31 Ağustos 2009 Pazartesi

70

Eski-ci
Yeni-den
İki-nci
Eski-den
Yen-im
Yeni-si
Eski-ler
Yeni-bir
Es-kim
İ-kinci
Yen-iki

30 Ağustos 2009 Pazar

69


Bir kere de yanında herhangi bir maske takmayacağım biri...!
Bütün maskelerimi en başından bilen biri...
Takındığım yüzlerce yüzümden korkmayan biri...
Lütfen!...

Bu kez "yüz"üme bakabilecek biri! Lütfen!

68

(29 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Önce fındık votka, sonra kavun votka
Ve bol bol nuri alço shot ardından
Topuklu ayakkabılar üzerinde
Kendini kaybetmişçesine dans eden
O siyah saçlı güzel kadın
Siyah dantelli bluzunu
Siyah dar eteğinin içine sokmuş
Ve siyah kalın kemeriyle
İnce belini iyice sıkmış
İçi paramparça, gözleri şişmiş
Belli ki bütün gece ağlamış
Kim bilir hangi keder yüzüne sinmiş
Ve fakat yine de eğleniyor
Kahkahaları yüksek atıyor art arda
Herkesten çok O eğleniyor inadına...

28 Ağustos 2009 Cuma

67

Merak edecek bir şey kalmadı, diyorsun
Çok fazla içine girdik yıllar önce birbirimizin
Senin için ben hep tekim, sen de benim için
Diğerleri yalnızca benim arızalarımdı, biliyorsun
Bile bile kendimi kandırmaktan bıktım, diyorsun
Belki de yalnızca uçarken mutlu hissediyorsun
Bense mutluluğu bulduğumda kabul edemiyorum
Diğerleri yalnızca senin arızalarındı, biliyorum...

27 Ağustos 2009 Perşembe

66

İplerimden tut ve istediğini yaparım
Bana doğru yaptır, bana yanlış yaptır
Senin kuklanım
İplerimi çek ve şarkılar söylerim
Dilediğin gibi davran, konuştur
Senin kuklanım

65

( 26 AĞUSTOS ÇARŞAMBA)

Bir grup şık insan toplandı
Kadınlar topuklu ayakkabı giymişti
Erkeklerin siyah ceketleri ilikliydi
Birer birer içkilerini aldılar
Hepsi de moda üzerine konuştular

25 Ağustos 2009 Salı

64


Çok dağınık bir adamdı
Elleri kağıt hamuru kokardı
Bazen koynuna tütün sinmiş
Bazen boynuna güvercin gizlenmiş
Bulurdum onu
Çok dağınık adamdı
Huzursuz bakışlarla dolanırdı
Defterleri, kalemleri arasında
Bir sabah yitik buldum onu
Unutamadığı bir rüyayı düşünüyordu
Ama bir türlü tam hatırlayamıyordu
Sinirliydi, kararsızdı, bana rağmen yalnızdı
Çok dağınık adamdı
Elinin kurşununu yüzüne silerdi
Yüzündeki isten öperdim onu

63

(24 AĞUSTOS PAZARTESİ)

Issız küçük bir adada
Bir korkunç hakim,
Bir tekinsiz eski asker,
Bir karısını unutamayan general,
Bir evde kalmış yaşlı ahlak kumkuması,
Bir duygusal genç öğretmen kadın,
Bir genç ve yakışıklı, paralı kadın avcısı
Bir sarhoş doktor,
Bir geçmişi şaibeli kayha,
Bir vicdan azabından uyuyamayan aşçı kadın
Ve bir eski dedektif
Hep birlikte ölü bulunsa
Bu gizemi nasıl çözerdiniz?
Adada onlardan başkası yoksa
İçlerinden biri katil olup
En son kendini öldürmüş olmak zorunda
Fakat en son kendini asan kadının
Ayağıyla devirdiği sandalye
kaldırılıp duvara dayanmışsa?

23 Ağustos 2009 Pazar

62

Artık sadece ayakkabılarım hatırlıyor
Üzerine basıp geçtiklerimi...

22 Ağustos 2009 Cumartesi

61

Memleketim,
Yabancı dil kurslarında
İlk derslerde sorulan
Ve bilinmesi
Çocuk oyuncağı olan
"O Nerelidir?" sorusuna
Diğer öğrenci benimle ilgili
Cevap verirken
Dilimde buruk bir tatla
Araya girip
Söylediğim kelimedir
Onu düzelterek:
"Türk değilim aslında..."

21 Ağustos 2009 Cuma

60

Hayat zaten bir oyundan fazlası değil ki!
Önemli olan samimi olmak sadece
Kendine, karşındakine yapmacıksız
Gerisi bolca kahkaha, şarap ve bazen
Buram buram mayhoş bir melankoli

59

(20 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Ağustos havası güzeldi, hafif rüzgarlı...
İki kız bir vapuru kalkmadan hemen önce yakaladılar ve dışarı alt kata oturdular.
Rüzgara rağmen güneş yakıcıydı, terlediler ve hemen kalksın istediler.
Kınalıada'ya yönelen vapur döndü ve kızları gölgede bıraktı. Bir de şu vapurda sigara içme yasağı gelmemiş olsaydı!
Kınalı'nın plajına yanaşan vapurdan inmedi iki kız.
Burgazada'da indiler, iskele yakınında bir banka oturup simit yediler.
Sonra 3. kız geldi, hep birlikte Kalpazankaya'ya yürümeye başladılar.
Deniz adanın bu tarafında fazla dalgalı ve pisti, "Belki de geri dönmeliyiz" dedi 3. kız.
İskele yakınındaki liman tarafına havlularını serip denize girdiler.
Deniz suyu kızlardan birine çok sıcak geldi, biraz da bulanık...
Sonra birer çay içip Büyükada vapuruna son anda yetiştiler.
Vapurda bir grup Lübnanlı öğrenci şarkılar, marşlar söyleyerek eğleniyordu.
Büyükada her zamanki gibi kalabalık ve kaotikti, kızlar bundan bunalıp en tepeye çıkmaya karar verdiler.
Yürüyüş uzun ve yorucuydu, güneşin altında 1,5 saat sırtlarında çantalar ve fotoğraf makineleriyle tırmandılar.
Son taşlı yokuşa geldiklerinde kızlardan biri artık terden sırılsıklam olmuştu ve ayakları ağrıyordu.
Aya Yorgi'ye selam edip yiyeceklerini aldılar.
Aşağıdaki koya, ormana ve denize bakan en uçtaki düz kayanın üstüne oturup günbatımını seyre daldılar.
Sandviçlerini yedikten sonra şaraplarını yudumladılar.
Aşağı inmeye karar verdiklerinde hava kararmıştı, rüzgar sertleşmiş ve soğumuştu.
Üşüyen 3 kız şarkılar söyleyip gülüşerek çıktıkları yoldan geri sahile indiler.
Saat geç olmuştu ve birinin vapuru kalkmak üzereydi.
Onu uğurlayıp 2 kız adada bir saat daha kalmak istediler.
Çaylarını içip sonra onlar da döndü eve, tenlerinde güneş kokusu vardı, dudaklarında deniz tuzu, nefeslerinde ada rüzgarı...

19 Ağustos 2009 Çarşamba

58

Bu yıl bembeyaz ve çok soğuk bir kış istiyorum.
Ateş yakıp önünde oturmak için, öylece,
hiçbir şey yapmadan saatlerce...
Bu kış karla örtülü bir Prag sokağı istiyorum.
Pandomimci bir çocuğu çekmek için,
kısa pantolonu ve şapkasıyla,
boyanmış yüzünde belirsiz bir ifadeyle...

18 Ağustos 2009 Salı

57

EylüldeKeyifliYolculukMRharflerindenBiriAklındaFakatOturmuş
DeğilİyiBiriAmaSıkıntılarıVarVeGeleceğiOlacağınaGüvenmiyor
sun2009ÇokYoğunBirYılHemOkulHemİşYüksekEğitimVe
OrtaklaşaKazanılacakParaERNHarflerindenBiriyleTanışıcaksın
DuygusalHayatınÇokOlumluTaşlarYerineOturacakAralığaKadar
UzunSüreliCiddiİlişkiBirlikteAynıŞeyleriYapmaktanHoşlanacağın
BiriyleBirlikteOlacaksınDediBugünBanaBirFalcı

17 Ağustos 2009 Pazartesi

56

Kökü bende bir sarmaşık olmuş Dünya, sezmekteyim
Mavi, masmavi bir ışık ortasında yüzmekteyim...

16 Ağustos 2009 Pazar

55

Adalardan modalara geçilir
Yar elinden zehir olsa içilir
...
Adalara gitsek bu hafta
Şarap içirsek birbirimize

15 Ağustos 2009 Cumartesi

54

Çikolatayı eritip
Yumurtaları çırptım
Kaplara doldurup
Fırına verdim
Sevgilim bu akşam
Sana sufle diye
Sıcak aşk getirdim

53

(14 AĞUSTOS CUMA)

"Beyninizde şüpheli kitle bulduk" diyen doktora bile güldüm,
Telefonu suratıma kapatan sana gülemedim..
Hastanede damarımı bulamadıklarında bile ağlamadım,
Gece yarısı yanına geldiğimde sana sarılıp ağladım...
Ölmeyeceğimi öğrendiğime bile sevinemedim,
Beni ne kadar sevdiğini öğrendiğime sevindim...

13 Ağustos 2009 Perşembe

52

Manyetik rezonans dalgaları arasında
Kendimi korumak için hayal kurdum
Helikopterden okyanusa atladım
Issız adanın büyülü turkuazını keşfettim
Ya da ceketime düğmeler diktim
Kolay olmuyor bugünlerde kendimde kalmak
Kader, seni takip ediyorum sadece

12 Ağustos 2009 Çarşamba

51

Şu an bu vapur batsa ve ölsem; cüzdanımda babamın gençliğinin siyah-beyaz fotoğrafları yanında eli öpülesi bir amcanın gidilmiş bir konserinin biletini ve çantamda sebze yemeği tarifleri yanında denenmek üzere bir kağıt parçasına çizilmiş sevişme pozisyonlarını bulurlar...

11 Ağustos 2009 Salı

10 Ağustos 2009 Pazartesi

49

Sabahın ilk saatlerinde
Görünmez bir elin
Beklenmedik demir yumruğu
Dilimde paslı kan kızılı
Başımda dönüp duran pervaneler

9 Ağustos 2009 Pazar

48

Kavga etmek bu kadar eğlenceli iken, dişime göre bir rakip olmaması ne sıkıcı!

8 Ağustos 2009 Cumartesi

47

Ben: "Benim gibi genç ve güzel bir kadın nasıl olur da cumartesi gecesini evde tek başına geçirir!?"

Karl Lagerfeld: "Tasarımda yalnızlık bir zaferdir."

John Galliano: "Peki ya David Bowie'ye ne diyorsunuz? O seksi bir yaratık..."

Karl Lagerfeld: "Kendimle gayet iyi başa çıkabilirim. Kendime karşı tam bir faşistim! Soru yok. Yalnız emirler var. Onları izlerim."

John Galliano: "Elbette, bir gün ben de Chanel markası gibi olabilmek isterim."

Karl Lagerfeld: "Bazıları yahudi Chanel'i bugün bir Alman'ın yönetmesinden rahatsız!"

John Galliano: "Ama ben bir sanatçı değilim. Belki küçük s ile başlayan biri..."

Karl Lagerfeld: "Hayatın amacı yine kendisidir!"

7 Ağustos 2009 Cuma

46


Gecenin sonunda bir veda cümlesi mırıldanıyorsun:
"Umarım tatmin olmuşsundur, sevgilim..."
İçim ezilerek hiç yetmediğini düşünüyorum, hiç yetmeyeceğini...
Şarkılarını yaşattığım için teşekkür ediyorsun,
Ne incelik!
Şarkılarına teşekkürler, beni yaşattıkları için.
İspanyol telleri beni yolculuğa çıkarıyor
Yıldızlar arasına,
Lorca'dan dizeler söylüyorsun usul usul_
Sana teslim olmak için bir neden daha!
Eğilip bükülüyorsun, şapkan önünde
Ne zarafet!
İçim titreyerek eşlik ediyorum
Sen söylemiştin yıllar önce;
"Her sözde bir ışık kıvılcımı var,
Hangisinin duyulduğu önemli değil_
Kutsal ya da kırık dökük bir Hallelujah!*"
Beni duyup duymaman önemli değil,
Aynı anda hem kutsal, hem kırık hissettiğimi...



*Hallelujah: Şükürler olsun!




....................................Bay Leonard Cohen'e.................

6 Ağustos 2009 Perşembe

45

İzin vermiyorlar demişsin,
Bir kadının seni öldürmesine
Şarkı kulesindeyken...
Peki seni yine
Bir kadın öldürmemiş miydi
Chelsea Oteli'ndeyken?

Eğer sokakta yalnız yürümek istersen
Senin için görünmez olurum, demişsin
Ay çok parlak ve zincir çok sıkıysa da.
Ama biliyorsun sen de pekala,
Bir erkek asla geri kazanamadı bir kadını
Dizleri üstüne çöküp yalvarsa da.

Son gördüğünde pek yaşlanmış gelen
Ve mavi yağmurluğu omzundan yırtılmış
Dostuna teşekkür ediyorsun
Kadının gözlerindeki hüznü aldığı için.
Oysa bu değildi içinden gelen
Sen hüznün orda güzel durduğunu düşünmüş
Ve hiç uğraşmamıştın yok etmek için.

"İsa bir denizciydi" diye şarkı söylüyorsun,
"Herkes birer denizci olsun dedi
Deniz onları azad edene dek"...
Onunla gitmek istiyorsun bunu dediği için;
Ama O kendisi de kırılmıştı, biliyorsun
Terk edilmiş, neredeyse insan gibi
Gökler O'na açılana dek...

Bin öpücük derinden geliyor sesin
Hank Williams'tan cevap yerine öksürük yankılanıyor
Geleceği görüyormuşsun ordan, anlatıyorsun
"Cinayet!" diye bağırıyor sesin
"Hazırlıklı olun, geleceği gördüm ben!" diye haykırıyor
Bombalardan ve yok edilen ceninlerden bahsediyorsun

Valse davet etmişsin beni, olanca zarafetinle
Çünkü herkes bilir, diye eklemişsin
Senin bana gerçekten aşık olduğunu
Ve sadık kaldığını, belki bir iki gece dışında...
Herkes bilir tedbirli olduğumu, gizliliğimle
Sakladığım kalbime son bir bakış atmışsın
Yalnızca çok fazla insan oldu
Tanışmak zorunda kaldığım, giysilerimi çıkarınca...


................................Leonard Cohen'e.....

5 Ağustos 2009 Çarşamba

44

Şafağın sökmesini beklerken
Bir köy kahvesi kapısı önünde
Sinirli sinirli dumanı üflüyorum
Ta içime çekmişim tütünün kokusunu
Bembeyaz kesmiş, titriyor ellerim
Sinirden mi rüzgardan mı, bilmiyorum
Gözlerim uzaklara dalmış,
Bir ileri bir geri adım atarken
Sadece Güneş'i gözlüyorum
Arada bir giren çıkan oluyor kahveye
Anlam veremeden süzüyorlar beni
Kapı önünde sabahın beşinde
Bir kız tütün çekiyor, sinirli sinirli
Bir derdi var muhakkak, diyorlar
Derdimi ben de bilmiyorum,
Sadece Güneş'i özlüyorum...

4 Ağustos 2009 Salı

43

Aynaya baktım, Erzsébet
Ölümü gördüm
Beyazlarımı çıkarıp
Siyahlarımı giydim
Kırmızıyı düşledim,Erzsébet
Tırnaklarımı biledim
Dişlerimi sivrilttim
Aynı kadehten içmek
Aynı küvette yıkanmak için
Çünkü bilirim;
Her katil aşktan öldürür
Ve her aşık katildir
Hep bilirdim bunu, Erzsébet


Erzsébet Bathory'nin anısına...

3 Ağustos 2009 Pazartesi

42


Tik Tak..Tik..Tak..

....Var...Yok...Rüya...Gerçek...Hayal...Gerçek... Düş...Varlık..Yokluk..Hiç...Bir..Sanı...Tanı... Tanım...Sınır...Sınırsızlık...Yokoluş...Sıfır...

Tik. Tak.

Zaman...Döngü...Felek...Çember...Talih...Kaza... Tekerlek...Baş...Son..İlk..Son...Tekrar..Döngü.... Zamansızlık....Sonsuz..Son...Sonsuzluk...Sıfır...

Tik-tak-tik-tak-tik-ta........................!

Saat sıfırı gösterdiğinde, hayaller gördüren saat çiçeğinden bir yudum bal özü tat ve yokluğa karış.

2 Ağustos 2009 Pazar

41

Take me to the place where you go
Where nobody knows

40

( 1 AĞUSTOS CUMARTESİ)

Yollar, yollar...
Rahatsız bölük pörçük uykular...
Rüya parçacıkları...
Akılda kalan bir huzursuzluk
ve özlenen bir sevgili...
Hızla giden otobüsün havasızlığı, karanlığı
Kasvet çöken bir gece yolculuğu
Sonra Güneş.
Sabah.
Eve dönüş.

39

( 31 TEMMUZ CUMA)

.Orta iskele. Müzik. Leonard Cohen şarkılarına eşlik. Dondurma. Tekrar iskele. Gitar. Merhaba. Müzik. Sohbet. Yıldız kayması. Gece denizi. Gülüşmeler, konuşmalar. Söylenen şarkılar. Don't look back in anger. Uzak ülkelerden eski hikayeler. Sonra kalkış. Araba. Bira. Yüksekler. Manzara. Yeniden müzik. Arabanın üstü açık. Oradan çıkıp yıldızlara bakış. Hep beraber Yavuz Çetin. Sana olan aşkım hep akan bir su. Çok güzel! Böyle çok keyifli. Biram bitti, yeni bir tane açıldı. Çok güzel burası! Sonra biraz dışarısı. Yürüyüşler. Tanımadık biriyle bilinmedik bir yolda gezintiler. Yine uzak ülkelerden kalma eski hikayeler. Bir tepede oturuş. Sabah ezanı. Gün ağarışı. Tan kızıllığı. Arabaya dönüş. Sabahın köründe eve giriş. Sonra rüyalar. Rahatsız rüyalar...

38

( 30 TEMMUZ PERŞEMBE)

Deniz feneri yanıp sönüyordu. Rüzgar kulaklarımda uğulduyordu. Yıldızlar yüzlerce parlıyor, birkaçı bize göz kırpıyordu. Uzun süre bakarsam gökyüzüne yükselecek gibiydim, ürperdim. Her yanı saran yoğun bir ıssızlık duygusu vardı. Hiçliğin ortasında senle başbaşa kalmak isteği uyandı birden içimde. Fenerin yanında, tepede bir evde, rüzgara karşı... Serin, uğultulu gecede bembeyaz bir yatağı paylaşmak, kokuma hapsedip, başını göğsüme yaslayıp, seni uyutmak, senle beraber ben de uyumak istedim.

37

( 29 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Azrail ile Düşsel Diyalog

Azrail sordu: "Bir orak seçsen nasıl bir tanesini seçerdin?"
Ve siyah parlak metalden orağını pelerini altından çıkarıp kızın yüzüne doğru savurdu.
Farkında olmadan bir sihirli kelime mırıldandı kız, koruyucu bir kelime.
Sonra yutkundu, ürkek, cevap verdi: "Keskin bir tane, heralde.."
Doğru cevabı bulması gerekiyor gibi hissediyordu.
Azrail gülümsedi, yine de tehditkardı,
"Bence sen bir orak alsan böyle yapardın" dedi
Ve orağın bıçağını sapından ayırdı.
Silahı etkisiz hale gelmiş, tehlike geçmişti.
Kız rahatladı.
Bunu bir barış mesajı olarak algıladı.

36

( 28 TEMMUZ SALI)

Bana esmeyi anlat..
Esip geçmeyi anlat...

35

( 27 TEMMUZ PAZARTESİ)

Senden çok uzaktayım sandın, oysa hep seninleydim. Düşlerimde dudakların diye kendimi öptüm, saçlarının kokusunu duya duya başını göğsüme bastırırken yastığıma sen diye sarılıp tatlı uykulara daldım, rüyalarımda hep senle konuştum... Hiç mümkün müydü aklımdan çıkarmam, hiç yer kalır mıydı bir başkasına içimde, bunca senle doluyken?

34

( 26 TEMMUZ PAZAR)

İstanbul'da bir gelin beyaz eteklerini döndüre döndüre dans etti bu gece. Seni aradım, balkonda uyuyordun ve bana geveleyerek "Seni seviyorum" dedin. "Şimdi çok sarhoşum ama yarın arayacağım... Seni çok seviyorum!"

Duyduğum en içten, en tatlı şeydi sarhoş sesin!

33


( 25 TEMMUZ CUMARTESİ)

Elmalı votka eşliğinde itiraflar gecesi. Bir sen-bir ben-bir yudum votka. Fonda Küba jazz müziği...