(23 MAYIS PERŞEMBE)
Hayatımın çıkmaza sokan, tutsak eden mecburiyetleri öfkelendiriyor beni.
Hayatımı ben yaptım sonuçta, öyleyse kime öfkelenebilirim ki?
(23 MAYIS PERŞEMBE)
Hayatımın çıkmaza sokan, tutsak eden mecburiyetleri öfkelendiriyor beni.
Hayatımı ben yaptım sonuçta, öyleyse kime öfkelenebilirim ki?
(21 MAYIS SALI)
Akşamüstü işlerimi ayarlayıp okuldan arkadaşımla Karaköy'de sergi açılışında buluşmaya gittim.
Biraz hayat sorgulaması, bir parça da gizli kıskançlık huzursuz etti içten içe beni: daha çok kaçırdığımı hissettiğim hayata duyulan özlem içimi acıtan.
Daha farklı ortamlarda daha entelektüel insanlar arasında bir hayat kurabilirdim kendime, belki daha ait hissederdim o zaman, sanata yakın durabilirdim her zaman... Belki de hala geç sayılmaz, bir kaç sene içerisinde kendimi konfor alanımdan çıkartıp zorlayabilirim yine akademiye dönmek için. Tekrar öğrenci olmak kolay değil, vakit ayırabilmek kızlarla, yine de bana çok iyi gelirdi.
Önümüzdeki 2 sene için hedefim bu olsun.
(19 MAYIS PAZAR)
Haftasonu ailecek Emirli'de keyifli geçiyor, ama ben pert haldeyim-hem boğazım ağrıyor hem boynum tutuldu.
Serin bahar havasında yağmur atıştırıyor usulca, kalmak isterdim bu sessizlikte uzunca...
(18 MAYIS CUMARTESİ)
Fena geçmedi bugün aslında; kızlar bahçede oynadı, annemler geldi, ben ayakkabı boyadım. Akşam kızlar uyuduktan sonra 70lerin fantastik filmlerinden birini izledik; seviyorum bu absürt işleri, bu çılgın atmosferleri.
Gece öksürükten uyuyamadım.
Sabah bahçeye karşı sakin bir kahvaltı ettik, haikular okudum ve huzurlu hissettim.
(17 MAYIS CUMA)
Bu hafta ikimiz de çok kötüyüz; sürekli hastalanmak ve istediğim hiçbir şeyi yapamamak öfkelendirdi beni, bıkkın ve tahammülsüz hissediyorum.
Sonra birden, "zor zamanları pratiğe çevir" diyen bir öğretinin öğrencisi olduğumu hatırlayıp kendime geliyorum.
Bir zamanlar isteyebileceğim her şeyi bana veren adam, baktım bu sabah ağzından köpükler saçarak en ufak şeye bağıran birine dönüşmüş. En kötüsü de, kendinin farkında olmayışı.
Yine kendime sığınacağım bu fırtınadan.
(16 MAYIS PERŞEMBE)
Özgürlük Parkı'nda mis gibi bahar havasında organik pazar alışverişine gittik dün, ne kadar güzeldi. Ama bu sabah aldığım dutların kurtlanmış olduğunu görmek iğrençti!
Ve yine hasta hissediyorum, gece çok öksürdüm. Yine arkadaşlarla buluşmayı ertelemek zorundayım.
Bugün ancak akşam 8'den sonra boyamaya oturabildim.
En yakınımdaki insanla iletişim kuramadığımı hissediyorum ve sinirliyken hepten çekilmez buluyorum onu.
(15 MAYIS ÇARŞAMBA)
Haikularla uyandım bu sabaha, biraz okudum ve hatta 2 tane yazdım-bu işe bayıldım!
Hayatımda keşke şiire, müziğe ayıracak daha çok vaktim ve alanım olsa!
Bu hafta kızlar kreşe sorun çıkarmadan gidiyorlar, ama çıkışta parka gitmek istiyorlar-bu da 15:00 gibi eve dönmemiz demek. Pek çalışmaya fırsatım kalmıyor yine, bugün bir de başka anaokuluyla görüşmeye gittik. Okul mevzusu bizim ülkemizde aşırı sinir bozucu bir hal aldı, ne yapacağımızı bilemiyorum.
(14 MAYIS SALI)
Kameramı açıp "ne olur ne olmaz" şiirimi okudum bu akşam Zen dersinde:
"Bir nefes içeri- bir nefes dışarı
38 yıldır ne artan var ne eksilen
Yaklaşırken altın gün batımı
Hediye ediyor bize her nefesimizi"
"Muazzam!" dedin, gerçekten aklında kaldı mı?
Titreyerek, terleyerek girdim yatağa.
(13 MAYIS PAZARTESİ)
"En, boy falan yok. İşte burada yanılıyorsunuz." dedi Teddy. "Herkes her şeyin bir noktada sınırlandığını sanıyor. Öyle değil.-İnsanlar nesneleri bir yerlerde sınırlanmış görüyorlar, çünkü nesnelere bakmanın tek yolunun bu olduğunu sanıyor çoğu. Ama bu doğru değil."
Okuduğum en zihin açıcı öykülerden biri, Bay Salinger!
(12 MAYIS PAZAR)
Anneler günü kahvaltısı için her zamanki yere oturduk annemle, sonra kızlarla sahildeki parka gittik, çok eğlendiler. Çimenlikte oturmuş telefonla konuşan bir genç kızla tanıştık, erkek ikizi varmış-ilişkilerini biraz anlattı; nasıl en yakın olduklarını birbirlerine, kavga etseler bile birbirlerini kolladıklarını, birbirlerine yettiklerini... Umarım bizimkilerin ilişkisi de böyle olur.
(11 MAYIS CUMARTESİ)
Gece uyuyamadım, kendime itiraflar yaptım. Ama bunları muhatabına söyleyerek onu üzmenin anlamı ne? Neyi değiştirir ki?
Hayranlık duyduğum, ilham aldığım, zeka parıltıları yakaladığım bir partnerim olsun istiyorum!
Emirli'ye gidemeyecek kadar yorgunum bugün, evde kalıp ayakkabı siparişimi boyadım, iyi çalıştım.
Tekdüze hayatımda hiç bir motivasyon kaynağı, heyecan kalmadı sanki...