27 Mart 2017 Pazartesi

2830

(24 MART CUMA)

Sabah tabi ki zorla uyandım, dün gece biraz gevşemek için televizyon seyretmiştik geç vakte kadar.
Apar topar hazırlanıp çıktık, arkadaşım beni hava alanına bırakacak. Gecikmedik ama acayip trafik var, strese girdik yolda.
otobanda da trafiğin durduğunu görünce yan yola saptık, burada da kamyonlar ev ışıklar hızımızı kesince bir ara umudumuzu kaybettik.
Son anda yetiştiğim hava alanında koştur koştur ilk kontrolü geçip boarding kartımı aldım, fakat ikinci kontrolde yığılmış manasız bir kalabalık var. Rica minnet öne geçip son çağrı anons edilirken kapıya ulaştığımda nefes nefese kalmıştım.
Samsun'da güneşli havaya indim, beni karşılayacak arkadaşla birlikte benden bir sonraki uçakla gelen bir diğer arkadaşımızı bekledik.
Samsun'un ilçelerini tek tek saya saya Ünye'ye yol aldık, yolda simit yedik ve biraz konuştuk.
Cenaze evinin önüne vardığımızda elbette tahmin ettiğim gibi kalabalık, üzüntülü bir ortamla karşılaştım. İlk gelişim meğer böyle olacakmış.
"Niye geç kaldın, niye daha önce gelmedin?" gibi sinir bozucu sorularla karşılanınca, ne yaparsam yapayım yaranamayacağımı hissettim ama yine sustum, bu durumda bir şey demedim.
Sonrası onlarca akrabayla tanıştırıldım, kendimi yabancı hissettiğim bir gergin ortamda ne yapacağımı bilemeden bekledim herkesle birlikte.
Evin hemen karşısındaki camide kılınan cenaze namazını takiben köydeki mezar yerine doğru yola koyulduk, etraf yemyeşil. Ölüm bir yandan, doğa capcanlı...
Fındığın aslında yabani çalı gibi bir bitki olduğunu keşfettim, ocak ocak birkaç ince daldan öbekler halinde bittiğini de.
Daha geçende yaşayıp konuştuğunu, yanımızda olduğunu bildiğimiz bir yakınımızı şimdi toprağa verirken görmek gerçekten zormuş. Bu garip bir şekilde katıldığım ilk cenaze.
Herkesten fazla ben mi ağlıyorum ne? Akılma babam geldi, onu da demek böyle toprağa vermişlerdi...
Tüm olayın aşırı dindarlığı beni fazlasıyla rahatsız ediyor, Müslüman cenazeleri neden bu kadar berbat merasimler?
Ben niçin kendi babamı gömerken İslam büyüklerini anayım? Kendi eşime sarılıp teselli edemiyorum çünkü kadınlar ayrı erkekler ayrı duruyor!
Ben bunlara tahammül edemem, etrafımdakiler el açıp dua ederken ben sessizce ağlıyorum. Erkek gürühuna aldırmadan eşimin yanında duruyorum,herkes bana bakıyor belki-olsun!
Akşam daha da yorucu ve bezdirici saatler bizi bekliyor, evdeki kalabalığa servis yetiştirip Kuran okumasına maruz kalıyoruz.
Fena halde yorulmuş bir vaziyette yatağa yattığımızda gece yarısı olmuş artık, kendimi inanılmaz sıktığımı ve çok zorlandığımı hissediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder