30 Haziran 2016 Perşembe

2563

Tatil öncesi son halledilecek işler bugüne yığıldı; 1 çift acil siparişin tamamlanması, kargolar, muhasebeci, kurdele alışverişi, bir yandan kendimi hazırlamak derken... Akşama kaldı yolculuk, hayırlısı.

29 Haziran 2016 Çarşamba

2562

Sıkıntılar bitmedi, tatil öncesi halledilemeyen işler aklımda kaldı. Keyfim yok, keyif bırakmadılar zaten memlekette orası ayrı. Her meselede ayrı bir zorluk çıkıyor sanki, sürekli yeni sorunları çözmek için uğraşmaktan yoruldum. Bugün yanlışlıkla birini aradım, aslında keşke onunla biraz vakit geçirebilseydim-belki iyi gelirdi. Bazen en yakınların da iyi gelmiyor, hatta kaçmak istiyor insan.

28 Haziran 2016 Salı

2561

Kabuslarımdaki ortamlar gerçek oluyor artık...!

27 Haziran 2016 Pazartesi

2560

Pazartesi sendromunu aşmak için Likya yolunun ilk etabını yürüyen arkadaşımla konuştum ve ondan güneyin havasını, deniz kokusunu, Kaş haberlerini aldım.
Çıralı'nın salaş ortamlarını, Olimpos'un freak gecelerini, tesadüfi karşılaşmaları, kış gelmeyecekmiş gibi hayatın gerçeklerine boş vermeyi hatırladım...
Tatilin yaklaştığını idrak edince iyice heyecanlandım!

2559

(26 HAZİRAN PAZAR)

Bugün evde piknik yapalım dedik!
Köy evimizin minik balkonuna masa kurduk, giderken alışveriş yaptık.
Mangal yapacağımız için yanına ljutenica iyi gider diye düşündüm ve sebzeleri aldım.
Küçücük fırında sıcak mutfakta biraz işkenceli olduysa da, patlıcanları, kırmızı ve yeşil biberleri közledik, domatesleri kaynar suya sokup hepsinin kabuklarını soyduk, doğrayıp tencereye attık.
Sarımsakları tuzla dövüp zeytinyağı ve poi ile birlikte attık sebzelerin içine, kaynadı da kaynadı...
Tüm çabamıza değecek kadar nefis bir sonuç aldık, servis ederken de balzamik sirke ekledik biraz.

Misafirler arkadaşlarını da getirince 6 yerine 10 kişi oluverdik, hemen küçük bir masa ekleyip sığdırmaya çalıştık gelecekleri balkona.
Bardakları tabakları silip dizdik, su bardaklarının her biri farklı ama olsun.
Neyse ki elleri boş gelmemişler, hatta fazla fazla ekmek, salatalık malzeme, et ve rakı getirmişler.

Beyler mangal başında etleri, köfteleri ve kanatları kızartırken biz de reyhan, marul, kıvırcık, dereotu, rokaları suya basıp çıkardık, itinayla doğrayıp kocaman salata kaseleri hazırladık.
Sonrası bal şeker; kimi meşe ağacı altına oturdu serin serin sigarasını içti, kimi ekmek arası yapıp merdivene çömeldi, kimi masa başında sohbet çevirdi...

İyi ki Emirli'deki evimiz var, dedem sağ olsun, diye düşündüm bir kez daha.

Akşama doğru bulaşıkları imece usulü yıkayıp kuruladıktan sonra epeyce yorulmuş ve bu harika hafta sonunu geride bırakmış olmanın hüznüyle yüklü halde eve dönerken yağmur yağdı biraz...

2558

(25 HAZİRAN CUMARTESİ)

 Bugün ilk vitrinimiz yaptık!
 Sıcakta, dar alanda tavana matkapla delik açıp dübellere çengeller takarak, bu çengellere siyah iplerle beyaz küplerimizi asmayı denedik önce.
Sonunda küpleri birbirine vidalamaya karar verdik düzgün durmaları için ve alçaklı yüksekli hizaladıktan sonra sabitleyip iki baştan astık.

Pek hoş oldu, içime de sindi doğrusu. Ardından tenteci de gelip ölçüsünü aldı, onunla da anlaştık.

Her şey yavaş yavaş yoluna giriyor artık, uzun zamandır uğraştığımızın sonucunu alıyoruz...

Akşamüstü tatile birlikte çıkacağımız arkadaşlarımızla alışverişe gittik; erkek olmak ne kolay: bir tshirt bir şort alıp ucuza çıkıyorsun işin içinden!

Eğlenceli tshirtler alıp birer bira içmeye terasa oturduk, sağlam yorulmuşuz.

2557

(24 HAZİRAN CUMA)

Kendi işimi yapsam bile cuma akşamları bir iş çıkışı heyecanı yaşadığım doğrudur.
Bu cuma iş çıkışımı yine Abap'ta 2 birayla yaşamayı tercih ettim.

Etekleri uçuşan tiril tiril uzun bir elbise içinde akşam serinliğinde, henüz kurumamış saçlarımı esintiye bırakmışım, bira buz gibi aç karna tadını çıkarıyorum, çarçabuk çakırkeyf olabilirim gibi geliyor bu akşam, öyleyse hoşuma gitmeyen ufak tefek şeylere boş vereyim gitsin-benim yanıma yaklaşamazlar!

23 Haziran 2016 Perşembe

2556

Bu Haziran geceleri bile sıcak ve akşamlarım gelinlik bakmakla geçiyor...
Kendime ait bir şey olmalı, özel hissettirmeli, yine de fazla çaba harcanmış gibi görünmemeli, herkesinkine benzer olmamalı, fazla abartıya veya klasiğe kaçmamalı...
Aslında kısaca; vintage havasında ve el yapımı izler taşıyan, rahat hareket edebileceğim bir gelinlik hayal ediyorum.
Bakalım sonuç nasıl olacak? Kumaş bakmaya başlıyorum yarın.

2555

(22 HAZİRAN ÇARŞAMBA)

Sigortayla uyandım gelinlikle yattım bugün.

22 Haziran 2016 Çarşamba

2554

(21 HAZİRAN SALI)

Sahilde iş çıkışı akşam serinliğinde sarı sandalye oturmaları...

20 Haziran 2016 Pazartesi

2553

Pazartesi sendromlu kedim Safinaz: Çalıştırmıyor ki velet!

2552

(19 HAZİRAN PAZAR)

Sabah tereyağında yumurta ve salçalı yoğurtlu nostaljik kahvaltımızı çiçekli Sümerbank porseleni tabaklarımızda ettik.
Sular gelince akşamdan kalma dev bulaşık dağını yıkayıp kuruladık ve evi mümkün olduğunca bulduğumuz gibi bırakmaya çalıştık.
Toparlanma faslı bitince yola düştük yine, yakıcı sıcaklarda denize girmeden serinlemek zor...
Riva'ya dolambaçlı ve aşırı toz topraklı yollardan ulaşıp rahat yüzebileceğimiz bir koy aradık, ne yazık ki bulamadık. İlk gittiğimiz yer atılmış çöplerle kirlenmişti, ikincisi de aşırı dalgalı ve köpüklü deniziyle pek keyifli değildi. Yine de güneş altında dergi okurken uyuya kalmak iyi geldi.
İliklerime kadar ısındım ve çok yorgun hissederek dönüş yoluna geçtik.

2551

(18 HAZİRAN CUMARTESİ)

Şehre sıcak basmışken biz kurtarılmış bölgede meşe ağacının gölgesindeyiz...
Bu dallar arasına çocuklarımız için bir ağaç ev yapalım, diyoruz.

Sessizlik de sıcak gibi çöküp yayılıyor etrafımıza, inşaat gürültüsünden uzak uyandığımız bir gün başlıyor.
İmkanlarımız kısıtlı; bu durum bir mahsur kalmışlık hissi yaratıyor ki ben çok severim.
Kutuya giren kediler gibi bu eve sığınmışız, kah elektrik kah su kesiliyor ve elimizde ne varsa onunla yemek yapıyoruz.
Televizyonda acayip kanallar var ve hepsinde ya Kemal Sunal filmleri oynuyor ya üfürükçü hoca reklamları...

Akşama arkadaşlarımızı çağırdık, öğleden sonra deli kalabalık bir yere alışverişe gidiyoruz.
Balık yapalım, diyoruz ve yanına salatalık otlar alıyoruz.
Evde anneannemin Kapadokya'dan aldığı şaraplar duruyor; 2 kırmızı, 1 beyaz, 1 roze.
Evcilik oynamak en sevdiğim şey!
Balkonu yıkayıp kenar köşeyi biraz süpürüyoruz.
Semizotunu zeytinyağlı pişiriyorum, fesleğen ve rokaları yıkayıp suya basıyorum.
Patatesleri haşlayıp soğanları tuzla ovuyor ve baharatlı nefis bir patates salatası hazırlıyorum.
Misafirlerimiz elleri dolu geliyor; birlikte haydari ve tereyağında biberli karides yapıyoruz.
Sofra rengarenk, akşam karanlığında meyveler geliyor.

Gece serinliğinde bahçede korku filmi izlemek müthiş heyecan verici!
Lanetli Çocuk tam da şu an istediğim kolay ama gerici bir film: oyuncak bebekten korkutmayı acaba ilk kim akıl etmiş?


2550

(17 HAZİRAN CUMA)

Sonunda beklenen cuma geldi- haydi kaçalım!
Aklımıza takılan her şeyi unutalım, tam yol gaza basalım.

Akşama Emirli'deyiz, yaklaşık 15 tane örümcek bulmamızı saymazsak şu an olmak istediğim tek ev.
Sessizlikte sadece köpek havlamaları ile kurbağa vraklamaları duyuluyor...
Yolda çok acıkmıştık, hemen sofraya oturup ardından bir şişe blush açıyoruz.

Kiralık dairelere bakmaktan sıkılınca, lanetimizi kırıp internetten korku filmi izliyoruz.
Bu esnada voltaj düşüklüğünden lambalar yanıp sönüyor, bir aydınlanıp bir kararan odada, aniden açılıp kapanan tarih öncesi radyo ve tüplü televizyonun yanında adeta bir perili ev klişesi yaşıyoruz.
Sığınaklı bir film seçmişiz; Cloverfield Yolu.
 Erkek arkadaşını terk ederken yolda trafik kazası geçiren genç kadın kahramanımız, uyandığında kendini tanımadığı bir odada yer yatağına zincirlenmiş bulur.
 Kaçırılmadığını, aksine hayatını kurtardığını iddia eden bir adamla karşılaşır. Dışarıda artık yaşam kalmamıştır adamın söylediğine göre; nükleer ya da kimyasal bir saldırı sonucu hava kirlenmiş ve canlılar ölmüştür.

Yeterince yiyecek ve içecekle dolu bu yer altı sığınağında film izleyip oyun oynayarak hayatta kalacaklardır. Gerçekte bu sığınak mı güvenlidir, yoksa dışarısı mı?



2549

(16 HAZİRAN PERŞEMBE)

Sevgiliyle sahilde buzlu kahve, moral bozukluğuna ve evlilik öncesi strese bire bir!
Darbukayı berbat çalan çingene çocukları, eriyen buzlarıyla sulanan kahvenin taşırken dökülmesi, yemek takımının sığmadığı vitrinler ve uyutmayan fıtıfıtıcı kediler bire bir...


15 Haziran 2016 Çarşamba

2548

Sıcakların bastırdığı sinirleri geren yaz günleri kapıda...
Masamda bilgisayar başında oturup çalışırken bunaldım bugün.

2547

(14 HAZİRAN SALI)

Durdu durdu, tam da ikindi vakti gökyüzü sağanağı boşalttı üzerimize...
Çocukluk arkadaşları, askeriyeden dostları, akrabaları derken evi dolup taştı Selçuk Paşa'nın.
Her yerden o kadar çok börek, helva, yemek geldi ki dağıta dağıta bitiremedik.
Anılarını yazdığı kitabını imzalamış bir genç hanıma, ondan hayranlıkla bahsediyordu.
Herkes onu iyilikle andı, elinin uzandığı onca insan ardından ağladı.
Hepimiz onunki gibi bir hayat yaşayabilsek!

13 Haziran 2016 Pazartesi

2546

Pazartesiler her zaman sevimsizdir...
Bu pazartesiye de keyifsiz ve enerjisiz başladım, kahvaltıdan sonra 45dk. egzersiz yapıp banyoya girince kendime geldim.
İşlere geri dönünce yine biraz moralim bozuldu ama günü hafif atlattım yine de.
Önümüzdeki aylarda alınacaklar, ödemeler kafama takıldı biraz.
Doğru düzgün eşyalar istiyorsak fiyatlar yüksek, rahatça yaşayacağımız bir ev bakıyorsak kiralar imkansız...
Bakalım kısmetimizde neresi var? Olmadı Emirli'ye geçer mis gibi otururuz, diyorum. Kedili köpekli, çimenli bir hayatımız olur hiç değilse.
Güzel olsun!

2545

(12 HAZİRAN PAZAR)

Hayat ne garip...
Dün akşam birlikte sohbet edip güldüğümüz yemekten sonra bu sabah Selçuk amcamın ölüm haberini aldık.
Sabah meğerse yengem onları kahvaltıya götürmek üzere evlerine gitmiş, hazırlanmış beklerken babası kalp krizi geçirmiş, ambulans çağırıp müdahale etmişlerse de kurtulamamış.
Örnek alınacak ve gurur duyulacak bir insandı, tertemiz, çok düzgün bir hayatı oldu.
Kimseye zararı dokunmamış, ülkesine hizmet etmiş, zorluklar yaşamış değerli bir askerdi.

Akşama doğru zaten son yıllarda hafızası pek yerinde olmayan eşini ziyarete gittik, evlerinde onun varlığı hala hissedilir gibiydi, hayat ne garip...

2544

(11 HAZİRAN CUMARTESİ)

Sabah Fenerbahçe parkına gideriz diye arkadaşlarla sözleşmiştik, uyanamayınca ve hatta çalan kapı zilini Ramazan davulcusuna yorunca ne yapalım-parkı eve getirdik!
Börekler, roka salatası, kahve ve peynirlerle keyifli bir kahvaltı ettik; bir yandan bizden hala ürken şapşal kedilerimizi sevmeye çalıştık.
Aşırı yemeğe düşkün ve ne yazık ki kumlarını günde birkaç defa ziyaret eden bu tipitoş haylazlara mama dayandıramayacağız!
Salonu günde 2 defa süpürüp kumu günde 2 3 defa temizliyoruz şaka değil.
Öğleden sonra dışarı çıkıp yaklaşan yaz tatilinin eksiklerini tamamlayalım dedik ve bez ayakkabı, şort, mayo filan baktık.
Akşama zaten yemeğe davetliyiz, dayımlara giderken vişneli limonlu dondurma alıyoruz, ferah ferah...
Tabaklarımızı dev doldurup sohbet muhabbetle yediğimiz keyifli bir akşam yemeği sonrası arabanın çalışmadığını fark ederek sevimsiz bir sürprizle karşılaşıyoruz.
Gece yarısı servisi arayıp elemanın gelmesini beklerken sol tarafımızdaki ıssız parkı orman varsayıp korku filmi senaryoları kuruyoruz...

2543

(10 HAZİRAN CUMA)

Cuma akşamının ve sevgilimin gelmesinin huzuru, bir parça hafifletti endişelerimi... Yine de içten içe gerginliğim sürüyor; bir yandan yeni işlere giriştiğim bir dönemde bu nereden çıktığı belli olmayan talihsizlik, bir yandan henüz evimizin ve eşyalarımızın hazır olmaması bana güvensiz hissettiriyor. Bu güvensizlik hissini paylaşmadığım için de biraz sinirliyim sanırım, hafife alınmış hissediyorum. Temmuz ortası tatilden döndükten sonra yapılacakları, alınacak eşyaları filan planladım; kağıda yazmak iyi geldi. Umarım düşündüğümden kolay olur, 2 aylık bir süremiz olacak her şeyi halletmek için...

10 Haziran 2016 Cuma

2542

(09 HAZİRAN PERŞEMBE)

Haftalardır ertelediğim cilt bakımı randevuma sonunda bugün gittim, 2 saatliğine gevşeyip sohbet etmek iyi geldi...
Güzel hissetmek aslında insanın kendiyle iletişimde kalmasıyla bağlantılı bir duygu.
Estetisyen kızlarında kedileri varmış, birininki yavruymuş; aynen Safinaz gibi deli deli hareketleri olduğunu anlatınca çok güldüm. Bizimki meğer türünün tek örneği değilmiş; atlamalar ısırmalar tırmıklar bu manyakların ortak tavrıymış!
Öğleden sonra dükkanımın tentesi ve stickerları için tabelacıyla görüştüm, güzel olacak gibi, aklımda canlandırdıkça hoşuma gidiyor...

2541

(08 HAZİRAN ÇARŞAMBA)

Sorunlarla başa çıkmaya çalışmaktan sıkılınca kendimi dışarı attım bu akşam; önce nişanlımın kedilerine bakmaya gittim. Pırt diye kanepenin arkasından çıkıp bana bakan 6 göz pek komikti. Yine sevdirmediler kendilerini ürkek ürkek dolandılar etrafımda fazla yaklaşmadan.
Oradan çıkıp öylesine dolanmaya gittim, biraz dış dünyadan bir şeyler görmek istedim açıkçası, işime odaklanmak iyi hoş da bu kadar dışarıyla bağını koparmak iyi değil.
İki vitrin baktım kendime geldim, yazın geldiğini hatırladım, hatta tatile az kaldığının farkına vardım.
Umarım bu süreç ay sonuna doğru çözüme kavuşur ve Temmuz daha tatlı geçer!

2540

(07 HAZİRAN SALI)

Biraz bunaltıcı geçiyor bu hafta, rutinden farklı...
İnsanın günlük düzeni bozulunca nasıl da geriliyor, sudan çıkmış balığa dönüyor bir süre.
Bu dönemi de atlatıp düzlüğe çıkacağız, çok yakında.

7 Haziran 2016 Salı

2539

(06 HAZİRAN PAZARTESİ)

Dükkanımın vitrinine raf aldım ya içimde bir mutluluk!
Adeta tek eksiğim rafmış, tüm ihtiyacım buymuş da bütün sorunlarım çözülmüşçesine bir rahatlama...
Şimdi iç içe geçen beyaz küplerimle oynuyoruz evde, Safinazla ben.

5 Haziran 2016 Pazar

2538

Akşamdan kalma uyandığımız bu pazar günü bize 3 sevimli yumurcak getirdi; 2 aylık sürmeli tüy yumakları ev değiştirmekten epeyce korkmuşlar, bikbikleyip durdular önce, masa altına saklandılar.
Yavaş yavaş ortaya çıktılar sonra, kanepelerin altında oyunlar oynadılar. Bu esnada ben neden kediden yana hiç şansım olmadığını, dünyanın en asil kedisini bulduğumdan 3 ay sonra niçin kaybettiğimi ve kala kala benim evdeki bu sıçana kaldığımı düşündüm...
Kısmetime Safinaz düştü!
Akşamüstü güneş vurunca hepten sıcak olan barın iç tarafındaki masada ödeme alma sistemlerine baktık ta birkaç saat içinde beynimiz sulandı, işin içinden tam çıkamadan kapattık.

Pazar akşamlarına özgü huzursuzluk bu hafta biraz daha yoğun olacak elbet; sebeplerim var.
Ama bu kez mutluluk kaynağım da gürül gürül: cumartesi gecesi motorda bana "Neden Eylül'de evleniyoruz? Hemen yarın evlenelim bitsin bu işkence!" diyen bir sevgilim var. "Ben senden daha çok almak istiyorum, ne yapsak az geliyor ben daha fazla istiyorum!" dediğinde ne demek istediğini gayet iyi anlayabiliyorum. 
Çünkü bana da az geliyor!

2537

(04 HAZİRAN CUMARTESİ)

Kalpli Barba Yani mi kalpsiz Barba Yani mi derken Ramazan'ı takip ettik ve öz has hakiki Barba Yani'yi bulduk!
4 kişilik rezervasyon yapıp 5 kişi masaya oturduk; akşamüstü gidip gece yarısı döndük ve yanlış saymıyorsam 2 kalamar, 4 karides, 4 ahtapot bacağı ile 6 meze istedik.
1 büyük 2 küçük rakı içip 2 meyve tabağı ile 2 dondurmalı irmik tatlısı yedik.
Nikah şahitlerimizi bulmanın huzuruyla neşe içinde eve döndük; hepimiz biraz çakır keyiftik...


3 Haziran 2016 Cuma

2536

Kuzenime mezuniyet ayakkabısı yaptım pek de güzel oldu!

2535

(02 HAZİRAN PERŞEMBE)

Dükkanımın elektriğini açtırdım, bir iş daha aradan çıktı.
Haftaya tabela ve tentesini yaptırdıktan sonra da vitrin düzenlemesi kalıyor ki bu en zevkli kısmı.
Yıllar önce hayal bile edemeyeceğim bir noktadan nerelere geldim!
Öyleyse hiç enseyi karartmadan çalışmaya devam...
Her zaman bir kapı kapanır bir kapı açılır, yeter ki yılmasın insan.

1 Haziran 2016 Çarşamba

2534

Haziran gerçekten can sıkıcı başladı ve zor geçecek gibi...
Haziranları severiz oysa!

Bir şekilde bir çıkış yolu bulunacak, bulunmalı.
İşini doğru yapan benim gibiler için her zaman bir yol vardır diye düşünüyorum.

Belki de bu sayede tanıştığım insanlar, öğrendiklerim kendimi geliştirmemde önemli veriler sağlayacak.
Haydi önümüze çıkan engelleri atlama taşlarına dönüştürelim- yola devam!

2533

(31 MAYIS SALI)

Bu sabah yurtdışından ödeme alan pek çok kişi gibi benim de hayatıma bir bomba düştü.
Hatta tanıdıklarımdan teselli telefonları bile geldi.
Forumlarda mesajlar ve fikir alışverişi yanında elbette çok fazla spekülasyon ve bilgi kirliliği de var...
Belirsizliklerle dolu bir döneme giriyoruz ve haliye hepimiz karamsarız, ama her zaman bir yol bulunur.
Umudumuzu yüksek tutmaya devam etmek zorundayız!