3 Ağustos 2012 Cuma

1136

(02 AĞUSTOS PERŞEMBE)

Upuzun bir aradan sonra şehrin hiç kurtulamayacağımı sandığım bütün o berbat yapışkan koşturmacasını bir anda geride bırakıp,- hatta fazlasıyla çabuk unutuverip- sabahtan batana kadar bembeyaz vücudumu hediye ettiğim yumuşak Ağustos güneşinin altında yavaş yavaş iliklerime kadar ısındığımı, hafiften pembeleştiğimi hissederken, kederli olmam gereken durumları boşverebildiğimi, hatta utanmazca - kendimden başka kimseye ihtiyaç duymadığımı, örneğin arkadaşlarımı hiç aramadığımı ya da sevgilimi zerre kadar özlemediğimi, adeta arsızca tek istediğimin burada günün sonuna dek uzanmak olduğunu, arkamda zeytin yapraklarını hışırdatan rüzgarı duydukça ve önümde arada hafif dalgalanan alabildiğine masmavi denizi izledikçe başka bir şey istemediğimi, hatta ve hatta kendimi fazlasıyla sevmeye ve beğenmeye başladığımı, evet- kızaran bacaklarım nasıl da uzun, kollarım daha bir incelmiş, saçlarım simsiyah buklelerle sırtımdan aşağı dökülmekte ve gözlerim elaya çalıyordu- zevkle fark ettim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder