23 Eylül 2013 Pazartesi

1551

(22 EYLÜL PAZAR)

Önceki geceye göre dinlenmiş uyandığıma sevindim; zira ayaklarım zonkluyor ve varlığını unuttuğum bütün eklemlerim tek tek ağrıyordu uykuya dalarken. Deli gibi bir titreme tutmuştu; ateşim var gibi hissediyordum, neyse ki sen sarılınca sıcacık oluverdim örtünün altında.

Rahatsız gecenin sabahı beklediğimden güzeldi, dinçti ve biz yataktayken yağmurun bastırdığı anı gülümseyerek hatırlıyorum; ne hoş sürprizdi!

Fazla gecikmeden giyinip çıktık ve epeydir hayalini kurduğumuz Kireçburnu Fırını'na henüz kalabalıklaşmamış pazar sabahı trafiğinde çabuk vardık. Fırın yine tıklım tıklım doluydu müdavimleriyle, yine de bir masa bulabildik kendimize köşede ve hemen kıymalı kol böreği ile mantarlı su böreği söyledik. Nefis börekler yalnız kalmasın diye de domates-salatalık, peynir, zeytin, tereyağı, bal aldık. Sabah yorulduğumuzdan mı, gece boyu acıktığımızdan mı yoksa haftalardır heyecanla beklediğimizden mi bilinmez, hapur hupur yedik bitirdik hemen.

Haydar Aliyev'e selam verip yürüdük sahil boyunca, hava bir anda açan güneş ile ardından çıkan sert rüzgarın baş döndürücü hızıyla, tam bir son bahardı. Balık tutanlara baktık, ağ atan ve toplayan tekneleri izledik, İsmail Abi'yi andık.

Bu tarafa geldiğimizde Anish Kapoor sergisini görmek istiyorduk, kapıda sıra beklerken yağmur bastırdı. Bir takım hastalıklı vücut uzuvlarına benzettiğim ve bana nedense hep dişil izlenimler veren taş heykellerin yanı sıra, pigment kullanılan etkileyici işler gördük.


Sanırım kahvaltı sonrası yürüyüş ile sergi gezmek beni peyce yormuş olacak ki; eve kendimi zor attım ve akşam çıkan ateşimden mütevellit, hasta olduğumu kabullenmek zorunda kaldım.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder