29 Ocak 2018 Pazartesi

3140

(28 OCAK PAZAR)

En az 1 aydır belki daha uzun zamandır, dışarıda kahvaltı etmiyorduk. Bu sabah kahvaltıya Beşiktaş'a davetliyiz; arkadaşımızın yeni keşfi olan mahalleli mekan Siyah Beyaz'da Antakya kahvaltısı edeceğiz.
Hava soğuk cidden, bir türlü ısınamadım ama burayı sevdim. Peynir bol ve çeşitli, domates salatalık epeydir yemediğim için bana lezzetli geldi, yöresel küçük yeşil zeytinlere bayılıyorum, tuzlu süzme yoğurt ve zahter de nefis...
Burada keyifli vakit geçirip çay üstüne çay içtikten sonra çarşıda yürüyoruz, burası hep popüler ve kalabalıktı ama artık iyice dolmuş her köşesi. Aslında güzel mekanlar da açılmış ama bir çoğunun ruhu yok, sadece ticari işletmeler...
Öğleden sonra Üsküdar'a geçip balık pazarından iri bir torik seçtik, balık yemeyi özledim bu kış.
Pazar günü planımızda artık hep Emirli'ye gitmek ve köpekleri beslemek var, bu kez arkadaşımızdan mama desteği de alınca, yoldaki köpekleri de besleyebiliyoruz. Yeni anne olan, sakat gibi duran, çok sevimli ve cana yakın bir sürü köpek çıktı karşımıza, kimi korktu bekledi, kimi hemen yemeye koyuldu.
Bu canlara her haftanın en azından 1 günü mama getirmeyi kendimize görev edindik artık, herkesten destek almaya çalışacağım az da olsa.
Akşam balığımızı afiyetle yedikten sonra, bir film izlemek için vaktimiz kalmıştı. Oscar adaylıkları fazla olan Shape of Water filmini seçtik; bana göre fazla bir manası olmayan fantastik bir filmdi.
 Modern bir Güzel ve Çirkin hikayesi mi, bilemedim. Suda yaşayan amfibik bir yaratığa aşık olan dilsiz kızın öyküsü, 50ler-60lar Amerika'sının ırkçı ve Rus düşmanı karakterler ile dolu fonunda geçiyor...
 Sanırım atmosferini beğendim, müzikaller, renkler vesaire... Ama bir yandan da bende fazla iz bırakmayan absürt bir filmdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder