26 Nisan 2025 Cumartesi

5502

 (15 TEMMUZ PAZARTESİ)

Kendimi henüz tam toparlayamadan bütün gün ev temizledim; sonunda kızlarla birlikte uyuya kaldım her tarafım ağrıyarak.

Akşam günlerdir ilk defa iştahla yedim, ama rahatsız etti. Akşam veterinere gittik, Dirmit iyiye gidiyor. Ardından parka uğradık, Dürrü'yü gördük. 

Yorucu ama verimli ve kızların ağlamadığı bir gün-şükürler olsun.

18 Nisan 2025 Cuma

5501

 (14 TEMMUZ PAZAR)

Bütün gün yattım, su içmeye bile kalkamadım öğlene kadar. Kitap okumaya çalıştım, uyuya kaldım, saçma sapan şeyler izledim ve hiçbir şey yemedim.

Babası kızlarla baş edemedi, ben yardım edemeyince yoruldu, ama en fenası geceydi. Kızlar onu çok zorlayıp sinirlendirince halim olmadığı halde kalktım, koridorda başım döndü gözlerim karardı, düşüp bayıldım.

Birdenbire anormal ter attım, sırılsıklam oldum ve kulaklarım çınlamaya başladı. Kafamı kaldıramadım, bir yandan kriz halinde ağlayan kızımı kucağımda tutmaya çalışıyordum- hayatımın en çaresiz anlarından biriydi sanki.

5500

 (13 TEMMUZ CUMARTESİ)

Hava nemli ve aşırı sıcak, Leyla da yine ağlayarak uyandı-geceleri uyunmuyor hiç.

Ev işlerinden bunaldım, akşam sinema planımız vardı ama halim kalmadı. Kızları anneme bırakıp bari sahilde birer bira içelim dedik, tam oturmuşken annem de midesinin bulandığını yazdı. Apar topar almaya gittik, Vera da otoparkta kustu, eve dönmek istemeyip ağladı. Gece toplam 9 defa kustu ve 3ten sonra benim de midem bulanmaya başladı, 5e kadar ben de 3 kere kustum. Berbat bir geceydi.

5499

 (12 TEMMUZ CUMA)

Son sahnede; ressam, sergisinin ardından verilen konserde karşı locada müziği dinlerken heyecanla inip kalkan göğsünde atan kalbinin derinlerinde kendi aşkını sakladığını bildiği için nasıl ağladıysa, ben de öyle ağladım. 

Sergilenen tabloda kendisinden bir iz görüp, yanında taşıdığı kitabın "o" sayfasını parmağıyla işaretleyen kadın benim. Ya da sensin- ne fark eder.

5498

 (11 TEMMUZ PERŞEMBE)

Pelte gibi uyandım, Leyla sabah yine kustu, sonrasında az ekmek yedi tekrar kustu. Bu sırada Vera'nın huysuzluk ve bencilliği beni sinir etti. 

Öğleden sonra birazcık uyuyup toparladık diyordum ki; Leyla çorba içip gene kustu-bu 7 etti ve biraz endişelendim. Onunla ilgilendikçe Vera hiç yoktan kriz yarattı, kucağıma aldığımda öyle bir vurdu ki dişim kırıldı sandım. Acayip öfkelendim; yatağına koyup kapıyı kapattım. Ağlaya ağlaya uyudu.

Dirmit'in yanına gittim. Hayat bazen bana fazla geliyor. Hem yorgun, bitkin hissediyorum, hem de içim bomboş kaldı sanki. Ağlamak istiyorum, zaten dün gece hüngür hüngür ağladım.

5497

(10 TEMMUZ ÇARŞAMBA)

Pazar alışverişi, oyun ablası, çok sıcak ve yoğun bir gün... Oyun ablası gittikten sonra annelik meselesinin zorladığı bir gece: halıya bulaştırılan kaka ve defalarca kusulan yaban mersinleri ile batan çarşaflar...

5496

(09 TEMMUZ SALI)

Gündelik hayatın sıkıcı rutinleri vaktimi yiyip bitirirken ben hayallerime tutunuyorum: evimde, bahçemde, soframda ağırlamayı düşlüyorum sizi. İkramlarımla, ev sahibeliğimle, bir sığınak gibi olan bu evde sizlere güzellikler sunmayı... Balkonda meditasyon yapmayı, yemek ve sohbetle birlikte olmayı, müziği paylaşmayı, yıldızları izlemeyi...  

5495

(08 TEMMUZ PAZARTESİ)

Fazla video/dizi izlemekten ve farkında olmadan atıştırmaktan vazgeçmek istiyorum. Kendime hafta içi cafe ziyaretlerinde ve pek çok günlük rutinimde sınırlar koymak niyetindeyim. 

Bugün yine ev işleri ile başladı, Dirmit'i sevmeye gittim, kızları yıkadım, biraz çalıştım ve arkadaşımla buluşma planları yaptım.

En yakınımdaki insanın beni küçük detaylarda yönetmeye çalışan tavırlarından çok sıkılıyorum ve en uzağımdaki insanla bir gece geçirmenin hayalini kuruyorum gizlice... Yunan adalarının rüzgarı, deniz ve taş kokusu, antik çağlardan beri parlamaya devam eden yıldızların ışığında bir gece...