19 Ekim 2013 Cumartesi

1578

Kireçburnu Fırını'nın yeri apayrı gerçekten, hele şu ikili var ya şu ikili... Mantarlı su böreği ile kuş üzümlü kıymalı kol böreği nefis!
Üstüne mümkünse boğaz hattını yürümek gerek yalnız; bizim gibi balık ağı toplayan gemileri seyretmek yerine...

Bienalden bu sene pek fazla beklentimiz olmasa da; gezmeden geçmek istemezseniz bir uğrayın derim. 2-3 taneden fazlası benim için hiçbir anlam ifade etmese de, Sulukule'yi konu alan işleri gerçekten beğendim. Gezi'yi kendi perspektifinden anlatan bir Alman'ın duvarına da ilgi gösterdim, ama bayıldığım; Halil Altındere'nin Wonderland vidoesu oldu-Tahribad-ı İsyan'ın polisi dövüp TOKİ tabelasını ateşe verdiği rap klibi...
Gogol Bordello'nun 2008'de Sulukule yıkımına dikkat çekmek ve mahallelinin yanında olmak için sokaklarda müzik yaptığını, bir de şarkı bestelediğini unutmamışlar.

Bienal ayaklarınızdan ziyade zihninizi yorar da kahve molasına ihtiyaç duyarsanız; son yılların hip mekanı Karaköy'de elbet çok seçenek var, fakat bizce Mum's en tatlısı. Karabatak kadar popüler değil henüz, belki biraz ayak altı ama çalışanları kesinlikle çok sevimli, kırmızı meyveli tartları ve kahveleri sıradan değil, gerçekten lezzetli.

Yetmediyse birer tane de Karabatak'ta için canım, biz de öyle yaptık: Franziskaner benim bildiğim harika bir weissbier çeşididir, meğerse kremalı bir kahve türüymüş.

Ayaklar hazır mı? İstikamet Galata Rum Okulu-hatta siz katları pas geçip doğrudan çatıya çıksanız da olur bence; kentsel dönüşüm ve özellikle Sulukule burada sergilenen birkaç işin ortak konusu. Çatıda biraz hava alıp karşıdaki kiliseye de bakılabilir.

Acıktınız mı? Tophane'de seçenek çok; eğer Baltazar Burger'i bulmakta zorluk çekerseniz bizim gibi, fazla kasmadan Burger Lab'e de oturabilirsiniz. Belki çok acayip bir şey yapmıyorlar ama, lezzet yerinde, porsiyonlar da insani boyutta, ağza sığıyor yani.

Bayram tatiline şükür trafiksiz bir şekilde eve dönebilirsiniz bu yorgun, güzel Karaköy gününü bitirirken...


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder