28 Ekim 2012 Pazar

1222

Rana, yeniden...

"Evet" dedi sıkıntılı bir sesle, sahilin ucuna Fenerbahçe'ye kadar yürümüştük, "Bu kadar ne yaptık ne ettik lafları yeter, artık konuya geçelim." "Konuşacak bir şeyim yok ki benim!" dedim, onu korkutmayacak ses tonumla. "Ben sadece mesajıma cevap vermediğin için kızdım, belki fazla tepki gösterdim, kusura bakma aradığında açmadım çünkü konuşmak istemedim o an ve dönünce konuşuruz diye düşündüm. Bu kadar işte..." Sanki o zaman biraz ısındık.

Biliyordum ki benim onu belki hiç aramayacağımı sanıyordu, zaten sonradan anlattı da; orada 5 gün boyunca beni aramadığı halde beni hiç aklından çıkarmadığını, bloguma yazdıklarımı fırsat bulunca şöyle bir okuduğunu, hatta ailesinin bile beni sorduğunu, döndüğü gün de yazdığı mesaja geç cevap verince hiç geri dönmeyeceğimden korktuğunu, ona çok daha öfkeli olmamı beklediğini, hatta ona kızgınlığımdan bana karşı zaafı olduğunu bildiğim bir erkekle buluşmuş olduğumu düşündüğünü söyledi.

Bu akşamı unutmayacağım. Baştan aşağı her şey konuşuldu.

Ondan ayrı kaldığım günlerde tatilde gibi rahatlamış hissettiğimi, yeni insanlarla tanışıp farklı hayatlar görmenin bana iyi geldiğini, değişik bir iki gün geçirdiğim için ve onu aklıma getirmediğimden nasıl hafiflediğimi, kendime zaman ayırabildiğimi anlattım, anlamasını umarak.

Gerçekten ne kadar yıpratıcı bir şey; bir süredir resmen iki kişilik yaşıyorum! İş yerinde sorun mu çıkıyor, ailesiyle ilgili bir derdi mi var, yok arkadaşlarıyla arası mı açılıyor, hayatından memnun mu, benle mutlu mu, başka birini arıyor mu, kimlerle yakınlaşıyor, bana yalan söylüyor mu diye dertlene dertlene kendime ayıracak bir hayatım kalmıyor. Hafta içi çalışıyorum, hafta sonu onla geçiriyorum, arada kalan boş vakitlerimde onunla ilgili endişeler büyütüyorum yani!

Bu akşamın en unutulmaz parçası, tesadüfen oturduğumuz mekanda, ağladığım için gözlerimi çevirerek söylediklerimdi: "Ben zaten bu ilişkide sen ve senin etrafın tarafından o kadar yıpratıldım, küçük düşürüldüm ki; artık gülüyorum bunlara ve biliyorum ki beni hiçbir şey yıkamaz. Beni bunlar yıkamaz, kimse beni kirletemez. O kadar kolay değil yani..." Gözlerimden yaşlar akarken bir yandan gülümsüyordum: "Ben Rana'yım bir kere! Ben, bunca yolu yürümüşüm, bunca düşüp yine kalkmışım, o kadar kolay değil ya, Rana'yı tüketmek."

Bana hayranlıkla baktığını, bunları dinlediğine memnun olduğunu biliyordum.

"Kendime güvenimi çok yitirdiğim bir dönemdi, o zaman senin yaptığın bir hareket beni yerle bir etmişti, edebilirdi, hayatımın kıyısından bile döndüm ben. Ama şimdi kendimi yeniden buldum, unuttuğum Rana'yı hatırladım, yaptığım işle en çok da güvenim yerine geldi, geliyor. Şimdi aynı şeyi tekrarlayacak olsan, bana hiçbir şey olmaz, bilmeni istiyorum- yalnızca seni çıkarırım hayatımdan ve devam ederim."

Ben ne kadar değerli olduğumu bir kez daha fark ettim, bunda payı olan arkadaşlarıma gönülden teşekkürler. Ben beni hatırladım, ne kadar yetenekli, bilgili, akıllı ve ilginç bir insan olduğumu- eşsiz olduğumu, istediğim her şeyi yapabileceğimi ve korktuğum her şeyden aslında özgür olduğumu...






























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder