6 Şubat 2014 Perşembe

1686

(04 ŞUBAT SALI)

Azmedip orjinalinden okumaya başladığım Schopenhauer Kur'den haberler:

Adeta hayatı boyu seçtiği adamlarda dikiş tutturamamış, sevmediği bir adamdan hamile kaldığında kürtaj olmaya gittiği jinekoloğu ile evlenmiş, 27 yaş büyük bu sakin adamdan sıkılmaya başladığı dönemde onun genç öğrencisi ile ilişki yaşamaya başlamış, sonunda boşanmaya karar verdiğinde ise sevgilisinin kendi evliliğini bitirmeye o kadar da istekli olmadığını fark edince ortada kalmış olan Pam, bir umut başladığı terapiden çare bulamayınca; Hindistan'ta bir ashrama gider.

Son 10 gündür sessizlik içinde, konuşması yasak, sabahları 4'te uyanıp günün 12 saatini meditasyonla geçirmekte ve gün boyu 11'deki vejeteryan öğle yemeği dışında ağzına lokma atmamakta...

Geceleri uyku tutmadığından ve meditasyon esnasında lotus pozisyonunda yere oturup kalmaktan sırtının tutulmasından şikayetçi.

Bu zihni temizleme ve ruhu dinlendirme amaçlı ön süreci atlattıktan sonra; Vipassana öğrenme aşamasına geçti sonunda. Kendini bir parça iyileşmiş hissediyor; zira birkaç gündür takıntısından kurtulduğunu fark etti: başına bela olan şu sevgilisinin ailesi ile birlikte bir kazada öldüğü hayalinden...

Fakat bir an geliyor-sanırım konsantre olduğunda fiziksel acıyı yok etmeyi artık başardığı günlerde-bu dinginleşmiş ruh halinde bir eksiklik sezinliyor.
Mutlu değilim, diyor, ne oldu o tutkulu günlerime? Beni yere seren heyecanlara?

Güzel bir nokta. Bence şimdi aydınlandı!

Pam(Yalom)ile aynı fikirde olduğumuza sevindim; bu tip çileyi yücelten meditasyon öğretilerinin vaatleri yalnızca sakinleştirmeye yöneliktir. Mutlu etmeye değil.

Herkese hayatın belli dönemlerinde gerekli olabilir, denemek bir şeyler katabilir elbet. Fakat akılda bulunmasında fayda var: sivrilikleri törpülense Dali, Kafka, Hemingway, Nietzsche, Rossetti, Caravaggio, Poe... artık kim olurlardı? Nasıl olurdu çok mesut bir Plath okumak?

Ben olsam ashramdan arkama bakmadan kaçardım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder