31 Temmuz 2019 Çarşamba

3689

(30 TEMMUZ SALI)

Bugünün yarısını mutfakta geçirdim; canım çok lutenitsa çekiyordu. Biberleri, patlıcanları közleyip hazırladım. Çok severim ama zahmetli bir şey bu "lutenica."
Bir de puding yaptım; keçi boynuzlu muzlu şekersiz, ballı. Gayet lezzetli oldu, bu ara kendime hem sağlıklı hem lezzetli yemekler hazırlamaktan keyif alıyorum.
Annemin evine uğrayıp kedilerine bakmak ve çiçeklerini sulamak rutin görevim haline geldi; geçen sefer bir camı açık unutmuş olduğumu görünce epey bir panikledim. En büyük korkum kedilere bir şey olması...
Akşam yemekten sonra çalışmam gerekiyordu, normalde anneme pasladığım işler de bana kalınca biraz yüküm arttı açıkçası. Zorlansam da bitirdim, geç saatte kedilere mama vermeye çıktık. Adamı görünce sevindim, ama onu dışarıda bırakıp eve girmek içimi burkuyor... Umarım kardeşini de görürüz ve ikisini bir araya getirebiliriz.

3688

(29 TEMMUZ PAZARTESİ)

Haftaya hızlı tempoyla başladım; tatil öncesi yoğunluğumu azaltıp sakince tatil yapabilmeyi umuyorum.
Siparişlerime sırasıyla başladım ve biraz piyanomu çaldım.
Yoga pratiğine devam, kısacası keyfim yerinde şimdilik.
Akşam Tibet'te 7 yıl filmini izledik, yıllar önce seyretmiştim. Sanırım Tibet'i ziyaret etmek istiyorum.

29 Temmuz 2019 Pazartesi

3687

(28 TEMMUZ PAZAR)

Bugünkü kahvaltımız yerli ve milli; nefis bir menemenle güne sıcak sıcak başlıyoruz. Balkonda kedilerimizle olmak ne tatlı, hepsinin keyfinin yerinde olduğunu görmek paha biçilemez.
Biraz alışveriş yapmak için markete gidiyoruz önce, girit kabağı bulunca seviniyorum. Canım lutenica çekiyor bu günlerde, biraz mutfağa girsem iyi olacak gibi.
Öğlen Emirli'ye geçiyoruz; fazla vaktimiz yok aslında ama 2 saat oturup çalışmayı planlıyordum. Haftalık sosyal medya paylaşımlarımı yapıp epeydir ihmal ettiğim blogumda bir yazı yayımlıyorum. Komşudaki kediyi sevip köpekle oynayıp, sitenin köpeklerine mama ve su verip birer kahve koyuyoruz. Bu arada mahallemizdeki merak ettiğim fırını da ziyaret ettik gelirken, siyez ekmeği ve şekersiz tatlılarından aldık. Hoş bir yer aslında ama, pazar günü aşırı kalabalık.
Emirli'deki sessizlikten sonra şehre dönüp yemek hazırlıyoruz, fırında patates somon ve kuşkonmaz var menüde. Nasıl özlemişim somonu!
Akşam sahilde çok uzun zamandır görüşmediğimiz arkadaşlarla buluşacağız, ortalık epey kalabalık. Gölgeye sandalyelerimizi atıp biraları açıyoruz. Bu haftasonu iyi yedik içtik, belki diyeti bozduk ama canımıza değsin bence. Sohbet havadan suda; genellikle işten tabi ki. Aslında pek tatmin edici ve derinlikle değil, ama beni rahatsız da etmiyor. Ara sıra görüşülebilir bu çiftle, çok yakın oturuyoruz hem. Gece tekrar Emirli'ye gitmemiz gerekiyor; zira bilgisayarımı unutmuşum.

3686

(27 TEMMUZ CUMARTESİ)

Yıllardır sanırım bu kadar geç uyanmamıştım; sabaha karşı kediler rahat vermeyince uyku bölündü, 1-2 saat sonra tekrar uykuya dalınca da öğleni bulmuşuz...
Güzel bir kahvaltıyı hak etmiştik yani; yıllardır yapmadığımız bir başka şeyi daha yapıp waffeheisen'ı çıkardık. Tam buğday ve siyez unlu waffle larımıza yaban mersini reçel sürüp çok ecnebi hissettik.
Öğleden sonra evde biraz işlerimiz vardı, 2 günde nasıl böyle tüy birikiyor hayret! Evi süpürüp kedileri tarayıp kumlarını temizledikten sonra biraz da müşterilerimle ilgileneyim dedim. Akşamüstü ancak evden çıkabildik, gerçi zaten ölümüne sıcak bastı bugün.
Feneryolu'ndaki sevdiğimiz pideciden pide yaptırıp Kalamış Parkı'na gittik; bu akşam açıkhava sinemasında Tunuslu bir kadın yönetmenin filmini izleyeceğiz. Salma Baccar ünlü bir aktivist ve politikacı aynı zamanda, film Tunuslu kadınların hayatlarındaki erkekler tarafından itaatsizlik gerekçesi ile kadıya şikayet edilerek hapse kapatılmalarını anlatıyor. Ortadoğu hayat tarzına bir bakış, hem tanıdık hem rahatsız edici...
Açıkhavada film seyretmek güzeldi, biraz üşüsek de, önümüzden sürekli insanlar geçse de, arkadan başka müzik sesleri gelse de... Bugün sanki bir kırılma noktası oldu ve kendimi daha iyi hissediyorum, artık sorgulamaktan ve düşünmekten yoruldum diye mi bilmiyorum. Ararsan kusur herkeste var, her şeyde var, belki de mutluluğu seçmek ve diğer ihtimalleri düşünmemek iyi bir fikir.

27 Temmuz 2019 Cumartesi

3685

(26 TEMMUZ CUMA)

Gündüz işlerim yoğundu yine; annemin evine gidip kedilere baktım, çiçeklerin suladım ve 2 saat kadar çalıştım. çalışırken Ted konuşmaları dinlemek hoşuma gidiyor... Bitirdiğim iki ayakkabıyı kargoya verdim, eve dönmek için biraz taksi bekledim. Yazın en sıcak günlerinde kısa da olsa yokuş yukarı yürümeyi göze alamıyorum. Sıcak yoruyor insanı, başımı ağrıtıyor.
Eve dönünce biraz piyano çaldım, sonra duş alıp hazırlandım. Akşam Kadıköy balık pazarında dostlarla buluşuyoruz, rakı sofrasına oturuyoruz. Nedense çok havamda değilim bu akşam, gerçi nedeni belli-can sıkıcı, iç karartıcı konuşmalar beni boğdu gelirken. Rakının ilk yudumundan keyif alamıyorum ve sonra da böyle gidiyor. Yine de dışarıda olmak, havanın esintisi, müzikten sohbet etmek, yan masayı izleyip oynayanlara gülmek keyifli...
Gece yarısından sonra balkonda bir kahve bir sigara... Mutlu olmaktan bahsediyor arkadaşım, ne kadar güzel, doğru konuşuyor. Herkes onun gibi olabilse, diyorum ve başımı sallayarak dinliyorum...

26 Temmuz 2019 Cuma

3684

(25 TEMMUZ PERŞEMBE)

Evde temizlik vardı bugün, dün gece huzursuzluktan nefes alamadım ve uyuyamadım. Güne pek hoş başlamadım yani, ama erkenden yataktan çıkıp sabah yogasının ardından kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Kadın gelene kadar kedileri kapatıp evi toparladım. Salon temizlenirken masa başı işlerimi hallettim, bugünkü planım çok netleşmiş değildi. Aklımda yapmak istediklerim vardı, ama hepsini güne sığdırmak zor görünüyordu. Öğlene kadar ayakkabı boyayıp biraz siparişleri yetiştirme telaşından kurtulmayı tercih ettim. Akşamüstü terapiye gideceğim, bir şeyler atıştırıp evden çıktım. Sıcakta yürümek biraz zorlasa da rahat ve çarçabuk vardım. Bu hafta böyle olsun bakalım, bunca şeyi yapmak için kendimi zorlamamaya karar verdim.
Terapide de en çok bu mevzuya odaklandık zaten; yapmak istediğim için keyifle yapmak yerine, yapmak zorunda kaldığım için mecburen yaptığım şeyler... Hayatta ulaşmak istediğim hedeflerin hep yüksek olması ve ulaşana kadar mutlu hissetmemem... Hobilerimi bile sorumluluk gibi algılayıp yeterince iyi olmadığımı düşündüğümde tatminsiz olmam...
Anneme annelik edip etmediğimi sorguladı, anneme haksızlık edemem ben doğuştan böyle mükemmelliyetçiyim dedim. Güldürdüm terapistimi bu seans, kendim de güldüm. Çıktığımda aslında rahatlamıştım ama konuşurken kendi anlattıklarımdan yoruldum. Her şey üstüme üstüme geliyor bunaltıyor beni sanki... Fazla mı yük yüklendim acaba gerçekten?
Biraz daha rahat olmamı salık veriyor, olduğu kadar olsun diyerek kendimi eksiklerimle kabullenmemi öneriyor. O kadar kolay değil benim için. İçimdeki huzursuzluk yeniden belirdi eve döndükten sonra, beklemediğim kadar agresif çıkışlar yaptım. Artık sabrım tükeniyor gibiydi çünkü, tartıştık. Kızgınlıklarım var, kendimi eleştiriliyor hissedince öfkeleniyorum çünkü karşımdaki de mükemmel değil. Bana laf söylemeye hakkı yok diye düşünüyorum ve kaldıramıyorum. Sonunda yine de içimde şefkat uyandı, onun da hayatının zor olduğunu görünce anladığımı hissettim. Böyle böyle bir yere varacağız herhalde, ama sabırsız davranmamak ve akışa bırakmak daha iyi...

Hep tekrarlıyorum; çölde tek başıma gibiyim, susuz ve ıssız... Oysa içimdeki dünya rengarenk ve yıldızlarla dolu, umarım bu dünyadaki bir ruh da o dünyayı görebilir, duyabilir bir gün...

25 Temmuz 2019 Perşembe

3683

(24 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Bugün hava yağmurluydu uyandığımda, serinlik hoşuma gitti. Yağmur dindikten sonra annemin evine uğramak üzere çıktım evden, öncesinde kargoya gitmem gerekiyordu. Güneş açınca nem bastı, ortalık yine sıcak oldu. Eve yürüyene kadar terledim, günün tek güzel yanı köşede Tosalak'ı gördüm uzun bir aradan sonra.
Annemde kedilerle ilgilendim önce, mamalarını sularını tazeleyip kumlarını temizledim. Çiçeklere su vermek için mutfağa girdim, kediler çiçeklere musallat olmasın diye kapıyı kapattım. Tabi bu eski evin kapı kollarının bozuk olduğunu unutmuşum, kilitli kaldım! Yanımda telefonum yok, ne yapacağımı şaşırdım. Kapıyı bıçakla filan zorlayıp açmayı başardım ama açana kadar panikten elim ayağım titredi...
Sonra fidelere su vermeye balkona çıkarken Safinaz kaçtı aniden. Balkona ara sıra çıktıklarını bilsem de, asla içim rahat etmiyor tabi ki. Zaten rüyamda da düşen kedi görmüştüm, aklımdan çıkmıyor. Uğraştım durdum içeri sokmaya, oyuncaklarıyla mamayla denedim, zorla denedim, olmuyor! Hayvan deli zaten, normal değil ki-kıhlayıp pati atıp duruyor.
Bir içeri odaya geçip ayakkabı paketliyorum bir balkona çıkıp Safinaz'ı içeri sürüklüyorum. Halim fenaydı, sonunda içeri girdi neyse ki.
Yine boş yere harcanan zaman ve laçka sinirlerle eve döndüm, çalışmaya zor konsantre olabildim.

3682

(23 TEMMUZ SALI)

Bunca işin gücün arasında bir de sokaktaki kedilerle ilgileniyorum, başka türlü içim rahat etmiyor ki. Sabah yogası ve kahvaltının ardından parktaki kedilerden dördünü yakalayıp veterinere götürmek üzere arabaya koyduk. Belediyeden randevu alıp her hafta birkaçını kısırlaştırsak ne güzel olur...

Annemin evine uğrayıp gönderileri dükkana bırakmayı planlıyordum bugün, kapı önünde anahtarla açamayınca sinir oldum. Hatırladım birden sonra; anahtarları değiştirmişti annem, bana de söylemişti ama unuttum. Bu sıcakta buraya kadar yürüyüp terledim boşu boşuna, neyse dedim, dükkana geçtim. Yanımdaki paketi bıraktım, diğerlerini de yarın veririm dedim. Dükkandan taksiyle eve döndüm, bir de ne göreyim; bu sefer de bizim evin anahtarları yanımda yok! Şaka gibi, takside mi düşürdüm diye korktum, dükkanı aradım. Usta burada yok deyince panikleyip çilingir mi çağırsam diye düşünmeye başladım. Tam o sırada tekrar telefon geldi, dükkandaymış-neyse... Tekrar taksiye atlayıp gittim aldım geldim. 1 saatim boşa geçmiş oldu, sinir de cabası. Merkür retrosu böyle bir şey işte...

3681

(22 TEMMUZ PAZARTESİ)

Haftanın ilk günü her zamanki gibi yoğun geçti; mutfakta bir şeyler hazırladım, çamaşır, bulaşık derken ev işleri ile yarım günü geçirdim. Gönderilmeye hazır ayakkabıları paketlemek, maillere geri dönmek, dükkana yeni sipariş listesini vermek gibi rutin işlerim vardı bugün.
Bu haftadan itibaren piyanoya geri dönüyorum, bu kadar ara yeter, her gün yarım saat çalmayı planlıyorum.

22 Temmuz 2019 Pazartesi

3680

(21 TEMMUZ PAZAR)

Ben bu hafta sonunu çok sevdim; ne kadar dolu dolu geçti.
Kuzguncuk, Emirli, evde dinlenmece, balkonda şarap... Keyif aldığımız pek çok şeye fırsat bulduk, işlere de vakit ayırdık üstelik.
Önümüzdeki haftalar ışık hızıyla çalışmayı planlıyorum, umarım kolaylıkla hallolur tüm işler.
Bugün kahvaltıdan sonra biraz dinlenmeye ihtiyaç duyduk, öğleden sonra Emirli'ye gidip köpekleri sevdik. Yaz sıcağında susuz kalmışlar, mamalarını sularını verdik, bizden başka ilgilenen yok gibi. Kedi de yalnız kalınca köpeklerden rahatsız oluyor gördüğüm kadarıyla, yine de keyfi yerinde sayılır.
2 saat kadar bahçede çalıştım, püfür püfür rüzgar hiç terletmedi bu sıcakta. Çimenlere ayaklarımı basarak laptopum kucağımda kahvem elimde meşenin altında çalışmak keyifliydi.
Akşam hem bizim sokağa mama bırakıp suları tazeledik, hem de Erenköy'de birkaç noktaya mama ve su dağıttık. 3 renkli tüylü komşu kediyi tatilden dönüşten beri göremiyoruz, Tosalak da bir süredir yokmuş, beyazlı adamı bulamadık. Bunlara aklım çok takılıyor, ama her akşam bakmaya devam etmekten başka yapılabilecek fazla bir şey yok.
Bu aralar Sinner dizisine sardık, enteresan bir konusu var biraz Absentia'yı anımsatıyor.
Mutlu muyum? Mutsuz olmadığım kesin, huzurluyum eskisine göre. Yine de hallolmayan şeyler var daha içimde.

21 Temmuz 2019 Pazar

3679

(20 TEMMUZ CUMARTESİ)

Hafta sonuna keyifli bir giriş yaptık; balkonda şarap keyfi ile... Kendi yaptığım seramik peynir tabaklarında peynirler, üzümler, minnak seramik kupalarda roze şarap... Fonda mi bemol majör...

Bu hafta sonu ancak dinlenmeye fırsat buluyor gibiyiz; tatil dönüşü yorgunluğunu atmaya çalışıyorum üstümden. Bir yandan evde kalıp yatasım var, bir yandan hava güzelken dışarıda olasım var. Öğlen Kuzguncuk'a gitmeye karar verip evden çıkıyoruz. Rüzgarlı deniz kenarında birer çay içip Kuzguncuk'ta dolaşıyoruz. Kendine has dokusunu koruyabilmiş, eskisi gibi kalan ender mahallelerden. Bostan'da gezinip, lahmacun yemeye oturuyoruz. Akşamüstü eve döndüğümüzde sanki maraton koşmuş gibi bitap düşmüş hissediyorum, güneş mi çarpıyor beni anlayamadım.

Kayısılı keki fırına atıp yine kedilere mama vermek için sokağa iniyoruz akşam, sonra da başlayıp devamını getirmediğimiz bir diziyi izliyoruz. Sinner, enteresan kurgusu ile merak uyandıran bir suç dizisi. İnsan psikolojisinin dehlizlerinde hangi canavarlar gizleniyor...?

19 Temmuz 2019 Cuma

3678

1 ay sonra yeniden seramik atölyesine geri döndüm, çok mutlu bir gün geçirdim!
Sabahki gereksiz stresi unuttum bile; gümrük kodları, faturalar ve Z raporları beni sinir etmişti.
Evrak işinden bunaldığım kadar başka bir şeyden sıkılmıyorum hakikaten. Neyse ki bu aylık bitti, şimdi en sevdiğim ayakkabı boyama işine vaktimi ayırabilirim.
Seramikte birçok kişi tatilde olsa da, yine tatlı insanlarla tanıştım, her yerde olamayacak sohbetler ettim. Ortalamanın üstü insanlara muhtacım...
Seramik asistanının çok seviyorum; ona dönemsel takıntılarımı ve odamı renkten renge boyadığımı anlattım, şaşırdı sanırım. Anlatırken hatırladım; ne kadar renkli bir hayatım varmış benim! Çocukluğumdan beri odamı hep kendime ait bir mekan kılmaya çalıştım ve duvarlarını bir açık maviye boyadım bir koyu kırmızıya...
Açık maviye aforizmalar yazdım yazdım sildim, koyu kırmızıya Caravaggio'nun Bacchus'ünü astım üzüm salkımları boyadım.
Her seferinde kendime bir tapınak yarattım, aslolan buydu. Benim gibi, bana ait, bana dair...
Belki de yine bir duvar boyama vaktim gelmiştir, yeniden ben olmak için.

18 Temmuz 2019 Perşembe

3677

Güne sabah yogası ile başlıyorum ve kahvaltıyı biraz erteliyorum. Böylesi daha hoşuma gidiyor, bugün temizlik olacağı için önce kedileri kapattım ve etrafı topladım. Kahvaltıda fazla yemek istemedim, hemen masa başına geçtim. Çok çalışmam lazım bu hafta, sonraki hafta da, hatta diğer bayram tatiline kadar ara vermeden...
Öğlen terapim vardı, konuşmak iyi geldi; tatilden bahsettik. Bazen umutlu bazen umutsuz ve hep yalnız hissedişimden, babamdan, ilişkideki beklentilerimden-bu mevzular hiç bitmez!
Çıkışta kendimi hafiflemiş hissediyordum, ama çok da netleşmediğimi görüyorum hala. Biraz kendimi akışa bırakma tavsiyesi aldım, "lazım" ile biten cümleleri kurmamaya dikkat edeceğim bu hafta.
Annemle öğlen yemeğini dışarıda yedik, eve dönerken postaneye uğrayıp gönderileri verdim. Ütülenen çamaşırları yerleştirmek, çalışma odamı toplamak derken akşamüstü ancak çalışmaya başlayabildim. Acil bir ayakkabı siparişimi hızlıca boyadım ve yarıladım. Bence biraz gevşemeyi hak ediyorum!
PS: Rüyalarımda dudaklarımda izini aradığım biri var... O biri de beni düşünüyor, hissediyorum, uzaktan uzaktan...

3676

(17 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Evet bugün daha iyi hissediyorum, uzun uyudum dinlendim ve yanıklarımın acısı geçti sayılır. Sabah yogamı yapabildim, dün halim yoktu. Güzel bir kahvaltı hazırladım kendime, yine balkonda kahvaltı rutinime döndüm.
Önceki ayın faturaları daha duruyordu, onları hazırlayıp toparladım ve maillerime geri döndüm. Öğleden sonra Kadıköy'e geçip önce muhasebecime uğradım, ardından Yeldeğirmeni'ndeki sevdiğim cafede bir mola verdim. Eczaneden merhemler kremler alıp, ayakkabılarda kullandığım dantelin eksiğini tamamladım. Eve dönüşüm akşamüstünü buldu, yemekten sonra da kendime biraz bakım yapmak istedim. Tatilde güneşten kuruyan cildime güzel bir maske yaptım önce, manikür pedikür derken mis gibi hissettim. Akşam parkta kedilere mama vermeye çıktık; bir de ne göreyim 2 haftadır ortada olmayan siyah lekeli beyaz kedi orada! Çok ama çok sevindim, inanılmaz rahatladım. Kardeşini göremesek de bundan umudum yoktu, iyi ki yaşıyor, iyi ki burada. İçim acıyor onları görünce, adamların bizim evdeki mutlu zamanlarını hatırladıkça üzülüyorum... Yine de çok mutlu oldum gördüğüme.

3675

(16 TEMMUZ SALI)

Eve döndükten donra hem yanık acısı, hem tatil yorgunluğu, dün gece de kedilerin aşırı sevgisi uyutmayınca kendime gelemedim daha.
Tatil güzel de dönüşü neden bu kadar zor yahu? Çamaşırlar, bavul açıp yerleştirme, her şeyi eski haline getirme derken yarım gün bu işlere verdim.
Kediler bizi çok ama çok özlemiş gerçekten, ev de tüy içinde kalmış tabi. Yine de fazla bir vukuat yok, neyse ki bir şey kırmamışlar.
Çiçekleri suladım, kedilerin mamasını suyunu tazeledim, kumunu temizledim, dolapları düzenledim. Yine ev hanımı moduna girer gibi oldum yani, eve alışveriş yaptım filan.
Hiç çalışasım yok, ama siparişler yığılmış durumda! Yarından itibaren kendime gelirim diye umuyorum.

3674

(15 TEMMUZ PAZARTESİ)

Son gün kendimi öyle yıkık dökük hissediyorum ki... Hiç bir şeyi istediğim gibi yapamayacağım sanki, kilitlenmiş gibiyim, hareket edemiyorum.
Geçtiğimiz günlerde yeniden enerji dolu ve hevesliydim, ne oldu da bu kadar yıkıldım şimdi? Aslında ne olduğunu biliyorum, benim umudumu kıran sözler duydum. Yine de, neden bu kadar kırılgan ruh halim?
Bugün hava da kapalı, biraz rüzgarlı. Son bir denize girdik, öğleden sonra dönüş için hazırlandık. Akşamüstü Çıralı'dan yukarı yola çıktık, ama bekle bekle arabalar dolu geçiyordu. Bir de üstüne üstlük yanmışım, nasıl olduysa Güneşli bile değildi oysa. Ama cidden bacaklarım, göğsüm ve kollarım kıpkırmızı olmuş, canım acıyor.
Yorgunluk, sabırsızlık, moral bozukluğu bir de yanma derken beklemek iyice zor geldi. Yol çok uzadı gözümde, sonunda bizi hava alanına bıraktılar da uçağa yetişebildik. Güneş çarpması ne fenaymış, durup durup bir ürperti geliyor bir ateş basıyor. Sonunda gece eve vardığımda tek teselli kedlerin sevgisi oluyor...

17 Temmuz 2019 Çarşamba

673

(14 TEMMUZ PAZAR)

Tatilde diyeti biraz bozduk, itiraf ediyorum. Ama bütün gün yüzüp akşamları da yürüyoruz ve sabahları yogaya devam ediyorum. Burada muz ağaçlarına baka baka, bu vahşi bahçede ömür boyu yaşarım gibi hissediyorum...
Denize öğlen arası verip yakındaki bir yerde kahve içiyoruz bugün. Dünya tatlısı bir kediyle oynuyoruz, buranın kedilerini iyi gördüm, sağlıksız durmuyorlar.



Çıralı'nın tek ve büyük eksiği belki de filtre kahve. iyi bir kahve içebilmek için tek yer merkezdeki pastane, o da bize uzak ve biraz pahalı. Akşamüstü sanırım 18 yıl sonra filan bisiklete bindim! Yol düzdü yokuşsuzdu belki ama, mıcırlı bozuk bir yoldu, kısa sayılmazdı ve sürekli önümüze çıkan arabalarla yayalar benim için durumu biraz daha zorlaştırıyordu. Yani kısacası kendime göre büyük bir başarıyla bisikletimi sürdüm- gururluyum!
Gece dolunaya yaklaşan ayın etrafında büyülü şekillere giren duman rengi bulutları izlemek istedim, carettalardan sebep fazla uzun oturamadık sahilde, yine de çok etkileyiciydi. Başka bir aleme gittim sanki, kumların üstünde, Ay ışığı altında...

3672

(13 TEMMUZ CUMARTESİ)

Tatile iyice ısındığım ve tam anlamıyla keyfini çıkarmaya başladığım gün.
Bugün düğünü olan bir müşterime gidecek acil İngiltere gönderisi birkaç gündür kayıp gibiydi, onun stresini attığım için daha rahatım ve bugün çok keyifliyim.

 Sahilde uzandığımda görebildiğim tek şeyin masmavi gökyüzünde bulutlar olması ne güzel! Öyle hafiflemiş, ferah hissediyorum ki...
 Bakış açısını değiştirmek insanı gerçekten de uyandırıyor, arada kendi hayatına uzaktan bakmak lazım.
Terapistimin önerdiği kitabı bitirmeye yaklaştım ve biraz sıktı, ben de Amak-ı Hayal isminde, daha önce duymadığım Filibeli Ahmet Hilmi'nin tasavvuf üzerine bir kitabını okumaya başladım. Hayalin derinlerinde gezen, doğu mistisizmini yalayıp yutmuş bir adam...
Kah Hindistan, kah iran, bazen de Roma mitolojisinden hikayeler okumak hoşuma gitti. Tasavvufla 15 yaşlarımdayken derinden ilgilenmiş, neredeyse Arapça ile Farsçayı bu uğurda sökmüştüm. Her şeyi Allah'a bağlaması zorlama gelse de, bir şey var bana çok yakın gelen bu felsefede... Sanırım birlik fikri; kendinden geçme hali bana tanıdık ve saygıdeğer geliyor.
Akşam yemeğini Hüseyin abide yemeye karar verdik; yine deniz ürünleri var soframızda. Bir de olmazsa olmaz salata, nedense aşırı lezzetli geliyor buranın salatası. Yemekten sonra dondurma almaya yürüyoruz, keçiboynuzlu tarçınlı sakızlı doğal dondurmalar çok hoşuma gidiyor. Akşam yeni sezonu yayınlanan Dark dizisinden bir bölüm izliyoruz, aklım uçmuş vaziyette rüyalara dalıyorum...

3671

(12 TEMMUZ CUMA)

Bu sabah dinlenmiş uyandık ve güne zinde başladık, yogamı asla ihmal etmiyorum ve bu çok iyi hissettiriyor. Muz, nar, dut ağaçları arasındaki ağaç evimiz tam da ihtiyacım olan sakinliği vaad ediyor...



Birkaç günlüğüne burada sessizliği yaşamak çok hoş olacak, umarım kendimi dinleyebilirim. Güzelce kahvaltımızı ettikten sonra plaja iniyoruz, bugün aşırı sıcak değil ve uzun kalacağız. Denizin dibindeki renkler öyle şahane ki! Bütün gün sadece kitap okuyup, yüzüp, sudan çıkınca tekrar kitaba gömülmek çok rahatlatıcı.
Bütün günü böyle geçirdim ve terapistimin tavsiye ettiği sevginin beş dili kitabını yarıladım. Açıkçası fazla basit bir kitap, yine de bazı detayları var aklımda kalan...
Akşam yemeği bir restoranda yiyelim diyoruz ve barbun, karides, kalamar söylüyoruz. Aşık olmayı çok özledim, diyorum bir ara. Buna nasıl cesaret edebildiğime şaşıyorum, yine de.
Aşık olmayı özledim gerçekten, hakkım yok mu buna?

3670

(11 TEMMUZ PERŞEMBE)

Sabah 4buçukta uyandım, aslında hemen hiç uyuyamadım. Yola çıkacağım sabahın gecesi olur böyle bana. Hep saat çalmadan önce uyanmış olurum ve gece boyu zihnimi susturamam.
Kedilerimizi terk edip hava alanına yola çıktık, bu kadar erken olunca çabucak vardık zaten. Uçağımızı beklerken sandviçlerimizi yedik, kahvemizi içtik. Kahveleri içerken 20.yy.a kadar felsefe ve sanat alanlarında söylenecek her sözün söylenmiş, sanki en büyük eserlerin verilmiş olduğundan bahsettik. Hani şu çağımızın dertli söylemi; hepimiz biraz sanattan anlasak da hepimizin söyleyecek lafı olsa da, sanki çok da bir yere gitmiyor. Nasıl desem, bir Mozart daha çıkmıyor, yanın abile varan yok bu devirde!
Entelektüel kaygılarla başlayan uçak yolculuğumuz bizi Antalya'ya getirdiğinde saat sabahın 8inde hava sıcaktı. Çıralı'ya kadar çok rahat geldik, hiç beklemeden. Öğlen biraz dinlenip sahile indik. Hava aşırı sıcak, bunaltan bir hava ve öyle rüzgarlı ki kumlar insanı dövüyor. Fazla kalmadık, yine de turkuaz suya girmek keyifliydi. Akşam yemeğimizi zeytinyağlılarla yaptık ve erkenden uyuya kaldık.

3669

(10 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Tatil öncesi son günü de koşturmacalı geçirdim; terapi seansından sonra hazırlıkları tamamladım. Son gönderileri verdim, maillerimi sıfırladım, hatta eskiz bile yaptım. Biz tatildeyken kedilere bakacak kuzenimizi yemeğe çağırdım, evi derli toplu bırakmaya uğraştım. Bu kısa bir tatil olacak ve tek beklentim dinlenmek, kendimi dinlemek; o yüzden de fazla giysi götürmüyorum. Yoga matım, 3 elbise, 2 sandalet, birkaç askılı ve denize inerken giyeceğim bir etek yeter bana. Küçük bavula sığmayı başardım ve yarın sabah hava alanında uçak beklerken kahvaltı etmek için güzel sandviçler hazırladım.

9 Temmuz 2019 Salı

3668

Mi bemol Majör

3667

(08 TEMMUZ PAZARTESİ)

Nasıl dalgınım son günlerde, hiç odaklanamıyorum. Ne işe, ne başka şeylere-burada değilim sanki, dalıp gidiyorum, dağılıyorum.
Tatil sanırım bana iyi gelecek, biraz uzaklaşmak ve bakış açımı değiştirmek...
Tamamen tatile konsantreyim şimdi.

7 Temmuz 2019 Pazar

3666

Nasıl olduysa ilk defa, içeri basan sıcağa ve erkenden odayı aydınlatan güneşe rağmen Emirli'de uzun ve derin uyumuşum. Rüya bile gördüm, gece gürültü ettiklerini söyleyenlere bile uyanmadım. Dinlendiğimi hissettim sabah, ama dün akşam çok yediğim için midem kötüydü biraz.
Birer kahve içimlik terasta oturduktan sonra sabah yogamı yaptım, ihmal etmek yok, kendimi çok iyi hissediyorum devam ettikçe.
Kahvaltıyı epey erteledik, kimse acıkmamıştı öğlene kadar ve bahçede sohbet keyifli geldi. Ne kadar gereğinden fazla iş ve kariyer odaklı olduğumuzu, daha iyi kazmanın peşinde koşarken hayatı nasıl farkında olmadan ıskaladığımızı konuştuk. Benim geçen seneden beri farkında olup rahatsızlık duyduğum şeyleri sonunda arkadaşlarım da anlamış sanırım, memnun oldum. Çünkü gerçekten kendini hasta etmeye değmiyor ve fazla mükemmelliyetçi hassas kişilikler mutlaka sonunda hastalanma noktasına geliyor...
Bundan sonra son yıllarda ihmal ettiğimiz şeylere ağırlık vermeye karar verdik; daha fazla müzik festivalinde konser dinleyip daha çok tiyatroya gideceğiz. Vakit yaratıp fırsat kollayacak, kendimizi sanatla beslemeye özen göstereceğiz.
Kahvaltıdan sonra kahve ve tarot faslı biraz uzadı, toparlanmak derken eve dönüş akşamüstünü buldu. Hafta sonuna girerken içimi kaplayan sıkıntıyı attığımı hissediyorum ve tek derdim işleri yetiştirme kaygısı şimdi. Pazartesiden önce birazcık daha keyifli vakit geçirebilir miyim, lütfen?

3665

(06 TEMMUZ CUMARTESİ)

Yaz sezonunu açtık; akşamüstü arkadaşlarla buluşup Emirli'de mangal yapmaya gittik. Hatta giderken mangal bile aldık, pervanemizi de götürdük, böylece evin eksikleri tamamlanmış oldu. Bir de salıncak gelecek, o pastanın kreması.
Yeni mangalı kurduktan sonra beyler birer rakı alıp patlıcan biber attılar köze. Hanımla mutfakta salatayı hazırlayıp, kendilerine birer blush doldurdular. Kadehler anneanneden kalma vintage.
Keyifli bir akşam, lezzetli bir sofra, yumuşak bir müzik, mum ışığı, kuş sesi...
Daha sık yapalım bu akşamları, daha çok tadını çıkaralım hayatın!


6 Temmuz 2019 Cumartesi

3664

(05 TEMMUZ CUMA)

Bugün biraz moralim bozuk, aklımda beni öfkelendiren şeyler var...
Seramiğe giderim diye düşünmüştüm, ama vakit ayıramadım, kendimi çok yorgun hissediyorum.
Sabah yogası zaten biraz yoruyor, ardından dükkana uğrayıp alışveriş yaparım derken öğlen biraz dinlenmeye ihtiyacım vardı.
Terapide konuştuğumuz sevginin 5 dilini düşünüyorum, peki ben davranışlarımı değiştirsem zorlama olmaz mı bu? Kendiliğinden olması gerekmez mi?
Sanırım öfkelenmemin sebebi; ışıklı, yüksek duyguları hayatıma getirmeyişi. Onun yerine genelde sıkıntılı, kasvetli ve ağır duyguları çağrıştırması. Ayaklarımdan aşağı çekilir gibi hissediyorum bazen kendimi. Yukarı çıkmak istiyorum, en yukarı, önce bu kuyudan çıkmak, sonra da havaya yükselip uçmak... Hafif olmak, özgür olmak...

3663

(04 TEMMUZ PERŞEMBE)

Hızlıca çalışmam gereken, ama kendimi kolayca motive edemediğim günler...
Her sabah yoga rutinimi asla aksatmıyorum ama, terapi ile yoga en istikrarlı devam ettiklerim.
Ekmeksiz kahvaltı edemem sanırdım, oysa yazın kendime serin serin smoothie bowl hazırlamak çok hoşuma gidiyor şu aralar.
Akşamları parkta, sokağa geri bırakmak zorunda kaldığımız kediyle vakit geçiriyoruz. Kardeşi ortada yok ne yazık ki, ona çok aklım takılıyor, umarım çıkar.

3 Temmuz 2019 Çarşamba

3662

Bugünün şarkısı...

3661

(02 TEMMUZ SALI)

Aklım parka bırakmak zorunda kaldığım adamlarda, umarım alışırlar yavaş yavaş ve uzun, güzel ömürleri olur...
Onlar gittikten beri evde bir huzur, sakinlik hakim. Bizimkiler aşırı sevgi oldu oldular ve sürekli yanıma gelip sevdiriyorlar.
Bugün pek motive olup çalışamadım, oysa tatile az kaldı ve yetişmesi gereken siparişler var.
Her sabah yogaya devam ediyorum ve kendimi iyi hissettiriyor, henüz tartıda büyük fark görmesem de biraz zamanla çok daha iyi olacağıma eminim.
Akşamüstü sahile inmek iyi geldi, hava sıcak ama rüzgarlıydı. Birer bira içip oturduk, belki daha huzurlu olabilirdim ama aklımın köşesinde hep kediler için endişeleniyordum. Bir yandan onları bana bıraktıktan sonra kendi derdine düşüp yeterince ilgilenmediğini düşündüğüm kişiye kızıyordum. Beni biraz hayal kırıklığına uğrattı, sanırım kendisi de farkında.

2 Temmuz 2019 Salı

3660

(01 TEMMUZ PAZARTESİ)

Temmuza başlarken yaz resmen geldi, İstanbul çok sıcak olacak...
Sıcaklarda çalışmaya konsantre olmak, spor yapmak biraz zorlaşacak, ama her fırsatta kendimizi denize atmaya çalışacağız.
Bugün biraz işleri toparlamakla geçti, tatil öncesi bitmesi gereken siparişlerime başladım.
Akşamüstü bizi zor bir görev bekliyordu; 1 aylığına eve misafir gelen ve 2 aydır baktığımız, bir türlü sahiplendirilemeyen kedileri parka bırakmamız gerekiyor. Çok üzülsek de, her gün evin her odasından çiş kaka temizlemekten yıldık artık, evde sürekli bir huzursuzluk olması da cabası. Olmuyor, olamadı ne yazık ki, bizim kedilerimizle birbirlerine alışamadılar.
Çok zorlanarak teker teker kutuya koyup karşıdaki parka götürdük, eğer burada dururlarsa günde 3 kere bakıp mamalarını eksik etmeyiz, zaten herkes de ilgileniyor, kışın eve alırız tekrar, iyi bir hayatları olur yine. Ama çok korktukları için gitmelerinden endişe ediyorum, keşke hep bu parkta yaşasalar, gözümüzün önünde...
Tam onları bırakırken çok sevdiğimiz bir başka kedinin poposundan kan gelerek inlediğini ve ayakta duramadığını fark ettik. Belediyeye haber vermiş bizden önce görenler, çok şaşırdık ve endişelendik tabi ki. Belediye geldi ama benim içim rahat etmeyince kendimiz veterinere götürdük; meğer hamileymiş de düşük yapıyormuş. Tam ne olduğunu bilemesek de belki araba çarptı bir şey oldu, bebeklerden biri ölmüş. Neyse içimiz biraz rahatladı, şimdi veterinerde, yakında iyileşir umarım.
Evde adamlardan sonra bir sessizlik hakim...

1 Temmuz 2019 Pazartesi

3659

(30 HAZİRAN PAZAR)

Sabah kahvaltıdan sonra huzurla çayımızı içemedik, zira bizi protesto eden kedilerimiz yine balkona ve salona işemişlerdi. Artık evi silip temizlemekten fenalık geldi, gerçekten bıktım usandım. Çok üzülerek de olsa, içim hiç rahat etmese de, misafir kedileri parka bırakmak zorundayım.
Biraz alışveriş yapıp haftalık sosyal medya paylaşımlarımı ayarladıktan sonra akşamüstü mutfağa girdik, yazın yemek yapmak keyifli. Yemekten sonra ise bir konser planımız var; Fenerbahçe'de jazz festivali kapsamında etkinlikler oluyor. Belki 2 yıldır gelmemiş olabilirim buraya, aslında güzel bir muhit ama hep şımarık zengin çocukları doluşur. Nargile cafeler sevimsiz bir kitle toplar buraya, yine de Fenerbahçe Parkı'nı çok severim. Balkan şarkılarını çalan İspanyol kadınlar eğlendirdi, kalabalık şaşırttı. İstanbul hala boşalmamış, bizim gibi tatile çıkmayıp şehirde eğlence arayanlar var...