31 Ekim 2010 Pazar

494

(30 EKİM CUMARTESİ)

Uzaktakileri beklemek, gelip gelmeyeceklerini bilemeden...

Yakındakilere sarılmak, teselli olup olmayacaklarını bilmeden...


29 Ekim 2010 Cuma

493

Süper-kız

Birlikte yattığımız birlikte kalktığımız birlikte yediğimiz birlikte içtiğimiz birlikte güldüğümüz, keyifli fakat içten içe huzursuzluktan kıvrandığım günler...

Leonard Cohen dün gece bana dumanların arasından dedi ki: "Kimin seni ne kadar hak ettiğini düşünüp durmanın bir faydası yok, küçüğüm, bütün bu kaygılar senin yarattığın bir ilüzyon, bilirim can sıkıntından bir şeyler yaratmayı pek seversin ama bilmezsin ki; zaman, her şeyi unutturur..."

Hatırlamak, benim süper-gücüm, diye düşündüm ama cevap vermedim, her süper-kahraman gibi benim de tek isteğim, yeteneğimden kurtulmak.

28 Ekim 2010 Perşembe

492

küçükken olmak istediklerinden
herhangi birini olabilmişsen büyüyünce
ancak o zaman sevebilirsin kendi çocukluğunu

iki liste yapmıştım ben küçükken kendime:
biri yapmak istediğim mesleklerin listesi,
diğeri çocuklarıma koymak istediğim isimlerin...

491

(27 EKİM ÇARŞAMBA)

Dans ve Hafiflik üzerine:

Kendimi seviyorum,
çünkü görmedim kimse
benim gibi, en tükendiği anlarda
dans eden bir yıldız doğurabilsin...

Kendime söz veriyorum,
eğer hafiflemiş değilse
benim gibi dans etmeyen adamlarla
oyalanmayıp yanından geçip gideceksin!

26 Ekim 2010 Salı

490


Hepiniz benim etime baktınız, hepinizin gözlerini şehvet bürümüştü
Tiksiniyorum hepinizden-beni tenden ibaret sandınız, bu sizi aptal yapar
Beni bedenim için sevmiş olmanız bedenimi kirli yapmaz, aksine

Zamana karşı eli yüzü düzgün zenci müzikleri dinliyorum, inat eder gibi
Sevgilisine Cadillac almayı vaad eden naif aşk adamları bunlar,
Sesleri sızlar gibi çıkıyor boğazlarından, yüzleri hep ağlar gibi bakıyor zaten

Hepinize karşı bu saf zenci adamları seviyorum ben, iç çekişlerini,
"Eğer bir gün değiştirirsen fikrini, beni arkanda bırakmak konusunda,
Tatlı sevgini getir, onu eve getir bana"* diyen içli seslerini dinliyorum...




*Percy Sledge'in "Bring it on home to me" adlı parçasından alıntıdır.


25 Ekim 2010 Pazartesi

489

Kaçırdığım günleri
Telaş içinde geri alma,
Geri sarma çabası...

24 Ekim 2010 Pazar

488

Rağmen:

Tüm hayal kırıklıklarına rağmen,
yürümeye devam edebilmek...


487

(23 EKİM CUMARTESİ)

İstiklal-Galata,-Emek Sineması üçgeninde kanlı bir gece cinayeti

Yabacı bir kadına sarılıp ağladım bu gece, İstiklal caddesinde, "Babamı kaybettim!" diye, "Ben onsuz napıcam şimdi??" diye sayıkladım ağlarken...

Sevdiğim birine bağırdım bu gece, Galata'da bir apartmanın merdivenlerinde, bağırmayım diye ağzımı tuttu, kırmızı rujum ellerine yüzüme bulaştı, kanayan içim gibi geldi bir an bana karanlıkta, kanım ikimize birden bulaştı...

Bir adam bana, "Sevgililerinden hangisi sana üzerinde senden bir iz taşımak istediğini söyledi??" diye sordu bu gece, Emek sineması yan duvarında, başımı geceye eğdim, cevapsız kaldı dudaklarım, öfkem sustu...


22 Ekim 2010 Cuma

486

Kimileri

Kimileri var, beni bir türlü bırakamıyorlar,
Her gördüklerinde hala, çoktan kurumuş bir
Çeşmeye boşuna dayıyorlar ağızlarını, susamış
Cevaplarımla hiç tatmin olmayan sorularını
Boşuna saplıyorlar gözlerime, batmıyor bile
"Hey! Mutlu musun gerçekten?" diye

Kimileri beni bir türlü bırakmıyorlar,
Sadece vakit geçirmek istiyorlarmış, öyle diyorlar
Yalnızlığım delik deşik iğnelerinden, her gün
Boşuna çiçekler getiriyorlar bana, canım acıyor
Hiç yüzümü güldürmeyecek incilerini
Derinlerinden çıkarıyorlar bana, parlamıyor bile

Kimileriyse beni bir türlü tutamıyorlar,
Oysa hayatlarında benden başka neleri var??
Kimsesizler, yalnızlıktan ölesiye korkan çocuklar
Güvenilir olmak isteyen ama asla güvenemediğim
Aranmayı bekleyen fakat kendisi arayamayan
Değerli olduğumu söyleyen, yine de beni unutan

İşte böyle Rana, işte böyle...

485

(21 EKİM PERŞEMBE)

Bir şair, hafiften yaramaz, çokça çapkın
İsminden bir harfi bir bahiste kaybetmiş
Ne de olsa iki tane varmış y harfinden...

Bir yazar, işe yaramaz, pek de çılgın
Kitabından bir harf birden kaybolmuş
Nasıl olduysa artık hiç e harfi yokmuş!




Cemal Süreyya
Georges Perec'in Kayboluş'u

21 Ekim 2010 Perşembe

484

(20 EKİM ÇARŞAMBA)

İntikam, soğuk yenen bir yemektir.
Ve bence tatlıdır da, sona saklanması bundandır...

19 Ekim 2010 Salı

483

Sabah gergin bir fincan kahve
Ardından bir yabancıyla edilen
Uzun, muhabbetli kahvaltı
Sonrasında tam kahve-altı olsun diye
Birer Türk kahvesi eşliğinde
Milliyetçilik mevzuları...

18 Ekim 2010 Pazartesi

482

Sabahın kör vakti tatlı bir elden yenen
Ekmeğe sürülmüş süzme yoğurt-şekerpancarı şurubu,
Sonra bitmeyen yollar, kalabalık arasında, yağmur altında
Sıkıntı, itiş kakış, isteksiz bir telaş ve sebepsiz gerginlik,
Ardından beklenmedik bir tanışma, okul kantininde
Karşılaşmak istemediklerinden kaçıp elinde bir kağıt bardak çayla
Pencere önüne sığınmış olan benle, eski zamandan fırlamış gibi
Biraz tuhaf ama kibar ve konuşkan bir yabancı arasında...

481

(17 EKİM PAZAR)

Duygusuz, donuk
Tembel, hımbıl
Doldurulmuş, törpülenmiş
İçi boşaltılmış, bomboş
Azınlıktan rahatsız, korkak
Bir şey istemekten aciz,
Bir şey olmaktan umutsuz
Tahammülsüz, düşüncesiz
Asker milletin evlatları bunlar
Tüyler ürpertici, iç karartıcı
Bir "Çoğunluk"a ait....

16 Ekim 2010 Cumartesi

480

Benim yaşıma bastığında ona, hiç bir akademik ünvanı olmadığı halde, yalnız yazılarına dayanarak, Basel Üniversitesi'nde ders vermesi için fahri doktorası teslim edilmiş.

Ben ilkokulumun bahçesinde lastik oynardım, o çocukluk yıllarını Latince öğrenerek geçirmiş.

Orta okul dönemimi tamamen karanlığa gömmeyi tercih ederim hatırlamaktansa_O, antik Yunan ve Roma yazını ile orta okulda tanışmış, trajediyi hayatı aklayan bir nevi teselli olarak kavramayı, o yaşta düşünmüş olmalı...

O, 28 yaşında iken Wagner gibi adamların evine girip çıkmakta, "büyük adamlar"la dostluk etmekteydi, sohbetinin derinliği buna kafiydi. Yine 28inde Müziğin ruhundan trajedinin doğuşuna tanık oldu_sonradan "Bu kitabı ben yürüyerek yazmışım, oysa dans ederek yazılmalıydı." diyerek öz-eleştiri yapacaktı. Ben, acaba, 28ime geldiğimde, bu kitabı okuyabilecek miyim?...

479

(15 EKİM CUMA)

"Her ihtimal kasıtlı, her rastlantısal karşılaşma bir randevu, başa gelen her rezillik bir tövbe, her başarısızlık esrarengiz bir zafer, her ölüm bir intihardır." dedi bana bugün Schopenhauer hayranı eski bir Alman soykırım suçlusu.

14 Ekim 2010 Perşembe

478




Hangimiz masumuz?...

477

(13 EKİM ÇARŞAMBA)

Her seferinde çok özlemiş buluyorum kendimi-Sıcacık, uykulu bir ensenin kuytusunda saklanıp tatlı rüyalara dalmayı...

12 Ekim 2010 Salı

476

Bugün
Hayallerini cebine doldurmuş bir kız
Usta'sının elinden tuttu
Kışın gelişini kutlamak için yaptığı
Yeni kuklalarını canlandırma yolunda
İlk adımını attı...

475

(11 EKİM PAZARTESİ)

Yalnızca yapmak istediklerimi değil, yapmam gerekenleri de yapmayı ne zaman öğreneceğim? ne zaman büyüyeceğim? istediklerimin olmayabileceğini kabul ettiğimde mi?
...
...

10 Ekim 2010 Pazar

474

Venüs'e Dua-10.10.10

Venüs geri gel!
Bize kaybettiğimiz aşkı getir, o hafif, ışıklı duyguları,
Kal biraz ve bizi iyileştir, Dolunay gibi güzelleştir,
Azalan coşkumuzu yenile ve taşır tutkumuzu dışarı-
Ki bakanların gözleri kamaşsın, yıldıza tutulsunlar
Venüs gel geri!
Gözlerimi açtığım andan beri beni bildim ben,
Ve gözlerimi açtığım andan itibaren şimdi-
Şüphe olmayacak içimde, kırıklarımı süpüreceğim
Başta biraz eksik, fakat yepyeni kalacağım kendime
Korkmayacağız artık sevmekten ve yaklaşmaktan,
Duraksama nedir bilmeyeceğiz bugünden itibaren!
Venüs, geri gel ve kal bizde!
Yüzün gibi bembeyaz olana dek içlerimiz, tertemiz
Bilmek gerekmez bazen inanmak için, kendiliğinden
Bilmediklerimize inandır bizi! Endişelerimizi yıka!
Birazdan gözlerini açtığında yeniye uyanacaksın-
Daha sıkı sarılacaksın bana çünkü inanacaksın
Hayatındaki yerimi en yükseğe taşıyacaksın,
Göreceksin ki ben eşsizim, kıymetliyim, sen de öyle
Birazdan gözlerini açacaksın ve gülümseyeceksin
Benimle paylaştığın hayatı daha bir seveceksin

9 Ekim 2010 Cumartesi

473

Sen kolaysın da ben değil miyim_
Sana set çekmeye karar vermemle
Yine enseni öpücüklere boğmam
Arasında geçen süre kısacık oldu!

"Basit yaşayacaksın" diyor mavi gözlü,
"Basit bir öpücük yetecek sana" diyor,
"Kendin bile anlayabileceksin yazdıklarını,
Bakışların bile anlatabilecek kendini."*


Bu basitliğe ulaşmak epey zor olacak!


*Nazım Hikmet Ran'dan alıntıdır.

8 Ekim 2010 Cuma

472

"Kendini yaratan insan" mı "kendini yok eden insan" mı daha erdemli, daha özgür sayılabilir?
İnsan yaşamın amacı mı, aracı mı? Aynı şekilde, yahut tam tersine, yaşam insanın amacı mı, aracı mı?...

Bunları sorguluyor "Adam" Şenel.
Macroantropos diyor kendine, insan prototoipi, bir model!
İnsanlığın özeti, bir mini-antropoloji, bir maket yalnızca!
Bir Pinokyo, bir kukla, bir Adem, ilk insan o.
Tüm yalnızlığı, doğayla kurduğu direkt ilişkileri, tüm sınıfsızlığı ve aidiyetsizliğiyle...

"Hoşça bak zatına kim zübde-i alemsin sen
Merdüm-i die-i ekvan olan ademsin sen"*




*Şeyh Galib'den alıntıdır.

7 Ekim 2010 Perşembe

471

Bugün tesadüfen, bana eskiden yazdıklarını buldum, kaybettiğimi sandığım mesajları okudum.

"Benden harika bir insan olduğunu duymanın sana ne kadar iyi geleceğini" okuduğumda nasıl gülümsediğimi hatırladım.
Beni yemeğe çağırdığında gelememiştim, midem bozuktu hiçbir şey yiyemiyordum, üstelik sen de dahil herkesten ne kadar beyaz ve kötü gözüktüğümü duymuştum. Buna sitemkar bir cevap verdikten sonra öğrenmiştim ki: "benim güzelliğimi hiçbir şey gölgeleyemezmiş"...

Sonra bana çilekli tatlı yaptığın gün, sahilde yedirmiştin. Ne lezzetli bir özür!

İlk mesajlarından biri; "samimiyet gösterisi" olarak doğum tarihin...

Bazen en ufacık bir şeyler duymanın heyecanı ölçüsüzce taşkın olabilirmiş...

470

(6 EKİM ÇARŞAMBA)

Birileri geldi kağıt yüzlere baktı
Birileri topuklarımı incelerken
Birileri ayak parmaklarımı süzdü
Birileri bana beni sorarken
Birileri ayakkabılarımı giydirip
Birileri de fotoğraflarımı çekti
Birileri ayakkabıları fetiş objesi
Görüyor olamama gülerken
Birileri beni lezbiyen sanmıştı!
Birileriyse beyaz gömlekleriyle
Gözüme pek hoş görünüyorlardı
Birilerine demek istedim ki:
"Keşke öyle olabilseydim-çünkü
Kadınlar çok daha güzel, daha akıllı
Her zaman daha derinlikli, daha katmanlı
Belki evet daha karmaşık ama yine de
İsterdim ama ne yazık ki hala
Erkeklerden hoşlanıyorum!"
Birileri inanır mıydı bana acaba?

5 Ekim 2010 Salı

469

Hazırlıkla geçen bir gün. Yazacak pek bir şey yok.

3 Ekim 2010 Pazar

467

Yaşanmayan bir ayrılığın hikayesi:

Çok korkmuş,
"Senden alacaklarım var" dediğimde.
Ne alabilir diye düşünmüş
İçi sızlayarak kendi kendine.
"Geceliğini alabilirdin, diş fırçanı,
Limon yağını alabilirdin benim o deyip,
Ama defterleri almandan çok korktum,
Vermezdim zaten." dedi yatakta.
Güldüm, aklıma gelmişti aslında,
"Gelip sana aldığım bardak altlarını
Yere fırlatır kırarım, sonra sana
Yaptığım T-shirtü keser parçalarım,
Defterleri de sayfa sayfa yırtıp
İşte şimdi sende benden hiçbir iz kalmadı!
Diye bağırıp kapıyı çarpıp çıkarım,
Diye düşünmüştüm." dedim, "Ama olmadı."

Olmadı.
Sarıldım bunun yerine, baktım
Tanıdık kokuyordu, sevdim
Söylediklerini asla unutmayacağımı
Affedemeyeceğimi bilyordum, yine de
Bırakıp gitmek istemedim, aslında
Üzmek de istememiştim onu hiç...

2 Ekim 2010 Cumartesi

466

"Umrumda değil umrumda değil umrumda değil-
Yaşlandıysam, eskidiysem!
Umursamıyorum umursamıyorum umursamıyorum-
Hiç aklım yoksa!
Kaç git kaç git kaç git kaç git kaç git kaç git-
Uzaklaş evinden!
Korkuyorum korkuyorum korkuyorum korkuyorum-
Bir hayaletten!"*

Diye bağırıyordu hastalıklı genç adam, sesi radyo paraziti gibiydi.

Korktuğum hayaletleri düşledim, beni yıllardır takip eden.
Uzaklaşmak için evimden, nasıl kaçıp ona gittiğimi hatırladım.

"Evet sen, vazgeçmelisin her şeyden-
Kontrol edemediğin...
Ailenle başlar bu ve çok geçmeden
Gelir ruhuna...
Kendini kutsal hissetmediğinde
Günah işlediğini söyler yalnızlığın..."**

Diye mırıldanıyordu yaşlı adam, gülümseyerek, radyo tiyatrosu sesiyle.
Kutsal hissetmediğimi fark ettim, bırakmanın tutmaktan daha zor olduğunu...
Vazgeçmenin, her şeyden, sonunda kendin olan şeyden, "son" olduğunu...


*Nirvana'nın Breed şarkısından çeviridir.
**Leonard Cohen'in Sisters of mercy şarkısından çeviridir.

1 Ekim 2010 Cuma

465

Bazen hayat fazlasıyla tatsız...

Ve ben insanların yüzlerine gülmektense,
Yüzlerine tükürmeyi tercih ederim!

464

(30 EYLÜL PERŞEMBE)

Merter'in herkesin bana baktığı dolambaçlı pis sokaklarında, hayatımın aşkı olacak bir ayakkabı ustası ile tanışma...