29 Mart 2016 Salı

2470

Bir arkadaşım arayıp rakı içmeye çağırdı da bugün, yazın gittiğimiz bir meyhanenin yeni açılan İstanbul mekanına; sağlıklı, neşeli ve biraz keyfekeder yaz akşamlarını nasıl özlediğimi anladım. Burnuma deniz kokusu çalındı, yıldızlı gecelerin buruk ve savruk şarap tadını hatırladım...

Tozlu polenli, öksürük aksırıklı, işlerde sıkıntılı bahar günleri geçince yaz bizi tüm ışıltısıyla kucaklayıp doğanın kucağına bırakacak mı?

28 Mart 2016 Pazartesi

2469

Bugün 28Mart-casual smart anne doğumgünü; Kadıköy'de bir bira kaçamağı, hediyesi beğendiği kolye sürprizi, hava soğuk ama güneşli...

27 Mart 2016 Pazar

2468

Bu sabah mutlu uyandım.
Güneş de yüzünü gösterdi, nazlı da olsa, buz gibi Mart ayazını kırdı biraz.

Sonunda bugün hafta içinin dertlerini biraz geride bırakmış olmak çok iyi geldi; gerginliğimden kurtulunca da bu gece aralıksız uyudum sonunda.
Yeniden gülümseyebildiğimizi kutlamak için bastık gaza geçtik karşıya; boğaz havası alalım dedik. Yalnız deniz kenarında yürüyüşümüz kısa sürdü zira Mart kapıdan baktırıyordu!
Kireçburnu fırınını da, mantarlı su böreğini de, kıymalı kol böreğini de, mavi gözlü amcasını da ne kadar sevdiğimizi bir daha teyit edip onayladık. Evet, güzel!

Bu hafta bizim için önemli, heyecanlı bir hafta... Bakalım nasıl olacak? :)

2467

(26 MART CUMARTESİ)

Her şeyden şikayet ediyorum belki ama sebebim de çok.
Gece öncekinden de beter geçti; kabuslar arasında bölük pörçük sıkıntılı kısa uykum sonunda öksürük krizine yenildi, terlemiş bir vaziyette kalkıp daha uyuyamadım.
Erkek arkadaşımın da midesi rahatsızdı bir süredir, gece kötüleyince ikimiz de uyuyamadan yattık. Bu haller elbet geçecek, güneşli ve neşeli zamanlarımız olacak...

Neyse sabah film festivalinden 5 filme bilet almayı başarınca moralim biraz düzeldi-hiç zorlanmadan hem de-hayret!
Önümüzdeki ay 5 filme, ardından Mayıs'ta 2 oyuna biletimiz var, biraz motivasyon olsun.
Tatil planları yapalım dedik, erken mi diye düşünürken geçen yıllarda kaldığımız tüm Kaş pansiyonlarının dolmuş olduğunu görünce şaşırdık kaldık.
Bakalım ilk bayram tatilinde nereye gideceğiz?

Lizbon'a Gece Treni filmini seyrettik öğlen, güzel bir filmdi. Akşamüstü kendimi bayağı zorlayarak hazırlandım, evden çıkıp yine Ahbap'a geçtik. Açılışa gelmeyen arkadaşlarımız vardı, bu kez onlarla birşeyler içmeyi planlamıştık. çok uzun süredir görüşmediğimiz için, bazı tavırlarından da hazzetmediğimden, elbette pek eğlenceli bir buluşma beklemiyordum. Öyle de oldu; havanın aşırı soğumasına şaşırarak, fazla ilerleyemeyen muhabbetler ve bir bira bir blackjack ile geceyi kapattım.


2466

(25 MART CUMA)

Kendimi soyutlayamamıştım henüz hafta içi sinir stresinden, cuma akşamı Ahbap'ta soluğu aldığımda. 4 saatlik uykuyla bütün gün çalışmış ve saatlerce telefonda sorun çözmek için konuşmak zorunda kalmış olduğumdan boğazım ağrımaya başlamıştı tekrar, hastalığı tam atlatmışken.
Bir türlü kıramadığım bir kötü şans zincirinde gibi hissediyordum geçtiğimiz hafta boyunca ama bu hafta sonu kırmalıydım artık...


24 Mart 2016 Perşembe

2465

Kendinden kaynaklanmayan hataların sonuçları ile uğraşmak zorunda kalmak, sanırım hayatta en sinir bozucu şey.
Bugün baş etmesi zor bir gündü, rüzgarlı, toz içinde ve çözülemeyen sorunların peşinde...
Akşama tiyatro biletim var ve yorgunluğuma, hastalığıma rağmen gitmek istiyorum çünkü iyi gelecek biraz kafa dağıtmak.

23 Mart 2016 Çarşamba

2464

Dün gece hastalığın da verdiği bir dış dünyadan kopmuşluk hissiyatı içerisinde biraz enerjim düşüktü. Mutsuz değilsem de endişeli ve keyifsizdim, hala çözüme kavuşamayan ve benden kaynaklı olmayan sorunlarla uğraşmaktan yoruldum açıkçası bu hafta.
Biraz sosyal medya stalkerlığı yaptım ve daldan dala atlarken gördüklerime epey şaşırdım, hayata tutunmakla alakalı büyük sıkıntıları olan ve ciddi ruh hastalığına sahip eski erken arkadaşımın mutlu aile pozlarını görünce.
Yanlış anlaşılmasın- kıskanmadım ve hiç kötü hissetmedim kendimi sadece çok yabancıladım ve tuhaf karşıladım. Nasıl oluyor da birkaç yıl önce, gerçi çok da uzun zaman oldu, çocuklara dokunamayan ve onları cin gibi gören, içine şeytan girmiş gibi baktıklarını söyleyen adam bugün babalık edebiliyor hayret!
Umarım kendini iyileştirmiştir, ne diyeyim.
Bunu görmek bende acayip bir etki de yaptı sonrasında; o bile becerebiliyorsa biz haydi haydi altından kalkarız diye düşündüm.
Biz yaparız yahu, çok da iyi yaparız hem!

22 Mart 2016 Salı

2463

Acayip şeyler oluyor dünyada, çok acayip şeyler...
Bombalar, saldırılar, nefret, hak ihlalleri, rüşvet, tecavüz, rezilliğin bini bir para...

Bütün bu kargaşada hayatta kalmaya çalışıyoruz hepimiz aslında olan bu-karanlığın ortasında yolumuzu bulmaya çalışıyoruz el yordamıyla. Hiçbir şey eskisi gibi kolay değil artık, hiçbir şeyimiz sağlamda değil. Yinede devam ediyoruz çünkü bunun için tasarlanmış hücrelerimiz.
Bu dünyaya bir çocuk getirmek akıllıca mı?
Belki de tek aklı selim iş bu...

21 Mart 2016 Pazartesi

2462

Boğaz yanması ve ağız kuruluğu ile geçen geceden sonra düne göre daha iyi hissederek kalktım yataktan. Sanırım fazla kötüleşmeden atlatacağım bu nereden çıktığı belirsiz bahar gribini.
Pastilli adaçaylı bir gün daha, evde kalıp çalışacağım.
Güneş açtı yeniden-İçim umutla dolu, her şeye rağmen başarabilirim, başarabiliriz.

2461

(20 MART PAZAR)

Bugün biraz hasta gibi hissediyorum kendimi uyanırken, gece terlemişim ve sanki boğazım yanıyor.
Kahvaltıyı evde edip bir film koyuyoruz, ikimiz de yorgunuz. Bir sürü şey konuştuk, belki gereksiz bir huzursuzluk halindeyim.
Hava da soğuk, sorunlar var uğraşılması gereken, sanki hayatta hiçbir şey garanti değil...
Tesellimiz Toraman'ımızın bugün aramızda tatlı tatlı yatıyor olması.
 Bir heyecan daha var tabi, anneme nasıl söyleyeceğim, annesi beni sevecek mi soruları dönüp duruyor kafamda...
Akşamüstü giderek enerjim düştü, ilaç alıp birikmiş gazeteleri okudum. Biraz rahatladı kafam artık, sanırım yavaşladım.

2460

(19 MART CUMARTESİ)

Bugün 10:19da kahvaltıya davetliyiz.
Nedense gece uyuyamadım, huzursuzluğumun sebebi aslında aklıma takılan şu gümrük vergisi.
Neyse yorgun da uyansak gittik arkadaşlarımızın evine oturduk mükellef kahvaltı sofrasına...
Bizim böyle bir efsanemiz var, kahvaltıda şampanya içiyoruz!

Bu kez 3 çift olarak 6 kişiyiz; masada çeşit çeşit peynirler reçeller, fırından çıkmış minik ekmekler...
Yemeğe oturur oturmaz ekrandaki habere takılıyor gözlerimiz: Taksim'de patlama.
Bu saatte pazar sabahı terör eylemi olmaz diyoruz, inanamıyoruz. Doğalgazdır, tüptür derken kanalları karıştırdıkça, sosyal medyaya baktıkça cidden de bir canlı bomba patlaması olduğunu idrak ediyoruz.

Kahvaltı boğazımıza dizilirken birimiz gitme planları yapmaya başlıyor, ben endişeleniyorum.
Görüntülerde hasar belli olmuyor, ölü var mı yok mu bilgisi değişiyor, karman çorman oluyoruz.
Geleceği görememek fazlasıyla geriyor ve önünü göremeden hayata tutunmak çok zor...
Akşamüstü planlarımızı erteleyip sessizce eve geçiyoruz.

2459

(18 MART CUMA)
Birkaç aksiliğin üst üste bugün gelmesine aldırmadan, cuma akşamının tadını çıkarmak için Ahbap'ta aldık soluğu...
Bu akşam Bar Psikoloğu'nu dinlemeye geldik, aslında bahanesi o-biraz insan çekmeye ve bira içmeye geldik... Birkaç arkadaşla karşılaşıp selam verdik, gelen müşterilere biraz ev sahipliği yaptık...
Çocuk habire cinsel sorunlardan bahsediyor, komik mi değil mi emin olamadık ama kalabalığa sevindik...

17 Mart 2016 Perşembe

2458

Rüyamda seni gördüm, bana en çok ilham veren adam...
Okulda gibi bir yerdeydik, konuşuyorduk, nefesini koklayacak kadar yakınımdaydın.
Bir yandan bu anın ne kadar değerli olduğunu bilerek ama sakin kalmaya çalışarak bir şeyler söylüyordum.
Beni dinliyordun, anlayan bakışlarla.
Bir türlü tamamını hatırlayamadığı, anımsamaya çalıştıkça zihninden kayıp giden muhteşem bir anısı vardır ya her insanın-bizimki gibi...
Unutamıyorum.
Ara sıra rüyalarımda görüyorum seni, başka bir derecede bir bağımız olduğunu hissetmiştim o gece.
Teşekkürler, yeterince teşekkür edebildim mi turuncu şalımı boynuna dolarken?

"What you got, they can't steal it
No they can't even feel it"


16 Mart 2016 Çarşamba

2457

Tiyatro festivaline iki bilet aldım, motivasyon olsun bahar aylarında çalışmak için...
Lavanta keselerine, kır çiçekli gelin buketlerine ve çuval ile dantelden yapılan düğün dekorlarına baktım, aklımda bulunsun...
Toraman birkaç gündür hiçbir şey yemiyordu, keyifsiz gibiydi, gerçi her zaman uyuyor ama-bugün kustu, panikledim biraz.
 Herkese sordum, normalmiş, gün boyu kontrol ettim bir şeyi var mı diye.
Sanırım iyi şimdi, yine uyuyor ama yanımıza geldi yattı en azından.
Hızlı bir şekilde boyama siparişlerimi eritmeye çalışıyorum bu aralar, ama birini bitirsem yenisi geliyor. Bugün biten babet pek neşeli ve renkli:
 Hiç duymadığım, görmediğim yerlere ayakkabı göndermek çok keyifli! Her seferinde yeni şeyler öğreniyorum, kimseye nasip olmayacak farklı bir genel kültür katıyor bana...
 Solvang California'da bir Danimarka şehri imiş mesela bu babetlerin sahibi olan müşterimden öğrendim-ve baharda turuncu gelincikler açarmış.
Umarım biz de bu bahar gelincikler görebileceğimiz yerlere gideriz!

2456

(15 MART SALI)

Salı'yı unutmuşum.
Ama normal, salı yorucu geçti, üstelik biraz da boğazım ağrıyordu ve halsizdim.
Salı'yı özet geçelim öyleyse: fatura halledildi, bozulan stiletto halledildi, haftanın ilk parti gönderileri yola çıktı.
Akşam çalışasım hiç yoktu, kendimi yorgun hissediyordum ama uyuyasım da yoktu. Birikmiş gazetelerimi okudum.
Hava: yağmurlu, soğuk ve fırtınalı.
Başucu kitabı: Bilinmeyen bir kadının mektubu, Stefan Zweig

14 Mart 2016 Pazartesi

2455

Kafayı yedirten bir gün, kafayı yedirten bir ülke, kafayı yedirten insanlar...
Delirmeye karşı kabuğuma çekilmek istedim bugün, dışarıyla iletişimi koparıp yatağa girmek, kedimi sevmek ve kitap okumak...
Stefan Zweig'ın yeni bir öyküsüne başladım ve çok tanıdık geldi yine, sanırım o da delirmek üzere yazdı bunları.

2454

(13 MART PAZAR)

Tam da bir lokma eğlendik, içimiz ısındı ve umutla dolduk derken...
Yine patladık-vay anasını! Yine öldük.
Aslında hiç durmadan hep ölüyorduk, demek lazım.
Yakılanların kokusu burnumuza ulaşmıyordu ama ölüyorduk.
Kurşuna dizilenlerin sesini duymuyorduk ama öldürülüyorduk.
Ne fark ederdi ülkenin göbeği yahut kıyısı olması? Sahip çıkamadığımız memleketimiz vuruluyordu.



2453

(12 MART CUMARTESİ)

"Çözdük. çözdük."
 Cin tonik ile biraz soğuk başlayıp, herkesler gelince pek tatlı devam eden açılış gecesinden kareler...
Çiçekleri saçımıza taç yaptık, bol bol kahhaha patlattık!
 Epeydir özlediğim tekila ve doğum günümden bu yana ara verdiğim blackjack shotlarla ısındıkça ısındık...
Şampanya ile yıkandık, bir kilo sarmayı biraya meze yaptık.

AH3AP Bağdat cd. no:97
Bizler çok güzel vakit geçirdik, siz de gelin!

2452

(11 MART CUMA)

Biz erkenden açtık barı bu akşam!
Haftanın iş yorgunluğunu geride bırakmak için Kadıköy'de bir akşam birası yapalım dedik, kendime koyduğum haftada 2 kadehlik sınırımı ilk haftadan ihlal etmiş oldum.
Bomonti bira fabrikasında 2 oldu 3, 4 derken bir neşeyle kalkıp Feneryolu'nda arkadaşımızın yarın akşam açacağı bara uğramaya karar verdik.
 Küçük bir kitle toplanmıştı bar önünde, her şey ayakta ve daha tabureler yoktu ama samimiyet diz boyu... Monitörü kıran ve klavyeye basan heykelin önünde selam verdik, birer bira daha içerken sohbet uzadı, tatlandı...


10 Mart 2016 Perşembe

2451

İyice multi-task oldum, süper kadına dönüşmeme az kaldı...

Kredi ve debit kartları, visalar ile master cardlar arasında boğulduğum günün ilk yarısı, atölyeden yanlış numara çıkan acil siparişle biraz daha telaşlı bir hal aldı.
Akşamüstü her zamanki gibi her şey çözüldü, en azından bir çözüm yolu bulundu veya umutlar yarına ertelendi.

Çok çalıştığım bu günlerin sonunda çok eğlenelim, olur mu?

9 Mart 2016 Çarşamba

2450

Sana iyi geldiğimi duymak bana iyi geldi.
Bundan birkaç yıl önceyi düşündüm de, inanılmayacak kadar yol kat ettik hakikaten.
Uzak kaldığımız zamanlarda dayanma gücümü bu güvenden alıyorum sanırım...

2449

(08 MART SALI)

Salı nerde? Dağa kaçtı.
Çarşamba? Noter içti.

Tekerleme gibi geçiveriyor günler, yakalayamıyorum...
Bugün öğleden önce 2. parti gönderilerimin evrakını hazırladım ve kutuları teslim ettim. Oradan hiç oyalanmadan karşıya geçip Şişli'de arkadaşlarımın tasarım ofisine uğradım. Eğlenceli 2 saat içinde websitemin genel hatlarını netleştirdik ve yükleyeceğimiz ürün görsellerini seçtik. Oradan buradan sohbet ettik, eve döndüğümde epey yorulmuştum.

7 Mart 2016 Pazartesi

2448

Stefan Zweig okumak bana en iyi gelen 2. şey bu aralar, geceleri aklıma üşüşen endişeleri kovalayan... Kendimi bu kadar yakından gördüğüm en güzel aynalardan biri, aldığım hazzı anlatmak zor "Korku"yu bitirirken.

Toraman'ımı sevmek bana en iyi gelen şey son birkaç haftadır, sabahları kapımı tırmalayan sabırsız patilerini okşamak, yumuşacık bana sürtünen şımarık suratını sevmek paha biçilemez... Güneş salona vurunca yatıp gevremek karşılıklı, kimseler bilmez bunun tadını.

2447

(06 MART PAZAR)

Yorgunluktan bitap uyandığım bir gün, normaldir. Dünün, haftanın ve hatta geçen ayın birikmiş yorgunluğu üzerime çökmüş gibi hissediyorum, o kadar çok şeyle bir anda uğraşmak zorunda kaldım ki kendimi tebrik ediyorum.
Ama bir yandan da tatlı telaşlar bunlar, işimin başındayım artık bizzat ve fiilen. Kendime güveniyorum, sağlam basıyorum ayaklarımı.
Yine de arada huzursuz günler oluyor elbet, bugün gibi tatsız hissettiğim...
"Seni çok seviyorum" u duyunca bile sinirlenip sabırsızlandığım...
İster istemez kızıyorum sürekli uzakta olmasına, elinden geldiğinde yanımda olmaya çalışsa da...
Minnettarlık ve tatminsizlik arasında git-gellerle yaşıyorum; bir yandan benim için tüm vaktini veriyor, öte yandan verebileceği çok az vakti var...

Artık daha rahat bir hayatımız olsun istiyorum, daha özgür ve keyifli.

2446

(05 MART CUMARTESİ)

Cumartesi sabahı neden 7'de kalkılır, erkenden köprü kaç dakikada geçilir, yolda termostan kahve nasıl içilir, Gedikpaşa yokuşlarında arabayla nerede duraklanır, 2000 adet ayakkabı kutusu arabaya kaç seferde sığar, Beyazıt-Erenköy güzergahında polis hangi noktaları tutar, saat 10'da dubalar kalktıktan sonra Kadırga'dan mal nasıl indirilir de taşınır, 1000 adet kutu aşağı yukarı ne kadar ağırdır ve evin bir odasının duvarının kaçta kaçını kaplar gibi sorulara cevap bulduğumuz macera dolu yarım gün!

Öğleden sonra Kadıköy balık pazarında kahvaltılık acuka alıp, akşam rakısına meze seçerken zeytinci amcaya selam verince kornişonları kaptık-maksat ağzımız şenlensin!
Akşam vakitlice açtık rakımızı, koyduk Münir Nurettin plaklarını, söyleye eğleşe geceyi Hamiyet Yüceses eşliğinde bitirdik.

4 Mart 2016 Cuma

2445

Gündelik İşlerin Laneti
Lanetli başlayan bir gün adeta; sabahın köründe uyanıp erkenden noteri kapısını çaldık, atla deve değil-arabayı şirkete devredeceğiz.
İlk aşamayı o kadar hızlı geçtik ki inanamadım-derken vezne aşamasında takıldık zira yine sistem gitti.
Olabiliyor böyle şeyler, bir haftadır sistem sabah 9da kilitlenip akşamüstü belirsiz bir saatte gelebiliyor-normal karşılanıyor.
Hindistan'ı bazen özlüyorum-neyse...
Orada beklemekten vazgeçip bari diğer işlerimizi aradan çıkaralım dedik ve Turkcell hattımızı devretmek niyetiyle bizi yönlendirdikleri şubeye yola koyulduk.
Sabah sabah trafik vardı ama en azından şubenin yer aldığı avm.de 10 gibi bir şeyler yeyip kahve içebildim de gözlerim açıldı biraz.
Turkcell'de kurumsal tariflerin 75tl.den başladığını öğrenince pek de manalı olmayacağına karar verip buradan elimiz boş ayrıldık.
Sırf bu yüzden gelmiştik ya, bari bir de aklımdaki Revlon rujlara bakayım dedim onlar da bu şubedeki Watsons'ta satılmıyormuş.
Anlayacağınız bugün hiçbir şey olmuyor, olamıyor.
Yılmadık bu kez de Vodafone hattını devretmeyi denedik. Yarım saat telefonda yardım almaya çalışan görevli kızcağıza tüm belgelerimi sundum ama sonunda yetkili olmadığını söyleyince bu iş de burada kalmış oldu.
Yetkili birine ulaşmak, en azından yetkiliyi tanıyan bilen varsa onla konuşabilmek umuduyla müşteri hizmetlerinde aktarıla bekleye bir yarım saat daha harcadıktan sonra derdimi anlattığım kadın bana kurumsal işlere bakan şubelerinin Anadolu yakasında sadece 3 yerde olduğunu aktardı: hepsi de en sevdiğim semtler olan Kartal, Ümraniye ve Ataşehir'e bu saatten sonra gitmek fikri beni devirden vazgeçirdi.
Birkaç telefon görüşmesinde tekrar tekrar meramımı anlattıktan sonra ne olduysa şansım döndü; akşamüstü hem Vodafone bir elemanını evime göndererek 5dakikalık işi halletti hem de aradığım rujları başka bir yerde buldum.
Lanetli başladı ama yine bomboş geçmedi sağolsun...


3 Mart 2016 Perşembe

2444

Şirket İstatistikleri

"Bir gün yine noterdeyim..." şeklinde başlayan cümleler kuracak duruma geldim.
Şirket sahibi olmak ne zormuş yahu, gün içinde oradan oraya gitmekten masa başına oturamıyorum ki asıl işimi yapayım!
Bir gün muhasebecimle randevum var, diğer gün grafikerimle, ardından atölyeye uğramam gerekli...
Tam evden çıkacakken İrlanda'dan bir online bankacılık sistemi tarafından aranıyorum, buna şaşırmadan cevap veriyorum üstelik.
Bir yandan kedimi severken bir yandan müşterilerime telefonda ökçelerin nasıl çakıldığını açıklıyorum.
Haftada ortalama 80 sayfa faks çekiyor, her gün 40 mail yazıyorum. Günde 10 imza atmazsam önemsiz hissetmeye başlayacağım lütfen.

2 Mart 2016 Çarşamba

2443

İkinci partinin faturaları kesildi, sayfalarca kaşe basılıp imzalar atıldı...
Atölye için bir dükkan bulundu, biraz hayal kuruldu...
Yağmur akşam bastırdı, şehir karardıktan sonra boyamalara geri dönüldü...

1 Mart 2016 Salı

2442

Mart'ın 1'i.
İlk gönderimi hazırladık, sonunda!
Öğlen caddedeki ofiste işleri hallettikten sonra bir kahve ısmarladım kendime.
Her şey yeni başlıyor; artık yoluna giriyor-bundan böyle bir ihracatçı firma sahibiyim.
Yakın gelecek için daha büyük planlarımız da var hatta, kendi atölyemizi kurmak gibi...
Mart'ı hep sevmişimdir, yeni yıl bence bu ay başlar, Dionyssos bu ayda doğmuş olmalı.
İnsanlar ve hayvanlar ile doğanın her parçası, yaklaşan baharı hisseder, uyanışa başlar toprakta.
Cemreler düştükçe hava bir ılır bir soğur ama sonunda Güneş açacağını herkes bilir...
Şans bizden yana!

2441

(29 ŞUBAT PAZARTESİ)

Yoğun haftanın ilk iş günü; mühim bir kalem halledildi.
İlk faturamı kestim, hayırlı olsun!
Birden aşırı dengesiz ısınan havada fatura koçanlarımı ve laptopumu sırtlayıp yürümek pek kolay olmadı.
Saatlerce hesap kitap yapıp satışlarımın o günkü döviz kurlarını araştırmak, bir yandan kargo şirketinin  gümrük personeliyle bir yandan da ustalarla telefon trafiği halinde çalışmak beni epey yormuş ki akşam yemekten sonra birikmiş gazetelerimi okuyup uyuya kaldım...