29 Aralık 2022 Perşembe

4933

(24 ARALIK)

Emirli'de yine güneşli bir hafta sonu; kış gelir gibi yapıp geri kaçıyor bu sene. Kızlara yemek yapmak, evi temizlemekle geçiyor gün. Son 1 aydır içinden çıkamadığım kasvet duygusu, anlamsızlık fikri benden yavaş yavaş uzaklaşıyor gibi... Yeniden bana iyi gelen şeylere geri dönmek istiyorum; yoga ve meditasyona, piyano çalmaya, sangha ile buluşmalara, kitap okumaya... Bit yola girmiş olduğumu hatırlamak ve uzaktan bakıp büyük resmi görmek iyi gelecek bana zorlandığım zamanlardan geçerken. Pratiğimden uzak kaldığım günler daha da zorlaştırdı her şeyi, sebep ne olursa olsun motivasyonumu ve disiplinimi geri kazanmak zorundayım.

4932

(23 ARALIK)

Eminönü malzeme alışverişi günü.

Bir zamanlar sıkıcı gelirdi, ertelerdim hep buraya gelmeyi. Artık nadiren karşıya geçebildiğim için buraya gelmek bile gezme gibi geliyor. En sevdiğim cafede bir cappuccino içerek ödüllendiriyorum kendimi her gelişimde. 

Aradığım malzemeleri bulmak da heveslendirdi beni, şimdi heyecanım sönmeden sıcağı sıcağına yeni fikirleri uygulamak gerekiyor...

4931

(22 ARALIK)

Kızlara bir kaç şey aldım bugün, çok keyifli geliyor onlar için alışveriş yapmak. Kendim için bir şey yapamamak, istediklerimi istediğim anda alamamak bazen zorluyor-kabul. Yine de onlara aldığım her şey heyecanlandırıyor beni. 

4930

(21 ARALIK) 

Yıl sonuna yaklaşırken işimle ilgili heyecanımı yeniden kazanmış olmam umut veriyor bana; sadece "yapmam gereken" bir iş değil, "yapmak istediklerim" de var şimdi. Bir sürü yeni model fikri art arda aklıma geliyor, not alıyorum, ama istediğim hızda ortaya çıkmıyor. Biraz yavaş da olsa, sanırım Ocak ayında çoğunu hayata getirmiş olacağım. Önümüzdeki senenin daha hareketli geçeceğini tahmin ediyorum; satışlar arttıkça biraz daha yorucu oluyor ve ben hazır hissediyorum.

4929

 (20 ARALIK)

Kasabanın bunaltan atmosferini, Türkiye'nin dönüştüğü bataklığı harika anlatan bir film izledik bu akşam. Bir yandan dışarı çıkmak iyi geldi belki, bir yandan da içim sıkıldı-çünkü izlediğimiz her şey gerçeğin ta kendisiydi. Bir kez daha neden burayı terk etmediğimi, yahut terk edemediğimi sorguladım. Bir kez daha burada bu insanlarla ne işim var, neden buraya geldim diye sordum, cevap alamadım.

24 Aralık 2022 Cumartesi

4928

(19 ARALIK)

Hava zehir gibi, zemheri vaktindeyiz ve öksürüğüm hala geçmedi.

Diş dolgusu korktuğum kadar zor bir işlem değilmiş. 

Yıl sonuna yaklaşırken herkes gibi benim de aklım hesap kitapta; yeni yılda nasıl altından kalkacağım, ayakta durabilecek miyim...? Hayatım sanki giderek sadece işleri nasıl yetiştireceğim ve ödemelere nasıl yetişeceğimi düşünmekten ibaret oldu. Neden böyle bir hayat kurguladım kendime, nerde yanlış yaptım ya da herkes böyle mi- hiç bilmiyorum. Bildiğim hayatım, son 5 yılda bambaşka bir şeye evrildi ve sanki güzel şeylere yer kalmadı gibi geliyor. 

4927

(18 ARALIK)

Dün bahar gibiydi, bugün kış geldi resmen. Kızlar uyurken çalıştım biraz, bilgisayar başı düzenleme işleri enerji emiyor. 

19 Aralık 2022 Pazartesi

4926

(17 ARALIK)

İlk defa belki de, Emirli'ye gelir gelmez temizlik yapmak zorunda değilim ve bu harika bir lüks. Kızlarla birlikte buraya gelip gitmek, her seferinde iş yapmak zorunda olmak ve hatta sadece onları yukarı aşağı taşımak bile yeterince zorluyor. Bugün birazcık keyfini sürelim, hava muhteşem, parkta kızlar çok eğleniyor...

4925

(16 ARALIK)

Hava güzel, henüz kış gelmedi gibi, bugün için planladığım fotoğraf çekimi işlerimi hallettikten sonra bir kahve molası veriyoruz caddede. Gün içinde bir kahve, yanına üzümlü çörek-basit ama önemli lüksler her şeyi değiştirebilir.

Yeniden mutlu olmak mümkün mü? Etrafımızda her an süregelen, her yerde karşımıza çıkan ıstırap görüntülerine rağmen ve geleceğin barındırdığı tüm endişeli belirsizliklere rağmen- keyif alabilmek mümkün mü burada yaşamaktan?

4924

(15 ARALIK)

Yılın son haftaları, karanlıkta el yordamı temkinli ilerlemeye çalışarak, tüm olumsuzlukların arasında derin bir nefes alıp sakinliğimi korumaya gayret ederek geçiyor...

Eylül başında ne kadar hevesli olduğumu, nasıl da ışıl ışıl parladığımı anımsıyorum da-uzak bir anı gibi. Oysa daha 3 ay öncesi; yaklaşan günler için heyecanlıydım, güçlü ve karalıydım, doğru bir yolda ilerlediğimi hissediyordum. Ne oldu da bütün motivasyonumu kaybettim?

Aslında; sonbaharda çok beklediğim birkaç planın ertelenmesiyle enerjim düşmeye başladı, istediğim gibi gitmeyen günler sonrasında da umudumu, yaşama sevincimi tüketen kötülüklerle yüzleşmek ağır geldi. Ondan beri toparlanamadım, hastalık da üzerine geldi, gitmedi...

Bu dönem de geçecek elbet, hiç geçmeyecek gibi gelse de.

14 Aralık 2022 Çarşamba

4923

Kendimi sanırım yaklaşık 3,5 haftadır aralıksız kötü hissediyorum. 

Benim kendimi nasıl hissettiğim çok da mühim değil aslında, biliyorum. Ben kendimden başka varlıkların acısını da hissediyorum. 

Her nefesimde, her anımda ya bu dünyada, bu ülkede yaşıyor olmanın cezası gibi karşımıza çıkan durumların yarattığı öfke, tiksinti, kaygı, iliklerime kadar çektiğim acı... Başka bir şey yok, kızların tatlı gülüşlerinden anlık mutluluğundan başka...

Dünya tam bir yangın yeriyken, görmezden gelip keyif sürmek ahlaklı mı, erdemli mi, mümkün mü? 

Yine de neşeli yaşamanın bir yolu var mı, delirmeden, bencilleşmeden...?

13 Aralık 2022 Salı

4922

"Merhaba Hocam, nasılsınız?

Müsait olduğunuz birkaç dakikanız olduğunda, sizle paylaşmak istediğim bir şey var... 

Çok da önemli değil belki, ama size elimden geldiğince açık olmak istiyorum. 

Son haftalarda beni rahatsız eden bir durumu kendi tarafımdan anlatmak istiyorum size. 

Hani doğum günümden önce, benden bir playlist hazırlamamı istemiştiniz yolculuğunuz için, sonra size de bana bir liste göndermiştiniz- hatırlıyorsunuz değil mi? Bu beni çok mutlu etmişti; benden bir şey istemiş olmanız... O listeyi ben tekrar tekrar açıp dinliyordum arada ve her dinlediğimde gülümsüyordum... Birkaç gün sonra, bu listeye bir başkasını dahil etmiş olduğunuzu gördüm, olabilir, belki daha keyifli olur, dedim... Kısa süre sonra bu listeyi gizlediğinizi fark ettim, benim erişimim engellenmişti. 

Bu bana bir tık özensiz bir tavır olarak göründü ve açıkçası biraz kalp kırıcı geldi... Benimle alakası olmadığını tahmin ediyorum, inanın her olup biteni kendisiyle ilgili zanneden ahmaklardan değilim. Çok da büyük bir mesele değil, nasıl desem- benim gözümde lekesiz olan bir varlığın lekelenmesi oldu...

Aslında teşekkür borçluyum size; zira iyi bir pratik vesilesi de oldu bu bana. Benim lekesiz değerlendirmem de zaten "doğru görüş" değildi. Her neyse, sadece anlatmak istedim. Bilin istedim."

4921

(12 ARALIK)

Ne kadar çabuk pes ediyorum, hala öfkem ne kadar hazır patlamaya, sabrım kolayca tükeniyor zorlandığımda. 

Gece yarısı, bütün günün yorgunluğunun ardından öksürükten uyuyamayınca, yataktan kalkıp bilmemkaçıncı fincan ıhlamuru doldurduğumda "Usandım!" diye bağırdım.

Evin işlerini planlamaktan, her gün yapılacak yemekleri ve alınacak eksikleri düşünmekten, kendimi hasta olduğum halde doktora götürmeye vakit ayıramamaktan usandım.

4920

(11 ARALIK)

Taşınma bugün gerçekleşiyor, aslında korktuğum kadar zor olmadı. Ben pek iyi hissetmediğim için kendimi çabuk yoruluyorum tabi, bu hafta sonu Emirli'ye gidecek halim de yoktu. Evde kalmak, kurabiye pişirip film seyretmek iyi geldi, ama yine hiç dinlemedim- kızlarla ilgilenmek zaten tam bir mesai. Azıcık yerlerde gezen moralimi toparlamış oldum... Çocukken hasta olup evde kaldığım günleri çok severdim, tembellik etmek hoşuma giderdi, şimdi pek öyle olmuyor. 

4919

(10 ARALIK)

Hastalığıma rağmen elimden geldiğince çalışmaya devam ediyorum; bir yandan siparişlerin detayları ve kontrolleri devam ederken, bir yandan fotoğraf çekimleri ve dükkan düzenlemeleriyle meşgulüm. Bu ara yapmak istediğim çok iş var ve dinlenmeye hiç vaktim yok, bir an önce kendimi toparlamam lazım. 

9 Aralık 2022 Cuma

4918

Her yılın sonunda olduğum gibi, ama her yıldan daha fazla kaygılıyım bu Aralık. İşimle ilgili, maddi konularda son derece gergin hissediyorum. Devam etmek ve geliştirmek istiyorum, telaşlı bir şekilde işime asılmak istiyorum, bir yandan hastayım ve zaten hep çok meşgulüm kızlarla. Daha iyisini yapabilme potansiyelim var ve neden ben yapmayayım ki? 2023 benim için KUKLA'yı çoğaltma, büyütme yılı olsun!


4917

(8 ARALIK)

2 haftadır süren ve zihnimi meşgul eden belirsizlik sona eriyor sanırım bugünden itibaren, yani bir tanıma bağlanıyor benim için. Nedenini nasılını çözemesem de, çözmek zorunda değilim-bir şekilde genel mesele netleşti gözümde. Geri çekiliyorum, başka yapabileceğim ne var ki? Birkaç gün evvelki kadar yenilmiş hissetmiyorum yine de, bu durum bana birkaç yıl evvelini çok hatırlatsa da... Sadece bir parça hayal kırıklığı, lekesiz olanın lekelenmesi...

7 Aralık 2022 Çarşamba

4916

Gece rahatsızlığımdan uyuyamadım ve bugün Vera da biraz hastalanıyor gibi. Aralık ayına son derece keyifsiz ve enerjisiz girdim, evi henüz yılbaşı dekoruna sokmadım bile. Etrafımdakilere ufak tefek hediyeler aldığım, kendime ışıltılı vitrinleri görme vakti tanıdığım, tiyatrolara bilet baktığım, hep aylık planlar yaptığım zamanları çok özlüyorum. 

4915

(6 ARALIK)

Bu hafta sonu hiç beklenmedik şekilde birden ateşimin yükselmesiyle başlayan hastalık hali, sanırım çabuk geçmeyecek. Bu hafta içi, arkadaşımla müze gezme planımızı da erteleyeceğim mecbur... Aynı şekilde, bu belirsizlik bu bekleyiş hali de, ne yazık ki kolayca geçmeyecek gibi. Uyku aralarımda, bazen gün ortasında iş arasında bile, her an aklımın bir köşesinde... Acı veren şeyle birlikte oturmayı pratik etmiş olacağım böylece, bu da böyle bir süreç.

4914

(5 ARALIK)

Çekimserdim bu akşam kitap kulübüne katılıp katılmamak konusunda, hasta olduğum için enerjim zaten düşük, kitabı hakkıyla okuyamadım ve bir de son günlerdeki durumu, biliyorsunuz işte... 

Hevesimi kaybettim, evet, bu kadar kırılgan olmasına şaşıyorum ben de. Bunun egosantrik bir durum olduğunu da biliyorum; sanki gözümde mükemmel olan bir şey lekelendi.

Yine de iyi ki kendimi zorlayarak katılmışım, az da olsa konuşmuşum, birazcık moralim düzeldi. Belki beklediğim şekilde değil, ama yine takdir edildiğimi hissettim. Belki cıvıl cıvıl ve ışıl ışıl olamam bu aralar, ama çok çökkün olmama da gerek yok aslında.

4 Aralık 2022 Pazar

4913

 Hastalıkla, ateşin titremeleri ve eklem ağrıları ile geçen gecenin ardından-garip ama iyi hissederek uyandım. Bedenim tam iyileşmedi tabi ki, hala az da olsa ateşim ve bolca ağrım var, halsizim. Her şeyin daha iyiye gitmesini beklediğim anda birden öbür yöne döndüğü bu 2 haftalık belirsizlik sürecindeki zihin halimi geride bıraktım. Ne olursa olsun bir sebebi var mutlaka, ben bilmesem de. Bu da geçici bir süreç ve beni yıkamaz, elbette devam edeceğim. Eskisi kadar keyifli değilim, evet, bu keyifsizlikle birlikte yaşayabilirim şimdilik. Sonra keyifli de hissedeceğim yeniden, biliyorum. 

Elimdeki gerçeklere baktığımda; değişmeyen bir iki tane var ve bu kadarıyla da çok şanslıyım aslında. Konuşmamı planlamaya çalışıyorum bugün, çocuklarla çalışmak imkansız gibi. Mitler hakkında konuşmak istediğimi biliyordum zaten, "Lethe ırmağı" ve "karşı kıyı bilgeliği"ni birleştiren ilham verici, doğal ve rüya gibi bir konuşma olsun istiyorum...

4912

(3 ARALIK)

Bugün Emirli'ye geldik ve sonunda hasta oldum. Doğum günümden beri giderek şiddetlenen bu kötü hissettiğim sürece girdim ve baktım 2 hafta olmuş. Üstesinden gelmeyi başaramadığım kadar büyük bir acıyla yüzleşmek zorunda kaldım bu süreçte önce, sonra en beklemediğim anda kaybettiğim bir şey oldu; tam umutlar kabarmışken umudu kaybetmek belki, en ihtiyaç duyduğum ilgi ve beğeniyi bulamamak... Fazlasıyla meşgul etti zihnimi son günlerde, nedenini bilememek ve belki de hiç öğrenemeyecek olmak. Bu sürecin bitmesini ve eskisi gibi olmasını beklemek, ama bilinmezliğin çıldırtıcı şekilde devam etmesi... Sonunda bu akşam ateşlendim, boğazım ağrıyor ve her yerim dökülüyor. Battaniyelere sarılıp titriyorum ve ağlamak istiyorum...

4911

(2 ARALIK)

Bu akşam dışarı çıkma planımız var; önce sinemaya yetişiyoruz, ardından yemeğe oturuyoruz. İranlı seri katil filmi bana çok ağır geliyor; aşırı gerçekçi boğma sahneleri ile geriliyorum. İçimdeki bu kasvet asla izin vermiyor tadını almamam yediklerimin, ya da sohbete katılmama. Yaşamak sırf sorun, bitmeyen mücadele ve nereye baksam acı, artık yorgun hissediyorum. Hayattan öyle kopmuş hissediyorum ki, temelli çekip gidesim var. 

Bir zamanlar gülebiliyordum, güçlüydüm ve maceraya atılmaya hevesliydim. Aslında her şey aynıydı o zaman da, yani koşullar değişse de temelde acı aynıydı, hayat aynıydı. Zevk alabiliyordum ama, yine de, hem de coşkuyla katılıyordum yaşama! O insandan öyle uzak hissediyorum ki şimdi, ölmüş gibi o Rana...

4910

(1 ARALIK)

Yeni aya girerken kendimi günlerdir gecelerdir berbat hissediyorum. Tam adını koyamadığım bir hal var üzerimde; korkunç haberlerle başladı ve kişisel bir durum eklendi. Kıskançlık, belirsizlik, bilinmezliğe tahammül edemeyen zihnin yazdığı senaryolar... Zihnimin içi karman çorman ve sisli, önümü göremiyorum. 

Nasıl oldu da her şey harika giderken birden değişti böyle? Çok motive ve güçlü hissediyorken, aramızdaki bağı her gün daha sağlam hissediyorken, ne oldu da birden koptuk?... Benim için bu kadar mı hayati imiş, senin tarafından görülmek? Kendime verdiğim değer, senin bana verdiğin değere mi bağlıymış? Bunu mu kırmaya çalışıyoruz şimdi peki- yoksa zaten hiçbir şey benim sandığım gibi değil miydi?


4909

(30 KASIM)

Kızları parka çıkardığım günler kendimi iyi hissediyorum, onlarla daha fazla vakit geçirmiş oluyoruz. Yoksa bazen bütün gün işe güce dalıp kendimi onlardan soyutlamaya çalışarak, tam anlamıyla işime de konsantre olamayarak geçiriyorum zamanımı. 

Göztepe'deki evin kiralanması, eşyanın taşınması, organizasyon derken bu sıkıntılı haftalara bir de bu iş eklendi. Son 1 haftadır sürekli, uyanık olduğum her an kötü hissediyorum kendimi. Sanki bir daha hiç iyi hissedemeyecek gibiyim. Bir şey oldu, bir şey değişti sanki, ama ne olduğunu tam bilmiyorum. Hayatla olan bağım koptu, bir perde arkasında yaşamaya mahkum gibiyim... 

29 Kasım 2022 Salı

4908

Bu kadar devasa bir şiddet sarmalı içerisinde yaşamaktayken, görmeyi reddedenlere öfkelenmemek zor... Sadece kendi işine gücüne, kazandığına, yiyip içtiğine bakan ve bunlarla tatmin olana söyleyecek söz bulmak zor... Peki sadece üzülmek dışında ne yapabiliriz? Mücadele boşuna görünse de, mücadeleye boş vermek onursuzca değil mi?

Öyle zor bir haftaydı ki, hala da bitmedi, ama bize tahammül etmesi zor gelen şeyi, bizden çok daha çaresiz olan hayvanlar an be an yaşıyor. Bu korkunç kötü karma hepimizin, bu toprakların ve çocuklarımızın geleceği bugünden kirletiliyor. 

4907

(28 KASIM)

Biz eğitimli, şehirli, iyi pozisyonlarda çalışan insanlar; çocuklarımızı bir dolu para verip özel okullarda okutuyoruz... Yetenekleri olsun, dil öğrensinler diye koştur koştur kurslara götürüp getiriyoruz ve bunları karşılamak için ömrümüz çalışmakla geçiyor. Sonra da bu donanımlı pırıl pırıl çocuklarımızı dışarıya, vahşet ve nefretle dolu insanların serbestçe gezip cana kıydığı bir ortama salıyoruz. Tehlikelerden korumak için onları cam fanuslarda büyütüyoruz, kendi aracımızla bırakıyoruz okula, sitelerin bahçesine bile tek başına indiremiyoruz. Ne yazık ki yetmiyor, sadece kendi çocuklarımızı sevmek. Bütün çocukları sevmek, hepsi için dertlenmek, kendimize dokunmayan suçlara da tepki göstermek zorundayız. Yoksa giderek kendimize çizdiğimiz küçücük sınırlar içinde yaşayan, yalnız, ürkek ve kaygılı insanlara dönüşüyoruz. Yolda güvenle yürüyemiyoruz, toplu taşımaya binmekten ya da şehir merkezinde gezmekten kaçınıyoruz- ta ki o bize dokunmayan yılan boğazımıza dolanana kadar... Kendi çocuğunu herkes seviyor zaten, imkanı dahilinde her anne emek veriyor, başkalarının çocuklarını da sevebilir miyiz aynı temiz kalple? Onlara da dokunabilir miyiz imkanımız dahilinde? Nereye baksam, sadece kendine isteyen insanlar görüyorum; kendi evi, kendi parası, kendi arabası, kendi zamanı daha değerli hep başkasınınkinden. 

Kendinin sandığı hiçbir şey onun değil aslında, bir yandan da her şey; bütün bu muhteşem Dünya onun. Hepsini; tüm ağaçlarla, hayvanlarla, insanlarla birlikte sahiplensek nasıl bir Dünya kurulurdu?...

4906

(27 KASIM)

Sürekli takip ediyorum haberleri, Konya barınağı ile ilgili son gelişmeleri, bir türlü çözüme kavuşamayan ve çok sıkıntılı bir durum. Binlerce köpek ve yüzlerce kedi adı "barınak" olan bu Nazi kampında açlığa, hastalık ve ölüme terk edilmiş vaziyetteler. Kim bilir her gün boşu boşun ölen kaç yüz can var orada, ortaya çıktığı halde hala kurtarılmayı bekleyen. Belki saatler bile hayat ölüm meselesiyken günlerdir oyalanan gönüllü grupları var, geceleri ateş yakıp kağıda bekleyen. 

Tüm yükü üstlenmeye hazır olan bu gönüllülerin hala bekletilmesinin sebebi ne olabilir? Yanıbaşımızda süregelen bu şiddete göz yummamak için "hayvansever" olmak şart mı, insan olmak da bir sorumluluk değil mi? 

Homosapiens, kendine "insan" demeye başlayıp, hayvanlığını unuttuğu zamandan itibaren, doğanın bir parçası olarak yaşamaktan doğaya düşman hale geldi. Ağaçlara, suya, toprağa, havaya ve hayvanlara verilen zararın kendine verdiği zarar olduğunu idrak etmekten aciz halde. 


4905

(26 KASIM)

Kendimi zorladım dışarı çıkmak için, belki benim gibi düşünen insanlarla bir arada olmak iyi gelir, diye.

Yeni insanlar tanımak, yazın tanıştıklarımla daha uzun sohbet etme fırsatı bulmak güzeldi. 

"Nasılsın?" diye sorduğumda "İçim paramparça oldu." cevabını veren birinin mekanında ağırlanmak, yalnız olmadığımı hissettirdi.

Yine de, bilmemkaç çeşitli brunchlarda deli gibi yemek, artık son derece anlamsız geliyor. Sadece tüketerek, saldırganca bir "eğlence" anlayışı, bana yavan ve kaba görünüyor. Elbette ben de, zevkle hazırlanan bir sofrada arkadaşlarımla olmaktan keyif alıyorum. Ama bu ölümüne açlığa terk edilen canları gördüğümde- ki bu açlık insanlar için de var, Dünya'nın ülkemize çok uzak olmayan yerlerinde- iştahım tıkanıyor, yiyemiyorum. 

Bizim her şeyimiz varken tatmin olmuyoruz, onların hiçbir şeyi yok.

25 Kasım 2022 Cuma

4904

Kendime gelemiyorum, unutamıyorum, başka bir işe odaklanamıyorum.

Midem bulanıyor, her şey anlamsızlaşıyor, "normal"e dönemiyorum.

Şiddet ve haksızlıkla dolu bu dünyaya gelmiş olmamın bir sebebi olmalı, tüm bu acıyı hissediyor olmam bir şeye yaramalı-yoksa çıldıracağım!

Bu bir dönem belki, hafifleyecek- ya da belki hep böyleydi ve hep böyle sürecek-insan var oldukça...

Dünya dönüyor, dönüyor, zaman geçiyor, akıl almaz acılar devam ediyor, her an, yanıbaşımızda.



24 Kasım 2022 Perşembe

4903

Zorlu zamanlardan geçerken de çalışmaya devam etmek için enerjimi yüksek tutmalıyım, yine de devam etmeliyim sevdiğim işi yapmaya, üretmeye, umut etmeye...

Fotoğraf çekimi, gönderiler, kontroller ve işte başladım bile-bu kış planlayarak, düzenleyip yenilenerek geçecek...

4902

(23 KASIM)

Kışın

Kışın sıcacık yakasında boynumu kaybedeceğim geniş mantolar var, pencere kenarında yağmuru izlerken tutup ellerimi ısıtacağım büyük kahve fincanları... Okumaya dalıp zamanı unutacağım kitaplar, keşfedilecek sokak arası çaycıları, başı okşanacak tekir kediler... Karanlıkta yürürken üşümemek için eşlik edeceğim şarkılar var kışın...

4901

(22 KASIM)

Ev kiralama işleri, arkadaşlarla pizza sohbetleri, gelecek kaygıları...

Her günkü gibi bir gün, belki bir parça daha kasvetli, sebebi elbette sadece benim zihnimde.

"Tek başıma yetemiyorum, hayatımı bağımsızlığımı elime alacak şekilde kurgulayamadım." diye sayıklayıp duran bir ses zihnimde... 

Dinlemek zorunda değilim, biliyorum. İnanmak zorunda hiç değilim.

23 Kasım 2022 Çarşamba

4900

(21 KASIM)

Leyla'nın gece ateşi çıktı, zaten sabahtan beri huysuzdu, korktuğum başıma geldi ve ilk hastalık deneyimini yaşamış olduk. Gece boyu defalarca uyandık, bazen sakinleştiremedik, ilaca rağmen ateşi düşüremedik ve bir saat kadar öylece oturduk. 

Bugün berbat hissediyorum, yapmam gereken bir sürü iş varken hiç ama hiçbir şey yapmak istemiyorum. Uyuyup dinlensem, ama huzursuzum. Akşam bir film açtım, aslında tam benlikti, yine de keyif alamadım.

4899

(20 KASIM)

Dünkü melankolik ruh halimden kurtulabilmiş değilim henüz, içimde bir hüzünle uyandım. Emirli'de sakin bir pazar geçirmek iyi gelir diye umut ettim, kahvaltıdan sonra hazırlanıp gittik. Keyifli vakit geçirmeye fırsatımız pek kalmıyor kızlardan, yine de komşularla kahve içip köpekleri besledik en azından.

Her yeni aya başlarken motivasyonum yüksek, yapmak istediklerimi planlarken çok enerjik oluyorum, sonra her ayın sonuna gelirken bir çoğunu yapamamış olduğumu görünce düşüyorum. Bırakıyorum sanki her şeyi, bu ay da istisna değil. Bienali gezemedim istediğim kadar, yeni modeller üretmeye başladığımda araya başka acil işler girince kaldı, işler iyi gitmeyince hevesim söndü. Kitap kulübü için daha okumaya başlayamadım bile ve heyecanla beklediğim buluşmadan haber çıkmayınca pratiğimden uzaklaştım. 

Bir şekilde toparlanmam lazım!

4898

(19 KASIM)

Bugün her günkü rutin işlerimden birazcık kurtulmak, keyif almaya odaklanmak istemiştim, doğumgünüm olunca sanki biraz da hakkımmış gibi beklemiştim bunu. Ama yine kızlarla uğraşmak, ev işleri bana kalınca biraz öfkelenmeye başladım. Eskiden ne güzel doğumgünü kahvaltılarımız olurdu!

Öğlen eve döndükten sonra bari bundan sonrası günün güzel geçsin, diye düşündüm. Ama evden çıkış saatimiz gecikince planımızı değiştirdik ve sanırım hata yapmışız. Caddenin kuru kalabalığında boydan boya yürüyüp oturacak yer seçemedikten sonra eve dönmeye karar verdik.  

Aslında; beklentiler olmasaydı bugünü rutin hafta sonlarımızın dışında keyifli bir kahve içtiğimiz bir cumartesi olarak hatırlayacaktım. "Hikayeyi satın alma" dediğini duydum bir sesin...

21 Kasım 2022 Pazartesi

4897

(18 KASIM)

Tam da sokak köpekleriyle ilgili endişelerim mideme vurmuşken, bu ülkede yaşamanın zorluğunu yeniden hissediyorken, bu sabah keyifsiz uyanmışken-

birden günümü, her şeyi değiştiren harika bir şey oldu!

Müzik zevkimin "muazzam" olduğunu iddia eden sevgili Hocam için "bunaltan Barok, bayıltan sıkıcı piyano ile dolu kabus gibi bir liste" hazırladım. Sonra da beni ziyadesiyle şaşırtan, heyecanlandıran bir erken doğum günü hediyesi aldım...



4896

(17 KASIM)

5 ay olmuş cilt bakımına gelmeyeli, 5 aydır kendime bu bir saati ayıramamışım demek. Gün içinde boş geçen vaktimi daha iyi değerlendirebilsem, gelebilirdim belki. Hala eskiden yapabildiklerimin hemen hepsini yapmak istiyor olmam belki de asıl hatam. Artık sinemaya, tiyatro veya konsere gitmek zor bir plan meselesi. Hatta sadece öylesine dışarıda vakit geçirmek, canım istediğinde çıkıp bir kahve içip yürümek bile... İçimde kendimi suçlayan, küçümseyen bir ses var; hala istediğin gibi hayatını kurgulayamadın, diyen-

Ama o ben değilim, biliyorum. 

4895

(16 KASIM)

Birkaç gündür yazamıyordum- sanırım 5. gün oluyor bugün- ve öyle soyutlanmış hissediyorum ki kendi hayatıma dışarıdan bakıyor gibiyim. Tüm o yoğun rutin, yapmak istediklerimi sığdıramadığım günün 24 saati, sabahtan akşama koşturan halim-hepsi birden duruverdi sanki. İşimle ilgili kaygılarım, gelecek endişelerim, kızlarla ilgili düşündüklerim, eski hayatıma dair özlediklerim ve bir türlü iyileştirmeye yetişemediğimiz hayvanlar... Hepsi, hepsi içimde ve ben paralize olmuş gibiyim bugün. 

15 Kasım 2022 Salı

4894

Bir "olmamışlık" vardı sanki bugünde, dünde olduğu gibi. Hep yapamadıklarımı saydım durdum kendime, ne yaptıysam ortada elle tutulur bir şey yok gibi geldi. Bunları bana tekrarlayan zihnim mi?

Baskılanmış yaratıcılık, ufak pürüzlerle uğraşmaktan kendimi veremediğim asıl işler, gündelik görevleri yerine getirdikten sonra geriye kalan enerjimin fazla bir şeye yetmemesi... Aslında kendimi anlayabiliyorum ve bu kadarını yapabildiğime de seviniyorum.

"Ben de seninle çok zaman geçirmek istiyorum, ertesi gün de... Onun için biraz vakit ver bana."

14 Kasım 2022 Pazartesi

4893

Dün akşamki patlama haberinden midir, içim kasvetle dolu uyandım. Enerjim düşüktü bütün gün, yaşama hevesimi kaybetmiş gibiydim. 

İşimle ilgili yapmam gerekenler birikti, sanki boyumdan aştı-oysa heyecanımı kaybetmemeliyim, tasarlamaktan ne kadar keyif aldığımı hatırlamalıyım...

4892

(13 KASIM)

Bu ülkede yaşamak başlı başına bir kaygı sebebi, diye tekrarlıyorum sıkça.

Bu dünyada yaşamak, değil mi sanki?

Yaşamak, bir kaygı sebebi, desem daha doğru gibi-ölümlüyken.


13 Kasım 2022 Pazar

4891

(12 KASIM)

Emirli'de geçirdiğimiz her gün, akşamüstü vakitlerinde bahçede oturuyorsak hem de, keşke buradan hiç ayrılmasak, diye geçiyor içimden.

Bu öğleden sonra da bahçede, ben eğitimime katılırken, kızların neşeli halleri, kedilerin oyuncu halleri, meşe yapraklarıyla kaplı bahçemiz, öyle keyifliydi ki!

12 Kasım 2022 Cumartesi

4890

(11 KASIM)

 Yaz Günü

Mary Oliver, House of Light adlı kitabından

Dünyayı yapan kim?
Kuğu kuşunu ve siyah ayıyı yapan kim?
Çekirgeyi yapan kim?
Şu baktığım çekirgeyi demek istiyorum –
Otlardan hoplayıp çıkan
Elimden şeker yiyen
Aşağı yukarı oynatacak yerde
Çenesini ileri geri oynatan
Kocaman gözleriyle etrafını kolaçan eden
O solgun ön ayaklarıyla yüzünü temizleyen
Şimdi kanatlarını açıp uçup giden
Şu çekirgeyi.

Duanın gerçekten ne demek olduğunu bilmiyorum.
Nelere dikkat edeceğimi,
Otların üstüne kendimi nasıl atacağımı,
Nasıl diz çöküp bakacağımı,
Nasıl kendimi bırakıvererek
Yaşamımın kutsanacağını,
Ve kırlarda gezinmeyi
Biliyorum.
Bütün gün kendimi tümüyle buna verdim, zaten.
Söyler misiniz,
Başka ne yapmalıydım?
Her şey sonunda ölmüyor mu,
Çok kısa bir yaşamdan sonra?
Söyler misiniz,
Ne yapmayı düşünüyorsunuz
Sizin o vahşi ve biricik
Yaşamınızla?

11 Kasım 2022 Cuma

4889

(10 KASIM)

Bir sokak kedisinin ölümü

Kızlar büyüdükçe hayatıma, hayatımıza, hayata daha fazla katılıyorlar... Akşamüstü parkta arkadaşımla buluşmaya beraber gittik, seneye onlar da sohbete katılırsa şaşırmam!

Psycho kedinin öldüğünü öğrendik eve dönerken, biliyordum aslında, yine de içim acıdı. Araba çarpmış, sürekli karşıdan karşıya geçip duruyordu ya-hemen oracıkta ölüvermiş. Acı çekmediğine sevinsem mi, o tatlı varlığın hayatının yol üzerinde sona erip, çöpe atılmış olduğuna üzülsem mi, bilemiyorum. 

Yatmadan önce meditasyonda onunla konuşurken, çöpe atılan sadece bedeni, diye düşündüm. "O"nun varlığı devam ediyor...

9 Kasım 2022 Çarşamba

4888

Yeniden okumaya başladım, yine heyecanlandırıyor beni kitaplar-yeniden düşünmeye başladım ve özlüyorum birileriyle tartışmayı. Mitler hakkında konuşmalar dinliyorum, Ecce Homo'ya göz atıyorum, Dionyssos'u hatırlıyorum. Operadan hiç olmadığı kadar çok keyif alıyorum, sabahlar ayrı geceler ayrı güzel, bir fincan kahvede evrenin en parlak yıldızlarına göz kırpıyorum...

4887

(8 KASIM)

Yaptığım her şeyde, her günümde senin izin var. Düşündüklerimde, hissettiklerimde senden bir parça var.

Farkında mısın?

7 Kasım 2022 Pazartesi

4886

Uyanamadığım bir güne başladım ve nasıl bittiğini anlayamadım. 

Rüzgarın kokusundan, sonbaharın geldiğini algıladım.

Sokaktaki kediler, dağ başlarına terk edilmiş köpekler için bir kez daha üzüldüm.

Sait Faik okumayı özledim, okuduğumu heyecanla paylaşacağım, beni dinlerken gözlerini kısarak saklı bir gülümsemeyle bakan gözleri özledim...

4885

(6 KASIM)

Neden dün bu kadar üşüdük, nasıl bu kadar kötü bir gece geçirdik, bilemiyorum. Her nasılsa sabah oldu, ama ben pertim. Kahvaltı hazırlamak bile istemiyorum, kendi hayatımdan bağıra bağıra kaçıp uzaklaşasım var...

Ancak akşamüstü bugünkü diğer planımızı iptal edip, biraz daha Emirli'de kalmaya karar verdikten sonra, "comfort food"um olan makarnayı sofraya koyup, bir kadeh şarap doldurup, "unsolved mysteries" açtığımızda keyfim yerine geliyor. Ben de böyle bir tipim işte!

4884

(5 KASIM)

Kızlarla Bursa yollarına düşüyoruz; yolculuk korktuğum gibi sorunlu geçmiyor hiç. Kalabalık, erkek çocuklarının sert oyunlarla kudurduğu bir doğum günü; bizim kızlar maskot gibi ortalıkta... Elbette pek sohbet etmeye fırsatımız olmuyor, yine de bir arada olmak keyifli. 

Akşam dönüşte beni yol çok zorluyor, nedense gece berbat geçiyor. Uykusuz, titreyerek... Huzursuz gece saatlerimde bana hayalin eşlik ediyor...

5 Kasım 2022 Cumartesi

4883

(4 KASIM)

Dişçi randevum bu kez biraz daha ağrılı ve sıkıntılı geçti, yakında bir iki işlem daha yapılması gerektiğini duyunca moralim de bozuldu. Şikayet etmemek zordu bugün benim için, yine kendim için bir şey yapmadan gün geçiverdi. İsteklerimi erteleyip yapmam gerekenlere verdim tüm enerjimi, yine...

Akşam bambaşka bir dünyaya adım attım, hep birlikte attık; Medicine Buddha'yı davet ettik sanghamıza. Masmavi ışığıyla şifalandırdı bizi, içimizde ne kadar hastalık, rahatsızlık varsa aldı gitti...

4882

(3 KASIM)

 "Ranacım"

Bir kelime bazen, sadece ismim-

Bütün yükümü kaldırabilir, yeniden beni heyecanlandırabilir, yaşamak ve pratik yapmak için şevkle doldurabilir, tek söz bazen...

Sabahtan akşama kadar aralıksız çaba sarf ettiğim bir günün sonunda, çok zorlandığım bir döneminde hayatımın, yalnızca adımın söylenmesi bile-

Görüldüğümü, anlaşıldığımı, değerli olduğumu hissettirebilir.

4881

(2 KASIM)

İşimle ilgili zorlayıcı zamanlar, bir çeşit sınav döneminden geçer gibi hissediyorum. Hayatım sanki, 10 yıl öncesinde aşırı kolay ve rahatmış, sorumluluk ne kadar da az ve eğlenceye ayıracak vakit, kaynak ne kadar bolmuş. Bir yandan bu kadar güzel yaşamış olduğuma seviniyorum, bir yandan şu anki halime bakıp çok baskılanmış hissediyorum-adeta hayat üzerime üzerime geliyor bu aralar! 

Sonra akşam sangha ile meditasyonda buluşuyorum; bir çemberde oturduğumu canlandırıyorum ve her biri tek tek benimle. Her birinin varlığını hissediyorum, Hocam da hemen karşımda gözlerime sakince bakıyor, ellerini şükran mudrası yapmış... Bir nefes alıyorum, nefes alırken nefes aldığımı biliyorum. Bir nefes veriyorum, nefes verirken nefes verdiğimi biliyorum. Buradayım.

4880

(1 KASIM)

Bu ay ajandam epey dolu ve ben hepsine yetişmeye çalışırken yine kendimi boğulmuş hissetmekten biraz korkuyorum. Yine de, hayat ne harika ve içim kıpır kıpır!

Bu ay görmek istediğim bienal işleri, KUKLA için yapmak istediğim birkaç düzenleme, heyecanla beklediğim bir eğitim, 2 çocuk doğum günü ve bir de kendi doğum günüm var. 

PS: Sürprizlere hala yerimiz var.

4879

(31 EKİM)

İstanbul'a Özlem

Sonbaharın artık sonuna yaklaşıyoruz ve ben hala sonbaharda İstanbul'u özlüyorum... Boğaz havası almayı, saate bakmadan yürümeyi, sur içi semtlere gitmeyi, aylaklık etmeyi, sokak isimlerine gülmeyi özlüyorum. Tanpınar dizelerinde sevdiğim yerlerin izini sürmeyi, sevdiğim yerleri aynı bıraktığım gibi bulmayı, hatta bulamamayı özlüyorum.


4878

 (30 EKİM)


Tıbbi bitkiler bahçesinde bienal işlerini pek göremesek de, keyifli bir saat geçirdik arkadaşlarla birlikte. İnsan kendini, doğanın ortasında nasıl da iyi hissediyor; bitkilerin sakin varlığını ve mutlu kedilerin aheste ritmlerini, hatta böceklerin kımıltılarını yanıbaşında duyarak... 

4877

(29 EKİM)

Hala hava soğumadan, sabaha serin uyansak da öğleden sonraları henüz Güneş bahçemizi ısıtıyorken, tüm yapraklar daha dökülmemiş ve doğa yer altına çekilmemişken, son vakitler bunlar kızlarla çimende geçirebildiğimiz...



4876

(28 EKİM)

Kızların ilk ayakkabıları alındı. 

Uzun uzun yürüyüşler yaparken tertemiz nefesler alsınlar, Dünya'yı gezsinler, çok uzaklara gidip yeni yerler görüp gelsinler...

3 Kasım 2022 Perşembe

4875

(27 EKİM)

Toparlayacağım işlerimi önümüzdeki dönemde, hayatımı eninde sonunda bir yoluna oturtacağım. Kızlar 1 yaşın ageldiler, buraya kadar düşe kalka ve çok defa yapamıyorum diye diye yaptım, yaptık. Bundan sonra farklı zorluklar geliyor, ama biraz daha alışıyoruz ve sanırım iletişim kurabildikten sonrası daha kolaylanacak. İşimle annelik arasında bir denge bulacağım elbet, ben de herkes gibi zorlandıktan sonra. sadece yapmam gerekenleri yetiştiren biri değil, yaşama sevinçle katılan açık kalpli biri olacağım, hep olduğum gibi... Pratiğimden uzaklaştığımda nasıl her şeyin tepetaklak olduğunu bir kez daha fark etmiş oldum bu hafta. Vaktim ve enerjim kalmasa da yaratacağım ve adanmışlıkla devam edeceğim, son günüme dek bu dünyadaki... 

4874

(26 EKİM)

Son aylarda kötü giden işimi nasıl düzeltebilirim diye kafa yormaya başladım; arada bir bu noktada buluyorum kendimi. Yılın belli zamanları özellikle gündemimde oluyor, baştan başlıyor gibi hissediyorum. Dükkanıma yeni gözlerle bakıyorum; biraz geriliyorum, rakiplerimi takip ediyorum, kendimi eksik buluyorum, korkuyorum, ama sanırım bu gerekli ve sağlıklı bir süreç.

Bugün başladığım düzenleme işi belki haftalar, hatta aylar sürecek, ama umarım KUKLA'yı daha iyi bir yere taşıyacak.

4873

(25 EKİM)

Bu hafta benim için zor başladı; kızların doğum gününden sonra evi toparlamak, yorgunluğu atmak ve doktora gitmek, ardından kızların hastalanması... 

Sadece bu kadar değil sanki; elimden geldiğince yetmeye çalıştığım halde yetememek, sabahtan akşama kadar sadece onlara hizmet ederek bütün günümü geçirmeme rağmen bazen memnun edememek, ne yaparsam yapayım ağlamalarını susturamamak fazlasıyla yıpratıyor beni. 

Bu yıpranmayla sabrımı kaybedebiliyorum; çünkü benim de ihtiyaçlarım karşılanmıyor ve kendim için bazı günler hiçbir şey yapmamış oluyorum. Yine de bu akşam sabırlı olamadığım için suçlu hissettim, çok zor bir durumda destek alamadığım için en yakınımdakini suçladım ve öyle öfkelendim ki, her şeyi yıkmak istedim. Her şeyi...

4872

(24 EKİM)

Bugün çok bunaldım; doktorlardan, hastanelerden ve sağlık sigortalarından usandım. En standart işin bile sorunlu gitmesinden bıktım, bizim ülkemize has mı bu durum? Neden en basit mevzularda bile sorun yaşıyoruz, başkaları yüzünden? Bir dolu para ödediğimiz sağlık sigortaları tarafından kandırıldığımızı hissettim ve öyle sıkıldım ki kızları bir süre doktora getirmekten vazgeçtim.

4871

(23 EKİM)

I remember every moment of it; the darkness, the panic, the fast breathing... Waking up, not being able to wake up, hearing my name,m not being able to respond... 

"Where are the girls?" Is it my voice speaking?

I remember everything about the day when you came to this world; a rainy day it was, early morning after a long painful night... 

"You arrived little pumpkins, you're home." Is it me becoming a mother, so quickly?

Although I call you "mine", you never have belonged to me and never will. You are a surprise gift from Life- or maybe, you are my gift to the Universe...

For all I know; the laws of existence are quite simple and they apply on us all (I mean ALL) You're going to realise these in time and learn to flow along...

Whatever come may, we'll hold onto eachother, till we're no more. 

2 Kasım 2022 Çarşamba

4870

(22 EKİM)

Bütün boş günlerimiz kızlara odaklı geçiyor; yemeklerini, ara öğünlerini, yoğurt ve lorlarını taze taze yapmak, üst başlarını temiz tutmaya çalışmak, eğlendirmek ve bizimle hayatı paylaşmalarını desteklemek tüm vaktimizi alıyor. Ebeveynlik, mutlaka fulltime bir iş ve en az 2 kişi istiyor. 


Dünyayı bir bir keşfetmelerine tanık olmak çok hoş...

31 Ekim 2022 Pazartesi

4869

(21 EKİM)

Çocuklar varsa, her günkü görevler başından aşacak kadar yüklü oluyor. Hiçbir şey "yapmasan" bile yaptığın, her gün tekrar tekrar yaptığın işler vaktini, enerjini alıyor. Kızlar son haftalarda yememeye başlayınca önce nedenini anlamakta zorlandım. En sevdikleri çorbaları bile yapsam, kaşığı direkt reddediyorlardı. Birden fark ettim ki; onlar artık büyüdü ve kendileri yemek istiyorlar. Elleriyle almak, yemekleriyle oynamak, döküp saçarak kendileri yemek istiyorlar. Artık bizim yediklerimizin tadına bakmak istiyorlar, tatsız tuzsuz püreler değil. Bu yeni duruma adapte olmaya çalışıyorum ben de şimdi...

20 Ekim 2022 Perşembe

4868

Çok iyi geldi yeni insanlarla tanışmak, neler yaptıklarını öğrenmek, bienal işlerine bakmak, yeni bir yer keşfetmek, gizli bahçesinde oturup sohbet etmek, Beyoğlu'nun özlediğim yüzünü görmek- ilham vericiydi.

4867

(19 EKİM)

Ne büyük duygular girdi kalbime son zamanlarda, ne büyük amaçlar edindim; aslında ne zamandır özlemini çektiğim ve eksikliğini duyduğum. Bazen zor geliyor bunlarla yaşamak; iniş çıkışları sert oluyor-ama sonuçta bu duyguların ötesindeyim.

Kadın, mitler, Yunan ve Hitit, Dionysos ve Nietzsche, Budizm ve Kant; zihnimin içinde bugün postmodern bir çorba....

4866

(18 EKİM)

Hayat işte böyle bol sürprizli, pek şaşırtıcı, korkunçluklar ve harikalarla dolu kızlar. Siz de hayatı her gün yeniden keşfedecek ve yeniden yaratacaksınız; sizin kişisel döngünüz tüm varoluşun döngüsüyle iç içe...

Bildiğim bir tek şey varsa; varoluşun yasaları hepimiz için geçerli (yani her varlık) ve son derece basit. Sizler doğduğunuzdan beri bana ait değilsiniz, aslında öncesinde de benim değildiniz- varoluşa hediyemsiniz, yahut varoluşun bana hediyesi...

Güneş etrafında 1 tam tur döndü Dünya siz geldiğinizden beri aramıza, yeniden hoşgeldiniz!

17 Ekim 2022 Pazartesi

4865

From the dark secluded valleys

I heard the ancient songs of sadness

But every step I thought of you
Every footstep only you
Every star a grain of sand
The leavings of a dried up ocean
Tell me, how much longer?
How much longer?

4864

(16 EKİM)

Benim pratiğimin bir parçası bu sanırım, birbirleriyle dürüst ve açık ilişkiler kurmayan aile bireylerinin asla anlam veremediğim tavırlı halleriyle birlikte yaşamak. Neden olduğunu anlayamadığım sıkılmalara, bozulmalara maruz kalmak ve hiç takılmadan kendi gündemime devam etmeye çalışmak.

Kızların doğumgünü geldi geliyor; aklımda hep süsler, hazırlanacak atıştırmalıklar var. Ne heyecanlı!

4863

(15 EKİM)

Dopdolu bir haftaydı ve benim için fazladan yorucu, fazlasıyla güzeldi. 

Emirli'ye gelip evi temizledikten sonra akşamüstü geri döndük, bu yağmurlu havada film ekimine bir biletimiz daha var. 30ların sonunda Amerika'da geçen filmnoir türü bir hikaye izliyoruz, en sevdiğim atmosfer!

Sonbaharı şehirde yaşamanın da romantik bir tarafı var işte; ele ele sinemaya yetişmek, çıkışta eve dönmek için acele etmek... 


4862

(14 EKİM)

Deli gibi yorgunum, fena halde uykusuzum ama, içim içime sığmıyor, evde duramadım. Hayata borçlu hissediyorum  ve bana verilen şansın karşılığında teşekkür etmek istiyorum, var oluşa...

Medusa'nın izinde tuhaf, tekinsiz bir sergi gezdim, Abdülmecit Efendi köşkünde. Köşkün atmosferi, bahçesi zaten çok keyifli. Bizans mitlerinden ürkütücü hikayelere gönderme yapan işler görmek de çok hoşuma gitti. Tam benim kalemim!

Sonrasında Kuzguncuk'ta bir kahve, artizan çikolatalar yapan keyfekeder bir işletmede tasasız garsonlarla iki laf arası... İstanbul'a çok yakışan sonbahar rüzgarının savurup dağıttığı saçlarım, dolaşık duygularım, sonuna kadar açtığım kalbimle, tam buradayım.





4861

(13 EKİM)

18. yy. kimyageri Lavoisier'in "Hiçbir şey yoktan var edilemez, var olan hiçbir şey de tümüyle yok edilemez." sözü ile Zen rahibi Suzuki'nin "Var olmayan hiçbir şey yok edilemez, bir şeyin yok edilebilmesi için önce var olmuş olması gereklidir." sözü sizce zıt mıdır, aynı mı?

Gerçekte bu zaten bir soru değil, biliyorsunuz.

Sınırlı varlığımızla sınırsız olanı anlayabiliyoruz; tıpkı Ay'ı görmemiz için buluta ihtiyacımız olması gibi.

4860

(12 EKİM)

"Yumuşak tarafını göstermekten kaçan, hem çekingen hem cüretkar, hem güçlü hem kırılgan bir kadın..."
Tam vaktinde gelmesen duyamazdın, hakkımda yapılan tespitleri. 
Tam vaktinde olmasa, denk gelemezdik böyle birbirimize- ama biliyorsun; bazı şeylerin "olması gerekli"dir.

13 Ekim 2022 Perşembe

4859

(11 EKİM)

Mata oturduğumda karşımda senin yüzün, yastığa başım düşüp saçlarım yüzüme döküldüğünde yanı başımda soluğun... Sana düşüyorum rüyaya dalarken.

12 Ekim 2022 Çarşamba

4858

(10 EKİM)

Haftaya yoga yaparak başladığım günler, pazartesi de olsa güzeldir!

Çok küçük keyiflerim var; gün içinde mahalle cafelerinden birinde kısa bir kahve molası vermek ya da kendime doğal yağlardan nemlendirici kremler yapmak gibi... Sonbaharda pencereden yağmuru seyrederken piyano dinlemek, mum ışığında çay içip kitap okumak gibi... 


9 Ekim 2022 Pazar

4857

 Now I've heard there was a secret chord

That David played, and it pleased the LordBut you dont really care for music, do you?It goes like this, the fourth, the fifthThe minor falls, the major liftsThe baffled king composing Hallelujah
Hallelujah, HallelujahHallelujah, Hallelujah
Your faith was strong but you needed proofYou saw her bathing on the roofHer beauty and the moonlight overthrew herShe tied you to a kitchen chairShe broke your throne, and she cut your hairAnd from your lips she drew the Hallelujah
Hallelujah, HallelujahHallelujah, Hallelujah
Well, maybe there's a God aboveAs for me all I've ever learned from loveIs how to shoot somebody who outdrew youBut it's not a crime that you're hear tonightIt's not some pilgrim who claims to have seen the LightNo, it's a cold and it's a very broken Hallelujah
Hallelujah, HallelujahHallelujah, HallelujahInstrumental
Hallelujah, HallelujahHallelujah, Hallelujah
Well people I've been here beforeI know this room and I've walked this floorYou see I used to live alone before I knew yaAnd I've seen your flag on the marble archBut listen love, love is not some kind of victory march, noIt's a cold and it's a broken Hallelujah
Hallelujah, HallelujahHallelujah, Hallelujah
There was a time you let me knowWhat's really going on belowBut now you never show it to me, do you?And I remember when I moved in youAnd the holy dove she was moving tooAnd every single breath we drew was Hallelujah
Hallelujah, HallelujahHallelujah, Hallelujah
Now I've done my best, I know it wasn't muchI couldn't feel, so I tried to touchI've told the truth, I didnt come here just to fool youAnd even though it all went wrongI'll stand right here before the Lord of songWith nothing, nothing on my tongue but Hallelujah
Hallelujah, HallelujahHallelujah, HallelujahHallelujah, HallelujahHallelujah, Hallelujah
Hallelujah

4856

(8 EKİM)

Hayatımızın yine o sıkıcı ve özgürlük kısıtlayan zamanları mı geldi ne? Ama bu sefer, belki benim için bir pratik vesilesi olabilir. 

Emirli'de bu hafta sonu Leyla çok huzursuz ve bana yapışık yaşamak istiyor, o yüzden hiçbir şey yapmaya fırsatımız kalmıyor. Çocukların bu hastalık dönemleri fena zorluyor, cidden. Yine de Dük Bey ile birlikte olmak bile yeter mutlu etmeye bizi, sıcacık, koyun koyuna...

8 Ekim 2022 Cumartesi

4855

(7 EKİM)

Bugün için önceden arkadaşımla bienal gezeceğiz diye konuşmuştuk, ama pek enerjim yok, hem birkaç işim var halletmem gereken hem hava da bulutlu. Bugünü kurban ediyorum, elimden kayıp gitmesine izin veriyorum, pek de bir şey yapamadan bir bakıyorum akşam oluvermiş. Oysa bienale gitmezsek, aşağıdaki cafede bir iki saat oturur sakince kitabımı okurum diye düşünmüştüm, onu da yapamadım. Kızlar bazen tüm vaktimi ve enerjimi alıyorlar, sonra da gün nereye gitti şaşıyorum.


4854

(6 EKİM)

Zihnimi toparlayamadığım son birkaç günü verimsiz geçirdiğim için kendime biraz kızgınım. Önümüzdeki hafta, önümüzdeki ay ve önümüzdeki yaz beni motive etmiyorsa-başka ne edebilir artık?Aslında belki, bütün bu planlar fazlasıyla heyecanlandırıyor ve yapamamaktan korkuyorum. Bir sorun çıkmasından, gidememekten, gitsem bile istediğim gibi olamamaktan... Bu korkular mı kilitledi beni acaba? Fazla mı geldi...?

6 Ekim 2022 Perşembe

4853

(5 EKİM)

Tam da orası işte- bu kitabın beni en vuran yeri oldu: Zen hissi, şiirden başka türlü anlatılamaz...

Düalitelerle ironik bir şekilde birliği anlatıyor, müthiş zekice yazılmış bir kitap. Şiir seven biri olarak; içeriğini geçtim, yazı dili beni beklediğimden fazla etkiledi. Her sayfada, o anlaşılması zor görünen cümlelerini okudukça, gülümsetiyor beni. Tokat yedikçe gülümsüyorum...

Şu "eve dönmek meselesi"... Bana hep, müzikte her parçanın bir ev akoru vardır, örneğin Mibemol majörle başlar, sonra bir yerinde Reminör olur, sonra Simajöre döner, ama en sonunda hep ev akoruna geri döner, bunu hatırlatıyor...

4852

(4 EKİM)

Sadece bunun hayali bile içimi ısıtıyor: serince bir sonbahar günü, kurumuş yapraklar dökülürken ve rüzgarla yerden yeniden havalanırken, seninle birlikte sinemaya yetişmek için hızlı adımlarla yürüyoruz, bir elimizde kahvelerimiz, diğer elimiz birbirinin avcunda. 

4851

(3 EKİM)

"Zihnimize dışarıdan hiçbir şey girmez. Zihnimizi genellikle dışarıdan deneyimler ve izlenimler elde eden bir şey olarak düşünürüz; bu, zihnimizle ilgili doğru bir anlayış değildir. Doğru anlayış, zihnin her şeyi kapsadığını anlamaktır; dışarıdan bir şeyin geldiğini düşündüğünüzde, bu yalnızca zihnimizde bir şeyin belirdiği anlamına gelmektedir. Sizin dışınızdaki hiçbir şey, soruna neden olmaz. Zihninizdeki dalgaları siz yaratırsınız. Zihninizi kendi haline bırakırsanız, kendiliğinden dinginleşecektir. Bu zihin, "büyük zihin" olarak adlandırılır."


4850

(2 EKİM)

Bugün ancak evin tadını çıkarmaya başladık, hiç şehre dönesimiz yok ve bu akşamı burada geçirmeye karar verdik. Kızlara evde ne varsa yemek pişirip, kendimize pizza yaptık. Birer bira açıp enteresan bir film bulduk. İşte benim konfor alanım!

4849

(1 EKİM)

Kızların doğum ayına girdik bile ve ben hala işler ve hayatımın geneli konusunda kendimi tıkanmış hissediyorum, huzursuzum. Emirli'de kızlar durmayınca kendimizi dışarı atıyoruz; kediler için bir sürü yaş mama, evimizde sonbaharı ağırlamak için de birkaç süs kabağı alıyoruz. Tahinli cevizli keki fırına atınca keyfimiz yerine geliyor; bu benim en sevdiğim mevsim!

4848

(30 EYLÜL)

Çok eski tanıdığım ve sohbetinden her dem keyif aldığım kuaförümle bir kahve eşliğinde kapı önü sohbetlerimizden biri: insanların pandemiden beri giderek artan psikolojik arayışları, eskiden kaynaklarımızı harcadığımız pek çok eşyanın artık gözümüzde değersiz olması, dinler tarihinden ilgi çeken detaylar... 

Akşam kızların izin verdiği ölçüde karşılıklı güzel bir sofraya oturmak, kadeh tokuşturmak ve geride bıraktığımız anılarla bizi bekleyen anıları düşünmek...

4847

(29 EYLÜL)

Evde giysi dolaplarından sonra bir de mutfak dolapları ve buzdolabında mevsim geçişi işleri var. Baharatlar, unlar ve kuru bakliyat buzdolabından çıkıp kilerdeki yerlerini alıyor. Mutfak hazırlıklarıyla geçen günün ardından kızlarla park vakti: Vera ve Leyla artık sadece pusette gezmekle kalmayıp salıncağa filan da biniyorlar. Kaydıraktan kayarken heyecanlanıp, daha büyük çocuklara gıpta ile bakıyorlar.

Zamanın nasıl çabucak geçtiğini gözlemlemek için, bebeklere yakın olmak yeterli.

4846

(28 EYLÜL)

Tek olmak ister insan, sahip olmak ister, kıskanır. Bu kez başka; elinin değdiği herkes için mutluyum, daha fazla kişiye değebileceğin için heyecanlıyım. Kendimi özel hissetmek beni çok sevindiriyor, doğru. Öte yandan herkese cömert davranman saygımı arttırıyor. İyi ve güzel olanı takdir etmek kolay, dışarıdan antipatik görüneni de aynı güzel gözle görmek mesele. Şimdi daha iyi anlıyorum.

Coşkuluyum. Sakinim. 

Minnettarım.

28 Eylül 2022 Çarşamba

4845

(27 EYLÜL)

 İstanbul'da sonbahar esintili, 19.yy Osmanlı dönemini hatırladığımız aheste bir gün...





4844

(26 EYLÜL)

Bunca eğitimin, kendini yönetmek üzerine öğrendiklerimin ardından bugün bana dertlerini samimiyetle açan arkadaşıma söyleyecek pek bir şey bulamadım. Karşımda ağlarken, çaresiz hissederken onu dinleyip anlayabildim, ama gerçekten işine yarayacak sözleri aklıma getiremedim. 

Sonradan düşündüm; ona birkaç temel ipucu verebilirim: öncelikle duyguları hakkında düşünmemesini söylemeliyim. Umarım bunu anlatabilirim ve bunun önemini gösterebilirim. Sonra da; kendi ıstırabına dalıp giden insanın bu girdaptan çıkabilmesi için biraz etrafına bakması gerektiğini söylemeliyim. Kendimizden daha fazla acı çeken insanları, varlıkları gördüğümüzde ve onlar için bir şey yapmaya başladığımızda otomatik olarak ıstırabımızla aramıza mesafe koyarız. Egomuzun bencilliğini kırmış oluruz ve bu kuyunun dibine düşmemenin en zarif yoludur.

26 Eylül 2022 Pazartesi

4843

(25 EYLÜL)

Bir pazar gününe neler neler sığdırdık; toplanıp eve dönüş seromonisi ardından kızların yemeklerini hazırladık, evden çıkıp Gazhane'de bir mola verdik öce, bienalin bir bölümünü gezdik, oradan Moda'ya kadar yürüyüp yorulduktan sonra keyifli bir yerde yemek için oturduk. Yetmedi, eve dönerken tatlı almaya uğradık ve bir film açtık-eski günlerdeki gibi...! (neredeyse)

4842

(24 EYLÜL)

İkilemler

Bu sonbaharın en güzel havalarında bütün gün ev temizliğiyle uğraşmak biraz üzücü, bir yandan temiz düzenli bir evde oturmak güzel...

Dışarıda başka yerler görmenin tutkusu, başka insanlarla olmanın özlemi bir parça buruk, bir yandan içeride güvende ve sımsıcak hissetmek güzel...

Yapamadıklarımı, olamadıklarımı düşünmek umut kırıcı, bir yandan yapabildiklerimi hatırlamak ve olduğum kadarına hayranlık duymak güzel...

4841

(23 EYLÜL)

Hiç çalışmadığım günler bile zaten kızlarla ilgilenmekten çok yoğun geçiyor; banyoları, yemekleri, ara öğünleri günlük rutinimizi oluştururken, bir de artık oynamak, yürümek istiyorlar. Bazen bir bakıyorum; bütün günü onlara hizmet ederek geçirmişim. Akşamüstü hızlıca toparlanıp Emirli'ye geçtik, 3 haftadır gelmemiştim, özlemişim. Buradaki rustik hayatımıza artık çok alıştık, kopamıyoruz. Şehirde bir yerlere gitmek istesem de, kalabalık ve trafiği düşününce burası daha cazip geliyor. Kedilerimiz, bahçemiz, komşularımız ve biz...

4840

(22 EYLÜL)

Sabah sabah canım evden çıkmak istedi, hem de yağmurlu serin havaya rağmen. Kendime mahallemizin en şirin cafesinde küçük bir kahvaltı ısmarladım. Bu aralar işler çok durgun, hem biraz dert ediyorum bunu hem de başka şeylere vakit ayırmak hoşuma gidiyor. Yoğun ve telaşlı haftaların ardından bu sakinlik bana iyi geliyor...


22 Eylül 2022 Perşembe

4839

(21 EYLÜL)

Sonbahara geçişi bugün iyice hissetmeye başladık; yağmurlu serin rüzgarlar geldi. Dolaplar düzenlenmeye başlandı; yazlık elbiseler kalkıp daha kalın giysilerle yer değiştirildi. Sandaletler spor ayakkabılara bıraktı yerini. Evin eksikleri alındı, kışlık domates konservelerinin son kavanozları yapılmaya başlandı. Mevsimler dönerken, hızla akıp giden zamana hem hayret ediyor hem de bir parça ürküyorum. Kızların büyüdüğü hızda mı yaşlanıyoruz biz de?

21 Eylül 2022 Çarşamba

4838

(20 EYLÜL)

Ancak kendime gelebildim, gerçekten.

Hatta gelebildiğim yer kendim mi emin değilim.

Bu hafta işim yoğun görünmüyor ve ben biraz şehirde gezmek istiyorum, fırsatım olur mu bilmem. Görmek istediğim sergiler, oyunlar ve zaten bienal var. İstanbul'un en sevdiğim zamanı sonbahar...

Okumaya dalacağım kitaplar, zaman ayırmak istediğim piyanom, yetişilecek festival filmleri, ıslanılacak yağmurlar ve ellerimi ısıtmak için kahve fincanları beni bekliyor!

4837

(19 EYLÜL)

Fark ettim; aynı mevsim bu, aynı dönem.

Benimki bir çeşit pattern mi emin değilim- ama aynı şablon sanki.

Tuhaf, ama hastalıklı değil bence. 

Bu sefer önceki tuzağa düşmeyeceğim-

Bu kez saf mutluluk, beklentiden özgür neşe...!

4836

(18 EYLÜL)

Arzunun girdabına kapılmaktan korkuyorum, elbette dipsiz bir kuyu bu. 

Küçücük detaylara anlam yükleyip kendimi kandırmak istemiyorum.

İçimde, "ben özelim" diyen sesin Egom olduğunu biliyorum.

Diğerleri de özel, her birinin tek tek çok kıymetli öyküleri var.

Bu beni daha az ilginç yapmaz, aramızdakini eksik kılmaz. 

Bir seferlik yakınlaşma her şeyi değiştirmez, bir seferlik uzaklaşma her şeyi bitirmez.

Bütün bunların farkında olmakla birlikte, gecelerdir heyecandan uyuyamıyorum. 

Aklıma geldikçe gülümsememe engel olamıyorum.

19 Eylül 2022 Pazartesi

4835

 (17 EYLÜL)


4834

(16 EYLÜL)

"Sen kendine teşekkür et" derkenki ifaden hala aklımda, bana hayranlıkla bakan gözlerinin sessizliği sonsuza uzanırken zaman durdu bir anlığına... 

O kapı önünde ben artık başka bir yerdeydim, asla dönmemek üzere eskiye- ve sen tanıklık ettin buna.

Aramızda bundan böyle mesafeler kalmadı, çekingenliğim yerini oyunculuğa bıraktı, sen de hemen neşeyle katıldın bu oyuna.  

Gülümsemem hep duruyor yüzümde, kalbimde duruyor her an...

4833

(15 EYLÜL)

Kızlarımın imzalı bir kitabı oldu!

Tavuskuşu tüyü küpemle, Kumbaracı yokuşunda kırmızı bir kapının önünde, gece yarısı sokak lambası ışığında dikilirken tüy gibi hafiftim... Eskisi Rana gibiydim, ya da yepyeni bir Rana; hepsinden özgürdüm. Arkadaşlarla gülüşmeler, hocamla şakalaşmalar ve arada son derece ciddi mevzulara dair anlık açılmalar...

Bana yakın veya uzak gelen insanlarla bir arada, her birine sevgi besleyerek, hepsini tuhaflıklarıyla kabullenerek... Bu gece hem ayaklarım yere sapasağlam basıyor hem içimde küçük bir kuş pırpır şakıyor...


14 Eylül 2022 Çarşamba

4832

İlgini bekleyip duruyorum, her an bulamayınca keyifsiz hissettiğimi fark ediyorum. Yolda yalnız yürürken varlığını anımsayınca Dünya güzelleşiyor, şansıma şükrediyorum. Her şeye fazla anlam yüklemekle hepsini anlamsızlaştırmak arasında savruluyorum. 

Elimdeki sevgi kırıntıları yetmeyince hasrete düşüyorum, oysa her an bana ait olan bir parçan olduğunu biliyorum. 

Uyuşturucum olmanı istemiyorum. Gözlerinin içine bakacak cesaret istiyorum.

4831

(3 EYLÜL)

İtiraf ediyorum; ne kadar bağımlıyım hala Senin onayına, nasıl da zayıfım karşında.

"Bir çığa adım attım

Ruhumu kapladı" diyor ya Cohen, öyle kaplandım Senin varlığınla.

Daha yolun çok başındaymışım, anladım sayende. Hiçbir şeymişim meğer...

Yoksunluğun ölüm gibi.

"Seni beklemeye başladım,

ben; 7 denizin hakimi"

12 Eylül 2022 Pazartesi

4830

Sanki hem çabucak geçti bu aksiyon dolu kısa tatil, hem de 1 haftadan fazla ayrı kalmış gibiyim işlerden, rutinimden. Eylül arınma ve düzenleme ayıdır ya- tam da buna ihtiyacım olduğunu hissediyorum.

2 haftalık aradan sonra işime yeniden motive olabilmek biraz zor, bir o kadar tatlı, adeta okula başlar gibi heyecanlıyım ben de. Yeni yardımcımız bu sabah itibariyle işe başladı ve ilk günümüz sakin geçti. 

Bulutlu serin hava bana harika hissettirdi, o sonbaharın en sevdiğim akşamüstü ışığı, mest eden rüzgarı İstanbul'un özlediğim semtlerini hatırlattı... Özlediğim, içimde bir yerlerde taşıdığım kalp çarpıntısını...


4829

(11 EYLÜL)

Dönüş yolu, beklediğim kadar zor geçmedi aslında. Toparlanıp evi kapatmak her zamanki gibi uzun sürdü, yolda bir kaç yerde alışveriş yapmak için durduk, bir de tost molası verip trafiğe takılmadan geldik. Emirli'ye uğramak istiyordum aslında, köpekleri kedileri merak ediyorum ama, vakit kalmayacak diye doğrudan eve geldik. Ev de beklediğimden iyi durumdaydı, temizleyip yerleşmek vesaire derken yine akşam yorgunluk çöktü. 

Ağustos'un her anlamda bunaltıcı havasından sonra Eylül'ün gelmesinden beklentim yüksekti; hala hayatımın kontrolünü elime alamamış gibi hissediyorum ama, bir parça rahatladım içsel olarak. Umarım bundan sonraki günlerini daha verimli ve daha uyanık geçirebilirim.

4828

(10 EYLÜL)

Deniz giderek ılıdı, rüzgar duruldu ve tatil keyifli olmaya başladı. İlk 2 gün hem yol yorgunluğu hem halledilemeyen işleri beraberimizde taşımamız, havanın da beklediğimizden çok daha serin oluşu biraz motivasyonumuzu düşürmüştü. Şimdi keşke 1 hafta daha uzatsak demeye başladık, sahilde dergi okuyup bira ve patates kızartması söylediğimiz "eski günlerdeki gibi" bir gün geçirince...

Plajda herkes kızları görmek için geliyor, hepsinde bir ikiz hatta bazen üçüz öyküsü çıkıyor karşımıza. Kızlar tam bir maskot oldular; herkese gülücük dağıtıp sosyalleşiyorlar. 

Karaağaç pazarı ve yaz sonu alışverişine bayılıyorum, benim için bir ritüel haline geldi artık. Kabuklu badem, çam fıstığı, kekikli sepet peyniri, eskitilmiş İzmir tulumu, lavantalı güllü sabunlar ve zeytinyağı... Doğanın bereketine minnet duyarak dönüş yoluna hazırlanıyoruz- İşte bu masmavi sular, bu mis gibi hava, bu bulutlar bizim için!

4827

 (9 EYLÜL)

Aileyle tatil yapmak biraz sınırlayıcı, hem bebekler hem yaşlılar ciddi sabır gerektiriyor. Bunu gerçi göze alarak geldik elbette, ama her seferinde karşılaşmak beni yoruyor. Anneannemin resmen bunamaya başladığını acıyla fark ettim bu 1 haftada, artık bu duruma gelmiş. Annemin nasıl olumsuz etkilendiğini, onun bu haliyle baş edemeyip öfkelendiğini gördüm tekrar tekrar. Onun da yaşlanması hızlanmış gibi geldi bu sebeple, zaman ne çabuk geçiyor ve her şey nasıl değişiyor...

Kaçınılmaz olan değişime uyum sağlayabilecek miyiz? Bizim hayatlarımız nasıl evrilecek önümüzdeki birkaç yıl içerisinde...?

4826

(8 EYLÜL)

Bütün gün kendime gelemedim; her akşam yorgunluğuma rağmen "Senin için buradayım" diyerek meditasyonda karşıma getirdiğim Gurgur'u kaybetmişiz.

"Evrenin geleceği size bağlıymış gibi yaşayın"... diyordu ya, hani- "sonra da kendi davranışlarınız bir şeyleri değiştirebilirmiş gibi düşündüğünüz için kendinize gülün." acı bir gülüşle hatırladım.

I am nothing, I have nothing, nothing is mine.

4825

(7 EYLÜL)
Cunda yine bıraktığımız gibi; kalabalık, şirin ve biraz dağınık. Klişe bir Ege kasabası havasında hafif başıboş, düzensiz ve biraz da kirlenmiş. 
Biz son geldiğimiz yerde değiliz ama; yaş almış yük yüklenmişiz, eskisi gibi rüzgara kapılacak hafiflikte değiliz. 
Taş kahvede oturup sadece çayımı yudumlamak, arada bir de Yunan şarkısı mırıldanmak isterdim...


7 Eylül 2022 Çarşamba

4824

(6 EYLÜL)

"Evrenin geleceği; senin ne yaptığına bağlıymış gibi yaşa, diğer yandan da yalnızca senin davranışlarının bir şeyleri değiştirebileceğini düşündüğün için kendine gül." 


4823

(5 EYLÜL)

Ege'nin sarhoş rüzgarı, deniz kabuğu kırıkları, suda oynayan Güneş ışıkları, Yunan su perilerinin kahkahaları, berrak ve serin su, kuma batan ayak parmaklarının neşesi, incinin sedef parıltısı, lacivert derinlikler, akşamüstü rehaveti, olgun incir kokusu, erken saatlerin dinçliği, zeytin yaprağının puslu yeşili, sihirli dolunayın büyüsü...



5 Eylül 2022 Pazartesi

4822

(4 EYLÜL)

Bu sefer yolculuk zorlu geçti, kızlar huzursuzlandı, sıkıldı ve sürekli durmak zorunda kaldık. Son yarım saati arka koltukta aralarında gittiğim için bunaldım, ben de, ama Artur'a vardığımızda her şey değişti tabi.

Bulutlu bir Eylül akşamüstü, terasta yorgunluk kahvesi bizi kendimize getirdi. Akşam kızlar sanırım rutinleri bozulduğu için, epey zorlandılar uykuya geçerken. Onları yatırdıktan sonra ben kısa bir yürüyüşe çıktım, aklımdan işle ilgili sıkıntıları çıkarmakta zorlandım. 

Yürürken yavaşladım ve yanı başımdaki Hocam bana bu anın en mükemmel an olduğunu hatırlatınca gülümsedim.

4821

(3 EYLÜL)

Ben her akşam, kızları uyuttuktan sonra, omurgam baştan aşağı tek tek ağrıyorken, tüm yorgunluğuma rağmen senin için buradayım Gurgur. Veterinerden çıkana kadar, ne olursa olsun ben senin için bu mattayım. Söz verdim; sen iyileşene kadar ben her akşam 10 dakika da olsa, tam burada gözlerimin arkasındayım.

Sevgili Hocam da, bazen yanımızda şükran mudrası yaparak sessizce duruyor, bazen onunla karşılıklı ateşin tam içinde oturup göz göze bakıyoruz. Başımın üzerine açan beyaz bir lotus içinden altın ışıklar saçarak doğuyor ve gece boyu benimle kalıyor.

2 Eylül 2022 Cuma

4820

I shut my eyes and all the world drops dead;
I lift my lids and all is born again.
(I think I made you up inside my head.)

The stars go waltzing out in blue and red,
And arbitrary blackness gallops in:
I shut my eyes and all the world drops dead.

I dreamed that you bewitched me into bed
And sung me moon-struck, kissed me quite insane.
(I think I made you up inside my head.)

God topples from the sky, hell's fires fade:
Exit seraphim and Satan's men:
I shut my eyes and all the world drops dead.

I fancied you'd return the way you said,
But I grow old and I forget your name.
(I think I made you up inside my head.)

I should have loved a thunderbird instead;
At least when spring comes they roar back again.
I shut my eyes and all the world drops dead.
(I think I made you up inside my head.)

4819

(1 EYLÜL)

Ağustos bunaltıcı, zorlayıcı bir aydı- baştan sona! Eylül hoş geldi, benim en sevdiğim mevsim...

Bugün de çılgın bir gün oldu gerçi; yeni aya hesap kitap yaparak, aklımda binbir düşünceyi evirip çevirerek başladım. Karar vermek kolay değil, önümüzü görmek, risk almak kolay değil. Bir şekilde karar verilecek, yeni bir yola girilecek ve umuyorum ki güzel devam edeceğiz.

2 hafta içinde sangham ile buluşma planımız var; heyecan verici!


4818

(31 AĞUSTOS)

Bugün konsolosluk randevumuz var kızlarla; resmen Alman oluyorlar. Aşırı sosyal halleriyle herkesi güldürdükleri bir gün daha. Arama köpeğini sevmek istemeleri, memurenin masasına oturup poşet dosya ile oynarken kıkırdamaları, diğer çocukları görünce heyecanlanmaları bir alem...

Öğleden sonra kahve molası veriyoruz yenilenen AKM'de, ben gelmeyeli Taksim adeta başka bir yere dönmüş. Kimliksiz ve hissiyatsız, boş... Elbet yeniden canlandığı günler gelir. Yağmur başlayınca birden rahatlıyoruz sanki, yaz bitiyor işte...


31 Ağustos 2022 Çarşamba

4817

(30 AĞUSTOS)

 "...You say you've gone away from me

 but I can feel you when you breathe"

Cohen şarkı söylemeye devam ediyor...

4816

(29 AĞUSTOS)

"I have begun to long for you

I, who have no greed

I have begun to ask for you

I, who have no need..."

29 Ağustos 2022 Pazartesi

4815

(28 AĞUSTOS)

Bu bahçe; kaybettiğimiz hayvanlarımızın mezar yeri, mutfağımızın küçük çiftliği ve kızlarımızın oyun parkı oldu. Toprak kutsaldır her zaman; bir ekip bin aldık. Avuç içi kadar toprağın bereketiyle cömertliğiyle ailemizi sarmalamasına minnettarım.

28 Ağustos 2022 Pazar

4814

(27 AĞUSTOS)

Gurgur'un çektiği acı benim içime oturdu bu sabah, neler yaşıyor, nasıl korkunç bir travma geçirdi diye düşünmekten mideme sancılar girdi. Onun için TongLen yapacağım bu haftasonu, bu kadar güzel bir kızın bu kadar acıya katlanması içimi burkuyor. Umarım iyileşir, direniyor ve iyi bakılıyor, tüm şifa dileklerim seninle Gurgur!

4813

(26 AĞUSTOS)

Kızlarla birlikte işleri hallettikten sonra o kadar yorgun düştüm ki uyuya kaldım, gün içinde uyuduğum sayılıdır hayatım boyunca. Bu hafta, hatta bu ay başından beri neden bu kadar zor geçiyor merak ediyorum, atak haftasında filan mıyız yoksa dişleri çıkıyor diye mi huzursuzlar?... Elimizden gelenin en iyisini yapsak da yetişemiyoruz, mutlu edemiyoruz sanki bir türlü. Sık sık uyanıp ağladıkları, uykuya dalarken çok çırpındıkları, gece erkenden acıkıp huysuzlandıkları bir dönem... Umarım Eylül, Ağustos kadar zorlayıcı olmaz.

25 Ağustos 2022 Perşembe

4812



4811

(24 AĞUSTOS)

Günün yorgunluğu omurlarımı tek tek ağrıtırken, gecenin sonunda uykuya dalmadan önce Sen'in yüzün...

Elimden geleni yaptığım halde bir türlü olmuyorsa, avazım çıktığı kadar bağırmak geliyorken içimden, Sen'in sesin...

Gözlerimi yumduğumda, birlikteyiz.

4810

(23 AĞUSTOS)

Tam da en zorlandığım zamanlardan geçiyorken, tam en bunaltıcı sıcaklarda terliyorken... 

Bu kadar şanslı olabileceğime inanabiliyor musunuz?!

Hayatın bana armağanına tüm varlığımla karşılık vereceğime söz veriyorum.

4809

(22 AĞUSTOS)

Yakın arkadaşlarımın hayatlarına nereye kadar müdahale edebilirim? Aslında hakkım yok buna elbette, ama hayatlarına dokunabilirim. Bu dokunuşumla onları şefkate ve anlayışa yönlendirebilirim. 

Hayaller kurup, dış koşulları o hayallere uydurmaya çalışmak; insana hayal kırıklığı ve daha fazla acıdan başka ne getirir? Neden elimizde olanlarla mutlu olamıyoruz bir türlü? Niçin kendi mutluluğumuza kendimiz mani oluyoruz her zaman...?

Öyle basit ve aynı anda öyle zor ki... Adeta bir odada hapis kalmışlar, ama aslında kapı kilitli değil. 

Dilerim çıksınlar.

4808

(21 AĞUSTOS)

Bu pazar odunumuz gelince, iyiden iyiye yaz sonuna geldiğimizi fark ettim. Hala aşırı sıcak ve nemli hava bunaltsa da, kışlık hazırlıklar başladı bile işte. 

Kızlar bugün hiç durmadılar, beni epey yordular, planladığım işlerimi yine yapamadım.

21 Ağustos 2022 Pazar

4807

(20 ĞUSTOS)

Kahvaltıdan sonra Emirli'ye geldiğimiz cumartesilerden biri bugün, köpekleri besleyip bahçeyi sulayıp evi temizledikten sonra, odunumuz da gelince düşündüm de; kışı burada geçirmek için sabırsızlanıyorum.

Hatta ben bu bahçede, bu evde, bu hayvanlarla, kızlarla ve senle beraber sonsuza dek mutlu yaşayabilirim.

İhtiyacım olan başka bir şey yok.

4806

(19 AĞUSTOS)

Elbette dün gece uyuyamadım, kalp atışlarımı sakinleştiremedim bir türlü. Kızlar da erkenden uyanınca pestil gibi başladım güne. Kızların arabasıyla pazar alışverişine çıkmak, bu cehennem gibi sıcak ve Vietnam gibi nemli günde pek akıllıca değildi, kabul ediyorum. Öğleden sonra kızların bakımı dışında bir şey yapacak halim kalmamıştı, yorgun bir gün daha, bir hafta daha bitti...

4805

(18 AĞUSTOS) 

Temmuz'un yapmadığı sıcağı Ağustos yapıyor ve her gün birbiri ardına bunaltıcı sıcak, nemli geçiyor.

Evde hem işleri idare etmeye çalışmak, hem kızları oyalamak, hem kedilerin bakımı, gerçekten bizi fazlasıyla zorluyor. Her günün sonunda bir nefes alıp kendimi tebrik ediyorum.

Bu akşam sangha ile buluşmamızı heyecanla bekliyordum; aslında her birini ne kadar özlediğimi fark ettim. Birkaçı katılmadı, birkaçı Akyaka'dan sonra pratiğini ihmal ettiğini paylaştı, ama bazılarımız devam ettik, iştahla sürdürüyoruz ve keyif almaya başlıyoruz artık bu pratiklerden.

Herkesin hayatında zorlandığı bir dönemden geçiyor olması beni etkiledi, bir ben değilmişim zorlanan, bunu fark etmek gözümü açtı. "Hayatımdaki çoğu şey kontrolümün dışında. Kızlara ben kendim bakıyorum ve bir yandan işimi yürütmeye çalışıyorum... Sabahları erkenden uyandırdıklarında yorgunluktan ölürken, akşam kızları uyuttuktan sonra meditasyona oturduğumda, omurgamın her bir omuru tek tek ağrırken, tam şikayet etmeye başlayacak oluyorum ki- birden aklıma geliveriyor: Sana bir hediye verildi ve şimdi armağan etme sırası sende."

"Çok güzel gözüktüğümü, ışıl ışıl parladığımı, fıstık gibi olduğumu" başkasından duysam bu kadar gülümsetir miydi beni...? 

4804

(17 AĞUSTOS) 

2 haftadır ertelediğimiz planı bu sabah yapalım dedik, uykusuz ve yorgun da olsam kızları arabaya oturtup annemle caddeye yürüdük. Her zamanki cafede kahvaltı edeceğiz; bizim için ufak bir ödül...

Ajanstan ve tanıdık vasıtasıyla gelen yardımcı adaylarıyla görüşmeler bir ileri iki geri devam ediyor bu arada: son andan görüşmekten vazgeçenler, sabah erken gelemem diyenler... Sinirlenmemek çok zor gerçekten, işe ihtiyaçları yok sanıyorum ki. Zira aslında istediğim çok bir şey değil, sadece olması gereken. Daha fazla kendimi bunların gelgitleriyle yormak istemiyorum, böyle de çok yoruluyoruz ama, ne yapalım. Böyle devam edeceğiz gibi görünüyor.


4803

(16 AĞUSTOS) 

Yardımcı adayları ile görüşmelerle, olur mu olmaz mı düşünceleriyle geçen yoğun ve bunaltıcı sıcak bir günün ardından, yattım ama uyuyamadım. Aklımda Hocam'ın bu akşam yapacağını haber verdiği canlı yayın vardı, kalkıp meditasyona katıldım. Öfkemi unuttum, unuttuklarımı hatırladım:

"Bir çiçek gibi taze ve canlı,

Bir dağ gibi sağlam ve güçlü,

Durgun bir su gibi sakin,

Gökyüzü gibi özgür"

20 Ağustos 2022 Cumartesi

4802

(15 AĞUSTOS)

Ağustos ayı benim için öfkeli başladı; yardımcı kızı işten çıkardım ve stresli devam etti. Aşırı yorgunluk, kızlarla ilgilenmekten yetiştiremediğim işlerin gerginliği ve aşıdan sonra birkaç günlük hastalık hali beni epey yordu son 2 haftadır...

Bu haftaya biraz toparlanmış başlıyorum; hayatımın bütün gel-gitleri ve günden güne değişen kararlardan sarsılmıştım. Gündelik işlerimi yoluna koyup öğleden sonra kuaföre gidiyorum, kendimi iyi hissetmek için garanti bir yol. 

Akşam tiyatro biletimiz var; bizi duygularla dolup taşıran Ahmed Arif şiirlerini sahneleyen Genco Erkal'ı izliyoruz. İnsanlar neler yaşamış, nelere katlanmış, diye düşünüyorum-benim zorluklarım da ne ki? Senelerce hapis yatmak, memleketinin dağlarına bahar geldiğini görememek, sevdiğinin hasretinden prangalar eskitmek ne demek...?

4801

(14 AĞUSTOS)

Yoga yaparak başlayabildiğim günler iyidir bence!

Artık bir lüks oldu, 1 yıl öncesine kadar rutinim olan şeyler...

Bugün bakıcı aramaya başladık yeniden, ajanslara başvurduk, bir umut hadi bakalım...

18 Ağustos 2022 Perşembe

4800

(13 AĞUSTOS)

Birkaç gün arkadaşımız bizde kalacak; hem kafası karışık bir dönemde belki biraz konuşacağız, hem kızlarla uğraşmamıza yardımcı olacak. Aslında öyle hassas bir durum ki; ne desem bilemiyorum. Bir yandan her şey ne kadar komplike, öte yandan basit geliyor.

İyi bildiğim bir şey var; insan neye inanırsa her yerde o inancı doğrulayan kanıtlar arayıp buluyor. Algı bir değişse, yaşananlar da değişecek, ama orası bir kilit... Zihnimizi yönetmenin neden önemli olduğunu bir kez daha hatırlamış oluyoruz böylece.