21 Ağustos 2015 Cuma

2250

Cilt bakımının tüm ritüellerini yine aynı şaşmaz sırayla yaşadığım sabahı, dövülmüş gibi bir suratla atlattım: kızarmış bir burun ve şişmiş bir çene ile parlayan alın...

Önce sıcak havluyla mayıştırılan suratım, şahane kokan bir losyonla nazikçe temizlendikten sonra, fenalık getiren buhar makinesine maruz kalıyorum. Boynuma doğru şıpır şıpır akmaya başlayınca kurtarıcı meleğim gelip beni bir güzel siliyor. Ardından zalimce tek tek tüm siyah noktalarımı sıkmaya başlıyor. yetmezmiş gibi yanık kokan cızırdayan bir aleti yüzümde dolaştırarak dişçi stresini yaşatıyor. Yaklaşım yarım saat süren bu işkencenin peşinden rahatlatan mentollü bir maske yapıyor. Kafama kapattığı şeffaf ölüm maskesinin içinden verdiği oksijen mentolle birleşince bir güzel kafa yapıyor.

Bir bakımlı cuma öğleden sonrasını; karbonatlı suya bastığım ayaklarım, saçlarıma sürdüğüm organik hindistancevizi yağım, ellerime peeling yapmak için hazırladığım kahve telveli badem yağım ile geçiriyorum...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder