23 Mayıs 2010 Pazar

332




(20 MAYIS PERŞEMBE)

Selanik sokaklarından izlenimler:

1. P'nin R, sivrilmiş E'ye benzeyen o garip harfin S, B'nin V ve ters üçgenin L olduğunu keşfettim.
Ama O'lar çok karışık. Sonunda bıraktım.

2. Danışma köşelerinde turistik yerlere ait bilgilerin tümü Yunanca yazıyor. Bilseydim gelmeden kursa gider biraz öğrenirdim.

3. Birine yol sorsam, zaten İngilizce bilmiyordu ya da söylediği meydan ismini tabelada görünce tanımam imkansız oluyordu. En iyisi içgüdüsel gezmek diye karar verdim.

4. Belli bir "eski şehir" bölgesi yokmuş, antik şehir surlarının kalıntılarının yanında karşıma bir davetiyeci çıktı, onun yanında bir ayakkabıcı ya da giyim mağazası, sonra börekçi, hemen dibinde silah satan bir yer vardı.

5. Sırasıyla İstanbul'un Tarlabaşı'ndan başlayıp, Eminönü, Karaköy perşembe pazarı, daha sonra Nişantaşı ve Caddebostan sahilini gördüm, böylece hiç özlem duymadım.

6. Herhangi bir cafede oturduğum yarım saat boyunca en az 4 çantacı, 3 gözlükçü ve 2 dvdci gelip bana bir şeyler satmaya çalıştı.

7. Kiliseye girmeye üşenen aceleci Hıristiyanlar için dışarıda minik dilek ve dua büfeleri yapmışlardı. Yoldan geçerken mesela aklına istediğin bir şey geldi, hemen bir mum yakabiliyorsun, dini günümüze uyarlamak böyle bir şey olsa gerek diye düşündüm.

8. Selanik'in nesi meşhur diye merak ediyordum, en çok soğuk hazır kahvesi meşhurmuş. Büyük cam bardaklarda pipetle içilen köpüklü çirkin renkli bir şey. Her köşede bir boş bardağı duruyordu, herkesin elinde geziyordu.

9. Şimdiye kadar bizim bildiğim zeytinyağlı yaprak sarması "dolmadakia", yalnız Yunanistan'da bulabileceğiniz spesiyalite "Kokoresi", çok özel Yunan içeceği "bildiğin soda" ve revani, tulumba tatlısı, ekmek kadayıfı gibi lezzetlerin Yunan mutfağına ait olduğunu öğrendim. Şaşırdım.

10. İlk otel odamda telefon yoktu, duş vardı. Başka bir otel ararken odada duş olup olmadığını sorduğum amcalardan biri telefonla duşu karıştırdı. İkinci odamdaki duşta ise telefon vardı.

11. Bazı sokak adlarını ezberlemek kolay oldu-mesela "Napıyon sokak".

12. Otobüs terminaline yakın bir bölgede, sürekli ve tekrar tekrar bıyıklı bir takım teyzelerle karşılaştım. Kabuslarıma girecek nitelikte olan bu teyzelerin yaşadıkları yere meğer "bıyıklı kadınlar mahallesi" deniyormuş, uzak durmalıydım.

13. Otobüs şöförümüz, bize iki cümlede anlattığı mola verecek olduğumuz haberini, Yunanca tek kelimede söyleyiveriyordu. Ya biz aptaldık, yahut Yunanlılar leb demeden leblebiyi anlıyordu.

14. İlk gün bütün bankalar, bazı dükkanlar ve şehirdeki iki Starbucks'tan biri kapalıydı. Tahminim doğru çıktı, grev varmış ve çatışmada hasar görmekten çekinen yerler kapatmıştı.

15. Yunan tren istasyonu, yolundan geri döneceğim kadar abuk subuk bir yerde karşıma çıktı. Otobüs seferleri düzenleyenler ise, Üsküp'ü Arnavutluk'ta sanıyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder