31 Ocak 2019 Perşembe

3508

Bugün sinir bozucu müşterilerle cebelleşme günü gibiydi, yoruldum ve bunaldım.
Aslında bir yandan çok da iyi uyandım; kızlarım tarafından yatakta sevgiye boğuldum, egzersizlerimi yaptım, güzel bir kahvaltı ettim ve ardından masama oturmadan piyano çaldım, keyfim çok yerindeydi başta.
Sonra ne mi oldu? 2 buçuk ay önce sipariş verip ödemesini tamamlamamış olduğundan siparişini iptal ettiğim müşterime ödeme yapmadığını açıklamak için uğraştım, bundan nefret ediyorum cidden. Sanki dolandırıcıymışım gibi görülmekten ve kendimi haklıyken savunmak zorunda kalmaktan hoşlanmıyorum!
Zaten kendimi bu uluslararası pazarda her şeyden mahrum kalmış hissediyorum, haksız rekabet ortamında didinip duruyorum, oysa ki çok iyi iş yapabilirdim. Moral bozmamak kolay değil gerçekten, bu kadar emek veriyorum ve karşılığını almayı hak ediyorum.
Sonra da ayağını ölçmeyen, bir seferinde 27cm bir seferinde 29cm bulan bir acayip müşteri adayı ile yazıştım, sinirlerime hakim olmaya çalışarak.
Ödeme yöntemleri, yurtdışında şirket açmak, instagram hashtag stratejileri bilmem ne derken fenalık geldi artık.
Bir güne bütün işler sığmıyor maalesef, bırakıyorum biraz dinleneyim, yarın devam ederim.

3507

(30 OCAK ÇARŞAMBA)

Eski evin etrafındaki sokaklarda yürüyüp geçen sene beslediğimiz kedilere bakmak istedim bu akşam, merak ediyorum bazen çok aklıma takılıyorlar. En çok bağ kurduğumuz kediler eski evin bahçesindeki köşkün bücürüğü, komşu kahvecinin de baktığı uyuz ama tatlı, kuyruğunun tam ucu beyaz olan yavru tekir, Carrefour'un tek gözü puslu beyaz kedisi-hani damla damlatıyorduk, bir de Hülya hanımın ilgilendiği hurda arabanın içindeki yavrular...
Bir çoğunu yerinde bulduğumuza sevindim, ama bir kaçı da yok tabi böyle bu işler... Sümko'daki 3 yavruyu göremedim, Harman'ın çirkin kızını, parkın yanında takılan biri maskeli diğeri sarı iki yavruyu göremedim. Gerçi büyümüşlerdi, belki de bir yerlere gitmişlerdir diye umut ediyorum. Bazısı da hala yaşıyor çok sevindim, Garanti'nin kzıı mesela çift yönlü cadde kenarında hayatta kalıyor 2 yıldır. 3 bacaklı Migros güzeli de aynı şekilde. En çok içimi ısıtan Bücürük köşk kedisi ve minicik gri kulaklı yavrusu yaşıyorlardı, anne kız bulduk onları, mama verdik.

Mahallenin kedilerini epeyce sahiplenmiş durumdayım, umarım çoğunu yaşatabiliriz.

29 Ocak 2019 Salı

3506

Roma'ya gidesim geldi bugün, ne alaka demeyin. Eski cafelerinden birine oturup tatlı çöreklerinden ısmarlasak kahvenin yanına, sokaklarda gezinsek avare... Bütün gün müzelerde ayaklarımıza kara sular indikten sonra akşam bir şişe şarap açtırıp yemeğe otursak klasik bir lokantada.

Hayaller Roma gerçekler Eminönü, üstelik sömestr tatili diye mi nedir, tam Hindistan kalabalığı halinde. Mısır çarşısının çıkışından kurukahvecinin kuyruğunda kendimizi zar zor attık yan sokağa, dantel ve taş seçmeye çalıştık kalabalık arasında. Annem son günlerde aşırı sinirli, evin dağınıklığı ve işlerin çokluğu, anne babasına bakmak zorunda oluşu onu bunaltıyor farkındayım. Çok haklı, ama bir yandan da sürekli olarak hiç durmadan söylenip durması ve her an öfkelenmeye hazır olması durumu kolaylaştırmıyor. Canım sıkıldı biraz, onu nasıl rahatlatsam diye düşündüm.

Akşamüstü arkadaşlarla bizim mahallenin fırınında buluşup çay içtik, biraz sohbet ettik. Kadın erkek ilişkileri, karı koca sürtüşmeleri her zamanki favori konumuz... Bakalım gelecek bizlere neler getirecek!

3505

(28 OCAK PAZARTESİ)

Evet haftaya iyi başladık bakalım, bahar şimdiden gelmiş gibi, hava mis...
Bugüne zihin açıklığıyla başladım ve uzun uzun piyano çaldım. Ağır aksak da olsa Für Elise çalabilmek beni mutlu ediyor.
İçimde heyecanlar, istediğim her şeyi yapmaya çalışıyorum!

27 Ocak 2019 Pazar

3504

Dün gece geç uyuyabildik, film zaten gece yarısından sonra bitmişti, arkadaşımı da alıp bize döndük.
Sabah erkenden biraz huzursuz uyandım, sanırım aklımın gerisine itelediğim mevzu beni geriyor. Şimdiye kadar hayatımı biraz yoluna sokmuş gibiydim, en azından sakin gidiyordu, şimdi nasıl olacak sorusu...
Güne biraz yorgun ama yine de iyi başladım, kahvaltı sofrasını kurduk ve nostaljik dizilerden birini açtık. 30'lu yaşlarda başlıyormuş demek; eskiden ne güzeldi lafları.
Öğlen misafirimizi uğurladıktan sonra gün nasıl geçti anlayamadım, saatler akıp gidiverdi.
Banyomu yaptım, evi süpürüp silmek gerekiyordu, biraz çalıştım ama pek iş modunda değildim, akşamüstü mutfağa girip yemek hazırladım.
Klasik bir pazar günü işte, akşam da bir piyanisti anlatan filmi izlemeye karar verdik. Keşke ben de biraz daha gündelik işlerin stresinden arınsam da piyanomun başına oturup saatlerce her şeyi unutup, şöyle akıp gidercesine çalsam...

3503

(26 OCAK CUMARTESİ)

Ne kadar uzun zaman olmuş dışarıda kahvaltı etmeyeli, evdeki kahvaltılar daha güzel geldiğinden belki...
Bu sabah arkadaşımızla Kadıköy'de buluşup NagaPutrika'ya oturduk. Buranın ağaç altı merdivenlerini ve yöresel kahvaltılarını seviyorum. Çok da bir numarası yok aslında, ama yine de detaylar hoş...
Arkadaşımızı bir türlü memnun edemesek de, başta porsiyonları küçük bulsa da sonunda bitiremiyoruz sofradakileri. 
Zeytinler peynirler lezzetli, yeşillik tabağı ve gün kurusu sağlıklı, kaymaklı biberi çok seviyorum zaten. Boşnak böreği de nefis, daha ne olsun!
Elbette iş konuşulacaktı; neden potansiyelimiz kadar para kazanamıyoruz ve niçin kapasitemiz olan büyük işleri yapamıyoruz konulu sohbet kahvaltının ardından hemen başladı.
Eski patronların adaletsizliğinden bahsedildi, olmazsa olmaz-eskiden tanışılan iş arkadaşlarının şu anki durumları konuşuldu.
Sonuçta dünyayı değiştiremeden kalkıp kahve içmeye IDEA'ya gittik. Buranın manzarası harika, mutlaka daha sonra da gelip daha keyifli zamanlarda oturmalıyım diye düşündüm...

Moda'nın eski pastanelerinde, yeni açılan bir arı ürünleri dükkanında ve karmakarışık bir antikçide oyalandıktan sonra eve dönüşümüz gecikti. Sinemaya gitmeyi planlıyorduk, artık suareye gideceğiz. Bir başka arkadaşımızla buluşup Yabancı Oscar adaylarından Capharnaüm'ü görmeye gidiyoruz. Öncesinde caddede birer kahve içip sohbet etmek için vaktimiz var.
Oscar adaylarını sırayla seyrediyoruz 2 haftadır, bu film sanırım en dokunaklısı. Aslında bir tür Ayşecik Ömercik hikayesi gibi bir hali var, sokaklarda yaşayan fakir ve aç iki kardeşin masumane hayatta kalma öyküsü.
Elbette geri planda Ortadoğu bataklığı, Arap kültürünün pislikleri, Suriye savaşının getirdikleri ve dünyanın boktan düzeninde ezilen insan portreleri var...
Yüzü hiç gülmeyen bu ufak sinirli adamın filmin son sahnesinde gülümsemesi beni ağlattı.
                                                                                                                                           


26 Ocak 2019 Cumartesi

3502

(25 OCAK CUMA)

Sabahtan halledilmesi geren bir iki işi aradan çıkardım, öğlen seramik atölyesine gittim. Bu sefer elma götürdüm yanımda, sağlıklı beslenmeye geri dönüyorum ya-gelenlerden biri kurabiye getirmişti, onlardan yedim tabi.
Biraz enerjiler düşük gibiydi kursta ama her zamanki gibi keyifliydi de, bu sefer önceden boyadığım fincanları sırladıktan sonra evin eksiklerine yönelik bir vazo ve bir küllük yaptım. Vazonun çok değişik bir numarası yok gibi ama midye şeklindeki küllük tatlı olacak sanırım. Aklımdakiler arasında peynir sunum tabağı, şarap karafı ve rustik şarap bardakları yapmak var şimdi...
Sohbet muhabbet bildiğiniz gibi güzel geçiyor burada; anneannesiyle gelen hırslı bir erkek çocuğunun taleplerine şaşırdık, kedilerimizin huylarından konuştuk.
Sonradan kedi sahibi olmuş bir kilolu anne modeli ve orta yaşlarında yalnız yaşayan hafif asosyal bir kedili kadın tiplemesi mevcut ortamda. Vegas çiçek kız!
Akşama Kadıköy'de konserler vardı, niyetliydim ama gitmeye enerjim kalmadı. Bugünlerde işler yine açılınca müşterilere yetişmek zorlaştı, akşam da çalışıyorum artık biraz.
Her şey bir şekilde yoluna girmiş ilerlerken, bir de baktım ki pazartesiden sonra beklediğim haber gelivermiş! Başlasın bana uykusuz geceler, kalp çarpıntıları, bulutların üstünde yürüme halleri...

24 Ocak 2019 Perşembe

3501

Yine 8'de kalkıp egzersizlerimi yaptım, güzel bir kahvaltıyla güne başladım. Ardından evi toparlayıp müşterilerime cevap yazdım, bugün satışlar iyi, moralim de yüksek haliyle.
Öğleden sonra bankaya gitmek için çıktım, yatırım hesabımızda birkaç değişiklik yapmayı istiyorduk ne zamandır, bugüne kısmetmiş. Epey uzun sürdü bürokratik işlemler, sıkıldık ama bir işi halletmiş olduk. Bugün de böyle geçti, bir yandan dükkanın vitrinini düşünüyorum filan aklımda bir sürü şey bir anda...
Önümüzdeki ay çok dolu ve hareketli geçecek sanıyorum, hem gitmek istediğim bir söyleşiler dizisi var hem tiyatro biletlerimiz, hem de bir doğumgünü. Piyano derslerine yeniden başlayacağım, seramik devam edecek-beni çok tatlı günler bekliyor!

3500

(23 OCAK ÇARŞAMBA)

Kafama bir melodiyi takıp sabahlara kadar çalmak istiyorum!

22 Ocak 2019 Salı

3499

Bugün dünkü kadar verimli geçmedi, erken de uyanamadım. Nedense bu aralar böyleyim; rüyalarda kayboluyorum sonrasında da üzerimde bütün gün bir ağırlık...
Rüyamda bu kez çok enteresan şeyler gördüm; eski bir yakın arkadaşımın abisi ile evlenmek üzereymişiz-ne alaka- ama ben aslında onu sevmiyorum da bir yandan da benim için iyi olur diye düşünüyorum. Tuhaf bir edilgen pozisyondayım, adam çok saygı duyduğum ve beni sevdiğini bildiğim biri, annesini de ayrıca çok severim, daha ne olsun diyorum kendi kendime... Tuhaftı.
Ardından sabah ikinci postada sanki bir konserin backstage'indeyim, askerdeki biriyle telefonla konuşuyorum; annesi hastalanmış ve sıkıntılı bir dönemdeymiş. Telefonda biraz dertlerini dinledikten sonra nasıl olduysa backstage'te iki ara bir derede öpüşüyoruz...
Aklımda bunla uyandım tabi, bir süre devam ettim içimden konuşmaya.

Bugün annemi mutlu etmeye söz verdim, son zamanlarda dedemin ameliyatı anneannemin ameliyatı derken, her hafta sonunu onlarda geçirmesi gerekti. Üst üste birkaç gece onlarda kalınca kadıncağızın ruhu karardı, haklı olarak. Onu bir kaç gündür sinirli ve sıkkın görüyordum, bugün biraz hava almak iyi gelecek...

Kadıköy'e geçtik birlikte, Moda'ya yürüdük. Hem alışveriş yaptık, hem kahvemizi içtik, hava da güneşli-ooh mis! İnsan büyüdükten sonra annesine bir şey hediye edince mutlu oluyormuş, ben de beğendiği bir hırkayı aldım ona. Evde kaybettiğim boyaları aldım, eczaneden eksiklerimi...

Döndükten sonra da müşterilere cevap yazıp eskiz yapmaya devam ettim; sosyal medya paylaşımları derken zaten akşam oluverdi bile. Bugün de böyle geçti, hayat da böyle geçiyor işte. İçimde bugünlerde bir bahar havası, hayırdır inşallah! Bir her şeye boş verme hali, bir aklına eseni hesapsızca yapma isteği ki-hayrolsun.

3498

(21 OCAK PAZARTESİ)

Daha güzel nasıl başlanır ki bir pazartesiye?
Haftasonu içim rahat geçince, bugün erkenden uyandım. Epeydir beni içten içe geren rahatsızlığım sona erdi, o konuda bir rahatladım, aylardır içim şişmişti... Erken uyanıp egzersizlerimi yaparak güne başladım, Agresif kızı birkaç gündür göremiyordum, terzide görünce bir daha rahatladım. Güne zaten moralli başlamış oldum, bir de oturdum piyanomun başına. Cesaretimi toplayıp Beethoven denemeye karar verdim; bilmediğim tüm işaretlere ve daha önceden çalmadığım notalara rağmen Für Elise'in ilk sayfasını söktüm. O tanıdık melodiyi çalınca kendimle gurur duydum: Mi-re-mi-re-mi-si-do-re-si-la...

Dükkanın vitrin tasarımı için görsellere baktım, Paris'te bir butik ayakkabı mağazasını örnek aldım. Ustanın benden habersiz stickerları yaptırmış olduğunu görünce biraz tepki verdim, haliyle- ama yine de çözülmeyecek iş değil. Ben şimdi biraz daha kafa yorup hafta sonuna kadar dükkanın vitrinini ve sticklerlarını istediğim gibi tamamlayacağım. Usta elbette benle aynı vizyona sahip olamaz, kendince iyi niyetle hareket etmiş, ama dükkanım benim istediğim gibi olacak ve güzel olacak!

Öğleden sonra yabancı bloggerlardan gördüğüm sağlıklı tariflerden birini denedim; limonlu ıspanaklı tavuk. Bugünden itibaren yeniden sağlıklı yaşam düzenine geri dönüyoruz, vücudumuz alarm veriyor. Çabucak toparlanmak lazım; ekmek ve tatlıyı kesip, günlük yürüyüşler veya yoga hareketlerine başlarsak olur bu iş.

Sonrasında da dükkanımı google haritalara kaydettim, adres ve bilgilerimi ekledim. Artık arayanlar bulabilecek, umarım çok daha fazla müşterimiz gelecek!

Bugün aklımdakileri hallettiğim için akşam mutlu giriyorum yatağa, biraz Adalet Ağaoğlu okuyayım...

20 Ocak 2019 Pazar

3497

Dünkü filmden kalma uyandım, diyebilirim. Aklımda replikleri, gözümün önünde sahneleri kalmış...
Adam ne tatlıydı, kadınla sevişmeleri de ne sevimliydi, kız çocuk aşırı şirindi, filan deyip duruyorum.
Kahvaltımızı kedilerimizle yaptıktan sonra, onlara iç parazit haplarını yutturmaya çalışırken akla karayı seçtik. Kızlar yine bir derece de, adamlarımız ayı oldukları için bayağı bir zorlandık, onlara da acıdım travma geçirdiler resmen.
Kedili hayattan köpekli hayata geçmek üzere yola çıktık öğlen, hava da harikaydı, uzun zaman sonra Emirli'ye gidelim dedik. Yolda arazi köpeklerini beslerken klübeler konmuş olduğunu görünce sevindik, bir adam da bize az ileride başka bir alanda daha köpekler olduğunu söyledi, onlara da mama bıraktık. Hepsi de yediler, çok hoşumuza gitti, işe yaradı yani, bazen de yemiyorlar çünkü nedense.
Sitenin köpeklerine de kalan mamayı bırakıp birer kahve içmeye bahçeye oturduk, 1 saat de olsa sessizleşmek, güneşlenmek o kadar iyi geldi ki... Baharda bu evi adam etmek istiyoruz, kısmetse. Şömineyi onarmak, teras demirlerini boyamak, alt kat banyonun klozetini değiştirmek öncelikli işler. Umarım fırsatımız olur da yaparız, sonra da yazın arkadaşlarla gelir tadını çıkartırız buranın.
Öğleden sonra Ikea'ya gitmek gibi bir hata yaptık; tabi ki acayip kalabalıktı, yine de biz kendimize bir yer bulabildik otoparkta ve hızlıca alacaklarımızı alıp yemek bile yedik.
Akşamüstü de hafta sonuna tüm bu işleri sığdırmış olmanın huzuruyla evimize kedilerimize geri döndük.
Kendimi kesinlikle daha iyi hissediyorum geçen aylara göre, bir de şu hormonlarımı kontrol altına alıp kendimi biraz iyileştirsem güzel olacak... Sonrası; daha erken kalkıp daha çok iş yapmak, daha çok piyano çalmak, daha çok heyecan, daha çok mutluluk...

3496

(19 OCAK CUMARTESİ)

Güzel bir uyku çektim önce; haftanın acil siparişleri de kargolanmış, demek ki bu haftalık işleri hallettim, içim rahat- uyuyabildim.
Güzel de bir kahvaltı sofrası kurduk; en sevdiğim şey biliyorsunuz, avokadolu ıspanaklı yumurtalı Bizimkilerli bir kahvaltı...
Fazla oyalanmadan günlük rutinlerimi aradan çıkardım, yine de akşamüstü çıkabildik dışarı. Bugün hava güzel, caddeye yürüyüp bir şeyler yiyelim, ardından da bir filme girelim diyoruz. Ne var ki karne tatili de başlayınca, millet dışarı atmış kendini ve yer bulmak ne mümkün. Göztepe Parkı çoluk çocukla dolu, restoranlarda kuyruk var...
Yine balık fastfoodçusu olarak tanımladığım yere oturduk; burada yediklerim lezzetli gelse de bir olmamışlık var, sanırım rahat bir oturma mekanı değil diye böyle hissediyorum. Fish&Chips söyledim, biraz fazla ağır kızartma gibi geldi. Filme son dakika yetiştik.

Shoplifters'ı seyretmeyi aklımıza koymuştuk, fragmanlardan aklımda kaldığı kadarıyla hafif ağır tempolu bir aile öyküsü...
Beklediğimden çok daha fazla sevdim, hatta ilk defa bir Japon filmini çok sevdim, ilk kez Japon karakterleri sempatik buldum desem yeridir.
Kemal Sunal'ın Sevimli Hırsız filmini hatırlattı; bin kat daha iyi bir film olması dışında tabi-aynı hikaye, aynı samimiyet...
Geçen haftadan beri izlediğim, hepsi de iyi olan 4 filmin arasında (diğerleri Burning, 3 faces, Roma) en çok bunu sevdim. Bana dokundu, bir şekilde...



3495

(18 OCAK CUMA)

Bugün temizlik günü, sanırım 8. yardımcı denemem geçen seneden beri. Bu konudaki malum makus talihimi döndüreceğini umuyorum yeni gelenin, zira bu referanslı. Şimdiye kadar Armut'tan çağırdıklarımız, Özbekler, apartman görevlisinin eşi, annemin arkadaşlarının yardımcıları derken hiçbiri istediğimiz gibi çıkmadı. Tam beğendik, bu oldu diye düşünürken ya kendisi vazgeçti, yahut oğlu ameliyat oldu ona bakmak zorunda kaldı vesaire. Gelmeyeceğini haber bile vermeyen, sigarasını çayını içip sürekli işleri savsaklayan, her türlüsüne denk geldik. Bin türlü stresle geldik bugüne, hayırlısı...
Erkenden kalkıp para çektim, ekmek aldım, çamaşırları topladım, bezleri deterjaları çıkarıp her şeyi hazırladım. Tam 9 da geldi, ilk defa biri bizim evi karıştırmadan doğru daireye geldi, valla bravo! ya yanlış apartmana girerler, ya yanlış sokağa...
Ben ısrar etmesem kahvaltı bile etmeyecekti ya, azıcık yedi, sohbeti de tatlı akıllı bir kadın. Vanlı, okumamış ama kızlarını okutmuş, biri Van'da sınıf öğretmeniymiş, ne güzel. Babası kuma getirip dayak atınca annesini İstanbul'a kaçırmış, yaman da.
Ne hikayeler, neler neler... Ayşe'den dinle yurdumun gerçeklerini. Velhasıl bütün gün hem sohbet ettik, hem temizlik yaptık. Bu hafta seramiğe gidemedim, annemin de dedemlerde kalması gerekti, ama olsun içim çok rahatladı. Ev tertemiz kokuyor, her yer düzenli pırıl pırıl.
Tek sorun, boş günü pek yokmuş, tabi bu kadar iyi iş yapan kadını kimse bırakmaz. Cumartesileri filan bir şekilde ayarlayacağız artık. Akşam da anneannemi ziyarete gitmemiz gerek; gözünden ameliyat olduğundan beri görmedik. Neyse ki iyi, dedemi de iyi gördüm, olabilecekleri kadar iyiler işte. Bugünü de böyle bitirdik, hafta sonuna çok ihtiyacım var cidden....

18 Ocak 2019 Cuma

3494

(17 OCAK PERŞEMBE)

Dünden kalan endişeler ve sinir bozukluğu ile başladıysam da güne, kendimi motive etmeyi başardım. Hafif egzersizlerimi yaptıktan sonra kendime güzel bir kahvaltı hazırladım. Maillerime bakarken beni geren müşterinin mesajını en sona bıraktım. okuyunca gözlerime inanamadım- yanlış gördüğünü, beğendiğini söylemez mi-hayret vallahi!
Her şey birden yoluna girdi gibi oldu, fakat dün gece uyku tutmadığı için kafam kazan gibi, gözlerimi açamıyorum. Diğer bir aksilik de; tabanı değiştirilmesi gereken ayakkabıyı düzeltince çözüldü, neyse ki. Dün bir her şey karışmıştı ya bugün düğümler çözülüyor sanki.
O siparişi de bitirdim, paketledim ve Fransa'ya gidecek arkadaşıma vermek üzere hazırladım. Aklımdaki acil işleri toparladıktan sonra biraz dinlendim, daha doğrusu yarım saatliğine sızdım diyebilirim.
Akşamüstü de evi toplayıp hazırlandım, mahallenin yeni cafelerinden birinde arkadaşlarla kahve içmeye oturacağız. Kahveler çaylar eşliğinde San Sebastian cheesecake, Russian cake ve Alman pastası denendi. Gayet güzeldi, fakat buranın tatlıları hiç ismiyle orantılı olmuyor nedense. Brownie asla brownie ye benzemiyor mesela ama tadı çok güzel. Neyse; sohbet konumuz elbette iş. Aslında işin kendisi değil-iş yerindeki ayak kaydırma oyunları, insan kalitesinin bozukluğu ana başlığımız. Okumuş ya da alaylı, herkes kendini pek bir şey sanıyor ve kendini üstlerine göstermek için yapmayacağı dalavera yok. Şirketler de bencil ve zalimce yönetiliyor; amaç günü kurtarmak, benden sonra tufan mantığı... Tıpkı ülkenin yönetimi gibi yani. Neyse efendim bu sohbet bitmez, en iyisi biz kendimize bakalım.

16 Ocak 2019 Çarşamba

3493

Saati kurduğum halde uyanamıyorum, ki bu benim için normal değil. Nedense bu ay böyle geçiyor, bir türlü erken kalkamıyorum.
Bugünün ilk yarısı, olmayacak aksilikler ve bunları düzeltmeye çalışmakla geçtiği için, biraz keyifsizdim. Pek verimli olmadı tabi, geç de başlayınca çalışmaya. Akşamüstü yine de günlük planlarımın çoğunu yapmış olduğumdan biraz rahatladım, yarın akşam arkadaşıma vereceğim Almanya gönderisini garantileyince sakinleştim. 
İçten içe tabi anneannemin ameliyatının da verdiği gerginlik vardı, o da iyi geçmiş neyse ki.
Banyo yaptım, hatta saçlarıma maşa yaptım filan, daha iyi hissetti kendimi. Tam iyiyim derken son ayların en gıcık müşterisi seçtiğim İngiliz kadından yine akıllara zarar bir mesaj alınca sinirim yerinden oynadı. Cidden stresle mücadelede yüksek bir eşik bu uyuz müşteri mesajları. Yapmadığım şeyleri yaptığımı iddia eden ve ne yapsam memnun olmayan bir tiple karşı karşıyayız yine, hayırlısı bakalım nasıl kurtulacağım. Bittiğinde bir oh çekip rahat nefes almak istiyorum artık, ki normalde ayakkabıları bitti ama bir de kendisinin tuhaflıkları son bulsa...
İzin vermeyeceğim ama bu gibi aptalların keyfimi kaçırmasına.

3492

(15 OCAK SALI)

Bugün birazcık daha erken uyanabildim, yarım saat de olsa hareketlerime başlayabildim. Akşama kadar hızla günlük işlerimi yoluna koymaya çalıştım, biriken işler beni geriyordu, birer birer hallettim. Yarına bıraktığım az bir şey kalsa da, yine de iyi iş çıkardım bence. Verimli ve yorucu bir gün oldu kısacası, dinlenme safhasını geride bırakıp artık yeniden hareketleniyorum sanırım. Kısa bir es vermiştim hayata, iyi geldi çok da ihtiyacım vardı. Şimdi Ocak'ın 2. yarısından itibaren performansı arttırma vakti...

14 Ocak 2019 Pazartesi

3491

Güya erken kalkacaktım diye saati kurmuştum, uykuya dalmadan hemen önce gelen siparişin yazışmaları, gece yarısı kabustan uyandığımda deli gibi çarpan kalbim sağolsunlar beni uyutmadılar. Defalarca uyandığım bölük pörçük sabah uykusundan geç kalktım ve tabi ki egzersiz yapamadım.
Yine de motivasyonum yüksek girdim haftaya ve toparlanması gereken işlere yetişmeye çalıştım tüm gücümle. Yeni çıkan taşlı ayakkabının fotoğraflarını çektim, gönderi hazırladım, dükkana uğradım, marketten bir iki eksiği aldım, amillere cevap yazdım, müşteri adaylarına eskizler yaptım vesaire vesaire...
Bugün nasıl olduysa, tam da dün akşamki sitemlerimden sonra- birden işler açıldı ve adeta talihim döndü. Dün akşamdan beri bir sürü mesajlar, satışlar doldu taştı-maşallah diyelim!
Ben günün işlerini güne sığdıramadım ama, akşam geldi çattı bile, birazcık rahatlama vakti artık...
Bu arada çok sevindiren bir haber-karşı parkta beslediğimiz grili beyazlı ve siyah yavru kedilere yuva bulunmuş! Umarım çok mutlu ömürleri olur, hele gri beyazı aşırı tatlı bir hayvan.

3490

(13 OCAK PAZAR)

Güzel bir kahvaltıyla güne başlamak gibisi var mı? Asla mısır gevreği insanı değilim, sade kahve sigara insanı hiç olmadım zaten!
Hep en sevdiğim ve keyfini aldığım öğün olan kahvaltıya ne kadar methiye düzsek az. Mümkün olduğunca uzatılmalı bence, her gün pazar günü gibi edilmeli...

Bugün de mutfakta haftalık yemeklerimizi pişirip çiçekleri suladıktan sonra kendimize zaman ayırdık ve en sevdiğimiz şeyi yaptık; tekrar sinemaya gittik. Hava buz gibi de olsa yürümek iyi geldi, caddeye inip bu sefer de Burning filmine girdik.
 Uzakdoğu sineması ile aşk nefret ilişkim sürüyor; hem söylenirim hem de görmeden duramam.
 Eli yüzü düzgün ve enteresan konusuyla merak ettiren bir filmdi, biraz uzun geldiyse de sonlara doğru azıcık sıkılsam da sevdim.
Arabalarla vurgulanan zengin-fakir tezatlığı güldürdü, filmin bir mizahı vardı zaten. Sinir bozucu gülümsemesini üniversiteden sevdiğim bir arkadaşıma çok benzettiğim adamın şüpheli tavrı, beni de düşündürdü film boyunca.

3489

(12 OCAK CUMARTESİ)

Hafta sonuna daha iyi hissederek girdim; bugün hem piyano çaldım hem sinemaya gittim.
Piyanoda Hababam Sınıfı'nın parçasına çalışmaya başladım; zorlasa da keyifli...

Akşamüstü Jafar Panahi'nin 3 Hayat filmine gittik; biraz uzun ve temposu yavaş da gelse yine iyi bir filmdi. İran'ın bir Azeri köyünde oyuncu olma hayaliyle yaşayan genç Marziye'nin meşhur bir aktrist ve yönetmene ulaşma çabasıyla başlayan film, arka planda İran gelenekleri ve yaşam tarzını her zamanki kara mizah üslubuyla anlatıyor.
Ne çekse izlerim diyeceğim İranlı yönetmenlerden biri Panahi, bu adamın tarzını seviyorum. Filmin kapanış müziği de ayrıca içime işledi, alıp götürüyor...

3488

(11 OCAK CUMA)

Sabah annem barut gibiydi; ikimize de yardımcı kadınlarla uğraşmaktan fenalık geldi. Temizlik için aylardır düzenli gelen birini bulamamış olmak, her gelenin ayrı huyuyla karşılaşmak, hatta kiminin haber vermeye gerek duymadan hiç gelmeyişi... Bir yandan dedeme baksın diye tutulan Özbek kadıncağızın gece yarısı anneannem düştüğünde kalkıp yardıma koşmayışı, ailede en büyük mevzu şu ara bunlar. Kimseye iş yaptırmak kolay değil ve kimseye anne babanı emanet etmek hiç kolay değil!
Şöyle akıllı fikirli, düzgün ahlaklı bir yardımcımız olsa; bazı işleri ona paslayıp rahat edebilsek artık...

Sinir harbi içindeki evden kendimi dışarı atıp seramik atölyesine gittim; geçen hafta ekmiştim dersi. Beni özlemişler, ben de onları. Doğrusu buranın sakin ve renkli atmosferine bayılıyorum, bana çok iyi geliyor ve bu insanlarla tanıştığıma mutluyum. Bugün de arkadaşıma Sezen Aksu bardağı boyadım, bir de bisiklete binen 4 kedimizi road tripte çizdim-aşırı eğlenceli!

10 Ocak 2019 Perşembe

3487

Biraz biraz yeniden kendimi buluyorum, bir kısa aradan sonra yavaş yavaş hareketlenmeye başlıyorum...
Bugün yine erken kalkamasam da, fazla oyalanmadan işlerimi hallettim. Muhasebeciye gidildi, vergi dairesinden yeni adresimizde yoklamaya gelindi, dükkana uğrandı, terziye masa örtüleri diktirmeye verildi. Bugünlük işlere bir tik atabilirim yani, hatta piyano hocamın yokluğunda kendi kendime basit parçalara .alışmaya başladım-ne kadar övünsem az. Bir oturuşta İzmir Marşı'nı çaldım, sırada İstiklal Marşı var-korkarım laik teyze profili çiziyorum!

3486

(09 OCAK ÇARŞAMBA)

Bu aya daha tam olarak başlayamamış gibi hissediyorum; tam start alamadım sanki, oyalanıyorum...
Bu aralar esktra bir de işsizlik mevuzusu ve haliyle geçim derdi gündemimiz oldu. Keyifler gıcır diyemeyiz yani, tam kış ortası modu...
Daha fazla uyuyorum, geçen aylarda uykusuz geçen gecelerin acısı çıkıyor sanırım. Erken kalkıp egzersiz yapma motivasyonum yok açıkçası; ev de buz gibi. Daha isteksiz çalıştığımı fark ettim; beklediğim kadar hızlı girmediğimiz için yeni yıla.
Ama aslında yapılacak o kadar çok iş var ki bir yandan da, hiç durmasam, hiç uyumasam yeridir-hareketli zamanlar kapıda!

8 Ocak 2019 Salı

3485

Bu Ocak biraz şöyle böyle başladı işler konusunda; beklediğim kadar hızlı başlamadı, olsun.
Ben de daha fazla çalışmalıyım, her gün okunacak ve not alınacak sosyal medya stratejileri hakkında makaleler birikiyor önümde, bir yandan hala daha yapamadığım birkaç düzeltme var online dükkanda.
Yeni adresimize taşındık ve bugün itibariyle resmen orada başladık; hayırlı olsun diyelim! Tedbil-i mekanda ferahlık, ferahlayan işlerde açılma vardır, genişlesin büyüsün yürüsün...
Sanırım 1 haftadan fazla olmuştu piyano çalmıyordum, biraz kendimi vermekte zorlansam da oturdum başına bugün yeniden. Ne kadar keyifli olduğunu hatırladım; Bohemian Rhapsody'nin notalarını denedim ilk kez.
Endişeler hep var, hep olacak ama; bir şekilde daha güzel de olacak hayat- inanıyorum!

3484

(07 OCAK PAZARTESİ)

Yeni hafta yeni umutlar dedik başladık, ama bir türlü istediğim randımanı yakalayamadım henüz. İstediğim kadar erken kalkıp hızla işlere başlayamıyorum ve hala ev işleri vs derken vakit kaybediyorum gün içinde.
Biraz da kış tembelliği var sanki üzerimde, içimden harekete geçmek gelmiyor pek. Aslında tek keyif aldığım mutfakta vakit geçirmek, değişik yemekler denemek ve film seyretmek.
Netflix aboneliğinden beri zaten her akşam nedense distopya öyküleri izleyerek kendimizi germekten zevk alıyoruz! Yok Bird Box yok Bandersnatch... Kabusumuza girecek.

7 Ocak 2019 Pazartesi

3483

(06 OCAK PAZAR)

Biraz da hayatın tadını çıkaralım değil mi, son birkaç ay hep koşturmaca hep bunalımlarla geçti... Azıcık da boş verelim, ne bileyim azıcık da düşünmeden yaşayalım!

Eve misafir çağırmak iyi geliyor, bugün de arkadaşlarımızı kahvaltıya çağırdık ve ayak üstü güzel bir sofra kuruverdik. Ispanaklı yumurta uzun zamandır yapmıyorduk, bir de aklıma gelen lavaş pizzası çok lezzetli oldu. İşten güçten  ve hayattan laflamak hepimize iyi geldi, öğleden sonra da biraz ev işleri biraz kendi işlerime baktım akşam geliverdi.

Kış ayları tam da evde dizi izleme vakti; bu akşam da Bird Box'ı seyredip kendimizi gerim gerim gerdik. Distopyalara neden bu kadar düşkünüz acaba, körler cenneti içimizi ferahlattı neyse ki...

5 Ocak 2019 Cumartesi

3482

Hafta sonlarının pek bir heyecanı kalmadı uzun zamandır, hep ev işlerini halletmekle ve gündelik rutinlerle geçiyor. Bugüne güzel bir kahvaltıyla başlayıp Bizimkiler'in son bölümlerinde ülkemizin geldiği yeri izleyip, biraz güldük biraz üzüldük.
Mutfakta vakit geçirmek hem evin enerjisine hem de bana iyi geliyor, bir süredir ihmal etmiştim açıkçası. Bugün bir sürü şey yapmak istiyorum; sağlıklı mısır cipsi, armutlu bademli kek...
Alışverişe giderken dağa çıkar gibi giyiniyoruz ve aklıma hep sokak hayvanları düşüyor.
Akşamüstüne kadar hemen hemen hiç oturmuyorum yine, kadın olmak böyle bir şey ve bunu erkekler asla anlamıyor!
Bir yandan müşteriye cevap yazarken bir yandan fırındaki keki kontrol ediyor, bir yandan telefonla konuşuyorum filan.
Pazartesi yola çıkması gereken ayakkabıyı da boyadıktan sonra günlük planlarımı yapmış oluyorum, artık biraz ayaklarımı uzatabilirim dediğimde çoktan gece olmuş bile...

4 Ocak 2019 Cuma

3481

Dün gece sabaha kadar kesmedi yağmur, erkenden uyandım ve caddeden şakır şakır su akıyordu...
Sokakta yaşayan hayvanlar çok içime takılıyor böyle havalarda, hepsini eve almak istiyorum!

Anne kız hayattan çaldık bugünü, keyfini sürelim belki de ileride gezemeyiz, yaşlılık zor...
Bugünün kıymetini bilelim öyleyse; sabah sakince sosyal medyada pazarlama stratejilerini okudum filan, aklıma gelenleri not aldım bir kenara. Yapacağım ben bu işi görün bakın.
Öğlene doğru çıktık Kadıköy'e birkaç eksiğimizi aldık. Aktar ve kuruyemişçileri gezmeye bayılırım zaten balık pazarı da bir harika. Mantar, biberli zeytin, fıstık fındık dolgulu pestil muskalar, hardal tozu ve vanilya çubuğu aldım.
Boncukçuya girdik yapacağımız gelin taçları için bir sürü malzeme topladık, minik deniz kabukları, kristaller... Deniz kızı masalları gibi olacak!
Öğlen yemeğimizi Lübnan restoranında yemeye karar verdik, annem falafele çok düşkündür malum. Güzel bir gün oldu, hava da çok zorlamadı ama soğuktu tabi.

2 Ocak 2019 Çarşamba

3479

İlk iş günü hep sendromlu, ister pazartesi olsun ister çarşamba. Bugünün çarşamba olduğunu bile anlayamadan geldi geçiyor işte; planladıklarımı yapamadım yine ve hafiften panik halindeyim. Bu ay hem yeni dükkanın işleri, hem acil siparişler, hem de online dükkanın düzenlemeleri derken fazlasıyla yoğun geçecek gibi...
İçimde bir keyifsizlik olması da normal sanırım; konuşmak isteyip de içime attıklarım dağ gibi birikmişti en son, artık motivasyonumu kaybetmiş gibi küskün hissediyorum...
Öte yandan her şey aynı tas aynı hamam; sinir olduğum şeylerde bir değişme göremiyorum ve bu beni daha da uzaklaştırıyor-Batı cephesinde yeni bir şey yok anlayacağınız!

3478

(01 OCAK SALI)

Dün gece dolu mideyle yattığımdan sabaha karşı susamış ve alkolün huzursuzluğuyla bir uyandım, sonra tekrar uyumuşum... Yine de dinlenmiş hissediyorum ve üzerimde yatan kediler olmayınca belim ağrımadan kalktım bu sabah.
Kahvaltı öncesi tembelliğini özlemişim, sanırım yazdan beri hiç fırsatım olmuyor, artık vaktim daha da yetişmiyor sanki. Hayatıma yeni şeyler soktuğumdan beri arkadaşlarla keyifli vakit geçirmeye daha az zamanım kaldığını fark ettim, iyi mi kötü mü bilemedim...
Eve dönüş kısmı tabi biraz hüzünlü ve her eğlencenin ertesi günü biraz bunalımlı. Bugün yapmayı planladığım hiçbir işi yapamayacağım kesinleşince, bari keyfim yerine gelsin diyerek BlackMirror'ın şu herkesin bahsettiği efsane bölümünü izlemeye karar verdim. Gerçekten iyiymiş, başta pek bir numara yok gibi gelse de, enteresandı cidden.
Zihnim seçimler, ayrılan yollar, geçmişi değiştirmek gibi fikirlerle dolu yatağa girip uyumadan önce Hawking okuduğum için olacak-acayip rüyalar gördüm...

3477

(31 ARALIK PAZARTESİ)

Belki ilk defa, hiç hissetmiyorum yeni yıla girdiğimi, hiç o ruh halinde değilim. Hazırlık yapmadım, evi süslemedim, ama bugün şehir dışına yola çıkıyor olmak iyi gelecek gibi. Uzun zamandır yapmadığımız için özledim de, arkadaşlarla bir araya gelmeyi.
Akşam sıcak bir ortam ve nefis bir sofra ile karşılanıyoruz; şarap yanına atıştırmalıklar o kadar lezzetli ki ana yemeğe geçene kadar doyuyoruz. Sohbet muhabbet derken, gece yarısı geliveriyor zaten. Yeni yıl bize mutluluk getirsin, şansıyla gelsin!