29 Haziran 2017 Perşembe

2919

(21 HAZİRAN ÇARŞAMBA)

Gün geçtikçe kendimize geliyoruz, hepimiz dert ettiğimiz şeyleri unutup, sıkıntılarımızdan yavaş yavaş arınıyoruz... Sanırım çok kir biriktirmişiz, tıkanıklıklarımız açılıyor birer birer.
Düşünmeye başlıyorum; hayat böyle bir şey olmalı aslında- bizim şehirdeki yaşantımız gibi değil. Gece yıldızları görebilmeliyiz, güne mis gibi uyanabilmeli...
 Daha önce kaldığımız Talay Oteli'ni tercih ettik bu kez de, her yere göre fazlasıyla uygun fiyatları ve güler yüzlü personeli ile vazgeçmeyeceğim bir yer oldu.
Bugün bir yere gitmeye hiç niyetimiz yok, hava ısındı ve rüzgar dindi, deniz kaymak gibi. Öyleyse en eski yerimiz Hera Beach'te bu kez kazasız belasız uzanalım!
 Alıştığımız Hera olmuş Bezgin; Cihangirli işletmeci bir hanım almış burayı ve başta sayısı artmış şezlong düzeninden şikayet etsem de kesinlikle daha güzel bir mekana dönüşmüş. Akşamüstü başlayan müzik epey iyi, yan tarafta Tarkan çalarken bizde 70ler Anadolu rock chill-out remixleri çalıyor mesela.
 Menüsü o zaman da dopdoluydu, yine lezzetli sebzeli keçi peynirli sandviçler yiyoruz. arkaya minik bir kahve standı açılması da cabası; en büyük eksiği görüp kapatmışlar bravo! Saat 5 gibi buz gibi ice lattemin yanına mis gibi limonlu parfemi alırım!
Denizim mavisi akıl almaz güzellikte, her zamanki gibi, hep buraya gelelim isteği uyandırıyor! Arkadaşımız ise mızmızın teki-soğuk diye denize girmesiyle çıkması bir oluyor, deniz ürünleri yemiyor, rahatsızlığından dolayı içki de içmiyor, akşam erken uyumak istiyor ve bir türlü sanki tatmin olmuyor... Bir yandan o kadar eğlendiriyor ki anlatamam; her dükkana girip talan ediyoruz içeriyi, her restorana eleştiriler ve önerilerde bulunuyoruz. Biri bizi dövecek ama bakalım ne zaman!?




Evvelsi gün düşürdüğüm kolyemin yenisini almak için çarşıyı geziyoruz; aynı kadın yine aynı yerinde doğal taşlı kolyeler satıyor. Benim için de kırmızı mercan ve turkuazlı bir tane dizmesini istiyorum, bütün takılar sanki burada çok güzel!
Arkadaşımızın "Ne olur bu akşam da balıkçıya gitmeyelim!" yalvarışına dayanamayıp ev yemekleri sunan yeni bir mekana oturuyoruz. Hızlı ve kaotik bir yer burası, kendimize hazırladığımız zeytinyağlı tabakları gerçekten lezzetli.

Bu sabah Kekova'dan vazgeçip son anda Meis'e gitmeyi seçen arkadaşımız pek sevmiş Yunan adasının atmosferini, bize de şarap getirmiş. Akşam şarabımızla antik tiyatroya gidip yüzlerceymiş gibi duran basamakları tırmanıyor, en arka sıraya oturup yıldızlı gecede içiyoruz.
Ruhun şad olsun Dionysos!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder