(18 TEMMUZ CUMA)
Bugün Limanağzı'na gitmeye karar veriyoruz.
Bir tekneye atlayıp ön tarafa kuruluyoruz ve dün geceden aklımızda kalan şarkıları mırıldanarak püfür püfür kısa ama çok ferahlatıcı bir deniz yolculuğu yapıyoruz...
Limanağzı'nda 3-4 tesis var sanırım; Nuri'nin Yeri epey kalabalık ve biraz daha çocuklu-biz sessiz olan LaModa'yı tercih ediyoruz. Denizin üzerine kurulmuş ahşap platformdaki şezlonglara kurulup biraz dinleniyoruz.
Arkamızda yatan Amerikalı çifte çok gülüyorum; kadın durmadan konuşuyor, tatile çıktığına ne kadar sevindiğini farklı seslerle ifade edip duruyorken adamın çıtı çıkmıyor. En son bunalan adam denize atmaya karar veriyor kendini, bu kez de kadın dubaların yakınına gitmemesi için uyarıyor-tam bir çift!
Su çok berrak, tertemiz ve durgun... Hava fazla bunaltıcı değil, serince bir esinti var. Yanımda getirdiğim kitaplara hiç kendimi veremiyorum ve hep mizah dergileri okuyorum.
Önce kulaklarım, sonra tüm bedenim ve resmen ruhum dinleniyor burada. Gözümün görebildiği tek şey; mavi ve yeşil.
İskoçya'dan gelen ödüllü aşçıları olduğunu iddia ettikleri genç şefin hazırladığı hellimli pesto soslu tosttan söylüyoruz. Bir birayla gündüz iyi gidiyor.
Dönüş yolculuğu yine çok güzel; akşamüstü güneşine gözlerimizi kısarak bakarken mutlu şarkılar söylüyoruz...
Yemek için çok özel bir yere gitmeye gerek duymayıp pizza paylaşıyoruz bu akşam. Fazla yemek istemediğimiz gibi, fazla içesim de yok aslında.
Echo'da blues konseri olduğunu duyunca bir uğrayıp ilk 3-4 şarkıyı dinliyoruz ama; bizi açmıyor. Daha başlangıçta, üstelik mekanı dolduramamış olan grup, her şarkıda doğaçlamaya girip nakaratları dinleyiciye söyletmeye kalkınca sıkıcı oluyor.
Eski bir deve ahırından bozma Echo; bahçesi popüler bir buluşma noktası olan iyi bir jazz-blues bar. Uğur Polat'la buraya girerken karşılaştık yanlış hatırlamıyorsam...
Çıkmadan önce tuvalete uğrayalım derken, eski erkek arkadaşımın ablasına rastlayıp ayaküstü biraz muhabbet ettik.
Meydanda oturup biraz votka içelim dedik, fakat ben pek havamda değildim bu gece. Önceki uykusuz ve bol alkollü gecelerin yorgunluğu vardı üzerimde, sabah kafam kazan gibi uyanmıştım.
Yanımıza yaklaşmaya çalışırken salak salak gazete-çakmak vs. isteyen asosyal çocukla epey dalga geçtik bu arada! Ne mallar var yahu.
HiJazz'a uğramazsak olmaz. Artık hasır şapkalı çapkın amca gibi biz de müdavim olduk.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder