31 Ağustos 2020 Pazartesi

4086

 (30 AĞUSTOS PAZAR)

Emirli'de dinlenmiş sakin ama sıcak bir sabaha uyandık, esneme ağırlıklı yoga pratiğimizi yaptıktan sonra menemen hazırladık. 

Kahvaltıdan sonra bir süre uzanmaya ihtiyacımız oldu; sanırım baş etmekte zorlandığımız dertler ve diğer her bizi tıkayan şeyleri üstümüzden atmak için... Bizi uzaklaştıran ufak tefek sinir bozucu olayların dökülmesi ve rahatlamak için...

Ancak akşamüstü işlere oturabildik; elbette planladıklarımız yapamadım. Kişisel bakım için biraz fazla zaman ayırdım bu pazar, tam o anda hiç beklenmedik bir şey oldu ve anne kedi ortaya çıkıverdi! Kayboluşu ile beni çok üzen kedilerden biri olan, eve aldığımız ufaklığın annesi aniden kapımızın önünde belirdi. İnanılmaz sevindim, inşallah Emily de çıkar!

Tam siparişleri toplayacaktım ki komşular mangala çağırdı ısrarla. Baskı altında hissetsem de ayıp olmasın diye gittim, bu arada yine 2 haftadır kayıp olan maskeli yavru da geldi! Birdenbire hiç umudum kalmayan 2 kediyi görmek çok rahatlattı beni, çok sevindirdi. Hadi bir tane daha!...

Akşam mangal sohbeti keyifliydi; astroloji, ülkenin durumu, sitenin işleri, bahçede organik tarım... Eve döner dönmez bizim oğlanın yaramazlık yapmış olduğunu fark etmemiz haricinde harika bir gündü...

4085

 (29 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Dün akşam Little Buddha filmini izlemek geldi içimden, sanırım çok eskiden seyretmiştim ama pek hatırlamıyorum. Güzel anlatılan bir hikaye ve etkileyici bir oyunculuk...

Kahvaltıdan sonra evi toparlayıp çıkalım diyoruz bugün Emirli'ye, biraz piyano çalmak da istiyorum. Keşke orada bir piyanom olsa!

Öğlen saatinde akla gelmeyecek bir Şile trafiğine takılıyoruz ne yazık ki, yol uzadıkça sıcaktan bunalıyorum ve unuttuğum İstanbul trafiğini hatırlamak hiç hoşuma gitmiyor.

Neyse ki ufaklık evde uslu durmuş ve bizi çok özlemiş. O kadar tatlı ve öyle sevecen ki, tek istediği bizimle olmak. Minicik patileri, ürkek bakışlı suratı içime işliyor... 

Günün 2. yarısını burada keyifli geçirmeye çalışıyoruz; yeni aldığım tarifle peynirli kraker yapıyorum ve aşırı güzel oluyor. Soğuk bir şişe blush açıp yanına meyveli peynir tabağı hazırlıyoruz ve filmin devamını izlemeden önce biraz müzik dinliyoruz. İyi ki bu bahçe var, iyi ki bu ufacık alan bize ait ve iyi ki bu akşam buradayız!

4084

 (28 AĞUSTOS CUMA)

Haftanın son iş günü; klasik cuma yorgunluğunun üzerine bu kez fazladan tatil sonrası stresi ve kedilerle alakalı yaşadığım üzüntü eklenmiş durumda. Bu aralar hayattan keyif alamadığımı, bu hayata ait olmadığımı hissediyorum sıklıkla. Azıcık bir şey vardı elimde beni heyecanlandıran, geçici de olsa mutlu eden, son 6 aydır onlardan da mahrum kaldım sanki...

Kurban bilinci hiç hoşuma gitmiyor aslında ve kendime acımaktan hazzetmiyorum. Bu hayatı beğenmesem de ben yarattım, diyorum kendime. Beğenmiyorsan sen değiştireceksin! Peki bu koşullarda ne yapabilirim? Hayatıma bana iyi gelen yeni bir şeyler sokmak için ne yapabilirim? Var olana neden bu kadar tahammülsüzüm?

Her şeyin sebebi çok basit ve fiziksel belki de, belki 10 yıl evvel de var  olan gerçek bugün ortaya çıktı. Kimse kimseyi kandırmadı, ben kendimi kandırmadıysam eğer. Şimdi sahip olduğuma ne kadar sahip çıkabilirim? Bu sorular hiç bitmeyecek gibi...

4083

 (27 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bugünkü planımız malzeme alışverişi için Eminönü'ne gitmek. Yeni tasarımlardan beğenilen bir modelin dantelini bulmakta sıkıntı yaşadık son aylarda, müşterilerden biri ile sorun çıktı bu yüzden. Bu hafta aklımdaki işlerden en önemlisi, bu modeli oturtmak, gerekirse benzer bir dantel bulup yeniden tasarlamak.

En sevdiğim kahvecide cappucino içerek başlıyoruz gezmeye ve şansımız inanılmaz yaver gidiyor: bir türlü bulamadığımız o dantelin aynısını elimizle koymuş gibi buluveriyoruz! Danteller, boncuklar ve pullar aldıktan sonra eve dönüyoruz. Sabah bulutlu olan hava öğleden sonra güneş açınca bunaltıcı bir sıcak oluyor, arabaya yürürken yorulduğumu hissediyorum.

Akşamüstü biraz dinlenip rahatlamak için parkta birer bira içmeye ihtiyacımız var ikimizin de, ama azıcık keyif yaptıktan sonra bir olaya tanıklık ediyoruz. Kağıt toplayıcı Afgan çocuklardan birine başka bir adam vurup yaralamış. Ambulans gelmesini beklerken çaresizliğine üzülüyoruz.

4082

 (26 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Emirli'de geçirdiğimiz sakin bir gün; kedilerin yokluğunda burada mutlu olmak çok zor. Her seste irkiliyorum, her bakışta onları hatırlayıp özlüyorum. Buraya gelme keyfim kaçtı adeta, eskisi gibi gülemiyorum...

Ay başında kısacık bir tatil yaptık ya, sonrası ve öncesi yorgunluk karışıklık... Bu evi birkaç haftadır ihmal etmiştim, bugün temizliğe giriştim. Gerçekten ne çabuk kirleniyor ve ne kadar emek istiyor ev işi. Zaten karantina süreci başladığından beri, gezmek için evden çıkmadığımız halde, nasıl oluyor da işleri yetiştiremiyoruz diye konuşuyoruz aramızda. Hafta sonu caddeye inip sinemaya gitmeler, arkadaşlarla yemekler filan hayatımızdan 6 aydır çıktığına göre biraz zaman artması lazımdı geriye. Ama tersine, yine işler birikiyor ve nasıl oluyor aklım almıyor.

Düşündüm de, 2. hatta 3. evin işleri çıktığı için olsa gerek! İlk 2 ay zaten temizliğe kadın gelmediği zaman kedilerle bir arada yaşamanın gerektirdiği üzere her gün süpürge yapıyorduk. Hafta sonu da Emirli'de tadilatlar, değiştirdiğimiz eşyaların kurulumu ve temizlik yapıyorduk. Derken Artur'a gitmeye karar verince o evin de açılması gerekti, hayatımızdan eksilen keyifli zamanların yerine ev işleri doldu demek ki.


26 Ağustos 2020 Çarşamba

4081

 (25 AĞUSTOS SALI)

Kışlık domates biber sosu hazırlamaya kendimi fazla mı kaptırdım acaba, bugün hiç durmadım ve çok yoruldum. Belki de başka bir işe kendimi vermekte zorlandığımdandır...

Dirmit yine gözünden ameliyat oldu, artık iyileşmesini her şeyden çok istiyorum! 6 aydır sıkıntı çekiyor, sürekli bir sağlık sorunuyla mücadele ediyor güzel kızım... Ama mutlu olduğunu biliyorum yine de, çünkü çok seviliyor.

Akşam Emirli'deyiz, ufaklık uslu durmuş ama bizi görünce yerinde duramıyor. Dirmit ablasıyla anlaşamıyor tabi ki ve elbette kudurmak istiyor. Her yavru kedinin hakkı.


4080

 (24 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Yaz sonuna doğru yaklaşırken, tek isteğim sanırım tekrar Artur'a gidebilmek... Ama 2. tatil planımı şimdilik ertelemek zorunda kalıyorum, çünkü hesapta olmayan sıkıntılar çıktı işte. Uğraştıran müşteriler ve yeniden tedarik edilmesi gereken malzemeler yüzünden burada olmak zorundayım. 

Ağustos sonuna doğru salça mevsimi gelmiş demektir; biz de domates sosu, menemenlik ve çorbalık soslar hazırlamaya başladık. Gündüzler sıcak ve bunaltıcı, akşamlar serin ve esintili...

İçimde sabah akşam hep aynı acı; hem bilinmezlik hem yas hem de aynı anda alev alev yakıcı bir kin... Dünyanın haberi olmadan ben kendi içimde neler yaşıyorum, neler hissediyorum ve sindirmeye çalışıyorum. Anda kalmaya çabalıyorum ama aklımda hep aynı öfkeli, acı çeken sözler...


23 Ağustos 2020 Pazar

4079

Artık bir şekilde rahatlamak zorundayım; çalışmak ve hayatı sürdürmek için. Kedileri göremedik ve büyük ihtimalle götürülmüşler. İnsanların sadece gerizekalı mı yalancı ve kötü mü olduklarını bilemiyorum, ama burada olduğunu iddia ettikleri kediler yok dünden beri. İçimden çeşitli intikam planları geçiyor ve elimden alınan bir şeye öfkelenmekle onların canı için üzülmek arasında gidip geliyorum. Bir yandan yeterince araştırmadığım için kendimi suçluyorum, ama böyle devam edemem...
Her neredelerse, tek dileğim onlar için en iyisinin olması. Umarım bir mucize olur ve çıkıverirler karşımıza, umarım iyilerdir, umarım...

Dün gece dinlendim, endişelerime rağmen bir şekilde bugün mutlu ve huzurlu hissetmeye yaklaştım. Elbette kurtardığımız minik yavrunun yardımıyla. Öyle komik ve sevimli ki!
Bahçeden topladığımız domates biberlerle kendimize güzel bir kahvaltı sofrası kurduk, dizimizi açtık yine. Kartal'daki organik pazara gittik sonrasında, değişik bir deneyim oldu. Fazla çeşit olmasa da keyifliydi, her şey pahalı olsa da kokuları lezzetleri harikaydı. Dönüşte organik patlıcanları mangalda közleyip tahinle ezdik, şeker gibi soğanların tadına vardık.

Biraz çalıştım bahçede akşam, işleri ihmal ettiğimi daha doğrusu kafamı toplayamadığımı fark ediyorum bir süredir. Tatil planlarını erteledim ve sıkı çalışıp birikmiş siparişlerimi tamamlamaya karar verdim, bu hafta kendimden beklentim yüksek!

4078

 (22 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Sabah dinlenemeden uyandım, hem yorgunum hem akşamdan kalmayım. Üstümdeki kötü karmadan kurtulmak ümidiyle kendimi banyoya attım, kahvaltımı yaparken öfkeli ve küskün hissediyordum kendimi.

Güne güzel başlamadım yani; düşündüm de, içimi açabileceğim, hislerimi anlatacağım kimse yok etrafımda. Ne yaptım, ya da ne yapmadım da böyle oldu? Kendime acımak istemiyorum- 

Öğlen her şeye bir sünger çekip yeniden devam edebilmek istedim, düştüğüm yerden kalkmayı seçtim, zor da olsa. Birazcık dinlenmek iyi geldi, ardından hafta sonu yapılacak işlere atıldık zaten. 

Arabayı servisten aldık, kaymak gibi olmuş. Alışverişimizi halledip hazırlandık hızlıca, Emirli'ye yola çıktık. İçimde hep aynı soru: Acaba kediler orada olurlar mı? Endişeyi bir kenara atmak çok zor, düşünmemek imkansız.

Aklımdakilerden biri de eve kapattığımız yavruya ne oldu sorusu, evi nasıl bulacağız diye biraz gergindim. Oysa çok uslu durmuş bükübük, hiçbir şeyi kırıp dökmemiş. Kumunu temizleyip onla oynadık bütün akşam, yemekten sonra dizi açtık. Aklımın gerisinde hep hüzünlü bir bekleyiş var...

22 Ağustos 2020 Cumartesi

4077

 (21 AĞUSTOS CUMA)

Zorlayan bir haftanın, hatta 2 haftanın sonunda bu akşam biraz mola... Stresten uzaklaşıp sohbet ettiğim, şahane bir masayla ağırlandığım keyifli bir akşam uzun zamandır olmamıştı. 



21 Ağustos 2020 Cuma

4076

 (20 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Artık bugün de beklemediğim bir şanssızlık yaşayınca her şeyi sorgulamaya başladım. 

Sabah zaten ağlayarak uyandım rüyamdan ve bir süre kendime gelemedim. Aceleyle kahvaltı edip işlerimi toparlayıp çıktım, dükkana gittim. Öğleden sonra eve döndüğümde bir müşteriden gelen memnuniyetsiz mesajla karşılaştım, aslında hak verdim biraz ve hemen telafi etmek istedim. Evde temizlik bitince çıktım tekrar atölyeye gittim ve annemin yardımıyla ayakkabısını yeni baştan tasarladık. Normalde kullandığımız malzemeyi bulamayınca epey sıkıntı çektik. Sabırla döküp diktik dantel parçalarını... Sonuç bizi tatmin etti, eve geri dönerken biraz rahatlamıştım ama ilerisi için bu modelle ilgili kaygılarım vardı.

Kışlık soslara devam ettik evde, bu arada müşteriden tekrar olumsuz bir mesaj gelince artık tükendiğimi hissettim. Onca emek, vakit ve harcanan enerji boşa gidecek şimdi. Yaptığım  işi sorgulamaya başladım ve neden bu kadar çok çabaladığım halde bunca sorunla yüzleştiğimi düşünerek üzüldüm. Bunları düşünmeye devam etmemem gerektiğini hatırladım sonra, okuduğum kitabı anımsadım. Hikayeye takılmadan ve yaşanan deneyimi geride bırakıp şu ana taşımayarak yoluma devam etmeliyim.

Bu hafta da geçen hafta kadar yoğun ve stresli geçti, artık bitsin ve lütfen bu küçük kötü karmalar dönemi sona ersin. 

4075

( 19 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Güne telefonla başladık yine; kedilerin nereye kim tarafından bırakıldığını öğrenmeye çalıştık. Hala belirsiz olması beni geriyor, hala Emily ve anne kediyi götürdüler mi, nereye bıraktılar, nasıl bir yer bilmiyorum. Yine de birazcık rahatladım, en azından birilerine ulaştık ve ikisi de bu iki kediyi almadıklarını söylüyorlar.

Bu meseleyi bir kenara koyup hayatıma devam etmek ve işime kendimi vermek zorundayım artık. Aslında kediler değil insanlar yüzünden hayatımız zorlaşıyor, hayvanlar değil insanlar sebebiyle yaşadığım stres... Sebep olanlara tez vakitte aydınlanmalarını diliyorum, hayatın sadece 2 bacaklılardan ibaret olmadığını anlamalarını, hatta insan türü olmasa hayatın ne kadar da güzelliklerle dolu süreceğini idrak edebilmelerini, doğaya saygılı yaşamak zorunda olduğumuzu algılamalarını umuyorum.

Arabayı bakıma verdik; birkaç gün kalacak ve sonuçta umarım yeni gibi olacak. Elbette bu arada evde bıraktığımız yavru kediye bakmaya gidemeyeceğiz, umarım sorun olmaz. Endişelerim o kadar çok ki, ruh sağlığımı korumaya çalışıyorum.

Biraz piyano çalmak ve akşam yürüyüşe çıkmak iyi geliyor, daha sakin ve daha keyifli zamanlara...

19 Ağustos 2020 Çarşamba

4074

 (18 AĞUSTOS SALI)

Nedense kendimi sabahtan beri kayıp hissediyor, bir türlü uyanamıyor gibiydim. Günlük işlerimi kendimi zorlayarak hallettikten sonra mideme oturan bir haber aldım ve sanki sıkıntımın sebebi açığa çıktı. 

Emirli'deki komşular kedileri götürmüşler; zaten konuştuğumuz bir şeydi ama hangisini alıkları belli değil ve sitede hiç kedi kalmadığını söylediler. Mide ağrısıyla stres içinde gittik apar topar, belirsizlik çok sinir bozucu.

Siteye geldiğimizde kedileri götürmek isteyenlerle kapıda karşılaştık, tartışma havası yaratmadan sorduk. Cevap veremeyişleri ve hangi kedinin alındığından habersiz aptal halleri bizi iyice sinir etti. Koskoca insanlar bu kadar mı bihaber olur hayvanlardan, hamile kediyi ayırt edemez mi, rengini tarif edemez mi, hayret! Aslında şaşırmamak lazım, yine de şaşırtıcı bir gerizekalılık düzeyi. Tek meşgalesi akşama kadar yazışma gruplarında komplo teorisi paylaşmak olan birinden ne beklenir?

Siteyi gezdik, baktığımız hiçbir kediyi bulamayınca dertlendik iyice. Emily'mi çok özlerim ben! Nereye bıraktılar belli değil, hayatta kalabileceği bir yer mi diye düşünüp durdum. Hiçbir şeye kendimi veremedim, çalışamadım, bomboş kaldım akşam. Ne yapacağımı bilemedim, biri benden bir şey çalmış gibi öfkeli hissettim ve küskün...

Tek teselli, beni birazcık rahatlatan geçen hafta kayıp olan 3 yavruyu yandaki kahvaltıcının kafese koyduğunu görmek oldu. Kafeste olmaları biraz üzücü ama, en azından ölmemişler. Bir tanecik yavru kalmış bizim bahçede, anneleriyle oynayan 5 yavrunun videolarına baktıkça ağlayasım geliyor... Kim ne ister bunlardan anlamıyorum. Bu kadar bencil olmakla nereye varacağız? Rahatsız olduğumuz tüm canlıları yok ederek nereye gidiyoruz?

17 Ağustos 2020 Pazartesi

4073

Yeni haftaya biraz stresli başlıyorum, zira hafta sonu hiç çalışmadım ve işler birikti. 

Yogayla güne başlamak iyi geliyor, kahvaltının ardından birkaç saatimi mutfakta geçiriyorum. Ekmek ve yoğurt mayalayıp sağlıklı ve hafif bir enginar salatası hazırlıyorum. Olgunlaşan muzlarla kek pişirmeye karar verip, bir yandan kışlık domates sosu hazırlığına girişiyorum...

Akşamüstü dükkana uğrayıp sosyal medya için kısa çekimler yaptıktan sonra annemi mahallemizin yeni mekanlarından birini keşfetmeye götürüyorum. Hava biraz serinledi ve rüzgarlı bugünlerde, sokak arasındaki cafe boş oturan gençlerle dolu. Ice latte servisini beğendim, brownieleri de biraz ağır ama lezzetliydi.

Yakında planladığımız tatili konuştuk, kararsızız ama gitsek iyi gelecek. Ay sonuna kadar hızlı çalışıp işlerime konsantre olup 1 hafta daha denize girmek istiyorum...

4072

 (16 AĞUSTOS PAZAR)

Kahvaltımızı güzelce balkonda yaptık; günün en sevdiğim öğünü ve en keyif aldığım saati.

Ancak öğlen Emirli'ye gidebildik, yolda köpeklere mama ve su bıraktık yine. Yavrulardan sadece 1 tanesinin bahçede olması ikimizi de endişelendirdi, akşama kadar diğerlerinin gelmesini bekledik. Bir saat sonra 2. yavru da geldi, annelerini arar gibi ağlak ağlak miyavladı durdu. Akşama kadar anne de diğer 3 yavru da çıkmadı ortaya, umarım bir şey gelmemiştir başlarına...

Akşamüstü sitede biraz aramaya çıktık, komşulara rastlayınca kedilerden rahatsız olduklarını anlatmaya başladılar. Torunlarını tırmalamış, bahçede yemek yerken rahat vermiyormuş, alerjileri varmış... Yine de düzgün ve olumlu bir konuşma olduğu için sinirlenmedim, hatta birazcık rahatladım diyebilirim. Aslında tahammülsüzlükleri ve hayvanlar hakkında cahillikleri biraz saçma gelse de, en azından üslupları sevimliydi. Bize sormadan  kedileri götürmek istememişler mesela. 2 tanesinin götürülmesi için anlaştık, ne yapalım orta yolu bulacağız...

Yavrular kalsın hiç olmazsa, bir de Emily kalsın büyüklerden en azından. Yine de bu konuşmada iki taraf da birbirini anladı ve bir noktaya varıldı diye düşünüyorum, içim biraz daha rahat. Akşam ne yazık ki tuvaletin bataryası sorunu epey uğraştırdı, sonunda kırılınca mecbur suyu kesip geri dönmek zorunda kaldık. Bir de bu iş çıktı hafta içi halledilecek. Neyse, yeter ki yavrular iyi olsun.

4071

 (15 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Bu hafta tatil dönüşünün telaşına kedileri kurtarma operasyonu eklenince, zaten yetişmesi gereken siparişlerle birlikte bir de arabayı tamire vermemiz gerekince, öyle yoğun geçti ki anlatamam.

Canım çıktı resmen ve dün akşam yemekten sonra midem gece boyu rahatsızlandığından uyuyamadım, bugün pert haldeyim. Bütün gün sadece yatmak istiyorum.

Sabah annemle kahvaltı planımız vardı; değişiklik olsun diye Suadiye tarafında hoş bir mekan seçtim. Fransız usulü kahvaltı; eskiden hiç alışamadığım ama son senelerde çok severek yediğim şeyler... Maksat annemin biraz havası değişsin morali düzelsin, üstüne kahvelerimizi de içtik. 

Biraz yürümek iyi geldi caddede, epeydir gelmediğim için daha doğrusu uzun zamandır herkes gibi ben de hiç gezmeye gidemediğim için hayattan soyutlanmışım. Vitrin bakmak, alışveriş yapmak bile artık hayatımızda yok... Üstelik bu kışı nasıl geçireceğimiz de belirsiz!

Eve döndüğümde kendimi kanepeden kaldıramadım, bu hafta sonu yemek yapıp film izlemek ve evde kalmak istedik. İkimizin de dinlenmeye çok ihtiyacı vardı. Ruh hastası ama komik bir Çin filmi seçtik, kedilerimizle seyrettik-bizden mutlusu yok!

14 Ağustos 2020 Cuma

4070

Bu hafta bitti ya daha ne isterim! 

Her gün başka bir telaşlı gündem, her günü yoğunlukla geçen tatil sonrası haftamızı atlattığıma çok memnunum.

Bugün de yine anneme, anneanneme ve dükkana uğrayıp, araya bir muhasebeci ziyareti sıkıştırıp, az işi kalan ayakkabı siparişimi bitirip sabah yoga bile yapabildiğim bir gündü. Akşam da arkadaşlarla yemek yiyeceğiz, sanki hafta sonu biraz sakinleşmeyi hak ettim ve kendime zaman ayırmak istiyorum!


4069

 (13 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Yine hareketli bir gün, yetişmeye çalıştığımız şeyler peşindeyiz.

Kahvaltıdan sonra pazar alışverişinde hem kendi bedenimi hem de pazar arabasını zorluyorum, alınması gereken o kadar çok şey var ki, evde hiçbir şey kalmamış. Haftanın acil gönderisini kargoya verdikten sonra eve dönüp aldıklarımı yerleştiriyorum ve temizliği organize ediyorum- tam bir ev hanımı modu. 

Ardından kedileri kısırlaştırması için yardım istediğimiz mahalle sakinimize uğrayıp kızları alıyoruz, birini yavrularla beraber arkadaşlarımızın bahçesindeki parka bırakıyoruz. İçim pek rahat değilse de, onlar için en doğrusu bu şimdilik. En azından geniş alanda olacaklar ve bakılacaklar. Diğer anneyi de yavrularının yanına Emirli'ye bırakıyoruz, asayiş berkemal. Ama sıcaktan yorgun düşmüşüz, döndüğümde hiç çalışacak halim kalmamış.

Bu hafta her gün angarya işleri halletmekle geçti, doğru düzgün işimi yapamadım ve nasıl zaman geçti anlayamadım. Özellikle de Emirli'deki 2 anne kediyle yavrular bizi yordu; evde kaldıkları 2 günde odayı batırmışlar. Yine de onlar gidince bir boşluk oldu sanki; küçük suratlarını, seslerini özledim...

Akşam tam da benim seveceğim bir Hint korku filmi bulduk, ben de şaşırdım böyle bir film çekildiğine. Konfor alanım: bira+cips+Hint korku filmi

12 Ağustos 2020 Çarşamba

4068

Bugünkü halimiz de komedi; yavru kedilere şurup verdik, zor yakalıyoruz çünkü bizden fellik fellik kaçıyorlar. Dolabın tel rafında en geriye saklanıyor, birbirlerine yatıyorlar. Anneleri kısırlaştırıldı; şimdi sırada onları güzel bir park köşesine yerleştirmekte. Umarım her şey yolunda gider...

Aklımda bir de arabanın tamiri var, acele halletmemiz gereken bir iş daha. Bunlar bitince çok rahatlayacağım. Siparişlerin zaten hızla yetişmesi gerekiyor, bütün bu koşturmaca arasında uyanık kalmaya çalışıyorum ve umudumu yüksek tutmaya...

4067

(11 AĞUSTOS SALI)

Tatilden döner dönmez kendimizi yoğun ve stresli bir durum içinde bulduk; her gün belli saatler arasında yapılması gereken işler var. Dünü atlattık, bugünkü görevimiz de yavru kedileri almak. Annelerini kısırlaştırmaya götürdüğümüz için aklım onlara takıldı dün, hem çok küçükler hem de anneleri nereye taşıdı bilmiyoruz. Aklımızda kalacağına evimizde dursun dedik, bastık gittik Emirli'ye. Neyse ki çabucak bulduk odunlukta, aldık kutuya koyduk. Bekçiden sitedeki komşularımızın kedileri toplayıp atmaktan bahsettiklerini öğrenince iyice sinirlendik. Ağaçtan, hayvandan rahatsız olan insanlar ne demeye köy içinde ev tutar da bahçeli evde otururlar? İnsanoğlunun bu kibri nereye varır?

Evde bunları boş odaya koyduk, tabi bizden acayip korkuyorlar ve saklanıyorlar. Hatta 1ini bir ara kaybettik. Öyle komikler, o kadar savunmasızlar ki... Bu el kadar zavallı yaratıkların doğada kendi başlarına hayatta kalabilmeleri mucize gibi bir şey diye düşündüm. Umarım güzel bir hayatları olur...!



10 Ağustos 2020 Pazartesi

4066

Tam bir pazartesi sendromu!

Tatilde takip etmiş olsam da biriken mesajlar ve toparlamam gereken acil siparişler bir yandan baskı yaparken, bir de tatil öncesi son gün ortaya çıkan bilgisayarımın modemi görmemesi sorunu...

Yarım günüm internete bağlanmaya çalışarak geçti; sanki 90lardayız. Modemi aç kapat, laptopu aç kapat, servise götür, destek hattını ara, modemi resetleyip bekle, arayüze bağlanmaya çalış, şifre değiştir derken neredeyse yeni bilgisayar almaya karar veriyordum.

Neyse ki adeta mucizevi bir şekilde son anda çözüldü. Bu kadar teknolojiye bağımlı oluşumuz dehşet verici, çalışmak için birincil ihtiyacım internet! Sonra akşama kadar ancak siparişlerimi derleyip toplayabildim. 

Akşam da Emirli'deki kedileri kısırlaştırmak için alıp getirmemiz gerekiyordu; bu 2 güne sığdırılacak o kadar acil işler var ki stresliyim ister istemez. Kitabı hatırlayıp kendimi sakinleştirmeye ve uyanık olarak, hikaye yazmadan sadece gelen durumu kabullenmeye çalışıyorum...

4065

 (09 AĞUSTOS PAZAR)

Sabah erken çıkamadık; çünkü bulaşık ve çamaşır kalmıştı. Epey uzun sürdü makineler de, ancak öğlen yola çıkabildik. Hava bozar gibi oldu; yine nemli bunaltıcı ama gök gürültülü ve kapalı.

Karaoğlan'dan alışverişimizi yaptık önce; soslu zeytinler, karadut reçelleri, nar ekşisi ve zeytinyağı aldık. Hepsini arkadaşlara ve ailemize hediye edeceğiz. 

Bu sefer Dirmit çok huzursuzlandı nedense, miyavlayıp durdu arka koltukta. Kucağıma alıp sevmeye sakinleştirmeye çalıştım ama pek olmadı. Yol gelişe göre kalabalıktı ve daha uzun sürdü, bir de yemek molası verdik. Tostunu sevdiğim tesis aşırı kalabalıktı, herkes sanki yola çıkmış gibiydi bugün.

Eve dönüşte çok yorgun hissediyordum, aslında bir şey yapmadığım  halde, kafamı kaldıramıyor gibiydim. Kedilerimiz uslu durmuş ve bizi özlemişler, ev de fazla pislenmemiş. Yine de tabi örtüleri silkeleyip minderleri rulolamak gibi tüyden arındırma işlerini yaptık, mama ve su tazeleyip kum temizledikten sonra kedilerimizin sevgi ihtiyacını doyurmaya çalıştık.

Dirmit'in 2 gündür kırmızı görünen gözü beni çok endişelendirdiği için veterinere gösterdik, kaşıdı mı nasıl oldu anlayamadık ama içim acıdı. Umarım birkaç güne iyileşir, amma çile çekti be kızım...

Akşam keyifli bir film seyretmek için vakit bulabildiğimize sevindim. Şimdi evde seyahatten getirdiklerimizle sofra kurup dinlenmek ne tatlı olur...

4064

 (08 AĞUSTOS CUMARTESİ)


Tatilin son günü hem denizin tadını çıkarmak istiyoruz hem de evde işler var; evi temizleyip bavul hazırlamamız gerek. Sahilde kitaba dalınca yandığımı fark etmemişim, akşama çıkıyor acısı.

Ev Yapımı Bir Paraşüt'ü bitirdim, sonunda epeyce güldüm dinlerken. Kitap benim için belki bilmediğim bir şey öğretmedi, ama hatırlattı ve kendimi gözlemlememi sağladı. Bazen gün içinde aklıma geliyor ve birden uyanıp "Patron uyanık" diyorum.

Akşamüstü evi silip süpürdüm, çamaşır yıkadım ve 5 günlük tatil için getirip hiç kullanmadığım ıvır zıvırları topladım. Bir sürü elbise, ayakkabı ve takı getirmişim, hiçbirini giymedim. Zaten bir yere de gitmedik ki; Cunda hayali ertelendi, site içinde bile yalnız ilk akşam restoranda yedik. 

Yorulmuş ve biraz canı sıkkın girdim yatağa; nedense bu tatilde beklediğim kadar yapamadığım onca şey aklıma üşüştü, sanırım tatil sonrası depresyonu...

4063

 (07 AĞUSTOS CUMA)

Artur'a geldiğimizden beri tahminimden daha yorgun hissediyorum ve aklımdaki her şeyi yapmaya vakit ve enerjim kalmıyor, daha diğer koylara gidemedik ve sadece 1 akşam Fener'e yürüdük. Her gün öğleden sonra ancak denize inebiliyoruz çünkü işlerle ilgilenmemiz gerekiyor kahvaltıdan sonra biraz. Yine de burada olmak güzel, ferahlığı yeter.

Bu sabah da çok erken kalkamadım, yine yorgundum dünden. Kahvaltımızı çabuk yapıp üstlendiğimiz görev bilinciyle hemen çıktık pazara gittik; anneannemin ısmarladığı tereyağları ile çam fıstığı, annem için sepet peyniri ve kekik, kendimize de bir şeyler alacağız.

Karaağaç pazarını seviyorum ve her sene aynı köylüden domates, salça, aynı adamlardan peynir almayı keyifli buluyorum. peynir tadımı o kadar cömert ki yiyemediğimiz parçaları poşete koyup yanımıza veriyorlar. Bir harala gürele içinde 10 kilo tereyağı ve 12kilodan fazla peynir alıyoruz. Şarküteri açacak gibi bir halimiz var!

Eve dönüp buzdolabının raflarını doldurduktan sonra denize iniyoruz. Su giderek ısındı ve iyice güzelleşti son günlerde. Giderayak Artur yine kıyağını geçiyor bize. Sabahları berrak ve kımıltısız deniz suyu mükemmel görünüyor. Akşamüstü dalga çıkıp bulansa da hoşuma gidiyor bu ılıklığı.

Bu arada kitabımı bitiriyorum yakında, tatilde dinlemeye başladığım Berrak kitabımın sonuna yaklaşırken, kitaptaki egzersizleri yapmaya niyet ediyorum. Umarım hayatın rutinine dalıp unutmam kendimi...

4062

 (06 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Yürüyüş yaparken bir tilki ve bir yaban domuzu ile karşılaştığımız yer; Artur...

Her sene Gemi yatağı koyundaki fenere gitmeyi tuhaf bir hac ritüeli halinde tekrarladığım büyülü yer...

Gerçek olamayacak kadar güzel bir ütopya; herkesin dost olduğu bir site devleti...

Özlemişim; dondurmacısını, iskelelerini, limanda bağlı ahşap tekneleri ve buralı olduğum için şanslı hissediyorum.

6 Ağustos 2020 Perşembe

4061

(05 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Ne zor gerçekten anlamlı ve derin bağlar kurmak...
Bazen en yakındakilere kör oluyorsun zaman içinde, en yakınlarına uzak kalıyorsun.
Yan yana olmak birlikte olmak demek değil çoğu zaman.
Aynı ortamı paylaşmak, içini açmak demek değil.


5 Ağustos 2020 Çarşamba

4060

(04 AĞUSTOS SALI)

Dün gece bir şişe şarabı bölüştük, ama bana fazla gelmiş sanırım. Sabaha karşı terlemiş ve hala sersem vaziyette uyandım, su içtim, pencereleri açtım.
Sabah yogasında daha sakin esneme ağırlıklı bir seri seçtim, kahvaltıya menemen yaptık.
Denize inmemiz akşamüstüne yaklaştı; ne yazık ki işleri birkaç günden fazla boş bırakamıyorum.
Su düne göre ısınmıştı biraz, kendimize bir şemsiye bulduk ve çok heyecanla beklediğim sesli kitabıma başladım. Dalıp gitmem kolay oldu ve altın vakte kadar saatlerimi Ev Yapımı Bir Paraşüt ile geçirdim.
Akşama kadar sahilde kalınca yemeği zeytinyağlılarla hazırladık; bir tek de rakı koyduk yanına. 
Limonlu masa örtümüz, turuncu çiçekli antika porselen tabaklarda beyaz peynir, kavun, fonda Münir Nurettin...

4059

(03 AĞUSTOS PAZARTESİ)

"Hiç böyle güzel bir pazartesin olmuş muydu?"

Artur'da ilk sabaha hızlı ve zorlu yoga serisi ile başladık; zindeyiz!
Kahvaltı sofrasında anneannemin dolaplarından bulduğum mavi kareli tabak takımını kullandık, bayılıyorum bunlara.
Ayvalık'ın karadut reçelini, tulum ve sepet peynirlerini özlemişim, hele zeytini mis gibi...
Denize ilk girişimiz biraz serin oldu, çok da güzel oldu. 
Rüzgarlı bir günde tam Artur suyu denilecek soğuklukta suya dalınca ayak bileklerim sızladı.
Günümüzü sahilde şezlonglarımıza yatıp kitap okuyarak geçirdik, keyfimiz yerine geldi.
Tatilde olduğumuzu ancak idrak ettik diyebilirim.
Akşamüstü evi biraz toparlayıp etrafı düzenlemeye çalıştık, Dirmit kızımız da kendini daha güvende hissedince saklandığı yerden çıkmaya başladı.
Yemek hazırlamaya vaktimiz kalmayınca ilk akşam kendimize bir güzellik yapalım dedik ve balık restoranına gittik. Tam gün batımına karşı bir masaya oturduk, beyaz şarabımızı açtık.
Ege otları mücveri ve deniz mahsüllü pazı sarma nefisti.
Hafif sarhoş kalkıp dondurmacıya yürüdük, sonra limanda geceyi seyrettik; Dolunay şahaneydi.
Varlığına teşekkür etmek istediğim insanlar aklımdaydı...

4058

(02 AĞUSTOS PAZAR)

"Yine düştük yollara
Yollara
Yollara
Yine aştık dağları
Dağları
Dağları"

Sabah erken uyansak da evi toparlayıp, en son alınacakları hazırlayıp, kedilerle vedalaşıp çıkmak beklediğimizden uzun sürüyor. 
Yeni yoldan gittiğimizi bile anlamadan varıyoruz erkenden, buranın havasını özlemişim! 
Kapıdaki bekçiye dedemin selamını iletip girişimizi yapıyoruz; evin önüne geldiğimizdeyse fena halde bakımsız kalmış, tanınmayacak bir manzarayla karşılaşmak hüzün veriyor.
Buranın eski yemyeşil hallerini hatırlıyorum da; öbür koylardan bizim bahçeyi görmeye gelirlerdi...
Artık dedem çok yaşlandığı için eve bahçeye bakma sırası bize geçti, iş başa düştü diyelim.
İlk saatler sıcağın altında kapı önünü yıkarken, kapıyı sarmış böceklerden temizlemeye çalışırken neredeyse bayılacak gibi oldum. Bahçe merdivenleri öbek öbek kuru yaprakla örtülmüş, toz topraktan evin rengi değişmiş.
Her şey eski olduğu için, su vanasını açmak bir mesele, tüp dolabını açmak ayrı mesele...
Neyse sonunda evin içine girebildiğimizde biraz rahatladık, yine de keyfim pek yoktu bu akşam.

1 Ağustos 2020 Cumartesi

4057

Ağustos'a patlamayla girdik.
Sabaha karşı yataktayken birden patlama sesiyle ortalık aydınlandı, meğer elektrikten ufak bir kıvılcım çıkmış. Sigortalarla uğraşınca her şey normale döndü, biz de 5 gibi yeniden uykuya daldık...
Sabah kahvaltı ederken, daha doğrusu dedemlere bayramlaşmaya gidene kadar her şey normaldi. Eve geldik ki bir tek buzdolabı çalışıyor, gerisinde elektrik yok. Evet işte burada anormallikler başladı; yine elektrikçinin çözemediği tuhaflıklar, yine bir aşağı bir yukarı sigortalar, tam tatile çıkacakken arızalanan ve gidip gelen eserekli elektriğimiz...
Ne desem bilemiyorum, biraz ürküyorum açıkçası artık. Her sene aynı zamanda, tam bayram tatiline çıkmadan önce başımıza gelen bu kimsenin akıl erdiremediği olaya anlam veremiyorum. Bu kez akşamüstüne kadar devam etti sorun, sonunda bir elektrik ustası şimdilik bir fazı iptal ederek durumu çözdü. Yine de sanırım karmaşa içinde bir vaziyet var aşağıdaki kablolarda.
Ancak akşama doğru hazırlıklara geçebiliyoruz ve yarın sabah yola çıkacağımız için biraz gerginim, yine de hevesliyim elbette.

4056

(31 TEMMUZ CUMA)

Emirli'de zorlayıcı ve uzun bir yoga dersiyle güne başladık, kahvaltıyı çok hak ettik.
Bayramlaşmak için komşulara uğrayacağız, onlara götürmek için kurabiye pişirdim. 
Aile telefonlarımızı aradan çıkardıktan sonra biraz kendime vakit ayırmaya karar verdim ve nasıl akşamüstü oldu anlayamadım. 
Akşama doğru hızlıca toparlanıp eve dönerken, herhangi bir canlının kurban edildiği bir bayram olabilir mi diye düşündük dehşetle. Böyle bir gün bayram olarak kutlanabilir mi gerçekten?
İnsanoğlu yüzleşmekten kaçındığı vahşiliğini daha nereye kadar yaşayacak...?

4055

(30 TEMMUZ PERŞEMBE)

Tatil öncesi son iş günü; pazar alışverişini yaptım, temizliği aradan çıkardım, kargoları verip kedileri besleyip kendimi rahatlattım. Akşam Emirli'ye giderken kafam boşalmıştı epeyce, tatile çıkacak olduğumuzu hissetmeye başladım sanki...