28 Eylül 2022 Çarşamba

4845

(27 EYLÜL)

 İstanbul'da sonbahar esintili, 19.yy Osmanlı dönemini hatırladığımız aheste bir gün...





4844

(26 EYLÜL)

Bunca eğitimin, kendini yönetmek üzerine öğrendiklerimin ardından bugün bana dertlerini samimiyetle açan arkadaşıma söyleyecek pek bir şey bulamadım. Karşımda ağlarken, çaresiz hissederken onu dinleyip anlayabildim, ama gerçekten işine yarayacak sözleri aklıma getiremedim. 

Sonradan düşündüm; ona birkaç temel ipucu verebilirim: öncelikle duyguları hakkında düşünmemesini söylemeliyim. Umarım bunu anlatabilirim ve bunun önemini gösterebilirim. Sonra da; kendi ıstırabına dalıp giden insanın bu girdaptan çıkabilmesi için biraz etrafına bakması gerektiğini söylemeliyim. Kendimizden daha fazla acı çeken insanları, varlıkları gördüğümüzde ve onlar için bir şey yapmaya başladığımızda otomatik olarak ıstırabımızla aramıza mesafe koyarız. Egomuzun bencilliğini kırmış oluruz ve bu kuyunun dibine düşmemenin en zarif yoludur.

26 Eylül 2022 Pazartesi

4843

(25 EYLÜL)

Bir pazar gününe neler neler sığdırdık; toplanıp eve dönüş seromonisi ardından kızların yemeklerini hazırladık, evden çıkıp Gazhane'de bir mola verdik öce, bienalin bir bölümünü gezdik, oradan Moda'ya kadar yürüyüp yorulduktan sonra keyifli bir yerde yemek için oturduk. Yetmedi, eve dönerken tatlı almaya uğradık ve bir film açtık-eski günlerdeki gibi...! (neredeyse)

4842

(24 EYLÜL)

İkilemler

Bu sonbaharın en güzel havalarında bütün gün ev temizliğiyle uğraşmak biraz üzücü, bir yandan temiz düzenli bir evde oturmak güzel...

Dışarıda başka yerler görmenin tutkusu, başka insanlarla olmanın özlemi bir parça buruk, bir yandan içeride güvende ve sımsıcak hissetmek güzel...

Yapamadıklarımı, olamadıklarımı düşünmek umut kırıcı, bir yandan yapabildiklerimi hatırlamak ve olduğum kadarına hayranlık duymak güzel...

4841

(23 EYLÜL)

Hiç çalışmadığım günler bile zaten kızlarla ilgilenmekten çok yoğun geçiyor; banyoları, yemekleri, ara öğünleri günlük rutinimizi oluştururken, bir de artık oynamak, yürümek istiyorlar. Bazen bir bakıyorum; bütün günü onlara hizmet ederek geçirmişim. Akşamüstü hızlıca toparlanıp Emirli'ye geçtik, 3 haftadır gelmemiştim, özlemişim. Buradaki rustik hayatımıza artık çok alıştık, kopamıyoruz. Şehirde bir yerlere gitmek istesem de, kalabalık ve trafiği düşününce burası daha cazip geliyor. Kedilerimiz, bahçemiz, komşularımız ve biz...

4840

(22 EYLÜL)

Sabah sabah canım evden çıkmak istedi, hem de yağmurlu serin havaya rağmen. Kendime mahallemizin en şirin cafesinde küçük bir kahvaltı ısmarladım. Bu aralar işler çok durgun, hem biraz dert ediyorum bunu hem de başka şeylere vakit ayırmak hoşuma gidiyor. Yoğun ve telaşlı haftaların ardından bu sakinlik bana iyi geliyor...


22 Eylül 2022 Perşembe

4839

(21 EYLÜL)

Sonbahara geçişi bugün iyice hissetmeye başladık; yağmurlu serin rüzgarlar geldi. Dolaplar düzenlenmeye başlandı; yazlık elbiseler kalkıp daha kalın giysilerle yer değiştirildi. Sandaletler spor ayakkabılara bıraktı yerini. Evin eksikleri alındı, kışlık domates konservelerinin son kavanozları yapılmaya başlandı. Mevsimler dönerken, hızla akıp giden zamana hem hayret ediyor hem de bir parça ürküyorum. Kızların büyüdüğü hızda mı yaşlanıyoruz biz de?

21 Eylül 2022 Çarşamba

4838

(20 EYLÜL)

Ancak kendime gelebildim, gerçekten.

Hatta gelebildiğim yer kendim mi emin değilim.

Bu hafta işim yoğun görünmüyor ve ben biraz şehirde gezmek istiyorum, fırsatım olur mu bilmem. Görmek istediğim sergiler, oyunlar ve zaten bienal var. İstanbul'un en sevdiğim zamanı sonbahar...

Okumaya dalacağım kitaplar, zaman ayırmak istediğim piyanom, yetişilecek festival filmleri, ıslanılacak yağmurlar ve ellerimi ısıtmak için kahve fincanları beni bekliyor!

4837

(19 EYLÜL)

Fark ettim; aynı mevsim bu, aynı dönem.

Benimki bir çeşit pattern mi emin değilim- ama aynı şablon sanki.

Tuhaf, ama hastalıklı değil bence. 

Bu sefer önceki tuzağa düşmeyeceğim-

Bu kez saf mutluluk, beklentiden özgür neşe...!

4836

(18 EYLÜL)

Arzunun girdabına kapılmaktan korkuyorum, elbette dipsiz bir kuyu bu. 

Küçücük detaylara anlam yükleyip kendimi kandırmak istemiyorum.

İçimde, "ben özelim" diyen sesin Egom olduğunu biliyorum.

Diğerleri de özel, her birinin tek tek çok kıymetli öyküleri var.

Bu beni daha az ilginç yapmaz, aramızdakini eksik kılmaz. 

Bir seferlik yakınlaşma her şeyi değiştirmez, bir seferlik uzaklaşma her şeyi bitirmez.

Bütün bunların farkında olmakla birlikte, gecelerdir heyecandan uyuyamıyorum. 

Aklıma geldikçe gülümsememe engel olamıyorum.

19 Eylül 2022 Pazartesi

4835

 (17 EYLÜL)


4834

(16 EYLÜL)

"Sen kendine teşekkür et" derkenki ifaden hala aklımda, bana hayranlıkla bakan gözlerinin sessizliği sonsuza uzanırken zaman durdu bir anlığına... 

O kapı önünde ben artık başka bir yerdeydim, asla dönmemek üzere eskiye- ve sen tanıklık ettin buna.

Aramızda bundan böyle mesafeler kalmadı, çekingenliğim yerini oyunculuğa bıraktı, sen de hemen neşeyle katıldın bu oyuna.  

Gülümsemem hep duruyor yüzümde, kalbimde duruyor her an...

4833

(15 EYLÜL)

Kızlarımın imzalı bir kitabı oldu!

Tavuskuşu tüyü küpemle, Kumbaracı yokuşunda kırmızı bir kapının önünde, gece yarısı sokak lambası ışığında dikilirken tüy gibi hafiftim... Eskisi Rana gibiydim, ya da yepyeni bir Rana; hepsinden özgürdüm. Arkadaşlarla gülüşmeler, hocamla şakalaşmalar ve arada son derece ciddi mevzulara dair anlık açılmalar...

Bana yakın veya uzak gelen insanlarla bir arada, her birine sevgi besleyerek, hepsini tuhaflıklarıyla kabullenerek... Bu gece hem ayaklarım yere sapasağlam basıyor hem içimde küçük bir kuş pırpır şakıyor...


14 Eylül 2022 Çarşamba

4832

İlgini bekleyip duruyorum, her an bulamayınca keyifsiz hissettiğimi fark ediyorum. Yolda yalnız yürürken varlığını anımsayınca Dünya güzelleşiyor, şansıma şükrediyorum. Her şeye fazla anlam yüklemekle hepsini anlamsızlaştırmak arasında savruluyorum. 

Elimdeki sevgi kırıntıları yetmeyince hasrete düşüyorum, oysa her an bana ait olan bir parçan olduğunu biliyorum. 

Uyuşturucum olmanı istemiyorum. Gözlerinin içine bakacak cesaret istiyorum.

4831

(3 EYLÜL)

İtiraf ediyorum; ne kadar bağımlıyım hala Senin onayına, nasıl da zayıfım karşında.

"Bir çığa adım attım

Ruhumu kapladı" diyor ya Cohen, öyle kaplandım Senin varlığınla.

Daha yolun çok başındaymışım, anladım sayende. Hiçbir şeymişim meğer...

Yoksunluğun ölüm gibi.

"Seni beklemeye başladım,

ben; 7 denizin hakimi"

12 Eylül 2022 Pazartesi

4830

Sanki hem çabucak geçti bu aksiyon dolu kısa tatil, hem de 1 haftadan fazla ayrı kalmış gibiyim işlerden, rutinimden. Eylül arınma ve düzenleme ayıdır ya- tam da buna ihtiyacım olduğunu hissediyorum.

2 haftalık aradan sonra işime yeniden motive olabilmek biraz zor, bir o kadar tatlı, adeta okula başlar gibi heyecanlıyım ben de. Yeni yardımcımız bu sabah itibariyle işe başladı ve ilk günümüz sakin geçti. 

Bulutlu serin hava bana harika hissettirdi, o sonbaharın en sevdiğim akşamüstü ışığı, mest eden rüzgarı İstanbul'un özlediğim semtlerini hatırlattı... Özlediğim, içimde bir yerlerde taşıdığım kalp çarpıntısını...


4829

(11 EYLÜL)

Dönüş yolu, beklediğim kadar zor geçmedi aslında. Toparlanıp evi kapatmak her zamanki gibi uzun sürdü, yolda bir kaç yerde alışveriş yapmak için durduk, bir de tost molası verip trafiğe takılmadan geldik. Emirli'ye uğramak istiyordum aslında, köpekleri kedileri merak ediyorum ama, vakit kalmayacak diye doğrudan eve geldik. Ev de beklediğimden iyi durumdaydı, temizleyip yerleşmek vesaire derken yine akşam yorgunluk çöktü. 

Ağustos'un her anlamda bunaltıcı havasından sonra Eylül'ün gelmesinden beklentim yüksekti; hala hayatımın kontrolünü elime alamamış gibi hissediyorum ama, bir parça rahatladım içsel olarak. Umarım bundan sonraki günlerini daha verimli ve daha uyanık geçirebilirim.

4828

(10 EYLÜL)

Deniz giderek ılıdı, rüzgar duruldu ve tatil keyifli olmaya başladı. İlk 2 gün hem yol yorgunluğu hem halledilemeyen işleri beraberimizde taşımamız, havanın da beklediğimizden çok daha serin oluşu biraz motivasyonumuzu düşürmüştü. Şimdi keşke 1 hafta daha uzatsak demeye başladık, sahilde dergi okuyup bira ve patates kızartması söylediğimiz "eski günlerdeki gibi" bir gün geçirince...

Plajda herkes kızları görmek için geliyor, hepsinde bir ikiz hatta bazen üçüz öyküsü çıkıyor karşımıza. Kızlar tam bir maskot oldular; herkese gülücük dağıtıp sosyalleşiyorlar. 

Karaağaç pazarı ve yaz sonu alışverişine bayılıyorum, benim için bir ritüel haline geldi artık. Kabuklu badem, çam fıstığı, kekikli sepet peyniri, eskitilmiş İzmir tulumu, lavantalı güllü sabunlar ve zeytinyağı... Doğanın bereketine minnet duyarak dönüş yoluna hazırlanıyoruz- İşte bu masmavi sular, bu mis gibi hava, bu bulutlar bizim için!

4827

 (9 EYLÜL)

Aileyle tatil yapmak biraz sınırlayıcı, hem bebekler hem yaşlılar ciddi sabır gerektiriyor. Bunu gerçi göze alarak geldik elbette, ama her seferinde karşılaşmak beni yoruyor. Anneannemin resmen bunamaya başladığını acıyla fark ettim bu 1 haftada, artık bu duruma gelmiş. Annemin nasıl olumsuz etkilendiğini, onun bu haliyle baş edemeyip öfkelendiğini gördüm tekrar tekrar. Onun da yaşlanması hızlanmış gibi geldi bu sebeple, zaman ne çabuk geçiyor ve her şey nasıl değişiyor...

Kaçınılmaz olan değişime uyum sağlayabilecek miyiz? Bizim hayatlarımız nasıl evrilecek önümüzdeki birkaç yıl içerisinde...?

4826

(8 EYLÜL)

Bütün gün kendime gelemedim; her akşam yorgunluğuma rağmen "Senin için buradayım" diyerek meditasyonda karşıma getirdiğim Gurgur'u kaybetmişiz.

"Evrenin geleceği size bağlıymış gibi yaşayın"... diyordu ya, hani- "sonra da kendi davranışlarınız bir şeyleri değiştirebilirmiş gibi düşündüğünüz için kendinize gülün." acı bir gülüşle hatırladım.

I am nothing, I have nothing, nothing is mine.

4825

(7 EYLÜL)
Cunda yine bıraktığımız gibi; kalabalık, şirin ve biraz dağınık. Klişe bir Ege kasabası havasında hafif başıboş, düzensiz ve biraz da kirlenmiş. 
Biz son geldiğimiz yerde değiliz ama; yaş almış yük yüklenmişiz, eskisi gibi rüzgara kapılacak hafiflikte değiliz. 
Taş kahvede oturup sadece çayımı yudumlamak, arada bir de Yunan şarkısı mırıldanmak isterdim...


7 Eylül 2022 Çarşamba

4824

(6 EYLÜL)

"Evrenin geleceği; senin ne yaptığına bağlıymış gibi yaşa, diğer yandan da yalnızca senin davranışlarının bir şeyleri değiştirebileceğini düşündüğün için kendine gül." 


4823

(5 EYLÜL)

Ege'nin sarhoş rüzgarı, deniz kabuğu kırıkları, suda oynayan Güneş ışıkları, Yunan su perilerinin kahkahaları, berrak ve serin su, kuma batan ayak parmaklarının neşesi, incinin sedef parıltısı, lacivert derinlikler, akşamüstü rehaveti, olgun incir kokusu, erken saatlerin dinçliği, zeytin yaprağının puslu yeşili, sihirli dolunayın büyüsü...



5 Eylül 2022 Pazartesi

4822

(4 EYLÜL)

Bu sefer yolculuk zorlu geçti, kızlar huzursuzlandı, sıkıldı ve sürekli durmak zorunda kaldık. Son yarım saati arka koltukta aralarında gittiğim için bunaldım, ben de, ama Artur'a vardığımızda her şey değişti tabi.

Bulutlu bir Eylül akşamüstü, terasta yorgunluk kahvesi bizi kendimize getirdi. Akşam kızlar sanırım rutinleri bozulduğu için, epey zorlandılar uykuya geçerken. Onları yatırdıktan sonra ben kısa bir yürüyüşe çıktım, aklımdan işle ilgili sıkıntıları çıkarmakta zorlandım. 

Yürürken yavaşladım ve yanı başımdaki Hocam bana bu anın en mükemmel an olduğunu hatırlatınca gülümsedim.

4821

(3 EYLÜL)

Ben her akşam, kızları uyuttuktan sonra, omurgam baştan aşağı tek tek ağrıyorken, tüm yorgunluğuma rağmen senin için buradayım Gurgur. Veterinerden çıkana kadar, ne olursa olsun ben senin için bu mattayım. Söz verdim; sen iyileşene kadar ben her akşam 10 dakika da olsa, tam burada gözlerimin arkasındayım.

Sevgili Hocam da, bazen yanımızda şükran mudrası yaparak sessizce duruyor, bazen onunla karşılıklı ateşin tam içinde oturup göz göze bakıyoruz. Başımın üzerine açan beyaz bir lotus içinden altın ışıklar saçarak doğuyor ve gece boyu benimle kalıyor.

2 Eylül 2022 Cuma

4820

I shut my eyes and all the world drops dead;
I lift my lids and all is born again.
(I think I made you up inside my head.)

The stars go waltzing out in blue and red,
And arbitrary blackness gallops in:
I shut my eyes and all the world drops dead.

I dreamed that you bewitched me into bed
And sung me moon-struck, kissed me quite insane.
(I think I made you up inside my head.)

God topples from the sky, hell's fires fade:
Exit seraphim and Satan's men:
I shut my eyes and all the world drops dead.

I fancied you'd return the way you said,
But I grow old and I forget your name.
(I think I made you up inside my head.)

I should have loved a thunderbird instead;
At least when spring comes they roar back again.
I shut my eyes and all the world drops dead.
(I think I made you up inside my head.)

4819

(1 EYLÜL)

Ağustos bunaltıcı, zorlayıcı bir aydı- baştan sona! Eylül hoş geldi, benim en sevdiğim mevsim...

Bugün de çılgın bir gün oldu gerçi; yeni aya hesap kitap yaparak, aklımda binbir düşünceyi evirip çevirerek başladım. Karar vermek kolay değil, önümüzü görmek, risk almak kolay değil. Bir şekilde karar verilecek, yeni bir yola girilecek ve umuyorum ki güzel devam edeceğiz.

2 hafta içinde sangham ile buluşma planımız var; heyecan verici!


4818

(31 AĞUSTOS)

Bugün konsolosluk randevumuz var kızlarla; resmen Alman oluyorlar. Aşırı sosyal halleriyle herkesi güldürdükleri bir gün daha. Arama köpeğini sevmek istemeleri, memurenin masasına oturup poşet dosya ile oynarken kıkırdamaları, diğer çocukları görünce heyecanlanmaları bir alem...

Öğleden sonra kahve molası veriyoruz yenilenen AKM'de, ben gelmeyeli Taksim adeta başka bir yere dönmüş. Kimliksiz ve hissiyatsız, boş... Elbet yeniden canlandığı günler gelir. Yağmur başlayınca birden rahatlıyoruz sanki, yaz bitiyor işte...