22 Eylül 2019 Pazar

3743

Bu sabah da yogama devam ediyorum; esneyip vücudumu zorladıktan sonra kahvaltıda muzlu ballı French toast'u hak ediyorum bence!
Evde yapmak istediklerimiz hala bitmedi; daha yazlık kaldırıp kışlık giysileri çıkarma işine girmedik bile. Bugün de arka balkonu toparlıyoruz; bizim dağınık depomuz burası-yok yok.
Aklımda ufak kendin yap dekor fikirleri var; saksıları halatla çevirmek ve aynayı şişe mantarları ile çerçevelemek gibi...
Öğlen üzeri dedemleri ziyarete gidiyoruz; Ayvalık'tan döndüklerinden beri görmemiştik. Kahvemizi içip dedikoduları alıyoruz.
Ardından fazla vaktimiz olmasa da Emirli'ye geçmeye karar veriyoruz; kedicik yalnız kalmasın. Güneşli ama serin bir pazar günü, tam sonbaharın en güzel havaları, bahçe hem yeşil hem meşenin kuru yaprakları dökülmeye başlamış.
Köpeklerle oynayıp kediyi okşayıp çayımızı terasta içiyoruz.
Akşamüstü eve dönerken aklıma bir şey takılıyor; aslında ne olduğunu bilmediğim ve belki de kendim uydurduğum bir durum. Açıklaması zor; sadece sanki annemin bana kızgın olduğunu hissediyorum. Belki de vicdanım çok rahat bırakmadığından onunla ameliyattan sonra yeterince ilgilenmediğimi düşünüyorum. Bu hafta sonu tam da keyfim yerine gelmişken biraz aklımı meşgul etti bu hal. Sonra da başka şeyler düşündürdü; ben yalnızca annem onayladığında mı kendimi değerli hissediyorum? Annemin her istediğini yapamazsam veya onu bazı konularda hayal kırıklığına uğratsam bile-bu normal sayılmaz mı aslında? Evlat olarak sorumluluklarım var, fakat her şeyi de yapamam, terapistimin sözlerini hatırlıyorum.
Büyümenin en kötü tarafı buymuş; büyüklerinin yaşlandıkça zayıfladıklarını görmek ve onlara yetişmeye çalışırken kendini ihmal etmek...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder