31 Ekim 2016 Pazartesi

2686

Her pazartesi gibi biraz sinir bozucu, azıcık can sıkıcı bir gün.
Ama kedilerimle kahvaltıdan sonra tekrar uykuya dalmak pek güzel!
Sevilmeye sevmeye doyduk bugün birlikte, 3 kedi ve ben...

Öğleden sonra annemle bir kahve içip bu gece kocam yurtdışında olacağı için, birlikte kalmaya karar verdik bugün. Boyalarımı filan toplayıp annemin evine geldim, sıcacık, sevgi dolu...

2685

(30 EKİM PAZAR)

Fena halde akşamdan kalma uyandım, o kadar fazla içmemiştim oysa ki. Sanırım birkaç günlük uykusuzluk bugün beni vurdu, yataktan zor kalktım.
Kıymalı yumurta kendime getirdi biraz, öğlen Kadıköy'de bir arkadaşımla kahve içmeye gittik. Nisan'da evlenecek, benden ayakkabısnı tasarlamamı istiyor. Biraz sohbet edip kalktıntan sonra Karaköy'e geçtik. Vapurla Topkapı'yı seyrederek gitmek kadar sevdiğim bir şey yok!
Sergi gezmeyi erteleyip balık pazarında gezindikten sonra Akın Balık'ta palamut yemeye karar verdik. Bu mevsimde lüfer de palamut da nefis, biranın yanına mis!
Akşam eve erken dönüp Yazı Tura filmini izledik. Biraz bölük pörçük ama iyi bir hikayeydi, sevdim.

2684

(29 EKİM CUMARTESİ)

Bugün birkaç şey var yapmak istediğimiz, ama uzun uzadıya kahvaltının da keyfini sürmek istiyoruz. Öğlen Kadıköy'e geçip saati tamire vermeyi düşünüyorduk ama olmuyor, biz de aheste dolaşıp kahve içiyoruz, yine birkaç film alıyoruz, aklımızda yokken alışveriş yapıyoruz.
Kendimi içinde çok iyi hissettiğim Malaga'dan aldığım ceketimle sonbaharda yürümek daha bir güzel sanki.
Akşamüstü eve dönüp banyo yaptıktan sonra arkadaşlarımıza yemeğe gidiyoruz, her zaman çok sevilen  et sote ve pilavın yanında bu kez tortellini var, İtalyan havasını yaşatmaya devam.
Biraz moraller düşük, malum taşınma söz konusu ve arkadaşlarımızın hayatı tümden değişecek, yeni hayat onlara neler getirip neler götürecek belli değil. Normal olarak biraz sres var, ama Grease şarkıları açılınca birden kendimizi deli gibi dans ederken buluyoruz.
Eğlenceli, şaraplı, uzun bir gecenin ardından eve geç dönüyoruz.


2683

(28 EKİM CUMA)

Kocamın işten erken çıktığı günlere bayılıyorum! Resmen verlængertes Wochenende yaşıyoruz: cuma öğleden sonra eve geldiğinde yemek yedikten sonra bizim mahalleye yürüdük. Hava serin, hoş bir sonbahardı. Veterinere uğrayıp kısırlaştırma konusunda bilgi aldık, atölyeye uğrayıp ustayla konuştuk ve bilgisayarı tamire verdik. Bir iki şey alıp tekrar eve döndük, akşamın tadını sakince çıkardık.

27 Ekim 2016 Perşembe

2682

5 ay sonra yurdumuzu tek eden meşhur sistemden ilk ödememi aldım ya OH içim rahat etti!
Gelsin paracıklar, hareketli geceler, konserler partiler, alışverişli gündüzler, rakı sofraları...
Bu sonbahardan beklentim yüksek.

25 Ekim 2016 Salı

2680

Yine uykumun bölündüğü kedili bir gecenin ardından sabaha geç uyanabildim. Annemin kahveye gelmesiyle neşelendim, onu yolladıktan sonra çamaşır koydum.

Bir yandan düğün fotoğraflarımız gelmeye başlayınca bir iki saatimi onlara bakıp elemeye çalışarak geçirdim, çok güzeller!
 Sadece kuaförde makyaj&saç hazırlığı fotoğrafları bile şahane!
 Bakmaya, hatırlamaya doyamadığımız günlerdeyiz...
 Herkese çok teşekkür borçluyuz!

24 Ekim 2016 Pazartesi

2679

Pazartesi temizliği, kedilerin cirit attığı evimizde bir şart oldu.
Aldıklarımızı yerleştirip hediyeleri planlamak, yerleri süpürüp toz almak, çamaşır atıp bulaşık kaldırmak derken öğleden sonra oturabildim işlerimin başına.
Güzel bir haber okudum, sorun da çıkmadığını görünce keyfim yerine geldi.
Akşama da düğün videomuzu izleyince, ne kadar eğlendiğimizi hatırlayıp sevindik o gün...


2678

(23 EKİM PAZAR)

Öğlen uçuşumuz olduğundan bu sabah erken kalkıp kahvaltımızı sağlam yapıyoruz: sağlam dediysek Avrupa otellerindeki zar gibi dilimlenmiş peynirler ve reçelli kruasanlar işte...
Son kez kozmetik alışverişi için bir Milano markasının dükkanına girip epeyce para harcayarak çıkıyorum.
Bir kahve molası veriyoruz yine ana caddede, burada kahve ve şarap uygun fiyatlı fakat yemek ve ayakkabılar çok pahalı gördüğüm kadarıyla. Tadına baktığımız makarna ve pizzalar lezzetli olmakla birlikte çok da ahım şahım değillerdi doğrusu.
 En keyiflisi şüphesiz, meydandaki Mortadella festivali kapsamında sokakta satılan geleneksel atıştırmalıklardan alıp kilisenin merdivenlerinde yediğimiz geceydi. Soğukta tatlı Lambrusco şarabı içerek çakırkeyif ne tatlı sohbet etmiştik!
 Dönüşte 7 şişe aldık zaten, parmesanlarımızla nefis gidecek...
Biraz yorgun ama çok memnun ayrılıyoruz buradan, tekrar gelmek ümidiyle!

2677

(22 EKİM CUMARTESİ)

Bolonya'daki en uzun günümüzü verimli değerlendirmek için erkenden uyandık ve enerjimizin son damlasına kadar sokaklarda gezip tozduk.
 Otelimizden memnunuz, biraz şehir merkezine uzak olsa da konforlu ve olması gerektiği gibi...
 Meydanda bizim yüksek bahçe adını koyduğumuz bir park var, girişindeki ata sarılan denizkızı heykelinin üzerine bir pankart asılmıştı, bana Gezi'yi anımsattı.
 Dev çınarlarla gölgelenen parkta bir tur attık, kitap sergisine bakındık biraz...
 Küçük bir el emeği tezgahlar sergisine denk gelince seramik yapan bir kadından şarap şişesi mantarı aldık.
Yağmurda dolaşmayı kolaylaştıran yapılaşmayı takdir ettik; her binanın ön cephesinde bir sıra sütun ve kemerlerle ayrılan kaldırımlar uzanıyor.
 Küçük şarküterilerin, şarap evlerinin ve salamcıların vitrinleri şahane! Retro fontlarla yazılan dükkan isimleri tam hayalimdeki İtalya: eski ve süsten uzak bir estetiği var.
 Geniş bir ana caddesi var haftasonu trafiğe kapanarak İstiklal'i andırıyor, iki yanında mağazalar ve cafeler dolu...
 Tesadüfen harika bir masal afişleri sergisine denk geldik, Estonyalı ilüstratörlerin işlerini çok beğendik.
 Gündüz güneşli ve ılık, sabahları ile akşamlarıysa sert bi hava vardı Ekim'de Bolonya'da.
 Haftasonu fazlasıyla kalabalıktı, beni şaşırttı küçük bir Avrupa şehrine göre.
 Avlulu yapılardan biri üniversite imiş; bir diğer hayran kaldığımız eski bina belediye meclisi oldu.
 Tavan bezemeleri, avizeleri ve mobilyası, heykeller ve fresklerle süslü duvarları ile, İtalyan olmanın  nasıl farklı bir şey olduğunu bize hissettiren bu devlet binası...
Akşamüstü tam da hayalimdeki İtalyan cafelerinden birini gördük ara sokakta; yaşlı ama karizmatik İtalyan amcaların servis yaptığı küçük bir yer...
 Birer cappuccino ile tiramisu ve kurabiye istedik, son derece nazik şekilde servis edildi ve hepsi çok lezzetliydi.
 İlham verici bir yer burası, havası başka!
 Aslında çok da "güzel" bir şehir sayılmaz, ama bir çekiciliği var işte, sahici geleneksel bir tarafı var.
 Kiliselere fazla merakım yoktur, bu da geç Rönesans yapılarından biri işte; heybetli ve fazla süslenmemiş.
Herkese hediyelik peynirler, şaraplar, şampanya ve çikolata, makarnalar alıyoruz bugün. Ellerimiz kollarımız dolu dönüyoruz otele...

2676

(21 EKİM CUMA)

Bolonya'ya hoşgeldik!
 Ayağımızın tozuyla el yapımı taptaze tortelliniler vitrinlerde renk renk gözümüzü aldı.
 Bolonya'nın en iyi salamcısı Simoni'de birer bira yanında şarküteri tabağı istedik, mortadella salamı, domuz jambonu ve sucuk çeşitlermeleri aklımzıı başımızdan aldı!
 Burası delirtici bir yer; bölge bölge İtalya'nın peynir, şarap ve salam haritasını çıkarmışlar...
 Dev parmesan tekerleklerini duvarlara dizmişler...
 Biraz brutal bir kasap vitrininde pembe et renkleri kolajı gördük.
 Akşam meydanda festivale denk geldik, hava beklediğimden soğuk olduğundan biraz titreyerek eşlik ettik müziğe.
 Akşam yemeği için epeyce dolandıktan ve kafamız karıştıktan sonra bir restorana oturup Lambrusco şarabı söyledik.
 Kendiliğinden köpüren koyu kırmızı bu tatlı şarabı çok sevdik.
Öyleyse taglatelle ragu ve lasagna bolonese-Cheers&Bon appetit!

20 Ekim 2016 Perşembe

2675

Evde günler benzer geçiyor; sessizliği bozan tv gürültüsü ve ev işleri sıralanıyor...
Bugün biraz da saç bakımı ve manikür, çünkü yarın Bolonya!

2674

(19 EKİM ÇARŞAMBA)

Düne göre daha iyi bir gün; kendimde uyandım en azından ve hava bir tık ısındı.
Üşümekten başım ağrımıyor en azından ve evde bulaşık yıkayabiliyorum ellerim sızlamadan.
Üstelik belki 2.5 saat kadar uyuya kalmışım da kafam yerine gelmiş, öyleyse verimli geçsin bugün...

Müşterilere cevap yazıp sipariş takibi yaptıktan sonra akşamüstü elimdeki ayakkabıları bitirdim ve tam kocamın eve dönüş saatine yemeği ısıttım. Yemekten sonra giysi dolabını birlikte biraz düzenleyip analog makinamızın filmini değiştirdik. İşte akşamlık eğlencelerimiz!

18 Ekim 2016 Salı

2673

Sabahın köründe henüz Güneş doğmada kalkıp apar topar hazırlandık, eşim ailesini hava alanına götürürken ben kahvaltı hazırladım.
İşe gitmeden uğrayıp yaptığım tostları aldı, hızlıca çıktı. Ben de ondan sonra salonu eski haline getirdikten sonra çamaşır topladım, dünden kalan bulaşığı kaldırıp mutfağı yerleştirdim.
Sonra 2 saat kadar yattım, uyumasam da çok iyi geldi, zaten uykusuzluk bir yandan alerji bir yandan iyice bitkin düştüm bugün.
Hiç çalışmak istemiyordum, çeşitli bahaneler üretip kendimi oyaladım durdum.
Tiyatro biletlerine baktım, vizyondaki filmlerin fragmanlarını izledim, çoraplarımı yeniden düzenledim...
Düğün fotoğraflarım da gelmeye başlayınca öğleden sonra, kendime yeterli tembellik bahanesi buldum!





2672

(17 EKİM PAZARTESİ)

Pek sevimli bir gün değil, ne de olsa pazartesi; günün ilk yarısında takip etmem gereken işlerle uğraştıktan sonra akşamüstü atölyeye uğradım.
Akşama doğru kayınvalidemle kayınpederim geleceklerdi, evi toparlayıp çamaşır yıkadım, beklerken masayı da kurdum hatta.
Akşam beklediğimden daha rahat geçti; domates çorbası, fırında patlıcan oturtma ve bulgur pilavı pişirmiştim, hepsi güzel olmuş.
Yemekten sonra birlikte çay içip dizi seyrederken kediler hepimizi oyaladı, güldürdü...


17 Ekim 2016 Pazartesi

2671

(16 EKİM PAZAR)

Evde pazar günü, sonbahar sessizliğinde geçiyor...
Dünden kalan bulaşığı kaldırmak, etrafı toplamak zaten öğleden sonraya kadar sürdü.
Günün 2. yarısında en sevdiğimiz şeyleri yaptık: film seyrederken akşamdan kalanları yedik.
Birbirimize sokularak izlediğimiz film Son İmparator, içimdeki egzotik film isteğini tatmin etti.
Akşama doğru bir arkadaşımız bize uğradı, konuştuk. Ödenmesi gereken borçlar, düzeltilmesi gereken işler, derken akşamı ettik...
Umarım her şey kısa sürede yoluna girer!

2670

(15 EKİM CUMARTESİ)

Arkadaşlarımız geliyor akşama, biz de hazırlıklara başlıyoruz kahvaltıdan sonra.
Geç olmadan pazara çıkıp alışverişimizi yapıyoruz, hava serinledi ve pazar gezmek çok keyifli.
Eşim yerleri süpürüp silerken ben tatlıdan başlıyorum mutfakta; tiramisum hep beğeniliyor. Bu klez mascarpone ile orjinal tariften hazırlıyorum, mis gibi...
Ardından fırında sebzeli mantarlar, parmesan dolgulu biberler, patatesli palamut pişiyor.
Bir yandan portakallı sangria hazırlanıp sürahilere dolduruluyor, peynir&jambon tabağı İspanyol usulü dizilmiş, sofraya geliyor.
Her zamanki gibi geciken dostlarımızla birlikte akşam boyunca gülüp eğlenip yeyip içiyoruz, gece konsere gitmeye niyetlenen bir arkadaşın peşine takılıp her birlikte patdadanak Beyoğlu'na geçiyoruz.
İstiklal kalabalık, ipini koparan gelmiş pisliğini getirmiş, biz James Joyce'a girip sahne önüne geçiyoruz. Birer bira birkaç şarkı sonra ara veriyorlar.
Fena bir grup değil ama daha iyilerini dinledim, fazla havaya giremeyince eve dönüşe geçiyoruz, zaten saat 2 olmuş...

2669

(14 EKİM CUMA)

Bugün yarım gün çalıştım, öğlen birden çıkagelen eşimin sürpriziyle sevindim.
Online dükkanımı düzenlemeyi bitirince anne babasını ziyarete gidelim dedik. Ama trafik saçmaladığı için vaktimizin yarısını yolda harcadık, sonunda vardığımızda evde herkesin hasta olduğunu görüp endişelendik. Bizim düğünden sonra millet pert oldu!
Biraz sohbet ettik, akşam yemeğe kaldık ve gecikmeden döndük.
Yarın misafirlerimiz var ve yapılacak işler bekliyor bizi!

2668

(13 EKİM PERŞEMBE)

Düşündüğüm kadar yoğun geçmiyor bu hafta aslında, işleri rayına oturttum sayılır. Şimdi bir de evi tam bir düzene sokarsam hayatım yoluna girecek. Zira aradığım kıyafeti bulamayınca sıkıntılar basıyor bu aralar.
Akşamüstü yeni aldığım pijama sabahlık takımını değiştirmek için caddeye indim, kuzenimle buluşup kahve içtik. Akşam kocacığım şehir dışında olacağından bana geldi, kız kıza evde fast food klişemizi yerine getirdik. Tudor belgeseli yanında kızarmış tavuk güzel gidiyormuş...
Kedilerimize de bir but ve bir kanat düştü-haput hupur yalayıp yuttu aç yaratıklar!
İlk defa yeni evimde gece tek başıma yattım, kediler tarafından çok tatlı uyandırıldım sabah.

12 Ekim 2016 Çarşamba

2667

Garip rüyalardan bitkin halde uyandım-yoksa faresiyle üzerimde oynamayı seçen ve uyutmayan kedilerim yüzünden mi?
Kocamı uğurlayıp biraz daha uyudum, yine tuhaf rüyalarla boğuştum.
Sonunda kalkıp banyoya girdim kendime gelmek için, kahvaltıya kalan börekleri ısıttım.
Fazla oyalanmak istemiyordum ama işler yine uzadı; kesilecek faturalar, ödemelerin takibi vesaire...
Öğleden sonra Kadıköy'e gittiğimde aşırı sıcak ve beklediğimden kalabalık buldum, su faturasına itiraz etmek için önce sular idaresine uğradım.
Güneşin alnında yokuş çıkıp yeni gördüğüm ufak bir köşe cafeye oturdum, ice latte molası verdim.
Fazla uzatmadan kalkıp muhasebecime gittim ardından, bankadaki işlerimi de hallettim.
Akşamüstü eve döndüğümde banyoyu düzenleme işine verdim kendimi; raflara teker teker kremleri dizmek, ojeleri rengine göre planlamak ne eğlenceli!
Yemekten sonra Bolonya tatili planları yaptık.

11 Ekim 2016 Salı

2666

Kedilerimiz dünya tatlısı, elmalı kekim pek taze, masam güneşe bakıyor-bu salı günü güzel geçiyor.

2665

(10 EKİM PAZARTESİ)

10 günün ardından ilk iş günü korktuğum kadar fena geçmedi, sanırım bir sorun yok.
Öyleyse hayata kaldığımız yerden devam; bu kez sımsıkı el ele...

2664

(09 EKİM PAZAR)

Bavul boşaltma, çamaşır, ütü, ev toparlama, dolap düzeltme, aidat ödeme gibi sevimsiz işlerle geçti pazar günü...

2663

(08 EKİM CUMARTESİ)

Bugün dönüş yolu; 1 saatlik rötarın ardından  saat uçuş ve 1 saat daha sonra eve varış...
Yorgunduk, çantalarımız peynir ve jambon doluydu.
Bir dahaki çıkışımızda almak için Tom Ford parfümler deneyip durduk...

2662

(07 EKİM CUMA)

Gelirken gözüme kestirdiğim cafede kahvaltı ettik ve sanırım şimdiye kadarkilerin en iyisi buydu: kahve, portakal suyu, domates peynirli sandviç, kruasan.
Sevilla içini biraz dolaştık, otobüsümüz öğlen bizi Malaga'ya geri götürecekti.

Yolda merak ettiğim Ölümcül Oyun filmini seyrettik, çok da iyi değilmiş.
Otelimiz Royal Al Andalus, Costa del Sol denen Akdeniz'in en güneşli plajının hemen yanında.
Son gecemiz rahat ve keyifli geçiyor; balkonumuz palmiye manzaralı ve deniz kokuyor...
 Akşamüstü şehre inip El Jardin'de karides yiyoruz ve hediyelik alışverişimizi tamamlıyoruz.
 Balayımız burada bitiyor, balkonda bira cips yerken ve flamenco eşliğinde...