24 Ağustos 2016 Çarşamba

2618

Nispeten yavaş bir gün geçirdim, sanırım ihtiyacım da vardı, belki de hava kapalı olunca böyle dingin bir ruh haline girdim...

Davetiyelerimi süslemek için lacivert grogren kurdeleler ve isim kartları hazırlamak için kadife dokulu bordo karton ile gümüş kalem aldım.

Evin eksiklerini tamamlamak için çamaşır makinesi ve ütü seçtim, tertemiz günler bizi bekliyor!

Haftasonu tiramisu yapmaya ve sırt dekolteli siyah elbisemi giymeye karar verdim, saçlarıma da bakım yaptırabilirsem keyfim fazlasıyla yerine gelecek...

2617

(23 AĞUSTOS SALI)

Öğlenden itibaren hareketlenen uzun bir gün; Eminönü'nde malzeme alışverişi: yine dantelleri kurdeleler arasında... Davetiyeler için süsleme arayışı ve hep aynı saçma sapan şeylerin satıldığını fark edince hayal kırıklığı... Sukulentler için fiyat araştırması sonucu: ucuz ve sıradan olanlar var, çok farklı ve iki katı fiyatlı olanlar da...

Akşamüstü Kadıköy'e geri dönüşte perde için daha uygun fiyatlı alternatif araştırması ve sonunda salon ile yatak odası perdeleri ve tülüne karar veriş ile ölçü randevusu.

Modoko'da küçük bir gezinti ve ödemelerin tamamlanmasının ardından arkadaşlarımızda akşam yemeği, yorucu ama verimli bir günün işte sonuna geldik.

23 Ağustos 2016 Salı

2616

(22 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Artık yayıla yayıla oturabiliriz!
 Kanepelerimiz geldi, bütün havayı değiştirdiler. Ev eve benzedi, salonumuz doldu.
 Işıkta çok daha sıcak duruyorlar, doğru kumaş seçimi yapmışız sanırım.
 Gelir gelmez saldırıp tırtıklayan fıtıfıtıcılara artık salon yasak!

22 Ağustos 2016 Pazartesi

2615

(21 AĞUSTOS PAZAR)

Her zamanki gibi, akşamdan kalma uyanıyoruz. Aslında gece biraz rahatsız geçti, sabah da Deniz uyandırma servisi olarak geldi yanımıza.
Yukarıdakiler de kalkıp aşağı inince menemene girişiyoruz, herkes biraz yorgun ve uykulu. Sakince kahvaltı edip biraz korkunç haberlere bakıyoruz-patlamalar sanki artık rutinleşti.
Sevgilimle birlikte duşa girip kendimizi biraz rahatlatıyoruz, dünden beri litrelerce ter attık sanki.
Öğleden sonra tekrar gelmek dileğiyle ayrılıp şehre dönüyoruz.
Pazar AVM kalabalığına girip, banyo aksesuarlarımızı alıyoruz planladığımız gibi, nevresim ve perde beğeniyoruz.
Akşam yine aynı grupla Kadıköy'de bir iki bira içmeye oturuyoruz, adeta komün hayatına başladık.

...
Benim içimde tehlikeli bir yalnızlaşma, kendine paralel bir dünya düşleme durumu ve buna bağlı bir sinirlilik hali başladı, farkındayım ama henüz görmezden geliyorum.

2614

(20 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Bu sabah çiçekçiyle görüşmeye niyetliydik ama hafta içine ertelendi, ufak tefek eksiklerimizi tamamlamak istiyoruz hafta sonu. Yeni kedimiz maskeli kızı veterinere götürdükten sonra kuzenler evimizi görmeye geliyor, onlara kahve kek ikram edip biraz oturuyoruz. Bunların dışında asıl plan Körfez'de arkadaşımızın evine gitmek, biraz gecikmeli de olsa hevesle yola çıkıyoruz.
Hava kapalı ama aşırı nemli, yağmur sıkıntısı... Mutfağa girince terlemeye başlıyoruz, geceye kadar da durmayacak. Mezelere girişiyoruz önce; köpoğlu, yoğurtlu köz patlıcan, salata yapıyoruz. dün akşamdan hazırlayıp getirdiğim zeytinyağlı taze fasulye ve humus da nefis olmuş.
 Rakımız var, ama buzumuz yok-büyük sorun. Körfez civarında buz bulamayıp dolabın ısısını düşürmeye çabalıyoruz, sonuçta fazla içmediğimiz bir akşam oluyor... diyecektim ama, jager-burbın kokteyl ve bira geceye dahil oluyor.
 Şeftalili kek, bu yaz ilk defa pişirdim yeni evde, mis gibi.
 Böcüğümüz pek mutlu, her yeri karıştırabildiği bu evde geniş alanda bisiklet biniyor.
Bu kez beyler mutfağa pek karışmıyor, etleri pişiriyorlar balkonda. Sofra kuruluyor, mantarlar fırına veriliyor. Her şey harika- yalnız saç diplerimiz nemli ve nefes aldırmayan bir hava...
Gece müzikal bir film açıp kanepelere uzanıyoruz, naif şarkılar eşliğinde yağmur başlıyor. Ortalık serinleyip hafifliyor, okşanmak isteyen bir çocuk gibi uyuya kalıyorum...

19 Ağustos 2016 Cuma

2613

Haftanın sonuna gelirken çözülen sorunlarla birlikte bir rahatlama geliyor, ben de kendimi bakıma veriyorum. Yine bir manikür pedikür akşamüstüsü, krem kokuları...

Davetiyelerimiz geldi! Çok şahane olmuşlar-ama göstermem.

2612

(18 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Stresli iş gününün sonunda yine spontane bir toplanmayla Kadıköy'de buldum kendimi. Bira sohbetleri arkadaşlarla yazları akşam serinliğinde pek keyifli. Fotoğrafçımızı bulduk sanırım, hatta balayı biletlerimizi bile aldık-yaşasın!

18 Ağustos 2016 Perşembe

2611

(17 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Bir yandan stresli günler, bir yandan da keyifli günler...
Yetişmesi gereken siparişlerin ve ulaşması gereken gönderilerin telaşı hafta içlerimi işgal ediyor, neyse ki yeni kadehler almanın zevki hafifletici sebep teşkil ediyor.
Sanırım Paşabahçe'nin hepsini aldım bu akşamüstü; üzüm salkımlı kırmızı şarap kadehleri ve vintage su bardakları, başak desenli şampanya kadehleri ve minimal rakı bardakları, rahat içimli gündelik su bardakları ve rengarenk neşeli meşrubat bardakları...
Çok içeceğiz anlaşılan!

16 Ağustos 2016 Salı

2610

Rüyamda eski bir lise arkadaşımla bizim mahallede karşılaşmışız, hava soğuk hatta sanırım karlı... Karşı sokakta öğrenci kahvesi gibi bir mekan varmış, izbe ve kalabalık, kış buğusu camlarını buzlamış... İçeride oturanlar arasında Çe'yi görüyorum birden, şaşırıp heyecanlanıyorum... Arkadaşıma söylüyorum hoşlandığım bir çocuğu gördüm, gel bir selam verelim, diye. Pek hazzetmez bu işlerden kendisi, isteksizce giriyoruz.
Beni zaten farketmiş olan Çe, çapkın ve ketum tavrıyla doğrudan benle konuşmadan, arkadaş grubu arasından süzüyor beni... Sigara içip kahkaha atarak abartılı hareketlerle konuştuğunu görüyorum. Git-gelli yaklaşımından ve bir yakın bir uzak tutumundan rahatsız olsam da ona istemsizce çekiliyorum...
Masasına gidip selam veriyorum, onun gelmesini beklerdim oysa. Alt katta başka bir masaya geçiyoruz birlikte, hayatına boş verdiğini , kendini bıraktığını görüyorum. Kış vaki kot şortla geziyor, kafası dumanlı gibi, saçı başı dağınık... Bu haliyle seviyorum onu ben; serseri, vurdumduymaz.
Biraz yüreklendirmeye çalışıyorum, tiyatroya devam etmesini öğütlüyorum ama benden daha bilge bir tavırla gülüyor yalnızca.
Neden ortadan yok olduğunu sorduğumda aslında buralarda olduğunu ve beni annemle çok kez sokaklarda gördüğünü söylüyor. Utanıyorum. Rüya hatırladığım kadarıyla bu kadar.

Bazı insanlarla yarım kalan bir durumunuz vardır ya; karşılaşınca tuhaf hissettiğiniz, ezik kaldığınız insanlardır onlar. Belki içinizde kalan bir şeyler vardır, ya da çözemediğiniz ve anlamlandıramadığınız... Çe benim için onlardan bir tanesi. Sanıyorum ben de onun için öyleyim.

Belki sadece o umarsız, dertsiz zamanları özlüyorumdur-o ara sokak barının önünde dikildiğimiz geceleri...

2609

(15 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Haftanın ilk günü; siparişlerden ziyade kendi işlerimizin peşinde geçti.
Öğleden sonra elektriği devralmak için biraz uğraştık, bu işe de bir tik atıldı.
Döşemelik kumaşlarımız için kapora verdik, yine limonatalarını içip sohbet ettik. Öncesinde yatak odası için başka bir firmadan beğendiğimiz model için fiyat aldık, aslında bir de perde bakmak istiyorduk ama düşündüğümüz şeyleri bulamadık.
Akşam hafta sonundan gelen yorgunluğumuz perçinlenmiş halde, yeni evimizde biraz dinlendik.
Kedilerimize kapalı büyük tuvalet ve kum aldık, bol bol kaka yapabilirler.
Maskeli kızımız yavaş yavaş oğlanların arasına karışıyor gibi, çok tatlı bir aile oluyoruz!

15 Ağustos 2016 Pazartesi

2608

(14 AĞUSTOS PAZAR)

Yeni evde ilk gecemiz, huzursuz oğlanların kapımızı tıklamalarıyla, kısa gelen perdelerin sabahın köründe içeri aldığı Gün ışığıyla defalarca bölününce pek dinlenebildiğimiz söylenemez.
Maskeli kız da bizimle uyudu, en sakin kedimiz oldu. Aa size yeni kızımızdan bahsetmiş miydim?

Mahallede beslediklerimizden biriydi, taşınırken bizim eve girdiğini görünce onu geride bırakamadık. Maskeli suratı o kadar komik ve şirin ki Batgirl pek çabuk sevildi. Oğlanlar bir süre kendisinden rahatsız olup kıhladılar gerçi henüz tam alışamadılar ama, kıyamet de kopmadı hani. Kızımız o kadar cool ki 3 oğlanı sakin duruşuyla kaçırıyor.

Bugünü de yerleri silip süpürmekle, balkon temizlemekle ve elektrikli mutfak aletlerini silmekle geçirdim. Eski evi de silip süpürüp anahtarı teslim edince iyiden iyiye taşınmış olduk.

Gece feng shui felsefesine göre ev dekorasyonu okuyarak uykuya daldık, yeni evimiz hayırlı uğurlu olsun!


2607

(13 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Hafta sonu serin hava ve taşınmayla başladı; erkenden uyandığım uzun bir gün beni bekliyordu. Aynı anda 7 kişi 4 kedi, havaya kaldırılan ve yerde sürüklenen eşyalar derken çıfıt çarşısına dönmüştü evin içi...
Eski evi toz kir içinde bırakıp tertemiz ve aydınlık yeni evimize geçtiğimizde bir rahatladık, tabi yerleşmek yarım gün sürdü. Gelen mobilyaları tek tek açıp silmek, odalara dağıtıp kolilieri istiflemek hepimizi yordu. Neyse ki harika arkadaşlarımız canla başla çalışıp bize yardım ettiler bütün gün, çalışma odası ile salonun bir kısmını ve arkaya giyinme odasını kurduk şimdilik.
Yeni eşyalar geldikçe atılacak olanlar elenip pek keyifli bir ortam çıkacak ortaya.
Akşama doğru diğer elemanların da katılmasıyla televizyon ve dvd.yi bağlayıp en sevdiğim korku filmini taktık, bir dolu fast food söyleyip yaramazlığın tadını çıkardık!

12 Ağustos 2016 Cuma

2606

Aman vermeyen sıcakların sonunda yağmur getiren rüzgarın ferahlığı, haftalık acil işleri yoluna koyabilmiş olmanın rahatlığı... Cuma akşamüstünün getirdikleri tuhaf bir telaş hissi ve kendi hayatıma uzaktan bakma isteği aslında.

11 Ağustos 2016 Perşembe

2605

Dün sıkıcı akşamım spontane Kadıköy'de rakı davetiyle aniden heyecanlı bir hal aldı.
Apar topar evden çıkıp gittim, Benusen'de arkadaşlarımın masasına oturdum.
İlk dubleleri fazla hızlı içtim sanırım buzların erimesini beklemeden, mezeyi çok ufak yedim ve en sevdiğimiz çiftin de eklenmesiyle sohbet sohbeti açtı ve rakı rakıyı devirdi...
Gece yarısına yaklaşırken neden bilmem eskilerden bahsederken buldum kendimi; müstakbel eşimin eski eşiyle yaşadıklarından ne kadarını anlattım emin değilim.
Hastanede ameliyat sonrası yatan kuzenine sardım bir de, tatlı şeyler yazıp durdum gece gece.
Evde "babayı yiyen kızlar" filmini izleme hevesiyle taksiye bindik üçümüz ama arabada benim başım dönüp midem bulanmaya başladı, gerisini hatırlamıyorum.
Yolu bulamamışız ve ben kusmuşum, utanç verici!
Sonunda çantamı bir yerlerde unutmadan eve sevgilimin yanına varabildiğime şükür, beni soyup lenslerimi çıkarmışız, hiç hatırlamıyorum.
Gece  yarısı mide bulantısı ve terle uyandığımı, huzursuz geceyi anımsıyorum sadece ve sabah saatlerce kendime gelemedim.
Uzun zamandır böyle olmamıştı, neden oldu neye denk geldi bilemiyorum bu sarhoşluk.
Sıkılmış bunalmıştım, işler ve yapılması gereken şeyler üzerime yığılmıştı bir süredir ondan mı, aklımın bir yerine süpürdüğüm anıların rahatsızlığı mı, yaklaşan yeni hayatın endişeleri mi...
Bir şekilde kendimi kaybetmişim, iyi de etmişim.
Yalnız ertesi günü fena gerçekten, ne nakliyeciyle ne döşemeciyle doğru dürüst konuşabildim, ancak cilt bakımı esnasında kendime geldim yavaş yavaş...


10 Ağustos 2016 Çarşamba

2604

Unutmaya çalıştığım kötü anıların rüyamda yeni bir senaryo ile karşıma çıktığı bu gecenin sabahına kalbim sıkışmış uyandım. Demek ne kadar uğraşsan üzerini kapatmak zor oluyor tam unuttum sanmışken travmalar tekrar tekrar su yüzüne çıkıyor...
Denizli'den dönmüşsün, seni aradığımda kahvaltı ediyorsun. Söylemiyorsun ama bir laf arasında yalnız olmadığını anlıyorum, bir iş arkadaşınla birlikteymişsin. "Sabah erkenden indiniz herhalde İstanbul'a da kahvaltı edip öyle eve gidelim dediniz?" diyorum hafif bir endişeyle durumu algılamaya çalışarak. Ama evde kahvaltı ettiğinizi ve gece sende kaldığını çaresizlik içinde öğreniyorum." Bu saatten sonra bana bunu yapamazsın!" diye bağırıyorum, evleniyoruz biz ve artık çok daha fazla yaralarsın beni-ağlayarak uyanıyorum.
Bir iki saat eskiyi düşündüm, olayları sırayla aklımdan geçirdim tekrar başkasına anlatır gibi, inanamadım nasıl yaşamışım bütün bunları, nasıl katlanmışım bilemedim.
Gerçekten oldu bunlar değil mi? Biz unutmaya çalışsak ve hiç bahsetmesek de oldu.
Belki de unutmamam gerek, tetikte olmak için...?

9 Ağustos 2016 Salı

2603

Yoğun haftalar, bunaltıcı yaz sıcaklarında ardı ardına hızla geçiyor; bu yaz doğru düzgün ne sahilde oturabildik akşamları, ne dans etmeye bir yere çıkabildik ne de denize girebildik fazla...

Hepsinin acısını fazlasıyla çıkaracağız ama nasıl olsa!

Bu haftanın teması eşyalardı, eşyaları odalara nasıl yerleştireceğiz diye birkaç defa ölçtük biçtik yeni evimizi.

Uzun tatillere çıkan arkadaşlarıma imreniyorum ama, bu sıkıntılara karşılık onlarda olmayan bizim her şeyimiz var, oluyor yavaş yavaş işte.

Sıcacık, kalabalık, neşeli ve mutlu olsun!

8 Ağustos 2016 Pazartesi

2602

Pazartesi sendromum bilgisayarımı servisten alınca başladı, haydi bakalım yoğun bir haftaya daha girdik!

Su ve elektrik aboneliklerinin üzerimize alınması, evin temizlenip nakliye firmasıyla anlaşma, yatak odası ve kumaş için kapora yatırma gibi işlerin yanında bir yandan kendi siparişlerimi yetiştireceğim bakalım nasıl olacak...

2601

(07 AĞUSTOS PAZAR)

Sıcağın sıkıntısı gece uyutmadı, bir de üzerine sorular ve kırgınlıklar eklendi içimdeki...
Neyse ki patatesli yumurta ve sevdiğim bir filmi yeniden izlemek keyfimi yerine getirdi, kendimizde eşya toplayacak gücü bulduk öğleden sonra.
Evde amma çok yastık, yorgan, nevresim takımı varmış!
Birkaçını ayırıp koliledik ve kalanları vermek üzere torbaladık, böylece hafiflemiş oldu..
Şimdiden o kadar çok ıvır zıvır eşyamız var ki sanki yeni evimize bir şeyler almaya yer kalmadı gibi boğucu bir hisse kapıldım.
Kendimi eski hayatın tarafından kuşatılmış hissediyorum, dedim sıkıntıyla.
Akşamüstü yeni evimize tekrar gidip eşyaları yerleştirince nasıl duracağını aklımızda canlandırmaya çalıştık, metrelerle ölçüp biçtik ve sonunda yerleştirdik istediğimiz gibi.
Her adımda biraz daha gerçek geliyor ve her seferinde biraz daha yaklaşıyoruz "evimiz"e...
Arkadaşlarımız da uğrayıp bakmaya geldiler, fikir verdiler sağ olsunlar.
Akşama doğru tekrar Modoko yolunu tutup beğendiğimiz yemek odası takımının detaylarını konuştuk ve kapora verdik, hayırlı olsun diyelim!
Bir adım daha attık, üstelik kimsede görmediğim, çok zarif ve retro tarzda şahane bir takımımız oldu.
Kıskandırmak için kimleri yemeğe çağırsam?

2600

(06 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Yine bir Modoko günü, aslında keyif almaya başladım sanki bu işten!
Önce Üçgül'e uğrayıp dayımın arkadaşı Kasım Bey ile sohbet ettik ve döşemelik kumaş baktık.
Önce turkuaza gitti elimiz, insanlar genelde giydikleri renkler beğeniyor dedi kasım bey, benim de turkuazlı ahşap bir takım vardı.
Sonrasında biraz daha sıcak bir kombinasyon için krem&taş grisi ve açık yeşil tonlarına karar verdik.
Ardından başladık yemek odası ve salon mobilyaları için gezmeye; kaliteli ürünler var burada ama çoğu birbirine benziyor.
3 yerden fiyat teklifi aldıktan sonra kafamız karman çorman olmuş halde, beğendiğimiz ürünlerle hayalimizde salonumuzu dekore ederek oradan ayrıldık.
Arkadaşımızın binbir güçlükle sonunda devraldığı bara uğrayıp birer bira içerek rahatladık akşam.

5 Ağustos 2016 Cuma

2599

Gece birkaç kere uyanıp yatakta dönerken kalbimin endişeyle çarptığını hatırlıyorum, ama sonunda bugün öğleden sonra huzura kavuştum.
Son 2 aya girdik ve sanırım streslenmem normal değil mi? Hazırlanacak o kadar çok kalem var ki!
Okuldaki gibi storyboard yapmakla geçiriyorum saatlerimi...

2598

(04 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Bugün çok işler başardık!
Dün gece Safinaz'ın oturmasıyla klavyesi bozulan laptopumu servise verdim önce, düzelmezse endişesiyle.
Sonra otobüsle Osmanbey'e geçip sıcakta geze geze kumaşçılara baktık.
Ama öğrendik ki bu civarlarda abiye kumaşçılar varmış, gelinlik bulunmazmış.
Neredeyse umudu kaybedip geri dönüyorduk ki sokağın sonunda bir mağazaya girdik ve buranın havasının diğerlerinden farklı olduğunu hemen anladım. Bir kere masada WGSN dosyaları duruyordu, bir adam renk kartelasından payetler seçiyordu...
Burada aradığımı bulacağıma inandım ve üzerime tutarak denediğim 5-6 kupon kumaştan ilkine karar verdim.
20ler Fransız stili, vintage biraz art deco bir kumaş beğendim, gerçekten farklıydı ve içime sindi.
 Ardından bu kumaşla uyumlu tül ve astarlık kumaş almaya gittik, hatta düğün öncesinde yapmayı planladığım sahilde brunch için çok tatlı bir dantel kumaş da aldım.
 Aklıma takılan bu önemli meseleyi halletmiş olmanın memnuniyeti yine sıkıntılı bir kargo sebebiyle gölgelense de, dönüş yolunda sıcaktan bezip uyuya kalsam da, eve uğradıktan sonra Kadıköy'e gidip ayakkabı alacak gücü kendimde bulabildim.
Akşam bilgisayarımı tekrar kendime ait kılmak için içine yüklemeler yapmakla ve sonrasında davetiye bakmakla geçti...

4 Ağustos 2016 Perşembe

2597

(03 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Davetiyeyi ona sürpriz mi yapsam?
Başlarda düşündüğümden çok farklı bir şey beğenirsem bütün dekorasyon fikrimi değiştirmek zorunda mı kalırım?

2 Ağustos 2016 Salı

2596

Hızına yetişemediğim günler birbirini takip ediyor, bu sabah rutinimden biraz dışarı çıkarak kahvaltı etmeden evden çıktım ve Kadıköy'de arkadaşımla buluştum.
Bankada biraz işimiz vardı, ben kendi hesabımı kontrol ettim, o da iş yeri için kredi başvurusu yaptı.
Sonrasında birer kahve alıp arka bahçesi serince olan sevdiğim cafede konuştuk, fazlasıyla stresli zamanlar geçirdiği için konu işler güçlerdi yine.
Nasıl kaynak yaratıp kalan ödemelerini tamamlayabileceğini düşüyor, epeyce emek harcadığı barını kaybetmek istemiyor haklı olarak.
Umarım her şey yakında yoluna girecek, umutlarla ayrıldık.
Eve giderken sanırım hayatımın en terli kısa yolculuğunu geçirdim ve sırılsıklam döndüm.
Senenin en sıcak dönemini yaşıyoruz, evden tekrar çıkmadım akşama kadar.
Sipariş takibi ve ay sonu hesaplarıyla bugünü de bitirdim, ama içim rahat gibi çünkü eşyalarımızı istediğimiz gibi alıp evimizi çok keyifle döşeyeceğiz.

1 Ağustos 2016 Pazartesi

2595

Gelinlikler arasında kaybolduğum günlerden biri daha...
Kısmen daha rahat bir pazartesi, fakat deli sıcak...

2594

(31 TEMMUZ PAZAR)

Pert halde yorgun argın, midem bulanır vaziyette yatağa girdiğim gecenin ardından dinlenmiş uyandım ve kendimi biraz toparladım bu pazar.
Gündüz evde geçirdik ve geçen hafta sonunun acısını fazlaca çıkardık.
Akşamüstü mobilya bakarak beynimiz sulanana kadar gezdik.
Yemek masaları, tv üniteleri, dolaplar, yatak odaları arasında kaybolduk...
Aklımda dekorasyon planlarıyla geceyi buldum.

2593

(30 TEMMUZ CUMARTESİ)

Sonunda evimizi tuttuğumuza göre; bu akşam eğlenmeyi hak ettik!
 Yavuzfest'in 3.sü Uniq açık hava sahnesinde epeyce rahat ve elit bir festival ortamı sunuyor; leş tuvaletler ve bira kuyruğu olmadan gayet güzel bir organizasyon.
Bir takım uzun saçlı sert adamlar birbiri ardına sahneye çıkıp gitarlarını döverken, 50li yaşlarındaki enerjilerine hayran kalıyoruz... Pentagram'ın eski şarkılarına eşlik ederken kendimi hatırlıyorum adeta.
Kaan Tangöze'nin Ağlamayı Sevmem Ben coverı ile Özkan Uğur'un Bilmem neden İnat Ettim versiyonunu beğendim. Kurtalan Ekspres ise belki hep aynı repertuarla çıkıyorsa da, her seferinde çok sağlam performans sergiliyor helal olsun! Aralarda döndüre döndüre çalarak bıktırdıkları Yaşamak İstemem en güzel onlardan dinleniyor.

Yavuz Çetin hayatta olsa ne güzel olurdu şimdi, diyorum. Olsa bu festival olmazdı belki, ama yine de...

Uzun, yorucu festival programına direniyoruz ama eve geçerken tost yediğim büfede çantamı unutunca gece yarısı bir heyecan yaşıyoruz.