16 Şubat 2017 Perşembe

2793

(15 ŞUBAT ÇARŞAMBA)

Hastalıktan kalkmama rağmen, kafamı kaldırmakta zorlandığım günler... Dışarı çıktığımda hemen yoruluyorum ve uykumu alsam da dinlenmiş kalkamıyorum nedense. Gün içinde işlerimi halletmek için Kadıköy'de biraz dolaşmak bile zor geldi, hava zaten bir ılıyamadı. Akşama tiyatro biletimiz vardı, kendimi zorlayarak gittim ama iyi de etmişim. Fazlasıyla uzun olsa da, Hüseyin rahmi Gürpınar'ın eserinden uyarlanan Gulyabani eğlenceli bir oyundu.
Hurafelerin inanç sömürüsünde nasıl kolayca kullanılabileceğini ve cehaletin kadınları nasıl bu hurafelere bağladığını anlatan güzel bir hikaye. Zaten Süt Kardeşler filminden biliyoruz, köşkü ele geçirmek için halasını hayaletlerle kandırıp delirtmeye çalışan hayırsız yeğeni anlatıyordu.
Bolca cinler periler ve dans performansları ile doluydu, hatta break dance bile izledik desem!
 Müzikal olarak sahnelenen bu kalabalık ve şen şakrak oyunda bazıları gereksiz ve şarkı sözleri fazla naif gelse de, kulağa hoş gelen pek çok farklı türde şarkı dinliyoruz. Afrika, jazz, Çerkes ezgileri bir arada, tam bir curcuna!
Sonunda keyif aldığım oyunlardan biri olarak aklımda kalacak, bitişe doğru Gulyabani maskesini de gördüm ya tam oldu!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder