(23 HAZİRAN PAZAR)
Eve dönüş hiç de kolay olmadı; temizlik, yerleşme, park, Dürrü'nün çılgınlığı... çok yoruldum, kedilerle ve kızlarla zorlandım, akşam meditasyona dahil oldum.
(22 HAZİRAN CUMARTESİ)
Toplanmak yorucu ama, geçen seneden daha kolaydı yine de. Dönüş yolculuğu rahat geçiyor, 3.5 saatte Emirli'ye varıyoruz. Tüm kedileri bahçede bulmak çok rahatlatıcı!
Kızlar yolda uyudu, biz müzik dinledik, annemse yanlış yola girmiş ne yazık ki.
Ev pis ve dağınık ama yorgunum, sadece yemek yapabiliyorum bugün. Karaağaçlı kedi çok usluydu, yolda sesi çıkmadı, iyi ki almışız. Biraz trafikte ne yapar diye korkuyordum. Sanırım iyi olacak, mama yiyor.
Akşamın geç saatlerinde pilim bitti ve kızlara bağırdım, yorgun ve stresliyken tahammülsüz oluyorum.
(21 HAZİRAN CUMA)
Hesabımdaki bloke kalkmış, sevindim. Rahatladım.
Burada okumaya başladığım kitapları çok sevdim; Tao Te Ching eşsiz bir kadim metin, Araba Sevdası'na yeni başladım, zaten dönemin İstanbul'unu anlatması yeter, Ahmet Hamdi'nin çok unique bir tadı var-Zweig'a benzetiyorum. Novella yazan, enteresan tipleri çok ustalıkla tasvir eden adamlar ikisi de.
Bir yandan gündem yine yeniden orman yangınları, canımı acıtıyor, yolda gördüğümüz ölü hayvanlar her defasında kalbimi aynı yerden kırıyor, Dirmit'in yalnız sıkıntı çekiyor olması bana ağır geliyor. Hem burada sakinlik içinde kalmak istiyorum, hem de dönüp Dirmit'i ve Dük'ü görmek...
Pazardan peynir alırken kemikleri çıkmış, tüyleri dökülmüş, boynu yaralı perişan halde bir kedi gördük. Ne yapsak diye düşündük ama orada bırakamazdık, aldık kutuya koyduk, getirdik alt kata bıraktık. Hali o kadar kötü ki, öldü mü diye kontrol ettik. Dönerken İstanbul'a götürüp veterinerde baktırmak istiyoruz.
(20 HAZİRAN PERŞEMBE)
Komşumuzun kızı İstanbul'dan ev almış, onun muhabbeti dönüyor. Biz ay sonunu zor getiriyoruz bu aralar- ama düşündüm de; onlar mesela yurt dışında tatile giderken ben her sene Dharma eğitimleri ve inzivalara katılmak için yaklaşık aynı tutarı ödüyorum ve daha fazla zaman ve enerji ayırıyorum.
Eve, mülke sahip olmak mı daha önemli, hayatı keyifle ve anlamlı yaşamak mı? Onun baktığı çocuklar ve hayvanlar yok, bizim gibi biriktirdiği enteresan anılar tahminimce pek yok, tanıdığım kadarıyla ne konsere gider ne iyi bir akşam yemeğine, üstünde soluk bir eşofmanla iner denize- bu da onun bildiği, seçtiği hayat. Ben bunu tercih etmezdim kesinlikle.
(19 HAZİRAN ÇARŞAMBA)
Burada yaşamanın ritmine alıştım; 3 zeytin ağacının olduğu sahile yakın parkta kızlarla eğlenmek keyifli, nar, incir ve çamların kokusunu alarak, adını bilmediğim kuşun sabah şarkısını dinlemek ne güzel...
Akşam rakı içtik, biraz meze yaptık, müzik dinledik, dedemi hatırladık, Dirmit'in bizden ayrı veterinerde kalmasına ve ciddi bir hastalığı oluşuna üzüldüm ve susuzluktan ölen hayvanlara aklım takıldı, kalbim kırık uykuya daldım...
Bazen böyle, sanki dünyanın bütün ıstırabını içimde hissediyorum.
(18 HAZİRAN SALI)
Dün gece Vera kabus gördü herhalde, çılgınca ağlayarak uyandı, zor sakinleştirdik, sonra leyla tekrar, derken bizim yanımızda yattı ve rahatsız uykusuz bir sabaha karşı geçirdik büyük yatakta.
Denize geç inebildik, plaj tam dolu, iskele kalabalık bugün. Rüzgar dindi, yanıklarım hafifledi. Yine arkadaşlar geldi, daha ziyade small talk ve elbette mevzu hep çocuklar. Bu arada ikiz erkek bebekleri olan genç bir çiftle tanıştık; geçen seneki hallerimizi hatırladım. O anne de bakıcı bulamamış ve annesinin yanına taşınmış, çok zorlanıyorlar-herkes zorlanıyor; çünkü ebeveynlik zor!
Denizin tadını çıkardım, akşam yeni bir diziye başladık.
(17 HAZİRAN PAZARTESİ)
Bugün de başka arkadaşlar geldi yanımıza; daha genç evli ama çocuksuz bir çift. çocuk gençliğinde yan sitedeymiş, tekneleri filan varmış; buraların zamanla nasıl dolduğundan konuştuk. Tabi sohbet hep bir yerden maddiyata çıkıyor; enflasyon, emlak değerleri vs.
Akşamüstü denizden dönerken kızlarla markete girdik bir kaos-sonra eve dönüp yemek yaptık, bu arada kızlar durmuyor ortalığı boyuyorlardı. Parka gidelim dedik Leylacık kaka yapmış eve geri dönmek zorunda kaldık, indik çıktık, basket sahasında oynadık derken tükenmiş hissettim. Eve dönünce hemen uyurlar sandım ama yine krizler devam-çok zor gerçekten...
(16 HAZİRAN PAZAR)
Planladığımın aksine kilo almış gibiyim ve çok şişkin hissediyorum ve bu da beni rahatsız ediyor. Yoga ve meditasyondan uzaklaştıkça hafifliğimi kaybettim, neyse ki deniz ılık ve biraz yüzüyorum burada.
Bugün misafirlerimiz geldi bize sahilde katıldılar; bir oğulları var 4 yaşlarında. Cidden kızlardan daha zormuş, ben hiç şikayet etmeyeyim-agresifliklerini dinledikçe nasıl baş ettiklerine şaşırdım kaldım.
Onların da ev sahibiyle sıkıntıları benzer; işten, okullardan ve kreşlerden konuştuk.
(15 HAZİRAN CUMARTESİ)
Plaj tenha, deniz suyu ılık, ama rüzgar dışarıda üşütüyor.
Kızların yaz stilleri bir harika; çiçek gözlükleri ve yıldızlı mayolarıyla şahaneler! Denize pek girmediler henüz, kumda oynuyorlar daha çok. Aralarında sürekli bir çatışma çıkıyor, bu ara Vera ile aramız pek iyi değil ve bu canımı sıkıyor.
Sahilde Tao Te Ching okuyorum-ışıl ışıl bir metin. Berrak bir su gibi, kadim ve yaşama dair.
Dirmit de sarılık olmuş, FIP olmadığına sevindim, ama 2 kedimizi bu hastalıktan kaybettiğimiz için tedavinin ne kadar uzun ve zor olduğunu bildiğimden üzüldüm, korkuya ve öfkeye kapıldım.