31 Mart 2010 Çarşamba

282

Adamı bir öptüm,
resmen kurbağaya dönüştü!

281

(30 MART SALI)

Bahar geldi!
Şimdi evde durmak zor gelir
Dışarılar çağırır
Şimdi sahilde yürümek zor gelir
Deniz çağırır
Şimdi okula gitmek zor gelir
Sokaklar çağırır
Bahar geldi, şimdi hayat çağırır!

280

(29 MART PAZARTESİ)

Yapacak yüzlerce işin olduğu halde
Günün yarısını uyuyarak geçirmek...

279

(28 MART PAZAR)

Bir bekleme odasında 3 kişi...
Bir sinirli ve tedirgin kadın,
İki adam; biri dominant ve hep bağıran
Diğeri daha sessiz, daha işbirlikçi...

Belli ki bir iş görüşmesini beklemekteler,
Fakat birden ışıkları sönen binada
Sessizliğin ortasında unutulmuş buluyorlar kendilerini-
Kapısını açamadıkları bir cam kafeste kilitli-
"Bekleme"ye mahkum, çaresiz deney hayvanları...

"İzleniyoruz" diye ortaya atıyor bağıran adam,
"Bu da görüşmenin bir parçası" diye karar veriyorlar-
"Deneniyoruz." "Çözmeliyiz bilmeceyi."
Varsayımsal ipuçlarını aramaya koyuluyorlar sonra
Odanın her yanına binbir şekilde serpilmiş olan-
İlk ipucu bir masal kitabı, bazen bir resim, bir lamba...

Buldukça arıyorlar, aradıkça buluyorlar bir şeyler,
Hırsları arttıkça dişleri bileniyor, sırları dökülüyor ortaya
Yaralarını kanatan ipuçlarıyla karşılaştıkça bir bir
Yüzleşiyorlar kendi rahatsız vicdanlarıyla,
Şimdi öğrendik ki birbirini tanımazmış gibi yapan
Bu sinirli kadın bir zamanlar çocuk aldırmış
Az önce üzerine saldıran şu gözü dönmüş adamdan.

Peki ya sessiz adam, o masum mu göründüğü kadar...?
Oyunun sonunda diğer ikisi yitik yere yığılmışken
Aniden açıveriyor kapıyı, kilitli bile değilmiş meğer!
"Benim suçum yok" diyor hain gülüşüyle ve ekliyor:
"Yalnızca çok sevdiniz ipuçlarını aramayı ve
Kaptırdınız kendinizi, en gizlinizi bana anlatmaya!"

Doğrusu; ikisi de denememişti bir kez olsun
Kendi elleriyle kapıyı açmayı, kilitli kaldıklarına inanmışlardı
Şimdi Hansel ve Gretel gibi hissetmekteler kendilerini
Ama cadı kim?... 3. adam mı kendileri mi?
Gözlüklü ve kötümser bir Fransız'ı hatırlatıyor bana
Bekleme odasındaki 3 kişi,"İnsan insanın cehennemi" diyen...

27 Mart 2010 Cumartesi

278


Ellerini boynumdan aşağı kayarken
Dudaklarını bana korkuyla yaklaşırken
Düşledim
Kendimden geçmişim, belki sarhoşum
Sen benimlesin, dilime bir hap koyuyorsun
Parmaklarını bana portakal yedirirken
Seni şehvetten sızlayarak iç çekerken
Düşledim
Bembeyazmışım, karşında savunmasız
Sen izlemektesin, belli ki kapılmışsın
Kendimi özür dileyerek seni öperken
Seni susarken, yüzümü okşarken
Düşledim

277

(26 MART CUMA)

İki kız
Önce bir açılışta
İçtiler konuştular
Kırmızı bardaklarla
Küçük beyaz odalara
Girdiler çıktılar

İki kız
Kıvrılan merdivenlerden
Çıktılar tırmandılar
Terasta ahşap bankta
Adamlardan-kadınlardan
Dinlediler anlattılar

İki kız
İspanyol şarkılarda
Kıvırdılar salladılar
Kalabalık ortasında
Kuşatılmış fakat yalnız
Dans edip gülüştüler

İki kız
Aramıyorlardı
Düşünmüyorlardı
Özgürleşmiş
Hafiflemiş
Mutlulardı

25 Mart 2010 Perşembe

276

Asker üniformamı giyip..
Madalyalarımı ve kepimi takıp..
Elime bir kalaşnikof alıp..
Teftişe çıkasım var!

24 Mart 2010 Çarşamba

275

"Kitlesel çıldırış"la ilgili düşünceler;
Sarışın mavi gözlü bir Avrupa düşleyenler
Esmer tenlilere pislik gözüyle bakan ve
Bir çift kara gözü şeytan gibi görenler
"Çingene!"yi küfür gibi söyleyenler ve
Temizleyip dezenfekte etmeye meraklı kişiler...

Bunca yalanın göz göre göre söylenmesine;
Bunca insanın bu kadar kolayca kandırılmasına,
İyi rol yapan badem bıyıklı küçük esmer bir adamın
"Sarışın dünya hayali"ni alkışlayanlara şaşıp kalışım.

23 Mart 2010 Salı

274

Hayatım;
hayal kurduğum saatler
ile
hayal kırıklığına uğradığım anlar
ve
hayal kırıklarımı yapıştırdığım günler
arasındaki zaman(sızlık).

22 Mart 2010 Pazartesi

273

II.Dünya Savaşı öncesi yükselen faşizm üzerine:

İnsanlığın toplu halde çıldırdığı bir dönemi yazıyor tarih.
Şimdi bir isim ile anılıyor tüm nefret suçları insanlığın
Keşke-İsa'nın insanlar için feda etmesi gibi kendini-
O isim kendini kurban ettiğinde affolunsaydı günahlarımız
Fakat kim temizleyecek şimdi bu kanı ellerimizden...?*
Bir küçük adamın manyakça ülkülerini yazdığı
Öfke dolu kitabını yasaklasak silinecek mi o günler?
Topluluğun paylaştığı her şey bir delilik midir yoksa?


* Nietzsche'nin meşhur "Tanrı öldü!" fragmanından...

21 Mart 2010 Pazar

272

Eski bir komutanla konuştum;
Sırtındaki asker parkası anlattı
Tüm kanını akıttıklarını bana.

Apoletlerini, madalyalarını dinledim
Ayağında eski postalları söyledi
Tüm kanından akıtanları bana

Yüzündeki izleri sevmiştim-
Birkaç derin çizgi, bir bıçak kesiği
Gizliyordu mavi gözlerinin kaçırdığını

Hafızasını okudum, kardeşi öldüğünde
"Eve dön" dediler ona-O cevap verdi:
Kardeşlerim yıllardır her gün ölüyor
Dedi, kıpırtısız elleri tüfeğine kenetli
"Dönme zamanı değil daha, bugün sadece
Anamdan doğma kardeşim öldü."

20 Mart 2010 Cumartesi

271

Hayat sokakta
Haber sokakta
Hafıza sokakta
Haksızlık sokakta
Halk sokakta
Hakikat sokakta
Hayal sokakta
Hararet sokakta
Hakaret sokakta
Haykırış sokakta
Hareket sokakta

Haydi sokağa!

19 Mart 2010 Cuma

270

Kendime çok kızgınım
Yapacak o kadar çok şeyim varken
Hepsini erteliyorum
Belki de o kadar tembelim ki
Nereye kadar yaşayacağım böyle
Erteleyerek ve bir şeyleri bekleyerek
Kaçırarak ve hayal kurarak
Bir başlasam çorap söküğü gibi gidecek
Biliyorum
Biliyorum hepsini bir bir de
Nedense değişemiyorum

Kendime çok kızgınım
Ama nedense değişmiyorum

269

(18 MART PERŞEMBE)

Bir sürü dedikodu arasında buldum kendimi,
Çağın hayat tarzından da, aşkların devir-daiminden de
İnsanların rahatlığından da rahatsızlığından da bıktım!
Adam yokluğundan aynı adamın arkadaşlar arasında paylaşımından
Kim kiminle neden yumruk yumruğa kavga etmiş ya da
Kim kimi kimden kıskanmış da hastanelik etmiş, sıkıldım!

Uğraşamam!

18 Mart 2010 Perşembe

268

(17 MART ÇARŞAMBA)

Sanırım son günlerde hep...
Günü kaçırıyorum....

17 Mart 2010 Çarşamba

267

(16 MART SALI)

Neler oluyor bana,
Neden uyanamamış gibiyim
Hala?...

16 Mart 2010 Salı

266

(15 MART PAZARTESİ)

Mide bulantısı.
Fazla geldi...

14 Mart 2010 Pazar

265

1,5 saat uykuyla Almanca konuşmaya çalışan bir kız
Adam dövmeyi sevdiğinden bahsederken gülümsüyordu
Severken döven, döverken seven kızlardanım, diye düşünüyordu
1,5 şişe şarap ve 1,5 saat uykuyla yine de aklım başımda, diyordu
Adam sevmeyi sevdiğinden bahsetmek için bir başka kıza, bekliyordu...

264

(13 MART CUMARTESİ)

Son anda yetişilen bir açılış/kapanış.
Şişenin dibinden içilen bir(az) şarap.
Büyük masa etrafında toplanan bir-sürü insan.
Herkesin baktığı\birinin dokunduğu bir çift güzel bacak.
Dudaklar arasından bir-çok-kez çekilen duman.
Tenimde gezinen bir(kaç) parmak ve...
...Sabaha kadar bir(dolu) öpücükler.

263

(12 MART CUMA)

Bazı günler yüklü, fırtına bulutları gibi suskun; yarını düşleyerek geçiyor...
Bazısı kederli; yağmurlu gecede tek başına eve yürür gibi, dünü anımsayarak geçiyor...

11 Mart 2010 Perşembe

262

Ayak bileğime kazılı
Küçük üzüm salkımına,
Ağzın sulanarak
Bakmanı istiyorum,
Bütün gece dans edip
Alacakaranlıkta çıktığımız
İstanbul rüzgarına karşı
Ben yakamı kaldırarak
Yüksek ökçeler üzerinde
Sana aldırmadan yürürken.

10 Mart 2010 Çarşamba

261

Bu erkekler böyledir!...

Geçen yaz sonu ayrıldığın çocuk,
Aylar sonra birden bire arayıp
"Sen benim bitanemsin!" diye yaltaklanır,
Sanki yeni farketmiş gibi yokluğunu
"Görüşelim lütfen, yarım saat de olsa..." der,
Ağlanır sızlanır, ayaklarına kapanır.
Onunla görüşmek sana ne katacak?
Yine de "Bir gün olabilir.." dersin,
Ertesi gün tekrar sorar "Ne zaman?",
Boş bırakırsın, zamana kalsın istersin,
O üsteler de üsteler! Peki...
Birlikte çimenlerde içerek sabahlanan
Tatlı ve boş bir yazın sonrasında
Bana olan ilgini kaybedişini açıklamak için
Harcadığın boşuna çabadan sonra
Şimdi bu çabanın muazzam beyhudeliği nedir?!
Senden beklediği cevabı alamayınca
Kendi kendine kudurup köpekleşir,
Salyalı mesajlar yazarlar: "Vazgeçtim,
Hiç söylemedim farzet!" der zavallılıkları.
Bu erkekler böyledir...

İşte bütün bu erkeklik hallerine karşın
Kızım, güleceksin sen onlara!


260


(09 MART SALI)

Kurdeleleri vardı deri korsesinin
Derin mavi, sıkıp bağlamak için
Kayışları vardı beyaz pelerininin
Tasmalar gibi, tutup götürmek için

8 Mart 2010 Pazartesi

259

Fırtınalı bir günde yapılacak en güzel şey:
Uçuşan etekler ve karışan saçlara aldırmadan
Kabarmış, hüzünlü denize doğru yürürken
Gelecek güneşli günleri hayal etmek...

7 Mart 2010 Pazar

258

En çok tatmin eden beni; yaptığım işle gurur duymak.
En kurtulamadığım huzursuzluk; boş geçirdiğim günün gecesi.
En katlanamadığım; koşmak, akmak isterken beklemek.
En sevdiğim kadın; tek elinde bir çok köpeği gezdirebilen.
En sevdiğim adam; kadına hizmet etmeye gönüllü olan.

6 Mart 2010 Cumartesi

257

İki erkek benim için kılıçlarını çekip
romantik bir düelloya girişseydi;
Ben de bu kanlı gösteriyi izler,
sağ kalanı ısırmak suretiyle ödüllendirmek üzere
gülümseyerek bir kenarda beklerim.
Kalanı öperken ölenin ise üstüne basarak,
"Bana layık değilmiş!" diye bağırırdım.

5 Mart 2010 Cuma

256

Önce bir odada buldu kendini,
"Beni iç" yazan şişeden içti
Küçüldü, ufacık kaldı birden
Cüceler kapısından girecekti,
Anahtarı masada unutmuş olmasaydı
Bu yüzden "beni ye" diyen
Kurabiyeden ısırdı ve büyüdü,
Anahtarı alıp tekrar içti iksirden
Küçülüp cüceler kapısından girdi
Işıklı mor, mavi japon gülleri ve
Dev benekli mantarlar arasında
Hep köstekli saatini gösteren
Yelekli beyaz tavşanı gördü
Peki gerçek Alice miydi o?
Tavşanı takip edip çay partisine
Katıldı Deli Şapkacı'nın
Şapkası büyülü, gözleri yanar dönerdi
Eli kanlı kırmızı kraliçeyi arıyorlardı
Zalim kraliçe ve iskambil kartları da
Onların peşindeydi, kellerini uçurmak için
Alice gizlice sarayına girdi kraliçenin
Ve sihirli kılıcı aldı canavarın kulübesinden
Beyaz kraliçeye geri götürecekti onu
Ait olduğu yere, fakat zorluydu yol
Yılan dilli dev ejderha kuşunu öldürmeliydi
Fakat o gerçek Alice miydi?
Kahvaltıdan önce inandığı
6 inanılmaz hayali saydı teker teker
Her birinde bir kılıç darbesi indirdi kuşa
Kestiği kafası aşağı yuvarlanınca
Gerçek Alice olduğunu anladı,
Kahramanı oydu bu hikayenin
Fakat gitmek zorundaydı harikalar diyarından
Bunun için içti mor kanını öldürdüğü canavarın
Ve kendini tekrar, reddedeceği nişanlısının
Onları izlemek için toplanmış
Kalabalığın önünde buldu.

Bütün bu harikaları hep
Tavşan deliğinden düşmüş
Sarışın küçük bir kız gördü...

4 Mart 2010 Perşembe

255

Kana susamışların
Kurbanları bol olur
En bilinçlisi aslında
En enayisi olur...

254

(03 MART ÇARŞAMBA)

Yüzünün yerinde
Bana bakan
Ayna kırığında
Sisli, puslu gecenin
İçeriden dışarıya
Kararmasını izlerken-
Kusar gibi, ya da
Çiçek açar gibi-
Gözlerimin gerisinden
İçimi kanırtan acıyla
-Kör dişli bıçaklar
Damarları, sinirleri
Kesiyordu; tetanoslu acı -
Fark ettim bilmeden
Dudağımın kenarından
Sızan kanın
Karakırmızı bozasını.

2 Mart 2010 Salı

253

Adım seslerini dinlemeyi
Ve ayak izlerini takip etmeyi
Sevenler için...

...Ayakkabıları ile
İçli dışlı ilişkiler kuranlar
Ve onlarla oynamayı sevenler için

Bugün bir sürpriz hazırladım!

252

(01 MART PAZARTESİ)

Uyu.Uyan.Uyu.Uyan.Uyu.
Beni İç:Gerçekliği unut.
Beni Ye:Düşleri hatırla.
Mavi Hap:Tavşan deliğinden gir.
Kırmızı Hap:Harikalar diyarından çık.