30 Nisan 2024 Salı

5376

(11 MART PAZARTESİ)

Leyla 2 kere kustu dün gece, ancak annem bizdeyken öğlen yatıp dinlendim. 

Ayakkabı siparişimi boyadım, akşam kızları yıkadık. Leyla banyodan çıkmak istemediği için kriz geçirdi resmen, kendini duvarın köşesine hapsedip bağırarak ağladı yarım saat boyunca. Ne söylesem kar etmedi, yanına yaklaştırmadı. Bir süre sonra kendime hakim olamadım, sabırsızlandım ve öfkelendim, susturmaya çalışırken tavrım şiddet içeriyordu. Sustuktan sonra hemen uyudu, ama ben bir türlü rahatlayamadım...


2 Nisan 2024 Salı

5375

 (10 MART PAZAR)

Hastalanıyor gibiyim, boğazım yanmaya başladı, ama yine dinlenemedim. Hava açtı, beklediğimden daha güzel bugün, haftaya arkadaşlarımızı çağırdık.

Leyla bugün biraz daha kötü, bahçe ve evin düzenlenme işi hiç bitmiyor sanki, bir yandan kızlarla tekrar dağılıyor. Bu evde, kimselere anlatamayacağım sır hayallerim var...

5374

 (9 MART CUMARTESİ)

Vera'nın burnu akmaya başladı, gece rahatsız uyudu, benim de bugün boğazım dolu dolu-kreşten ilk haftada mikrop kaptık galiba. Anneannemler geldi Emirli'ye, eşyaların yerini değiştirdik, kilimleri serdik, ev biraz daha düzene girdi. Aklımda başka detaylar var el atılması gereken: perdeler, dolap kulpları...

Evin bir sürü eksiği, kızların hiç bitmeyen alınacaklar listesi-bugün online alışverişe biraz zaman ayırdım. 

5373

 (8 MART CUMA)

Kızları kreşte babaları bekledi, biz de o arada alışveriş yaptık. Bugün ilk defa öğlen yemeğine kaldılar, yedikleri beyaz ekmek oldu daha çok. 

Eve döndükten sonra mutfakta toparlanıp Emirli'ye geçtik, yolda trafik vardı, hava da bozdu, biraz bunaldığımı hissettim. Arkadaşlarımla konuştum, buluşma planları yaptık biraz; yaklaşan atölyeler ve inzivalar, gezmek istediğim sergiler...


5372

 (7 MART PERŞEMBE)

Kızlar bu sabah çok tatlıydı; kreşte dans ettiler. İngilizce öğretmeni bildikleri şarkıları açınca, ikisi de katıldı dansa. Leyla zaten sınıfın önüne geçip zıplayarak şov yaptı, hatta istek şarkı söyledi!

Vera biraz daha temkinli, gözlemliyor önce, sonra yavaştan katılmaya başlıyor, genelde yalnız oynamayı tercih ediyor. 


5371

 (6 MART ÇARŞAMBA)

Evdeyiz tekrar, bu kez de temizlik olduğu için ve yine kreşe gideceğimiz için kargaşalı bir sabah. Gerçekten çok ama çok özlüyorum sakin yoga ile başlayan sabahlarımı.

Leyla daha girişken davranıyor kreşte, sınıfta boyama yaparken oturuyor, Vera daha endişeli gibi, yanıma geliyor. 

Bugün, sanki son haftaların yorgunluğu da birikmiş birikmiş de patlamışçasına; kızlara tahammül edemedim. Banyodan çıkmayı reddedip mızmızlanan Leyla'ya sert çıktım, kalbini kırdım. Böyle zamanlarda yanlış yaptığımı bile bile devam ediyorum, kendimi durduramıyorum öfkeliyken. Kalbini kırdığıma üzüldüm sonra, her zamanki gibi. 

Akşam dizi izlerken hayatımı unuttuğumu, gerçeklikten uzaklaştığımı hissederek rahatladım. Bez takmayı unutmuşum, ne kadar iflas etmiş vaziyetteysem artık- yatak sırılsıklam olmuştu, akşamüstü uyuya kaldılar sabaha kadar... Onlar için de zor, onlar da çok yoruluyor aslında.

5370

 (5 MART SALI)

3 haftadan fazladır beklediğim maliye geldi, içeri bile girmedi. Ne saçma prosedürler!

Bu sürede epeyce zorlandım; kızlarla her sabah evden çıkmak krizlere sebep oluyordu, ama bir yandan hem anneannemle son zamanlarında birlikte biraz vakit geçirdiğimize sevindim, hem de kızlar için sanki bir kreş öncesi hazırlık oldu.

Akşam yine derse girdim; Dharma çalışması hiç bitmez. 

5369

 (4 MART PAZARTESİ)

Sabah Leyla huysuzlanınca ben de sabredemeyip sinirlendim, bağırıp ilgilenmeyince daha kötü oldu. Annemde kahvaltı edip gönderi hazırlayıp verdikten sonra kreşi aradım ve hemen gittik. Artık çok sıkıldım ve ertelemek istemiyorum. 

Kızlar da sevdiler, bu renkli eğlenceli dünyayı, birden büyüdüler sanki. Çocukların kalabalığıyla karışınca biraz şaşırdılar tabii, çekindiler. Belli ki başka çocuklarla iletişime geçtikçe ufak tefek sorunlar çıkacak, kırılmalar olacak ve onlar da bu durumlarla baş etmeyi öğrenecekler-büyüyecekler böylece.

Umarım kısa zamanda alışırlar ve onları sabah bırakıp öğlen alabilirim, arada birkaç saat çalışabilirim. 

27 Mart 2024 Çarşamba

5368

 (3 MART PAZAR)

Daha iyiyim. Önümde yepyeni bir 24 saat var ve mutsuzluğa vaktim yok.

Eskiden olsa, bu depresif halimi daha da sürdürür hatta derin bir çukura düşer çıkamazdım. Çıkamadıkça debelenir sinirlenirdim. En azından bir fark olsun artık.

Hava beklediğimden güzel; papatyalar açmış, mis gibi bahar geldi geliyor... Kızları parka götürdük, her yeri yonca basmış, doğanın müdahale edilmediğinde ele geçirmesi ne harika!

Yemek yaptık, toplanıp erkence döndük, ayakkabıyı araya sıkıştırdık ve Kadıköy'de sinemaya yetiştik. Filmde insanın kötülüğünü, körlüğünü görünce bir kez daha kendi üzerinde çalışmayan insanlar yüzünden bu düzenin asla düzelmeyeceğini anladım. Bu Nazi evindeki bahçenin düzenine özendim ama, çocukların disiplinine de. 

İnanılmaz tatlı tüylü bir kedi gördük çarşıda, umarım çok güzel bir yuvası olur!

5367

 (2 MART CUMARTESİ)

Kendimi çok neşesiz hissediyorum, sadece görevlerini yerine getiren biri gibi. Beni heyecanlandıran, bana ilham veren şeyler var aslında, ama bunlardan çok uzağım sanki, bir türlü bunlara yer kalmıyor hayatımda. Onca keyif, keşif... hepsi erişimim dışında sanki-hapiste gibiyim.

Neden peki, sahiden?

5366

 (1 MART CUMA)

İşleri hallettiğim rutin bir gün daha. Üstelik bir de, yine gördüğüm bir şey bana yalnız, mutsuz hissettirdi. Olmak istediğim yerden uzakta, bir kısır döngüye kapılmış, sıkışmış kalmış vaziyetteyim. Yerinde sayar gibi, bozuk bir saat gibi bomboş içim.

Hesse'nin Ağaçlar metni iyi geliyor bana bugün; hala okumadığım muazzam kitaplar var, henüz dinlemediğim müthiş müzikler var-tek teselli. Yaşamaya öyle açım ki; bahar gelirken şimdi üstelik; deneyimlere, gezip görmeye, izleyip dinlemeye, okuyup konuşmaya, öpüşüp sevişmeye...


5365

 (29 ŞUBAT PERŞEMBE)

Sıkıntı çıkaran müşteriler ve fatura alma ihtiyacı ile üzerimde hissettiğim yük bugün bana ağır geldi. 

Kızlar nonstop bana ihtiyaç duyunca bunaldım; 2 dk.da biri diğerine küsüp yanıma geliyor, sakinleştiriyorum. 

Hayatım sanatla, edebiyatla, felsefeyle ve bunlardan bahsederek edilen derin sohbetlerle dolu geçecek sanıyordum gençken; şimdiyse çocuk bakımı, ev işleri ve işimin zorlukları arasında bir kısırdöngüye girmiş gibiyim. Değişik bir şey yapabilme ihtimali göremiyorum, sanki böylece hayatım elimden kayıp gidecek ve ben de yaşlanıp öleceğim, yapmak istediklerimi yapamadan.

Un beau Matin filmini izlerken, dedemin son günlerini bir bakımevinde geçirmiş olduğunu hatırlamak canımı çok acıttı. Yalnız öldüğünü idrak ettim, acaba ölürken bilinci yerinde miydi, en son neyi hatırlamıştır, diye düşünerek ağladım. 

5364

 (28 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Benim senin için paylaştığım şiiri, sen bir başkası için paylaştın bugün.

Ne desem bilmiyorum.

Kalbim sıkıştı.

Bir süreliğine bunu deneyimleyeceğiz demek ki, peki-kabul.

Rüyamda seni gördüm; büyük bir otobüsteydik sanırım, inzivadan dönüyorduk. 

Herkes uyurken benim uyanık olduğumu söyledin. 

Yine gülümsedin ve ben yine, hayatın harikalarla dolu olabileceğini hissettim.

5363

 (27 ŞUBAT SALI)

Kızlara bir şeyler almak çok mutlu ediyor beni, biraz fazla alışveriş yaptığımın da farkındayım bu aralar. Bir tür boşluk doldurma mı bu-haz eksiğimi mi gidermeye çalışıyorum?

2 haftadır kitap dinliyorum; aslında 3 sene önce filan okuduğum bir kitap, ama nasıl da yabancı geliyor bazı yerleri-farklı geliyor şimdi. Fazlasıyla sufizm referanslarıyla dolu olması, Kuran'dan sureler alıntılanması beni rahatsız etti. Ama edebiyat kısmı gayet güzel, 1918 İstanbul'unu, Yemen'i okumak hoşuma gitti. Bu hikayede de yine bir bilge kayıkçı var...


5362

 (26 ŞUBAT PAZARTESİ)

2 hafta geçti, hala maliye teftişini bekliyoruz. Annemdeki düzene biraz daha alıştık artık, ilk hafta ne kadar zorlanmış ve hiç rahat edememiştim. Kızlar için de kreş öncesi adete alıştırma gibi oldu; her sabah evden çıkmak. Uykusuz başladım bugüne; evde temizlik vesaire derken 11 de çıkabildik, umarım kaçırmamışızdır. En kötüsü, evde hareketsiz bir yaşam sürmek; odadan odaya hasta gibi bir hayatım var ve yoga yapabildiğim zamanları çok özlüyorum. Sağlıksız hissediyorum ve meditasyona halim kalmıyor, kızlar bebekken bile daha iyi gidiyordu. Akşam onları uyuttuktan sonra bana kalan kısa süreyi genelde dizi-film seyrederek veya kitap okuyarak geçirmeyi tercih ediyorum- hayatımdan kaçacak, aklımdakileri dağıtacak bir alan olsun istiyorum çünkü. Evet, bu düzenden memnun değilim ve kendimden daha iyisini beklerdim, ama biraz izin vereceğim kendime bu aralar dediğim gibi...

5361

 (25 ŞUBAT PAZAR)

Annem geldi Emirli'ye, kısa da olsa biraz hava almış oldu, kızlarla bahçede vakit geçirdiler. Kızlar için fazla bir şey düşünemiyoruz, aktivite yaptıracak enerjimiz kalmıyor diye üzülürken, bir yandan burada doğa ile temas halinde olmalarına seviniyorum. 

Akşamüstü onlar uyurken biz House izleyerek bira içtik salıncakta, bu aralar biraz eski alışkanlıklarıma dönüyor olduğumu fark ediyorum. Sıkı sıkıya Dharma çalıştığım ve kişisel keyiflerime değil hep derslere zaman ayırdığım bir dönemin ardından biraz pratiklerimden uzaklaştığımı gözlemliyorum. Bunun pek çok sebebi var elbette, birazcık da şu zorlayıcı dönemde kendime izin veriyorum. 

25 Mart 2024 Pazartesi

5360

 (24 ŞUBAT CUMARTESİ)

Emirli'ye cuma akşamından gitmedik çünkü bu sabah kızlarla Kireçburnu'nda kahvaltı planımız vardı. Boğaz havası almak çok güzeldi, kızlar ilgi odağı oldular, parkta yaşıtlarıyla tanışıp oynadılar. Onlarla şehirde plan yapmak mutlu ediyor beni, öyle güzellerdi ki yine, kalpli kotları içinde...

Öğleden sonra toparlanıp Emirli'ye geçtik; ev serin ama bahçe ılıktı, sümbüller karanfiller mis gibi açmıştı. Çok şanslıyız diye düşündüm...

5359

 (23 ŞUBAT CUMA)

Cuma günleri benim için epeydir çalışmaya vakit bulamadığım, ev işleriyle ve kişisel işlerimle geçirdiğim bir gün oluyor. Aslına bakarsanız resmen part-time çalışıyorum ve gayet iyi idare ediyorum yine de.

5358

 (22 ŞUBAT PERŞEMBE)

Çeviriyi bitirdim, bir rahatladım. 

Dün akşam yemekte çok şaşırdığım bir şey öğrendim: Bursa'daki arkadaşlarımıza hafta sonu kalmaya gitmiş olan bir ahbaplarının eşi, birden fenalaşıp hastaneye kaldırılmış ve günün sonunda neyi olduğu belli bile olmadan ölüvermiş. Bütün hastane sürecinde yanında olan arkadaşım ile evde çocuklara bakan  eşi için elbette çok zorlayıcı bir deneyim olmuş bu. Korkunç bir şok yaşamışlar, sarsılmışlar haliyle.

Üstelik, herhalde 12 yıldır adını bile duymadığım ve eskiden pek hazzetmediğim birinin eşi olduğunu öğrenince daha da şaşırdım; nereden nereye-hayat çok tuhaf gerçekten de. Önümüzdeki günlerde kime metta yollayacağımı biliyorum şimdi.

5357

 (21 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Meditasyonla başladım güne, hala rahatsızım, içim buruk. 

Bugün anneme bir ev yardımcısı adayı geldi görüşmeye, tam sevinecekken komisyon vesaire çıkınca sinirlendik- yine olmadı. Çok ihtiyaçları olmasına rağmen bir türlü çıkmıyor olabilecek biri. 

Sabah yine Vera giyinip evden çıkmak istemedi, Leyla da hazırlanmasına rağmen son anda kaçınca birden öfkelenip bağırmaya başladım. Sakin yönetemedim ve tabii ki çok ağladılar, Vera'yı zor kullanarak giydirdim, tavrımda şiddet vardı. Yanlış olduğunu bile bile yaptım, çünkü başka türlü olmuyordu, 1 saat 40 dk. sürdü evden çıkmamız. Arabaya bindiğimizde öyle öfkeliydim ki hala, onlarla konuşmak istemiyordum. her gün bunu çekmekten bıktım yoruldum artık, kreşe nasıl götüreceğiz böyle?!

Ayakkabıları bitirdim, gönderi bıraktım, kızlar ikide bir odama girip duruyorlar tabii, çalışırken bir yandan sesli kitap dinliyorum. Akşam dışarıda yemeğe gittik, bize yakın bir restorana oturduk ve gerçekten iyi geldi, modumuz değişti. 

5356

 (20 ŞUBAT SALI)

Bugün de biraz çeviri yaptım, akşamüstü sanghadan arkadaşlarla Üsküdar'da buluştuk. Kuzguncuk'a gidip bir arkadaşın mekanında taze makarna yedik, ardından bir başka arkadaşın cafesine oturduk sahlep içtik. Hava soğuktu, sohbet keyifli ve bir arada olmak her zamanki gibi güzeldi. Baharda buraya yeniden gelmek isterim.

Sanırım yaşanan sarsıntının bendeki etkisini ancak böyle, tekrar bahsederek atıyorum yavaş yavaş. Elbette belirsizlik beni korkutuyor; bu yaz inzivalara gidecek miyim, aramızdaki ilişki bundan böyle eskisi gibi yakın devam edecek mi-hiç bilmiyorum. Tek bildiğim; kendimi bunların üstüne çıkarmalıyım, ihtiyaç duymamalıyım bunlara ve sangha buna yardımcı olacak.

5355

 (19 ŞUBAT PAZARTESİ)

Tam bir pazartesi sendromuyla yeni haftaya başladık; evde temizlik var ve hazzetmediğim 2 kadınla beraberiz. Kızlar anneme gelmeyi reddettiler, beni sinir ettiler, annem beni bırakıp geri döndü mecburen. Anneannemin çok ağrısı vardı, kahvaltısına filan biraz yardım etim. Artık yaşlandı iyice, dedemin son yıllarındaki hali gibi oldu aynen-onu böyle görmek üzücü. 

Fazla çalışamadım bugün, akşamüstü eve yürüdüm, kızları yıkadık, sonra yemekti bulaşıktı derken, 22:30 gibi uyudu kızlar. Bu aralar rutinimiz fazlasıyla yorucu.

5354

 (18 ŞUBAT PAZAR)

Dün gece rakıyı biraz fazla kaçırmış ve az uyumuş olsam da iyi idare ediyorum.

Bugün kızlarla Feshane'de sergi gezmeye gittik, havanın soğuk olmasını umursamadık. 

Kızlar tabi büyük bir alanda özgürlüklerini ilan ettiler; ikisi bir yana koşturup her gördüklerine merakla, ilgiyle bakıp hoplayıp zıpladılar.

Unutmayacağım anılar: çam ağacına benzettikleri dönen ışıklı koni, "Çok değişik şeyler var, ne güzel!" diye haykırmaları harikaydı. Onlar için zihin çalıştıran bir deneyim olduğunu umuyorum. 

Sosyal medyaya baktığımda, birlikte tatilde olduğunuzu anladım. Akşam, her şeyiyle güzel bir hafta sonu geçirmiş olmama rağmen içimde bir sızı vardı...

5353

 (17 ŞUBAT CUMARTESİ)

Bu akşam Kalamış'ta bir meyhanede sangha ile buluşmak güzeldi; yurtdışından gelen ve önceden beri merak ettiğim birinin yanına oturdum. Gece beklediğimden uzun sürdü, yeni yakınlaştığım insanlardan çok hoşlandım ve eskiden beri yakın hissettiklerime daha da bağlandım. İçinden geçtiğimiz zor zamanlarda sanghaya sığınmak bana ilaç gibi geldi.


5352

 (16 ŞUBAT CUMA)

Bu hafta hayatım tıkanmış, durmuş gibiydi. 

Sabahları erkenden uyanıp kızlarla birlikte anneme gitme rutini zorluyor; telaş içinde, kaotik başlıyoruz güne. Kızların uyku ve yemek saatleri kayıyor, rahatsız bir şekilde uyuyorlar orada. Akşamüstü eve dönüşte trafiğe de kalıyoruz ve sanki dışarıda çalışıyor da işten eve dönmüşüm gibi yorgun oluyorum. 

Bu ay gitmeye heveslendiğim sergilere, yemeğe, sinemaya filan hiç gidemedik daha, ayın yarısı geçti bile. Bu hafta annemin evinin ne kadar karışık ve düzensiz olduğunu fark edince üzüldüm, mutlaka bir yardımcı gerekiyor ona evde, bizim yüzümüzden böyle, biliyorum. 

Eve döndüğümüzde yatak odasına kapalı kalmış olan Çipil'in yaptığı iğrenç sürpriz de bu haftaya berbat bir kapanış oldu.

5351

 (15 ŞUBAT PERŞEMBE)

Bezgin ve kırgın hissederek geçirdiğim bir gün daha.

Maliyeyi beklerken annemin evinde kendimi çok rahat hissetmediğim, havanın kasvetli ve soğuk olduğu günlerden biri daha...


12 Mart 2024 Salı

5350

 (14 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Evde çeviri yaparak ve sanghadan arkadaşlarla telefonda konuşarak geçti bugün de. Haliyle herkesin aklında aynı sorular ve kalbinde benzer endişeler var- kafamı toplayıp işe veremiyorum ve bir türlü rahatlayıp sakinleşemiyorum. 

Yeni duruma daha kabullenici yaklaşanlarla konuştum bugün aslında, bir de artık katılmayacağını söyleyenlerimiz var... İçten içe onları haklı bulsam da, kişisel hislerimin öğretiyle arama girmesini hiç istemiyorum. Öğretmenimizin sanki bize biraz bozulmuş olduğunu, tavrımızı attachment olarak okuduğunu tahmin ederek, buruklukla gözlemledim. Sorguladım: sahiden her şeyin geçici ve değişken olduğunu bilen, öğrenen bizler fazla mı tutunmuştuk? Bir zamanlarki samimi ve ulaşılabilir, her an yanımızda olan hocamızı özlüyorum ben de... 

Zaman, nasıl olsa her şeyi olduğu gibi su yüzüne çıkaracaktır, zamana güvenmeyi seçiyorum. 

5349

 (13 ŞUBAT SALI)

Annemde ilk günümüze oyun ablasıyla başladık; kızlar çok bilmiş tavırlardaydı, hem eğlendiler hem eğlendirdiler. 

Bir zamanlar evim olan burada şimdi, konfor alanımın dışına çıkmış hissediyorum. Kahvem, koltuğum, hiçbir şey alıştığım ve sevdiğim gibi değil. Su içecek bardak bile bulamıyorum, her yer dağınık. Bu evi nasıl düzenlemeli?

Gün içinde çeviri üzerinde çalıştım, bir süredir vakit ayıramıyordum ve aklımdaydı. Akşam ders dinledikten sonra bir açıklama için bir araya geldi sanghamız, yani eski çekirdek sanghamız. Hocamız biraz sert bir tavırla, bundan böyle hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüren bir kaç şey söyledi bize. Sonrasında hepimiz rahatsız hissettik ve meditasyonda buluşup konuştuk. Duygularım benim de karışık- aslında bazılarımız kadar çok etkilenmemiş olmamın sebebi; benim bu yası daha önce tutmaya başlamış olmam. Kişisel durumumdan dolayı zaten bir hayal kırıklığı yaşamıştım aylar önce, bu gece kırılmadı benim için yani...


5348

 (12 ŞUBAT PAZARTESİ)

Bugünden itibaren yeni adresimizde maliye denetimi için bulunmak zorundayım ve kızlarla birlikte her sabah taşınmak zorunda olmak anlamına geliyor bu.

Bulaşık makinemiz bozulmuş, yenisine bakıp almam lazım, ama ne zaman vakit ayırabileceğim?

Bir de, birkaç yıl evvel okuduğum bir kitabı yeniden dinleyip kitap kulübü buluşmamıza hazırlanmam lazım... 

5347

 (11 ŞUBAT PAZAR)

Tam yakaladık diye sevinirken, Emirli'den kısırlaştırmaya getirdiğimiz Goldenfuss dediğimiz kediyi kaçırdık kafesinden. Ah!

Öğlen hazırlanıp çıktık kızlarla birlikte, metroyla Kadıköy'e geçip vapurla oradan Karaköy'e geldik, kızlar için heyecan vericiydi. Etrafa, insanlara bakıp eğlendiler, şarkılar söylediler, kendi sözleriyle "denize binmek" istediler. 

Yemek yedik, deniz kenarında yürüdük... Yorucu ama keyifli bir gün oldu. Akşam derse hususi olarak davet edilmek çok mutlu etti beni.

5346

 (10 ŞUBAT CUMARTESİ)

Gece 00:01'de benim paylaştığım Akgün Akova şiirini neden okuyorsun-sahiden?

Bana özel hissettiren tavırlarını bu aralar neden esirgiyorsun peki?

"

...

Kule'den asagiya firlattim beynimi, bir yerlerde yazmistim

bak iste
bir çift martinin yanindan geçiyor düserek
irice olani, 'Herifin biri kafayi yemis yine!' diyor yanindakine
'sen asktan ne anlarsin koca gaga' diye söyleniyor digeri
sevgilim onlara aldirma sen
yalnizligin kabuguna çekilip
kendi içime düserken bile
kanatlarim
kanatlarim
kanatlarim ol benim"

5345

 (9 ŞUBAT CUMA)

Haftada 2 gün 2 kadın eve temizliğe geliyor, kızları parka götürmeye çalışıyoruz güzel havalarda, hayatım çılgınca hızlandı. 

Sanghamızda endişeler dile geliyor, kırılmış hissediyorlar ve ben nedenini anlayabiliyorum. Akşam bir araya gelip konuştuk, shunyata dan bahsedebileceğim bir topluluk olması ne kadar inanılmaz ve harika-değil mi?



5344

 (8 ŞUBAT PERŞEMBE)

Hava bahar gibi, dışarı çıkmak, sinemaya ve tiyatroya gitmek, sergi gezmek istiyorum bu ay. Ama her zamanki gibi, her zamankinden daha fazla yetişemiyorum işlere.

28 Şubat 2024 Çarşamba

5343

 ( 7 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Sabah yine bir kriz geçirince Vera'ya tahammül edemedim, son derece yaptığımın yanlış olduğunun farkında olarak oyuncağını kırdım. "Sen şimdi nasıl hissediyorsan, ben de bana ait eşyaları kırıp bozduğunda işte böyle hissediyorum. Bu hissi unutma ve bir daha yapma."

Ders vermek istiyordum, ama sonuçta ona şiddeti göstermiş oldum. 

Sonrasında kötü hissetmeler, yorgunluktan bitap düşmeler, suçluluk duygusuyla yapılan telefon konuşmaları... Ne yaşayıp buraya geldiğimi anlattıkça, kendimi daha iyi anlayabildim. Uyandığımızdan beri bu sabah kaçıncı krizdi; bez değiştirmeyi reddetmek, giyinmek istememek, kahvaltıda hangi sandalye minderine oturacakları hakkında kavga etmek gibi birkaç olayı sabırla atlattıktan sonra, son krizde kendimi nefretle dolu bulmuştum. Belki de normaldi.


5342

 (6 ŞUBAT SALI)

Akşamki kitap kulübü buluşmamız ertelenince kızlarla kahve içmeye çıkalım dedik, yakındaki bir mekana gittik. Bütün gün sıkılmışlardı, uyumayınca huysuzlanmaya başlamışlardı, ben de iyi olur diye düşündüm ama, cafeye gelir gelmez Vera bisikletinin üstünde uyuya kaldı. Kafası yana düşünce kucağıma aldım, ağlamaya başlayacak gibi oldu, sakinleştirip koynuma yatırdım. Tek omzum tutuk halde kahvemi içtim, Leyla ise enerji doluydu, babasıyla etrafta dolaşıp durdu. 

Eve döndükten sonra yemeği hazırlarken salonda kızların kedi maması kabını tamamen boşaltıp her tarafa saçtıklarını gördüm. Çocuklar, tabii ki dökecekler işte, ama kendimi tutamayıp çok sinirlendim. Bağırıp çağırdık, azarladık, toplamalarını söyledik, elbette pek bir işe yaramadı. Kendimi hiç istemediğim bir pozisyonda; öfkeli bir anne olarak buldum. 

5341

 (5 ŞUBAT PAZARTESİ)

Kızların bakımı ve ev işleriyle geçen klasik bir günün akşamında hocamızla dersimize katıldım, Heart Sutra ile bitirdik. Bu metni, onun yanında, mis gibi bir bahçeye tepeden bakan şalemizde gözlerim kapalı dinlediğim anlar geri geldi...


26 Şubat 2024 Pazartesi

5340

 (4 ŞUBAT PAZAR)

Sabah kendi arkadaşlarımdan oluşan minik grubumuza meditasyon yönlendirerek güne başladım, ne güzel. Kışın burada kedilerle birlikte sıcacık şömine başında oturmak ne keyifli! 

Kızları parka götürdük, sonra uyurlarken film izledik, comfort food olarak her zamanki gibi makarna pişirdik. 

Kızlara yaramazlık yaptıklarında kızıp bağırıyoruz, aslında her şeyi anlıyorlar ve çocuk olduklarına göre tabii ki kırıp dökecekler, ortalığı dağıtacaklar... Aslında dürüst olmak gerekirse, onlar normal davranıyorlar, sanırım biz fazlasıyla yorgun ve tahammülsüz oluyoruz bazen.

Bu akşam hiç eve dönmek istemiyordum, ama döndük ve derse katıldım. Elmas Sutra dinlerken, bir kez daha Dharma ile temas etmek bambaşka güzeldi...

5339

 (3 ŞUBAT CUMARTESİ)

Birkaç gündür sosyal medyadan uzak kalmayı deniyorum yine, kendimi beklentilerden arındırmak için aslında. Elbette eksikliğini hissediyorum, hayatımın yavanlaştığını duyumsuyorum. Yerine açılan boşluğu normalden biraz daha fazla alkol ve dizi seyrederek, bazen de kendimi güzel hissettiren alışverişlerle dolduruyorum-bunun da farkındayım. Bu boşluğa Dharma'yı yerleştirmek istiyorum.

Bu öğleden sonra kış bahçesinde oturup, biraz evin gürültüsünden uzaklaşıp çeviri işi üzerinde çalışma fırsatım oldu. Beklediğimden çok daha uzun süreceğe benziyor, aslında kolay bir çeviri ama, tahminimden fazla zaman alıyor. 

5338

 (2 ŞUBAT CUMA)

Haftanın son iş gününe iş dışında her şeyi sığdırdım yine: pazar ve kooperatif alışverişi, evin temizliğinin organize edilmesi, kendime özel bakımlarım, Emirli'ye gelip yerleşmemiz, hatta yatmadan önce sanghama meditasyon yönlendirdim. Uykum gelmiş ve enerjim çok düşmüşken nasıl da iyi geldi, anlatamam! Bir kez daha hayatıma neyi daha fazla sokmam gerektiğini fark ettim...

5337

 (1 ŞUBAT PERŞEMBE)

Ocak ayı tahminimden daha sıkıcı ve zor geçti, Şubat'ta konserlere gitmek, sergiler gezmek ve yemeğe çıkmak istiyorum.

Pratiğime yakınlaşmak ve akşamlarımı kitap okuyarak değerlendirmek istiyorum. Bu akşam sangha ile meditasyona katıldım uzunca bir aradan sonra-güzel başlangıç...

22 Şubat 2024 Perşembe

5336

 (31 OCAK ÇARŞAMBA)

Ne kadar iyi geldi dün akşam bana anlatamam! Bugün de araba servisten çıktı, içimiz biraz rahatladı. 

İşimle ilgili adres değişikliği vesaire de hallolduktan sonra biraz gezmek istiyorum önümüzdeki ay!

5335

 (30 OCAK SALI)

Arkadaşımın İstanbul'da olduğunu öğrenince gelebilenlerle ufak bir sangha buluşması organize ettik bugün için. Evden çıkıp metroyla karşıya geçmek, sonra yokuş tırmanıp Cihangir'de bir cafenin arka bahçesine oturmak ne kadar keyifliydi. Benim için adeta küçük bir macera oldu; bitkiler ve minik havuzla süslenmiş, bohem bir avlu-bahçenin kalabalık masasında sandviç yemek... sohbet etmek, yeni yüzlerle tanışmak... Ardından rakı içmeye yakındaki meyhaneye oturmak ve mekanın eski tip çok hoş, sakin bir yer olmasına sevinmek... 2 dubleyle yetinmek ve kapı önünde nefes molası verirken herkesin deneyimlerini dinlemek... 

5334

 (29 OCAK PAZARTESİ)

Acil siparişlerimden birini boyamaya başladım, bu ara kişiye özel tasarımlar çok gelmeye başladı ve aslında, işimi yapmayı özlemişim. 

Bugünlerde sosyal medyadan uzak kalma kararı aldım, beklentiden kendimi azad etmek için biraz, biraz da vakit kaybetmemek için. Ne kadar bağımlı olduğumu fark ediyorum tabi; masada boyalar ve fırçalarla baş başa kalınca, ne kadar eğlendirilmek istediğimi görüyorum. 

5333

 (28 OCAK PAZAR)

Belki

Beklediklerim belki de hiç olmayacak, o defalarca hayalini kurduğum şiiri belki asla okuyamayacağım, çok istediğim konsere yahut tatile çok arzuladığım insanla gidemeyeceğim belki, belki hayatım hep şu anki döngüde sürüp gidecek veya pat diye bitiverecek, her şeyi yarım bırakacağım...

Öyle bile olsa, evde olmak sıcacık bir his; tüm sahip olduklarımız, birlikteliğimiz çok kıymetli...

5332

 (27 OCAK CUMARTESİ)

Espresso'dan sonra Leyla'nın favori yatak arkadaşı Latte oldu. Kulaklarını çektirirken gırlıyor...

Bazen durup dururken, Espresso'yu çok özlüyorum; pencere kenarındaki minderde yatışını, okşarken gerinişini, akıllı bakışlarını hatırlıyorum...

5331

 (26 OCAK CUMA)

Yeni evcil hayvanımız Jonathan, kahvaltısı gecikince pencereye gagasıyla tıklatmaya başladı, nasıl hoşuma gidiyor! 

Sanki her seferinde doğada(dışarıda) yaşayan bir hayvanla temas ettikçe, diğer türdeşlerinin de var olduklarının farkına varıyoruz, önceden görmezden geldiğimiz... Ne tuhaf, ne üzücü kalbimizin bu kadar kapalı olması. 

5330

 (25 OCAK PERŞEMBE)

Meditasyon yaptırmaya söz verdiğim sabahlar benim için de iyi oluyor.

Bugün yine; ödemeler ve siparişlerin organizasyonu, fotoğraf ve video çekimi, pazar alışverişiyle geçti.

5329

 (24 OCAK ÇARŞAMBA)

Kış soğuklarında dışarıda yaşayan hayvanlar için üzülüyorum, markete giderken mahallede kedileri besledim. Kısırlaştırılması gerekenler var, bir şeyle ilgilenmeye fırsatımız olmuyor ki.

Tutuk bedenimle evde yemek yapıp kızlarla ilgilendiğim ve aradaki saatlerde ayakkabı siparişlerimi boyadığım bu sıradan günlerde, hayatımı ne zaman çıkacağımı kestiremediğim bir kısırdöngü gibi görüyorum. Önceki aylarda aldığım ilgiden de mahrum kalınca, hayal kırıklığı, anlam yitimi ve motivasyonsuzluk hissi yaşıyorum... 


5328

 (23 OCAK SALI)

Bugün evde yalnızım ve belim tutuldu, aşırı yorgunum. Garip bir şey var; uykuya düşkün olmadığım halde, 8 saat uyusam da asla yetmiyor son 1 yıldır, yorgun uyanıyorum. 

Bakıcıyı çıkarma kararımdan pişman değilim esasında, zamanı gelmişti, ama bir yandan 3 haftada pert oldum. Fiziksel yorgunluk bir yana, hayatta yapabileceğim onca şey varken çocuk bakımı ve basit ev işleriyle meşgul olmak, yapmak istediğim hiçbir şeye vakit ve enerji ayıramıyor olmak ağır geliyor bana. 

Bu süreçte Dharma okuyorum bir yandan, elimden geldiğince dahil etmeye çalışıyorum kendimi, hep ileride daha fazla dahil olmayı dileyerek...

5327

 (22 OCAK PAZARTESİ)

Aslında hata yaptığımı bile bile kızlara bağırmaya başlıyorum beni zorladıklarında, öfkelendiğimde nevrim dönüyor, yaptığımın şiddet olduğunun farkında olsam da başka türlüsü gelmiyor elimden. Her seferinde üzülüyorum, sonrasında özür dileyerek konuşuyorum onlarla. 

Bir dahaki sefere kendimi daha doğru yönetebilecek miyim...? Tüm pratiğimin işe yaradığını görecek miyim artık?

5326

 (21 OCAK PAZAR)

Emirli'de şömine başında yeni fincanlarımızla birer kahve içtik bugün-bir oh! anı.

Ama sonrası berbat geçti; çok bunalmış ve tükenmiş hissettiğim için kızlar huysuzlanınca, uyumayıp yemek yemeyince bağırmaya başladım. Vera kriz geçirdi ve tek sebebinin benim gerginliğim olduğunu biliyorum aslında. Ağlayarak ondan özür diledim, yatakta birlikte sakinleştik. Bir süredir iyi gittiğimi sanıyorken aslında içimde ne kadar çok biriktirmişim... 

Akşam Heart Sutra dinlemek ferahlattı kalbimi...


5325

 (20 OCAK CUMARTESİ)

Evde sabah rutinim epey hareketli ve günün ilk yarısı yorucu geçiyor. 

Yataktan kaldırılıp altları değiştirildikten sonra giydirilip kahvaltıları hazırlanıp yedirilmiş, ağızları elleri silinmiş ve her türlü krizleri atlatılmış iki bebek!


5324

 (19 OCAK CUMA)

Her ay başında aylık planlarımı ve niyetlerimi yazdığım panoya bu ay hiçbir şey yazmadığımı fark ettim, zira Ocak'tan tek beklentim hayatta kalmak. 

Kızlara kendimiz baktığımız ve bir yandan işlerin açıldığı Ocak ayında, değişen dükkan-ev düzenine nasıl uyum sağlayabileceğiz, ana gündemim bu.


5323

 (18 OCAK PERŞEMBE)

Kızlara oyun ablası çağırıp deniyoruz bu aralar; artık yavaş yavaş kreş öncesi evde aktivitelere başladık.

Bakıcısız geçirdiğimiz bu süre içinde şimdiden yorulduğumuzu fark ediyorum; özellikle annemin. Benim için daha kolay olan bazı şeyler; kızların banyosu, yakında bir cafeye yürümek gibi, onun için zorlayıcı oluyor. O gelmeyince de ben evde tek başıma yapamıyorum. Uygun bir yardımcı bulamadık bu zamana kadar, bazı günler çok yıprandığımızı hissediyorum ve nasıl böyle devam edeceğimizi bilmiyorum...


15 Şubat 2024 Perşembe

5322

 (17 OCAK ÇARŞAMBA)

Bu akşam Gökçeada'ya yerleşen ve harika bir taş ev inşa eden bir ailenin hayatını gözlemledim biraz, dışarıdan elbette, sakinliğine hayran kaldım.

Herkes sonuçta yakınındakilere yatırım yapıyor, ailesine, çocuklarına, belki ben de başka şeyleri bırakıp, yalnızca sade bir yaşam sürmekten tatmin olmalıyım.

Doğanın içinde, kalabalıktan ve şehirden uzakta, mevsim döngüleriyle uyumlu, sade ve sakin bir yaşam...

5321

 (16 OCAK SALI)

Sutraları ve 4.yol kitaplarını okumak istiyorum, daha önceki Budist hocaların kitaplarını bitiremedim oysa. 

Yeniden derslere katılmak istiyorum, daha önceki ders kayıtlarını tekrar edemedim oysa.

Ayda 1 kere en azından sergi gezmek, 1 kere sinemeya veya tiyatroya gitmek, 1 de konser dinlemek istiyorum. Çok şey mi bunlar? Aslında olması gereken standart bir sosyal ortam değil mi yani?

Zamanımı daha verimli kullanmam gerek, ama kızlarla nasıl?

5320

 (15 OCAK PAZARTESİ)

Bir güne yine annelik görevleri, ev işleri, kişisel bakım ve ayakkabı işlerini sığdırdım, yetmedi akşam da derse katıldım.

Peki... Yanan evin içindekiler ne yapıyorlar? Opera dinliyorlar.

Ben de, huzursuz kıpırdanışlarla bölünen uykuya yatarken Jeanne de Salzmann okuyorum.

5319

 (14 OCAK PAZAR)

Hayatımı istediklerime yakınlaşacak şekilde düzenleyebilir miyim, yapabilir miyim  bunu?

Çok uzak ve zorlu bir yolun başındaymışım gibi görüyorum kendimi, öncelikle kızları kreşe başlatıp, sonra bana kalan vakitte teker teker eksiklerimi tamamlayıp, yapmam gerekenleri yapabilirsem, önümüzdeki senelerde hayatım daha farklı ve bağımsız olabilir...

13 Şubat 2024 Salı

5318

 (13 OCAK CUMARTESİ)

Kargolarımı benden önce açan bir kayınvalide ile şömine başında aptal videolar seyrederken bulmak istemiyorum ama ben kendimi.

2li bir hayat yaşıyor gibiyim ve bu beni çok rahatsız ediyor içten içe: gündüz anne ve eş rolündeyim görevlerimi yerine getiriyorum, geceleri hasretle yanıp tutuşuyorum. 

Bu şöminenin başında şiir okumak istiyorum ezberden.

"Yes you can" diyebilmek istiyorum, "and you will."

5317

 (12 OCAK CUMA)

Komşumla buluşmak için sözleşmiştik, ama yine buluşamadık. Bu tarz insanlarla nasıl ilişki kuracağımı cidden bilemiyorum; dönem dönem çok yakın ve samimi davranıp, fazlasıyla sevgi dolu yaklaşıp sonra tamamen kayıplara karışan tiplerden bahsediyorum... 
Aslında, bunun kendisiyle ilgili olduğunun farkındayım; zor zamanlar geçirdiğini tahmin ediyorum. Olduğundan daha zor hale getirdiğini de biliyorum, gereğinden fazla ıstırap çektiğini de. Kendini böyle kapatmasa ona destek olabilirdim, elimden geldiğince ve karşılıklı sağlıklı bir ilişki kurulabilirdi. Ama bu hali benim için bilinmez, öngörülemez ve gerçek samimiyet bu değil. 

5316

 (11 OCAK PERŞEMBE)

Dün akşam arkadaşlarım anlattıkça ilişkimizin başını hatırladım aslında ne kadar güzelmiş... 

Şimdi utandığım, kendime ait hissetmediğim bu ilişkinin başlangıcı son derece keyif dolu, birbirimize merak ve ilgiyle yaklaştığımız bir haldeymiş. Acaba eskisi gibi olmasa da-elbette her şey değişti ve hiçbir şey eskisiyle aynı kalamaz- saldırıya veya savunmaya geçmeden, çocukça flört etmek mümkün mü?

Vera kriz geçirdi yine ve benden başka evde kimse bahsetmiyor bundan, bu görmezden geliş beni deli ediyor. Bir tek ben mi farkındayım, bu önemli durumla baş ederken tek başıma mıyım?! 

Bize ev işlerinde ve çocuk bakımında yardım etsin diye çağırdığımız babaanne hiçbir şey yapmayınca ben de verimsiz bir gün daha geçirmiş oldum ve akşam çok yorgundum.

27 Ocak 2024 Cumartesi

5315

 (10 OCAK ÇARŞAMBA)

Tam da ihtiyacım olan bir zamanda sanghamdan arkadaşlarla buluşuyoruz bu akşam, her zamanki gibi bana iyi geliyor onlarla olmak. 

Özel hayatımdan bahsetmek gerse de beni, elimden geldiğince açıklıkla anlatmaya çalışıyorum durumumu, anlattıkça kendim de daha net görüyorum aslında. Önümü göremediğim bir posizyondayım, önümüzdeki seneyi bilmiyorum, belki her şey değişecek hayatımda, belki hiçbir şey... Yine de bu durumda kendimin en güzel versiyonunu sunmak benim işim, diye düşünüyorum, öncelikle kızlara, kendime, herkese ve hayata...


5314

 (9 OCAK SALI)

Fırtına dindiğinde hiçbir şey yaşanmamış gibi olmasını istemiyorum, konuşulmasını, sindirilmesini istiyorum aslında.

Ama bazen, işte çocuklarla vesaire, hiç konuşulmadan unutuluyor ve belki de kalbimde bu kasveti taşımaktan yorgun düştüğümden ben de memnuniyetle kabulleniyorum bunu. Daha fazla gücüm kalmadığı için, inanmaya ihtiyacım olduğu için, tutunmaya ihtiyaç duyduğum için...

5313

 (8 OCAK PAZARTESİ)

Hafta sonu düştüğüm kadar derin bir çukurda hissetmiyorum artık, daha çok kızgın ve daha cesur hissediyorum. 

Kızlardan önce uyanıp banyo yaptım, kahvaltıdan sonra hemen anneme gitmeyi planlamıştım, oyun ablasını da oraya çağırmıştım. Ama Vera yine üstünü giyinmek istemeyip kriz geçirdi, bence benim hislerim ona da geçiyor ve bir şekilde içimdeki hali sezdiği için böyle etkileniyor. Sanırım şimdiye kadarki en uzun, en fena ağlama krizini yaşadık, tek kelimeyle korkunç bir sabah!

Arabaya zorla oturttuğumuzda devam ediyordu, tek lokma yemeden anneme gittiğimizde oyun ablası gelmişti. Leyla hemen sanki yıllardır tanışıyormuş gibi ısındı ablaya, Vera da 5dk içinde burnunu çekmeyi kesip dahil olmaya, cevap vermeye başladı neyse ki. Onlar rahatlayınca ben de bir nefes aldım, bir bardak çay içebildim. Korkunç bir sabahtı dedim ya. Korkunç...

5312

 (7 OCAK PAZAR)

Saatleri değil adeta dakikaları saydığım, bunaltan yavaşlıkta sessiz bir pazar günü. 

Hiç bir bağım olmasını istemediğim insanlarla, kendi evimde yabancı gibi, bir köşede üşüyerek tek kelime etmeden, başımı önümden kaldırmadan çalışmaya çalıştım-gerçekte sadece yok olmak istedim.

5311

 (6 OCAK CUMARTESİ)

Dün akşam çok zor bir zamandı benim için; umutsuzlukla kaldım, hayal kırıklığı ve öfke yükseldi, kızlarla ilgilenmek benim başıma kaldı, oysa katiyen yapabilecek durumda değildim. Tahammülsüz ve ilgisiz davrandım, halimin sorumlusu onlar asla değil, ama onlara yansıtmış oldum. 

Bir kaç gecedir kabus görüyorum, uzun zamandır görmüyordum, uyanamıyorum da, sıkıntılı zihnim. Bu sabah da ihtiyaç duyduğum umudu, en yakınım olması gereken kişide bulamadım. Kızların kahvaltısı, bulaşıkla vakit geçirdim, sonra parka çıkardık onları. 

Akşam, zaten kötü hissettiğim bir zamanda son derece sinir bozucu bir şey yaşandı ve bana bütün hayatımı, seçimlerimi, ilişkimi sorgulattı. Öfkeli ve hayal kırıklığıyla doluyum tepeden tırnağa, çekip gitmek isterdim, çok isterdim, ama tek başıma kızlara yetemem. Bütün gece uykusuz, berbat geçti. 

Bu ev küçük cennetimiz olabilirdi, birbirimiz için bir sığınak olabilirdik, cehennemden farksız şimdi benim için.

5310

 (5 OCAK CUMA)

"Bu insanlarla ne işim var? Burada ne yapıyorum ben?

Hayatımda neden bu kişiler var? Ben böyle biri değilim ki!"

Zihnimin içinde kapana sıkışmış hissettiğim zamanlar, hayatın beni getirdiği noktada kendime yabancılaşıyorum- 


5309

 (4 OCAK PERŞEMBE)

Hayat, istediklerimden ayrı olmanın verdiği acı ile istemediklerimle yan yana olmanın verdiği acı arasında sıkıştırmış beni. 

Tam bulunduğum yerde, istediklerimin bana gelmesini beklemek ve diretmek yerine, hayatın getirdiklerini isteyebilme pratiği yapabilirim, yapmalıyım, yapmaya çalışıyorum. 

İçimde öyle büyük bir öfke ve tiksinti uyanıyor ki bazen, ben bile şaşırıyorum. Aynı anda derinlerde kor gibi yanan gizli bir özlem, henüz duymadığım bir şarkıyı hatırlar gibi...

O şarkıyı söylemek istiyorum, bağıra bağıra!

5308

 (3 OCAK ÇARŞAMBA)

Yoga ile güne başladığım sabahların tertemiz hafif hissini nasıl da özledim... Bedenime daha iyi bakmam gerek, son seneyi epeyce  dengesiz beslenerek ve hiç egzersiz yapmadan geçirdim. 

Bu sene daha fazla kitap okumak istiyorum. Bu aydan beklentimse pek yok; zaten dükkan-iş-ev düzenimi oturtmakla geçecek. 

Bugün tam 5 saat evde kızlarla başbaşa kaldım ve bunaldığımı hissettim; bir yandan müşteriler eskiz bekliyor, bir yandan kızlar sadece 1 saat uyudu, ben sürekli ev toplama halindeyim ama ortalık yine de dağınık. Şimdiden bezdim.

Arkadaşımız da geldi akşam, ama eskisi gibi pek bir şey yapamadık, sohbet etmek için kızların uyumasını bekledik. Bu aralar hem öğlen hem akşam uyutmakta zorlanıyorum, Vera öğlen yine kriz geçirdi, sinirlenmedim ama artık tükeniyorum...

5307

 (2 OCAK SALI)

Zihnimin içi:

Gece alerjileri, bölük pörçük huzursuz uykular, ardından yorgun ve kaotik sabah... 

Evde temizlik, bir yandan öğlene kadar kızların odasında dolap düzenleme, mutfak toplama...

Öğlen Vera'nın kriz geçirmesi, sonra uzun uzun uyuması...

Dün ortada yokken bugün bütün hikayelerimi beğenmesi, elbette sonuncu (ben) hariç...

Cronenberg'in kopuk evreninde kendine organlar üretip bunlara dövme yapan sanatçılar...

5306

 (1 OCAK PAZARTESİ)

Biraz akşamdan kalmayız elbette, en son kutu oyununun ardından bahçede soğukta birer kadeh şampanya içmeye çıkmıştık. 

Aslında ertesi günleri hep daha çok severim; dünden kalanları atıştırmak, pijamaları çıkarmamak hoşuma gider...  Çocuklar olunca tembelliğe fırsatımız kalmıyor ne yazık ki. 

Arkadaşlar ortalığı toplamamıza yardımcı oldular bugün, erkence gittiler, sonrasında biz de kızları parka götürdük. 

Pek dinlenemeden başlıyorum yeni yılın ilk haftasına, sanki 1 gün daha dinlenmeye ihtiyacım var...

5305

 (31 ARALIK PAZAR)

Etsiz yılbaşı soframız öyle zengin ve leziz ki, hiçbir canlının ölmesine gerek yok birlikte yemekten keyif alabilmek için. Öyleyse; şampanya kadehleri tokuşturulsun, kuruyemişler çıtırdatılsın ve kapitalist kutu oyunlarında yarışılsın! -çünkü bu zamanlar bir daha geri gelmeyecek...

5304

 (30 ARALIK CUMARTESİ)

Emirli'ye geldik ve yılbaşı moduna giriş yaptık. Henüz tüm dolapların içi yıkanmadı, ama eşyaların yerleşmesini arkadaşlarla beraber bugün yaptık. Bahçeden bulduğumuz dallar, yeşil yapraklar ve mini kozalaklarla harika bir dekor hazırladı arkadaşımız... Çocuk sesleri, ateşin ısıttığı atmosfer ve tatlı bir kaotik hal eve hakim oldu. Nice keyifli, sımsıcak akşamlara!

5303

 (29 ARALIK CUMA)

Yemek hazırlıklarına başladık yavaştan, bir yılın sonuna gelirken hayat düzenimde de büyük değişiklikler olacak... Sonlanmalar, yeni bir düzene geçiş, biraz endişeliyim ama aldığım kararların doğruluğundan eminim. 

Şimdi bu yeni seneyle başlayacak olan yeni rutinin öncesinde birkaç günlük keyifli mola!


25 Ocak 2024 Perşembe

5302

(28 ARALIK PERŞEMBE)

Bakıcımızın son günleri; bakalım önümüzdeki ay nasıl bir rutin kuracağım işimle ilgili? Henüz dükkanın durumu da netleşmedi, ama ben her şeyi şimdilik Ocak başına bıraktım ve biraz rahatlamaya başladım. Haftanın son gönderilerini hallettikten sonra hediyelerimi tamamladım, kış tam gelmemişken kızları parka çıkardım.

5301

 (27 ARALIK ÇARŞAMBA)

Sabah sigorta, ödemeler, muhasebe işleriyle geçti. Öğlen Emirli'ye gidip işlere başladık; uzun sürecek burayı düzene koymak. O kadar çok detay var ki değiştirmek, yenilemek istediğim; fazlasıyla cottagecore bakıyorum ilham panolarında. Hava güzeldi, biraz mutfak dolaplarının içindekileri yıkayıp dizdik. Fakat dönüşte yol kapatılmıştı, trafiğe de kaldık ve çok bunaldım. 

5300

 (26 ARALIK SALI)

Dün akşamüstü annemin eve dönerken kaza yaptığını öğrendim; kimseye bir şey olmamış neyse ki, ama arabada hasar çokmuş. Bugün sigorta işleri, tamir servisi, telefonlarla geçti. 

Sonrasında hiç derdim yokmuş gibi opera konserine gittim okuldan arkadaşımla. Devasa sahne temsillerinden ziyade, böyle boğaz manzaralı bir odada samimi bir ortamda dinlemek harikaydı. 

Akşam yürürken yetiştim dersimize; edebiyat ve Dharma kaçırılamazdı! Amerikan edebiyatını daha çok okumak isteğiyle doldum...

5299

 (25 ARALIK PAZARTESİ)

Sessizlikte balkonda çay içtiğim sabahları çok seviyorum. Yeni keşfettiğim bir şaire bayıldım:

The Patience of Ordinary Things

It is a kind of love, is it not?
How the cup holds the tea,
How the chair stands sturdy and foursquare,
How the floor receives the bottoms of shoes
Or toes. How soles of feet know
Where they’re supposed to be.
I’ve been thinking about the patience
Of ordinary things, how clothes
Wait respectfully in closets
And soap dries quietly in the dish,
And towels drink the wet
From the skin of the back.
And the lovely repetition of stairs.
And what is more generous than a window?



5298

 (24 ARALIK PAZAR)

Tabii ki hiç uyuyamadım, hayaller kurmaktan. 

Nasıl ayarlarım, nasıl yapabiliriz, diye düşlemekten... Hayatımda bu özgürlüğe bile alan olmayışına üzülmekten... Nasıl yer açabilirim diye düşünmekten...

Emirli'de iş yapamadım hiç halim yoktu, anneannemler de geldi, kızlarla beraber keyifli vakit geçirdik, evin tadilatı bitti, henüz eşyalar yerli yerinde olmasa da gözümüz bir düzen gördü. Dük'ü burada görmek sevindirdi ama annesi yoktu. 


5297

 (23 ARALIK CUMARTESİ)

Beni alacak arkadaşım gecikince yarım saat sonra katıldık buluşmaya bugün, köprü yolunda orta refüjde otururken gördüğüm köpek aklıma takıldı. Belediyeyi, karayollarını, polisi filan aradım ama ne oldu bilmiyorum-umarım sağ salim ve kimseye kaza yaptırmadan karşıya geçebilmiştir.

Hep birlikte oynadığımız, karşımıza denk gelen kişiye sorular sorduğumuz oyun eğlenceliydi. Elbette bu ortamda beni geren unsurlar vardı her zamanki gibi, tamamen kendi hislerimden kaynaklanan, ama fazla rahatsız etmedi. 

Kalabalık bir odanın içinde, yalnız ikimiz vahşi kedi olduk- ne tesadüf! 

Son derse girdiğimi görmüşsün, Dirmit'i paylaştığım hikayemi beğendikten sonra yeni kedi alıp almadığımı sordun bugün-nedense beni takip ediyorsun. Kedimin adını, adının anlamını, onu ne zaman eve aldığımı sordun, kaç kedim olduğunu... 

Fotoğraf çekilirken espriyle söylendim: "Bize yılbaşı partisi sözü verildi, en azından bir kokteyl alırız diye beklemiştim, nerede müzik? Hayatımda hiç bu kadar sıkıcı bir partiye katılmadım!" 

Gitmeye hazırlanırken bana laf atarak: "Aramızda partiyi sıkıcı bulan bir kişi var ismi lazım değil..." dedin, "Neden 1 kişi? 2 kişi var!" diye cevapladım arkadaşımı göstererek. "Aramızda parti nasıl yapılır gösteririm diyen biri var; o zaman biz senin evine gelelim... Yalnız bu asla lafta kalamaz- challange accepted diyor musun?" Böbürlenerek "Challange always accepted! Şampanya stoklamam gerek..." "Vaktin var, baharda yapalım."

Yapar mıyız sahi?

5296

 (22 ARALIK CUMA)

Yılbaşı moduna gecikmeli de olsa giriyorum gibi, hediyeler almaya başladım, kuaföre gidip biraz kendime güzellik yaptım. Yarın buluşmamız var; içimde her zamanki heyecan...

5295

 (21 ARALIK PERŞEMBE)

Birkaç kez düştüğüm bir hataya tekrar (umarım son defa) düştüm bu akşam: kızlar yaptığım yemekleri ağzına koymayı dahi reddedince tepem attı; öfkelenip bağırdım, onlar ağlamaya başlayınca taş kesilip katılaştım. Bir süre hiçbir şey yapmak istemedim, onları sakinleştirmeye çalışmak bile gelmedi içimden. İçine düştüğüm hali dışarıdan seyrediyor gibi hissediyordum bir yandan, kendime yabancılaşmıştım sanki. Hem bu olduğum halden nefret ediyordum, hem de içinden çıkamıyordum göz göre göre.

Bu son olsun.

13 Ocak 2024 Cumartesi

5294

 (20 ARALIK ÇARŞAMBA)

Fark ediyorum ki hayatım belirsizliklerle dolu ve yetersizlik hissi baskın.

Neden kendime güzelliklerle dolu bir hayat kurgulayamadım? 

Sorgulamalarım çok, kendimi geç kalmış hissediyorum nedense.

Yine de iç hafifliğiyle uyanıyorum sabahları.

Kaygı da var, karamsarlık da diz boyu-fakat ben hepsinin ötesinde bir yerdeyim sanki...

5293

 (19 ARALIK SALI)

Hiçbir derdim yokmuşçasına konser dinlemeye gidiyorum.

Bugün de yeni bir sorun çıktı; printer bozuldu ve yarım saat onla uğraştım. Saçlarımı yapmaya vaktim kalmadı, yine de erkenden vardım. Yarım saat arkadaşımı beklerken bir kahve içmek, biraz dharma okumak, orada tek başıma oturmak hoşuma gitti. 

Konserden sonra bir şeyler içmeye vaktimiz kalmadı, derse yetiştim. Kiraz çiçeklerini gözlerimiz kapalı seyretmek ne güzeldi...

5292

 (18 ARALIK PAZARTESİ)

Bu ayki gündemim hayatın mücadele gerektiren durumları: bir dava ve avukat işleri, dükkan devri ve adres değişikliği işleri, bakıcının işten çıkışıyla ilgili düzenlemeler, vergi hesapları ve ödemeler... Bütün bu karmaşanın ortasında siparişlerimin yoğun olmaması iyi sayılabilir, bakalım 2 hafta sonra yeni düzene nasıl adapte olacağız?

5291

 (17 ARALIK PAZAR)

Bir süredir tepkisiz kalışın hayatımın anlamsız hissettirmesine yol açıyor. Üstelik kısa bir süre-ürkütücü.

Emirli'ye bakmaya geldik, kedilerin burada olduğunu görmek rahatlatıcı ve işlerin yakında bitiyor olması sevindirici. Gerçi ben gündemimdeki işlerden dolayı pek heveslenemedim burası için henüz.

Dönüşte bir kahve içelim istedik, ama bir çeşit dolandırıcılığa maruz kaldım ve 1 saat bununla uğraştım. Aslında basit bir online ödeme yolsuzluğu-nasıl da anlayamadım? Çünkü çözümleyemediğim bir durum vardı aklımın kenarında hala, hemen düştüm tuzağa. Neyse ki bir şey kaybetmeden fark ettim. 

Akşama dersimiz vardı ve dersten hemen sonra paylaştığım Aldoux Huxley sözüne tepkisiz kalmadın: 

"There isn't any formula or method. You learn to love by loving- by paying attention and doing what one thereby discovers has to be done."

Let me learn to love.

5290

 (16 ARALIK CUMARTESİ)

Bu ay tadilat sebebiyle köy evine gidemiyoruz, hafta sonlarımızı kızlarla biraz şehirde gezerek geçiriyoruz. Hava elverdiğince park, bazen de alışveriş merkezlerindeyiz. Bu sefer de çok kaotikti, kalabalıkta yorucuydu, iyi ki normalde sakin bir rutinimiz var diye düşündüm. Bir yandan tatlıydı tabi; kızlar vitrin süslemelerine baktılar, dondurma yediler, şaşkın şaşkın ortalıkta dolandılar...

Akşam arkadaşımız geldi, yemek yaptık, dizi izledik beraber-birkaç yıl öncesinde alıştığımız gibi...

5289

 (15 ARALIK CUMA)

Dün uzun zaman sonra birlikte bir şey yapmak keyifliydi, tabi yine de tamamen özgür ve kafalar rahat değildi. Ne acıklı değil mi- güzel zamanların bile tam anlamıyla tadını çıkaramıyoruz, zihnin kıskacında sönük yaşamlar sürüyoruz...

Bir ben mi farkındayım bu halimizin, bir bana mı acıklı geliyor? Ellerindeki telefonlara bakan insanlar, birbirinin yüzünü pek hatırlamayan, birbirine arkadaş, sevgili veya eş diyen...

5288

 (14 ARALIK PERŞEMBE)

Hayattan bir yarım gün çalarak bugün İstanbul Modern'i gezdik. Tabi yine sorumluluklar izin vermedi öğlene kadar evden çıkmamıza; kızların kahvaltısı vesaire derken-bakıcının bizle olduğu son haftaları değerlendirmek istedik. 

Giyinip dışarı çıkmak, nezih bir yerde dolaşmak hoşuma gitti. Boğaz manzaralı restoranda bir kadeh içme fikri beni mutlu etti.

Yılbaşı moduna pek giremedim bu sene, hava da soğumadı, kızlarla düşündüğüm gibi süslenmiş vitrinleri görmeye gidemedik. Acaba seneye Salzburg Weinachtsmarkt'ı kızlarla beraber gezer miyiz...?

5287

 (13 ARALIK ÇARŞAMBA)

Sabah annemle moral kahvaltısına çıktık, bu plansız kaçamaklar öyle iyi geliyor ki- o artık yanımda olmadığında yerine ne koyabilirim hiç bilmiyorum...

Ardından dükkan sahibiyle görüşmem kolay geçti, hafiflemiş hissettim. Bir dönem kapanıyor, son 7 yıldır tuttuğum dükkanımı devrediyorum. Umarım bundan sonrası benim için daha iyi olur.

Öğleden sonra yemek yapmak, kızları parka çıkarmak derken gün bitti bile. Bir yandan Emirli'de tadilat bitiyor artık...

5286

 (12 ARALIK SALI)

Temizliğe bu sefer gelen kadın iyi çıktı, sonunda şans bana güldü mü ne? 

Kızlar da bugün daha iyi gibi, ama ilginç yemekler bulmam gerek onlara.

Öğlen vakti gelen bir telefonla dükkana denetime gelen maliye gerginliği yaşadım. Tam ne kadar ceza alacağımız belli değil. 

Zaten bu ayın gündemi iş modelimin değişimi olacak; yarın dükkan sahibiyle görüşmem gerek. Heyecanlı hayallerden hayatın sıkıntılı gerçeklerine döndüm bu ay.

Eskiden çocuk gibi sığındığım bir yer vardı; çok yakın olduğum, dertlerimi unuttuğum bir kucak-artık eskisi gibi değil hiçbir şey. 

Yatmadan önce teselli bulduğum, ait hissettiğim biri yok yanımda. Sıkıntılı rüyalar görüyorum geceleri; ya Dük kaçıyor yahut yüzdüğüm suyun dibi yosunlu ve bulanık oluyor... 

"Atta Dipa Viharatha"

5285

(11 ARALIK PAZARTESİ)

Kendime kırmızı bir manto alsam, üniversite yıllarındaki gibi genç ve güzel olur muyum?