gelmesi iyi oldu diye düşündüm. Kendimce bir karar verdim; bu insanlar için sahip olduğum  güzel şeyleri bırakmayacağım. Onlar yüzünden düzenimi mutluluğumu bozmayacağım, ben buradayım ve kalacağım.
o zaman el mi yaman bey mi yaman göstereyim hepsine- madem merak ediyorlar bizim hayat tarzımızın onlardan çok farklı olduğunu, neler yaptığımızı görsünler bakalım... İnadına çok şık giyinip, çok mutlu olup onlara hiç tatmadıkları şeyler ikram etmeye karar verdim. Bundan sonra evime gelenleri memnun etmek için kendimi paralayacak değilim, isteyen istediğini yapar-ama burası bizim evimiz ve bu evde bizim kurallarımız geçer.
Bu bir stratejik oyunsa ben de bu oyunu kazanacağım diyerek yola çıktım, kendime güvenli ve yepyeni bir bakış açısıyla yeniden başladım. Onlar gibi olmayacağım ve olmadığımı gözlerine sokacağım, ister beğensin hayranlık duysun ister kıskansın sinir olsunlar...!

20 Ekim 2019 Pazar

3771

Çok yıpratıyor beni bu mevzular, gerçekten çok yoruyor...
Oysa bizi baş başa bıraksalar her şey belki de güzel olacak.
Sadece hayatımı özgürce, kendi istediğim gibi yaşamak istiyorum! Görüşmek istediğim insanları seçmek, vaktimi nelere ayıracağımı kendim planlamak...
Sürekli bizden yersiz beklentileri olan aile üyelerinden bıktım usandım.
Neden şuraya gelmiyorsunuz neden bunu yapmıyorsunuz diye sorup durmalarından yıldım artık.
Biz böyleyiz, sizinki gibi bir hayat tarzımız yok ve lütfen bizi olduğumuz gibi kabul edin demek istiyorum açıkça. Biz böyle mutluyuz karışmayın, olmaz mı?
İnancımı yitiriyorum yavaş yavaş, bugün bir milat gibi hissediyorum.
Umarım rahatlayabiliriz, en kısa zamanda, fazlasıyla gerildik çünkü.

3770

(19 EKİM CUMARTESİ)

Biraz geç de olsa evden çıkıp bienal gezmeye gidiyoruz-olley! Bu hafta sonu başka ailevi mecburiyetler sebebiyle yapamayacağız diye sinir oluyordum, ama işte Karaköy vapuruna bindik bile-benden mutlusu yok.
 Hava mis gibi, fazlasıyla ılık ve güneşli ve ben sonbaharın tadını daha güzel çıkarmayı istiyorum. Bienal için bugüne dek fırsatımız olmamıştı, bugün yeni açılan resim heykel müzesini gezmeyi planlıyoruz.
 7. kıta hepimizi ilgilendiren çok boyutlu dev bir mevzu olmasına rağmen, bienaldeki işler beni çok tatmin etmiyor açıkçası. Nedense açıklamalarda yazanlar kadar bana dokunmuyor, anlam ifade etmiyorlar.
 Yine de ilham verici bulduğum parçalar var elbette, eğlenceli veya absürt olanlar da...
Müze endüstriyel tarzda, eski liman deposuna göndermeler yaparak tasarlanmış kocaman bir alan olmuş. 2 katı gezdikten sonra acıktık, yorulduk ve beynimiz bulandı. Bir kahve molası verelim dedik.
 Starbucks'ta oturup marka sadakatinden bahsettik, bize bu kağıt bardaklarda kahveyi nasıl sattılar?
 Son katı da görmeden dönmeyelim diyerek tekrar müzeye girdik ve kapanana kadar kaldık. Deli bir sanatçının atölyesi tarzında yerleştirmeler vardı, hoşuma gitti burası.
Çıkışta kendimize Akın Balık'ta birer bira ısmarladık, sezonun ilk palamutunu yedik. Hava soğumayınca tam tatlanmamış ama, yine de ben çok memnun oldum buraya geldiğimize. Hayat hep böyle geçse!

3769

(18 EKİM CUMA)

Bugün kahvaltımı yapmadan çıktım, biraz geç uyandım çünkü ve pazara gideceğiz. Aslında artık 8 buçuk geç oluyor benim için...
Alışverişimizi yaptıktan sonra birer çay içip simit yemeye oturduk yakındaki bir fırına, buranın sakinliğini seviyorum.
Eve dönüp aldıklarımı yerleştirdikten sonra evi silmeye karar verdim, kediler kirletiyor. Örtüleri silkeleyip perdeleri yıkadım, yine ev işleriyle yarım günümü geçirdim yani.
Haftanın son gönderilerini paketleyip evrakını hazırlamak, en son bitirdiğim ayakkabıların fotoğraflarını çekmek bugünkü planlarım arasındaydı, epey de vaktimi aldı fotoğraf çekimi, ama güzel sonuçlar çıktı.
Akşam yorgun hissediyordum artık fotoğraf editlemekten, evde bir film izlemeye karar verdik...

18 Ekim 2019 Cuma

3768

(17 EKİM PERŞEMBE)

Uzun zamandır böyle ağlamamıştım, canım yana yana. Dün gece kendimi çok güçsüz ve etkisiz hissederek yatağa girdikten sonra sabaha karşı başladı, sağanak yağmur gibi bastırdı. Sonra önünü alamadım, öğleden sonra ancak toparlayabildim kendimi. Hiçbir şey yapmak istemedim, sadece yatmak ve mümkünse kimsenin beni aramamasını. Sadece yok olmak istiyordum aslında. Belki eski bir film açmak, ama izleyebilecek gibi de değilim. Kahvaltıda kek yemek, öğlen bir tane daha...

Kendimde sonunda ayağa kalkma gücünü bulduğumda hiçbir şey olmamış gibi güne devam ettim; çiçekleri sulayıp kedilere mama koydum. Mesajlarıma cevap yazıp ayakkabı siparişlerimi boyadım. Yapabildim yani, bravo bence. Peki neden bu kadar sarsıldım birden bire? Şüphesiz tetikleyen şeyler var bu aralar; eskiden yakınım olan ama son zamanlarda hayatımda olmayan insanları özlüyorum. Onların sohbetini, desteğini, bana iyi hissettirmelerini özlüyorum. Hala onlar için değerli olduğumu görmek istiyorum işte...

Akşama doğru daha iyiydim artık, radyoda Karlı Kayın Ormanı çalınca eşlik ederken sanki unuttuğum bir şeyleri hatırladım... Ne kadar sevdiğim şarkıları, şiirleri,yerleri ihmal ettiğimi düşündüm. Aile ziyaretine gidiyorduk ve biraz gergindim, kimseyi çekecek halim yok açıkçası. Döndükten sonra biraz daha rahatlamıştım ve piyanomun başına oturdum, Karlı Kayın Ormanı'nı, Yiğidim Aslanım'ı ve birkaç türküyü daha çaldım.

16 Ekim 2019 Çarşamba

3767

Bugünlerde 7:30 yerine 8:30 gibi uyanır oldum, vücut saatim otomatikman sonbahara aldı kendini. Sabah biraz maillerime baktım ve muhasebeye götürülecek faturaları kestim, 10 gibi annem geldi. Bugün birlikte kahvaltı planımız var, Moda'ya geçiyoruz. Hava puslu ve kapalı, yağacak gibi ama yağmıyor da-bir garip. Böyle havalarda gözlerim kurur lensler batar, kafamı toparlayamam ben.
Uzun uzun yürüyüp sonunda epeydir uğramadığımız Kemal'in Yeri'ne oturduk. Manzarası harika buranın ama kahvaltısı çeşitli değil. Olsun; peynirleri fena değil ve simit taze. Çay da hoşumuza gidince biraz uzun oturuyoruz. Konuştuklarımız annemin annesinden çektikleri daha çok; anneannemin aşırı sinirli titiz karakteri...
Ardından muhasebecime hızlıca bir uğrayıp terapi için Acıbadem'e geçiyoruz. Bu seansta kendimi Arda'dan bahsederken buluyorum, geçenlerde mesaj attı diye sanırım. Görüşelim dedi, hem görmek istedim hem de gerildim. Onunla buluşma fikri beni hem mutlu etti, çünkü kendimi iyi hissettireceğini ve destek olacağını biliyorum, hem de rahatsız etti. Çünkü üzüleceğimi de biliyorum.
Lisedeki ilişkimizi anlattım, benim için ne kadar mükemmel bir insan olduğunu. Beni her halimle görüp sevdiğini, ona her şeyimi anlatabildiğimi. Nasıl idealize ettiğimi, etrafımızdaki herkesin de ideal bir çift olarak bizi gördüğünü...
Ama bir de gölge tarafı olduğunu; geceleri içtikten sonra saldırganlaşıp milletle kavga ettiğini, başka birine dönüştüğünü. Benim hayatımda olan sevdiğim her ne varsa, okulum dahil, nefret ettiğini ve öfkelenince etrafı kırıp döktüğünü...
Hepsi geride kaldı, ama içimdeki izi baki kaldı. Buluşmayı ertelesem de, kaçış yok biliyorum ki bir gün yüzleşeceğiz. Onu bırakan benmişim gibi hissediyorum ve parka kedimi bırakmışım gibi suçluluk duyuyorum. Umarım iyidir ve beni affedebilmiştir.

3766

(15 EKİM SALI)

Bugün kahvaltıda kendime Parizyen bir ödül vermek istedim; nadiren aklıma gelen yumurtalı ekmek üstüne yaban mersini reçeli...
Mutfakta biraz vakit geçirmeyi göze alarak Asya usulü ramen çorbası pişirdim; tamamen uydurma ve çok lezzetli, hem de sağlıklı bir sebze çorbası oldu.
Sonrası gündelik işlerle geçti; eskizler, mailler, boyama...
Akşam yemekte bizi geren bir ailevi mevzu gündeme geldi; hafta sonumuzu yemez umarım. Aileden kaçış kurtuluş yok biliyorum, ama elimden geldiğince kaçabilmek istiyorum. Gece yatakta bir süre uykumu kaçırdı, ne yaparım diye düşündüm durdum...

15 Ekim 2019 Salı

3765

(14 EKİM PAZARTESİ)

Sonbahara girdiğimizden beri kendimde biraz kırgınlık hissediyorum, üstüne yorgunluk da binince bu hafta sonu epey enerjim düştü. Bir gece hasta gibi oluyorum ertesi sabaha iyileşiyorum ama tam sağlıklı da değilim. Kendime vitaminler alıp biraz takviye yapayım bari...
Bu haftaya da böyle başladım; ama hava güneşli ve ılık görünüyor. Acil yetişmesi gereken 2 siparişim daha var sırada, onları tamamladıktan sonra birazcık rahatlayıp yeni modellere kafa yorabileceğim. Eğitimden beri biraz uzaklaşmış olduğum sosyal medya stratejilerine de gaz vereceğim umarım.
Bugün yine gönderileri verip müşterilerime eskizler yaptıktan sonra Avustralya siparişimi boyadım. Akşam kendimi yorulmuş ama günden memnun hissederek dizi izlemeye vakit ayırdım. Sinner 2. sezonda ailesini öldüren çocuk konusuyla açılan, ama sanırım çok daha dallanıp budaklanacak bir tür kült tarikat muhabbeti var-ilgimi çekiyor...

14 Ekim 2019 Pazartesi

3764

(13 EKİM PAZAR)

En sevdiğim; kahvaltıda dünden kalanları yemek!
Yılın ilk sabahı veya doğumgünü partisi sonrası çok keyifli olur...
Bu sabahki kahvaltımız da böyleydi; mantar dolması için hazırladığımız biberler ve soğanla sebzeli omlet yaptık, patatesli böreklerden ısıttık.

Gündüz biraz çalışmamız lazımdı, öğleden sonra çıkıp film festivalinden son biletimiz olan filmi izlemeye gidiyoruz.
Atlas Sineması'na gelmeyeli sanki yıl oldu, İstiklal yine çok kalabalık-her şeye rağmen.
Ara sokakların yarısı nargileci olmuş, arka sokaklar biraz ruhunu korumuş...
80lerden 2000lere İtalyan mafyasının ifşa öyküsünü seyrettik; mafya ancak mafya konuşursa çözülür demişler.
Tehditler, işkenceler, uyuşturucu, çok para ve hiç güvenle örülü bir dünya...


Bolonya'daki günlerimizi özledim, içimden İtalya'ya gitmek geldi.

Çıktıktan sonra ailevi bir mezvudan gerildik; bu hafta nedense hep gerginliklerle geçti zaten. Şaka gibi şeyler çıktı- her güne bir stresli olayla uğraşmak zorunda kaldım. Son güne de bu saçma sapan konu düştü: mesele anneannemlerin Emirli'deki evlerini dağınık bırakmışız. Bu kadar aşırı titizlik ve mal düşkünlüğünden yıldım artık, hepsinden uzaklaşmak istiyorum. İnsan evini barkını çoluğu çocuğu ve torunları ile paylaşmak için alır, birlikte keyfini çıkarır. Evler yaşandıkça kalabalıkla güzelleşir, bizimkiler hiç dokunulmasın istiyor sanki. Sıkıldım, ama yakında bir şekilde bitecek bu konular da.

13 Ekim 2019 Pazar

3763

(12 EKİM CUMARTESİ)

Kediler erkenden uyandırdı, yorgun kalktım bu sabah. Hafta sonları dahil 7 de filan uyanıyoruz artık, yaşlandık galiba?
Büyük brunch davetine hazırlanmaya başladık: yılda 1 kere kullandığımız Marie Antoinette takımlarını çıkardık, peynir tahtasını özenle hazırladık, avokado üstüne somon füme kanepeleri çiçekli etajere dizdik, meyvelerden rengarenk sunum yaptık...
Masanın kalabalık olmasını çok seviyorum ve dostlarla bir arada olmayı özlüyorum.
Gecikmeli de olsa başlayan geç kahvaltımız, davetlilerden az fire versek de keyifli devam etti.
Balkonda sigara yakılıp kahve içilirken tarot bakıldı, biraz hedeflerden konuşuldu. Sonra whatsappta birbirine trip atan gay sevgili adaylarına taktikler verildi, gülündü eğlenildi.
Akşamüstü evi toplayıp bulaşıkları kaldırdıktan sonra Kadıköy'e geçtik. Birkaç dükkana girip çıktım, koyu yeşil boncuk aramak için. Akşam festivalden film biletimiz vardı: Bembeyaz bir gün adlı bir İzlanda filmi.
Aslında tereddüt ederek almıştım ama, iyi ki de bu filmi seçmişiz; gerçekten sevdim.
 Eşi bir araba kazasında ölen polis memuru Ingimundur kapı gibi bir adam resmen, bayıldım! Hak eden hakkını teslim eden bu sert mizaçlı dürüst adamın koşulsuz sevgisine hayran kalmamak elde değil.
Tek istediği bir ev yapmak, kendini torunu ileyken yalnız hissetmiyor çünkü onu korku hikayeleriyle ürkütmek çok hoşuna gidiyor... Buzlu sisli bu coğrafyada, hayat işte bazen koşulsuz sevgiyle dolu bir dede olmayı gerektiriyor, bazen de intikamın peşini bırakmayan sert bir herif olmayı...

11 Ekim 2019 Cuma

3762

Haftanın son günü hava yeniden kapandı, yağmur başladı. Ben dünden yorgun düşmüş hissediyorum; bu hafta içi geceleri ter içinde kabuslar gördüğüm için doğru düzgün uyuyamamışım. Hasta oldum olacağım gibi, gün içinde kendimi toparlıyorum ertesi sabah yine boğazımda kuruluk ve yanma hissiyle uyanıyorum.
Kahvaltıdan sonra pazara gittik annemle; yarınki misafirlerimiz için meyve aldım. Daha yapacak bir sürü işim var; ev temizlenecek, ayakkabı boyamak da lazım. İlk haftanın aşırı boşluğundan sonra birden bire mesaj trafiği arttı dükkanda; hem seviniyorum hem yetişebilecek mi endişesi... Mesajlar art arda geldi, bir tane müşterimden gelen ise bütün günümü yedi. Tam bir ruh hastası ile karşı karşıyayız sanırım zira kadından ayak ölçüsünü isteyince küfretti. Şaka yapmıyorum.
Gerildim tabi epey, ben bu deliyle uğraşamam iade mi etsem diye çok düşündüm, hani hangi türlüsü bana zarar vermez acaba diye. Gruba yazdım herkes aynı cevabı verdi: manyak bu kadın uzak dur ve iptal et dediler. Bir yandan tatlı bir müşterim için Halloween babetlerini boyamayı bitirdim ve eşinin Converse'lerine başladım. Acil siparişler sıraya dizildi; hızlıca yapıp göndermem gerek.
Akşamüstü yoga su elementinin son gününü tamamladım; bir kaç gün ara vermek zorunda kaldım ama en azından yarıda bırakmadım. Yeni seriye başlamadan önce bir iki gün mola.
Derken bir başka abuk subuk müşterim çıktı ortaya, saatlerce gerizekalıya anlatır gibi aylardır zaten defalarca kere anlattığım detayları açıklamaya çalıştım.
Bazen düşünüyorum da; bunlar beni mi buluyor? Değildir herhalde herkesin başına geliyordur, diyorum ama inanmakta zorlanıyorum gerçekten... Sabretmekte zorlanıyorum artık; sadece asgari zeka seviyesi yeterli oysa ki iki insanın iletişebilmesi için.
Ne diyebilirim ki; bu da geçer, aldırma Rana sen önüne bak, devam et!

3761

(10 EKİM PERŞEMBE)

Bu hafta stresli başladı; annemin sağlık sorunları ve temizlikçi kadının hadsiz tavırları beni gerdi. Bugünü kendime ayırıp biraz keyifli vakit geçirmeyi bence hak ettim.
Yine de sabahtan halletmem gereken işler vardı, bir de dün gece 2 saat ütü yaptıktan sonra bu sabah çok kötü uyandım. Her tarafım dökülüyor ve grip yokluyor, enerjimi zor toparladım.
Öğlen Kadıköy'de buluşup Üsküdar'a geçtik, Mecitefendi Köşkü'ndeki sergiyi gezeceğiz arkadaşımla. İçimdeki Çocuk özel koleksiyon; bahçeye ve köşkün içine güzelce yerleştirilen çağdaş heykel ve resimlerden oluşuyor. Geçen senekine benziyor bu seçki diyebilirim; beni çok etkileyen bir iş yok ama hepsi bir bütün olarak hoşuma gitti. Taksidermi işleri bizi irkiltti, Küçük Prens'in ilk eskizleri gülümsetti...
Hava muhteşemdi, ama çok yürüdük ve ayaklarım ağrıdı. Çıkışta bir pizzacıda kaçamak yaptık, sonra Kadıköy'e dönüp bira içmeye oturduk. Önünden geçerken bahçesine hiç girmediğim gizli bir mekan burası; genelde gençlerin bira içtiği. Arkadaşımla sohbet ederken yeni sevgilisinin onu aniden terk ettiğini öğrendim. Şaşırdım, ama hayırlısı dedim. Hayat da tuhaf insanlar da bir acayip...
Ben de biraz kendimden bahsettim; artık daha az kafaya taktığımı söyledim, belki de daha iyiyim.

3760

(09 EKİM ÇARŞAMBA)

Sabah sabah beklenen oldu ve temizlikçi kadın defoldu gitti. Sonunun buraya varacağı belliydi bu kadar lakayt ve beceriksiz halinden...
Yine 10a 10 kala gelince neden son haftalarda böyle geciktiğini sordum, kirayı yatırdığını filan anlattı. Kirayı yatıracağın önceden belli değil miydi deyince bozuldu, ben de ülkemizde mesai saatlerinin 8-5 veya 9-6 olduğunu açıkladım. O zaman bir daha gelmeyeyim bu sefer son olsun deyince ben de sinirlendim, nasıl istersen sen bilirsin dedim. Dün başka yerde cam sildim çok yoruldum burada silmeyeyim diyebiliyorsun bu bana çok garip geldi diye söylendim. Kadın da çekti gitti, açlıktan ağlar iş yapmaya gelince kaçar böyle tipler...
Özür dileyeceği yerde saygısız tavrına devam etmesi tabi ki acayip sinirlendirdi beni, arkasından epey saydım sövdüm; borç içinde kalsın da kurtulamasın inşallah.

O sinirle başladım mutfağı temizlemeye; detaycı huyum malum-her yeri sildim. Biraz da yemek yaptım akşam için; yeni öğrendiğim karnabahar mantısını denemek istiyordum. Öğlen hızlıca evden çıkmam gerekti; terapiye azıcık geç kaldım.

Görüşmede biraz sıkıldım ilk defa. Terapistim de fark etti; çünkü sürekli daha kabullenici olmaktan bıktım. Ben bu kadar melek miyim diye isyan edesim geldi, hemşire miyim ben dediğimde belki de öyle olmalısın cevabını aldım. Ne bileyim biraz tereddütteyim sanki bu terapi bana yarıyor mu, gerçekten doğrusu bu mu diye...

Bazen çok da takılmamak lazım diyorum, hayat öyle de geçiyor böyle de. Bazense tek bir yaşam şansım olduğunu hatırlayıp panikliyorum: buna razı gelmeye mecbur değilim! Gerçekten hala iki arada hissettiğim zamanlar oluyor. 


3759

(08 EKİM SALI)

Annemde kaldığım gece derin uyumuşum, kadıncağız gece yarısı kalkmış duymamışım. Ben de hasta gibiydim, geceyi kötü geçirdiğini fark etmemişim. Bu baş dönmesi tansiyona da bağlı değilse nedir anlayamıyorum, sanki psikolojik gibi geliyor. Belli bir yaşa kadar başına gelenlere sessiz kalıp içine atan annem, bence artık en ufak sıkıntıya katlanamıyor.
Eylül ayı zaten annemin ve Bücürcan'ın sağlık sorunlarıyla geçti tamamen; kendim için hiçbir şey yapmamış olsam da yetemediğimi hissediyorum onlara. Vicdanım çok rahat değil, ama daha ne yapabilirim ki? Kedilere bakmak zor geliyor, birini vermek istediğini söyledi hatta. Üzüldüm tabi ki, haklı kendine göre. Her gün yanında biri kalmadıkça işlerini halletmesi zor, haftada 2-3 uğramakla da olmuyor işte ne yapalım...
Neyse bugün de böyle geçti; işler istediğim gibi gitmediği için çok canım sıkkın zaten hiç motivasyonum yok. Boyamam gereken ayakkabılar birikti ama başlayamıyorum, umarım düzelir...

Akşam festivalden film biletimiz vardı ve endişeli huzursuz ruh halinden kurtulmama iyi geldi. Uzun zamandır Nişantaşı'na gitmiyordum; vitrinleri insanları görmeyi özlemişim... Hava tahminimden de soğuktu ve mor yün ceketimi giyebildiğime sevindim. Önce Trump'ta buluşup hafif bit yemek yedik, ardından filme girdik. Küçük Joe; absürt bilimkurgu diyebileceğim enteresan bir filmdi.

 Genetiği ile oynanmış yeni bir çiçek yetiştiriliyor; kokusu insanı mutlu eden tuhaf kırmızı bir çiçek bu... Laborant kadının oğlu dahil herkesi tek tek ele geçiren bu koku, insanların farklı davranmalarına sebep oluyor. Sonlara doğru biraz sıktı ama yine de sevdim bu filmi.

8 Ekim 2019 Salı

3758

(07 EKİM PAZARTESİ)

Haftaya enerjim düşük başladım, biraz da boğazımda kuruluk var, umarım hastalanmadan atlatırım.
Son 2 gündür yogamı ihmal ediyordum, bugün son kalan pratiklerime geri döndüm. Su elementini bitirdikten sonra kuvvet çalışmasına geçeceğim, bakalım.
Öğlene kadar ev toplamakla vakit geçti, kediler acayip kum saçmış etrafa. Biraz süpürdüm, çamaşır topladım, bulaşık vesaire...
Öğlen annemin doktor kontrolü vardı, çıkışta onunla kahve içelim dedim, kadıncağız benden başka dışarı çıkmıyor yoksa. Cafede buluşup öğle yemeğimizi sandviçle yedik. Hava serin ama güzel de, yarına yağmur fırtına geliyormuş. Annemin sabah baş dönmesi mide bulantısı olduğunu öğrendim, tansiyonu normalmiş. Ara sıra olan bir durumdu bu; yıllar öncesinden beri 2 gün filan baş dönmesi oluyordu. Normale döndü diye düşünmüştüm, ama akşamüstü kötüleşmiş.
Anneannem de çok endişelenince akşam yemekten sonra anneme gittim, gece yalnız bırakmak istemedim. Ben gittikten sonra çok kötü olmadı, zaten benim de üzerimde kırgınlık olduğu için erkenden uyuya kaldık...

3757

(06 EKİM PAZAR)

Kafam bir dünya fikirle dolu ve tam çorbaya döndü.
Bugünlük bunları bir kenara itip dinlenmeye ihtiyacım var.
Önce güzel bir uyku çektim, kahvaltıdan sonra tarçınlı üzümlü şekersiz sonbahar keki yaptım.
Emirli planını erteledik yine bu hafta, evdeki işleri toparlayınca akşamüstü oluverdi çünkü.
Piyano çaldım biraz, sonra hem kedi beslemeye hem yürüyüşe çıktık mahallede.
Akşam sinemaya gitmeye niyetlendik ama Joker filmi epeyce popüler olduğundan bilet bulamadık.
Evde dizimizi bitirdik; 13 Emir Belçika polisiyesi-heyecan verici başlayıp biraz sönük bitti.
Yarından itibaren tempo yine yoğunlaşıyor, bir sürü planımız var bu hafta için...

6 Ekim 2019 Pazar

3756

(05 EKİM CUMARTESİ)

Dün gece eve planladığımdan epey geç geldim, geceyi de hem kötü hissederek hem kedilerden rahatsız geçirdim, hiç uyuyamadım ve hep terledim.
Sabah uyandığımda ev boştu; demek beni görmemek için çıktı diye düşündüm, belki de beni bırakmamak için bisikletle çıktı... Çok kırıldım, aramak istemedim, öfkeliydim ama bastırdım. Enerjim de yoktu vaktim de-çıkıp bilmediğim bir yere gitmem gerekiyordu eğitim için.
Hızlıca giyinip bir şeyler atıştırdığım sırada birden geldi, şaşırdım. Beni bırakacağını söyleyip sarıldı, meğer kruvasan almaya gitmiş. Birden ağlamaya başladım, beni terk ettiğini sanmıştım resmen, boşaldım öylece...
Sonra kendimi topladım ve yola çıktık, Maslak'ta bir plazada sınıfımı buldum, insanlarla tanıştım. Eğitimde epeyce kafa patlattım ve sonlara doğru çok sıkıldım, yoruldum ama değdi elbette. Gayet güzel geçti, çok şey öğrendim ve heyecanlı fikirler geliştirdim. Yalnız sonrasında aşırı acıkmış ve tükenmiş hissediyordum, sanayide yeni moda mekanlardan birine oturduk. Fena lezzetli bir kaburga burger yedim, pişman değilim!
Akşam eve döndükten sonra kedilerimle kanepede yayılıp dizi izlemek istedim, rahatlamaya ihtiyacım vardı. Bir kaç saatliğine kafamı dinlendirip, işle ilgili kaygılarımı ve yetersizlik hissimi bir kenara bırakıp gevşemeye...

3755

(04 EKİM CUMA)

Sabahtan beri keyifsizim, içimi kocaman bir boşluk duygusu kapladı. Ne yapacağımı bilemiyor gibiyim, daha doğrusu ne yapsam anlamı yok sanki. Tutunacak bir şey kalmamış gibi amaçsızım.

İyi ki o mesajı yazdın, içime biraz su serpildi, hatalı olduğunu anladığına sevindim. Akşam evde olmamayı planlıyordum sen geldiğinde çünkü; hatanı fark etmeni istiyordum.

Bugünümü iyi değerlendirdiğimi söyleyemem; ancak gönderilerimi yapıp biraz isteksizce ayakkabı boyadım. Zamanı geçirip akşamüstü arkadaşlarla Kadıköy'e yola çıktım. Biraz kız kıza sohbet, terasta roze şarap çekiyordu canım.

Hava bozdu, fazla sıcak yazdan kalma günden fırtınalı geceye döndü birden. Sigaramı rüzgarla paylaşıp şarabın tadı kötü de olsa kadehleri doldurup boşalttım art arda. Konuştukça açıldı herkes; travmalar en derin yaralar dökülmeye başlandı. Yüzüme vuruldukça iyice içim sıkıldı benim de; iyiyim diyor idare ediyorum ama gerçekten iyi miyim? Yoksa boşa mı kürek çekiyorum?

3754

(03 EKİM PERŞEMBE)

Güne tüm enerjimi toplayarak başladım; kendi kendimi motive etmem gerekiyor...
Erken uyanıp yogamı yaptım, kahvaltıdan sonra pazar alışverişine çıktım. Öğlen üzeri annemle bir kahve molası verdik, dönüşte ev işlerine daldım bir süre...
Arkadaşımı arayıp haftaya sergi gezme planı yaptım, bir başka arkadaşımı akşam eve çağırdım. Mutfakta yemek yapmaya başladım, derken akşam oldu bile...
Beni üzen ve şaşırtan; cumartesi günkü eğitime gitmek konusunda desteğini almayı umduğum ama tersine aşağılayıcı tavrıyla azarlandığım en yakınım oldu. İçime ağır bir taş oturdu kaldı, uykuya dalarken çok değersiz hissediyordum kendimi. Annem de öldükten sonra artık kimse kalmayacak benim rahatımı düşünen, bunu anladım bir kez daha.

3 Ekim 2019 Perşembe

3753

(02 EKİM ÇARŞAMBA)

Yogaya devam, kendimi çok iyi hissetmesem de...
Piyanoya devam, bazen kendimi veremesem de...
Terapiye devam, ilerlemiyormuşum gibi gelse de...

1 Ekim 2019 Salı

3752

Bücürto'nun bağırışlarını duyunca zorla uyandırdım kendimi sabahın karanlığında, gözlerim acıyordu ve uykumu alamamıştım. Ama Bücürüme kıyamıyorum, ne yapsın sevilmek istiyor!
Sabah yogamı pas geçip erkenden masa başına oturmam lazım bugün, bitirip kargoya vermem gereken bir çift ayakkabı var. Dün akşam ortalığı dağıtmışız biraz, etrafı toparlayıp kahvaltımı ettikten sonra başladım. Kendimi motive etmekte zorlanıyordum, kahvemi koyup boyadım. Arada bir Bücür beyi sevdim, sabredip devam ettim ve öğleden sonra bitirdim. Alıcıdan cevap gelmediği için biraz tedirginim, ama elimden gelenin en iyisini yaptığımı biliyorum. Umarım çabucak eline ulaşır ve severek giyer.
Akşamdan tek isteğim dinlenmek, Ekim ayı hoşgeldi ve Ekim'den tek beklediğim birazcık giyinip süslenip gezmek!

3751

(30 EYLÜL PAZARTESİ)

Sabaha karşı Bücürto'ya bakmak için uyandık, neden bağırıyor bu hayvan, neresi acıyor bir anlasam... Gerçekten yordu yıprattı bizi bu hastalık, iyileşse artık.
Yeni haftaya yoğun program ve stresli gündemle başlıyorum, yerine ulaşmayan bir gönderi vardı geçen haftadan, yeniden aynı ayakkabıyı boyayıp göndereceğim. Bir de bu akşam 3. yıl dönümümüz.
Güne motivasyonum düşük başlamamın sebebi belirsizlik durumu; ne yapacağıma karar verememek. Yine de erkenden başladığım güne çok şey sığdırdım; yemek yaptım, evi topladım, çamaşır attım ve sonra ayakkabı boyamaya başladım.
Bücürto günler sonra ilk kez kendi kendine mama yedi, sanırım mutluluktan ağlayabilirim!
Akşam eve sushi söyledik, seçmek kolay olmadı. Aslında başka bir planımız vardı ama bugün ve yarın işlerim çok acil olunca iptal ettik. Neyse, evde şarap açıp sushi denemek ve pijamalarımızla film izlemek çok güzeldi.

Bu filmi her seyredişimde sonunda ağlıyorum nedense, içime dokunuyor...