15 Ocak 2018 Pazartesi

3125

(13 OCAK CUMARTESİ)

Güzel bir kahvaltıdan sonra-tabi ki ekmeksiz-ikimiz de 3.5 kg vermiş olduğumuzu öğrenip sevinçli başlıyoruz bu hafta sonuna!
Evden çıkmadan önce biraz sakinleşmeye, hiçbir şey yapmadan durmaya ihtiyacım var benim-tuhaf mı sizce? Hani şu keşmekeşin içine atılmadan bir on dakikalık sessizliğe, belki biraz konuşmaya, baş başa...
Kendimi daha iyi hissedince dışarı çıkmaya hazır oluyorum; kedileri besleyerek eski mahalleme doğru yürüyüş yapıyoruz önce. Bu akşamki planımız son yıllarda sık sık gittiğimiz şarap evinde yemek yemek.
Hava cidden berbat; rüzgarlı ve çok soğuk, bir yandan incecik yağmur çisentisi sürüyor. otobüs beklerken saç baş dağıtsam da, yeni kazağımla kendimi güzel hissediyorum bu gece.
Solera Winery'de yer yok, biraz kapıda bekliyoruz biz de. Fazla geçmeden içeri alınıyoruz, burayı çoğu zaman kalabalık ve gürültülü atmosferine rağmen seviyorum, samimi geliyor.
Menü aynı; biz de peynir&kuru et tabağı söyleyip mezelerden seçiyoruz.
Bu gecenin sohbet konusu, üniversitede ders almak şansına eriştiğimiz birkaç dinazor hocadan açılıyor. Anlaşılan okulumu özlemişim!
Siyaset bilimci olup derslerinde Hint sinema tarihine uzanan Kurtuluş Hoca'yı, hayat boyu gülerek anlatacağım çok konuşan ama asla boş konuşmayan deli dolu Zeki Hoca'yı anıyoruz. Biz ne büyük insanlara denk gelmişiz meğer!
Çok gecikmeden kalkıp hafif sallanarak, çakırkeyif ve çok tatlı, yürüyoruz Beyoğlu'ndan yukarı...
Beyoğlu demişken, Beyoğlu sanki bu kez daha az çirkin geldi bana, sevinsem mi?...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder