19 Şubat 2018 Pazartesi

3159

(17 ŞUBAT CUMARTESİ)

Geçtiğimiz hafta sonunu pas geçtiğimiz için, bu hafta sonuna pek çok şey sığdırmaya çalışıyoruz: film festivali, ev işleri, arkadaşlarla buluşmalar ev elbette baş başa vakit geçirmek...

Güne evi temizleyerek başlıyoruz, öğleden sonra işleri bitirdiğimizde epey yorulmuşuz. Akşamüstü geçen hafta gidemediğimiz Emirli tarafına gidip köpekleri beslemek istiyoruz, hava sert soğuk. Bacakları sakat olan ve yeni doğurmuş görünen iki köpeği göremeyince aklıma takılıyor, ama diğerleri aynı yerde. 1 paket mamayı dağıtıp üstümüz başımız çamur içinde, ellerimiz buz kesmiş halde geri dönüyoruz. Bu baharda belki site yöneticiliğini devralıp burayı iyice evimiz belleyeceğiz gibi görünüyor, bakalım...

Bugün de köpekleri doyurmanın gönül rahatlığıyla akşam yemeğini aceleyle yedikten sonra evden çıkıp hızlıca yürüdük. CKM'de bu akşam Phantom Thread filmine biletimiz var.
 Takıntılı ve kibirli İngiliz modacı Reynolds Woodcok'ın hayatından bir kesit anlatan bu keyifli komediyi, kıskanarak seyrettim. Gümüş demliklerden dökülen çayın sesini kıskandım, hem yulaf lapalı hem de sosis jambon ve yumurtalı şık kahvaltıları, müşterilerin üzerine dikilen elbiseleri, ipek tafta kumaşları, kayık yaka uzun tuvaletlerle takılan eldivenleri, duvarına pastallar asılmış dikiş masasını...
 Hayli zor karakter Reynolds, kendi zarafetinin tam tersi basit ve kaba bir kızın hayatına girmesiyle alt üst olan dengesini nasıl toparlayacak? Zehirli mantarlar bu tuhaf ilişkinin gel-gitlerine nasıl iyi gelecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder