23 Temmuz 2014 Çarşamba

1850

(17 TEMMUZ PERŞEMBE)

Güne taze bir kahvaltıyla uyanınca, bizim tarafın yine çok dalgalı olduğunu fark edip civar koylardan birinde denize girmeye karar verdik. Bu sabahki durak Akçagerme plajı...

Burası turizm otelcilik öğrencilerinin işlettiği, ucuz bir aile plajı. Kaş havası pek yok ve bu aralar hiç istemediğim çocuk sesleri var ama, deniz ılık ve durgun. Dileyen çakıldan, dileyen iskeleden girebiliyor. Hoşlanmadığım tarafı elbette beach konforuna alıştıktan sonra biraz dip dibe şezlonglarda yatmaktı...
Güzel tarafıysa; etrafta komik hayvanların dolanması.

Öğlen hamburger yerken ekmek parçalarıyla beslediğimiz tavuklar, vakitsiz öten horozlar ve hep birlikte anide harekete geçen kazlar... Erken olgunlaşmış narlarla dolu ağaçlar, arada bir meleyen güzel keçi, bir de bize pek yanaşmayan ama damlara tüneyip çok çirkin öten tavus kuşları!
Küçük Çakıl gibi püfür püfür olmayan bu koyda, rüzgar da ılık estiği için hava biraz bunaltıcı geldi bana...

Akşamüstü geri dönüp otele girmeden önce DeJavu'da bir mola verdik: gün batımını seyrederken soğuk bir bira...

Duş alıp hazırlandıktan sonra vakit kaybetmeden meydana indik, birer pide söyledik. Burada her yemeğin porsiyonu çok büyük ve çarşı etrafındaki hiç bir mekan ucuz değil...

Klasik olarak Mavi'ye bakalım dedik önce, birer cin-tonik söyledik. İlk gelişimize göre epeyce dolmuştu ortalık ama, pek de enteresan tipler göremedik. Yabancıdan fazla yerli turist olması ve yaş ortalamasının düşmesi dikkatimi çekti yalnız...

Buranın en özel kokteyllerini vaat eden tatlı Deli Bakkal Likörhanesi'ne uğradık ardından. Armut-tarçın shotları çok hoşmuş, fazla tatlı da değil. Biraz vakit geçirirken, arkadan gelen blues tınılarına kulak verdik. Kısa zamanda zaten, duyan gelmeye başlayınca sırtımızı dönüp oturmuş olduğumuz barın önü dolmaya başladı.
Çok sevimli bir ara sokak köşesine konuşlanmış HiJazz, haftanın her günü canlı müzik çalan Irish pub havasında ufak ve çok samimi bir mekan. 

İlk geceden alıştık ve çok eğlendik; Beatles, Elvis parçalarına geçilmesiyle rock'n'roll dansları başladı ve bardakileri birbirlerine daha da yakınlaştırdı.

Barmenle bir iki sohbet edip, şarkılara eşlik ederken, İstanbul'daki mekan gibi burada da bir yer edindik, diye düşünüp güldüm.
Bar önü sandalyesi hiç değişmeyen hasır şapkalı Hawaii gömlekli amcanın her gece bir başka kadınla dans ettiğini o gece öğrendik. 

Tanıdık müziklere denk gelince sevinip rahatlayan ve komik komik dans eden İngiliz orta yaş sütü turistleri seyrettik. Arkamızda sarmaş dolaş dans ederken arada şarkı sözlerini çeviren ve sürekli öpüşen romantik çiftle dalga geçtik. 

Kırmızı çiçekli çingene eteğimle kendimi tam da olduğum gibi, olmak istediğim yerde hissediyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder