Temmuz'un acımasız sıcağında kendimizi yollara attık, Edirnekapı'ya çıktık...
Kariye'nin etrafından epeyce dolandıktan sonra saklı bahçe misali, etrafı yeşil çevrili küçük avluyu bulduk. Masada bir adamla iki kadın oturmuş aheste sohbet edip çay içiyorlardı, bir yandan art arda çocuklar giriyordu.
Burası Barış İçin Müzik Vakfı. Mahallenin yoksul çocukları ile yakın civardan gelen çocuklar müzik, İngilizce eğitimi alıyorlar. "Türkiye'nin El Sistema'sı" olarak anılan bu vakıf; çocukların birini diğerinden ayrı tutmadan hep birlikte 95 çocuktan oluşan orkestrasıyla konserler veriyor, yurt dışından gelen benzer gruplarla yaz kampları düzenliyor. Hatta geçenlerde EkşiFest'te Sattas konserinin son 2 parçasına çok tatlı eşlik etmişlerdi...
Biz de bir belgesel projesi konuşmak için ziyaret ettik; birer çaylarını içip, bol şans dileyip böyle insanlar olduğuna sevinerek ayrılıyoruz. Edirnekapı sokakları pek hoş, pek de sıcak. Ramazan olmasaydı Fatih'te Büryan yerdik...
Onun yerine Beyoğlu tarafına geçmeye karar veriyoruz, Ayhan Işık sokaktaki pilavcıya kendimizi zor atıp hemen birer kavurmalı pilav, ortaya da kuru söylüyoruz. Ayranlar sodalar hararetimizi almaya bir türlü yetişmiyor...
Akşamüstü bir kitap evinden arkadaşımın yeni çıkan eğlenceli kitabını alıyoruz Emrah Serbes'in Deliduman'ının yanında. Bir zamanlar Bade olan mekana oturup birer bira söylüyoruz. Hala amansız bir sıcak...
Eve dönerken vapurda bendir çalan bir çocuğun türküsüne eşlik ettim: "Drama köprüsü bre Hasan.. Dardır geçilmez bre Hasan... Soğuktur suları Hasan.... Bir tas içilmez..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder