24 Temmuz 2012 Salı

1125

(22 TEMMUZ PAZAR)

Bugün üşenmeden Florya'ya gidip Akvaryum'u gezdik.

Bu sıcakta masmavi, gümüşi yansımalı, serin ortamda etrafımızda dalıp çıkan balıklarla çevrili olmak bizi ferahlattı.


Marmara ve Boğaz'dan başlayıp, sıkmadan tarihlerine de değinerek sırayla Karadeniz, Ege ve Akdeniz balıklarını gördük, artık boğazda rastlamanın mümkün olmadığı dev çipuralar ve kofanalara iç çekerek baktık.

Kamuflaj ustası bu dil balığını fark etmekte zorlandık!

Bu puantiyeli bir şapka değil-benekli bir vatoz!

Tek sevimli deniz canlısı, sizleri eğlendirsin diye parklara kapatılan ve şaklabana döndürülen yunuslar değilmiş-koskoca akvaryumu maraton koşar gibi ikili üçlü gruplar halinde hızla ama rahatça yüzen, arada bir başını sudan çıkarıp tatlı burnuyla ellerimize değen bu oyuncu vatozlara bayıldık!

Yassı kollarıyla sizi kucaklamaya hazır duran bu sevimli hayalet; akvaryumda en sıkı dostumuz olan vatoz...

Bazı balıklarsa yerleri süpürmeyi seviyor...

Ardından Kızıldeniz, Süveyş kanalı ve okyanuslara geldiğimizde, olabilecek en renkli, en enteresan balıklarla karşılaşmaya başladık: sapsarı parlak bir fırça darbesiyle süslenmiş bu harika balıklar...

Göz aldatıcı yansımalar arasında bir belirip bir kaybolan, kıvrılıp kayıveren balıklar, tıpkı suyun kendi doğası gibi ışıl ışıl şeffaf bir dünya!

Renk bloklarıyla desenlenmiş, müthiş bir doğal kompozisyon olan balıklar...

Elbette-arada çirkinleri de vardı.

Dünyanın en güzel canlılarından biri olabilecek bu mürekkep renklerindeki balık, parmak izine benzer desenleri ve lekeleriyle beni gerçekten büyüledi...

Turuncunun en güzeli; mavinin yanında, Nemo olarak tanıdığımız palyaço balıklarında...

Ve bu şaşkın bir kanarya değil-çift boynuzlu sarı bir balık!

Karşınızda Türkiye'nin ilk ve tek buzulu-üzerindeki pati izlerine parmaklarımı sokunca cidden ellerim dondu!

Kutup hayvanlarına özel bir sevgim var-zaten diploma projemi de buzul görüntüleri, kar baykuşları ve donmuş göllerdeki yansımalardan esinlenerek yapmıştım...

Penguenlerin şirin olduğunu zaten biliyorduk.

Amazonlar için ayrılan bölgeye geldik; sürekli damlayan şıp şıp yapay yağmur altında, tropik bitkilerle örtülü bir ortam yaratmışlar. Burada ışıltılı fakat dişli piranalardan başka biblo gibi minicik kurbağalar, bakamadığım iğrenç dev tarantulalar da vardı.

Rengarenk deniz şakayıkları, okyanusların derinliklerinde dalgalanıyor...

Ve işte-iyimser bir yıldız sanki bize selam veriyor!

Bazı balıklar çirkin oldukları kadar gösterişli de oluyor...

Ama şüphesiz hiçbiri bu arkadaş kadar cool durmuyor!

Oops!-Galiba bize doğru geliyor...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder