26 Ekim 2020 Pazartesi

4141

 (24 EKİM CUMARTESİ)

İşleri ihmal ettim bir süredir, müşterilerle ilgilenemedim ve 2 haftadır 1 çift ayakkabı boyadım sadece. Hep yetişememekten yakınırken zorunlu ara verdim işe birkaç günlüğüne, ne yapalım oluyor bazen böyle...

Bugün keyfim yerinde, hava mükemmel ve ben İstanbul'u gezmeyi çok özledim. Eski fotoğrafları elerken biraz baktım da; 2015 senesi ne kadar şahane geçmiş. Efsane Kaş tatilimiz, adadaki bienal, Moda'da hafta sonu kahveleri, 15 şişe şampanya içilen unutulmaz doğum günüm... Eskiden neden mutlu olduğumu ve 3 yıl öncesinde niçin kendimi bunalımda hissetmeye başladığımı çok iyi anladım. Bir zamanlar hem kendimi aralarında rahat hissettiğim bir arkadaş grubum varmış, hep beraber eğlendiğimiz ortamlarımız, hem de hayatımızda çok sevdiğimiz ait hissettiğimiz yerler varmış...

2016 sonundan beri en yakın çevremden 2-3 insan hayatımdan çıktı, bu sene de malum ya evde kalıyoruz ya da mahallede geziyoruz. hayatımızın bir parçası olan İstanbul'un o semtleri yok artık; Boğaziçi, Boyacıköy, Kireçburnu, Anadolu Feneri, Göksu Deresi, Karaköy, Moda bile yok... Beyoğlu'nun ölümü içimi sızlatmıştı da buralarla avunuyordum, şimdi avuç içi kadar yere sıkıştık baksana. 2 sokak ötede ancak kahve içmeye gidebiliyoruz, orada bile içimiz rahat etmiyor. Hafta sonu Emirli'de ağaçları, gölü görüyoruz da yaşadığımızı anlıyoruz-yoksa hepten delireceğiz.

Hayat hepimiz için çok tuhaf bir senaryo hazırlamış bu sene, mecburen oynuyoruz bizler de. Umuyorum bu dibe vuruşun çok hızlı bir çıkışı olur ve umuyorum hayattan alacağımız keyifli zamanlar kısa sürede gelir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder